Bizi Takip Edin

AVRUPA

Parlamento ‘Pekin’e karşı önlem’ çağrısı yaparken, İngiliz Dışişleri Bakanı Çin’e gitti

Yayınlanma

İngiliz Parlamentosu Pekin’e karşı “daha sert” olunması gerektiği yönünde çağrı yaparken, İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly Çin’e resmi ziyaret düzenledi. 5 yıl sonra Çin’i ziyaret eden ilk İngiliz Dışişleri Bakanı olan Cleverly, Çinli mevkidaşı Wang Yi ve Çin Devlet Başkanı Yardımcısı Han Zheng ile bir araya geldi, “yüz yüze diplomasi”nin önemini vurguladı.

Çin Başkan Yardımcısı Han Zheng, görüşme sırasında Cleverly’e Çin-İngiltere ilişkilerinin pragmatik işbirliği ve karşılıklı saygı temelinde daha da geliştirilebileceğini söyledi. Çarşamba günü Cleverly ile görüşen Han, “Bu seferki Çin ziyaretiniz Çin ve İngiltere arasındaki ikili ilişkilerin sağlam ve istikrarlı gelişimini daha da ileriye taşıyacaktır. Aramızdaki karşılıklı saygı ve pragmatik işbirliği içeren ekonomik ve ticari ilişkiler kesinlikle yeni bir ilerleme kaydedecektir” dedi.

Cleverly, ziyaretinin Covid-19 salgını nedeniyle yüz yüze diplomasinin kesintiye uğramasından sonra birkaç yıldır yapılan ilk ziyaret olduğunu söyledi ve “yanlış anlaşılmaları önlemek” için her iki ülkeye de “daha düzenli yüz yüze görüşme” çağrısında bulundu.

İngiliz Bakan, “Görüştüğümüz üzere, bizimki gibi ülkelerin anlayışı geliştirmek, yanlış anlaşılmaları önlemek ve tüm ülkelerin ikili ilişkilerde sahip olduğu zorlukları ve görüş farklılıklarını ele almak için düzenli olarak yüz yüze konuşmaları önemlidir, ancak aynı zamanda dünyamızı ve ilgili halklarımızı etkileyen sorunları ele almak için ortak çabalarımızdan yararlanmak için de önemlidir” ifadesini kullandı.

Cleverly, dönemin Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’ın 2018’de Pekin’e yaptığı seyahatin ardından, beş yıl içinde Çin’i ziyaret eden ilk üst düzey İngiliz yetkili oldu.

İkili ilişkiler o tarihten bu yana İngiltere’nin Pekin’in “insan hakları sicili” hakkında yaptığı suçlamalar, Tayvan krizi ve Çin ile İngiltere’nin de üyesi olduğu G7 arasında artan gerilim gibi konular nedeniyle düşüşe geçti.

Parlamento’dan çağrı: Çin stratejisi belirleyin

Cleverly’nin Pekin ziyareti, İngiltere Parlamentosu’nun çarşamba günü erken saatlerde Avam Kamarası’nın dış ilişkiler komitesi raporunda Tayvan’dan ilk kez bir ülke olarak bahsetmesi ve İngiltere’ye Pekin’e karşı daha sert olması ve Tayvan’la daha yakın ilişkiler kurması için baskı yapması üzerine gerçekleşti.

İngiliz siyasetçilerin Çin’e nasıl yaklaşacakları konusunda bölünmüş olduklarının bir işareti olarak, parlamento panelinde hükümeti Çin’e karşı tutarsız bir yaklaşım sergilemekle eleştiren ve Londra’yı “Tayvan halkının kendi kaderini tayin hakkını korumak” için “caydırıcı diplomasi” geliştirmeye çağıran bir rapor yayınladı. Raporda, “Hükümet, Birleşik Krallık’taki yarı iletken ve rüzgar endüstrilerine yatırım yapılmasını güvence altına almak için Tayvan ile ilişki kurmalıdır” ifadeleri de yer aldı.

Komite ayrıca, hükümete “Hong Kong’lu muhaliflere yönelik tekrarlanan saldırıların Çin Komünist Partisi’nin daha geniş kapsamlı baskı politikasının bir parçası olduğunu kabul etmesi” çağrısında bulundu.

