Bizi Takip Edin

RUSYA

Patruşev’in Kommersant röportajı: Montrö ihlaline göz yummayacağız

Yayınlanma

 “Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin Montrö konvansiyonunu ihlal ederek daimi donanma bulundurmasına müsamaha göstermeyeceğiz”

16 yıl boyunca Rusya Güvenlik Konseyi sekreterliği görevinde bulunan Nikolay Patruşev altı ay önce başkan yardımcılığına, kısa bir  süre sonra da Rusya deniz kolezyumu başkanlığına atandı. Doğrusu, Patruşev’in Güvenlik Konseyi’ndeki yerini eski Savunma Bakanı Şoygu’nun alması değil ama Patruşev’in genel sekreterlikten ayrılması (ama başkan yardımcısı sıfatıyla Konsey’de bulunmaya devam ediyordu) bana şaşırtıcı gelmişti, zira Patruşev, genellikle andığım gibi, “Bay Siloviki”dir — eğer bütün bir Rusya güvenlik bürokrasisini tek bir insan suretinde resmetmek gerekseydi Patruşev gibi çizilirdi. Bununla birlikte iki şey, Patruşev’in rolünün hiç de sınırlanmadığını ortaya koydu: birincisi, 2018’den beri federal hükümette tarım bakanlığı yapan oğlu Dmitriy’in başbakan yardımcılığına terfi etmesiydi; ikincisi ise, Patruşev’in deniz kolezyumunun başkanlığına atanmasıyla birlikte Rusya’nın dünya denizleri siyasetinin daha belirgin hale gelme eğilimi kazanması. Bu sonuncusunu bir çeşit donanma bakanlığı olarak tanımlamak da mümkün; ama görev tanımına bakılırsa başlıca görevi deniz kuvvetleri olmakla birlikte bundan ibaret değil.

Mülakatta bizi kuşkusuz en çok, Montrö ve Karadeniz’le ilgili tek bir cümle ilgilendiriyor. Patruşev ağustos ayından beri neredeyse aynı ifadelerle bu yaklaşımın altını sürekli çiziyor. Dolayısıyla, dikkate alınmasında fayda var.

Aşağıdaki mülakat dün (11 Kasım) Kommersant’ta yayınlandı. Çeviri, daha ziyade ayrıntı saydığım, gemi inşa sektörüyle ilgili son soru ve cevabı dışında eksiksizdir.

—————

“Deniz” meselesine girmeden önce ABD’de yapılan başkanlık seçimleriyle ilgili değerlendirmenizi sormama izin verin. Rusya açısından ABD’de yapılacak iktidar devri olumlu değişiklikler taşıyor mu?

Donald Trump seçimlerde başarılı olmak için belli güçlere dayandı ve bunlar karşısında da taahhütleri var. Sorumlu bir insan olarak bunları yerine getirmekle yükümlü.

Seçim döneminde seçmenleri kendi tarafına çekmek için pek çok beyanat verdi; bunlar da neticede mevcut ABD başkanının idaresinin yürüttüğü yıkıcı dış ve iç siyasete karşı oy kullandılar. Ama seçim kampanyası tamamlandı ve Ocak 2025’te seçilmiş başkanın somut tedbirler alma zamanı gelecek. ABD’de seçim öncesi vaatlerin sonraki eylemlerle genellikle çeliştiği de bilinir.

Bu bağlamda ABD’de bazı uzmanlar, eylemleri Amerikan elitinin, öncelikle de derin devlet denenlerin planlarıyla çelişmesin diye Trump üzerine güçlü bir etki ve baskı uygulanabileceğini ileri sürüyor. Birinci döneminde olduğu gibi. Trump’ın seçilmesi belli ki iktidar ve iş organlarının bazı temsilcilerini açıkça rahatsız ediyor; çokları da Trump’ın güvenliğinden yana endişeli.

