Diplomasi
İsrail’e adanmış bir devlet: Almanya

İsrail’in İran’a yönelik saldırının ardından yükselen çatışma ortamında, Avrupa’da Tel Aviv’e en büyük ve koşulsuz destek veren ülke Almanya.
Federal hükümet, İsrail’in İran’a karşı savaşını onaylayıp İsrail’in sivil bilim adamlarının öldürülmesini eleştirmezken, İran’ın misillemelerine itiraz ediyor.
Şansölye Friedrich Merz, cuma günü İran’a yapılan saldırı hakkında yaptığı açıklamada, “İsrail’in varlığını ve vatandaşlarının güvenliğini savunma hakkını teyit ediyoruz,” dedi.
Merz ayrıca hükümetinin, İran’ın “İsrail ve Yahudi hedeflerine yönelik olası saldırılara karşı” hazırlık yaptığını açıkladı. Şansölye, pazar günü Kanada’daki G7 zirvesine gitmeden önce yaptığı açıklamada, “Tahran, İsrail’deki sivil hedeflere yönelik bombardımanı derhal durdurmalıdır,” dedi.
İsrail’in Berlin Büyükelçiliği cuma gününden itibaren süresiz olarak kapatıldı. Federal hükümet ayrıca Yahudi kurumların güvenliğini artırdı.
Merz cuma günü yaptığı açıklamada, güvenlik yetkililerinin gerekli önlemleri aldığını belirtti.
Şansölye, İran’ın nükleer silah geliştirmemesi veya sahip olmaması gerektiği yönündeki Almanya’nın tutumunu da yineledi. Merz, “Bu, İsrail, Orta Doğu ve uluslararası toplumun tamamı için bir tehdit oluşturur,” iddiasında bulundu.
İran’ın nükleer programının “İsrail devleti için varoluşsal bir tehdit” oluşturduğu için, ülkenin “varlığını ve vatandaşlarının güvenliğini savunma hakkı” olduğunu savunan Merz, “Bu, İsrail’in meşru bir hakkıdır,” dedi.
Merz ayrıca, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) verilen tutuklama kararı olmasına rağmen hükümetinin Netanyahu’ya dokunmayacağının garantisini vermişti.
Friedrich Merz daha resmi olarak şansölye olmadan önce, “Netanyahu’ya planlaması halinde tutuklanmadan Almanya’yı ziyaret edebilmesinin ve tekrar ayrılabilmesinin yollarını ve araçlarını bulacağımıza söz verdim,” demişti.
Dışişleri Bakanı Johann Wadephul de cuma günü büyük ölçüde aynı ifadeleri kullanarak, Berlin’in İsrail’e “dayanışma içinde eşlik edeceğini” söyledi.
Öte yandan Wadephul, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin Orta Doğu’daki gerginliği azaltmak amacıyla Tahran’ın nükleer programı hakkında İran ile acil görüşmeler yapmaya hazır olduğunu açıkladı.
Orta Doğu’da temaslarda bulunan ve Mısır, Lübnan, Ürdün, Umman ve İsrail’i ziyaret edecek Alman bakan, İsrail ile İran arasındaki gerginliğin azaltılmasına katkıda bulunmaya çalıştığını belirterek, Tahran’ın daha önce yapıcı görüşmeler için fırsatı kaçırdığını ileri sürdü.
Wadephul cumartesi günü (14 Haziran) geç saatlerde Alman kamu yayıncısı ARD’ye verdiği demeçte, “Umarım bu hâlâ mümkündür. Almanya, Fransa ve İngiltere hazır. İran’a nükleer program hakkında acil müzakereler teklif ediyoruz, umarım (teklif) kabul edilir. Bu, İran’ın bölgeye, İsrail devletine veya Avrupa’ya hiçbir tehlike oluşturmaması için bu çatışmanın yatışması için de önemli bir ön koşuldur,” dedi.