Raporda, İngiltere’nin Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD arasındaki stratejik güvenlik diyaloğu olan Quad’a katılmak için başvuruda bulunması gerektiği belirtildi: “Hint-Pasifik bölgesindeki diplomatik, savunma ve ekonomik bağlarımızın güçlendirilmesi kritik önem taşımaktadır – eğer Batı bir boşluk bırakırsa, Çin bunu hevesle dolduracaktır.”

Çin konusunda kafa karışıklığı var

Partiler arası Dışişleri Komitesi tarafından yayınlanan “Bütünleşik İnceleme ve Hint-Pasifik” başlıklı raporda Başbakan Rishi Sunak hükümeti “Hint-Pasifik’e yönelme konusunda Whitehall’da politikanın açıklanmamasından kaynaklanan kafa karışıklığına” neden olmakla eleştirildi. Parlamento, Birleşik Krallık’ın bir Çin stratejisi yayınlayarak Almanya’nın izinden gitmesi çağrısında bulundu.

“Rapor, küresel jeopolitik ve ekonomik ağırlık merkezinin doğuya doğru kayması nedeniyle Hükümetin Hint-Pasifik bölgesine odaklanmasını memnuniyetle karşılamaktadır… Rapor, Hükümet’in ‘eğilim’in uzun vadeli hedeflerini ve arzu edilen sonuçlarını yazılı bir strateji şeklinde ya da Komite önünde net bir şekilde ortaya koyamamasını eleştirmektedir. Bu durum, daha agresif bir Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) Birleşik Krallık egemenliğine yönelik tehditlerini anlamlı bir şekilde caydıramama riski taşımakta ve Birleşik Krallık’ın Hint-Pasifik ile daha fazla angajman fırsatlarından tam olarak yararlanmasını engellemektedir. Rapor, Hint-Pasifik bölgesinin genişliğinden kaynaklanan riskleri ve fırsatları ve bunların Birleşik Krallık ile ilgisini gözden geçirmektedir.”

Komite’nin ayrıca, “Çin Komünist Partisi’nin faaliyetlerinin Birleşik Krallık ve çıkarları için bir tehdit olduğunu ve Çin Komünist Partisi’nin davranışlarının şu anda Birleşik Krallık’a yönelik artan saldırganlık ile karakterize edildiğini” kabul ettiği kaydedildi.

Hükümet, ülkenin dördüncü büyük ticaret ortağı olan Çin ile bağlar kurmaya hevesli. Ancak iktidardaki Muhafazakâr Parti içindeki bir grup bakan da daha sert bir tutum takınılması çağrısında bulunuyor ki kendi partisi içinde geniş bir desteğe sahip olmayan Sunak’ın bunu görmezden gelmesi mümkün görünmüyor.

Cleverly’nin Çin’deki görevi, ilişkileri iyileştirmek ve istikrara kavuşturmak umuduyla doğrudan temaslarda bulunmak, ancak gündeminin önemli bir maddesi olarak teknoloji etrafında ulusal güvenlik konusunu gündeme getirmesi bekleniyor. Bu amaçla, Dış İlişkiler Komitesi raporu hükümete “Hikvision gözetleme kameraları gibi zararsız görünen ancak uzaktan veri toplamak için kullanılabilecek teknolojilerin kullanımını engelleme çabalarını yoğunlaştırma” çağrısında bulundu.

Truss’ın Tayvan ziyareti gerginliği tırmandırmıştı

İngiliz hükümeti mart ayında yayınladığı dış politika ve güvenlik politikasını gözden geçirme raporunda Çin’i “çağ belirleyici” bir meydan okuma olarak tanımlamıştı.

Aynı zamanda eski başbakan Liz Truss, mayıs ayında Tayvan’a yüksek profilli bir ziyaret gerçekleştirmiş ve bu ziyaret sırasında adanın “özgürlük ve demokrasisine” destek sözü vermişti. Bu ziyaret Pekin tarafından kınanmıştı.

İki ülke yakın zamanda ise Pekin tarafından işletildiği iddia edilen İngiltere’deki “gizli polis karakolları” ve İngiliz güvenlik şefi Tom Tugendhat’ın geçen ay Londra’da Tayvanlı bir yetkili ile görüşmesi nedeniyle de karşı karşıya geldi.