Güncel bir meseleye temas ettiniz. Seçim kampanyası sırasında hayatına kastedilmesiyle ilgili iki olayı biliyoruz. Aslında ABD tarihi boyunca başkanların ve başkan adaylarının hayatına mütemadiyen kastedilmiştir — 20’den çok. Görevdeyken katiller tarafından dört ABD başkanı öldürüldü. Bu nedenle ABD gizli servisinin bu tür olaylara geçit vermemesi son derece önemli.

Denizlere gelelim. Batılı uzmanlar ve medya son zamanlarda giderek daha sıklıkla Ukrayna silahlı kuvvetlerinin batı silahlarının da yardımıyla Karadeniz donanmasını neredeyse mağlup ettiğini ileri sürüyorlar. Bu gerçekle örtüşüyor mu?

Ben daha yeni Karadeniz filosunu ziyaret ettim, donanma kıta ve kuvvetlerinin muharebe görevlerinin gidişatını inceledim ve savaş kabiliyetinden, denizden gelecek zorluk ve tehditlere karşı koymaya hazır olduğundan emin oldum.

Karadeniz’de donanmamızın bozgunu filan yok. Üstelik, Kiev’in bu bölgedeki saldırgan eylemlerinin NATO uzmanları tarafından koordine ediliyor olmasına rağmen bu böyle.

Batılılar, Rusya’nın Karadeniz’de dimdik durduğunu ve bu bölgedeki mevzilerimizin zayıf düşmesine izin vermeyeceğimizi akıllarına sokmalılar. Dahası, Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin Montrö konvansiyonunu ihlal ederek daimi donanma bulundurmasına da müsamaha göstermeyeceğiz.

Rusya dünyanın önde gelen donanma güçlerinden biri olma statüsünü sıkıca koruyor; donanmamız başta nükleer caydırıcılık olmak üzere verilen bütün görevlerini kendinden emin bir şekilde yerine getiriyor. Daha yakınlarda nükleer denizaltı kruvazörlerimiz “İmparator Aleksandr III” ile “Krasnoyarsk” Kuzey donanması harekat bölgesinden Pasifik donanması üs bölgelerine buzdağlarının altından ulaşma görevini tamamladılar; geçtikleri mesafe 4 bin deniz milini aştı. Bu tür operasyonlar, ülkemizin nükleer doktrininin revize edilmesi bağlamında da özel bir önem taşıyor. Hasımlarımız, Rusya’nın deniz nükleer kalkanının daima ülkemizi korumak için tetikte olduğunu bilmeli. Donanmamızın diğer bileşenleri, kuvvetleri ve araçları da gelişiyor.

Baltıklardaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO üyesi ülkelerin kimi resmi temsilcileri Baltık denizinin artık esas itibariyle bir NATO denizi olduğunu söylüyorlar. Geçenlerde Almanya’nın Rostock şehrinde NATO’un çokuluslu deniz taktik karargâhı da açıldı…

Amerikalılar ve Avrupalı müttefikleri Baltık denizini militarize etme yolunu tuttular. Gerçi bu batı için geleneksel bir siyaset. İngilizler ve Fransızlar daha Kırım savaşı  sırasında Kronştadt’ı ele geçirmeyi amaçlıyordu; Almanlar ise her iki dünya savaşında da Rusya’nın Baltık kıyısında tutunmaya çalışıyordu. Ama Baltıklı denizcilerimiz saldırganın hesaplarını daima bozguna uğrattı.

Mevcut durumda Baltık’ta güvenliğin temini son derece önemli askeri-siyasi bir görevdir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesinden beri, Kuzey Akım’ın havaya uçurulduğu da hesaba katılarak, Rusya toprak bütünlüğünü ve iktisadi egemenliğini koruyacak ek tedbirler alıyor.

Hatırladığım kadarıyla siz, boru hattının havaya uçurulmasında “Ukrayna izi” konusunda şüphelerini ifade eden ilk kişilerden birisiniz. Bu hikayeyle ilgili batılı resmi görevlilerden ve medyadan birbiriyle çelişen pek çok haber yayılıyor. Bunun arkasında Ukrayna’nın olmadığına dair görüşünüzü değiştirmediniz mi?

