Bizi Takip Edin

Diplomasi

Mısır’ın gözü bu zirvede: Üyeliğe kabul edilecek mi?

Yayınlanma

BRICS, son yıllarda, doların hegemonyasından kurtulmak, ekonomi ve finans alanlarında etkili alternatifler bulmak isteyen çok sayıda ülkeden talep gördü. BRICS üyeliği için 22 ülkeden resmi başvuru alındığını, bir o kadar ülkenin de üyeliğe gayriresmi ilgi gösterdiği açıklandı. 22 Ağustos’ta Güney Afrika’da düzenlenecek 15. BRICS Liderler Zirvesi’nde üyelik taleplerinin değerlendirilebileceği tahmin ediliyor. BRICS’in ağustos zirvesine hazırlık olarak yapılan ve Güney Afrika’da gerçekleşen dışişleri bakanlarının 2 Haziran’daki toplantısına, 5 üye devletin yanı sıra Arjantin, BAE, Endonezya, İran, Kazakistan, Mısır, Nijerya, Senegal, Suudi Arabistan ve Tayland dışişleri bakanları da katılmıştı.

BRICS ülkeleri için ortak bir para biriminin oluşturulması gibi iddiaları projelerin de masaya yatırılacağı zirveyi dört gözle bekleyen ülkelerden biri de Mısır. Bir süredir yoğun ekonomik krizle boğuşan Mısır, BRICS’e katılımın bu krizle mücadelesine önemli katkı sunmasını umuyor. Peki BRICS’in Mısır’ı üyeliğe kabul etme olasılığı nedir? Kahire neden BRICS’e katılmak istiyor? Üyeliğinin onaylanması Mısır ve birliğe ne kazandıracak ne kaybettirecek?

Majalla’da yayınlanan ve uzman görüşlerine başvurulan analiz bu sorulara yanıt bulmaya çalışıyor:

***

Mısır dolar baskısından kurtulmak için BRICS üyeliğini istiyor

Mısır, doların yarattığı baskıdan kurtulmayı umduğu için, bazılarının potansiyel bir karşı ittifak ve G7’nin gelecekteki rakibi olarak gördüğü BRICS’e katılmayı bekliyor.

MARCELLE NASR

Dünya genelinin büyük mali zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde Mısır, doların yarattığı baskıdan kurtulmayı umarak ekonomisi için sürdürülebilir çözümler bulmaya çalışıyor.

Mısır, Kovid-19 pandemisinden bu yana devam eden küresel ekonomik değişimler ışığında dünyanın en önemli ekonomik gruplarından biri olan BRICS’e katılmayı hedefliyor. Bunlar arasında enerji ve tahıl fiyatlarında artışa yol açan tedarik zinciri krizi ve sonu gelmeyecek gibi görünen Rusya-Ukrayna krizinin yansımaları yer alıyor.

Mısır’ın BRICS’e katılma arayışı, ülkenin dolara alternatif aradığı bu zor dönemde önemli bir adım. BRICS’in bir parçası olarak, üye ülkeler (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) kendi aralarında ulusal para birimleriyle ticaret yapabilirler. Ayrıca yeni bir BRICS para biriminin çıkarılırsa doların hegemonyası zayıflayacaktır.

Mısır BRICS’e katılmak isteyen pek çok ülkeden biri; bazı devletler üyeliği gıda, enerji, borç ve iklim gibi uluslararası krizlerle yüzleşmenin bir yolu olarak görüyor.

Mısır BRICS bankasına katıldı

Mısır BRICS yolculuğuna bu yılın şubat ayında 100 milyar dolarlık Yeni Kalkınma Bankası’na (NDB) katılarak başladı.

BRICS, 2015 yılında Dünya Bankası’na alternatif olarak çok taraflı kalkınma bankasını kurdu. Bazıları tarafından IMF’ye bir alternatif olarak da görülüyor.

NDB açılışından bu yana, BRICS’in yükselen ekonomileri ve gelişmekte olan ülkelerdeki kalkınma ve altyapı projelerini finanse etti. NDB şu ana kadar ulaşım, su temini, temiz enerji, dijital ve sosyal altyapı ve inşaat alanlarında toplam 32 milyar dolar tutarında 90’dan fazla proje için finansmanı onayladı.

