Bizi Takip Edin

RUSYA

Kremlin: Rusya’nın nükleer silah kullanım koşullarını Savunma Bakanlığı belirleyecek

Yayınlanma

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın nükleer silah kullanma koşullarının Savunma Bakanlığı tarafından değerlendirileceğini açıkladı. Ayrıca, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nükleer doktrininde yapılan değişiklikleri ve bunun nedenlerini açıkladı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ülkesinin nükleer silah kullanma ihtiyacının Savunma Bakanlığı tarafından değerlendirileceğini bildirdi. Peskov, nükleer caydırıcılık alanında güncellenen devlet politikasına göre, bu tür eylemlerin gerekli olup olmadığına karar verme yetkisinin bu kuruma ait olduğunu vurguladı.

Peskov, yaptığı açıklamada “Bu daha ziyade uzmanlarımızın ve ordumuzun alanıdır. Hangi silahların kullanıldığını ve nasıl kullanıldığını yakından takip ederler. Batılı ülkelerin Ukrayna’daki çatışmaya doğrudan müdahil olduğunu tespit edenler de onlardır ve dikkatlerini asla elden bırakmazlar,” ifadelerini kullandı.

Peskov, nükleer silahların kullanılması için gerekli olan ve kısa süre önce devlet başkanı tarafından dile getirilen bazı koşulların halihazırda gerçekleşip gerçekleşmediği sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Örneğin, Ukrayna Rusya’ya yoğun bir şekilde insansız hava araçları gönderiyor ve saldırılarında füzeler kullanıyor.”

Ayrıca Kremlin Sözcüsü, Kiev ve Batılı müttefiklerinin eylemlerine karşılık olarak Devlet Başkanı Putin’in Rusya’nın nükleer doktrinini gözden geçirme kararı aldığını da sözlerine ekledi.

Peskov, “Açıkçası, uluslararası durumun gelişimi, sınırlarımızdaki gerilimin artması, nükleer güçlerin Ukrayna’daki çatışmada Ukrayna’nın yanında yer almaya başlaması ve NATO altyapısının sınırlarımıza doğru ilerlemesi, tüm bunlar bazı düzenlemeler yapmayı zorunlu kıldı,” diye ekledi.

Peskov ayrıca Batı’nın ‘frene basmadığını’, aksine ‘zaferini garantilemek’ adına Ukrayna’yı desteklemeye devam etme niyetini beyan ettiğini vurguladı.

“Kiev de hayalci bir şekilde Rusya’yı barışa zorlamanın gerekli olduğunu savunuyor,” değerlendirmesini yapan Peskov, bu tür söylemleri ‘yanlış’ olarak nitelendirdi ve Ukrayna yönetimi için ‘olumsuz sonuçları’ olacağı konusunda uyardı.

Yetkili, Kremlin’in bu konuda devlet politikasının temellerini şimdiden ayarlamaya başladığını da sözlerine ekledi.

Putin, 25 Eylül’de Rusya’nın nükleer doktrinini değiştirdiğini ve nükleer silah kullanım gerekçeleri listesini önemli ölçüde genişlettiğini açıkladı.

Doktrinde nükleer bir gücün desteğini alan herhangi bir devletin saldırganlığının Rusya’ya karşı ortak bir saldırı olarak kabul edileceğine dair bir madde yer alıyor.

Ayrıca doktrine, ülkedeki hedeflere karşı seyir füzeleri ve insansız hava araçlarının kitlesel olarak fırlatılacağına dair ‘güvenilir bilgi’ alınması halinde nükleer silah kullanma olasılığının da eklenmesi önerildi.

Değişiklikler, Ukrayna’nın Rusya’nın iç bölgelerine saldırmak için Batı üretimi füzeleri kullanma izni alabileceği yönündeki bilgiler üzerine duyuruldu.

Kremlin, değişikliklerin Kiev’in müttefiklerine, Rusya Federasyonu’na ‘nükleer olmayan çeşitli yollarla’ yapılacak ‘bir saldırıya katılmaları halinde bunun sonuçları konusunda’ uyarıda bulunan belirli bir sinyal olarak değerlendirilebileceğini söyledi.

Rusya nükleer doktrinini neden değiştiriyor?