Kuzey Akım’a yönelik terör eylemi meselesinde gerçekten de ilginç ayrıntılar su yüzüne çıkıyor. Danimarkalı denizcilik yetkilileri bile olayın arifesinde Amerikan gemilerinin patlama bölgesinde olduğunu gizlemiyor. Kaldı ki, yabancı ülkelerin deniz kuvvetlerinin kabiliyetleriyle ilgilenen herkes, Ukrayna donanmasının derin denizlerde bir terör saldırısı gerçekleştirmek için ne ekipman ne de eğitimli uzmana sahip olduğunu bilir. Bu çapta bir sabotajı ancak NATO ülkelerinin özel kuvvetleri gerçekleştirebilir.

Bu nedenle şansölye Scholz’un sabotajdan bir takım Ukraynalıları suçlayıp güya bağımsız bir soruşturma çağrıları kulağa saçma geliyor.

ABD Almanya’yı kalkınması için çok gerekli olan Rusya enerji kaynaklarından bilinçli şekilde yoksun bırakıyor; Almanya’nın bugünkü yönetimi de aslında Alman ekonomisini yerle bir edenlerle birlikte hareket ediyor.

Aldığımız istihbarata göre Amerikalılar ve İngilizler Kuzey Akım sabotajına kendi iktisadi menfaatlerini ileri sürmenin pek çok yönteminden biri gözüyle bakıyor. Başka altyapı tesisleri, mesela bütün dünyada bağlantı sağlayan denizaltı fiber-optik kabloları da bunların saldırılarına maruz kalabilir.

Peki size göre bütün bunların arkasındaki plan nedir?

Tek bir kelimeyle ifade etmek mümkün: kaos. Batının hegemonyası sarsılmaya başladığından beri Washington enerji pazarını, deniz taşımacılığını istikrarsızlaştırmak yolu da dahil, kaotize etmeye karar verdi. Ayrıca Amerikalıların göz yummasıyla Yakındoğuda ve stratejik önem taşıyan diğer bölgelerde durum gene gerginleşiyor. Amerikan donanmasının İran körfezindeki varlığı ve bunların güya deniz seyrüseferinin güvenliğini sağlamaya yönelik eylemleri, Husilere yapılan saldırılar da dahil, bölgedeki gerilimi tırmandırma planlarını gizleyen perdeden başka bir şey değil. Ayrıca, enerji kaynaklarının tedarikine büyük ihtiyaç duyan Çin ve Hindistan’ı iteklemek için de. Aynı zamanda, enerji pazarının yeniden paylaşılmasının şartlarını yaratmak için.

Yalnız Amerikalılar tarihi unutuyor. 1980’lerde İran körfezinde tanker savaşı yaşanmıştı. O zaman küresel sigorta sektörü neredeyse çökmüş, dünya ölçeğinde bir enerji krizi başlamıştı. Reagan yönetimi bunu önlemek için muazzam kaynaklar harcamak zorunda kalmıştı.

Devasa devlet borçlarını sırtlanmış olan  bugünkü Amerika’nın bu yeni krizle başa çıkıp çıkamayacağını söylemek güç.

Vaktiyle İngiltere de denizlerin hakimiydi, ama zamanla taşıyamayacağı bir yükü sırtlandığı ortaya çıktı. Kuvvetini abartmıştı ve neticede iflas etti, denizlerdeki kudretini kaybetti, bu da birçok açıdan Britanya imparatorluğunun çökmesine katkıda bulundu. Bi zamanların kudretli Britanya donanmasının bugün nasıl göründüğüne bakın. İngiliz donanmasındaki gemilerde üçte biri bulan personel eksiği var. Donanmada görev yapmanın itibarı yok. Denizlerdeki kudretin gerilemesi bugün ABD’de gözleniyor. Kağıt üzerinde muazzam bir donanmaları var, gerçekteyse denizcilerin muharebe ruhu zayıf, kronik bir personel yetersizliği var, tersane işletmelerinde tamir kabiliyetinde ve işçi sayısında yetersizlik var.

