Bizi Takip Edin

Avrupa

Romanya’da yasa dışı seçim finansmanı soruşturması

Yayınlanma

Romanya Savcılığı, yasa dışı yollarla elde edilen paraların kullanıldığı iddiasıyla seçim kampanyasını hedef alan soruşturma kapsamında Braşov şehrinde aramalar gerçekleştirdi. Soruşturma, bağımsız aday Călin Georgescu’nun kampanyasına yönelik mali usulsüzlük iddialarını içeriyor. Romanya İstihbarat Teşkilatı (SRI) ise kampanyanın Rusya bağlantılı olabileceğini öne sürdü.

Romanya Savcılığı, ülkenin devlet başkanlığı seçimlerine ilişkin yasa dışı finansman iddialarını soruşturmak üzere Braşov şehrinde bir dizi arama gerçekleştirdi.

Reuters’ın haberine göre, savcılığın açıklamasında bu aramaların, seçim kampanyasında kullanılan paranın yasadışı yollardan elde edildiği ve aklandığı iddialarına odaklandığı belirtildi.

Açıklamada, hangi kampanyanın soruşturma kapsamında olduğu belirtilmedi.

Ancak bağımsız aday Călin Georgescu’nun kampanyasına dair daha önce Romanya Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından belgeler açıklanmıştı.

Georgescu, 24 Kasım’da yapılan seçimlerin ilk turunda yüzde 22,95 oy alarak birinci olmuştu. Fakat seçimlerin ikinci turunun yapılmasına iki gün kala Anayasa Mahkemesi, ilk turun sonuçlarını iptal etti.

Georgescu, bu kararı “devlet destekli bir darbe” olarak nitelendirmişti. Sağ görüşlü ve “Rusya yanlısı” bir politikacı olarak bilinen Georgescu, seçim kampanyası için hiçbir harcama yapmadığını iddia etmişti.

Romanya İstihbarat Teşkilatının (SRI) açıkladığı belgelere göre, Georgescu’nun kampanyasına toplamda yaklaşık 1 milyon avro harcanmış, yalnızca TikTok üzerindeki tanıtımlara 381 bin dolar ödenmişti.

Söz konusu belgelerde, Romanya vatandaşı Bogdan Peșchir’in, Georgescu’yu TikTok’ta desteklemek için “etkili kişilere” ödeme yaptığı belirtiliyor.

SRI, bu tanıtımların arkasında Rusya’nın istihbarat servislerinin olabileceğini de ifade etti.

TikTok ise bu iddiaları reddetti ve Georgescu’nun hesabının “siyasi” olarak işaretlendiğini, kendisine yönelik herhangi bir ayrıcalıklı işlem yapılmadığını açıkladı.

Seçimlerin ilk turunda yüzde 19,18 oy alarak ikinci sırayı alan, merkez sağ “Romanya’yı Kurtarma Birliği” partisinin lideri Elena Lasconi, AB yanlısı bir adaydı ve ülkenin siyasi rotasının değişmesine izin verilmemesi gerektiğini savunuyordu.

Üçüncü sırada ise yüzde 19,15 oyla mevcut Başbakan Marcel Ciolacu yer aldı. Kamuoyu yoklamalarında favori gösterilen Ciolacu, ikinci tura kalamadı.

Ancak bir hafta sonra yapılan parlamento seçimlerinde Sosyal Demokrat Parti yüzde 22 oyla birinci, milliyetçi parti yüzde 18 ile ikinci sırada yer aldı.

Romanya seçimlerinde ilk tur ‘sürprizi’: Georgescu ile Lasconi yarışı ne anlama geliyor?

Avrupa

AfD’den rapor: Biz ‘aşırı sağ’ isek, CDU da öyle!

Yayınlanma

AfD tarafından hazırlanan bir rapor, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın (BfV) kriterlerine göre, CDU/CSU koalisyonunun da “kesin aşırı sağcı” olarak sınıflandırılması gerektiğini ileri sürüyor.

BfV tarafından “kesin aşırı sağcı” olarak sınıflandırılmasından yaklaşık bir ay sonra AfD karşı saldırıya geçti. Partiyi BfV aleyhindeki davalarda da temsil eden avukatı Christian Conrad bir uzman görüşü hazırladı.

AfD, “Anayasa Koruma Teşkilatı’nın, AfD’nin sınıflandırılmasını gerekçelendirdiği argümanlara göre, CDU ve CSU partileri de ‘kesin aşırı sağcı’ olarak sınıflandırılmamalı mı?” diye soruyor.

AfD’nin avukatı, 48 sayfalık raporunda, Hıristiyan Birlik partilerinde de birkaç yıldır “etnik köken temelli bir halk kavramı temelinde insan onuruna karşı çabalar, yabancı ve azınlık düşmanı, özellikle Müslüman düşmanı ifadeler ve hukuk devleti ve demokrasi karşıtı görüşlerin hakim olduğu” sonucuna varıyor.