RUSYA

Lavrov: Batı’nın Rusya’yı yenme girişimleri, 1945’in ‘Düşünülemez Harekâtını’ hatırlatıyor

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batı’nın Rusya’ya yönelik stratejik yenilgi planlarını 1945’in gizli ‘Düşünülemez Harekâtına’ benzetti. Ayrıca, Rusya’nın nükleer doktrininde yapılan güncellemelerle ilgili açıklamalarda bulunan Lavrov, Batı’nın Kiev’deki rejim aracılığıyla Rusya’yı yenme girişimlerine dikkat çekti ve Moskova’nın nükleer bir saldırı durumunda karşılık vereceğini belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Batı’nın Rusya’yı yok etme planlarını sert bir dille eleştirdi.

RIA Novosti haber ajansının aktardığına göre Lavrov, konuşmasında, “Londra ve Washington’un Mayıs 1945’te, İkinci Dünya Savaşı sona ermeden Sovyetler Birliği’ni yok etmeyi amaçlayan ‘Düşünülemez Harekâtını’ geliştirdikleri gibi, bugün de Rusya için stratejik bir yenilgi hedef olarak ilan edildi,” dedi.

O dönemde büyük bir gizlilik içinde yürütülen bu operasyonun şimdi açıkça tartışıldığını belirten Lavrov, “Bugünün Anglosakson stratejistleri, Kiev’deki gayrimeşru neo-Nazi rejimi üzerinden Rusya’yı yenmeyi umuyorlar, ancak niyetlerini gizlemiyorlar,” diye ekledi.

Lavrov, Batı’nın Avrupa’yı da bu ‘intihar macerasına’ sürüklemeye çalıştığını savundu ve şunları ekledi: “Rusya gibi bir nükleer güce karşı savaşmanın anlamsızlığı ve tehlikesi üzerine konuşmaya gerek bile yok.”

Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi’nin 25 Eylül’deki toplantısında Devlet Başkanı Vladimir Putin, Nükleer Caydırıcılığa İlişkin Devlet Politikasının Temellerinde yapılan güncellemeleri açıkladı. Putin, nükleer bir gücün desteğiyle Rusya’ya yapılan herhangi bir saldırının, bu saldırının nükleer olmayan bir devletten gelse bile ortak bir saldırı olarak kabul edileceğini vurguladı. Ayrıca Devlet Başkanı Moskova’nın, egemenliğine konvansiyonel silahlarla yönelik kritik bir tehdit durumunda nükleer silah kullanma hakkını saklı tuttuğunu belirtti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın nükleer doktrinindeki bu değişikliklerin, ‘hasım’ ülkelere bir uyarı niteliği taşıdığını ifade etti. Peskov, “Batılı liderler, Putin’in açıklamalarının ciddiyetini özellikle Ukrayna ihtilafına doğrudan müdahil olmalarıyla tetiklenen bu ‘benzeri görülmemiş’ çatışma bağlamında çoktan anlamış olmalılar,” dedi.

Peskov ayrıca Rusya’nın nükleer caydırıcılık kapasitesinin dünya genelinde iyi bilindiğini ve ülke sınırlarındaki gerilimler ışığında ‘nükleer caydırıcılıkta bir ayarlama’ yapıldığını ekledi.

Lavrov, Batı ile diyaloğa kapılarını kapatmadıklarını ve Avrasya’da eşit ve bölünmez bir güvenlik mimarisi teklif ettiklerini de kaydetti.

“Batı ile diyaloğa kapalı değiliz,” diyen Lavrov, Rusya’nın Ukrayna çatışmasından önce de tüm Avrasya’da, kıtadaki tüm ülkelere açık eşit ve bölünmez bir güvenlik sistemi önerdiğini vurguladı. Bu bağlamda, 31 Ekim’de Minsk’te uluslararası bir konferans düzenleneceğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler reformu

Lavrov,  konuşmasında, BM’nin reforme edilmesinin, ülkeler arasındaki güveni eşitlik temelinde yeniden inşa etmekle mümkün olabileceğini söyledi.

