Bizi Takip Edin

RUSYA

Moskova Borsası, Kazakistan’dan çekiliyor

Yayınlanma

Moskova Borsası, yaptırımların etkisiyle Kazakistan Menkul Kıymetler Borsası’ndan çekiliyor. Kazakistan tarafı, yaptırımların uluslararası iş birliklerini zora sokabileceği gerekçesiyle Moskova Borsası ile ortaklığını sonlandırmaya hazırlanıyor.

Kazakistan Merkez Bankası Başkanı Timur Süleymanov, Moskova Borsası’nın Kazakistan Menkul Kıymetler Borsası’ndaki (KMKB) hissedarlar arasından çekileceğini duyurdu.

Süleymanov, TASS haber ajansına yaptığı açıklamada, “Moskova Borsası’nın KMKB hissedarlarından çekilmesine dair prensip kararı alındı ve bu karar Moskova Borsası yetkilileri tarafından da desteklendi. Bunun doğru bir profesyonel adım olduğunu söylemek isterim,” ifadesini kullandı.

Süleymanov ayrıca, borsalar arasında daha önce stratejik bir iş birliği anlaşması bulunduğunu hatırlattı.

Ancak Süleymanov, “Moskova Borsası yaptırımlara maruz kaldıktan sonra, KMKB temsilcileri, yaptırımların borsanın faaliyetlerini olumsuz etkileyebileceği endişesini dile getirdi. Bu nedenle ortaklığın sürdürülmesinin doğru olmadığını düşündüler,” diye ekledi.

Daha önce, KMKB Yönetim Kurulu Başkanı Alina Aldambergen, Moskova Borsası’ndan hisse geri alımı konusunda görüşmeler yürüttüklerini bildirmişti. Aldambergen’e göre, bu geri alım ya KMKB tarafından gerçekleştirilecek ya da hisseler Kazak tarafının onayıyla üçüncü taraflara devredilebilecek.

Haziran ayının sonunda Frank Media portalının kaynaklarına göre, Moskova Borsası’nın hissedarlar listesinden çıkarılması kararı, riskleri analiz eden uluslararası bir hukuk danışmanının raporunun ardından alındı.

Aynı kaynak, Moskova Borsası’nın buradaki payının yüzde 50’nin altında olduğu için Kazakistan Borsası’nın, yaptırımlardan etkilenme riskinin düşük olduğunu belirtti.

Fakat KMKB yönetimi, hissedarlar arasında yaptırımlara tabi bir Rus şirketinin bulunmasının, yabancı finans kuruluşları ve iş ortaklarıyla yapılacak çalışmalarda sorunlar yaratabileceğinden endişe ediyordu.

Frank Media‘nın bir diğer kaynağına göre, Moskova Borsası’nın KMKB’deki sermaye payı yüzde 13,1 ve bu payın piyasa değeri 13,1 milyar tenge (yaklaşık 2,2 milyar ruble) olarak hesaplanıyor.

Moskova Borsası, KMKB’deki bu hisseleri, Rusya tarafından sağlanan teknoloji kapsamında yürütülen stratejik iş birliğinin bir parçası olarak edinmişti.

Temmuz ayında ABD, Moskova Borsası’na karşı ek yaptırımlar uyguladı. İngiltere de benzer kısıtlamalar getirdi. Bu gelişmelerin ardından KMKB, olağanüstü bir hissedarlar toplantısı düzenleyeceğini duyurdu.

Toplantının tek gündem maddesi, olası geri alım sürecinde hazine hisselerinin değerini hesaplama metodolojisinin belirlenmesi oldu.

Moskova Borsası, ABD yaptırımlarına karşı hamle geliştiriyor

RUSYA

Rusya’dan ülkeden ayrılmaya karar veren yabancı şirketlere yeni vergi yükü

Yayınlanma

Rusya, ülkeden ayrılan yabancı şirketlerin varlık satışlarından alınan “çıkış vergisini” yüzde 35’e çıkarma kararı aldı. Ayrıca, 50 milyar rubleyi aşan işlemler için Devlet Başkanı Putin’in onayı gerekecek.

Rusya makamları, ülkeden ayrılan yabancı şirketlerin ülkedeki varlıklarını satarken bütçeye yaptıkları katkıyı artırma ve işlemler için uygulanan asgari vergi oranını yükseltme konusunda anlaştı.

