Şubat 2022’den bu yana ilk kez 5 Aralık’ta Malta’daki AGİT zirvesi çerçevesinde AB’yi ziyaret eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Amerikalı televizyon sunucusu Tucker Carlson’a mülakat verdi.
Daha önce de Şubat 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir mülakat gerçekleştirmişti.
Mülakat Carlson’ın kendi internet sitesinde yayımlandı, Rusça transkript ise Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Lavrov Amerikalı gazeteciyle Ukrayna’ya yönelik Oreşnik saldırısını, Ukrayna’daki çatışmanın nedenlerini, ihtilafı durdurmak için önceki girişimleri ve mevcut barış umutlarını, ABD ile iletişim kanallarını, Washington ve Avrupa’daki müttefikleriyle ilişkilerin durumunu ve dört yıllık sükunetin ardından Suriye’deki şehirlerin aniden ele geçirilmesini tartıştı.
‘Oreşnik saldırısı Batı’ya mesaj’
Lavrov, 21 Kasım’da Ukrayna’nın Dinyeper kentindeki bir savunma sanayii tesisine hipersonik Oreşnik orta menzilli balistik füze ile yapılan saldırının bir “deneme” olduğunu söyledi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un söylediklerini doğrulayan Lavrov, ABD’nin 30 dakika önceden uyarıldığını ve bu nedenle “daha büyük ve gerçekten tehlikeli bir şeyle karıştırmadığını” söyledi. Mesaj otomatik bir füze denemesi uyarı hattı üzerinden iletildi.
Ancak bu aynı zamanda siyasi bir mesajdı. Lavrov, “Bu hipersonik sistemi gerçek koşullarda test ederek iletmek istediğimiz mesaj, meşru çıkarlarımızı korumak için her şeyi yapmaya hazır olduğumuzdur,” ifadelerini kullandı.
Lavrov, Moskova’nın 2021 ve 2022 yıllarında NATO ile güvenlik garantilerine ilişkin bir anlaşma imzalanmasına yönelik önerilerinin ABD tarafından reddedildiğini hatırlattı.
Bu teklifler, Batı ittifakının altyapısının 1990’ların sonundaki durumuna geri dönmesi ve Ukrayna’nın bu bloğa entegre edilmesinin reddedilmesi anlamına geliyordu.
Lavrov’a göre Oreşnik’in fırlatılması aynı zamanda Kiev’e uzun menzilli silahlar sağlayan ve Kasım ayında bu silahların Rusya’nın derinliklerindeki, özellikle de Bryansk ve Kursk oblastlarındaki hedeflere karşı kullanılmasına izin veren ABD ve müttefiklerine de bir mesaj.
Bakan, “Batı’nın bize ‘stratejik bir yenilgi’ yaşatmasını önlemek için her türlü aracı kullanmaya hazır olduğumuzu anlamalılar,” diye konuştu.
Nükleer savaş tehdidi üzerine
Lavrov, Haziran 2021’de Başkan Vladimir Putin ve Joe Biden arasındaki görüşmelerin ve Ocak 2022’de beş nükleer güç tarafından yapılan bir açıklamanın “birbirimizle karşı karşıya gelmek istemiyoruz ve birbirimizin güvenlik çıkarlarına ve endişelerine saygı duyacağız” tezlerini yeniden teyit ettiğini hatırlattı.
Bu tezlerin, Başkan Ronald Reagan ile SBKP Merkez Komitesi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov arasında 1987 yılında yapılan görüşmelerde ortaya konan “nükleer savaşa hayır” sloganını devam ettirdiğini söyledi.
Lavrov, “Amerika Birleşik Devletleri söz konusu olduğunda, kimseyle savaşmak istemiyoruz. Bu bizim hayati çıkarlarımıza uygundur. Kesinlikle. Umarım bu ABD için de geçerlidir,” dedi.
Lavrov, “ABD ile nükleer nitelikte olabilecek bir savaş düşünmüyoruz. Askeri doktrinimiz en önemli şeyin nükleer bir savaştan kaçınmak olduğunu söylüyor,” diye ekledi.
