Bizi Takip Edin

AVRUPA

MI6 şefi Moore: Ukrayna’da Rus zaferi diğerlerini de cesaretlendirir

Yayınlanma

İngiliz dış istihbarat teşkilatı MI6’in şefi Richard Moore cuma günü yaptığı açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’da kazanacağı bir zaferin Çin ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni de “cesaretlendireceğini” ve İran’ı “daha da tehlikeli” hale getireceğini söyleyerek çatışmanın küresel önemine dair uyarıda bulundu.

Moore Paris’te verdiği bir konferansta, “Putin’in Ukrayna’yı bir vasal devlete indirgemeyi başarmasına izin verilirse, orada durmayacaktır,” iddiasında bulundu. 

Moore, Ukrayna’yı desteklemenin maliyetinin “iyi bilindiğini”, fakat destek vermemenin maliyetinin “sonsuz derecede daha yüksek” olacağını savundu.

İstihbarat şefi, “Çin bunun sonuçlarını tartacak, Kuzey Kore cesaretlenecek ve İran daha da tehlikeli hale gelecektir,” dedi.

AVRUPA

Macron Fransız büyükelçileri ile buluştu

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Elysee Sarayında Fransız büyükelçileri ile bir araya geldi.

Ukrayna savaşından Suriye’de rejim değişikliğine, İran’ın nükleer programından Elon Musk’ın “seçimlere müdahalelerine” kadar birçok konuya değinen Fransız lider, yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın tutumunun kritik olduğuna işaret etti.

Savaş dördüncü yılına girerken Ukrayna’yı toprak konusunda “gerçekçi” beklentilere sahip olmaya çağıran Macron, çatışmaya “hızlı ve kolay bir çözüm” görmediğini söyledi.

Macron, “ABD durumun doğasını değiştirmemize yardımcı olmalı ve Rusya’yı müzakere masasına gelmeye ikna etmelidir,” derken, yeni Amerikan başkanının, Ukrayna’nın kaybetmesi halinde ABD’nin “hiçbir şey kazanma şansı olmadığını kendisinin de bildiğini” öne sürdü.

Avrupalıların Ukrayna için “güvenlik garantileri” sunmaları gerekeceğini de sözlerine ekleyen Fransız lider, ayrıca “yorgunluk” nedeniyle Ukrayna konusunda taviz vermeyi kabul etmeleri halinde Batılı ülkelerin güvenilirliğinin “paramparça” olacağı uyarısında bulundu.

Fransa Cumhurbaşkanı, “Ukrayna’nın teslim olması Avrupalılar ve Amerikalılar için iyi olmaz,” dedi.

Suriye konusunda ‘naiflik’ yok

Konuşmasının bir başka bölümünde Macron, Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’deki yeni HTŞ yönetimi konusunda Batının “açık görüşlü” olması gerektiğini söyledi ve Fransa’nın “Kürt savaşçıları terk etmeyeceği” sözünü verdi.

Macron Fransız büyükelçilerine hitaben yaptığı konuşmada, “Suriye’deki rejim değişikliğini naiflikten uzak bir şekilde değerlendirmeliyiz,” derken, ülkesinin Suriye’de “aşırılık yanlısı” gruplarla savaşan “Kürtler gibi özgürlük savaşçılarını” terk etmeyeceğini de sözlerine ekledi.

Macron’a göre Avrupa ve Orta Doğu için ‘başlıca güvenlik sorunu’ İran

Macron ayrıca Orta Doğu’da İran’ın nükleer programını hızlandırması ve Ukrayna savaşında Rusya’ya destek vermesini gerekçe göstererek İran’ın “Fransa, Avrupalılar, tüm bölge ve ötesi için başlıca stratejik ve güvenlik sorunu” olduğunu ileri sürdü.

Macron bu konunun ABD’de Trump yönetimiyle önemli bir tartışma konusu olacağını sözlerine ekledi.

Macron ayrıca, İran’ın nükleer programının hızlanmasının, kendilerini “neredeyse geri dönüşü olmayan bir noktaya götürdüğünü” öne sürdü.

Musk’ı seçimlere müdahale etmekle suçladı

Macron ayrıca sosyal medya platformu X’in milyarder sahibi Elon Musk’ı, Almanya’da önümüzdeki ay yapılacak erken genel seçimler de dâhil olmak üzere seçimlere müdahale etmekle suçladı.

