Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Polonya ve Ukrayna başbakanları Varşova’da buluştu

Yayınlanma

Polonya ve Ukrayna başbakanları perşembe günü Varşova’da gerçekleştirdikleri hükümetler arası istişareler sırasında Tusk yönetiminin Kiev’e vereceği ek desteğin şartlarını belirledi ve gıda ithalatı konusundaki mevcut anlaşmazlığın çözümünü ele aldı.

Polonya, Ukrayna’nın batıdaki en önemli müttefiklerinden olsa da, Ukrayna tarım ve gıda ürünlerinin Avrupa pazarına girmesi ve özellikle komşu ülkelerin çiftçilerini etkilemesinin ardından ilişkiler bozuldu.

Başbakan Donald Tusk Varşova’da mevkidaşı Denis Şmıhal’a yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın tarımsal gıda üretiminin Polonya pazarını sekteye uğratması konusundaki anlaşmazlıklara rağmen, desteğin sarsılmadan devam edeceğini söyledi.

Tusk bu desteğin askeri, mali ve insani yardımla sınırlı kalmayacağını, aynı zamanda diplomatik yardım ve Ukrayna’nın NATO ve AB’ye katılımına yönelik desteği de kapsayacağını belirtti. Tusk mevkidaşına, “Bu konuda Polonya’ya güvendiniz ve hâlâ güvenebilirsiniz,” dedi.

Tusk, Ukrayna ile dayanışmanın, aralık ayında iktidarı kaybeden önceki muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS) hükümeti ile Tusk liderliğindeki yeni koalisyon arasında ortak olan birkaç konudan biri olduğunu söyledi.

Polonya Başbakanı, “Bu, Polonya siyasetinin en büyük hazinelerinden biridir; iktidarda kim olursa olsun (…) hiç kimse ve hiçbir şey Polonyalıları bu konuda bölemeyecektir. Ortak tarihimizdeki bu dramatik durumda bir arada kalacağız,” diye ekledi.

Toplantıda ayrıca Polonya’nın önemli sorunlarından biri olan ve ülkedeki çiftçi protestolarının başlıca nedenlerinden biri olan Ukrayna’dan tahıl ve diğer gıda ürünlerinin ithalatı konusuna da değinildi.

Tusk, “Görüşmeler, (…) bazen çözmemiz gereken zor meseleler olsa da, gizli bir gündem olmaksızın son derece açık bir şekilde konuşabileceğimizi teyit etti,” iddiasında bulundu.

Tusk, hem Varşova hem de Kiev’in soruna çözüm aradıklarını doğruladı ve perşembe günkü istişarelerin her iki tarafın da ‘Ukrayna ürünlerinin transit geçişinin Polonya pazarını daha fazla aksatmaması için’ ileriye doğru bir adım atmasına olanak sağladığını sözlerine ekledi.

Şmıhal ise,”Ukrayna ve Polonya stratejik müttefiklerdir ve Rus saldırganlığı karşısındaki destekleri için minnettarız. Ortak değerlerimiz ve ortak bir hedefimiz var: güvenli ve emniyetli bir Avrupa,” dedi.

Ukrayna Başbakanı ayrıca Kiev’in Varşova’dan ülkesinin savaş sonrası yeniden inşasına aktif olarak katılmasını ve bu konuda haziran ayında düzenlenecek konferansta önemli bir rol oynamasını beklediğini de sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İngiltere ve AB, Rusya’nın dondurulan varlıklarının müsadere edilmesini görüşüyor

Yayınlanma

İngiltere ve AB, Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahalesinin ardından dondurulan varlıklarının müsadere edilmesinin hukuki ve mali zeminini hazırlamaya çalışıyor. Bu konu, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın bugün Londra’da yapacağı görüşmenin gündeminde yer alıyor.

Bloomberg‘in haberine göre, İngiltere ve Avrupa Birliği (AB) yetkilileri, Ukrayna’ya yönelik başlattığı askeri müdahalenin ardından Rusya’nın dondurulan varlıklarının müsadere edilmesi için hukuki ve mali destek sağlamanın yollarını araştırıyor.

Bu konu, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın bugün Londra’da gerçekleştireceği toplantının gündeminde yer alıyor.

Bloomberg‘e konuşan kaynaklar, Rusya’nın varlıklarının olası müsadere hazırlıklarının, Almanya ve Belçika dahil olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin bu adıma karşı çıkmasına rağmen devam ettiğini belirtti.

Söz konusu ülkeler, Rus varlıklarına el konulmasının uluslararası hukuk normlarını ihlal edebileceği ve avro kurunu etkileyebileceği görüşünde.

Rusya Merkez Bankası’nın ülke dışındaki varlıkları, savaşın başlamasının ardından toplam 260 milyar avroyu aşan bir miktarda dondurulmuştu.