Bütün bunlar problematik olsaydı eğer batılı medya herhalde yazardı, ama bu pek de gözlenmiyor.

Batı dünyasında kendi gözündeki çöpü görmeyip başkasının gözündeki merteği görmek adettendir. Öte yandan, ABD donanması denizcilik enstitüsü, Amerikan LCS tipi Amerikan kıyı muharebe gemileri programının tasarımındaki başarısızlık yüzünden iflas ettiğini itiraf ettiği için Beyaz Saray tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Yani Amerikalı uzmanların bile ABD’de üretilen ürünlerin kalitesinden şüphe etmelerine izin verilmez.

Sizi bu düşünceye götüren nedir?

Örneğin, üretilen havacılık araçlarında teknolojik problemler olduğunu açıklayan Boeing korporasyonu çalışanlarının esrarengiz bir şeklide ölümü, yaygın bilinen örneklerden.

Peki Rusya, denizlerdeki hasımlarına nasıl karşı koyabilir?

Dünya denizlerindeki rolümüzü artırmalı, bu bağlamda dost ülkelerle karşılıklı ilişki içinde kendi imkanlarımızı genişletmeliyiz.

BRICS ülkelerinin denizcilik alanında muazzam bir potansiyeli var. Denize çıkışı olmayan biricik BRICS ülkesi Etiyopya bile deniz ticaretine şüphe götürmez bir ilgi duyuyor.

Esasen, BRICS devletlerinin coğrafi konumu da bize, dünya denizlerinde birlikte çalışma olmaksızın edemeyeceğimizi gösteriyor. Burada mevzubahis olan istikrarın ve deniz iletişiminde güvenliğin korunması, gemi inşası, liman altyapısının geliştirilmesi alanında, deniz personelinin hazırlanmasında, yeni teknolojilerin uygulanmasında ortak çabaların yoğunlaştırılması.

Başkan Putin Kazan’daki BRICS etkinliğinde Kuzey Deniz Yolu’na, buzkıranların inşa ve kullanılmasına özel bir önem verdi. Kuzey Deniz Yolu’nun geliştirilmesi konusunu siz de geçtiğimiz günlerde Murmansk’taki toplantıda görüştünüz. Arktik’te sivil seyrüseferin geliştirilmesi hangi istikametlerde planlanıyor?

Kuzey Deniz Yolu çok büyük bir gelecek vaat ediyor. Bu yol yılın her ayında kullanılabilen milli bir deniz taşımacılık rotası haline gelmeli. Büyük Kuzey Deniz Yolu’nu Murmansk’tan Vladivostok’a kadar geliştirmek, mevcut taşımacılık altyapısıyla, iç su yollarıyla, gelişen demiryolu ağlarıyla, yeni derin deniz limanlarının inşasıyla bağlarını kurmak şart. Büyük Kuzey Deniz Yolu projesinin hayata geçmesi için de arktik gemi inşasının geliştirilmesi önem taşıyor.

Geçtiğimiz hafta dördüncü seri genel nükleer buzkıran Çukotka denize indirildi. Mevcut bulunan ve inşası devam eden buzkıran filosunun dünyada bir benzeri daha yok.

Rusya, atom yakıtı kullanan gemilerin inşasında dünyada lider durumunda ve dünyada nükleer buzkıran filosuna sahip olan tek ülke.

Mevcut güçlüklere rağmen buzkıran filomuzun imkanlarını genişletmek, bunu Rusya’da geliştirilen ve üretilen sistemleri kullanarak, yerli ekipman ve yedek parçaları kullanarak yapmak şart.

RUSYA

Rus milyarderler Trump dönemine hazırlanıyor

Yayınlanma

Rus iş dünyasının önde gelen isimleri, hükümetin Rusya ekonomisi için öngördüğü iyimser büyüme tahminlerini gerçekçi bulmadıklarını ve Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak Rusya’ya uygulanan yaptırımları kaldırmasını beklemediklerini öne sürdü.