Macron, “on yıl önce, dünyanın en büyük sosyal ağlarından birinin sahibinin yeni bir uluslararası gerici hareketi destekleyeceğini” ve “Almanya da dahil olmak üzere seçimlere doğrudan müdahale edeceği” söylenseydi, bunu kimsenin hayal bile edemeyeceğini savundu.

Fransız lider, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın “Fransa’da güçlü bir müttefiki olduğunu bildiğini” de sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Transdinyester’de enerji krizi su kesintilerine yol açtı

Yayınlanma

Transdinyester’de Rusya’dan doğalgaz tedarikinin durmasıyla su temininde ve elektrik şebekelerinde ciddi sorunlar yaşanıyor. 122 yerleşim birimi gazsız kalırken, sanayi tesislerinin neredeyse tamamı faaliyetlerini durdurdu. Halk, enerji ve internet kullanımında tasarrufa çağrıldı.

Transdinyester’de, Rusya’dan doğalgaz tedarikinin durması ve ardından gelen enerji krizi nedeniyle su temininde sorunlar yaşanmaya başladı. Yerel medya kuruluşlarının aktardığına göre, enerji yetersizliği nedeniyle borulardaki basıncın korunamaması ve “elektrik kesintilerinin artması” sonucu, 5 Ocak’ta Sılobodzeya bölgesindeki bazı köylere su verilmesi durduruldu.

Bölge halkından su depolaması istenirken, daha önce Tiraspol’ün çeşitli bölgelerinde su ve elektrik kesintileri yaşandığı bildirildi.

6 Ocak’ta gerçekleştirilen Enerji Kriz Yönetim Toplantısı’nda, Sovyet döneminde inşa edilen Transdinyester enerji sisteminin yükü kaldıramadığı belirtilerek, yurttaşlardan elektrikli cihazları ve ekipmanları seçici bir şekilde kullanmaları istendi.

Toplantıda açıklama yapan kriz merkezi başkanı Aleksandr Rozenberg, “Şu anda tamamen doğalgazsız kalan 122 yerleşim birimi var. Gazsız kalan abonelerin 51.507’si kırsal alanlarda, 20 binden fazlası ise şehirlerdeki özel konutlarda bulunuyor. Ayrıca, 1800’ü aşkın tüzel kişi ve işletme de doğalgazdan yoksun,” ifadelerini kullandı.

İletişim operatörü Interdnestrkom (IDC) ise elektrik kesintilerinin yaşandığı bölgelerde mobil iletişim ve internet bağlantılarında sorunlar olabileceği konusunda halkı uyardı. Kullanıcılardan interneti “akılcı bir şekilde” kullanmaları talep edildi.

Geçtiğimiz günlerde meydana gelen elektrik kesintileri nedeniyle yaklaşık 5 bin kişi elektriksiz kaldı.

Elektrik şebekesinde bir gün içinde 121 arıza tespit edilirken, bu arızaların dörtte birinin Sılobodzeya bölgesinde gerçekleştiği kaydedildi.

Ayrıca, geçtiğimiz perşembe günü enerji krizinin etkisiyle Transdinyester’deki neredeyse tüm sanayi tesislerinin faaliyetlerini durdurduğu bildirildi.

Bölgenin İktisadi Kalkınma Bakanı Sergey Obolonik, “Transdinyester’in gıda güvenliğini sağlayanlar dışında tüm sanayi tesisleri durduruldu,” dedi.

Yetkili, durumun kontrolden çıkmadığını söylese de “Sorunun bu denli küresel bir boyut kazanması, uzun süre çözüme kavuşturulmazsa geri dönüşü olmayan değişimlere yol açabilir; bu da işletmelerin yeniden faaliyete geçme imkânlarını kaybetmesi anlamına gelir,” açıklamasında bulundu.

Rusya’dan doğalgaz tedariki kesildi: Transdinyester’de sanayi felç oldu

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avusturya’da Şansölye Nehammer istifa etti

Yayınlanma

Avusturya’da hafta sonu Şansölye Karl Nehammer’in sürpriz istifasının ardından siyasi belirsizlik başladı. Bu adımın, sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPÖ) ilk kez hükümetin kontrolünü ele geçirmesine yol açacağı düşünülüyor.