Mevcut küresel ekonomik değişimler Mısır’ın, bazılarının G7’nin karşı ittifakı ve gelecekteki rakibi olarak gördüğü BRICS’e katılması için bir fırsat sunuyor. Kimileri BRICS’in Batı ve müttefiklerine rakip olacak güçlü bir ekonomik ve siyasi blok haline gelmeye çalıştığını düşünüyor.

BRICS’in Ağustos 2023 zirvesinde, Mısır’ınki ile birlikte 19 katılım başvurusunun görüşülmesi de dahil önemli konuları karara bağlanmasını bekliyor. Ekonomistler, uzmanlar ve siyasi analistler, ülkenin katılımının özellikle kalkınma, ticaret ve yatırım açısından büyük ekonomik fırsatlar sağlayacağını umuyor.

BRICS, ticaret girişimleri aracılığıyla ister ulusal para birimleri ister grubun kurmaya çalıştığı ortak bir para birimi olsun, mümkün olduğunca alternatif para birimlerini kullanmaya çalışıyor.

Mısır hükümeti, düşük maliyetli finansman ve krediler konusunda büyük umutlar taşıyor. Bu, ülkenin zayıflamış ekonomisine yönelik baskıyı hafifletebilir ve ithalat ile üretim girdileri için dolar temin etme konusundaki mevcut krizini hafifletebilir.

NDB, neredeyse iki yıl önce yeni üyelik alımına başladı ve Mısır’ın bu yılın başlarında katılmasından önce 2021’in sonlarında Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş ve Uruguay’ı resmen yeni üye olarak kabul etti.

Mısır Devlet Enformasyon Servisi, “Banka yönetimi, Mısır’ın katkısının değerinin 1.196 milyar dolar olarak tahmin edildiğini ve bunun %20’sinin ödenerek toplam 239.2 milyon dolara ulaşacağını kabul etti” açıklamasını yaptı.

Fitch Ratings, Mayıs 2023 raporunda, NDB’nin bilançosunu büyütmeye devam etmek ve yeni hissedarlar çekmek de dahil orta vadeli stratejisini başarıyla uygulayabileceğini söyledi.

Bankanın web sitesine göre Fitch, NDB’nin Uzun Vadeli İhraççı Temerrüt Notu (IDR) üzerindeki görünümünü negatiften durağana çevirdi ve IDR’yi ‘AA’ olarak teyit etti. Bu karar bankanın Nisan 2023’te uluslararası sermaye piyasalarına başarılı bir şekilde geri dönmesinin ardından alındı.

Raporlara göre BRICS ülkeleri, dünya yüzölçümünün %26’sından fazlasını, dünya nüfusunun %42’sini ve küresel GSYH’nin %20’sinden fazlasını temsil eden büyük ekonomilerden oluşuyor.

Grup, küresel ekonominin büyümesine %50’den fazla katkıda bulundu. Blok ülkeleri arasındaki coğrafi farklılığa rağmen dünya haritasında stratejik konumlara sahip olan üye devletlerin jeopolitik önemini küçümsememek gerekiyor.

Ayrıca enerji gibi hayati alanlarda üye ülkeler arasında entegrasyonu teşvik eden çok sayıda kaynağa sahipler.

Yatırımlar, buğday ve tahıl

Mısır Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Mustafa Ebu Zeyd El Majalla’ya yaptığı açıklamada BRICS’e kabul edilmesi halinde Mısır’ın finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesinden faydalanacağını söyledi: “Sadece IMF ya da Dünya Bankası’na bel bağlamayacak, NDB gibi başka bir kanal da olacak.”

“Bu özellikle BRICS üyelerinin Mısır ekonomisiyle çok büyük ortaklıklara sahip olduğu, özellikle Çin’in Mısır’ın en büyük ticaret ortaklarından biri olduğu durumda geçerli. İki ülke arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 2022’nin ilk 11 ayında 15 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

“Buğday ithalatı söz konusu olduğunda Rusya’nın önemi büyük ve Mısır ile Rusya arasındaki ticaretin 2022 yılında 6 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.

“Hindistan’ın önemi, küresel düzeyde en büyük buğday üreticilerinden biri olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla Mısır ekonomisi, iç talebi karşılamak için tahıl ve buğday gibi stratejik emtia kaynaklarını genişletmekten fayda sağlayacak.”

Mısır’ın Kamu Seferberliği ve İstatistik Merkezi Ajansı’na göre “Mısır ve Hindistan arasındaki ticaret hacminin 2021-2022 döneminde 7.26 milyar dolar olarak tahmin edildiğini” de sözlerine ekledi.