Aynı zamanda Washington’un, özellikle de ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Konseyi stratejik işler koordinatörü John Kirby’nin, nükleer unsurlu bir tırmanma durumunda Amerika’nın Avrupalı müttefiklerinin zarar görebileceği ihtimalinden endişe duyduğunu söyleyen Lavrov, şöyle devam etti:
“Yani bu zihinsel olarak bile ABD’nin zarar görebileceği ihtimalini ortadan kaldırıyor. Bu da durumu biraz daha riskli hale getiriyor. Belki de bu durum devam ederse bazı pervasız adımlar atılabilir. Bu iyi bir şey değil. Nükleer caydırıcılık politikası alanındaki profesyoneller bunun çok tehlikeli bir oyun olduğunu çok iyi bilirler. Sınırlı bir nükleer saldırı değişiminden bahsetmek ise istemediğimiz bir felakete davetiye çıkarmaktır.”
ABD ile ilişkiler, Trump ve muhalifleri hakkında
Lavrov’a göre Moskova herkesle, “özellikle de ABD gibi büyük bir ülkeyle” iyi ilişkiler içinde olmak istiyor ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Amerikan halkına, başarılarına ve tarihine duyduğu saygıyı “defalarca ifade etti”.
Lavrov Carlson’un sorusuna cevaben Lavrov, “Ben böyle [Rusya ve ABD’nin savaşta olduğunu] söyleyemem. Her halükârda bizim istediğimiz bu değil. Rusya ve ABD’nin evrenin iyiliği için işbirliği yapmaması için herhangi bir neden görmüyoruz. Resmi olarak savaş halinde değiliz,” değerlendirmesini yaptı.
Aynı zamanda Ukrayna’da yaşananları “hibrid savaş” olarak nitelendiren ve Ukraynalıların modern uzun menzilli silahlarla yaptıklarını ABD birliklerinin doğrudan müdahalesi olmadan yapamayacaklarını söyleyen Lavrov, “Bu tehlikeli bir durum. Bu konuda hiç şüphe yok,” değerlendirmesini yaptı.
Hem Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın ilk döneminden önceki Demokrat Başkan Barack Obama yönetiminin hem de ikinci döneminden önceki bir başka Demokrat Joe Biden yönetiminin Moskova ve Washington arasında gelecekteki temaslara engeller yaratmaya çalıştığını kabul eden Lavrov, “Biden yönetiminin Trump yönetimine böyle bir ‘miras’ bırakmak istediğini” dile getirdi.
Trump’ın “sonuç almak isteyen, işleri sonraya bırakmayı sevmeyen güçlü bir adam” olduğunu ifade eden Lavrov, şöyle devam etti:
“Sohbetlerinde oldukça arkadaş canlısı. Fakat bu Trump’ın Rusya yanlısı olduğu anlamına gelmiyor. Trump yönetimi altında uygulanan Rusya karşıtı yaptırımların sayısı çok fazla. Trump göreve geldiğinde her şeyi göreceğiz. Putin’in dediği gibi, top onların sahasında. Ekonomi, ticaret ve güvenlik alanındaki temaslarımızı, bağlarımızı hiçbir zaman kesmedik.”
Ukrayna’daki çatışmanın nedenleri ve barış koşulları üzerine
Ukrayna’daki çatışma hakkında konuşan Lavrov, Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in devrilmesi, Minsk anlaşmaları, bunların Kiev tarafından sabote edilmesi ve ülkenin Rusça konuşan nüfusunun kültürel haklarını kısıtlamaya yönelik girişimler de dahil olmak üzere 2014’ten bu yana yaşanan olaylara ilişkin Moskova’nın resmi görüşünü detaylandırdı.
Lavrov, Şubat 2022’deki çatışmaların bu hakları korumak için başlatıldığını ve bunun da “BM Şartı ve AGİT ilkeleriyle tamamen uyumlu” olduğunu söyledi.
