Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail müzakerecilerinden Daniel Levy: Filistin’le barış sürecine Çin ve ABD eş başkanlık yapmalı

Yayınlanma

Filistinlilerle yürütülen barış müzakerelerine İsrail adına katılan müzakerecilerden Daniel Levy, dış baskı olmadığı ve hesap sorulmadığı süreci İsrail siyasetinin daha kötüye gideceğini söyledi. Foreign Policy’ye konuşan Levy’ye göre dış baskı unsurları, mevcut yıkım sırasında suç ortaklığı ve yetersizliği ortaya çıkan ABD liderliğindeki Batı tekelinin ötesine geçmeli.

Eski bir Başbakan Ehud Barak döneminde Taba’da ve Başbakan Yitzhak Rabin döneminde Oslo’da Filistinlilerle yürütülen müzakerelere katılan isimlerden biri olan Daniel Levy,Foreign Policy’nin Gazze savaşı ve savaş sonrasına dair sorularını yanıtladı. Londra ve New York merkezli ABD/Ortadoğu Projesi’nin başkanı olan Daniel Levy, Gazze’nin bir yıl sonra nasıl görüneceği ile ilgili soruya şöyle yanıt verdi: “İsrail’in Gazze’den çok sayıda Filistinliyi etnik olarak kalıcı bir şekilde temizleme çabaları başarısız olursa, Gazze İsrail’in yıkıcı tahribatından bir yıldan daha uzun bir süre boyunca sarsılacak ve toparlanmaya çalışacaktır. Yönetimin zayıf olmasının yanı sıra büyük ölçüde BM kuruluşlarına ve yardım gruplarına bağımlı olması ve bunlar tarafından yönetilmesi muhtemel. İsrail’in askeri varlığının devam etmesi ve Filistinlilerin direnişinin sürmesi olası.”

Gazze’deki Filistinlilerin 2018-2019 yılları arasında sınır hattı boyunca gerçekleştirdiği geri dönüş yürüyüşleri tekrarlanabilir ve tekrarlanmasa bile, yeni yerinden edilmiş Filistinliler Gazze Şeridi’ndeki yıkılmış mülteci konutlarının ötesine, şu anda İsrail’de bulunan 1948 öncesi aile evlerine baktıkça, bu duygu muhtemelen sadece hâkim olmakla kalmayacak, aynı zamanda yoğunlaşacaktır.

İsrail’in ve Filistin yönetiminin değişmesi gerektiğini söyleyen Levy, bunun nasıl olacağı ile ilgili, “Sihirli bir değnek yok” dedi ve şöyle devam etti: “İsrail’de değişim gerekli ve bunun sadece kendi kendine gerçekleşmesi mümkün değil. Dış baskı olmadıkça -ve hesap sorulmadıkça ve gerçek tercihlerle yüzleşmeye zorlanmadıkça- İsrail siyaseti tıkanıp kalacak ya da daha kötüye gidecektir. Dış baskı unsurlarının, mevcut yıkım sırasında tüm yetersizliği ve suç ortaklığı ortaya çıkan ABD liderliğindeki Batı tekelinin ötesine geçmesi gerekecektir.”

“Filistin siyaseti de halkını, haklarının sürekli olarak inkâr edilmesine karşı çıkmada daha büyük bir özgünlük, aciliyet ve etkinlikle birleştirmek ve temsil etmek için yenilenmeye ihtiyaç duyuyor. Filistin Yönetimi bunu yapmakta bariz bir şekilde başaramıyor.”

“İhtiyaç duyulan şey yeni bir uluslararası mimari ve yeni fikirlerdir. Arap ve bölge devletlerinin oynaması gereken rol var, ancak iç bölünmeler bu gerçeği karmaşıklaştırıyor. Dolayısıyla üçüncü bir vektörün ortaya çıkması gerekiyor. Bu BRICS’in (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika ve altı yeni üyeden oluşan blok) kendisi olamaz, ancak BRICS ülkelerinden bazıları olmalı. Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin acil krizi ele alan yedi devletli bir temas grubu oluşturması -ki bu grup halihazırda başkentleri ziyaret etmiş ve BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin liderleriyle bir araya gelmiştir- ileriye dönük bir yola işaret etmektedir.”

“İsrail siyasi alanı ve halkı Filistinlilere yönelik tutumuna ilişkin kararların süresiz olarak ertelenemeyeceğini ve son zamanlarda yükselen iç aşırılık yanlılarının kaprislerine tabi olamayacağını hissetmeli. Bu da apartheid yönetiminin yerleşmesinin ve İsrail’in cezasızlığının kademeli olarak aşınması için maliyetler ve sonuçlar yaratan yeni bir teşvik ve caydırıcı yapı gerektiriyor.”