Pekin ile doğrudan temas vurgusu

 Cleverly Çin gezisine çıkmadan önce İngiltere Dışişleri Bakanlığı, dışişleri bakanının iklim değişikliği gibi küresel sorunlarla mücadelede Çin ile işbirliği yapmaya çalışacağını, aynı zamanda İngiliz ulusal çıkarlarını destekleyeceğini ve Pekin’i Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini sona erdirmeye yardımcı olmak, Güney Çin Denizi’ndeki gerilimi yatıştırmak ve “kötü niyetli siber faaliyetlerini durdurmak” da dahil olmak üzere uluslararası taahhütlerini ve yükümlülüklerini yerine getirmeye çağıracağını açıklamıştı.

Bakanlık, Cleverly’nin gezisinin amacının ülkenin Çin’e karşı “çok yönlü bir yaklaşım” benimseme planlarıyla uyumlu olduğunu söyledi: “Pekin bir tehdit oluşturduğunda ulusal çıkarları koruyarak ve uluslararası hukuku desteklemek için müttefiklerle birlikte çalışarak, aynı zamanda ilişkileri istikrara kavuşturmak için Pekin ile doğrudan temas kurarak ilerlemek.”

Cleverly’nin Çin gezisi, Avrupa’da Çin ile ilişkilerin riskten arındırılmasına yönelik daha geniş çaplı tartışmaların ortasında gerçekleşti. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın Çin’e giden yatırımları sınırlama konusunda ABD’yi takip etmeyi düşündüğü söyleniyor.

Çin, 2022 yılında 100 milyar ABD dolarını aşan toplam hacmiyle İngiltere’nin en büyük ticaret ortakları arasında yer alıyor. Çin ticaret bakanlığına göre İngiltere’den gelen doğrudan yatırımlar bu yılın ocak ve temmuz ayları arasında Fransa’nın ardından en yüksek ikinci büyümeyi kaydetti.

Büyük Avrupa ülkelerinden mevkidaşlarının çoğunun aksine Sunak, kasım ayında Bali’de düzenlenen G20 zirvesi sırasında planlanan bir görüşmenin son anda iptal edilmesi sonrası Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile henüz görüşmedi.

AVRUPA

Starmer ve Macron’dan Trump öncesi Ukrayna’ya ‘tam destek’ mesajı

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD’de ikinci bir Trump yönetiminin gelişi gündemdeyken Paris’te bir araya gelerek Ukrayna’ya “sarsılmaz destek” sözü verdi.

Financial Times (FT) gazetesinin aktardığına göre Elysée Sarayı’ndan yapılan açıklamada, iki liderin Ukrayna’daki savaşı durdurmak için Ukrayna’ya tereddütsüz destek verme taahhütlerini teyit ettikleri belirtildi.

Ayrıca, Macron’un Avrupa’nın güvenlik ve savunma konularında özel çıkar ve sorumluluklarını vurguladığı kaydedildi.

Downing Street’ten yapılan açıklamada ise, görüşmede Ukrayna’nın savunmasının gündemin en üst sıralarında yer aldığı ifade edildi.

Açıklamada, “Liderler, Ukrayna’nın kışa en güçlü konumda girmesi için yapılması gerekenleri ele aldılar,” denildi.

Starmer, pazartesi günü Paris’teki buluşmada, 80 yıldır Fransa’daki Ateşkes Günü anma törenlerine katılan ilk Birleşik Krallık Başbakanı oldu.

Toplantı, iki Avrupalı liderin, Washington’da Kiev’e yönelik Batı desteğini zayıflatabilecek olası bir yönetim değişikliğine karşı Ukrayna konusunda birleşik bir cephe oluşturma girişimi olarak değerlendiriliyor.

Yılın başında, Macron’un çatışma konusundaki tutumu daha sert bir hal almış, kara birlikleri göndermeyi reddederek NATO müttefikleri arasında bir tabu yıkmıştı.

Donald Trump ve danışmanları, seçim kampanyası sürecinde sık sık savaşı sona erdirme arzularını dile getirseler de bunun nasıl yapılacağına dair net bir plan açıklamadılar.

Avrupalı liderler, Trump’ın izolasyonist eğilimleri ve savunma harcamalarına dönük eleştirilerinin, ABD’nin Ukrayna’ya olan desteğini azaltmasından endişeli.