Lavrov, “Eğer Minsk anlaşmalarını yerine getirirlerse, Ukrayna (Kırım hariç) birleşmiş olacaktır,” diye ekledi.
Rus bakana göre, Şubat 2022’de çatışmaların başlamasının ardından İstanbul’da imzalanan Rusya-Ukrayna anlaşma taslağı, Kiev’in NATO’ya katılmaması koşuluyla Kırım ve şimdi “ya da doğu Ukrayna” olmadan Kiev için güvenlik garantileri sağlıyordu.
Bakan, “Bu onların teklifiydi. Onlar tarafından başlatıldı. Biz bu ilkeler temelinde bir anlaşma geliştirmeye hazırdık,” yorumunu yaptı.
Lavrov, İstanbul’daki Ukrayna heyetinin başkanı David Arahamiya’nın, anlaşmaların bozulmasının nedenini, eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın “gelip bize savaşmaya devam etmemizi söylemesi” olarak kabul ettiğini hatırlattı.
Bakan, Johnson’ın eylemlerinin ardındaki nedenleri tam olarak bilmediğini ve kişisel deneyimlerinden Johnson’ın “öngörülemez” olduğuna inandığı için bunların anlık ya da “uzun vadeli bir strateji” tarafından dikte edilmesine şaşırmayacağını söyledi.
Lavrov, Moskova’nın görüşmelere başlaması için Putin’in haziran ayında açıkladığı koşulların sadece Ukrayna’nın NATO’ya katılmayı reddetmesi değil, aynı zamanda Ukrayna silahlı kuvvetlerinin, Eylül 2022 referandumunun sonuçlarına göre, anayasasında yer alan Rusya’ya dahil olan dört bölgenin topraklarının Kiev’in kontrolündeki kısmından çekilmesi olduğunu söyledi.
Lavrov, “O zamandan bu yana zaman geçti. ‘Sahadaki’ gerçekleri göz önünde bulundurmamız gerekecek. Ve bunlar sadece temas hattı değil,” ifadelerini kullandı.
Ancak aynı zamanda Moskova, Rusya Devlet Başkanı’nın pozisyonuna göre, “İstanbul’da mutabık kalınan ilkeler temelinde müzakere etmeye” hala hazır. Lavrov, “Temel ilke Ukrayna’nın tarafsız statüsüdür. Ukrayna’nın kolektif güvenliğinin garantisini sağlayacak ülkeler grubuna katılmaya hazırdık. NATO olmayacak. Ukrayna topraklarında yabancı birliklerin katılımıyla askeri üsler, askeri tatbikatlar olmayacak,” diye ekledi.
Bakan, şöyle devam etti: “Rus dilini, Rus medyasını, Rus kültürünü ve Ukrayna Ortodoks Kilisesini yasaklayan Ukrayna mevzuatının korunduğu bir duruma tahammül edemez. Bu, Ukrayna’nın BM Şartı kapsamındaki yükümlülüklerinin ihlalidir. Bu konuda bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu Rusofobik yasama saldırısı 2017’de başladığından beri Batı sessiz kaldı ve sessiz kalmaya devam ediyor. Buna ‘özel bir şekilde’ dikkat çekmek zorundaydık.”
Lavrov, aynı zamanda Putin’in haziran ayında dile getirdiği bir başka müzakere koşulunu, yani Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımların kaldırılmasını en az ilgili koşul olarak değerlendirdi.
Lavrov, “Bu yaptırımlar altında ne kadar çok yaşarsak, kendimize güvenmenin ve bize dost olan ve iktisadi çıkarlarla ilişkileri birbirine karıştırmayan ‘normal’ ülkelerle işbirliği mekanizmaları ve platformları geliştirmenin daha iyi olduğunu o kadar çok fark ediyoruz. Çok şey öğrendik,” ifadelerini kullandı..
Bakana göre şimdi Batı’da “bazı başkentlerde Ukrayna çatışmasından kaynaklanan bir yorgunluk var” ve “Amerikalıların bu ‘işi’ Avrupalılara bırakmak ve daha önemli şeylere odaklanmak istedikleri konuşuluyor.”