Siyasi bir skandalın Sebastian Kurz’u istifaya zorlamasının ardından 2021 yılında şansölye olan eski subay Nehammer, hem ülkenin hem de merkez sağ Avusturya Halk Partisinin (ÖVP) liderliğinden istifa edeceğini söyledi.

Cumartesi günü geç saatlerde yaptığı kısa bir video açıklamasında, şansölyelik görevinden istifasının önümüzdeki günlerde yürürlüğe gireceğini söyledi ve “düzenli bir geçiş” sözü verdi.

Cuma günü üçlü bir merkezci koalisyon kurma görüşmelerinin çökmesinin ardından gelen bu karar, ÖVP’nin FPÖ ile koalisyon görüşmelerini sürdürmesi için kapıyı açıyor. Nehammer, başkanı Herbert Kickl’in “aşırılıkçılığını” gerekçe göstererek FPÖ ile koalisyona karşı çıkıyordu.

Ne var ki bu görüş ÖVP’deki herkes tarafından paylaşılmıyordu. Bu grubu oluşturanlar esas olarak, partinin iş dünyası kanadında yer alan ve ikinci durgunluk yılını yaşayan ekonomiyi canlandırmak için bir sonraki hükümetin daha agresif reformlar yapmasını isteyen kişiler.

ÖVP yetkilileri pazar günü yaptıkları açıklamada, partinin eylül ayında Avusturya’da yapılan genel seçimleri %29 oyla kazanan FPÖ ile görüşmelere hazır olduğunun sinyalini verdi.

Parlamentoda temsil edilen diğer dört partinin FPÖ ile görüşmeyi reddetmesinin ardından, FPÖ’nün zaferi pazar gününe kadar pirus zaferi olarak görülüyordu.

Kickl pazar günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, “Kaybedilen zamanın, kaosun ve burada yaratılan muazzam güven kaybının sorumlusu biz değiliz. Tam tersine, FPÖ’nün Avusturya’nın iç siyasetindeki tek istikrarlı faktör olduğu ve olmaya devam ettiği açıktır,” dedi.

Top artık Cumhurbaşkanı Bellen’de

Eylül ayında oyların %26’sını alarak seçimleri ikinci sırada tamamlayan FPÖ ile ÖVP arasında kurulacak bir koalisyon, parlamentoda büyük bir çoğunluğa sahip olacak.

Şu anki tek soru, şansölye adaylarını reddetme yetkisine sahip Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’in Kickl’i şansölye olarak kabul edip etmeyeceği.

Teorik olarak FPÖ daha az tartışmalı başka bir aday çıkarabilir fakat Kickl bu görevi istediğini açıkça ortaya koydu.

Anayasal kriz ihtimali gündemde

Eğer FPÖ ve ÖVP bir hükümet kurma konusunda anlaşır ve Kickl’i şansölye olarak belirlerse, Van der Bellen vetosunu kullanabilir, fakat bu ülkeyi anayasal bir krize sürükler.

Böyle bir sonuç muhtemelen sadece FPÖ’nün popülaritesine daha da artıracak. Son kamuoyu yoklamalarında parti %37’ye varan bir oy oranına sahip, bu da Van der Bellen’in yeni bir seçim çağrısı yapması halinde FPÖ’nün sandıktan daha da güçlü çıkacağını gösteriyor.

Kasım ayında parti Steiermark eyaletinde yapılan önemli bir bölgesel seçimi kazanarak oyların %35’ini aldı ve eyaletin kontrolünü ilk kez ele geçirdi.

Dolayısıyla Van der Bellen’in bu durumu sineye çekmesi daha olası. Pazar günü yaptığı açıklamada bunu kabul etti ve “yeni durumu görüşmek üzere” pazartesi günü için Kickl ile bir toplantı planladığını söyledi.

Kickl, Avusturya’yı göçe karşı “kale” yapmak istiyor

Seçim kampanyasını Volkskanzler (Halkın Şansölyesi) olma ve Avusturya’yı göçe karşı bir “kale” haline getirme vaadiyle yürüten Kickl, yabancılar ve İslam hakkında sert yorumlar yapmasıyla biliniyor.