RBK gazetesine bilgi veren üç kaynaktan ikisine göre, yabancı şirketlerin satışı sonrası hazineye yapılacak zorunlu katkılar, varlıkların piyasa değerinin mevcut yüzde 15’inden yüzde 35’ine çıkarılacak.

Bu katkının yüzde 25’i anlaşma tarihinden itibaren ilk ay içinde, yüzde 5’i bir yıl içinde ve diğer yüzde 5’i de iki yıl içinde bütçeye ödenecek.

Varlıkların piyasa değerine uygulanan zorunlu iskontonun oranı ise yüzde 50’den yüzde 60’a yükseltilecek.

Gazeteye göre yetkililer ayrıca yeni bir kural getirmeyi planlıyor: 50 milyar rubleyi aşan işlemlerin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından onaylanması gerekecek.

Gazetenin kaynaklarına göre, yabancı şirketlerin Rusya’dan çıkışına ilişkin daha sert koşullar, bu hafta yabancı yatırımların kontrolü ile ilgili hükümet alt komitesinde onaylandı.

Alt komiteye, Maliye Bakanı Anton Siluanov’un başkanlık ettiği belirtiliyor. Maliye Bakanlığı, konuya ilişkin henüz bir açıklama yapmadı.

Rusya’da işletmelerini satan yabancı şirketler için zorunlu ödeme, Moskova’nın Ukrayna’daki askeri müdahalesine yanıt olarak uygulanan Batı yaptırımları sonrası 2022 yılında belirlenmişti.

O tarihten bu yana Rusya, yabancı şirketlerin ülkeden ayrılma koşullarını giderek daha da zorlaştırdı. Her tür anlaşma için büyük indirimler talep ediliyor ve satış fiyatının bir kısmı hazineye aktarılıyor.

Yabancılar için uygulanan çıkış vergisi başlangıçta yüzde 10 iken, geçen yıl bu oran satılan varlıkların değerinin yüzde 15’ine yükseltilmişti.

Rusya’dan ayrılan yabancı şirketlerin Rusya’daki varlıklarının satışından elde edilen gelir, ağustos ayı sonu itibarıyla yaklaşık 140 milyar rubleye ulaştı.

2023 yılında, Rusya’daki yabancı şirketlerin varlıklarını satın almak için 93 anlaşma imzalandı.

Bu anlaşmaların toplam değeri 11 milyar doları aştı. 2024’ün ilk yarısında ise 1,9 milyar dolar karşılığında 34 yeni anlaşma yapıldı.

Unilever, Rusya’daki varlıklarının satışını tamamladı

Okumaya Devam Et

RUSYA

Türkiye ile Rusya’dan uluslararası gaz merkezi için yeni adımlar

Yayınlanma

Gazprom Yönetim Kurulu Başkanı Aleksey Miller ve Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, uluslararası bir gaz merkezi kurulması projesini görüştü. Bu adım, 2022’de Rus gazının Avrupa’ya ihracatındaki düşüş sonrasında gündeme gelmişti.

Gazprom Yönetim Kurulu Başkanı Aleksey Miller ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, uluslararası bir gaz merkezi oluşturulması projesini masaya yatırdı.

Toplantı, St. Petersburg Uluslararası Doğalgaz Forumu kapsamında gerçekleşti.

Gazprom’dan yapılan açıklamada, “Taraflar, uluslararası bir gaz merkezi oluşturulması projesi de dahil olmak üzere, doğalgaz sektöründeki güncel konular iş birliği olanaklarını değerlendirdi. Görüşmede, Gazprom’un Türkiye’ye güvenilir bir şekilde gaz tedarik ettiği vurgulandı,” ifadelerine yer verildi.

Ancak açıklamada, uluslararası doğalgaz merkezi projesinin ayrıntıları hakkında henüz net bir bilgi paylaşılmadı.

Türkiye’de bir gaz merkezi oluşturma fikri, 2022 yılında Rus gazının Avrupa’ya boru hattıyla ihracatında yaşanan ciddi düşüş sonrası gündeme gelmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası bir gaz merkezi oluşturulması için çalışmalar başlatılması talimatını vermişti. Erdoğan, söz konusu kararı 14 Ekim 2022 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmenin ardından açıklamıştı.

Aslında bu fikri ilk olarak Putin, Moskova’daki Enerji Haftası (REN-2022) forumunda gündeme getirmişti.

