Bizi Takip Edin

Asya

Pekin ve Moskova teröre karşı işbirliği için ŞİÖ’yü devreye sokabilir

Yayınlanma

Geçtiğimiz ay biri Moskova’daki, diğeri de birkaç gün sonra beş Çinli işçinin ölümüne yol açan Pakistan’daki terör saldırıları, bir Avrasya güvenlik bloğu olan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) kilit üyeleri Rusya ve Çin’de alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Çin’in temmuz ayından itibaren ŞİÖ’ye başkanlık edecek olmasıyla birlikte analistler Pekin’in bölgede terörle mücadeleye daha fazla odaklanmasını ve üye ülkeler arasında daha fazla güvenlik işbirliğini teşvik etmesini beklediklerini söylediler.

Analistler ayrıca saldırıların, bölgeyi istikrarsızlaştırmayı amaçladığına inandıkları yabancı güçleri bertaraf etmeye çalışan Rusya ve Çin’i daha da yakınlaştıracağı görüşünde.

Avustralya’nın Brisbane kentindeki Griffith Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Ian Hall’un South China Morninh Post’a yaptığı değerlendirmeye göre, terörle mücadele ŞİÖ’nün gündeminde her zaman üst sıralarda yer almış olsa da, son saldırılar muhtemelen “dikkatleri yeniden bu soruna odaklayacaktır”.

Terörle mücadele ana gündem olacak

Çin, Rusya ve Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan tarafından sınır gerginliklerini azaltmak amacıyla 2001 yılında kurulan ŞİÖ, geleneksel olarak “üç kötülük” olan terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadeleye vurgu yapıyor.

Grup Hindistan, Pakistan ve son olarak İran’ı da içine alacak şekilde genişledikçe kapsamı da ekonomik işbirliği gibi konuları içerecek şekilde genişledi.

Moskova’daki Crocus City Hall binasında silahlı kişilerin ateş açarak en az 140 kişinin ölümüne neden olduğu saldırı, Rusya’da son yirmi yılda meydana gelen en ölümcül saldırı oldu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, IŞİD’in Afganistan merkezli bir kolu olan İslam Devleti Horasan’ın (IŞİD-H) üstlendiği saldırının arkasındakileri cezalandırma sözü verdi.

Bir haftadan kısa bir süre sonra Pakistan’ın kuzeybatısında bir intihar bombacısının beş Çinli işçiyi öldürmesi, Güney Asya ülkesinde Çin çıkarlarını hedef aldığı anlaşılan bir dizi terör saldırısının sonuncusu oldu. Bu saldırının sorumluluğunu üstlenen olmadı.

Her biri ŞİÖ üyesi olan Rusya, Pakistan ve İran, sınırları içerisinde IŞİD-H tarafından düzenlenen saldırılara maruz kaldı.

Hopkins-Nanjing Çin ve Amerikan Araştırmaları Merkezi’nde uluslararası siyaset profesörü olarak görev yapan David Arase, “Resmi olarak terörle mücadele ŞİÖ’nün ana teması olacak” dedi.

The Post’a konuşan Arase, “Rusya gibi Orta Asya’nın ötesindeki bir aktör saldırıya uğradıysa, Çin ve Orta Asya’daki çıkarları da hedef alınabilir” dedi ve ekledi: “IŞİD-H Çin’in kâbusu olan terörizm, ayrılıkçılık ve dini aşırılıkçılık gibi ‘üç kötülüğü’ temsil ediyor çünkü radikal teokratik yönetim altında bir İslam devleti istiyor.”

Arase, Rusya ve Pakistan’daki iki saldırının ardından, bloğun ortak eğitim tatbikatları yoluyla terörle mücadele işbirliğini güçlendirmeye ya da IŞİD-H gibi silahlı gruplara karşı istihbarat paylaşımı ve koordinasyonu artırmaya çalışabileceğini söyledi.

