Bizi Takip Edin

Avrupa

Oskar Lafontaine: Almanya muz cumhuriyeti mi oldu?

Yayınlanma

Almanya’nın eski Maliye Bakanı Oskar Lafontaine, son seçimlerdeki oy sayım sürecini eleştirerek Almanya’yı ‘muz cumhuriyeti’ olarak nitelendirdi. Lafontaine, Almanya’da seçimlerin adil bir şekilde yapılmadığını ve sistemdeki belirsizliklerin sonuçların doğruluğunu şüpheli hâle getirdiğini vurguladı.

Almanya’nın eski Maliye Bakanı ve Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) eski genel başkanı Oskar Lafontaine, NachDenkSeiten portalında ülkedeki seçim sistemini eleştiren bir makale kaleme aldı.

Lafontaine, “Bir devlette işler yolunda gitmiyorsa, o devlete genellikle muz cumhuriyeti denir. Adil bir seçimi olmayan parlamenter bir demokrasiye de böyle denilebilir,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Lafontaine, 23 Şubat’taki genel seçimlerin Almanya’nın bu açıdan bir muz cumhuriyeti olduğunu gösterdiğini ifade etti.

Bir partinin mecliste temsil edilip edilmediğini belirleyecek güvenilir bir yöntemin olması gerektiğini vurgulayan Lafontaine, Almanya’da böyle bir yöntemin olmadığını belirtti.

Alman siyasetçi, mevcut sayım sistemiyle, BSW’nin (Bündnis Sahra Wagenknecht) oy oranının tam olarak belirlenmesinin mümkün olmadığına dikkat çekti.

Lafontaine, Federal Seçim Komisyonunun kısmi incelemeler sonucunda BSW lehine 4 bin 277 oy düzeltmesi yapmasının ardından, BSW’ye oy verenlerin oranının yüzde 5’i bulmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, ancak bunun kesin olmadığını vurguladı.

Bu nedenle Lafontaine, oyların tamamen yeniden sayılması gerektiğini savundu.

‘AYM, inceleme sürecinin bir muz cumhuriyeti yöntemi olduğunu fark etmedi’

Federal Anayasa Mahkemesi’nin, BSW’nin yeniden sayım talebini reddederken, mevcut sayım yönteminin birkaç bin oy fark olduğunda güvenilir sonuçlar vermediğine dikkat çekmesi gerektiğini belirten Lafontaine, Karlsruher yargıçların konuyu meclise havale etmesini eleştirdi.

Lafontaine, “Anayasa Mahkemesi, inceleme sürecinin bir muz cumhuriyeti yöntemi olduğunu fark etmedi,” değerlendirmesini yaptı.

Bunun yanı sıra meclisin, BSW’nin yüzde 5’lik barajı aşıp aşmadığını belirlemek için yeniden sayım yapılıp yapılmayacağına karar vereceğini belirten Lafontaine, meclisteki partilerin kendi çıkarları doğrultusunda karar vereceğini ve bunun temel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu savundu.

Lafontaine, yargıçların, ilgili yasal düzenlemelerde değişiklik önermesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Diğer yandan Lafontaine, meclisin beklendiği gibi çok sayıda yanlış beyanı gerekçe göstererek BSW’nin yeniden sayım talebini reddetmesi hâlinde, Federal Anayasa Mahkemesinin tekrar devreye gireceğini belirtti.

Fakat Lafontaine, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının meclis partileri tarafından belirlenmesi nedeniyle tarafsızlık sorununun ortaya çıkacağını savundu.

BSW’li De Masi: Federal seçim sonuçları mercek altına alınmalı

‘AYM yargıçlarının taraflı olması kaçınılmaz’

Eski CDU/CSU Meclis Grup Başkanvekili Stephan Harbarth veya eski Saarland Başbakanı Peter Müller gibi politikacıların Anayasa Mahkemesi üyesi olmasının bu durumu örneklendirdiğini ifade etti.

Lafontaine, “Kendilerini atayan partilerin seçimde doğru karar verip vermediğini değerlendirirken, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının taraflı olması kaçınılmazdır,” dedi.

Aynı zamanda Lafontaine, Federal Anayasa Mahkemesinin açık sayım hatalarına rağmen yeniden sayım emri vermeyi reddetmesi durumunda, Almanya’nın demokratik bir seçim söz konusu olduğunda haklı olarak muz cumhuriyeti olarak adlandırılabileceğini kaydetti.

Bu durumda, seçmenlerin dört yıl boyunca gayri meşru bir parlamento ve hükümetle karşı karşıya kalacağını belirten Lafontaine, şöyle devam etti:

“Bunun sorumlusu, kendini beğenmiş bir kibirle sürekli olarak ‘demokratik merkez’ olarak tanımlayan, ancak görünüşe göre dürüstlük ve nezaketten bihaber olan partiler olacaktır.”