Pazar günü Umman’da bulunan Wadephul, çatışmanın ancak İran ve İsrail’e tüm taraflarca baskı uygulandığında sona erebileceğini ileri sürdü.
Bakan, “Önümüzdeki hafta içinde her iki tarafın da şiddet sarmalını durdurmak için ciddi bir girişimde bulunması gerektiği konusunda ortak bir beklenti var,” dedi.
İran hükümetinin düşebileceğine inanıp inanmadığı sorulan Wadephul, İsrail’in Tahran’daki yönetimi devirmek niyetinde olmadığını düşündüğünü söyledi.
Gazze’ye de değinen Wadephul, Filistin’deki insani durumun “kabul edilemez” olduğunu söyledi ve İsrail’e yardım kuruluşlarına sınırsız erişim izni verilmesi çağrısında bulundu.
“Gazze’deki insanların açlığı, ölümü ve acıları sona ermelidir,” diyen Wadephul, çatışmanın sorumlusunun Hamas olduğunu ileri sürdü ve örgütün 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırıda kaçırılan rehineleri serbest bırakması gerektiğini ekledi.
Fransa, Polonya ve Ukrayna ziyaretlerinin ardından göreve başladığı ilk haftasında Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, İsrail’e gitmişti.
Alman devletinin, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını ve İranlı sivillere yönelik cinayetlerini onaylaması, Angela Merkel döneminde formüle edilen “devlet aklı” (Staatsräson) ile bağlantılı görünüyor. Bu, İsrail’in varlığının ve güvenliğinin Alman devletinin de varlığını ve güvenliğini temin edeceği düşüncesine dayanıyor.
Bir önceki “Yeşil” Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da İsrail’in Gazze’de hedef gözetmeksizin yürüttüğü işgale tam destek vermişti.
Baerbock’un 10 Ekim 2024’te Federal Parlamento oturumunda yaptığı konuşmada, “Meşru müdafaa, teröristlere saldırmakla kalmaz, onları yok etmek anlamına da gelir. Hamas teröristleri insanların, okulların arkasına saklandığında… sivil yerler, teröristler tarafından suistimal edildiği için koruma statüsünü kaybeder,” demişti.
Baerbock, BM’ye, “sivil bölgelerin teröristler tarafından suistimal edildiği için koruma statüsünü kaybedebileceğini” açıkça ilettiğini de söylemişti.
İsrail, 2024 yılında dünya çapında 91,5 milyar dolarlık mal satın aldı. İsrail’in en büyük ihracatçıları 19 milyar dolar ile Çin, 9,4 milyar dolar ile Amerika Birleşik Devletleri ve 5,6 milyar dolar ile Almanya oldu.
Almanya İsrail’e özellikle araç, ilaç, makine ve elektronik ürünleri ihraç ediyor. Örneğin Mart 2025’te, Almanya’nın İsrail’e en çok ihraç ettiği ürünler ilaç (43,5 milyon avro), motorlu taşıtlar ve karavanlar (43,5 milyon avro) ve demiryolu veya tramvay lokomotifleri ve vagonları (30,4 milyon avro) oldu.
Almanya, bu ayın başında yaptığı açıklamada, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e yaklaşık yarım milyar avro değerinde silah satışı onayladığını duyurdu.
Almanya hükümetinin Sol Parti’nin parlamentoda sorduğu soruya verdiği yanıtta, 7 Ekim 2023’ten 13 Mayıs 2025’e kadar İsrail’e toplam 485,1 milyon avro (554,3 milyon dolar) tutarında silah sevkiyatı için ihracat lisansı verildiğini belirtti.
Onaylanan ihracat, silah sistemleri, mühimmat, radar ve iletişim cihazları ile zırhlı araç parçaları dahil olmak üzere çok çeşitli askeri teçhizatı içeriyor.
Diplomasi
Yeni ABD-Çin ticaret anlaşması nasıl olacak?