Ancak “çatışan çıkarlar ve güvensizlik ortamında” örgüt içinde kimin ne yapacağına karar vermenin zor olabileceğini söyleyen Arase, bazı üye ülkeler arasındaki gerilimin arttığını da sözlerine ekledi.

Örneğin Hindistan ve Çin, çatışan sınır iddiaları ve Pekin’in Kuşak ve Yol altyapı projeleri konusunda hala anlaşmazlık içindeler. Hindistan’ın Pakistan ile ilişkileri de gerginliğini koruyor.

Sydney Üniversitesi’nde doçent olan Thomas Wilkins, terörle mücadelenin ŞİÖ’nün “ana teması” ve gündeminde “göze çarpan” bir konu olacağını kabul etti.

Rusya’daki terör saldırısının, ŞİÖ’nün mücadele etmek için kurulduğu “üç kötülükten” ikisini, terörizm ve dini aşırıcılık kutularını işaretleyerek gerçekleştirdiğini söyledi.

Wilkins, ŞİÖ’nün halihazırda bilgi paylaşımı için bölgesel bir terörle mücadele yapısına sahip olduğunu ve Moskova saldırılarına yanıt olarak kaynakların harekete geçirildiğini söyledi.

Batı’ya karşı Blok içi yakınlaşma artabilir

Analistler, ŞİÖ’den bir yanıt gelmesinin yanı sıra, son terör saldırılarının Batı tarafından desteklendiğine inandıkları eylemlere karşı blok içindeki ülkeleri daha da yakınlaştırabileceğini söyledi.

Geçtiğimiz ay Moskova’da meydana gelen terör saldırısında Rus yetkililer sadece Ukrayna’yı değil Batı’yı da suçlamış, ABD ve İngiliz istihbaratının saldırının düzenlenmesinde Ukrayna’ya yardım ettiğini iddia etmişti.

Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patrushev geçen ay yaptığı açıklamada “Terör saldırısının Kiev rejimi tarafından değil, radikal İslami ideoloji takipçileri, muhtemelen [İslam Devleti’nin] Afganistan kolu üyeleri tarafından gerçekleştirildiğini düşünmemizi sağlamaya çalışıyorlar” dedi ve ekledi: “Batı’nın, Crocus Belediye Binası’na yönelik terör saldırısı bildirilir bildirilmez Ukrayna’nın suça karışmadığı konusunda ısrar etmeye başlaması da bunun bir göstergesidir.”

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de birçok kez ŞİÖ ülkelerini, yabancı güçlerin ayaklanmaları kışkırtarak ülkelerini istikrarsızlaştırmalarını önlemek için birlikte çalışmaya çağırdı.

Geçen yıl yaptığı açıklamada “Dış güçlerin ‘yeni bir Soğuk Savaş’ kışkırtmasına ve bölgede çatışma yaratmasına karşı son derece uyanık olmalı ve herhangi bir ülkenin içişlerine karışmasına ve herhangi bir nedenle ‘renkli devrim’ sahnelemesine kararlılıkla karşı çıkmalıyız” dedi.

Uzmanlara göre, sınır anlaşmazlıklarını çözmek amacıyla kurulan ŞİÖ, Moskova ve Pekin’in öncülüğünde, terörizm tehdidinin var olduğu ve Rusya ve Çin’e sıçrayabileceği Orta Asya’da güvenlik yönetişimi sunan bir kuruma dönüştü.

Bu bağlamda ŞİÖ ayrıca, kurumsal işlevlerinin ötesinde, ABD gibi Batılı güçleri Orta Asya’dan uzak tutma ve ‘Batı hegemonyasına’ karşı ortak bir platform oluşturma amacına da hizmet ediyor.