Conrad, yaklaşımını, BfV’nin nisan ayında yayınladığı AfD raporundaki –kendi görüşüne göre keyfi– ölçütleri birebir alıp, medyada bilinen gerçeklere ve on iki üst düzey CDU/CSU politikacının açıklamalarına uyguladığını belirterek açıklıyor.

Avukat, bu süreçte, Anayasa Koruma Teşkilatı gibi, her zaman “en kötü” yorumlamayı seçtiğini belirtiyor.

Böylece avukat, Birlik’in temel programındaki “yönlendirici kültür” pasajlarından ve mevcut CSU lideri Markus Söder’in 2007 yılında Müslümanların Alman değerlerine “eksiksiz” bir şekilde bağlılık göstermeleri gerektiği yönündeki talebinden, Birlik’in “etnik köken temelli bir halk anlayışı” olduğunu çıkarıyor.

Bunu, 2023 yılbaşı gecesi yaşanan olaylarda Alman şüphelilerin ilk isimlerinin açıklanması için Berlin’deki CDU/CSU fraksiyonunun parlamentoya sunduğu soru önergesi de destekliyor.

Conrad, göç konusunda CDU/CSU politikacılarının çeşitli alıntılarını da sıralıyor. Örneğin, CDU başkanı Merz’in “küçük paşalar” ifadesini kullanması ve eski CSU başkanı Seehofer’in, Alman sosyal sistemlerine göçü “son mermiye kadar” engelleyeceğini ve göç sorununun “bu ülkedeki tüm siyasi sorunların anası” olduğunu söylemesi gibi.

Conrad, İslamın Almanya’ya ait olup olmadığı sorusuna ilişkin Birlik partilerinden gelen farklı açıklamaları ve görevdeki Federal Meclis Grup Başkanı Jens Spahn’ın, Arap kültüründen gelen insanların “genellikle katı cinsel ahlak, kadınların eşit haklara sahip olmaması ve Yahudiler ile eşcinsellere karşı düşmanlık” ile karakterize olduğunu söylediği eski bir alıntıyı da hatırlattı.

Conrad, ayrıca, Birlik politikacılarının sığınma hakkını sorgulaması ve Angela Merkel’in, AfD ve CDU’nun oylarıyla 2020’de Thüringen eyalet başbakanı seçilen FDP’li Thomas Kemmerich’in seçiminin iptal edilmesi talebinin, Birlik partilerinin demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleriyle şüpheli ilişkisini gösterdiğini iddia ediyor.

Bu tür sorunlu açıklamalarda bulunan birçok Birlik yetkilisi şu anda federal hükümette görev yaptığı için, Anayasa Koruma Teşkilatı de bunları “kesin aşırı sağcı eğilim” olarak sınıflandırmalıdır. Conrad’a göre tüm bunlar, BfV’nin mantığının ne kadar “saçma” olduğunu gösteriyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Birleşik Krallık savaşa hazırlanıyor

Yayınlanma

Birleşik Krallık hükümeti, Stratejik Savunma İncelemesini (SDR) yayınladı ve Rusya’yı “acil tehdit” ilan ederek savaş hazırlıklarını artırma sözü verdi.

“Britanya’yı daha güvenli hale getirmek: Yurt içinde emniyet, yurt dışında güç” başlıklı SDR’nin yayınlanması öncesinde konuşan Başbakan Keir Starmer, ülkeyi “silahlı kuvvetlerin temel amacı olan savaşa hazırlık durumuna” geçireceğini söyledi.

Birleşik Krallık’ın karşı karşıya olduğu en büyük tehditleri ve bunlara nasıl karşı koyulacağını özetleyen önemli bir çalışma olan SDR, ülkenin savaşma ve müttefiklerini koruma yeteneğini güçlendirmek için 60’tan fazla yeni önlem belirledi.

İncelemede ülkenin 30.000 yeni iş yaratacak denizaltı programını genişletmesi, savaş alanında kararları hızlandırmak için teknolojiye 1,5 milyar sterlin harcaması ve Kraliyet Donanmasını insansız hava araçları, savaş gemileri, denizaltılar ve uçakları birleştiren “hibrit” bir güç olarak geliştirilmesi önerildi.

Raporda, İngiltere’nin “NATO öncelikli yaklaşım” olarak tanımlanan, Avrupa müttefiklerinin karşı karşıya olduğu ortak tehditlere yanıt vermeye odaklanması gerektiği belirtildi.