Trump, NATO üyelerine savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde üçüne çıkarmaları çağrısında bulundu ki bu, Avrupa ülkeleri için büyük bir artış anlamına geliyor.

İngiltere şu anda gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2,3’ünü savunmaya harcarken, Fransa bu yıl savunmaya yaklaşık yüzde 2 bütçe ayırarak NATO’nun belirlediği hedefi karşılamayı amaçladığını açıkladı.

Trump, “Her NATO ülkesinin en az yüzde 3 harcama yapması gerektiği konusunda ısrar edeceğim. Yüzde 3’e çıkmak zorundasınız; yüzde 2, yüzyılın hırsızlığıdır, özellikle de biz bunun bedelini ödüyorken,” şeklinde açıklama yapmıştı.

Öte yandan, Trump’ın oğlu Donald Trump Jr., hafta sonunda sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in ABD’nin askeri desteğini kaybetmesine yalnızca haftalar kaldığını iddia etti.

Macron ve Starmer, görüşmede ayrıca Gazze ve Lübnan’daki gelişmelerden duydukları derin endişeyi paylaştılar ve insan kaçakçılığı çetelerine karşı mücadelede kararlı olduklarını vurguladılar.

Görüşmeler öncesinde, Fransız ve İngiliz liderlerin, Trump’ın ABD’ye ithal ürünlere gümrük vergisi uygulama niyetine karşı serbest ticaret konusunu gündeme getirebileceğine dair haberler yer aldı.

Ancak, Londra ve Paris’ten yapılan açıklamalarda ticaret konusuna değinilmemesi, liderlerin ABD’nin seçilmiş başkanını kamuoyu önünde eleştirmekte ihtiyatlı oldukları şeklinde yorumlandı.

AB, Trump’ın seçimleri kazanması durumunda Ukrayna için acil durum planları geliştiriyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimi 2025 mayıs ayında yapılabilir

Yayınlanma

The Economist‘e bilgi veren kaynaklara göre Ukrayna hükümeti, 25 Mayıs 2025’te yapılması beklenen devlet başkanlığı seçimleri için hazırlıklara başladı.

Seçim hazırlıkları şimdiden başladı; bölgesel seçim merkezleri aktif olarak çalışıyor ve aday listeleri oluşturuluyor.

Mevcut devlet başkanının rakiplerinden biri olan Vladimir Zelenskiy’in danışmanı, ülkenin seçimlere ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

Ancak, devlet başkanlığı makamından gelecek sert bir tepki endişesi nedeniyle bu konuda kamuya açık bir açıklama yapmaktan çekiniyorlar.

The Economist’in eriştiği anketler, Zelenskiy’in seçimi kaybedebileceğini öngörüyor. Rusya’nın askeri müdahalesinin başlamasından üç yıl sonra halk, artık mevcut devlet başkanını bir “savaş kahramanı” olarak görmüyor.

Geçen yıl Zelenskiy ile yaşadığı anlaşmazlığın ardından İngiltere Büyükelçisi olarak atanan eski Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujniy, seçimin en güçlü adaylarından biri olarak öne çıkıyor.

Kaynaklar, Zalujniy’in siyasi hedeflerinin henüz net olmadığını, ancak pek çok kişinin onu devlet başkanlığına aday olmaya çağırdığını belirtiyor.

Zalujniy dışında diğer muhalif adaylara kıyasla, Zelenskiy’e oy vermeye hazır olanların sayısının daha fazla olduğu bildiriliyor. Zelenskiy’in eski bir meslektaşı ise mevcut devlet başkanının en doğru adımının istifa etmek ve tek dönemlik görev vaadini yerine getirmek olduğunu düşünüyor.

Kaynak, “Zelenskiy’in itibarını koruması için tek bir yol var: Seçimlere katılmamak ve tarihe ülkesini savaşta birleştiren lider olarak geçmek,” ifadelerini kullandı.

Eylül sonunda The Economist, Zelenskiy’in iktidarını güçlendirmek amacıyla 2025’te seçim düzenlemeyi düşündüğünü bildirmişti. Bu bilgiye göre, şu anda Zelenskiy’in potansiyel rakipleri hakkında çok fazla spekülasyon var.

Amerikan Ulusal Demorkasi Enstitüsü’ne göre, Ukraynalıların mevcut devlet başkanına güveni Mayıs 2023’te yüzde 80 iken, bu oran 2024’te yüzde 45’e düştü.