Bakan, “BM’ye yeni bir soluk getirmek için hâlâ geç değil, ancak bu, temassız zirveler ve anlamsız deklarasyonlarla değil, BM Şartı’nın tüm devletlerin egemen eşitliği ilkesine dayalı olarak güveni yeniden tesis etmekle olabilir,” dedi.

Lavrov ayrıca, geçtiğimiz BM Gelecek Zirvesi’nin, örgütün devletler arası doğasını bulanıklaştırma ve Batı’nın elindeki kilit pozisyonları koruma çabalarını yansıttığını kaydetti.

Dışişleri Bakanı, “Sekretarya, Batı’nın lehine olan söylemleri desteklemek için bahaneler üretmek yerine, uzlaşmacı çözümleri teşvik etmeli,” diye ekledi.

Daha önce Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin, Sputnik‘e verdiği demeçte, New York’taki Gelecek Zirvesi’nde Gelecek Paktı’nın kabul sürecinin mutabık kalınan prosedürlere aykırı olduğunu ve uygun müzakerelerin yapılmadığını belirtmişti.

Lavrov, “Gelecek Paktı olarak adlandırılan belgeyi hazırlarken tüm BM üyelerinin katılımıyla dürüstçe müzakere etmeliyiz; fakat bu süreç, Batılı manipülatörlerin kontrolü altında yürütüldü. Sonuç olarak, yeni doğmuş olan bu pakt, şimdiden bir İngilizce deklarasyonlar yığınına dönüştü,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna ihtilafı

Aynı zamanda Rusya Dışişleri Bakanı, Ukrayna’daki kriz konusunda barış girişimleri öneren ülkeleri çatışmanın temel nedenlerini ele almaya çağırdı.

Lavrov, “Dostlarımızı, gelecekteki çabalarında mevcut durumun gerçek nedenlerine tam olarak odaklanmaya davet ediyoruz. Bu gerçekler dikkate alınmadan BM Şartı temelinde adil bir barışa ulaşmak mümkün olmayacaktır,” değerlendirmesini yaptı.

Ukrayna konusunda arabuluculuk yapan ülkelerin içten çabalarını takdir ettiğini belirten Lavrov, Zelenskiy’in çıkmazdaki ‘barış formülüne’ karşı, yapıcı sonuçlara odaklanan yaklaşımlarını değerli buluyoruz,” dedi.

Hizbullah liderine suikast

Lavrov, İsrail’in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesini ‘siyasi bir suikast’ olarak nitelendirerek bu tür yöntemlere karşı endişesini dile getirdi. Lavrov, “Siyasi suikast yöntemleri, Beyrut’ta olduğu gibi, giderek sıradan hale gelmesi nedeniyle son derece endişe verici,” diye konuştu.

Lavrov, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını ‘insanlık dışı’ olarak nitelendirerek, Moskova’nın Washington’un en azından bu son terör eyleminin hazırlıklarından haberdar olduğuna inandığını söyledi.

Dışişleri Bakanı, “Siyasi hedeflere ulaşmanın bir aracı olarak terör yöntemlerinin en son örneği, sivil teknolojilerin ölümcül silahlara dönüştürülmesi suretiyle Lübnan’a yapılan bu insanlık dışı saldırıdır,” yorumunu yaptı.

Lavrov, “Bu suç derhal soruşturulmalıdır, ancak şu anda bile, Avrupa ve ABD’dekiler de dahil olmak üzere, bu terör eyleminin hazırlanmasında Washington’un belli bir düzeyde dahli ya da en azından bilgisi olduğunu düşündüren çok sayıda medya haberini görmezden gelemeyiz,” vurgusunu yaptı.

Dışişleri Bakanı, sözlerine şunları da ekledi: “Amerikalılar her zaman her şeyi inkâr ederler ve tıpkı Kuzey Akım boru hatlarına yönelik terör saldırılarına karıştıklarına dair reddedilemez kanıtlar karşısında yaptıkları gibi, ortaya çıkan gerçeklerin üstünü örtmek için mümkün olan her şeyi yaparlar.”