Bloomberg, büyük ölçekli Rus şirketlerini yöneten milyarderler ve iş insanları ile yapılan görüşmeler sonucunda bu yönde bir habere yer verdi.

Hükümetin planına göre, Rusya ekonomisi bu yıl yüzde 3,9 oranında büyüyecek (2023’teki yüzde 3,6 büyüme sonrasında). Büyüme oranı 2025’te hafif bir düşüşle yüzde 2,5’e gerileyecek, ardından tekrar artacak: 2026’da yüzde 2,6, 2027’de yüzde 2,8, 2028-2030 yılları arasında ise yıllık ortalama yüzde 3 seviyesinde olacak.

Ancak Bloomberg‘in haberine göre, Rusya’nın en zengin sermayedarları bu büyüme rakamlarının ulaşılabilir olduğuna inanmıyor.

Milyarderler, ülke ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini ve Batılı şirketlerin ülkeden ayrılmasının özellikle makine ve teknoloji sektörlerinde üretim tabanını zayıflattığını düşünüyor.

İthal ikame süreçleri yavaş ilerlerken, yüz binlerce kişinin askere alınması iş gücü açığını artırarak durumu daha da kötüleştirdi.

Habere göre, Trump’ın 24 saat içinde bir “anlaşma” sözü vermesine rağmen milyarderlerin çoğu savaşın yakın zamanda sona ereceğinden şüpheli.

Ayrıca, Rusya’nın yaptırımların kalkacağına dair beklenti taşımadığı ve dünya çapında en fazla yaptırım uygulanan ülke olarak İran ve Kuzey Kore’yi geçtiği belirtildi.

Stockholm School of Economics uzmanları, kısa vadede Rusya ekonomisinin “mutlak bir çöküş” riski altında olmadığını, ancak “orta ve uzun vadede görünümün karamsar” olduğunu iddia etti.

Uluslararası Para Fonu ise önümüzdeki yılın başında Rusya’nın GSYİH büyüme oranının üç kat yavaşlayarak yüzde 1,3’e düşeceğini ve on yılın sonunda yıllık yüzde 1 seviyesine kadar gerileyeceğini öngörüyor.

Rusya Merkez Bankası’nın tahminlerine göre ise ekonomi 2025’te sadece yüzde 0,5 ila 1 oranında büyüme gösterecek ve özel tüketim ile yatırım artışı sıfırlanabilir.

Yaptırımlar nedeniyle petrol dışındaki diğer önemli kaynak bazlı sektörler zorlanmaya başladı. Gazprom çeyrek yüzyıldan bu yana ilk kez zarar ederken, kömür şirketleri ihracatta ciddi bir düşüş yaşadı.

İş dünyasının yeni karşılaştığı bir başka sorun ise Merkez Bankası’nın faiz oranlarını ekonominin 20 yıldan uzun süredir görmediği bir seviyeye çıkarması oldu.

Milyarderler Oleg Deripaska ve Aleksey Mordaşov, Merkez Bankası’nı bu konuda kamuya açık bir şekilde eleştirirken, diğer sermayedarlar Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina’nın, büyük savunma harcamaları karşısında enflasyonu dizginlemek için yeterli araçlara sahip olmadığını ifade etti.

Bloomberg’e konuşan milyarderlerden biri, hükümetin savaşı “özel bir askeri harekât” olarak değil, savaş olarak kabul etmesi durumunda, yüksek enflasyonu halka anlatmanın daha kolay olabileceğini savundu.

Rusya’nın neoliberal elitleri savaştan etkilendi mi?

Okumaya Devam Et

RUSYA

Arktik LNG-2’de üretim yaptırımlar nedeniyle fiilen durdu

Yayınlanma

ABD yaptırımları nedeniyle Rusya’nın Arktik LNG-2 projesinde doğalgaz üretimi ve sıvılaştırma neredeyse tamamen durduruldu ve Novatek’in projeye yönelik 2024 ihracat hedefleri sekteye uğradı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, enerji devi Novatek’e ve bazı diğer şirketlere, faaliyetleri hakkında bilgi açıklamama yetkisi tanıdı.