Örneğin 2018’de içişleri bakanı olarak mültecileri özel merkezlerde “toplama” fikrini ortaya atan FPÖ lideri, ayrıca mülteci kayıt merkezlerinin adının “geri gönderme merkezleri” olarak değiştirilmesini emretti.

Avusturya Yeşiller Partisinin eski lideri Van der Bellen, AB’yi sert biçimde eleştiren ve hatta Avusturya’yı bloktan çıkarmakla flört eden Kickl ve partisine karşı duyduğu hoşnutsuzluğu gizlemiyor.

Eylül ayında yapılan seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı teamüllere uymayarak en güçlü partinin lideri olan Kickl’e koalisyon kurma görevini vermemeyi tercih etmişti.

FPÖ’nün nazi geçmişi

1950’lerde fikirlerinden pek de vazgeçmemiş görünen bir grup eski nazi tarafından kurulan FPÖ’nün yükselişi onlarca yıllık bir evrimin doruk noktası olacak.

Parti ilk olarak 1990’larda, o zamanlar eski Yugoslavya’dan gelen göç konusunu seçmenleri harekete geçirmek ve ana akıma meydan okumak için kullanan Jörg Haider döneminde uluslararası dikkatleri üzerine çekti. 1999 yılına gelindiğinde Haider, partisini ulusal seçimlerde ikinci sıraya yükselten güçlü bir takipçi kitlesi oluşturmuştu.

FPÖ, ÖVP’nin küçük ortağı olarak koalisyonlara girmeye devam etti. Merkez sağın FPÖ ile kol kola girme kararı o dönemde o kadar tartışmalıydı ki, AB’nin diğer üyelerinin Viyana’ya “diplomatik yaptırımlar” uygulamasına neden oldu. Bu sembolik bir hareketti ve pratikte ikili ziyaretlerin durdurulması anlamına geliyordu.

FPÖ liderliğindeki bir hükümet, İkinci Dünya Savaşından bu yana ulusal siyaseti “merkez” partiler tarafından domine edilen bir ülke olan Avusturya için bir dönüm noktası olacak.

İbiza skandalı ve sonrası

Sebastian Kurz liderliğinde 2017’de kurulan ikinci FPÖ-ÖVP koalisyonu “İbiza olayı” nedeniyle çarpıcı bir şekilde çökmüştü.

Hükümet, dönemin FPÖ lideri ve Şansölye Yardımcısı Heinz-Christian Strache’nin bir Rus oligarkın yeğeni olduğuna inandığı bir kadına para karşılığında siyasi iyilikler yapmaya çalıştığını gösteren gizlice çekilmiş bir videonun yayınlanmasının ardından 18 ay sonra çöktü.

Birkaç saat uzunluğundaki görüntüler, göreve gelmeden aylar önce Strache’nin tatil yaptığı İbiza adasındaki özel bir villada çekilmişti.

O zamandan beri devam eden soruşturmalar Avusturya adalet sistemini meşgul etti ve Kurz’un görevden ayrılmasında merkezi bir rol oynadı.

Gözden düşen Kurz geri dönebilir mi?

Eski Şansölye Kurz’un dramatik bir çöküşün ardından Avusturya siyasetine dönüp dönmeyeceği de merak konusu.

Son olarak geçen şubat ayında Avusturya’da bir mahkeme Kurz’u bir parlamento araştırma komisyonuna yalan beyanda bulunmaktan suçlu bulmuştu.

Yargıç Michael Radasztics, 37 yaşındaki Kurz’a, hükümetine yönelik 2020 soruşturması sırasında parlamentoyu yemin altında kandırmak gibi ağır bir suçtan sekiz ay ertelenmiş hapis cezası vermişti.

Kurz, şansölyelik görevinden istifasından bu yana Silikon Vadisi yatırımcısı ve Palantir’in kurucusu Peter Thiel için danışmanlık yapıyor.

Kurz ayrıca Pegasus casus yazılımının arkasındaki şirketin kurucularından Shalev Hulio ile birlikte İsrail’de bir siber güvenlik firması kurdu.

Öte yandan Bild’in genel yayın yönetmen yardımcısı ve Kurz’un biyografisini yazan Paul Ronzheimer’ın aktardığına göre Kurz, ÖVP’nin kendisine teklif götürdüğü söylense de partiye geri dönmek istemiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English