Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail, Lübnan’a kara operasyonuna hazır değil

Yayınlanma

israil ordusu

İsrail ile Hizbullah arasında artan gerginlik, topyekûn savaş ihtimalini kuvvetlendirdi. Ancak İsrail’in henüz kuzeyde kara harekâtı için yeterli gücü yok.

İsrail, 8 Ekim’den bu yana devam eden Hizbullah’ın aralıksız roket atışları nedeniyle kuzeyindeki evlerini terk etmek zorunda kalan 60 bin İsraillinin güvenli bir biçimde evlerine dönmeleri için Lübnan sınırındaki durumu değiştirme hedefiyle harekete geçti. Önce Lübnan’da iletişim cihazları üzerinden onlarca kişinin hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırıları düzenledi sonra Beyrut’un güneyinde aralarında Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından İbrahim Akil’in de olduğu 3’ü çocuk 7’si kadın 37 kişi hayatını kaybetmesine yol açan hava operasyonlarına imza attı.

Hizbullah da cumartesi gecesi ve pazar sabah saatlerinde, sınırın 46 kilometre derinliğindeki Hayfa kenti çevresine saldırı düzenleyerek yanıt verdi. Hizbullah’ın Ramat David askeri hava üssü ile bölgedeki İsrailli savunma sanayi şirketi Rafael’in merkezini hedef aldığı saldırılar, Hizbullah’ın 8 Ekim 2023’ten bu yana sınırın en derin bölgesine ve Hayfa’ya düzenlediği “ilk saldırı” olarak kayıtlara geçti.

İsrail ordusu, dün sabah saatlerinden itibaren Lübnan’ın güneyi ve doğusuna yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırdı. 24 saatte 500 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan İsrail saldırılarına yanıt olarak Hizbullah da roket atışlarını sıklaştırdı.

Gelişmeler topyekûn bir savaşa doğru gidişi işaret etse de İsrailli bir askeri yetkili Times of Israel’e, İsrail’in hava operasyonlarına odaklandığını ve kara operasyonu için acil bir planı olmadığını söyledi. Yetkili, saldırıların Hizbullah’ın İsrail’e daha fazla saldırı düzenleme kabiliyetini engellemeyi amaçladığını ifade etti.

Economist’te konuyla ilgili yayınlanan bir haberde de “Tırmanışa rağmen bu henüz topyekûn bir savaş değil. Her iki taraf da tam ateş gücüne yakın bir şey ortaya koymadı” denildi. Haberde topyekûn savaşın Hizbullah açısından “…çok daha büyük füze saldırıları düzenlemek, uzun menzilli füzeleri İsrail’in merkezindeki önemli sivil ve askeri hedeflere yönlendirmek ve İsrail topraklarına birden fazla kara harekâtı başlatmak” anlamına geleceğine dikkat çekildi.

Haberde, “İsrail açısından ise, Hizbullah’ın füze ağına, özellikle sivil alanlardaki fırlatma noktalarına karşı çok daha geniş çaplı bir bombardıman düzenlemek ve son çare olarak Lübnan halkını örgüte karşı kışkırtma umuduyla sivil altyapıyı yok etmek demek” ifadelerine yer verildi.

Haberde şu noktalara dikkat çekildi: “Askeri kaynaklar İsrail’in ayrıca sınırın kuzeyindeki birkaç millik bölgeden oluşan bir tampon bölgenin ele geçirilmesini de içeren bir kara saldırısı planladığını söylüyor. IDF, yaklaşık bir ay öncesine kadar Gazze’de bulunan ikinci bir tümenin bu amaçla kuzeye konuşlandırıldığını duyurdu. Ancak hafta sonu sınıra yapılan bir ziyaret sırasında böyle bir işgal yakın görünmüyordu. Muharip birlikler Şabat günü kuzeydeki üslerde eğitim görüyordu ama henüz sınırdaki toplanma alanlarında toplanmaya başlamamışlardı. Hazırlıklara katılan bir yedek subay ‘Kara saldırısı için planlar hazır. Ancak bunları uygulamak için yeterli kuvvete sahip olmaktan hâlâ uzağız’ dedi.”