Suriye’deki durum
Rus Bakan, 6 Aralık gecesi Malta’daki AGİT zirvesinin ardından Katar’ın başkenti Doha’da, İranlı mevkidaşı Abbas Arakçi’ye göre Rusya, Türkiye ve İran’ın Astana formatında Suriye’deki durumu ele alacakları uluslararası konferansa katıldı.
Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve Türkiye yanlısı Suriye Milli Ordusu (SMO) militanları kasım ayı sonunda Şam’ı ülkenin ikinci kenti Halep’in kontrolünden çıkardılar ve şimdi de dördüncü bir kent olan Hama’da da kontrolü ele geçirdiler.
Lavrov, “[Doha’da] İdlib anlaşmalarının sıkı bir şekilde uygulanmasına geri dönülmesi gerektiğini tartışmak istiyoruz, zira İdlib gerilimi azaltma bölgesi teröristlerin Halep’i ele geçirmek için harekete geçtiği yer haline geldi. 2019-2020 yıllarında varılan anlaşmalar, Türk dostlarımıza İdlib çatışmasızlık bölgesindeki durumu kontrol etme ve HTŞ’yi terörist olmayan ve Türkiye ile işbirliği yapan muhaliflerden ayırma imkânı verdi. Görünüşe göre bu henüz gerçekleşmedi,” dedi.
Türkiye, Rusya ve İran’ın askeri ve istihbarat kurumlarının halihazırda “birbirleriyle temas halinde” olduklarına dikkat çeken Lavrov, Carlson’un Suriye’de saldırı başlatan militanları kimin finanse ettiğine ilişkin sorusuna da “Elimizde bu yönde bilgiler var,” yanıtını verdi.
Lavrov, “Bu süreçteki tüm ortaklarımızla, onların finansman ve silahlanma kanallarını nasıl kesebileceğimizi görüşmek istiyoruz. Kamuoyuna yansıyan bilgilerde Amerikalılar, İngilizler ve diğer bazı ülkelerden bahsediliyor. Bazıları İsrail’in durumu daha da kötüleştirmek istediğini, böylece Gazze Şeridi’nin çok fazla inceleme altında kalmayacağını söylüyor. Bu karmaşık bir oyun,” diye konuştu.
Bakan, “Bu hafta yapılması planlanan toplantıların durumun istikrara kavuşmasına yardımcı olacağını umuyorum” diye ekledi.
Hafta sonu Columbia Üniversitesi mezunu Mahmoud Khalil, ABD’li göçmenlik yetkilileri tarafından gözaltına alınmış ve Khalil hakkında “Hamas destekçiliği” iddiasıyla sınır dışı prosedürü başlatılmıştı.
ABD’de daimi ikamet eden Khalil, cumartesi gecesi Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra federal bir yargıç sınır dışı edilmesini geçici olarak engelledi ve Khalil şu anda Louisiana’daki federal bir hapishanede yargılamayı bekliyor.
Pazartesi günü Donald Trump, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda Khalil’i “Hamas Yanlısı Radikal Yabancı Öğrenci” olarak tanımladı ve tutuklanmasının “gelecek birçok tutuklamanın ilki” olduğunu duyurdu.
Trump, “Columbia’da ve Ülke genelindeki diğer Üniversitelerde terör yanlısı, antisemitik, Amerikan karşıtı faaliyetlerde bulunan daha fazla öğrenci olduğunu biliyoruz ve Trump Yönetimi buna müsamaha göstermeyecektir,” dedi.
Beyaz Saray pazartesi günü Trump’ın açıklamasını ve Khalil’in bir resmini “ŞALOM, MAHMUD” ifadeleri ve “Hamas’a bağlı faaliyetlere öncülük ettiği” suçlamasıyla birlikte X’te yayınladı.
Khalil aralık ayında Columbia Uluslararası İlişkiler ve Kamu İşleri Okulundan yüksek lisans derecesiyle mezun oldu. Khalil, 2024 baharında Filistin yanlısı kampüs kampı sırasında öğrencilerin “ana müzakerecilerinden” biriydi.