Gazprom, Karadeniz üzerinden Mavi Akım ve Türk Akımı boru hatları aracılığıyla Türkiye’ye gaz sevkiyatı yapıyor.

Vedomosti gazetesi, Avrupa Gaz İletim Sistemi Operatörleri Ağı’nın (ENTSOG) verilerine dayanarak, Ocak-Temmuz 2024 döneminde Türk Akımı boru hattı üzerinden Avrupa Birliği’ne yapılan Rus doğalgaz sevkiyatının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 40,5 artarak 9,26 milyar metreküpe ulaştığını belirtti.

Türkiye enerji merkezi olabilir mi?

Okumaya Devam Et

RUSYA

RAND: Rusya’nın anti kolonyal haçlı seferi

Yayınlanma

Not: RAND’ta çıkan Benjamin R. Young imzalı analiz Soğuk Savaştan günümüze büyük güç mücadelesinin üçüncü dünyadaki etkilerini inceliyor. Elbette analiz, Batı’nın gözüyle ve kavram setiyle dünyayı okuyor. Coğrafi olarak değil ancak kültürel ve siyasal sistem olarak Batı kampı dışındaki ülkeler “illeberal” ve “otoriter” olarak resmediliyor. Azerbaycan’ın topraklarını Ermenistan’dan almasıyla sonuçlanan 2020 savaşı “Dağlık Karabağ işgali” olarak tanımlanıyor. Makaleyi Gazze’den Ukrayna’ya oradan Karabağ’a  süren çetin mücadelenin okyanusun ötesinde Avusturalya kıtasının dibindeki Fransız sömürgesi Kaledonya’ya kadar olan etkilerini ve arka planını anlamak bakımından önemli görüyoruz. Ara başlıklar Harici tarafından atılmıştır.

***

Rusya Afrika’da Sömürgecilik Karşıtı Bir Dalga Yaratıyor

Benjamin R. Young

Mayıs ayında bağımsızlık yanlısı gösteriler, 1853’ten beri Fransa tarafından yönetilen küçük bir Pasifik ada bölgesi olan Yeni Kaledonya’ya yayıldı. Yerli Kanak halkının bayraklarının yanı sıra bağımsızlık yanlısı Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin bayrağını da sallayan göstericiler, yeni gelen Avrupalılara daha fazla siyasi güç sağlayacak oy reformu önlemlerini protesto etmek için sokaklara döküldü.

Ancak ilginç bir şekilde göstericiler başka bir bayrağı da dalgalandırdılar: Azerbaycan bayrağı. Yeni Kaledonya ve Azerbaycan bayraklarının benzer renkleri bazılarının göstericilerin yanlışlıkla yanlış bayrağı alıp almadıkları konusunda spekülasyon yapmasına neden olsa da, diğer gözlemciler Azerbaycan bayrağının varlığını Bakü’den gelen ideolojik desteğin bir göstergesi olarak değerlendirdi.

Azerbaycan bayraklarının yanlış olmadığı ortaya çıktı. Mart 2023’ten bu yana Bakü, sömürgecilik karşıtı dayanışma kisvesi altında Yeni Kaledonya bağımsızlık hareketine stratejik olarak destek verdi. Azerbaycan’ın 2020’de Dağlık Karabağ’ı işgal etmesinin ardından Fransa’nın Ermenistan’a verdiği diplomatik desteğin intikamı olarak Bakü, Yeni Kaledonya ile ilgili Fransız karşıtı dezenformasyon yaydı. Mayıs ayında patlak veren protestoların ardından Fransa, Azerbaycan’ı bu konuda açıkça suçladı.

Bakü’nün etki kampanyası, Yeni Kaledonya’daki Fransız soyundan gelenlere yönelik uzun süredir devam eden düşmanlıkları başarılı bir şekilde alevlendirdi. Bu durum, Macron sonuçta reformların fiilen askıya alınmasına karar verse de Fransa Cumhurbaşkanının ve Fransız polis güçlerinin ziyaretini tetikleyen şiddetli gösteriler ve ayaklanmalarla sonuçlandı.

Yeni Kaledonya’daki olay münferit bir olay değildir. 1960’lar ve 1970’lerde güçlü bir ideolojik güç olarak yükselen anti-kolonyalizm yeniden canlanmakta ve felsefi temelleri Gazze’den Ukrayna’ya günümüzün en büyük jeopolitik krizlerinden bazılarını şekillendirmeye devam etmektedir. Ancak Soğuk Savaş döneminin dekolonizasyon hareketlerinden farklı olarak bu dalga, kendi jeopolitik gündemlerini ve paradoksal bir şekilde kendi sömürge tarzı toprak gasplarını ilerletmek için sömürge karşıtı retoriği kullanan fırsatçı illiberal rejimler tarafından yönlendiriliyor.