Thomas Wilkins, “Devam eden genişlemesinden bu yana, Batı Avrasya’nın NATO bloğuna karşı Doğu Avrasya’nın çoğunu kapsayan jeopolitik bir blok oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

ŞİÖ’nün kısmen “renkli devrimleri” önlemek amacıyla kurulduğunu belirten Wilkins, üyelerin bu tür olasılıkları en aza indirmek için yakın bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini sözlerine ekledi.

Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi’ndeki ŞİÖ merkezinin başkanı Li Lifan, 2017 yılında üye devletler tarafından aşırıcılıkla mücadele için imzalanan bir sözleşmenin “üç kötülükle” mücadele için “kesin bir kararlılık” gösterdiğini söyledi ve ŞİÖ’nün ülkeler arasındaki işbirliğini derinleştirmeye yardımcı olacağını sözlerine ekledi.

“Günümüzde küresel güvenlik durumu karmaşıktır ve aşırılık yanlısı fikirler sürekli yayılmaktadır. Terörist faaliyetler ve bölgesel savaşlar, bölgesel ulusal güvenliğe ve insanların can ve mal güvenliğine ciddi zorluklar getiren ‘çifte aktif bir dönem’ oluşturmuştur” değerlendirmesini yapan Li, dönem başkanlığını devraldıktan sonra Çin’in sadece bölgesel terörle mücadele işbirliğini güçlendirmekle kalmayacağını, aynı zamanda “bölgesel ve hatta küresel barış ve istikrarı korumak” için sınır aşan organize suçlar ve modern teknoloji suçlarıyla da ilgileneceğini söyledi.

Asya

Çin Başbakanı Li, ‘fırsatlar ülkesi ve küresel büyüme motoru’ olmaya devam edeceklerini söyledi

Yayınlanma

Çin Başbakanı Li Qiang, Pekin’de düzenlenen Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) Yıllık Toplantısı’nda, dünya artan jeopolitik zorluklar ve belirsizliklerle karşı karşıya olsa da Çin’in fırsatlar ülkesi ve küresel büyüme ve istikrarın motoru olmaya devam edeceğini söyledi.

Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Çin, küresel ekonomik büyümeye en büyük ivmeyi sağlayan ülke ve dünya barışı ve kalkınması için en önemli kesinlik kaynağı olmaya devam ediyor” dedi.

Li’nin açıklamaları, Tianjin’de düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu‘nun Yeni Şampiyonlar Yıllık Toplantısı’nda Çin’in büyümesinin “nispeten hızlı bir şekilde” devam edeceğini ve ülkenin küresel ekonominin karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak için “elinden geleni yapacağını” söylemesinden bir gün sonra geldi.

Çin Başbakanı Li, artan dış zorluklara rağmen Çin’in dayanıklılık gösterdiğini belirterek, bu yılın ilk iki çeyreğindeki sağlam performansını örnek gösterdi.

Li, ilk çeyrekteki yıllık %5,4’lük GSYİH büyümesine dikkat çekerek, bunu zor kazanılmış bir başarı olarak nitelendirdi. Pekin, bu yıl için yıllık GSYİH hedefi olarak yaklaşık %5 belirlemişti.

“Çin ekonomisi, önümüzdeki yıllarda küresel ekonomi için fırsatlar sunan bir merkez olmaya devam edecek” diye ekledi.

Çin, ABD ile öngörülemeyen bir ticaret savaşının içindeyken, Pekin, finansal piyasaları istikrara kavuşturmak ve tüketimi canlandırmak için teşvik tedbirleri aldı. Bu tedbirler arasında, gösterge faiz oranlarının düşürülmesi, bankaların zorunlu karşılık oranlarının azaltılması ve hane halkı harcamalarını artırmak için takas programları yer alıyor.

AIIB toplantısında Li, bankanın son on yıldaki başarılarını överek, jeopolitik gerilimler, tek taraflılık ve korumacılığın arttığı bir ortamda üyelerin büyümesini desteklemede daha büyük bir rol oynayacağını söyledi.