Ne var ki, Khalil hakkındaki iddialar burada bitmiyor. Middle East Eye (MEE), Khalil’in daha önce 2018-2022 yılları arasında Beyrut’taki İngiliz Büyükelçiliği Suriye Ofisi’nde program yöneticisi olarak çalıştığını tespit etti.
MEE tarafından incelenen çevrimiçi kayıtlar, Khalil’in Birleşik Krallık hükümetinin prestijli bir uluslararası burs programı olan Suriye Chevening Programı ve Çatışma, İstikrar ve Güvenlik Fonu için yerel yönetici olarak çalıştığını gösteriyor.
Khalil’in çalıştığı dönemde Suriye Ofisi’nde politika danışmanı olan eski İngiliz diplomat Andrew Waller MEE’ye verdiği demeçte ABD hükümetinin Khalil hakkındaki tasvirinin “yanlış ve karalayıcı” olduğunu öne sürdü.
Waller, “İşe girmek için bir inceleme sürecinden geçti ve İngiliz hükümeti için hassas konularda çalışmasına izin verildi. Trump’ın yaptığı düpedüz iftiradır. Mahmoud son derece nazik ve vicdanlı bir insandı ve Suriye Ofisi’ndeki meslektaşları tarafından seviliyordu. Onun hakkında kötü bir söz söyleyecek kimseyi bulamazsınız, işinde çok iyiydi,” diye konuştu.
Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi (FCDO) tarafından finanse edilen Chevening bursu, misyonunu “geleceğin liderleri, etkileyicileri ve karar vericileri ile kalıcı olumlu ilişkiler kurarak Birleşik Krallık dış politika önceliklerini desteklemek ve FCDO hedeflerine ulaşmak” olarak tanımlıyor.
Waller bu bursu “Birleşik Krallık’ın yumuşak güç politikasının amiral gemisi” olarak tanımlıyor.
İngiliz diplomat, “Dünyanın dört bir yanından en parlak öğrencileri Birleşik Krallık üniversitelerine getiriyor. Mahmoud Suriye programını yürüttü ve İngiliz hükümeti adına yüzlerce, hatta binlerce başvuru sahibiyle mülakat yaptı,” diyor.
Waller, Khalil’in aynı zamanda “toplantıları tercüme etmek için bağlamsal anlayış ve dil becerileri” sağlamaktan sorumlu bir “yerel personel siyasi görevlisi” olduğunu hatırlıyor.
Siyonizme karşı tutumuyla bilinen Free Palestine TV de Khalil hakkında önemli iddialarda bulundu. X’te bir açıklama yapan yayın, “Mahmoud Khalil vakası, Liberalizmin sınırlarına ve güç yapılarında bir miktar eşitlik ya da değişiklik elde etme umuduyla Siyonist İmparatorlukla işbirliğine mükemmel bir örnektir,” dedi.
Khalil’in “anavatanına karşı emperyalist komplo” ile işbirliği yapan ve Lübnan’daki İngiltere Büyükelçiliği için “istikrarsızlaştırma programlarını” koordine eden bir Suriye vatandaşı olduğunu söyleyen Free Palestine TV, “Ayrıca ABD’de Suriyeli diaspora gençliğini dekolonizasyondan saptırmak ve Vahhabi ve İhvancı işbirlikçi yönetimin kucağına itmek üzere tasarlanmış STK’larda da çalışmıştır,” dedi.
Khalil’in Columbia Üniversitesindeki eylemlerdeki rolüne de değinen yayın, “Siyonist Yönetim ile Filistin kurtuluş taraftarları arasında anlaşmaya varılan bir arabulucuydu; yani hareketin bir üyesi değil, sadece bir elçiydi. Hind Hall hareketine ve eylemlerine de karşıydı,” iddiasında bulundu.