Dondurulan varlıkların büyük bir kısmı Belçika’daki Euroclear saklama kuruluşunda tutuluyor.

Rusya’nın dondurulan varlıklarının müsadere edilmesi konusu, savaşın üzerinden geçen üç yıldan uzun bir süredir defalarca tartışıldı.

Fakat şu ana kadar yalnızca bu varlıkların faizinden elde edilen gelirin kullanılmasına karar verildi ve bu gelir, Ukrayna’ya destek için yönlendiriliyor.

AB yetkilileri, varlıkların doğrudan müsadere edilmesi için yasal bir dayanak bulunmadığını ifade etti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump ile Putin arasındaki telefon görüşmesinin ana başlıkları neler?

Yayınlanma

Rusya ve ABD başkanları Vladimir Putin ve Donald Trump, bugün ikinci resmi telefon görüşmelerini gerçekleştirecek.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, planlanan görüşmeden bir gün önce bu bilgiyi doğruladı. Peskov, “Evet, bu doğru. Salı günü böyle bir görüşme hazırlanıyor,” dedi.

Daha önce Kremlin ile olası bir teması Trump kendisi açıklamıştı. Trump, 17 Mart’ta basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Salı günü Devlet Başkanı Putin ile görüşeceğim. Hafta sonu boyunca çok iş yapıldı. Çatışmayı bitirip bitiremeyeceğimizi anlamak istiyoruz. Belki başarabiliriz, belki başaramayız ama bence iyi bir şansımız var,” ifadelerini kullandı.

Reuters haber ajansının liderlerin hangi konuları ele alacağına ilişkin sorusuna Trump, “toprak” ve “nükleer santraller” konularını işaret etti.

Ayrıca Kiev ve Moskova ile “bazı varlıkların paylaşımı” konusunda görüştüğünü vurguladı. ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steven Witkoff ise, “Hepimizin bildiği gibi Rusların hedefinde olan bölgeler var. Orada (Zaporojye Nükleer Santrali’nde) Ukrayna’ya oldukça fazla elektrik sağlayan bir nükleer reaktör bulunuyor. Bununla ilgilenilmesi gerekiyor. Limanlara erişim ve Karadeniz’de potansiyel bir anlaşma da gündemde,” diye konuştu.

Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, İzvestiya gazetesine verdiği mülakatta Rusya’nın tutumunu izah etti.

Gruşko’ya göre, Ukrayna’da kalıcı barışa ulaşmak ancak ABD ve NATO’nun Moskova’ya “demir gibi güvenlik garantileri” vermesiyle mümkün olabilir. Bu garantilerin doğrudan bir parçası olarak Ukrayna’nın tarafsız statüsü ve ülkelerin Ukrayna’yı NATO’ya kabul etmeyi reddetmesi gerektiği belirtildi.

Hem Trump hem de yönetimindeki isimler, Kiev’in ittifaka girmesine gerek olmadığını defalarca vurguladılar. Fakat Ukrayna yönetimi, NATO’ya katılmanın önceliğini koruduğunu açıkladı.

Ayrıca Gruşko, NATO üyesi Avrupa ülkelerinin liderlerinin Ukrayna’ya barış gücü olarak asker gönderme niyetinde oldukları yönündeki açıklamalarını “saçma” olarak nitelendirdi.

Gruşko, bu çatışma bağlamında barışı koruma konusundaki konuşmaları “arabayı atın önüne koşma girişimi” olarak değerlendirdi.

Uluslararası bir anlaşmanın eşlik etmesi konusuna “ancak bu anlaşma geliştirildiğinde” yaklaşılabileceğine işaret eden Gruşko, söz konusu olanın, bu anlaşmanın belirli maddelerinin uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemciler, sivil bir misyon veya garanti mekanizmaları olabileceğini vurguladı.

Askeri uzman ve Military Russia portalının kurucusu Dmiitriy Kornev, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte, yalnızca karşılıklı anlaşmalar ve formatların uygulanabileceğini söyledi.

Gözlemci formatlarının belirlenmesinin genellikle varsayımsal bir anlaşmanın başlangıç koşulları üzerinde fikir birliğine varıldıktan sonra başladığını açıklayan Kornev’e göre, ateşkes rejiminin şartlı gözlemcisi, Çin veya Hindistan gibi bir uluslararası kuruluş veya üçüncü bir ülke olabilir.

Ateşkesin sağlanmasına yönelik olası mekanizmalar, 11 Mart’ta Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde yapılan ABD-Ukrayna görüşmelerinin ardından aktif olarak tartışılmaya başlandı.