“Ekonomik küreselleşme, geri döndürülemez bir tarihsel eğilimdir” dedi.

Li ayrıca, bankanın Çin’in öncülüğündeki iki program olan Kuşak ve Yol Girişimi ile Küresel Kalkınma Girişimi ile uyumunu güçlendirmesini istedi.

2013 yılının sonlarında Çin tarafından önerilen Kuşak ve Yol Girişimi, Asya, Avrupa ve Afrika’da ticaret ve ekonomik entegrasyonu geliştirmeyi amaçlarken, 2021’de duyurulan Küresel Kalkınma Girişimi, BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni temel alarak yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği ve iklim değişikliğine odaklanıyor.

Economist Intelligence Unit’in kıdemli Çin ekonomisti Xu Tianchen, dünyanın altyapı projeleri için finansman sıkıntısı yaşadığını ve bu sıkıntının Washington’un dış yardım kesintileriyle daha da kötüleştiğini söyledi. Xu, bunun sonucunda AIIB’nin rolünün daha da önemli hale geleceğini ekledi.

South China Morning Post’a konuşan Xu, potansiyel bir zorluğun ABD ve bazı diğer ülkelerin, yardım ve finansmanı alıcı ülkelerin Çin veya Çin liderliğindeki kurumlardan kaçınmasına bağlayarak uygulayabileceği siyasi baskı olduğunu söyledi.

ESSEC Business School’da ekonomi doçenti olan Jamus Lim, Çin’in kurduğu bir banka olarak AIIB’nin, siyasi riskler nedeniyle genellikle kaçınılan projeleri finanse etme istekliliğini gösterdiğini söyledi.

“Dünya bölgesel bloklara bölünmeye devam ederken, AIIB hedefini Afrika ve Asya’ya odaklamak ve altyapı kredileri alanındaki uzmanlığını korumak isterse, Asya Kalkınma Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası ile rekabet edebilecek bir kalkınma etkisi yaratma potansiyeline sahip olacaktır” dedi.

Çin Başbakanı Li: Küreselleşme geri döndürülemez

Okumaya Devam Et

Asya

Taliban, Çinli şirketle petrol sahası anlaşmasını iptal etti

Yayınlanma

Afganistan’da Taliban hükümeti, sözleşme yükümlülüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla Çinli bir şirketle iki yıldır süren petrol çıkarma ve geliştirme sözleşmesini feshetti.

Maden ve Petrol Bakanlığı sözcüsü Hamayun Afghan, geçen hafta yaptığı bir X gönderisinde, “Maden ve Petrol Bakanlığı ile Afchin Şirketi arasında 25 yıl süreyle imzalanan Amu Darya Petrol Sahası Arama ve Üretim Anlaşması, yüklenicinin sözleşme yükümlülüklerini tekrar tekrar ihlal etmesi nedeniyle feshedildi” dedi.

2023 yılında Kabil, Afganistan’ın kuzeyindeki Amu Darya Havzasında petrol çıkarmak için Xinjiang Central Asia Petroleum and Gas Co. (CAPEIC) ile 540 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Taliban’ın Ağustos 2021’de iktidarı ele geçirmesinden bu yana yapılan ilk büyük yabancı yatırım anlaşması oldu.

Anlaşma kapsamında Taliban rejimi, %20 hisseye sahip Afganistan’ın devlet şirketi Afghan Oil and Gas Company ile %80 hisseye sahip CAPEIC arasında yeni kurulan ortak girişim Afchin’e lisans verdi. Çıkarım alanı Faryab, Jowzjan ve Sar-e Pul illerinde bulunuyor. Kabil’e göre CAPEIC, ilk yıl en az 150 milyon dolar, üç yıl içinde ise 540 milyon dolar yatırım yapmayı ve 3.000 Afgan vatandaşını istihdam etmeyi taahhüt etti.