Hükümete duyulan güven ise daha da düşük seviyelere inmiş durumda. Üç kez aday olan eski Ukrayna Başbakanı Yulya Timoşenko, The Economist‘e verdiği demeçte, “Siyasi süreç kesinlikle başladı,” değerlendirmesini yaptı.

Zelenskiy’in beş yıllık görev süresi 20 Mayıs 2024’te sona erdi. Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimlerinin mart ayında yapılması gerekiyordu ancak sıkıyönetim nedeniyle seçimler ertelendi.

Zelenskiy, daha önce ülkedeki seçimlerin “zamanının gelmediğini” ve bu seçimlerin yalnızca Rusya’ya fayda sağlayacağını iddia etmişti. Ayrıca, savaş sona ererse ikinci bir dönem için aday olmayacağını da dile getirmişti.

Ukrayna, Trump’ın dönüşüyle barış müzakerelerine hazırlanıyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Mahkeme, Meloni’nin göçmenleri Arnavutluk’a gönderme planlarını bir kez daha engelledi

Yayınlanma

Pazartesi günü Roma’daki bir mahkeme, Başbakan Giorgia Meloni’nin kısa süre önce uygulamaya başladığı İtalya-Arnavutluk göçmen transferi planını, ekim ayı ortasında askıya aldığı 12 transfere ek olarak yedi sığınmacının transferini askıya alarak bir kez daha bozmaya karar verdi.

Aslen Mısır ve Bangladeşli olan sığınmacılar cuma günü İtalya’dan Arnavutluk’taki merkeze yerleştirilmişti. Mahkemenin kararı sığınmacıların İtalya’ya geri taşınması anlamına geliyor.

Aynı yargıçlar daha önce de Avrupa Adalet Divanının 4 Ekim tarihli kararına dayanarak başvuru sahiplerinin menşe ülkelerini güvensiz bularak gözaltı işlemlerini durdurmuş, fakat bu kez işlemleri askıya alarak hükümetin revize edilmiş “güvenli ülke” kararnamesini aynı mahkemeye geri göndermişti.

Mahkemenin hükümet ile yargı arasındaki gerilimi daha da tırmandırması muhtemel kararını açıklayan bir bildiride, “Bir ülkenin ‘güvenli’ olarak tanımlanmasına ilişkin kriterler AB hukuku tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle, ulusal yasama ayrıcalıklarına bakılmaksızın, hakimler her zaman … İtalyan Anayasasının da öngördüğü gibi, uyumsuz olduğunda ulusal hukuka göre öncelikli olan AB hukukunun doğru uygulandığını doğrulamalıdır,” deniyor.

Roma mahkemesi bu kararla, hükümetin daha fazla yasal aksaklıktan kaçınmak için birinci ve ikinci göçmen transferleri arasında alelacele revize ettiği “güvenli ülkeler” kararnamesinin, bir ülkenin “güvenli” olarak kabul edilebilmesi için topraklarının tamamında güvenliğin garanti altına alınmasını gerektiren AB yasalarını geçersiz kılamayacağını teyit etmiş oldu.

Geçtiğimiz günlerde Bologna, Palermo ve Roma’daki mahkemeler konuyla ilgili soruları AB mahkemesine iletmişlerdi.

Pazartesi günkü karar aynı zamanda Arnavutluk’un dış kaynak kullanımı projesinde bir başka gecikmeye işaret ediyor ki muhalefet liderleri merkezlerin bir aydan fazla bir süredir boş bırakılmasının devlete milyonlarca dolara mal olduğunu söylüyor.

Ulusal ihale kurumuna göre, Arnavutluk’taki iki kabul merkezi beş yıl içinde 653 milyon avroya mal olacak.

Mahkemenin kararını eleştiren Başbakan Yardımcısı ve Lega lideri Matteo Salvini, “Hükümeti değil ama İtalyanları ve onların güvenliğini hedef alan siyasi amaçlı bir karar daha,” dedi.

Muhalefetteki Demokrat Parti Senatörü Filippo Sensi ise sosyal medya hesabından açıklama yaparak, “Ve şimdi de yedi kişi. Beceriksizlik, israf ve beyhudelik gerçekten inanılmaz,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English