“Durum, kararların alınması, sonuçların uygulanması ve seçimlerin net bir şekilde çerçevelenmesi için bir zaman çizelgesi ihtiyacına yol açıyor: ya 1967 sınırları üzerindeki iki devletli parametreler (artık işgal ve Bantustan unsurları olmadan gerçek egemenlik) ya da bölünmesinin ötesine geçerek İsrail’in yarattığı tek devlet gerçeğinin eşit siyasi hakları gerektirdiğini kabul edilmesi.”

“Bu yeni yaklaşımı ileriye taşıyabilecek bir uluslararası mimarinin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu mimari Washington ve Batı’yı, Arap devletlerini içereceği gibi, örneğin G-20 dönem başkanı Brezilya ile Endonezya ve Güney Afrika gibi diğer önemli aktörlerin öncülüğünde daha geniş Küresel Güneyi de içermeli. Çin dışlanmak yerine merkezi bir rol oynamalı.”

“1991’de Madrid’de başlatılan ilk büyük barış süreci, o zamanlar düşüşte olan bir güç olan Rusya ve ABD eş başkanlığında yürütülmüştü. Zor bir denge olmasına rağmen İran-Suudi cephesindeki rolü göz önüne alındığında Orta Doğu’da diplomatik iştah sergileyen ve kabul gören Çin ve ABD’nin yeni bir sürece eş başkanlık yapması gerekiyor.”

“Filistin-İsrail çatışması artık küresel bir krizdir; çözümü de küresel bir mimari gerektirmektedir.”

ORTADOĞU

İsrail’den Suriye ve Gazze’de uzun süreli işgal sinyali

Yayınlanma

Suriye’de Baas yönetiminin devrilmesinden saatler sonra Suriye topraklarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, bölgede uzun sürece kalacağının işaretlerini veriyor. Ayrıca ateşkes müzakerelerinin hızlandığı bir dönemde İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi.

İsrail basını, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’nin Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede başlattığı işgalin gelecek yılın sonuna kadar devam ettirilmesi talimatını verdiğini yazdı. İsrailli yetkililer daha önce bu bölgedeki işgalinin geçici olduğunu iddia etmiş daha sonra kış ayları boyunca işgalin süreceğini söylemişti.

Kanal 12 televizyonunda yer alan haberde, Netanyahu’nun dün gittiği Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede İsrail ordusuna işgalin 2025 sonuna kadar sürdürülmesi talimatı verdiği ifade edildi.

İsrail Başbakanı, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’yle birlikte 7 Aralık sonrası işgal edilen Hermon Dağı’ndaki tampon bölgeye gitmişti. Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada, Netanyahu’nun burada İsrail ordusunun Hermon Dağı’nda tampon bölgedeki işgalinin “geleceğine yönelik yönergeleri belirlediği” belirtilmiş ancak detay verilmemişti. Netanyahu, Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede yaptığı açıklamada, buradaki işgalin “İsrail’in güvenliğini sağlayacak düzenleme bulunana kadar” süreceğini belirtmişti.

İsrail Savunma Bakanı Katz da orduya tahkimat kurmalarını ve bölgede uzun süre kalmaya hazırlanmalarını söyledi. Katz, Hermon Dağı’nı “İsrail devletinin gözü” olarak nitelendirdi.

Esad yönetimini deviren saldırıyı yöneten HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani pazartesi günü verdiği bir röportajda İsrail ordusunun Suriye’de asker bulundurması için hiçbir gerekçe olmadığını söyledi. Katz ise yönetimi deviren isyancıları radikal olarak nitelendirdi ve caydırılmaları gerektiğini söyledi.

İsrail’in 1974’te İsrail ve Suriye arasında imzalanan ve Birleşmiş Milletler barış güçlerinin burada konuşlanmasını öngören bir anlaşmayla oluşturulan tampon bölgeye girmesi BM ve Fransa, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır ve Ürdün gibi ülkeler tarafından kınandı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirildi. İsrail ise Şam’daki yönetimin çökmesiyle birlikte Suriyeli askerlerin görev yerlerini terk etmelerinin ardından anlaşmanın geçersiz olduğunu iddia ediyor.