Ocak 2023’teki imza töreninde, dönemin Maden ve Petrol Bakanı Shahabuddin Delawar, “Afganistan son 50 yılda hiçbir yabancı ülkeyle bu kadar büyük bir ekonomik anlaşma imzalamadı” dedi.

Sözcü Hamayun, Nikkei Asia‘ya “Çinli şirket anlaşmaya uygun olarak yatırımı erteledi” ve projenin “ödenmesi gereken telif ücretlerinin ödenmemesi, [yetersiz] sismik araştırmalar ve yerel altyapı projelerinin ertelenmesi” nedeniyle de aksadığını söyledi.

“Şirkete, vaatlerin yerine getirilmemesi halinde sözleşmenin sadece bir kağıt parçası olarak kalacağı açıkça bildirildi. Şirketin üç yıl içinde tüm araştırma, petrol keşfi ve üretim aşamalarını tamamlaması gerekiyordu” diye ekledi.

“Çinli yetkililere bilgi verdik. Şirket yetkililerine ekipler gönderdik. Ancak yanıt hiçbir zaman olumlu olmadı” dedi Hamayun.

Hamayun’a göre, bakanlıklar arası bir komitenin sözleşme ihlallerini soruşturmasının ve bakanlığın teknik ve hukuki değerlendirme için uluslararası danışmanlık firmalarına davetinin ardından, Başbakan Hasan Akhund sözleşmenin iptalini onayladı.

CAPEIC, Nikkei Asia’nın yayınlanma tarihine kadar sorulara yanıt vermedi.

Afganistan’ın eski bilgi, kültür ve turizm bakan yardımcısı Zardasht Shams, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Bu fesih, yalnızca sözleşmeye uygun performans gösterememe ve teslimat yapamama nedeniyle gerçekleşmiş olsa da, Taliban ile Çin arasındaki genel ilişkileri, özellikle de ekonomik bağları etkileyebilir” dedi.

Shams, “2021 yılının Ağustos ayından sonra Taliban, Çin’e benzeri görülmemiş bir sıcaklık gösterdi ve ticaret, yatırım ve muhtemel mali yardım konusunda bazı abartılı beklentiler içine girdi. Taliban, Çin’i ABD’nin alternatifi olarak gördü” dedi. “Ancak Çin, ABD ve müttefiklerinin yerini hiçbir şekilde alamaz. 2021’deki çekilmesinden sonra bile ABD, Afganistan’a milyarlarca dolarlık yardımda bulundu” diye ekledi.

Shams, Taliban rejiminin mali sıkıntısının sözleşmenin feshine karar vermede önemli bir rol oynadığına da inanıyor. “Taliban şu anda mali sorunlarla karşı karşıya ve iktidarını sürdürmek için gelirlerini artırmanın yollarını arıyor” dedi.

Öte yandan, Afgan kökenli Amerikalı akademisyen Ubaidullah Burhani, sözleşmenin feshinin “Çin-Afganistan ilişkilerinde ciddi bir kopukluğa yol açmayacağını” düşünüyor.

Burhani, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Her iki taraf da, özellikle Afganistan’ın akut ekonomik ve altyapı ihtiyaçları karşısında, Çin’in stratejik avantajına dönüştürmeye devam ettiği kritik karşılıklı çıkarlarla bağlı olmaya devam ediyor” dedi.

Ayrıca, Çin’in yatırımlarındaki yavaş ilerlemenin Amu Darya petrol sahası projesiyle sınırlı olmadığını da belirtti.

“Çin yıllardır Afganistan’da bu projeleri hayata geçirme taahhüdünde bulunmadan münhasır anlaşmalar yapma politikası izliyor. Bu eğilimin en iyi örneği, büyük ölçüde atıl durumda olan Mes Aynak bakır madeni sözleşmesi” diyen Burhani, 2007 yılında bir Çinli şirkete verilen Kabil yakınlarındaki Logar eyaletindeki projeyi örnek gösterdi.