Okumaya Devam Et

RUSYA

Putin, Gazprom’a on yıllık kalkınma planı hazırlama talimatı verdi

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Gazprom’a, hükümetle iş birliği içinde, şirketin sürdürülebilir kalkınmasını sağlayacak ve tedarik coğrafyasını genişletecek on yıllık bir plan hazırlama talimatı verdi.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre Putin, Rusya Enerji Haftası’nda yaptığı konuşmada doğalgaz endüstrisinin şu anda büyük bir dönüşüm sürecinde olduğunu vurguladı.

Bu değişim yalnızca ihracatın Batı’dan Doğu’ya kaydırılmasını değil, aynı zamanda 2021 yılında başlatılan sosyal gazlaştırma programı kapsamında iç pazara yapılan arzın önemli ölçüde artırılmasını da içeriyor. Devlet Başkanı, programın iyi bir hızla ilerlediğine dikkat çekerek bu başarısı için Gazprom yönetimine teşekkür etti.

Putin, “Bu süreçte elbette doğalgaz sektöründeki en büyük şirketimiz olan Gazprom’a öncü bir rol düşüyor. Şirketten ve yönetimden, hükümetle birlikte çalışarak, şirketin sürdürülebilir kalkınmasını sağlayacak ve tedarik altyapısını Doğu’ya kaydıracak on yıllık bir plan hazırlamalarını istiyorum. Tekrar ediyorum, bu plan hem Rus bölgelerinin gazlaştırılmasına hem de ülke içinde gaz işleme kapasitesini artırmaya yönelik büyük ölçekli hedeflerimizi kapsamalıdır,” dedi.

Putin, 26 Eylül’de Rusya Enerji Haftası forumunun genel oturumunda yaptığı konuşmada ayrıca çok kutuplu dünya düzeni, yakıt ve enerji sektöründeki rekabet ve BRICS içinde bağımsız bir ödeme ve uzlaştırma sistemlerinin geliştirilmesi gibi konulara da değindi.

Gazprom’un hisseleri 2017’den bu yana en düşük seviyede

Avrupa pazarını kaybeden Gazprom, Rusya’nın en kârlı 100 şirketi arasından düştü

Öte yandan Forbes dergisi, Rus şirketlerinin net kâra göre yıllık sıralamasını yayımladı. Geçen yılın lideri olan Rusya’nın en büyük doğalgaz şirketi Gazprom, 2024’te sadece liderlik konumunu kaybetmekle kalmadı, aynı zamanda ilk 100’e de giremedi.

Gazprom, 25 yıl sonra ilk kez 2023 yılını 629 milyar rublelik zararla kapatırken, bir önceki yıl 1,23 trilyon ruble kâr etmişti. Şirket yönetimi için hazırlanan bir iç rapora göre, önümüzdeki on yıl içinde gaz ihracatını eski seviyelerine getirmek mümkün olmayacak.

2035 yılına kadar ihracatın yılda ortalama sadece 50 ila 75 milyar metreküp olması öngörülüyor ki bu da Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahalesinden önceki seviyenin yaklaşık üçte biri.

Gazprom’un kayıplarının temel nedeni, yaptırımların doğalgaz üretiminde ve Avrupa’ya tedarikte yol açtığı keskin düşüş. Şirketin gaz üretimi 2023 yılında 404 milyar metreküpe gerileyerek 1990’dan bu yana en düşük seviyeye indi. Denizaşırı teslimatlar ise 1985’ten bu yana en düşük seviye olan 69 milyar metreküpte kaldı.

Avrupa’ya sadece 28 milyar metreküp gaz ihraç edildi ki bu da 1970’lerin sonundaki rakamlara denk düşüyor. Gazprom’un Avrupa pazarındaki payı üç kat azalarak yüzde 45’ten yüzde 15’e düştü.

Rusya’nın arz miktarının azalması karşısında Azerbaycan, Avrupa’ya doğalgaz ihracatını hızla artırarak neredeyse yarım asırdır hâkim olduğu bir pazarda Rusya’nın yerini alıyor.

Hazar Denizi’ndeki Şahdeniz sahasından gelen Azerbaycan gazı 1 Ağustos’ta Slovenya’ya akmaya başladı. Azerbaycan daha önce de İtalya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Sırbistan’a gaz sevkiyatına başlamıştı.

Ayrıca Azerbaycan gazı Gürcistan ve Türkiye’ye de ulaşıyor. 2024 yılında Avrupa’da sadece Macaristan, Slovakya ve Avusturya boru hatlarıyla Rus gazı almaya devam edecek.