Soğuk Savaş döneminde dekolonizasyon

Soğuk Savaş döneminde dekolonizasyon hareketinin temel amaçları iki yönlüdür: Batı tarafından sömürgeleştirilen ülkeler için ulusal bağımsızlığı güvence altına almak ve ister silahlı mücadele ister ideolojik diplomasi yoluyla olsun Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki sömürge sonrası ülkeler için egemenliği korumak. Vietnam Savaşı’nı sona erdirmeye ve Afrika’nın güneyindeki beyaz azınlık yönetimiyle mücadeleye odaklanan hareket, kısa sürede uluslararası solun sembolü haline geldi.

Ekonomik ve sosyal konulardaki farklı görüşlere rağmen, hareketin savunucuları, Batı emperyalizminin, özellikle de ABD varyantının, o zamanlar üçüncü dünya olarak bilinen ülkelerin ilerlemesini ve gelişmesini tek başına engellediğine dair merkezi bir inanç etrafında birleşti. Bu, birçok sömürge karşıtı hareketin genellikle kendi içlerinde rüşvet ve yolsuzluk sorunları olduğu gerçeği göz ardı edilerek yapıldı. Batı’nın emperyalizm tarihi yüzünden cesareti kırılan soldaki pek çok kişi, Zimbabwe’nin sömürge karşıtı özgürlük savaşçısı-despot Robert Mugabe ve hatta eski Kuzey Kore diktatörü Kim Il-sung gibi otoriter liderleri bile kucakladı.

Bugün sömürgecilik karşıtı hareket, sömürgecilikten geriye kalan az sayıdaki ülkenin bağımsızlığını güvence altına almaktan ya da küresel güneydeki ülkeler için uygun kalkınma yolunu tartışmaktan daha az önem taşıyor. Otoriter devletlerin başkentlerinde devlet destekli güçlü medya kuruluşları tarafından desteklenen mevcut hareket, büyük ölçüde küresel illiberalizmin ilerlemesi ve uluslararası kurallara dayalı düzenin revizyonu için bir Truva atıdır.

Anti kolonyalizm ve Avraysa güçleri

Avrasya’daki otoriter hükümetler, Washington ve müttefiklerinin dikkatini stratejik öneme sahip alanlardan başka yöne çekmek için, şikâyetleri alevlendirmeyi -muhtemelen gerçek çatışmalara dönüştürmeyi- umdukları sosyal medyaya etki operasyonlarını taşıdılar. Bu durum sadece Azerbaycan için değil, aynı zamanda Sahraaltı Afrika’daki Çin ve ABD’deki İsrail karşıtı protesto gruplarına mali destek sağlayan İran için de geçerlidir.

Ancak diğer tüm ülkelerden daha fazla Rusya, yeniden canlanan sömürgecilik karşıtı dalgayı yönlendirmeye ve kendisini küresel güneyin önde gelen sesi olarak konumlandırmaya çalışıyor. Rus liderliği kendisini “küresel çoğunluğun” öncüsü olarak tanımlıyor ve “daha adil, çok kutuplu bir dünya inşa etme sürecine” liderlik ettiğini iddia ediyor. Haziran ayında Pyongyang’a yaptığı ziyaretin ardından Putin, Kuzey Kore’nin ana gazetesinde ABD’nin dünyaya “küresel bir neo-kolonyal diktatörlük” dayatmaya çalıştığını yazdı. ABD’de savcılar tarafından istihbarat ajanı oldukları iddia edilen bazı Ruslar, Rusya yanlısı söylemleri teşvik etmek ve Rusya’nın Ukrayna’daki yasadışı askeri eylemlerini haklı göstermek için sömürge karşıtı Siyah sosyalist bir gruba mali destek sağlamakla suçlanıyor. Yeni Kaledonya konusunda ise Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova Mayıs ayında yaptığı açıklamada buradaki gerilimin “sömürgelikten kurtulma sürecinin nihayete ermemesinden” kaynaklandığını söyleyerek alevi körükledi.