Öte yandan Starmer, 2027 yılına kadar bütçeyi GSYİH’nin yüzde 2,5’ine çıkarmayı taahhüt etse de, bunu yüzde 3’e çıkarma hedefi “iktisadi ve mali koşullara bağlı” olmaya devam ediyor.

Bu belirsizlik, milletvekilleri ve savunma çevrelerinde, Birleşik Krallık’ın SDR’nin işaret ettiği en ciddi zorluk olan “Rusya’nın saldırganlığının” oluşturduğu tehdide karşı bir planının olmadığına dair endişe yarattı.

Raporda, “Devletler arası çatışmalar Avrupa’ya geri döndü ve Rusya, hedeflerine ulaşmak için askeri güç kullanmaya, sivillere zarar vermeye ve nükleer silah kullanmakla tehdit etmeye hazır olduğunu gösterdi,” deniyor.

Seyir füzesi tehdidi

SDR’nin ortak yazarlarından biri, bir seyir füzesinin “İngiltere’den sadece 90 dakika uzaklıkta” olduğunu ileri sürdü.

General Sir Richard Barrons, Sky News’e verdiği demeçte, Rusya, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerin “potansiyeli” ve bunların “günlük ulusal yaşamımızı” nasıl etkileyebileceği konusunda “çok endişeli” olmamız gerektiğini söyledi.

General, bunun bir siber saldırı, elektrik veya su şebekemizi çökertme veya sosyal medyamıza sızarak “herkese yanlış bilgi verme” şeklinde olabileceğini belirtti.

Barrons, Birleşik Krallık’ın “hassas füzelerin Birleşik Krallık’a ulaşıp büyük zarar verebileceği bir dünyada var olmaya kesinlikle hazırlıklı olması gerektiğini” de sözlerine ekledi, fakat bunun “yakında gerçekleşecek veya acil bir durum” olmadığını da belirtti.

Barrons, “Kabiliyet açısından, bir seyir füzesi Birleşik Krallık’tan sadece 90 dakika uzaklıkta,” dedi.

İHA ve balistik füze bombardımanı korkusu

SDR raporuna göre, Birleşik Krallık bu yıl bir savaşa girmek zorunda kalırsa, uzun menzilli insansız hava araçları, balistik füzeler ve seyir füzeleriyle bombardımana tutulacak.

Raporda, İngiltere’nin devletler arası bir çatışmaya girerse karşılaşabileceği beş “saldırı yöntemi” belirtildi.

İngiltere ve dünyanın dört bir yanındaki üsler, limanlar ve havaalanları ilk hedefler olacak. Petrol platformları, su altı kabloları, uydular ve ticaret gemileri de siber saldırılar ve sabotajlarla karşı karşıya kalacak.

İnceleme raporunda, “Mevcut savaş yöntemlerine göre, İngiltere 2025 yılında NATO kapsamında devletler arası bir savaşa girerse, aşağıdaki saldırı yöntemlerinden bazılarına veya tümüne maruz kalması beklenebilir,” uyarısında bulunuluyor.

SDR, silahlı kuvvetlerin “yetersiz” stoklardan, kitlesel kayıpların yaşandığı çatışmalarla başa çıkamayan sağlık hizmetlerinden ve sadece “az sayıda” askerin görevlendirilmeye hazır olduğu anlamına gelen personel “krizinden” muzdarip olduğunu vurguluyor.

‘Ulusu seferber etmek’

Starmer, SDR’nin yayınlanmasına hazırlanırken Glasgow’daki Govan tersanesini ziyaret etti ve gazetecilere amacının “Birleşik Krallık’ın tamamında amaç birliği sağlamak” ve “ulusun ortak bir amaç için seferber edilmesi” olduğunu söyledi.

Başbakan savaş zihniyetine sahip bir ülke vizyonu çizerken, daha sonra “tüm toplumun” katılımını gerektiren bir yaklaşımın gerekliliğinden bahseden inceleme metninde bu vizyonu detaylandırdı.

SDR’nin önerileri arasında iç savunmaya yeniden odaklanılması, harp okulu gücünün genişletilmesi ve krizin çatışmaya dönüşmesi halinde hükümete yedekleri ve sanayiyi seferber etme yetkisi veren bir “savunma hazırlık yasası” yer aldı.

Ayrı olarak, Savunma Bakanı John Healey, Birleşik Krallık’ın 2034 yılına kadar 76.000 kişilik düzenli orduya sahip olacağını vaat etti.

Her aşamada Healey ve Starmer, Birleşik Krallık’ın ve Avrupa komşularının savunmasını güçlendirmenin ülkede yeni işler yaratacağını ve iktisadi büyüme arayışına yardımcı olacağını göstermeye çalıştı.

Öte yandan Starmer, ülkenin savunmasını iktisadi büyümeyle ilişkilendirmeye çalışırken, planları Maliye Bakanı Rachel Reeves tarafından kısıtlandığı için bir çıkmaza girmiş durumda.