Ebu Zeyd BRICS’e katılmanın Mısır ekonomisi üzerinde birçok olumlu etkisi olacağını, özellikle de Rusya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere üye ülkelerden gelen doğrudan yabancı yatırımların artacağını söyledi.

Ebu Zeyd’e göre Mısır devleti son üç yılda doğrudan yabancı yatırımları artırmak için çok sayıda teşvik ve kolaylık sağladı. Bunlardan en sonuncusu, daha fazla yerli veya yabancı özel sektör katkısını çeken devlet mülkiyeti politikasının uygulamaya konması oldu.

2023-2024 mali yılı ekonomik ve sosyal kalkınma planına göre Mısır ekonomisinin yılda 900.000’den fazla istihdam yaratması gerektiğini de sözlerine ekleyen Ebu Zeyd’e göre BRICS’e katılım Mısır’ın istihdam yaratmasına yardımcı olacak.

BRICS ülkelerinden gelen yatırım akışı da desteklenerek ticaret hacminde bir artışa yol açacak. Bu da Mısır’ın BRICS ülkelerine yaptığı ihracatının artmasına yardımcı olacak. Bu durum Mısır’ın önümüzdeki üç yıl içinde ihracat hacmini 100 milyar dolara çıkarma stratejisiyle uyumlu.

Mısır ihracatına kapı açılıyor

Bu arada uluslararası ekonomi uzmanı ve Kahire’deki Stratejik ve Ekonomik Çalışmalar Forumu Başkanı Raşid Abdo, BRICS’in öncelikle ekonomik ve siyasi konumlarını sağlamlaştırmak için güçlü adaylar arayacağını söyledi.

Abdo, “Beş BRICS ülkesi çoğunlukla sanayileşmiş ve ekonomilerinin büyüklüğü ile öne çıkan ülkeler; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Cezayir, İran, Arjantin ve diğerleri de dahil dünyanın farklı kıtalarından gruba katılmak isteyen pek çok ülke var” dedi.

Abdo, Majalla’ya şunları söyledi: “Her devletin güçlü ve zayıf yönleri var, ancak grubun liderlerinin küresel ekonomik ve siyasi güç dengesini güçlendirmek istedikleri kesin. Dolayısıyla ekonomik kriz yaşamayan, borç yükü altında olmayan ya da iflas etmek üzere olmayan, ekonomik olarak güçlü üye devletler istiyorlar.

“Daha ziyade, grubun uluslararası ekonomide aktif ve etkili bir oyuncu olarak ağırlığını artırmak için farklı avantajlara sahip üye devletler istiyorlar. Bu temelde üyelik onayı, başvuran devletlerin gruba ticari ve ekonomik ayrıcalıklar katıp katmadığına bağlı.”

Katılmak için başvuruda bulunan bazı devletler, 22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde “Karşılıklı Hızlandırılmış Büyüme, Sürdürülebilir Kalkınma ve Kapsayıcı Çok Taraflılık İçin Afrika ve BRICS Ortaklığı” temasıyla Güney Afrika’da düzenlenecek olan 15. BRICS zirvesinde yanıt alabilir.

Abdo, Mısır’ın BRICS’e kabul edilmesi halinde “en önemli” sonucun “ticaret ve ortak yatırımı artırmak, Mısır’ın grup ülkelerine ihracatının önünü açmak ve onlardan finansman, iyi koşullarda kredi ve çeşitli kolaylıklar elde etmek, böylece Mısır için güçlü bir ekonomik geçiş sağlamak” olacağını söyledi.

Önümüzdeki dönemde “BRICS ülkelerinden özellikle de Çin’den Mısır’a gelen turist heyetlerinin artması” beklentisi olduğunu da sözlerine ekledi.

Engeller ve sorular

Mısır’ın şu ana kadar izlediği politika, farklı Asya ülkeleriyle yakın ilişkiler kurmaktı. Bu ilişkiler ekonomi, güvenlik ve savunma gibi çeşitli alanları kapsıyor. Amaç herhangi bir devleti kayırmaktan kaçınmak; bu yaklaşım Mısır’a seçeneklerini açık tutma, bağımsız hareket etme ve tek bir ittifaka aşırı derecede bağlı kalmadan seçim yapma gücü veriyor.