Burhani, “Somut ilerleme olmamasına ek olarak, bu projeler karmaşık jeopolitik dinamikler, çelişen Batı çıkarları, çevre uyum talepleri, bölgesel baskılar ve tekrarlanan saldırıların oluşturduğu sürekli güvenlik tehditleri nedeniyle engellenmiştir” diye ekledi.

Afchin sözleşmesinin iptal edilmesine rağmen, Taliban diplomatik olarak Çin’e karşı sıcak tutumunu sürdürüyor.

Taliban hükümetinin farklı dillerde yaptığı açıklamalara göre, Taliban’ın Başbakan Yardımcısı Mawlvi Abdul Salam Hanafi, bu ayın başlarında Çin’in Kunming kentinde düzenlenen Çin-Güney Asya Fuarı’na katıldı ve Kabil’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne desteğini yineledi ve iki ülke arasında işbirliğinin güçlenmesini umduğunu ifade etti.

Açıklamalardan birinde, “Hanafi, Çin ile Afganistan arasındaki güçlü bağları vurgulayarak, Çin’in Afganistan’daki projelerini son derece önemli ve karşılıklı yarar sağlayan projeler olarak nitelendirdi” denildi. Açıklamada, Çinli yatırımcılarla bir araya gelen başbakan yardımcısının, Taliban’ın yerli ve yabancı yatırımcıların, özellikle Çinli şirketlerin yatırımlarını kolaylaştırma taahhüdünü yinelediği ve Afganistan’daki yatırımların büyüme potansiyelinin yüksek olduğunu vurguladığı da belirtildi.

Okumaya Devam Et

Asya

Çin Başbakanı Li: Küreselleşme geri döndürülemez

Yayınlanma

Çin Başbakanı Li Qiang, ticaret gerilimleri nedeniyle küresel tedarik zincirlerinin “parçalanma” riski olduğuna dikkat çekerek, ülkesinin “dünyaya kapılarını daha da açacağını” söyledi.

Pekin’in en yüksek ikinci yetkilisi olan Li, Çin’in teknolojik ilerlemelerini diğer ülkelerin de yararlanabileceğini belirterek, ülkesinin bir üretim gücü olmaktan “mega tüketici pazarı”na geçiş sürecini özetledi.

Li, çarşamba günü Çin’in kuzeyindeki Tianjin kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık yaz etkinliğinde, “Ekonomik küreselleşme tersine dönmeyecek, sadece yeni bir yol açacak” dedi. “Küresel pazara daha fazla entegre olacağız ve bağlantımızı güçlendireceğiz” diye ekledi.

“Kapalı ve izole adalara geri dönmeyeceğiz” vurgusu yaptı.

Pekin, küresel tedarik zincirlerini altüst etme tehdidi oluşturan Washington ile tam anlamıyla bir ticaret savaşı içindeyken, uluslararası ticaret ve kalkınma için istikrar sağlayıcı bir güç olarak konumlanmaya çalışıyor.

ABD ve Çin bu ay Londra’da bir araya geldi ve tarifelerdeki keskin artışları azaltmak için kırılgan bir ateşkes imzaladı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın diğer ülkelere uyguladığı “karşılıklı” gümrük vergilerine ilişkin 90 günlük moratoryum temmuz ayında sona erecek ve bu durum küresel ticarette yeni aksaklıkların yaşanabileceği endişesini artırıyor.

Geçen hafta, Çin Halk Bankası Başkanı Pan Gongsheng, renminbi’nin rolünün artacağı “çok kutuplu” bir para sistemi savunurken, ABD dolarının hakimiyetine dolaylı bir eleştiri getirdi.

Çin Başbakanı Li, “Bazı ülkeler ve bölgeler, riskten kaçınma adı altında piyasa faaliyetlerine müdahale etti” diyerek, Batılı hükümetlerin ekonomilerini Çin’den izole etme çabalarına atıfta bulundu ve iki yıl önce, Covid-19 salgını nedeniyle kapanmaların ardından düzenlenen aynı forumda yaptığı açıklamaları yineledi.