Bu arada İsrail’in Gazze Şeridi’nde süresiz işgale hazırlandığına dair işaretler artmaya devam ederken Katz, ordunun işgal altındaki Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi. Katz, X’te yaptığı bir paylaşımda “Gazze konusundaki tutumum net. Hamas’ın Gazze’deki askeri ve hükümet gücünü yendikten sonra İsrail, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze üzerinde de tam hareket özgürlüğü ile güvenlik kontrolüne sahip olacaktır” dedi. Filistin Yönetimi Batı Şeria’daki bazı bölgeleri kısmen yönetirken İsrail bölgede sıkı güvenlik kontrolünü sürdürüyor ve düzenli olarak askeri baskınlar düzenliyor.

Katz’ın bu açıklamaları Gazze’de ateşkes için yürütülen diplomasinin hızlandığı bir dönemde geldi. İsrail’in Gazze’nin kritik bölgelerinde kuvvet bulundurma ısrarı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle daha önceki ateşkes müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Wall Street Journal’a göre (WSJ) Filistinliler ve bazı İsrailliler  “güvenlik kontrolünün” bölgede uzun süreli askeri işgale yol açacağını düşünüyor.

Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud partisi ve koalisyondaki diğer partilerin üyeleri, bölgede Yahudi yerleşimleri kurmak da dahil çok daha sıkı bir kontrolü desteklediklerini dile getiriyorlar.

Birleşmiş Milletler’in en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı Temmuz ayında verdiği bir kararda İsrail’in Gazze ve Batı Şeria da dahil Filistin topraklarını on yıllardır işgal altında tutarak çeşitli uluslararası yasaları ihlal ettiğini belirtti. Mahkeme, uluslararası hukuka göre işgalin geçici olması gerektiğini ve işgalci bir gücün işgal altındaki topraklarda yaşayanlara karşı yasal sorumlulukları olduğunu söyledi.

Mahkeme, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin geçici olmadığını gösteren eylemlerde bulunduğunu ve işgalci bir güç olarak bazı görevlerini ihmal ettiğini söyledi. İsrail mahkemenin görüşüne ve yargı yetkisine itiraz etti.

Gazze’nin işgalinin ilk günlerinden bu yana İsrail ordusu, adını Gazze’deki eski bir Yahudi yerleşiminden alan ve Netzarim olarak bilinen geniş bir güvenlik koridoru inşa ediyor. Askeri üsler, ileri karakollar, elektrik direkleri, baz istasyonları ve hatta bir sinagogdan oluşan koridor, Gazze’yi ikiye bölüyor. Kuzeye geçmek isteyenlerin koridordan geçen iki kontrol noktasından birinden geçmesi gerekiyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün eski hukuk danışmanı ve UAD davalarında çalışmış olan Diana Buttu, WSJ’ye Katz’ın yorumlarının ve İsrail’in Gazze’de askeri altyapı inşa etmesinin uzun vadede “Gazze’deki Filistinlilerin yaşamlarının sadece etkin kontrolü değil, düpedüz askeri kontrolü yönünde ilerlediğini” gösterdiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, rehine anlaşmasının savaşı sona erdirmesini istiyor

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası için müzakereler sürerken İsrail basını Hamas’ın süreli bir ateşkese ikna olmadığını yazdı.

CIA Direktörü Bill Burns, Hamas ve İsrail heyetlerinin önceki iki gün Doha’da yaptığı görüşmelerin ardından Katar Başbakanı ile bir araya gelecek; Trump’ın elçisinin de Kahire ziyaretinin ardından Doha’ya gelmesi bekleniyor.

Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, CIA Direktörü Burns’un, Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya geleceği belirtildi.

Haberde, Burns’un, Katar Başbakanı ile İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı müzakerelere ilişkin son durumu ele alacağı kaydedildi.

İsrail devlet televizyonu KAN, 16 Aralık’ta, “kısıtlı yetkilere” sahip bir İsrail heyetinin, Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri için Katar’ın başkenti Doha’ya gittiğini aktarmıştı.

Hamas da yaptığı açıklamada “Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimizin himayesinde Doha’da gerçekleşen ciddi ve olumlu görüşmeler ışığında, işgalin yeni koşullar dayatmaktan vazgeçmesi halinde ateşkes ve esir değişimi için bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu teyit etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Doha’daki görüşmelerin yanı sıra Kahire’de de müzakereler yürütülüyor ve toplantı hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Reuters’a önümüzdeki günlerde bir anlaşma imzalanabileceğini söyledi.

Hamas’ın müttefiki Filistin İslami Cihad’ın başkan yardımcısı Muhammed el-Hind’in de Mısırlı yetkililerle görüştüğü belirtildi.