Kahire’deki Amerikan Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi profesörü ve El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi danışmanı olan Cemal Abdülcevad, çoklu ortaklıklar oluşturma alternatifini sağladığını belirtti.

BRICS’in, küresel ekonominin önemli bir bölümünü temsil eden ülkeler için önemli olduğunu vurguladı. Bu ülkeler, yatırım yapma potansiyeline sahiptir ve aynı zamanda uluslararası ticaret para birimleri ve rezervleri konusunda değerli görüşler sunuyor.

“Üyeliğin henüz gerçeğe dönüşmediği doğru ama Mısır bu bloğa yakın durmaya ve kendini ondan soyutlamamaya çalışıyor. Mutlaka katılmasa bile, büyük finansman fırsatlarına olan ihtiyacını göz önünde bulundurarak tüm seçenekleri açık tutuyor. Bu Mısır için kilit bir konu” dedi.

Abdülcevad, NDB’nin Mısır’ın ihtiyaç duyduğu finansmanın bir kısmını potansiyel olarak sunabileceğinin altını çizdi. Bu krediler ya da finansal kolaylıklar Mısır’ın mali krizini aşmasına yardımcı olacak hızlı bir çözüm olabilir. Ayrıca Mısır’ın ihracatı için daha fazla pazar yaratabilir ve özellikle önemli bir küresel yatırımcı olan Çin’den doğrudan yabancı yatırım çekebilir.

Ancak Abdülcevad, BRICS’in halen gelişmekte olduğuna ve geleceğinin belirsiz olduğuna dikkat çekti. Hem üye devletlerin kendi içlerinde hem de uyum ve işbirliği açısından zorlukların ve engellerin ele alınması gerekecek.

Bu durum özellikle farklı öncelik ve hedeflerin bulunduğu siyasi alanda geçerli. Özellikle de “en büyük iki taraf” olan Çin ve Hindistan arasında süregelen sınır anlaşmazlıkları gibi ihtilaflar var.

Abdülcevad, BRICS’i “stratejik ve ideolojik olarak birbirine bağlı bir bloktan ziyade çıkar ilişkisi üzerine kurulu bir mantık evliliği” olarak tanımlıyor.

Ona göre, BRICS’in başlıca üyeleri “uluslararası sistemin kurallarını ve uluslararası ticaret politikalarını değiştirmek için çok kutuplu bir dünya politikası benimsiyor; grubun üyeliği siyasi olarak ne kadar genişlerse, bu fikirler dünya devletlerinin büyük bir kısmı arasında daha popüler hale gelir.”

“Mısır, Üçüncü Dünya’nın en önemli devletlerinden biri ve Bağlantısızlar Hareketi’nin liderliğine katkısı uzun süredir devam etmektedir ki bu hareketin de önemli kurucularından biriydi.”

Abdülcevad’a göre Mısır’a üyelik teklif etmek BRICS ülkeleri için de faydalı olacak.

“Bu, bloğu tatmin eder ve hatta doğru yolda olduğunu hissettirir; mevcut üyelerin büyük bir uluslararası destek aldığı izlenimini verir, uluslararası kamuoyundaki popülerliklerini artırır ve pazarlarını genişletir” dedi.

“Bu durum özellikle piyasalar üzerindeki anlaşmazlıklar ve ABD’nin Çin’le ticaretine kısıtlamalar getirerek bu ülkeye açtığı mevcut ticaret savaşı dikkate alındığında öneli ki bu ticaret savaşı önümüzdeki dönemde daha da tırmanacak.”

Diplomasi

New York Post: Trump’ın İran’a misilleme yapma niyeti yok

Yayınlanma

New York Post’a konuşan Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın Katar’daki bir ABD üssüne yönelik misilleme saldırısının ardından Başkan Trump’ın daha fazla eylemde bulunma niyetinde olmadığını açıkladı. Yetkilinin iddiasına göre, Tahran’ın fırlattığı 10 füzeden 9’u imha edilirken, saldırının Katar’ın ‘itibarını kurtarmak’ için koordineli olduğu düşünülüyor.

İsmi belirtilmeyen Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın geçtiğimiz saatlerde Katar’daki bir ABD üssüne yönelik “başarısız misilleme” saldırısının ardından Başkan Donald Trump’ın İran’a karşı daha fazla eylemde bulunmayı planlamadığını açıkladı.