‘Küresel Güney güçleniyor’

Li çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Dünyanın ekonomik ve ticari sistemi daha çeşitlilik kazanıyor. Küresel güney hızla güçleniyor” dedi.

Genel eğilime paralel olarak gelişmiş ülkelerin ticaret hacmi zayıflarken Küresel Güney ülkelerinin ticaretinin son 20 yılda 4,6 kat arttığının altını çizen Li, bu ülkelerin küresel ticaret içindeki payının, 2000 yılında yüzde 30 iken yüzde 45’e kadar çıktığını belirtti.

Li ayrıca, “Çin’in inovasyonu açık ve açık kaynaklıdır” dedi. Ülkenin önde gelen yapay zeka grupları DeepSeek ve Alibaba, büyük dil modellerini dünyanın dört bir yanındaki geliştiricilerin kullanımına sundu. Li, “Yerli teknolojileri paylaşmaya hazırız” diye ekledi.

Dünya Ekonomik Forumu’nun “Yaz Davosu” olarak da bilinen Yeni Şampiyonlar Yıllık Toplantısı, son yıllarda Çin liderliğine, Batı ile gergin ilişkiler, yurt içinde zayıflayan ekonomik ivme ve iç ekonomiye daha fazla yabancı yatırım çekme çabaları arasında uluslararası iş dünyasına samimi bir tavır sergilemek için bir platform sunuyor.

Bu yılki konuklar arasında eski İngiltere başbakanı Sir Tony Blair ve Harvard siyaset bilimci Graham Allison yer alıyor.

Küresel ekonomik entegrasyon vurgusu

The Asia Group düşünce kuruluşunun Çin ülke direktörü Han Shen Lin, “Çin’in ‘Yaz Davos’una ev sahipliği yapması, giderek daha istikrarsız hale gelen bu dönemde uluslararası toplum tarafından sorumlu bir küresel paydaş olarak nasıl görülmek istediğini ortaya koyuyor” dedi.

Çin’deki AB Ticaret Odası’nın son anketine göre, rekor sayıda katılımcı ülkede iş yapmanın daha zor hale geldiğini belirtti.

Çin Başbakanı Li, “ülkelerin ekonomik ve ticari ilişkilerinde farklılıklar ve anlaşmazlıklar olması normal” dedi. Ancak Çin’in “tüm ülkelerle azami konsensüs sağlamak için ısrarlı çabalar göstermeye hazır” olduğunu da ekledi.

“Küresel ekonomi derin bir entegrasyon içindedir; hiçbir ülke dünyadan izole olarak refahını sürdüremez” dedi.

‘Çin, mega ölçekli bir tüketim gücü haline gelecek’

Li, küresel ekonomik büyümenin yüzde 30’unu sağlayan Çin ekonomisinin, dünya ekonomisinin motoru haline geldiğini belirterek, sürekli gelişen ve güncellenen Çin pazarının küresel ekonomi ve ticarete ihtiyaç duyduğu yeni büyüme alanlarını ve ivmesini sağlayacağına inandıklarını dile getirdi.

Çin’in halihazırda dünyanın ikinci büyük ithalatçı ülkesi ve tüketici pazarı olduğunun, yüksek gelirli bir ülke olma yolunda ilerlediğinin altını çizen Li, şunları kaydetti:

“Son yıllarda iç talebi genişletme stratejisi çerçevesinde tüketimi canlandırmaya yönelik özel teşvikler uyguluyoruz. Bu, Çin’i, bir imalat gücü olmanın yanı sıra mega ölçekli bir tüketim gücü haline getirecek.”

Li, Çin pazarının gelişiminin dünyanın her yerinden girişimcilere daha fazla pazar alanı sağlayacağını vurguladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English