Free Palestine TV, “İşte Mahmoud Khalil, ülkesini birkaç dolar için kurtlara satan, Columbia’da Filistinlilere Siyonist gücün makul bir elçisi gibi davranan ve karşılığında aldığı tek şey Beyaz Saray’daki Siyonist Efendi tarafından ortadan kaldırılmak olan bir adam,” dedi.
Açıklamada, Khalil’in sağ salim evine, ailesinin yanına dönmesi talep edilirken, “(…) çünkü bir maşa, aptal ve hatta ajan olmasına rağmen ortadan kaybolması, ABD’deki tüm Arap ve Müslümanlara daha da kötü davranılabileceğinin işaretidir,” denildi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Belaruslu mevkidaşı Aleksandr Lukaşenko, Kremlin’de bir araya geldi. Görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra, ABD’nin Ukrayna’da 30 günlük ateşkes önerisi de gündemdeydi. Lukaşenko, ABD’nin önerisini bir ‘hile’ olarak görmediğini belirtirken, Putin’in danışmanı Yuriy Uşakov, bu öneriyi ‘uzun vadeli barışa faydası olmayan aceleci bir eylem’ olarak nitelendirdi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Belaruslu mevkidaşı Aleksandr Lukaşenko, Kremlin’de bir araya gelerek görüşmelere başladı.
Belarus lideri, bugün, iki günlük resmi bir ziyaret için Moskova’ya geldi. Lukaşenko, 14 Mart’ta Federasyon Konseyi’nde bir konuşma yapacak.
Kremlin’deki görüşmeler TSİ 14.00’te, yaklaşık bir saatlik bir gecikmeyle başladı.
Lukaşenko’nun ziyareti, Rusya’nın, Suudi Arabistan’daki görüşmelerin ardından ABD ve Ukrayna’nın 30 günlük ateşkes önerisine vereceği yanıt ve ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff’un Moskova ziyaretiyle aynı zamana denk geldi.
Witkoff, Lukaşenko’dan yaklaşık bir saat sonra Moskova’ya ulaştı ve konvoyu kısa süre sonra başkentin merkezinde görüldü.
Putin, açılış konuşmasında Rusya ve Belarus arasındaki ilişkileri kelimenin tam anlamıyla “kardeşçe” olarak nitelendirdi.
Lukaşenko, 9 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenecek olan İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesini anma törenlerine ve öncesinde Volgograd’da yapılacak, ülke liderlerinin katılacağı büyük bir foruma davet edildi.
Rusya Devlet Başkanı, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2024’te rekor seviyeye ulaşarak yaklaşık 50 milyar dolara (yüzde 5,7 artış) yükseldiğini belirtti.
Bu ziyaret, Lukaşenko’nun ocak ayındaki yedinci resmi yeniden seçilmesinden (ancak yemin töreninden önce) sonraki ilk yurt dışı ziyareti oldu.
Lukaşenko, seçim sonuçlarını Belarus halkının Rusya’ya yönelik tutumunun bir göstergesi olarak değerlendirdi.
Lukaşenko, “Yüzde 87’den fazlası mevcut başkana oy verdi. Ve bu bir oylamaydı, biz Rusya ile birlikteyiz, doğu vektörümüz, beşiğimiz burada ya da öyle bir şey. İşte yanıt, halk yanıt verdi,” dedi.
Belarus lideri, Moskova ile Minsk arasındaki ilişkilerde daha hızlı ilerleme kaydedilmesi gereken konular olduğuna işaret etti.
Putin ve Lukaşenko’nun önce dar kapsamlı bir görüşme yapması, ardından genişletilmiş formatta bir çalışma yemeği yemesi ve sonrasında Rus ve Belaruslu gazetecilere üçer soru sorma imkanı verilecek bir basın toplantısı düzenlemesi planlanıyor.
Putin’in Ukrayna’da 30 günlük ateşkes olasılığına ilişkin tutumunu bu basın toplantısında açıklaması bekleniyor.
Şu ana kadar, Putin’in danışmanı ve ABD ile müzakere grubunun üyesi Yuriy Uşakov, bu fikri “uzun vadeli barışa faydası olmayan aceleci bir eylem” olarak nitelendirdi.