New York Post‘a konuşan askeri kaynak, “Mevcut durum devam ettiği sürece, Trump’ın ‘başarısız misilleme’ için karşılık verme niyeti yok,” ifadelerini kullandı.

Yetkilinin aktardığına göre Tahran, el-Udeyd Hava Üssü’ne toplam 10 füze fırlattı ve bu füzelerden 9’u başarıyla imha edildi.

Geriye kalan tek mühimmatın ise “açık bir alana” isabet ettiği ve herhangi bir can kaybına yol açmadığı belirtildi.

Beyaz Saray tarafından X platformu üzerinden yayımlanan bir fotoğrafta, Başkan Donald Trump’ın 21 Haziran 2025’te Beyaz Saray’daki Durum Odası’nda olduğu görülüyor.

Aynı kaynak, gazeteye yaptığı değerlendirmede füze saldırılarının koordineli bir şekilde gerçekleşmiş gibi göründüğünü ve Katar’ın “itibarını kurtarmak” amacıyla kendisinin hedef alınmasına izin verdiğini öne sürdü.

Trump: İran’ın yanıtı oldukça zayıftı

Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerinin yerle bir edilmesine yönelik resmi yanıtının “oldukça zayıf” olduğunu ve buna “son derece etkili” bir şekilde karşılık verdiklerini açıkladı.

Kendi sosyal medya platformu Truth Social’dan paylaşımda bulunan Trump, İran’ın saldırı öncesinde kendilerine erken bilgi verdiğini belirterek bu jest sayesinde herhangi bir can kaybı ya da yaralanma yaşanmadığını ifade etti.

Trump, yaptığı açıklamada, İran tarafından toplam 14 füze ateşlendiğini, bunlardan 13’ünün düşürüldüğünü, birinin ise tehdit oluşturmayan bir yöne gittiği için “serbest bırakıldığını” belirtti.

Saldırıda hiçbir Amerikalının zarar görmediğini ve neredeyse hiç maddi hasar meydana gelmediğini memnuniyetle bildirdiğini söyledi.

‘Umarım nefret sona erer’

İran’ın bu hamleyle “içini boşalttığını” ifade eden Trump, “Umarız bundan sonra artık nefret sona erer,” dedi. Trump, İran’a saldırıdan önce kendilerine bilgi verdiği için teşekkür ettiğini de sözlerine ekledi. Bu erken bilgilendirmenin can kaybı ve yaralanmaların önüne geçtiğini vurguladı.

Açıklamasının devamında bölgedeki barış ihtimaline de değinen Trump, “Belki artık İran, bölgedeki barış ve uyum yönünde ilerleyebilir,” ifadelerini kullandı. Trump, aynı zamanda İsrail’i de benzer bir adım atması için “güçlü şekilde teşvik edeceğini” belirtti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu

Yayınlanma

Çin, pazar günü ABD ve İsrail’i sert bir şekilde eleştirerek, İran ile çatışmayı yatıştırmaları, sivil güvenliğini öncelikli hale getirmeleri ve uluslararası hukuka uymaları çağrısında bulundu. Bu arada, Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu.

Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Fu Cong, 10 gün içinde üçüncü kez toplanan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) acil toplantısında, Washington’un İran’ın egemenliğini ihlal ettiğini, “Orta Doğu’daki gerilimi tırmandırdığını ve uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme rejimine ağır bir darbe vurduğunu” söyledi.

Fu, “Uluslararası toplum adaleti savunmalı ve durumu yatıştırmak, barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için somut çabalar göstermelidir” diye ekledi.

Veto hakkına sahip beş daimi üye ve 10 geçici üye, genel hatlarıyla çatışmanın sona erdirilmesinin önemine değinirken, açıklamaları hızla jeopolitik çizgilerle bölündü. Çin ve Rusya İran’ı savunurken, ABD ve müttefikleri İsrail’i savundu ve her iki taraf da birbirini kınadı.

Pekin’in, B-2 uçaklarından GBU-57 Massive Ordnance Penetrator bombaları kullanılarak İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan tesislerini hedef alan karmaşık bir operasyon olan ABD saldırısını eleştirisi büyük ölçüde diplomatik şekilde ifade edilirken, Moskova daha sert ifadeler kullandı: “Rusya, ABD’nin sorumsuz, tehlikeli ve kışkırtıcı eylemlerini en kesin şekilde kınamaktadır. Washington, bir kez daha uluslararası topluma olan tam saygısızlığını göstermiştir.”