İki rakip ekonomi arasındaki ticaret ateşkesinin sona ermesine sadece birkaç hafta kala, ABD-Çin anlaşmasının Donald Trump’ın ilk dönemindeki birinci aşama ticaret anlaşmasıyla benzerlikler taşıyacağı tahmin ediliyor
2019-2021 yılları arasında Donald Trump’ın dışişleri bakan yardımcısı olan Stephen Biegun, çarşamba günü Aspen Güvenlik Forumu’nda yaptığı açıklamada, anlaşmanın “genel hatlarıyla 2017-2020 yılları arasında müzakere edilen birinci aşama ticaret anlaşmasına çok benzeyeceğini ve bunun merkezinde ABD’nin tarım ve sanayi ürünlerinin önemli miktarda satın alınmasının yer alacağını” söyledi.
2020’de imzalanan anlaşma uyarınca Çin, 2017 seviyelerine kıyasla iki yıl içinde 200 milyar dolarlık ek Amerikan mal ve hizmeti satın almayı kabul etmişti. Anlaşmanın büyük bir kısmı, kısmen anlaşmanın imzalanmasından kısa süre sonra başlayan Covid-19 salgınının yol açtığı ekonomik yıkım nedeniyle gerçekleşmedi.
Trump yetkilileri, çeşitli derecelerde, anlaşmayı yeniden canlandırma isteğini dile getirdiler. İkinci döneminin ilk gününde, ABD başkanı, Çin’in anlaşmaya uyumunu gözden geçirmeyi emreden bir başkanlık kararnamesi imzaladı.
Mevcut ticaret müzakerelerini yöneten ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Pekin’in taahhütlerini yerine getirmemesini “dikkate alınması gereken” bir husus olarak nitelendirdi ve birinci aşama anlaşmasını mevcut müzakereler için bir “yol haritası” olarak nitelendirdi.
Biegun, bu kez neden benzer bir çerçeve beklediğini açıklarken, Çinli yetkililerin “ABD-Çin ticaret ilişkilerinde en azından geçici bir denge” sağlamak için “belirli bir bedel ödemek” zorunda olduklarını kabul ettiklerini söyledi.
Biegun, “[ABD] başkanı, müttefikler de dahil olmak üzere dünyanın herhangi bir ülkesiyle ikili ilişkilerdeki ekonomik adaleti ölçmek için tek kriter olarak ticaret dengesini kullanıyor” dedi. “Çin’in durumu da farklı değil” diye ekledi.
Biegun, yeni anlaşma kapsamında Çin mallarına uygulanacak nihai gümrük vergisi oranının, Trump’ın diğer birçok ülke için önerdiği yaklaşık yüzde 10’u aşmasının muhtemel olduğunu da sözlerine ekledi.
Biegun ayrıca, yeni anlaşmanın endüstriyel kapasite fazlası gibi uzun süredir devam eden ABD şikayetlerini doğrudan ele almasının “çok daha az olası” olduğunu da belirtti. Ancak Washington’un diğer ticaret ortaklarıyla yürüttüğü müzakerelerin Pekin’i reformları kabul etmeye zorlayabileceğini söyledi.
“Trump yönetiminin dünya çapındaki ticaret ortaklarıyla yürüttüğü bu müzakerelerde, Çin’den transit geçen mallara daha yüksek gümrük vergileri uygulanmasına ilişkin standart bir hüküm var. Böylece Çinliler, ABD ekonomisine girmek için arka kapıları kullanamayacak” ifadelerini kullandı.
Pekin ve Washington, 90 günlük ticaret ateşkesi’nin son aşamasında ve daha kalıcı bir anlaşmaya varmak için 12 Ağustos’a kadar süreleri var. Bu yılın başlarında Trump yönetimi, Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerini yüzde 145’e kadar yükseltti ve Pekin de buna kendi gümrük vergilerini artırarak yanıt verdi. Ancak her iki ülke de mayıs ayında Cenevre’de yapılan toplantının ardından gerginliği azalttı.