13 Eylül’de Gazprom’un Avrupa Birliği’ndeki (AB) son büyük müşterilerinden biri olan Avusturyalı Wien Energy GmbH şirketinin 2025’ten itibaren Rus gazı alımını durduracağı açıklandı.

Viyana ve civarındaki 2 milyondan fazla tüketiciye gaz tedarik eden bu şirket, Kuzey Afrika ve Kuzey Denizi’nden gaz tedarikinin yanı sıra Avusturya’nın ihtiyacının yüzde 12’sini karşılayacak miktarda sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alımı için de anlaşmalar imzaladı.

Gazprom’un Avrupa’daki son büyük müşterilerden biri doğalgaz tedarikini durduracak

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya nükleer doktrinini neden değiştiriyor?

Yayınlanma

Rusya, nükleer doktrinini güncelleyerek Batı’ya karşı caydırıcılığını artırmayı hedefliyor. Yeni doktrin, nükleer olmayan devletlerin saldırılarını da kapsıyor ve Belarus’a yönelik tehditleri de içeriyor.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 26 Eylül’de yaptığı açıklamada, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Güvenlik Konseyi toplantısında duyurduğu Rusya’nın nükleer doktrinindeki düzenlemelerin Batılı ülkelere yönelik bir uyarı olarak algılanması gerektiğini belirtti.

Peskov, “Bu, söz konusu ülkeleri, ülkemize karşı herhangi bir saldırıya katılmaları halinde bunun sonuçları konusunda uyaran bir sinyaldir. Bu, mutlaka nükleer araçlarla sınırlı değildir,” dedi.

Değişikliklerin özellikle ‘ülke sınırlarındaki artan gerilim unsurları’ nedeniyle yapıldığını vurgulayan Peskov, daha önce de ‘sağduyulu devlet başkanlarının Putin’in açıklamalarının ciddiyetini kavradıklarından ve fark ettiklerinden’ emin olduğunu belirterek, “Özellikle de nükleer güçler dahil olmak üzere Batılı ülkelerin Ukrayna’daki çatışmaya doğrudan müdahil olmasıyla kışkırtılan bu eşi benzeri görülmemiş durum söz konusu olduğunda,” diye ekledi.

Peskov ayrıca, askeri doktrin ve ‘Nükleer Caydırıcılık Alanında Devlet Politikasının Temelleri’ olmak üzere iki belgede düzenlemeler yapıldığını açıkladı.

Putin, 25 Eylül’de Güvenlik Konseyi çerçevesinde nükleer caydırıcılık konusunda ilk kez düzenlenen daimî bir toplantı gerçekleştirdi.

Bu toplantı, ‘Nükleer Caydırıcılık Alanında Devlet Politikasının Temelleri’nin güncellenmesine odaklandı.

Devlet Başkanı’nın ana hatlarıyla açıkladığı değişikliklerden biri, nükleer olmayan herhangi bir devlet tarafından, ancak nükleer bir devletin katılımı veya desteğiyle Rusya’ya yönelik saldırının artık ortak bir saldırı olarak kabul edileceği.

Güncellenen doktrin ayrıca Rusya’nın nükleer silah kullanımına geçiş koşullarını da belirliyor.

Putin, yetkililerin söz konusu senaryoyu ‘hava ve uzay saldırı araçlarının kitlesel olarak fırlatılması ve ülke sınırlarını geçmeleri konusunda güvenilir bilgi aldıklarında’ değerlendireceklerini belirtti.

Putin, “Stratejik ve taktik uçakları, seyir füzelerini, insansız hava araçlarını, hipersonik ve diğer hava araçlarını kastediyorum,” diye ekledi.

Son olarak, ‘Temel İlkeler’in güncel haline göre, Rusya sadece kendisine karşı değil, aynı zamanda Birlik Devleti üyesi olarak Belarus’a karşı da saldırganlık nedeniyle nükleer silah kullanma hakkına sahip olacak.

Mevcut belgeye göre Rusya, Rusya ve/veya müttefiklerinin topraklarına balistik füzelerin fırlatılması durumunda ve düşmanın topraklarında nükleer silahlar veya diğer kitle imha silahları kullanması halinde nükleer saldırı ile karşılık verebilir.