Çin, Rusya ve Pakistan da pazar günü, acil ve koşulsuz ateşkes çağrısı yapan ortak bir karar tasarısı sunacaklarını, taslak metni dağıttıklarını ve BM üyelerinden pazartesi akşamı kadar geri bildirim istediklerini açıkladılar.

Taslağın kabul edilmesi için en az dokuz olumlu oy ve ABD, Fransa, İngiltere, Rusya veya Çin’den oluşan P5 üyelerinden hiçbirinin veto etmemesi gerekiyor.

Arab News’e göre, karar, “İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer programının tamamen barışçıl niteliğini garanti altına almak karşılığında tüm çok taraflı ve tek taraflı yaptırımların tamamen kaldırılmasını” öngören bir anlaşma çağrısında bulunuyor.

Fu, ateşkes ve sivillerin korunmasının yanı sıra, pazar günü açıkladığı dört maddelik planda, diyalog taahhüdü ve Güvenlik Konseyi’nin daha güçlü adımlar atması çağrısında bulundu ve Çin-Rusya-Pakistan kararını küresel konsensüs için ideal bir araç olarak gösterdi.

Çin’in dış politika alanında 38 yıllık deneyime sahip deneyimli diplomat Fu, “Büyük bir kriz karşısında seyirci kalamaz” dedi. “Çin, sinerjiyi teşvik etmek, adaleti korumak ve Orta Doğu’da barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için uluslararası toplumla işbirliği yapmaya hazırdır” diye ekledi.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, perşembe günü İsrail’in İran’a yönelik saldırıları hakkında konuştu ve her ikisi de saldırıları kınadı. Çin Dışişleri Bakanlığı, İran’dan yaklaşık 1.800 Çin vatandaşının ve İsrail’den birkaç yüz kişinin tahliyesini koordine ettiğini açıkladı.

Pazar günü Washington, saldırısını varoluşsal ve gerekli olarak gerekçelendirdi.

ABD Büyükelçisi Shea, “40 yıldır İran hükümeti Amerika’ya ve İsrail’e ölüm çağrısında bulunarak komşularının, ABD’nin ve tüm dünyanın barış ve güvenliğine sürekli bir tehdit oluşturmuştur” dedi.

“ABD’nin müttefiklerini, kendi vatandaşlarını ve çıkarlarını savunmak için kararlı bir şekilde harekete geçme zamanı nihayet geldi” diye ekledi.

Son haftalarda, başlangıçta temkinli davranan Trump’ın desteğini kazanarak saldırıyı gerçekleştiren İsrail, ABD başkanını övgüyle bahsetti.

İsrail’in BM Büyükelçisi Danny Danon gazetecilere, “Diğerleri harekete geçmezken harekete geçen ABD ve Başkan Trump’a teşekkür ederiz. Diğerleri başka yere bakarken kararlı durduğunuz için teşekkür ederiz. Dostlarımızla ve ahlakla özgür dünyayı koruduğunuz için teşekkür ederiz” dedi ve ekledi: “Dün gece ABD inanılmaz bir cesaret ve ahlakla hareket etti. Şimdi dünyanın geri kalanı minnettarlığını göstermeli.”

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB’nin Gazze incelemesi İsrail’i kızdırdı

Yayınlanma

AB’nin İsrail ile olan ticaret anlaşmasını içten incelediği bir raporda, Gazze işgalinde anlaşmada yer alan insan hakları taahhütlerinin “ihlal edildiğine dair işaretler” tespit edildi.

Medyaya sızdırılan bir iç belgede, “Yukarıda bahsedilen bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerine göre, İsrail’in AB-İsrail Ortaklık Antlaşmasının 2. maddesinde yer alan insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler bulunmaktadır,” deniyor.

Fakat sızdırılan AB belgesi çeşitli uyarılarla dolu. Bu belge, konuyla ilgili son söz olarak değil, AB-İsrail ilişkilerinin “devam eden gözden geçirilmesine katkıda bulunmak” amacıyla hazırlanan bir ‘not’ olarak sunuluyor.

Belge, AB Dışişleri Bakanı Kaja Kallas veya AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından “herhangi bir değer yargısı” içermiyordu.

Rapor, Hamas’ın “şiddet eylemlerini dışarıda tuttuğu” için özür diledi fakat bunun kendi kapsamı dışında olduğunu belirtti.

