Bizi Takip Edin

ASYA

Pekin ve Moskova teröre karşı işbirliği için ŞİÖ’yü devreye sokabilir

Yayınlanma

Geçtiğimiz ay biri Moskova’daki, diğeri de birkaç gün sonra beş Çinli işçinin ölümüne yol açan Pakistan’daki terör saldırıları, bir Avrasya güvenlik bloğu olan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) kilit üyeleri Rusya ve Çin’de alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Çin’in temmuz ayından itibaren ŞİÖ’ye başkanlık edecek olmasıyla birlikte analistler Pekin’in bölgede terörle mücadeleye daha fazla odaklanmasını ve üye ülkeler arasında daha fazla güvenlik işbirliğini teşvik etmesini beklediklerini söylediler.

Analistler ayrıca saldırıların, bölgeyi istikrarsızlaştırmayı amaçladığına inandıkları yabancı güçleri bertaraf etmeye çalışan Rusya ve Çin’i daha da yakınlaştıracağı görüşünde.

Avustralya’nın Brisbane kentindeki Griffith Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Ian Hall’un South China Morninh Post’a yaptığı değerlendirmeye göre, terörle mücadele ŞİÖ’nün gündeminde her zaman üst sıralarda yer almış olsa da, son saldırılar muhtemelen “dikkatleri yeniden bu soruna odaklayacaktır”.

Terörle mücadele ana gündem olacak

Çin, Rusya ve Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan tarafından sınır gerginliklerini azaltmak amacıyla 2001 yılında kurulan ŞİÖ, geleneksel olarak “üç kötülük” olan terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadeleye vurgu yapıyor.

Grup Hindistan, Pakistan ve son olarak İran’ı da içine alacak şekilde genişledikçe kapsamı da ekonomik işbirliği gibi konuları içerecek şekilde genişledi.

Moskova’daki Crocus City Hall binasında silahlı kişilerin ateş açarak en az 140 kişinin ölümüne neden olduğu saldırı, Rusya’da son yirmi yılda meydana gelen en ölümcül saldırı oldu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, IŞİD’in Afganistan merkezli bir kolu olan İslam Devleti Horasan’ın (IŞİD-H) üstlendiği saldırının arkasındakileri cezalandırma sözü verdi.

Bir haftadan kısa bir süre sonra Pakistan’ın kuzeybatısında bir intihar bombacısının beş Çinli işçiyi öldürmesi, Güney Asya ülkesinde Çin çıkarlarını hedef aldığı anlaşılan bir dizi terör saldırısının sonuncusu oldu. Bu saldırının sorumluluğunu üstlenen olmadı.

Her biri ŞİÖ üyesi olan Rusya, Pakistan ve İran, sınırları içerisinde IŞİD-H tarafından düzenlenen saldırılara maruz kaldı.

Hopkins-Nanjing Çin ve Amerikan Araştırmaları Merkezi’nde uluslararası siyaset profesörü olarak görev yapan David Arase, “Resmi olarak terörle mücadele ŞİÖ’nün ana teması olacak” dedi.

The Post’a konuşan Arase, “Rusya gibi Orta Asya’nın ötesindeki bir aktör saldırıya uğradıysa, Çin ve Orta Asya’daki çıkarları da hedef alınabilir” dedi ve ekledi: “IŞİD-H Çin’in kâbusu olan terörizm, ayrılıkçılık ve dini aşırılıkçılık gibi ‘üç kötülüğü’ temsil ediyor çünkü radikal teokratik yönetim altında bir İslam devleti istiyor.”

Arase, Rusya ve Pakistan’daki iki saldırının ardından, bloğun ortak eğitim tatbikatları yoluyla terörle mücadele işbirliğini güçlendirmeye ya da IŞİD-H gibi silahlı gruplara karşı istihbarat paylaşımı ve koordinasyonu artırmaya çalışabileceğini söyledi.

Ancak “çatışan çıkarlar ve güvensizlik ortamında” örgüt içinde kimin ne yapacağına karar vermenin zor olabileceğini söyleyen Arase, bazı üye ülkeler arasındaki gerilimin arttığını da sözlerine ekledi.

Örneğin Hindistan ve Çin, çatışan sınır iddiaları ve Pekin’in Kuşak ve Yol altyapı projeleri konusunda hala anlaşmazlık içindeler. Hindistan’ın Pakistan ile ilişkileri de gerginliğini koruyor.

Sydney Üniversitesi’nde doçent olan Thomas Wilkins, terörle mücadelenin ŞİÖ’nün “ana teması” ve gündeminde “göze çarpan” bir konu olacağını kabul etti.

Rusya’daki terör saldırısının, ŞİÖ’nün mücadele etmek için kurulduğu “üç kötülükten” ikisini, terörizm ve dini aşırıcılık kutularını işaretleyerek gerçekleştirdiğini söyledi.