Ancak Uşakov, Rossiya-1 kanalına yaptığı açıklamada bunun kendi kişisel görüşü olduğunu da belirtti. Uşakov’un açıklamasına göre, Witkoff Moskova’da Rusya-ABD ilişkilerinin tüm yönlerini ele alacak.
Belarus’ın devlete ait ajansı BelTA‘nın haberine göre, Lukaşenko, Ukrayna’da geçici ateşkes önerisini bir hile olarak görmediğini açıkladı.
Fakat Lukaşenko, ABD’nin Ukrayna’da çözüm için bir planı olmadığını ve şimdilik nabız yokladığı ve Washington’ın Ukrayna’ya yaptığı gibi Rusya’ya baskı yapamayacağını belirtti.
Rus heyetinde, Uşakov’un yanı sıra Maliye Bakanı Anton Siluanov, Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Maksim Oreşkin, Rusya Halk Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Kurumu (Rospotrebnadzor) Başkanı Anna Popova, Rosatom Başkanı Aleksey Lihaçov ve diğer isimler yer aldı.
Putin ve Lukaşenko arasındaki görüşmelerin resmi duyurusunda, ikili ilişkilerin ve Birlik Devleti çerçevesinde daha fazla entegrasyonun geleceğinin ele alınacağı belirtildi.
“Güncel uluslararası konular” ayrı bir başlık olarak yer aldı. Tarafların ortak belgelere de imza atması planlanıyor.
İki lider son olarak 6 Aralık 2024’te Putin’in Birlik Devleti’nin 25. yıldönümü vesilesiyle Minsk’e yaptığı ziyaret sırasında görüşmüştü.
O görüşmede Lukaşenko, Putin’den ülkesine en yeni Oreşnik sistemini göndermesini istemiş ve olumlu yanıt almıştı. Ancak Lukaşenko, bunun henüz gerçekleşmediğini ifade etti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Hmeymim üssünün şiddetten kaçan Suriyelilere kapılarını açtığını ve 8 binden fazla sivilin üsse sığındığını açıkladı. Zaharova, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Suriyelilerin hayatlarını kurtarmak için üsse sığındıklarını ve bunun Rusya’nın Suriye halkına yönelik gerçek katkısının bir göstergesi olduğunu belirtti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, TASS haber ajansına yaptığı açıklamada, Hmeymim üssünün kapılarının, katliamlardan kaçan Suriyelilere açıldığını ve 8 binden fazla sivilin üsse sığındığını duyurdu.
Zaharova, “Hmeymim’deki Rus hava üssü, katliamlardan kaçan yerel halka kapılarını açtı. Hayat memat meselesi olduğunu anlayan insanlar, kurtuluş arayışındaydı. Askerlerimiz, dün itibarıyla 8 binden fazla, belki de 9 bine yakın Suriyeliye barınma sağladı. Bunların çoğunluğu kadın ve çocuk. Bence bu, Suriyelilerin kaderine yönelik gerçek katkımıza dair sorunun en iyi cevabı,” ifadelerini kullandı.
Sözcü, Moskova’nın Suriye’deki olaylar karşısında şoke olduğunu ve şiddet olaylarının sorumlularının cezalandırılmasını umduklarını belirtti.
Zaharova, Moskova’nın, Suriye’deki askeri ve siyasi durumun gerginleşmesi nedeniyle bu ülkedeki Rusya vatandaşlarının ve Rus tesislerinin güvenliğini sağlamak için elinden geleni yaptığını da sözlerine ekledi.
Zaharova, “Bu ülkedeki askeri ve siyasi durumun gerginleşmesi ışığında, Rusya vatandaşlarının ve Rus tesislerinin güvenliğinin sağlanması koşulsuz önceliğimizdir. Bu amaçla mevcut Suriye makamlarıyla gerekli temasları sürdürüyoruz. Şu aşamada, Suriye’deki Rusya vatandaşları arasında can kaybı olup olmadığına dair somut bir bilgim yok,” diye ekledi.