Görevi henüz devralmayan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın kısa süre önce rehineler için atadığı özel temsilci Adam Boehler’in de esir takası ve ateşkes müzakereleri çerçevesinde dün Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’de olduğu kaydedildi. Boehler’in pazartesi günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü bugün de Doha’ya gitmesinin planlandığı belirtiliyor.

‘Daha önce de bu noktaya geldik’

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Trump’ın ekibiyle birlikte çalışarak 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Gazze için ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmaya çalıştığını ifade ediliyor.

Müzakerelerde ilerleme kaydedilmiş olsa da bazı noktalardaki anlaşmazlıkların sürdüğünü belirten İsrail medyasına konuşan kaynaklar anlaşmanın sonuçlanması noktasında temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby de Fox News’e verdiği röportajda “Daha önce de bu noktaya geldik, ancak sonuca ulaşamadık” dedi.

İsrailli kaynaklar ise daha şüpheci bir tavır sergileyerek anlaşmanın önünde hala büyük engeller olduğunu belirtiyor. Walla haber sitesi, üç üst düzey İsrailli kaynağa atıfta bulunarak, son haftalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da taraflar arasında hala büyük farklar olduğunu bildirdi. Özellikle Hamas’ın, herhangi bir rehine anlaşmasının savaşın sona ermesini sağlaması gerektiği konusunda ısrar ettiği kaydedildi. İsrail, belli sayıda rehinenin serbest bırakılması karşılığında bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes istiyor. Hamas ise savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde yer almamayı bazı şartlar karşılığında kabul etti. Ancak olası bir anlaşmanın savaşı ve işgali sona erdirmesi konusunda geri adım atmıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Colani: Suriye, İsrail’e yönelik saldırılar için üs olarak kullanılmayacak

Yayınlanma

HTŞ lideri Colani, Suriye topraklarının İsrail’e saldırı için kullanılmayacağını söylerken Esad yönetimini deviren örgütler güneyde Suriye ordusundan kalan silah ve mühimmatları İsrail ordusuna teslim ediyor.

Esad’ı yönetimini devirerek Şam’da yönetimi devralan El Kaide bağlantılı HTŞ’nin lideri Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Colani) Şam’da aralarında The Times’ın da olduğu yabancı basına konuştu.

İsrail’in Suriye’ye saldırının son bulması gerektiğini söyleyen Şara, “İsrail’in gerekçesi Hizbullah ve İranlı milislerin varlığıydı, artık bu gerekçe ortadan kalktı” dedi.

Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasından sonra İsrail’in ele geçirdiği Suriye topraklardan da çıkması gerektiğini söyleyen Şara, şöyle devam etti: “1974 anlaşmasına bağlıyız ve BM gözlemcilerini yeniden kabul etmeye hazırız. Ne İsrail ne de başka bir ülkeyle çatışma istemiyoruz ve Suriye’nin saldırılar için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Suriye halkının artık bir nefes alması gerekiyor, saldırılar sona ermeli ve İsrail önceki pozisyonlarına geri çekilmeli.”

İsrail, HTŞ liderliğindeki örgütlerin Şam’ı ele geçirmesinden saatler sonra Golan Tepeleri’nde Birleşmiş Milletler tarafından korunan tampon bölgeye girdi. Suriye topraklarında ilerleyen ve kış ayları boyunca çekilmeyi düşünmeyen İsrail, bunun geçici bir savunma hamlesi olduğunu iddia ediyor.

Öte yandan Suriye sınırında bulunan HTŞ ile birlikte Esad yönetiminin devrilmesi operasyonuna katılan örgütler Suriye ordusundan kalan silah toplayıp İsrail ordusuna teslim ediyor. Suriye içinden çekilen videoda kamyonlara yüklenen tonlarca silah ve mühimmat görülüyor. İsrail ordusu mühimmatlardan bazılarının ‘kimyasal savaş malzemesi’ içerdiğini söylüyor.

Kanal 12’nin yayınladığı görüntülerde içinde mühimmat ve silah bulunan yüzlerce kasanın toplandığı ve daha sonra kamyonlara yüklendiği görülüyor. Habere göre, geçen hafta Esad yönetimini deviren isyancılar da silah teslimine yardım ediyor. Habere göre silahlar Suriye ordusuna ait üs ve karakollardan geliyor ve aralarında genellikle göz yaşartıcı gaz olarak kullanılan CS gazı gibi kimyasal silahlar da bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English