Rusya’nın sömürgecilik karşıtı faaliyet alanı

Moskova’nın kendisini yeni bir küresel sömürgecilik karşıtı hareketin öncüsü olarak yansıttığı birincil sahne Afrika’dır. Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği, proleter enternasyonalizmi ve sosyalist dayanışma gerekçesiyle Sahraaltı Afrika’daki çok sayıda ulusal kurtuluş hareketine ve sömürge karşıtı mücadeleye ideolojik ve askeri destek sağladı. Gizliliği kaldırılan 1981 tarihli bir CIA raporuna göre  Namibya’nın SWAPO gerilla grubu silahlarının neredeyse tamamını Sovyetler Birliği’nden aldı ve Sovyet askeri personeli Angola merkezli eğitim kamplarında Güney Afrikalı apartheid karşıtı gerillaları eğitti. Moskova ayrıca çok sayıda Afrikalı bağımsızlık savaşçısını ve sömürge karşıtı isyancıyı Sovyetler Birliği’ndeki Komünist Parti okullarında ve askeri enstitülerde eğitmiş ve yetiştirmiştir.

Sovyet enternasyonalizminin ve sosyalist iyi niyetin bu mirası Kremlin’e yönelik kalıcı bir sempati yarattı ve Rusya kıtada, özellikle de Frankofon Sahel bölgesinde, sömürge karşıtı adaletin ve ulusal bağımsızlığın bayrak taşıyıcısı olarak algılanmaya devam ediyor. Ağustos 2023’teki ölümünden önce, eski Wagner Grubu lideri Yevgeny Prigozhin Sahel’deki istikrarsızlıktan Batı müdahaleciliğini sorumlu tutarak şunları söylemişti: “Eski sömürgeciler Afrika ülkelerindeki insanları kontrol altında tutmaya çalışıyor. Eski sömürgeciler onları kontrol altında tutmak için bu ülkeleri teröristlerle ve çeşitli haydut oluşumlarıyla dolduruyor. Böylece devasa bir güvenlik krizi yaratıyorlar.”

Moskova’nın kendi emperyalist mirasına ve Ukrayna’daki yeniden sömürgeleştirme savaşına rağmen, Rusya Sahel’de giderek daha fazla Batı karşıtı ve Fransız karşıtı siyasi hareketlerin önemli bir destekçisi olarak görülüyor. Wagner Grubu’nun halefi Africa Corps’un Kremlin destekli paralı askerleri, kırılgan Batı Afrika hükümetleri için birincil karşı ayaklanma gücü olarak Fransız güvenlik güçlerinin yerini aldı. Ve Rus paralı askerler, karşı ayaklanma operasyonlarına ek olarak, kilit Afrikalı askeri ve hükümet liderleri için kişisel koruma sağladılar.

Ancak Sahel’de Fransız müdahaleciliğinden Rus müdahaleciliğine geçiş, etkilenen ülkelerdeki hükümetlerin ne kadar ulusal egemenliğe sahip olduğu sorusunu gündeme getiriyor.

Batı Afrika’daki askeri cuntalar, rejim güvenliği için sadece farklı bir yabancı devlete bel bağladıkları gerçeğini gizlemek için halk arasındaki Fransız karşıtı duyguları istismar etmekte ve bir sömürgeci gücü diğeriyle takas etmektedir. Cuntalar için en önemlisi, Fransızların aksine, Rus güvenlik güçlerinin siyasi muhalefeti şiddetle bastırmak ve savaş suçları işlemek konusunda hiçbir çekincesi yok. Örneğin, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Mart 2022’nin sonlarında Rus paralı askerler Mali’nin Moura kasabasında yaklaşık 300 sivilin infaz edilmesinde Mali ordusuna yardım etti.

Sömürgeci bagajıyla Fransa, eski Afrika sömürgelerindeki Rusya yanlısı propagandaya karşı koymakta zorlandı. Örneğin, Kamerun merkezli ve giderek daha popüler hale gelen televizyon ağı Afrique Média, uluslararası olaylarda sıklıkla Kremlin’in görüşlerini yansıtıyor. Nisan 2022’de Afrique Média, Afrikalı cihatçı esirlerinden kaçan bir Rus paralı askerini gösteren ve ardından bir İslam Devleti bayrağının arkasında ABD ve Fransız bayraklarını ortaya çıkararak bu Batılı ülkelerin aşırı dincileri desteklediğini öne süren Rusya yapımı bir propaganda videosunu tanıttı.