Avrupa

“Ticaret savaşının Birleşik Krallık ekonomisi üzerinde derin etkisi olacak”

Yayınlanma

Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, Washington’a giderken, ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşının Birleşik Krallık ekonomisi üzerinde “derin bir etkisi” olacağı konusunda uyardı

Bakan, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın bahar toplantılarına katılıyor ve burada ABD’li mevkidaşı Hazine Bakanı Scott Bessent’in de aralarında bulunduğu G7 maliye bakanlarıyla ilk kez yüz yüze görüşecek.

Üç günlük ziyaret öncesinde salı gecesi yaptığı açıklamada Reeves, “Dünya değişti ve yeni bir küresel ticaret çağındayız, Gümrük vergilerinin uygulanmasının küresel ekonomi ve ülke ekonomisi üzerinde derin bir etkisi olacağından hiç şüphem yok,” dedi.

IMF salı günü Birleşik Krallık’ın 2025 büyüme tahminini yüzde 0,5 oranında düşürdü. Revize edilen rakam İngiltere’nin GSYH büyümesini Japonya, Fransa, İtalya, Almanya ve Avro bölgesinin üzerinde, ABD ve Kanada’nın ise gerisinde bırakıyor.

Birleşik Krallık hükümetinden yapılan açıklamaya göre, Reeves çarşamba günü G20 ve Avrupa maliye bakanlarıyla yapacağı görüşmelerde ve dünya ekonomi zirvesinde yapacağı konuşmada, “iktisadi büyümeyi başlatmak için ticaretin önündeki engellerle mücadele etmenin öneminin altını çizecek.”

Reeves, “işletmeler için istikrar ve çalışan insanlar için güvenlik sağlayan açık ticareti” savunmaya devam edeceğini söyledi. Bakan, “Yatırım ve ticaret yapmak isteyen işletmeler için istikrar ve adalet sağlayan bir dünya ekonomisine ihtiyacımız var,” dedi.

‘Ulusal çıkarların korunması’ vurgusu

Reeves bu hafta içinde Hazine Bakanı Scott Bessent ile İngiltere’yi ABD gümrük vergilerinin altından kurtarmak için görüşmeleri ilerletme umuduyla yüz yüze görüşmeyi planlıyor

İngiliz yetkililer, Trump yönetimi tarafından otomobil, çelik ve alüminyuma getirilen yüzde 25’lik gümrük vergileri ile ilaçlara uygulanmaya başlanan gümrük vergilerinin düşürülmesi için müzakere çabalarına öncelik veriyor.

Birleşik Krallık anlaşma karşılığında dijital hizmetler vergisini yeniden gözden geçirmeyi ve çevrimiçi güvenlik ve dijital rekabet kurallarının uygulanmasını gözden geçirmeyi teklif etti.

Tarım konusunda da, gıda standartları Londra’nın kırmızı çizgisi olmaya devam etse de, yüksek kaliteli ABD sığır eti, tavuk ve domuz eti ithalatında gümrük vergilerinin düşürülmesini içerebilecek potansiyel tavizler var.

Başbakan Keir Starmer hafta sonu Trump ile yaptığı görüşmede anlaşmayı ele alırken, herhangi bir anlaşmada “ulusal çıkarların korunmasının önemini” yineledi.

Reeves de görüşmelerde “İngiltere’nin ulusal çıkarlarını savunacağına” söz verdi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor

Yayınlanma

Almanya’da uzun süredir devam eden sanayi üretimindeki düşüş ve artan savunma ihtiyaçları, ülkenin sanayi yapısını değiştiriyor. Bu kapsamda, Görlitz şehrindeki 176 yıllık tren fabrikası, savunma şirketi KNDS tarafından devralınarak Leopard 2 tankları ve Puma zırhlı araçları için parça üretimine başlayacak. Fabrikanın eski sahibi Alstom’un kapatma kararı aldığı tesiste, KNDS çalışanların yarısını istihdam etmeyi taahhüt etti.

Almanya’da yıllardır süren üretim düşüşü ve Rusya’nın saldırganlığı nedeniyle artan silahlanma ihtiyacı, ülkenin sanayi manzarasını değiştiriyor.

Savunma şirketleri, otomobil üreticileri tarafından işten çıkarılan çalışanları işe alıyor ve sivil tesislerde silah üretimine başlıyor.

Doğu Almanya’nın Görlitz şehrinde bulunan 176 yıllık tren fabrikası da Leopard 2 ana muharebe tankları ve Puma zırhlı piyade araçları için bileşen üretimine geçecek.