Bu görüşmelerin sonucunda Kiev, Amerikalılar tarafından önerilen 30 günlük bir ateşkesi kabul etmeye hazır olduğunu ifade etti. 14 Mart’ta Putin, Rusya’nın çatışmaları durdurma önerisine katıldığını, ancak bu önerinin uzun vadeli bir barışa yol açması gerektiğini vurguladı.

Devlet başkanı, ABD ve Ukrayna’nın bir aylık ateşkes ilan etme önerisi hakkında konuşurken, “Biz ‘evet’ diyoruz ama nüanslar var,” demişti.

Bu nüanslar arasında, Rus birliklerinin başarılı bir şekilde ilerlediği Kursk oblastı, ateşkes durumunda Kiev’e silah sevkiyatının devam etmesi ve Ukrayna’nın seferberliği yer alıyor.

Çözülmesi gereken bir diğer önemli konu ise ateşkesi sürdürme ve kontrol etme mekanizmalarının varlığı.

Rusya ile Ukrayna ihtilafı konusunda Trump’ın diyaloğunda bir ana kırmızı çizgi var: Zaman.

Vedomosti‘ye demeç veren Rusya Bilimler Akademisi Kuzey Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı Viktoriya Juravleva’ya göre, ABD Başkanı’nın 2026 kasım ayında yapılacak ara seçimler öncesinde Amerikan seçmenine “satmak” için bu alanda mümkün olan en kısa sürede sonuç alması gerekiyor.

Bu nedenle Trump, Rusya ile ikili ilişkileri iyileştirmekten bahsettiğinde, öncelikle Ukrayna ihtilafını çözmeyi umuyor, tersini değil.

Juravleva, “Trump, diplomatik alandaki faaliyetlerinin sonuç vermediğini düşünür düşünmez, tüm süreci tersine çevirmeye çalışabilir ve bundan Rusya da dahil olmak üzere herkesi suçlayabilir,” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanımaya hazır

Yayınlanma

Semafor haber sitesine göre, ABD yönetimi Ukrayna’daki çatışmanın çözümü çerçevesinde Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımayı düşünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, meselenin tartışma konusu olmadığını belirtirken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kırım’ı diplomatik yollarla geri alabileceklerini iddia etmişti.

Semafor haber sitesine konuşan kaynaklara göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Ukrayna’daki çatışmanın çözümü kapsamında Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanınmayı değerlendiriyor.

ABD’nin bu yönde bir karar alması hâlinde, Birleşmiş Milletler’e (BM) de benzer bir adım atması için başvurabileceği belirtiliyor.

Kırım, 2014 yılında yapılan referandum sonucunda Rusya’ya katılmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım’ın toprak tartışma konusunun kapandığını ve Kırım ile Sivastopol sakinlerinin “ebediyen Rusya ile birlikte olma yönünde kesin ve net bir seçim yaptıklarını” ifade etmişti.

Putin, Kırım ve yeni bölgelerin uluslararası düzeyde tanınmasını, barış görüşmelerinin başlaması için ön koşullardan biri olarak nitelendirmişti.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise geçen yıl kasım ayında yaptığı açıklamada, Kırım’ı askeri değil, diplomatik yollarla geri alabileceklerini öne sürmüştü.

Zelenskiy, Ukrayna’nın 2014’ten itibaren “işgal edilen” hiçbir toprak parçasını Rusya toprağı olarak tanımayacağını da sözlerine eklemişti.

Bugün Putin ve Donald Trump arasında bir telefon görüşmesi yapılması planlanıyor.

Trump, tarafların “bazı varlıkların paylaşımını” görüştüğünü belirtmişti. Reuters haber ajansının aktardığına göre, Trump bu ifadeyle toprak konusunu ve elektrik santralleri üzerindeki kontrolü kastetmişti.

Trump, ilk başkanlık döneminde selefi Barack Obama’yı Kırım’ın Rusya’nın bir parçası hâline gelmesine izin vermekle suçlamış ve kendi başkanlığı döneminde böyle bir şeyin yaşanmayacağını söylemişti.

Trump, Ukrayna’daki askeri müdahaleyle ilgili de benzer açıklamalarda bulunarak, başkan olması hâlinde bu çatışmanın başlamayacağını iddia etmişti. 2018 yılında Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu tanıyıp tanımayacağı sorusuna ise “Bakalım,” şeklinde yanıt vermişti.

The Independent gazetesi ise ismini açıklamayan Ukraynalı yetkililere dayandırdığı haberinde, Kiev’in mevcut cephe hattının dondurulmasına ve kaybedilen Ukrayna topraklarının bir kısmının ateşkes kapsamında Rusya’nın kontrolünde kalmasına razı olduğunu yazdı. Fakat Ukrayna’nın daha fazla toprak tavizini kırmızı çizgi olarak gördüğü belirtildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English