Ancak şimdi gerekçelerin genişletilmesi planlanıyor: Nükleer silahlar ‘düşmanın konvansiyonel silahlar kullanarak Rusya ve Belarus’un egemenliğine kritik bir tehdit oluşturması halinde de’ kullanılabilecek.

Siyaset bilimci ve Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsünde kıdemli öğretim görevlisi Aleksey Zudin, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte nükleer caydırıcılık doktrinindeki değişikliğin ana nedeninin Rusya’nın güvenliğine yönelik mevcut tehdit olduğunu söylüyor. Zudin, Ukrayna NATO’ya kabul edilmese bile ABD ve bazı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Ukrayna’ya nükleer garanti verebileceğini ve bunun da Rus yönetiminin eylemlerinin nedenlerinden biri olduğunu ifade etti.

Rusya Bilimler Akademisi ABD ve Kanada Enstitüsü Politik-Askeri Çalışmalar Bölümü’nde araştırmacı olan Oleg Krivolapov ise, Ukrayna krizinin tırmanmaya devam etmesi nedeniyle nükleer doktrindeki değişikliklerin muhtemelen gerekli olduğunu söyledi.

Özellikle F-16 uçaklarının Ukrayna’ya gönderilmesi, Batı silahlarının Rusya topraklarının derinliklerine saldırmak için kullanılması tartışmaları ve ABD’nin Almanya’ya orta menzilli füzeler yerleştirme niyetleri söz konusu. Krivolapov’a göre, Rusya’nın nükleer doktrinindeki değişiklikler Batılı ülkeleri daha da tırmandırıcı adımlar atmaktan caydırabilir, fakat uzman Washington ve Brüksel’in Moskova yeni bir şey yapmıyormuş gibi davranıp gerilimi tırmandırmaya devam edebileceğini de kabul ediyor.

Krivolapov aynı zamanda, Rusya ordusunun halihazırdaki sürekli ilerleyişi göz önüne alındığında, Rusya’nın Ukrayna’daki çatışmada nükleer silah kullanmaya ihtiyacı olmadığını vurguladı.

Diğer yandan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nde askeri uzman olan Aleksandr Yermakov, Batı’ya potansiyelini hatırlatmak için nükleer doktrinde değişiklik yapılması gerektiğini dile getirdi. Ayrıca doktrinde bir dizi açıklama yapılması da gerekliydi: Örneğin daha önce balistik füzelerle saldırı durumunda karşı saldırıdan söz ediliyordu, ancak seyir füzeleri ve bombardıman uçaklarıyla saldırıların da bir yanıt nedeni olarak kabul edildiğini belirtmek mantıklı.

Nükleer silaha sahip olmayan ancak böyle bir ülkenin desteğine sahip olan bir devletin Rusya’ya saldırması halinde karşılık verileceğine dair bir maddenin ortaya çıkması, Batılı ülkelere Ukrayna’ya verdikleri desteği çok fazla genişletmemeleri gerektiğini hatırlatıyor.

Yermakov’a göre yeni doktrinde bir devletin varlığına yönelik tehdit gibi bir dizi formülasyonun egemenliğe yönelik tehditle değiştirilmesi oldukça mantıklı: önceki formülasyonlar çok fazla yorumlama serbestisine sahipti. Bununla birlikte, hem o zaman hem de şimdi, konvansiyonel bir çatışmada büyük ölçekli askeri yenilgi tehdidinden önce nükleer silahların kullanılmasının mümkün olacağı kastediliyor.

Ancak uzman, büyük ölçekli bir askeri yenilginin ‘1941 sonbaharında Moskova yakınlarındaki Wehrmacht’ gibi gerçekten feci bir durum anlamına geldiğinin anlaşılması gerektiğini belirtti. Yermakov’a göre Ukrayna ordusu, en çılgın rüyalarında bile Rusya için böyle bir varoluşsal tehdit yaratabilecek kapasitede değil.

Putin’den Rusya’nın uzun menzilli yabancı füzelerle vurulması halinde Ukrayna’ya nükleer saldırı uyarısı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English