Wilkins, ŞİÖ’nün halihazırda bilgi paylaşımı için bölgesel bir terörle mücadele yapısına sahip olduğunu ve Moskova saldırılarına yanıt olarak kaynakların harekete geçirildiğini söyledi.

Batı’ya karşı Blok içi yakınlaşma artabilir

Analistler, ŞİÖ’den bir yanıt gelmesinin yanı sıra, son terör saldırılarının Batı tarafından desteklendiğine inandıkları eylemlere karşı blok içindeki ülkeleri daha da yakınlaştırabileceğini söyledi.

Geçtiğimiz ay Moskova’da meydana gelen terör saldırısında Rus yetkililer sadece Ukrayna’yı değil Batı’yı da suçlamış, ABD ve İngiliz istihbaratının saldırının düzenlenmesinde Ukrayna’ya yardım ettiğini iddia etmişti.

Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patrushev geçen ay yaptığı açıklamada “Terör saldırısının Kiev rejimi tarafından değil, radikal İslami ideoloji takipçileri, muhtemelen [İslam Devleti’nin] Afganistan kolu üyeleri tarafından gerçekleştirildiğini düşünmemizi sağlamaya çalışıyorlar” dedi ve ekledi: “Batı’nın, Crocus Belediye Binası’na yönelik terör saldırısı bildirilir bildirilmez Ukrayna’nın suça karışmadığı konusunda ısrar etmeye başlaması da bunun bir göstergesidir.”

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de birçok kez ŞİÖ ülkelerini, yabancı güçlerin ayaklanmaları kışkırtarak ülkelerini istikrarsızlaştırmalarını önlemek için birlikte çalışmaya çağırdı.

Geçen yıl yaptığı açıklamada “Dış güçlerin ‘yeni bir Soğuk Savaş’ kışkırtmasına ve bölgede çatışma yaratmasına karşı son derece uyanık olmalı ve herhangi bir ülkenin içişlerine karışmasına ve herhangi bir nedenle ‘renkli devrim’ sahnelemesine kararlılıkla karşı çıkmalıyız” dedi.

Uzmanlara göre, sınır anlaşmazlıklarını çözmek amacıyla kurulan ŞİÖ, Moskova ve Pekin’in öncülüğünde, terörizm tehdidinin var olduğu ve Rusya ve Çin’e sıçrayabileceği Orta Asya’da güvenlik yönetişimi sunan bir kuruma dönüştü.

Bu bağlamda ŞİÖ ayrıca, kurumsal işlevlerinin ötesinde, ABD gibi Batılı güçleri Orta Asya’dan uzak tutma ve ‘Batı hegemonyasına’ karşı ortak bir platform oluşturma amacına da hizmet ediyor.

Thomas Wilkins, “Devam eden genişlemesinden bu yana, Batı Avrasya’nın NATO bloğuna karşı Doğu Avrasya’nın çoğunu kapsayan jeopolitik bir blok oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

ŞİÖ’nün kısmen “renkli devrimleri” önlemek amacıyla kurulduğunu belirten Wilkins, üyelerin bu tür olasılıkları en aza indirmek için yakın bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini sözlerine ekledi.

Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi’ndeki ŞİÖ merkezinin başkanı Li Lifan, 2017 yılında üye devletler tarafından aşırıcılıkla mücadele için imzalanan bir sözleşmenin “üç kötülükle” mücadele için “kesin bir kararlılık” gösterdiğini söyledi ve ŞİÖ’nün ülkeler arasındaki işbirliğini derinleştirmeye yardımcı olacağını sözlerine ekledi.

“Günümüzde küresel güvenlik durumu karmaşıktır ve aşırılık yanlısı fikirler sürekli yayılmaktadır. Terörist faaliyetler ve bölgesel savaşlar, bölgesel ulusal güvenliğe ve insanların can ve mal güvenliğine ciddi zorluklar getiren ‘çifte aktif bir dönem’ oluşturmuştur” değerlendirmesini yapan Li, dönem başkanlığını devraldıktan sonra Çin’in sadece bölgesel terörle mücadele işbirliğini güçlendirmekle kalmayacağını, aynı zamanda “bölgesel ve hatta küresel barış ve istikrarı korumak” için sınır aşan organize suçlar ve modern teknoloji suçlarıyla da ilgileneceğini söyledi.

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji işbirliğini geliştirme konusunda anlaştı

Yayınlanma

İki Güneydoğu Asya ülkesinin liderleri perşembe günü Malezya’da bir araya gelirken, Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda ilişkilerini güçlendirme konusunda anlaştı.

Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri To Lam, Malezya’ya üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Bu, ağustos ayında göreve gelmesinden bu yana Malezya’ya yaptığı ilk ziyaret.