İsrail’in “tampon bölge” planı

ABD: Kara harekâtına karşıyız

Lübnan’a olası kara harekâtı ile ilgili ABD’li üst düzey bir yetkili Times of Israel’e, ABD’nin Hizbullah’ı hedef alacak herhangi bir kara harekâtına karşı olduğunu söyledi. Yetkili “Bu hafta müttefiklerimiz ve ortaklarımızla bu konuda nasıl bir yol izleyeceğimizi tartışacağımız bazı somut fikirlerimiz var. Her şeyden önce çatışmaların daha da tırmanmasını önleyecek bir çıkış yolu bulmak istiyoruz” dedi.  ABD’nin önerilerinin “gerilimi azaltacağı ve sınırın her iki tarafındaki toplulukların yakın gelecekte güvenli bir şekilde evlerine dönmelerine olanak tanıyacak diplomatik bir sürece geçileceği” umudunu dile getirdi. Yetkili, somut fikirleri ayrıntılı olarak açıklamaktan kaçındı ancak Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve diğer üst düzey ABD yetkililerinin Genel Kurul’daki toplantıları sırasında bunları tartışacaklarını söyledi.

“İsrail’in zamanlaması iç bölünmeleri maskeliyor”

Öte yandan Economist’te yayınlanan makalede İsrail’in neden şimdi Hizbullah’a karşı gerilimi yükselttiği ile ilgili şu değerlendirmeye yer verildi:

“İsrail’in son adımlarının zamanlaması, üst askeri ve siyasi kademelerindeki bölünmeleri maskeliyor. Bazıları İsrail’in Hizbullah içindeki kaostan yararlanarak örgütün kapasitesinin çok daha büyük bir bölümünü yok etmesi ve toprak ele geçirmesi gerektiğini savunarak çok daha hızlı bir tırmanış çağrısında bulunuyor. Aralarında Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın da bulunduğu daha temkinli generaller ise Hizbullah’a pozisyonunu yeniden gözden geçirip geri adım atması için alan açacağını umdukları mevcut, daha kademeli stratejiden yana.
Başbakan Binyamin Netanyahu kuzeyde yaşayanları güvenli bir şekilde evlerine geri döndürme sözü verdi. ‘Hedeflerimiz açık ve eylemlerimiz de bunu gösteriyor’ diye ısrar ediyor.”

“Netanyahu’nun en azından bir cephede başarıya ihtiyacı var”

“Aslında Netanyahu’nun önceliği, giderek daha eleştirel hale gelen İsrail kamuoyuna en azından bir cephede başarılı olabileceğini kanıtlamak. Gazze’deki sağlık yetkililerine göre İsrail güçleri kıyı şeridinin büyük bölümünü ve Hamas’ın askeri yapısını yok ederek 40.000’den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. Ancak hala orada tutulan 101 rehineyi kurtarmayı ya da Hamas’ı İsrail’in şartlarına uygun bir ateşkesi kabul etmeye zorlamayı başaramadılar. Netanyahu odağı kuzeye kaydırmak ve iki cepheyi birbirinden ayırmak istiyor.
19 Eylül’de, Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, gözle görülür bir şekilde sarsılmış bir halde, üyelerine seslenmek üzere canlı yayına çıktı. Geçen yılın Ekim ayından bu yana olduğu gibi ‘Düşman Gazze’deki savaşını durdurmadığı sürece biz de saldırılarımızı durdurmayacağız’ diye ısrar etti.”

İsrail ve Hizbullah “açık hesap savaşı”nda

“Gazze’nin aksine, Lübnan’daki savaşın ateşkesle sonuçlanması için gerekli çerçeve Birleşmiş Milletler’in 1701 sayılı kararı ile zaten mevcut. Bu karar Hizbullah güçlerinin sınırdan yaklaşık 30 km uzaklıktaki Litani Nehri’ne çekilmesini öngörüyor. Ancak Nasrallah, İsrail Gazze’den çekilene kadar bunu yapmayı reddediyor. Şimdilik Netanyahu’nun sükûneti yeniden tesis edebileceği ya da İsrail vatandaşlarının kuzeye, evlerine dönmelerini sağlayabileceği kesin değil. Başbakan ne derse desin, ne hedefleri ne de stratejisi net. Yine de İsrail’in Hizbullah ile olan savaşında, bunların netleşmesini beklemeye niyetli olmadığı giderek daha belirgin hale geliyor.”

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English