Savunma yüklenicisi KNDS, tren üreticisi Alstom’un maliyet düşürme programı kapsamında kapatma kararı aldığı fabrikanın yönetimini devraldı.

KNDS, fabrikanın 700 çalışanının yarısı için işlerini koruma sözü verdi.

Financial Times‘a konuşan ve ailesinin üç nesildir fabrikada tren ve tramvay üretimiyle uğraştığını belirten Karsten Liebig, “Şahsen hâlâ silah üretmek zorunda olmamız beni çok üzüyor,” ifadesini kullandı.

Ancak, Almanya Sanayi Federasyonu’na göre, sanayi üretimi Kovid pandemisi öncesi seviyelere kıyasla yüzde 11 oranında azaldı.

Sektördeki durum, 2019’dan bu yana durgunluk yaşayan ekonominin genelinden daha kötü durumda.

Bu, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin en uzun durgunluğu olarak kayıtlara geçti.

Rusya’yı hedef alan yaptırımların neden olduğu doğalgaz ve elektrik fiyatlarındaki artışın yanı sıra, her zaman Alman ekonomisinin motoru olarak görülen otomotiv sektörünün, özellikle elektrikli araçlar alanında Çinli otomobil üreticileriyle rekabette geride kalması ekonomik durumu daha da kötüleştirdi.

Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşı da durumu daha da karmaşık hale getirebilir.

Geçen yılın ekim ayında Almanya’nın GSYİH’sının 2025’te yüzde 0,8 büyüyeceğini tahmin eden IMF, ocak ayında bu tahmini yüzde 0,3’e düşürdü ve dün sıfır büyüme tahmini yayımladı.

Enerji yoğun sektörlerde üretim, savaş öncesi 2021 yılına kıyasla yüzde 20 düştü.

Görlitz Belediye Başkanı Octavian Ursu, hükümetin başlattığı yeniden silahlanma programının diğer şehirlerde de sanayi durumunu değiştirebileceğini söyledi.

Bunun yanı sıra ülkenin savunma harcamaları 2020’den bu yana yaklaşık yüzde 80 artarak 90 milyar avroyu aştı.

Rheinmetall, Diehl Defence, Thyssenkrupp Marine Systems ve MBDA gibi dört büyük savunma yüklenicisi, son üç yılda 16 bin 500’den fazla kişiyi işe alarak personel sayısını yüzde 40’tan fazla artırdı.

Şirketler, FT‘ye yaptıkları açıklamada, 2026 yılında yaklaşık 12 bin kişiyi daha işe almayı planladıklarını belirtti.

KNDS Üretim Direktörü Florian Hohenwarter, Şubat ayında Görlitz’de yaptığı açıklamada, şirketinin bu fabrikayı seçmesinin nedeninin, “tanklar ve zırhlı araçlara yüksek kaliteli bileşenler üretmek için tam olarak ihtiyaçları olan yüksek nitelikli uzmanlara” sahip olması olduğunu dile getirdi.

Rheinmetall, yakında faaliyetlerini durduracak olan Osnabrück’teki Volkswagen fabrikasını satın alma olasılığını değerlendiriyor.

Rheinmetall ve radar üreticisi Henslodt, parça üreticileri Bosch ve Continental tarafından işten çıkarılan yaklaşık 300 çalışanı işe alma sözü verdi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Macron’un yazdan sonra erken seçime gitmeyi düşündüğü ileri sürülüyor

Yayınlanma

Bloomberg’in tartışmalara yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron parlamentoyu feshetmeyi ve bu sonbaharda erken seçime gitmeyi düşünüyor.

Henüz nihai bir karar verilmemiş olsa da, Macron’un son haftalarda yakın çevresine danıştığı, onay oranlarındaki toparlanma ve uluslararası siyasete geri dönüşle moral bulduğu bildiriliyor.

Bir sonraki parlamento seçimleri 2029 yılına kadar yapılmayacak, fakat masadaki seçenekler arasında bu yıl ya da 2026’daki yerel seçimlerle birlikte daha erken bir oylama yer alıyor. Bloomberg’e göre bazı danışmanlar her iki senaryoya da karşı çıkıyor.

Erken seçim, Macron için François Bayrou’nun aralık ayında başbakan olmasından bu yana yeniden tesis edilen göreceli statükoyu istikrarsızlaştırabilecek bir başka siyasi kumar olabilir.

Ayrıca Jordan Bardella liderliğindeki Ulusal Birlik’in (RN), partinin kurucu lideri Marine Le Pen’in bu ayın başlarında bir zimmet davasında suçlu bulunmasının ardından Macron’un zayıflayan “merkez” koalisyonuna meydan okumasına da kapı açabilir.

Le Pen kararı temyize götürdü fakat şimdilik seçimlerde aday olamıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English