Ortak basın toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim, To Lam’ın ziyaretinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, “Vietnam, ülkelerindeki 700 projeyle 13 milyar doları aşan iş girişimlerimize büyük destek veriyor” dedi.

Daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Malezya’nın devlet petrol grubu Petronas ve Vietnamlı mevkidaşı PetroVietnam, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji alanında çözümler geliştirme konularında işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı teati etti.

Anwar, Malezya’nın Vietnam ile savunma, denizcilik ve dijital teknoloji dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda işbirliğini kolaylaştıracağını da sözlerine ekledi.

To Lam ise Vietnam’ın helal endüstrinin geliştirilmesi, karşılıklı iş yatırımları, yeşil ekonomi inovasyonu, eğitim, spor ve turizm gibi alanlarda işbirliğini genişletme niyetini vurguladı.

“Özellikle ASEAN, BM, Bağlantısızlar Hareketi ve APEC gibi çok taraflı forumlarda barış, güvenlik ve istikrar başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda yakın bir şekilde çalışacağız. Mekong alt bölgesi de dâhil olmak üzere bölgesel entegrasyon alanındaki işbirliğini de güçlendireceğiz” dedi.

Genel sekreter ayrıca Vietnam’ın Güney Çin Denizi’nde “barış, güvenlik, istikrar, emniyet ve seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü” koruma taahhüdünü vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk doğrultusunda, tehdit veya güç kullanımı olmaksızın anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ediyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Trump’ın olası gümrük vergileri Güneydoğu Asya’yı nasıl etkileyecek?

Yayınlanma

Güneydoğu Asya, Donald Trump’ın evrensel gümrük vergileri tehdidine ve Çin ile yeni bir ticaret savaşına karşı endişeli görünüyor. Bölgenin en büyük altı ekonomisinden beşi ABD ile ticaret fazlası veriyor.

Ancak uzmanlara göre, durum o kadar da kötü olmayabilir. Jeopolitik olarak tarafsız durmaya çalışan bölge, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde 2017-2020 yılları arasında hem Çin hem de ABD ile brüt ticaretinde artış gördü. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve ABD’den şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için Güneydoğu Asya’daki üretim üslerini çoğaltmasıyla Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland büyük kazanç elde etti.

Uzmanlara göre, ihracat ve ekonomik büyüme kısa vadede darbe alacaktır ancak bölge ticaret sapması ve ikamesinden kazançlı çıkabilir.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi nedir?

Trump’ın ticaret politikasının amacı, imalat işlerini ABD’ye geri döndürmek ve tedarik zincirlerini Çin’den ayırmak. Trump ve danışmanları Çin’in ticari avantajının kur “manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve zorla teknoloji transferinden” kaynaklandığını iddia ediyor.

İlk döneminde Trump, Çin’den ithal edilen 250 milyar dolar değerindeki elektronik, makine ve tüketim mallarına %25’e varan gümrük vergileri uygulamak için yürütme yetkilerini kullandı. Pekin de ABD’nin tarım, otomotiv ve teknoloji ihracatına karşı benzer önlemlerle misilleme yaptı.

Şimdi Trump, ABD’ye giren tüm Çin mallarına %60 vergi ve diğer her yerden yapılan ithalata %20’ye varan gümrük vergisi uygulanmasını önerdi.

Güneydoğu Asya için ne kadar kötü olabilir?

Oxford Economics’e göre Kamboçya’nın ihracatının yaklaşık %40’ı Amerika’ya gidiyor ve toplam ihracata oranla ASEAN’daki en büyük ihracatçı konumunda; onu %27,4 ile Vietnam ve %17 ile Tayland takip ediyor. Tayland Ticaret Odası Üniversitesi Başkanı Thanavath Phonvichai, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesi halinde Tayland ekonomisinin 160,5 milyar baht (4,6 milyar dolar) darbe alabileceğini söyledi.

Vietnam, ABD ile dünyanın en büyük dördüncü ticaret fazlasına sahip. Çinli, Tayvanlı ve Güney Koreli firmaların Trump dönemi gümrük vergilerini aşmak için Vietnam’ı kullanmasıyla bu dengesizlik hızla büyüdü. Vietnam’ın talihi, özellikle de ABD’nin Vietnam’ı daha yüksek gümrük vergileri gerektiren “piyasa dışı ekonomi” olarak sınıflandırmaya devam etmesi halinde, aynı hızla dönebilir.

Trump’ın gümrük vergileriyle ilgili belirsizlik, firmaların Güneydoğu Asya’daki yatırım planlarını duraklatmalarına ya da durdurmalarına neden olabilir. Şehir devletinin Ekonomik Kalkınma Kurulu’na göre, ABD şirketleri geçen yıl Singapur’daki 9,5 milyar dolarlık sabit varlık yatırımının yaklaşık yarısını oluşturdu. Başbakan Lawrence Wong, Trump’a gönderdiği tebrik mektubunda ABD’nin Singapur ile “istikrarlı bir ticaret fazlası” verdiğini hatırlatmakta gecikmedi.