O zamandan beri görüşmeler ilerledi. Haziran ayında Londra’da yapılan ikinci tur görüşmelerde, her iki taraf da yarı iletkenler ve nadir toprak minerallerine yönelik ihracat kontrollerini hafifletme konusunda anlaşmaya vardı.
Salı günü Bessent, Bloomberg TV’ye verdiği demeçte, iki ülkenin önümüzdeki haftalarda yapılması beklenen toplantı öncesinde “çok iyi bir noktada” olduğunu ve ağustos son tarihinin esnek olabileceğini belirtti.
Bu hafta başında, çip üreticisi Nvidia CEO’su, ABD hükümetinin Çinli firmalara gelişmiş H20 AI çiplernin satış lisanslarının verileceğini garanti ettiğini söyledi. Bessent, Bloomberg röportajında bu gelişmeyi doğruladı.
Diplomasi
New York’ta gayriresmi Kıbrıs görüşmeleri başladı

Kıbrıs meselesinde taraflar New York’ta beş taraflı gayri resmi bir toplantı için bir araya geldi.
Çarşamba günü düzenlenen akşam yemeğine Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, Birleşik Krallık, Kuzey Kıbrıs ve BM temsilcileri katıldı ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da hazır bulundu.
Ana oturum bugün daha geniş kapsamlı bir gayri resmi toplantı ve çalışma yemeği ile başladı.
Toplantıya katılmayanlar arasında dikkat çeken isim, AB’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Johannes Hahn oldu. Hahn’ın toplantıya davet edilmemesi, AB’nin herhangi bir anlaşmanın Avrupa hukukuna uygun olmasını sağlamakla yükümlü olmasına rağmen, Türkiye’nin AB’nin bu konuda hiçbir rolü olmadığı yönündeki tutumunu vurguluyor.
Türkiye, uzun süredir var olan iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çerçevesinin dışında bir iki devletli çözümde ısrar ediyor. Bu yaklaşım, Yunanistan ve Kıbrıs tarafından kesin bir şekilde reddediliyor.
Londra’nın tutumu esnek olmakla birlikte, resmi olarak her iki toplum ve garantör güçlerin uzlaşmasına bağlı görünüyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis’in BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Birleşik Krallık Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Stephen Doughty ile görüşmesi planlanıyor.
Fidan ile ikili bir görüşme henüz belirlenmedi, fakat katılımcıların programlarının çakışması nedeniyle mümkün olabilir.
Görüşmelerin, potansiyel güven artırıcı önlemler (CBM) üzerinde odaklanması bekleniyor.
Bunlar arasında dört yeni geçiş noktasının açılması, Gençlik ve İklim Değişikliği komitelerinin kurulması, tampon bölgeye güneş panelleri yerleştirilmesi ve mezarlıkların restore edilmesi yer alıyor.
Diplomasi
Almanya ve Britanya’dan tarihi savunma antlaşması

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Brexit sonrası ilişkilerin daha geniş çaplı bir yeniden düzenlenmesi kapsamında, iki ülkenin silahlı saldırı durumunda birbirlerine yardım etme taahhüdünü içeren yeni bir savunma antlaşması imzaladı.
Merz, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasından duyduğu üzüntüyü açıkça dile getirmiş ve Almanya ile İngiltere arasındaki işbirliğini derinleştirmek istediğini belirtmişti.
Starmer, anlaşmanın Donald Trump’ın ticaret savaşları ve Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı gibi zorluklarla karşı karşıya olan Birleşik Krallık ve Almanya’yı “her zamankinden daha yakınlaştıracağını” söyledi.
Starmer, bugün (17 Temmuz) Londra’daki Victoria ve Albert Müzesinde düzenlenen imza töreninden önce ofisi tarafından dağıtılan açıklamada, “Bu antlaşma, sadece bugüne kadar kaydettiğimiz ilerlemeyi ve paylaştığımız tarihi simgelemekle kalmıyor. Bu antlaşma, ortak sorunları çözmek ve ortak güçlerimize yatırım yapmak için daha ileriye gitmemizin temelini oluşturuyor,” diye ekledi.
