Japonya’da Mart 2011’de meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem ve tsunamide hasar gören Fukuşima Dai-içi Nükleer Santrali’nde biriken radyoaktif atık suyun okyanusa tahliyesi dün başladı. Santralin çevresindeki kasaba ve köylerde yaşayan yerel halk endişeli. Santral yakınlarında protestolar sürüyor.
Başbakan Fumio Kishida’nın hükümetin itibar kaybı da dahil olmak üzere “tüm sorumluluğu” üstleneceği sözüne rağmen, karar komşu ülkeler, yerel balıkçılık dernekleri, aktivistler ve halk tarafından korku ve eleştirilerle karşılandı.
Yaklaşık 348 hektarlık alanda kurulu santral, Fukuşima eyaletinin Okuma ve Futaba bölgelerinde bulunuyor.
Hükümet, afetten sonra nükleer santral çevresindeki 30 kilometrelik alandan 150 binden fazla kişinin tahliye edilmesine karar vermişti. O zamandan bu yana bazı tahliye emirlerinin kaldırılmasına rağmen çoğu yerleşim alanı boş kalmaya devam etti. Su tahliyesinin yapıldığı bölge ise nükleer santral sahasının yaklaşık bir kilometre açıklarında yer alıyor.
Tahliyesine dün yerel saatle 13.00’te başlanan atık su, seyreltilmesinin ardından denizin altına inşa edilmiş 1 kilometre uzunluğundaki tünel vasıtasıyla okyanusa boşaltılıyor.
‘Halka faydası yok amaç kar etmek’
Fukuşima Eyaleti kıyısındaki Minamisoma kentinin eski belediye başkanı Katsunobu Sakurai’ye göre, Fukuşima 1 No’lu nükleer santralden arıtılmış radyoaktif suyun salınmasının yerel halkın yaşamına hiçbir faydası olmayacak.
Sakurai, yerel balıkçılar ve çiftçiler su salınımından kaynaklanan itibar kaybıyla mücadele ederken, santralden arıtılmış suyun boşaltılmasının yalnızca nükleer enerjiyi ve kârı teşvik etme ve sürdürme dürtüsünü yansıttığını söyledi.
Sakurai Japan Times’a verdiği bir röportajda, “Hükümetin vatandaşların yaşamlarına keyfi olarak karar verebilmesi garip. Özellikle de soruna enerji şirketinin neden olduğu düşünüldüğünde, sorumluluğu üstlenmenin yolu vatandaşları tatmin edecek şekilde olmalıdır. Sadece balıkçılar değil, aynı zamanda önemli sayıda insan da buna karşı çıkıyor ve bu duygu hem yurt içinde hem de uluslararası alanda mevcut. Dolayısıyla, iyileştirme kisvesi altında yılda iki kez (radyoaktif su) salınması fikrine hiç katılmıyorum” dedi.
‘2011’den beri iyileşme yok, durum tam tersi’
Fukushima No. 1 nükleer santraline sadece 30 kilometre uzaklıkta bulunan Minamisoma, 2011’deki deprem, tsunami ve bunun sonucunda meydana gelen nükleer felaketin ardından tahliye emirlerinden ve itibar kaybından en çok etkilenen komşu kasabalardan biriydi.
O süreci anlatan Minamisoma Belediye Başkanı Sakurai, “Bir rüya gibiydi. Daha önce hiç yaşamadığım bir şeydi, bu yüzden gerçeklikten kopuk hissettim” dedi ve ekledi: “Japonya’da hiç kimsenin yaşamadığı bir şey yaşadık.”
Fukuşima felaketinin ardından 18.000’den fazla insanını kaybetti ve Minamisoma’nın kendisi de o dönemde yaklaşık 600 kişi kaybetti.
Perşembe günkü su deşarjı öncesinde Sakurai, hükümetin kararı ve Minamisoma ile felaketle anılan Fukuşima’yı nelerin beklediği hakkında konuşurken endişelerini yansıttı.
Sakurai, kıyısında bir enerji santrali olduğu ve arıtılmış su yerel olarak bertaraf edildiği sürece Fukuşima’nın son 12 yıldır karşılaştığı sorunlarla mücadele etmeye devam edeceğini söyledi.
Sakurai’ye göre, belediye başkanı olarak görev yaptığı dönemden bugüne kadar, hükümetin sadece mevcut sorunlara değil, vatandaşlarına nasıl davrandığı konusunda da pek bir şey değişmedi: “Peki, iyileşme nedir? Bunu (hükümete) doğrudan sormak istiyorum. Bence iyileşme, insanların bölgeye geri dönmesi ve sürdürülebilir bir ortamda yaşayabilmesi anlamına geliyor. Bu ise tam tersi bir durum.”
Arıtılmış su hikaye…
Eskiden Fukuşima santralinde çalışmış olan serbest tur rehberi Sumio Konno ise, hükümetin ve medyanın “arıtılmış su” dediği şeyi farklı bir şey olarak gördüğünü ifade etti.
Japan Times’a konuşan Konno, “Tabii ki salınıma karşıyım. Bu kirlenmiş su. … Trityum hiç de güvenli değil, bu yüzden hükümet tarafından kandırıldığımızı hissediyorum” dedi.
Polis, Fukushima No. 1 santraline erişimi çeşitli noktalarda keserek sahile yığılırken, çoğu yabancı olan medya mensupları da santral ve okyanus manzarası için en iyi noktaları seçerek bölgeye akın etti.
Konno, polis, güneş ve tehlikeli derecede sıcağa rağmen protesto gösterisi yapan bölge sakinlerine katıldı.
Bu protestoculardan biri olan Setsuko Kuroda, 1986 yılında Ukrayna’nın Çernobil kentinde meydana gelen nükleer erimeden bu yana nükleer enerjiye karşı çıkıyor.
Protesto ettiği yerden sadece 60 kilometre uzakta büyümüş olan Kuroda, benzer bir şeyin kendi arka bahçesinde de olabileceğini hiç düşünmediğini söylüyor.
Şimdi 72 yaşında ve üç torun sahibi olan kadın, “O kadar çok insan karşı çıkıyor ama su salınımı hala devam ediyor ve ben bunu anlayamıyorum” dedi.
İlk aşamada 7 gün içinde 7 bin 800 ton atık su okyanusa boşaltılacak
Japonya, daha önce açıklanan plana göre, ilk aşamada 7 gün içinde 7 bin 800 ton atık suyu okyanusa boşaltacak. Mart 2024’e kadar toplam 31 bin 200 ton radyoaktif atık suyun tahliyesi planlanıyor.
Plan, bölgede yaşayan balıkçıların ve çevre koruma aktivistlerinin yanı sıra başta Çin ve Güney Kore olmak üzere komşu ülkelerin tepkisine sebep oluyor. Bölgede plana karşı protestolar düzenlendi.
Tokyo hükümeti, eleştirilere karşı, okyanusa tahliyesi planlanan radyoaktif atık suyun temiz suyla seyreltildiğini, böylece sudaki radyoaktif materyal miktarının insan sağlığı ve çevre için zararlı kabul edilen oranların 40’ta 1’i kadar altında olduğunu savunuyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, santralde yaptığı incelemelerin ardından 4 Temmuz’da yayımladığı raporda, Japonya’nın atık suyun tahliyesi planının güvenlik standartlarıyla uyumlu olduğunu bildirmişti.