Bu yetki özellikle Novatek’in yürüttüğü Arktik LNG-2 projesini kapsıyor. Projede doğalgaz sıvılaştırma tamamen durdurulmuş durumda ve gaz üretimi de neredeyse sıfırlandı.

Sektörden bir yetkilinin Bloomberg‘e verdiği bilgiye göre, kasım ayının ilk 10 gününde Arktik LNG-2 sahalarında günlük ortalama 0,4 milyon metreküp gaz üretildi. Bu, ekim ayına kıyasla yüzde 90’dan fazla bir düşüş anlamına geliyor.

Bu seviye, Arktik LNG-2’nin ilk aşaması için kaydedilen en düşük üretim miktarı.

Bloomberg‘e konuşan bir kaynağa göre, 2023’ün dördüncü çeyreğinde ilk üretim hattının deneme işletmeleri sırasında proje günlük 2 milyon ila 14 milyon metreküp arasında gaz üretimi gerçekleştiriyordu. Fakat, ABD’nin devreye soktuğu ilk yaptırımlar, Novatek’in 2024 başında LNG ihracatına başlama planlarını baltaladı.

Novatek, projedeki üç üretim hattından ikisini inşa etmiş olmasına rağmen, Arktik LNG-2’den henüz hiçbir alıcıya gaz teslim edilmedi. Ağustos ayından bu yana sekiz LNG sevkiyatı yapılmış olsa da bu sevkiyatlar satılamadı; tankerler, taşıdıkları gazı ya yüzer depolama tesislerine geri yükledi ya da denizde bekletmek zorunda kaldı.

ABD’nin projeyle bağlantılı tankerleri hızla yaptırım kapsamına alması ve Novatek’in yüzde 40 fiyat indirimi teklif etmesine rağmen, hiçbir ülke bu gazı kabul etme yönünde adım atmıyor.

Yaptırımların etkileri, Arktik LNG-2 projesindeki gemilerin bayrağını taşıyan ülkelerin denizcilik yetkililerince de izleniyor. Geçtiğimiz günlerde Panama, Rusya’nın gölge LNG filosuyla bağlantılı olduğu iddia edilen Singapurlu dört tankerin kaydını iptal edeceğini açıkladı.

Bloomberg’in aktardığına göre, Arktik LNG-2 tesisleri ekim ayında ticari gaz sıvılaştırma işlemlerini durdurdu; sadece tesisin teknik durumunu korumak için gerekli operasyonlar sürdürülüyor. Şimdi ise üretim de fiilen durmuş durumda.

Doğalgaz üretimi en azından önümüzdeki yaz aylarına kadar ertelenmiş görünüyor. Bu sonbaharda faaliyete geçirilmesi planlanan ikinci hattın çalışmayacağı, üçüncü hattın ise 2026’dan 2028’e kadar ertelendiği belirtiliyor.

Arktik LNG-2’nin yıllık 19,8 milyon ton LNG üretme kapasitesine ulaşması bekleniyordu; ilk hat ise 6,6 milyon tonluk üretim kapasitesi sunuyordu.

Projenin tam kapasiteyle devreye alınması, Moskova’nın Rusya’nın yıllık LNG üretimini 2030’a kadar üç kattan fazla arttırarak 100 milyon tona çıkarma hedefinin önemli bir parçasıydı. Bu hedefin beşte biri kadar bir katkının Arktik LNG-2’den sağlanması öngörülüyordu.

Pazartesi günü Putin, Novatek ve Surgutneftegaz gibi şirketlere, mali göstergeler dahil, açıklanan bilgilerin kapsamını kendilerinin belirleyebilmesi için yetki veren bir kararname imzaladı. Bu kararname, Yamal LNG, Arktik LNG-2 ve Nijniy Novgorod’daki Lazurit Merkezi Tasarım Bürosu için de geçerli olacak.