Merz’in İngiliz başkentine yaptığı ziyaret, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Brexit’ten bu yana bir Avrupa lideri olarak İngiltere’ye yaptığı ilk devlet ziyaretinden bir hafta sonra gerçekleşti ve İngiliz-Fransız ilişkilerinin ısınmasına katkıda bulundu.
Alman yetkililere göre, Almanya ve Britanya’nın karşılıklı savunma taahhüdü, hem giderek saldırganlaşan Rusya’ya hem de Avrupa müttefikleri arasında ABD’nin NATO askeri ittifakına bağlılığı konusunda artan endişelere bir tepki niteliğinde.
Yetkililer aynı zamanda, bunun NATO’nun kuruluş antlaşmasının merkezinde yer alan ve 5. madde olarak bilinen kolektif savunma ilkesinin yerine geçmesi amaçlanmadığını vurguladı.
Londra hükümetinden yapılan açıklamaya göre, Starmer ve Merz perşembe günü, önümüzdeki on yıl içinde yeni bir uzun menzilli füze sistemi olan Deep Precision Strike (Derin Hassas Vuruş) kabiliyetini teslim etme taahhüdünde de bulunuyorlar.
Bu füzenin menzili 2.000 kilometreden fazla olacak ve Britanya başbakanlık ofisi, bunun “önemli endüstriyel yatırımlar” yoluyla İngiltere ve Avrupa savunma sektörlerini güçlendirmeye yardımcı olacağını söyledi.
Yeni anlaşma, ticaret, ulaştırma ve göçle ilgili taahhütler de içeriyor. Starmer’in ofisi, antlaşmanın yanı sıra Almanya’nın Birleşik Krallık’a düzensiz göçü kolaylaştırmayı yasadışı hale getirmeyi taahhüt etmesinin beklendiğini ve yasa değişikliğinin yıl sonuna kadar kabul edileceğini açıkladı.
Starmer’in sözcüsü Tom Wells Londra’da gazetecilere verdiği demeçte, anlaşma ile Birleşik Krallık ve Almanya arasında okul grupları için vizesiz seyahat imkanı sağlanacağını da söyledi.
Merz’in CDU/CSU parlamento grubunun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt, perşembe günkü toplantının “belirsizliğin hakim olduğu bir dünyada güçlü bir sinyal” verdiğini ve yeni anlaşmanın “tüm Avrupa’yı daha güvenli, daha hareketli ve daha müreffeh hale getirmeye” yardımcı olacağını söyledi.
Hardt, e-posta ile yaptığı açıklamada, “Bu antlaşma ile Brexit’in geride bıraktığı pürüzleri gideriyoruz. Böylece, iktisadi politika ve ticaret politikası alanında olduğu kadar savunma alanında da Birleşik Krallık ile AB arasında daha fazla yakınlaşma için önemli bir ivme sağlıyoruz,” dedi.
-
Ortadoğu1 hafta önce
Trump’ın Ankara ve Şam’daki jokeri: Thomas Barrack kimdir?
-
Görüş2 hafta önce
Kazananı Olmayan Kontrol Edilebilir Bir Çatışma
-
Görüş2 hafta önce
Küresel savaş ekonomisinin aleni beyanı: Lahey’deki NATO Zirvesi Sonuç Bildirgesi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Vergi Cennetleri: Birleşik Krallık’ın Küresel Mali İmparatorluğu
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore, tarihindeki en büyük savunma anlaşması için görüşmeleri tamamladı
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore Devlet Başkanı Lee, Çin ve Rusya ile ilişkilerini ‘hızla’ iyileştireceğini söyledi
-
Asya1 hafta önce
Paşinyan, Ermeni Kilisesi’ni ‘özgürleştireceğini’ ilan etti
-
Asya1 hafta önce
Ermenistan’da tutuklu milyarder Karapetyan’ın şirketinin kamulaştırılmasına onay