Rusya’nın sömürgecilik karşıtı haçlı seferi, kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını ilerletme çabalarını gizlemektedir. Moskova’nın Afrika’daki çabaları, Batı’nın bölgedeki etkisini kırma, Birleşmiş Milletler gibi çok taraflı forumlarda kendisine diplomatik destek sağlama ve Rusya’nın küresel bir süper güç olarak itibarını yeniden kazanma arzusundan kaynaklanıyor. Moskova ayrıca Afrika’nın kritik mineraller de dahil olmak üzere geniş doğal kaynaklarına erişim sağlamaya ve uluslararası yaptırımları aşmak ve Ukrayna’daki savaşını finanse etmek için yasadışı altın madenciliği gibi illegal ağlardan yararlanmaya çalışabilir.

Rusya, Çin ve Azerbaycan’dakiler de dahil olmak üzere otoriter rejimler, küresel güneyde karşılık bulmaya devam etmeseydi sömürgecilik karşıtı söylemi kullanmazlardı. Küresel kuzey ile uzun süredir devam eden ekonomik eşitsizlikler ve Batı müdahaleciliğinin acı dolu geçmişi, özellikle de 11 Eylül sonrası ABD’nin Orta Doğu’daki savaşları, revizyonist otoriter rejimlere sempati duyulmasını sağlamıştır. Gazze’deki mevcut insani kriz, küresel güneydeki bazı yorumcular ve kamuya mal olmuş kişiler arasında Batı’nın ikiyüzlülüğüne dair duyguları artırdı.

Kenyalı gazeteci Rasna Warah’ın da belirttiği gibi, “Rusya tarafından bombalanan ve evsiz bırakılan Ukraynalılar için [Batı’da] derin bir sempati ve destek var ama öldürülen, yiyecek ve sudan mahrum bırakılan Filistinliler kaderlerini hak etmiş olarak görülüyor.”

“Batı emperyalizmi ve sömürgeciliğinin yarattığı travma unutulmamalı, aksine küresel güneyde sağlam kurumlar ve altyapı inşa edilmesine yardımcı olacak kalkınma programlarına dönüştürülmelidir.”

Bu nedenle, Batılı hükümetlerin, küresel güneydeki hükümetleri bu düzenin eşitlikçi ve adil olduğuna inandırmaya çalışmak yerine mevcut uluslararası liberal düzenin eksikliklerini kabul ettirmeleri hayati önem taşımaktadır. Batı liderliğindeki uluslararası düzen, gelişmekte olan dünyada uzun bir şiddet ve istikrarsızlık geçmişine sahiptir. Batı emperyalizmi ve sömürgeciliğinin yarattığı travma unutulmamalı, aksine küresel güneyde sağlam kurumlar ve altyapı inşa edilmesine yardımcı olacak kalkınma programlarına dönüştürülmelidir.

Örneğin, Almanya’nın 2021 yılında Namibya ile yaptığı ve 1904-1908 yılları arasında Herero ve Nama halklarına uygulanan soykırımı kabul eden ortak deklarasyonla önümüzdeki 30 yıl boyunca Namibya’daki yardım projelerini finanse etmek için 1,2 milyar dolar taahhüt etmiştir. bunun Namibya kurumlarının gelişimi üzerinde uzun süreli olumlu bir etki yaratması, sömürge dönemi şiddetinin mirasçılarına bireysel mali yardımlardan daha olasıdır.

Yakın vadede ABD ve Batılı müttefikleri Bakü, Tahran, Moskova ve Pekin’den gelen ve bu ülkeleri müdahaleci geçmişlerinden arınmış olarak göstermeye çalışan propagandaya aktif bir şekilde karşı koymalıdır. Bu ülkelerin küresel güneydeki dezenformasyon kampanyalarını ifşa etmek -devlet medyasıyla bağlantılı sosyal medya hesaplarını etiketlemekle başlayarak- kendi siyasi ve ekonomik hedefleri için gerçek sömürgecilik karşıtı şikayetleri istismar eden kötü niyetli aktörlerin varlığı konusunda kamuoyunu uyarmaya yardımcı olabilir.

Sovyetler kesinlikle bir aziz olmamakla birlikte, Soğuk Savaş döneminde sömürge karşıtı hareketle etkileşimlerinde gerçek bir enternasyonalist ve kolektivist ruh vardı. Aynı şey bugün Rusya için söylenemez.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English