Rapora göre, İsrail’in gıda ablukası nedeniyle Gazze’de “yarım milyon insan (beş kişiden biri)” “açlıkla karşı karşıya” idi. Raporda, “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka ve kuşatma, toplu cezalandırma niteliğinde… ve aynı zamanda savaş yöntemi olarak açlık kullanımı anlamına da gelebilir,” ifadesi yer aldı.

AB raporunda, İsrail’in “soykırım sözleşmesi kapsamındaki eylemlerin işlenmesini önlemek” amacıyla alınan “Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici kararını ihlal ettiği” belirtildi. Raporda ‘soykırım’ kelimesi ilk ve tek kez kullanıldı.

Metinde, “sivil halkın barındığı yerlere hava bombaları da dahil olmak üzere ağır silahlarla yapılan [İsrail’in] ayrım gözetmeyen saldırılar”dan bahsedildi.

AB’nin diplomatik servisi olan Avrupa Dış Eylem Servisi tarafından yürütülen inceleme, bloğun üye devletlerinin çoğunluğunun geçen ay Gazze için resmi bir soruşturma açılması talebinin ardından gerçekleştirildi.

İspanya ve İrlanda söz konusu girişimini geçen yıl başlatmış olsa da, Avrupalılar ancak son gündemlerde İsrail’in Gazze’deki savaşı konusunda sert tavırlarını sertleştirdiler fakat insani yardımın nasıl sağlanacağı konusunda derin görüş ayrılıkları devam ediyor.

İncelemenin bulguları, kamuya açık kaynaklara ve üçüncü tarafların açıklamalarına dayanan ve İsrail’in bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit eden 2024 tarihli bir önceki iç değerlendirme ile aynı metodolojiyi izliyor.

Öte yandan resmi inceleme talebi, bulguların ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda oybirliği olacağı anlamına gelmiyor.

AB dışişleri bakanları ve hafta sonlarında AB liderleri, hukuki incelemenin sonuçlarını ve artan sayıda seçenek, İsrail’in Gazze Şeridine yönelik bombardımanını durdurmayı tartışacak.

İrlanda gibi en sert İsrail muhalifleri bile ilişkilerin tamamen askıya alınmasından yana değil ve incelemeyi, ülkenin sahadaki tutumunu değiştirmeye yardımcı olabilecek bir siyasi araç olarak görüyor.

Anlaşma veya İsrail ile siyasi ilişkilerin tamamen askıya alınması için AB’nin 27 ülkesinin oybirliği gerekirken, ticaret ve enerji gibi unsurların kısmen askıya alınması için nitelikli çoğunluk yeterli.

AB-İsrail ticaret ilişkilerinin tamamen askıya alınması olası görünmese de, bir dizi AB diplomatı, üye ülkelerin çoğunluğunun bloğun en üst düzey diplomatı Kaja Kallas’ı temmuz ortasına kadar politika seçenekleri geliştirmekle görevlendireceğini tahmin ediyor.

Raporun sızmasının ardından Binyamin Netanyahu hükümeti AB’yi sert bir şekilde kınadı.

POLITICO’nun gördüğü ve İsrail hükümeti tarafından AB’ye sunulan özel bir belgede, Brüksel’in Tel Aviv ile ortaklık anlaşmasını yeniden gözden geçirme kararı “korkunç ve ahlaksız” olarak nitelendirildi.

Rapor, AB yetkililerini önyargılı kanıtlara dayanmakla ve İsrail’e adil bir yanıt verme şansı vermemekle suçladı.

İsrail 18 Haziran tarihli notasında, “Bu acı gerçekliğin ortasında, Avrupa Birliği İsrail ile ilişkilerini ‘gözden geçirme’yi düşünüyor. Bu bir politika değişikliği değil, ahlaki bir çarpıtmadır. Böyle bir girişim sadece haksız değil, aynı zamanda çirkin ve ahlaksızdır. Bu girişim, vatandaşlarını savunan bir demokrasi ile İsrailli sivilleri hedef alan ve kendi vatandaşlarını insan kalkanı olarak kullanan soykırımcı ülkeler ve örgütler arasında ayrım yapamamanın açık bir başarısızlığını yansıtmaktadır. Bu girişim, İsrail’e, bölgesel istikrara ve nihayetinde Avrupa’nın kendisine yönelik gerçek tehdide karşı körlüğü göstermektedir,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English