Rusya makamları, yaklaşık 50 şirketin operasyonel bilgilerini açıklamama yetkisini, ABD ve diğer ülkelerin “uluslararası hukuka aykırı dostane olmayan eylemlerine” karşı alınan bir tedbir olarak tanımladı.

Yaptırım altındaki Arktik LNG-2’nin akıbeti

Okumaya Devam Et

RUSYA

Lavrentyev: Rusya, Hizbullah konusunda İsrail’e garanti vermeyecek

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, İsrail’in Hizbullah’a yönelik silah kaçakçılığını engelleme talebine cevap vererek, bu konuda garanti vermelerinin mümkün olmadığını açıkladı. Lavrentyev, sınırda yeni kontrol noktaları kurulmasının Rusya ordusunun yetkisi dışında olduğunu vurguladı.

Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, RIA Novosti haber ajansına verdiği mülakatta Moskova’nın, Suriye’den Lübnan’a yapılan “silah kaçakçılığını” önleme konusunda İsrail’e garanti veremeyeceğini bildirdi.

Daha önce İsrail basınında, İsrail’in Rusya’yı Orta Doğu’da çözüm sürecinde arabulucular arasında görmek istediği belirtilmişti.

Lavrentyev, İsrail’in “Şii grupların Suriye üzerinden Lübnan’a askeri malzeme geçişini engellemek için Rusya’dan garanti alma” talebi sunduğunu doğruladı. Ancak bu talebin karşılanmasının mümkün olmayacağını ifade etti.

Yetkili, “Bunun için sınırda yeni kontrol noktaları kurulması gerekiyor ki bu görev, Suriye’deki Rus ordusunun yetki alanı dahilinde değil,” ifadelerini kullandı.

Lavrentyev, İsrail’in bu düzenlemeye dair Rusya’dan garanti beklentisine dair, “Öncelikle, böyle bir garanti veremeyiz,” ifadesini kullandı.

İsrail’in, bölgesel çözüm süreci konusunda Moskova ile temas halinde olduğu daha önce de biliniyordu. Bu kapsamda, Başbakan Benyamin Netanyahu’nun en güvendiği isimlerden biri olarak kabul edilen Stratejik Planlama Bakanı Ron Dermer’in Moskova’ya gizli bir ziyaret gerçekleştireceği bile bildirilmişti.

Öte yandan Yedioth Ahronoth gazetesi yazarı Itamar Eichner, dün kaleme aldığı makalede, “İsrail, Rusya’nın Hizbullah, Suriye ve İran üzerinde etkisi olduğunu biliyor. Bu nedenle Tel Aviv, Lübnan’daki terör örgütünün savaştan sonra toparlanmasına engel olmak için Moskova’dan silah kaçakçılığını önleme konusunda garanti almak istiyor,” değerlendirmesini yaptı.

Lavrentyev, İsrail’in Suriye-Lübnan sınırını kapatma isteğine dair değerlendirmelerde bulunurken, Suriye’deki Rus hava üssü Hmeymim yakınlarında gerçekleşen bir saldırıya da dikkat çekti.

Bu saldırı, yaklaşık bir ay önce meydana gelmiş ve Rus birliklerini doğrudan etkilememiş olsa da Lavrentyev, bu olay hakkında açıklama yapmayı gerekli buldu.

Yetkili, “İsrail, Hmeymim’in yakınında bir hava saldırısı gerçekleştirdi. Doğrudan hava üssünü hedef almadılar; zira bunun İsrail açısından çok olumsuz sonuçları olurdu, bunu çok iyi biliyorlar. Bazı haberlere göre saldırı, depolara ve binalara yönelikti,” ifadelerini kullandı.

Lavrentyev ayrıca, Rusya Savunma Bakanlığı’nın “İsrail’e bir temsilci gönderdiğini” de belirtti.

Rusya Dışişleri: İran, İsrail’e saldırısını meşru müdafaa hakkı çerçevesinde gerçekleştirdi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English