Çin ekonomisine vurulacak herhangi bir darbe, Çin tüketimine, ihracat talebine ve turizmine bağımlı olan ASEAN ülkelerine de yansıyacaktır. Çin mallarına yönelik iştahın azalması, Çinli üreticilere girdi sağlayan Güneydoğu Asyalı tedarikçileri de etkileyecektir. Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya, Çin’e olan %24,2 oranındaki ihracatı ve ağırlıklı olarak emtia ihracatı nedeniyle bu durumdan en fazla zarar görecek ülke olacaktır.

Mallarını ABD’ye gönderemeyen Çinli ihracatçılar, hükümetlerin metal, tekstil ve tüketim mallarındaki dampingden zarar gören yerel üreticilerin şikayetleriyle karşılaştığı Güneydoğu Asya’ya yönlendirebilir.

Güneydoğu Asya’nın avantajı nedir?

Güneydoğu Asya’nın mevcut üretim patlaması ticaret savaşı nedeniyle başladı. Analistler zaman içinde ticari ikame ve sapmanın büyümeye vurulan darbeden daha ağır basacağını düşünüyor.

Macquarie Capital ASEAN araştırma müdürü Jayden Vantarakis, “Çin’e yönelik daha büyük bir baskının, Çinli işletmelerin Asya’da daha fazla ticaret ve yatırım yapmasıyla tedarik zincirinde daha fazla sapmaya yol açabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Bazı Güneydoğu Asya hükümetlerinin agresif bir şekilde başvurduğu elektrikli araç fabrikaları ekonomik bir tampon sağlayabilir. “ABD dışında da elektrikli araç talebi artıyor, bu nedenle Endonezya’ya net bir fayda sağlayabileceğini düşünüyorum. Özellikle benzin fiyatları giderek pahalılaştığı için karbon nötr olmaya çalışan daha küçük ülkeler arzı devralmaya çalışacak ve daha fazla elektrikli otomobil satın alacaklar,” diyor Singapur Ulusal Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü Sumit Agarwal.

Trump’ın vaat ettiği gümrük vergileri, Tayland’ın bu yıl haddelenmiş çelikte yaptığı gibi, ASEAN hükümetlerine Çin mallarına antidamping tarifeleri uygulama konusunda itici güç sağlayabilir. Daha sıkı ABD menşe kuralları da hükümetlere daha fazla yüksek değerli parça üretimi ve montajının yerel olarak yapılmasını sağlama fırsatı verebilir.

Güneydoğu Asya para birimleri ve piyasaları nasıl etkilenecek?

Trump’ın gümrük vergileri Güneydoğu Asya merkez bankaları üzerindeki para politikasını daha da gevşetme baskısını hafifletebilir.

İngiltere merkezli Pantheon Macroeconomics’in gelişmekte olan Asya baş ekonomisti Miguel Chanco, “Esasen Trump’ın zaferi, planladığı gümrük tarifeleri nedeniyle dünya için enflasyonisttir, bu nedenle küresel parasal normalleşme veya gevşeme döngüsü muhtemelen Filipinler de dahil olmak üzere daha önce düşünüldüğü kadar keskin olmayacaktır” dedi.

Nikkei Asia’ya konuşan Chanco, Güneydoğu Asya para birimlerinin daha önce beklendiği gibi güçlenmeyeceğini, bunun kısmen piyasaların ABD Merkez Bankası’nın gevşeme hızını yeniden fiyatlandırmasından ve dolayısıyla doların güçlenmeye devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Altı büyük Güneydoğu Asya ekonomisi arasında Tayland bahtı ve Malezya ringgiti, Trump’ın zaferinden bu yana en kötü performans gösteren para birimleri oldu ve çarşamba gününe kadar ABD doları karşısında sırasıyla %3,2 ve %2,9 değer kaybetti.

Taylandlı menkul kıymetler şirketi InnovestX, güçlü dolar ve zayıf bahttan faydalanacak hisse senetleri önerdi. Bunlar arasında CP Foods ve Delta Electronics gibi önemli ihracat gelirleri olan ya da Tayland Havalimanları, emlak geliştiricileri ve otelciler gibi turizmle ilgili şirketler yer alıyor.

Hükümetler, diğer ülke ve bölgelerle ilişkilerini derinleştirerek ve tarafsızlıklarını vurgulayarak ABD ya da Çin’e olan aşırı bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar atıyor.

Özellikle Güneydoğu Asya ekonomilerinin de ASEAN içi ticareti güçlendirerek direnç oluşturmaya odaklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English