Starmer, savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde 2,5’ine (şu anda yaklaşık 85 milyar sterlin) çıkaracağını açıkladığında, Healey’nin müttefikleri bu taahhüdün kısmen savunma bakanının dikkatli ve tutarlı lobi faaliyetlerinin sonucu olduğunu iddia etti.

Fakat Healey, yüzde 3’e ulaşma konusunda kesin bir taahhütte bulunma mücadelesini henüz kazanamadı. Starmer’ın sözcüsü, bunun “bir sonraki parlamentoda” gerçekleşeceğini söyledi, ki bu da 2034’e kadar uzayabilir.

SDR’deki vaatler nasıl yerine getirilecek?

Siyasetçiler ve savunma analistleri, bunun SDR’deki vaatleri yerine getirmek için yeterli olmadığını savunuyor.

Gölge savunma bakanı James Cartlidge, “İşçi Partisi’nin Stratejik Savunma İncelemesindeki tüm vaatleri, bunları karşılamak için yeterli para olacağına dair kanıt sunulmadıkça, şüpheyle karşılanacaktır,” dedi.

Liberal Demokratların savunma sözcüsü Helen Maguire da incelemenin “boş bir vaat olarak kalma riski” olduğunu söyledi.

Chatham House’da kıdemli araştırma görevlisi Marion Messmer, Birleşik Krallık’ın “savunma harcamalarını biraz artırıp, ardından taahhüdünü yüzde 3’e kadar ertelemenin şaşırtıcı” olduğunu söyledi.

Zaman çizelgesi, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinden sonra Rusya’nın NATO ülkelerine ne kadar hızlı bir tehdit oluşturabileceğine ilişkin farklı değerlendirmeler nedeniyle de önemli.

SDR kendi değerlendirmesini yapmasa da, “Rusya’nın savaş ekonomisi, sürdürülebilir olması halinde, Ukrayna’da ateşkes olması durumunda kara kuvvetlerini daha hızlı yeniden inşa etmesini sağlayacaktır,” diyor.

SDR’yi parlamentoda açıklayan Healey, eleştirilere verdiği yanıtta, “Maliye bakanının, Muhafazakâr hükümetin 14 yıllık başarısızlığının ardından iktisadi temelleri nasıl düzelttiğini görüyorum ve bir sonraki parlamentoda savunma harcamalarını yüzde 3’e çıkarma hedefimize ulaşacağımızdan hiç şüphem yok,” dedi.

Hükümet yetkilileri, Reeves tarafından yürütülen ve sadece önümüzdeki beş yılı kapsayan harcama incelemesinin şartlarının ötesinde, daha yüksek harcama taahhüdü için kesin bir zaman çizelgesi veremeyeceklerini belirtti.

Yetkililer, Starmer’ın, incelmede belirtilen önlemlerin kamu maliyesinin durumuna bağlı olarak “yüzde 100 emin” olduğunu vurguladığını vurguladı.

Harcamaların artırılması için belirlenen son tarih de Birleşik Krallık’ın yanıtının en önemli yönü değil. Messmer, hükümetin insansız hava araçları gibi ekipmanları temin etmek için tedarik sürecini hızlandırma kabiliyetinin, Rusya’nın tehdidine yanıt verme konusundaki ciddiyetine dair bir ipucu vereceğini söyledi. Bu husus, SDR’de de vurgulanmıştı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Moldova’dan Rusya’ya seyahat uyarısı

Yayınlanma

Moldova Dışişleri Bakanlığı ve ülkenin Moskova’daki büyükelçiliği, vatandaşlarına Rusya’ya gereksiz seyahatlerden kaçınmaları yönünde tavsiyede bulundu. Kişinev, bu tavsiyenin nedenini bölgedeki güvenlik durumunun kötüleşmesi ve Rusya makamlarının Moldovalılar da dahil olmak üzere yabancı vatandaşlara yönelik zorlayıcı tedbirler uygulaması olarak açıkladı.

Moldova Dışişleri Bakanlığı ve Moldova’nın Moskova Büyükelçiliği, ülke vatandaşlarına Rusya Federasyonu’na zorunlu olmayan seyahatlerden kaçınmaları yönünde tavsiye yayımladı.

Moldova makamları, bu karara gerekçe olarak bölgedeki güvenlik durumunun kötüleşmesini ve Rus yetkililerin, Moldova vatandaşları da dahil olmak üzere yabancı ülke vatandaşlarına yönelik zorlayıcı tedbirler uyguladığına dair raporları gösterdi.

Kişinev tarafından “zorlayıcı tedbirler” olarak tanımlanan durumlar arasında, sınır kapılarında veya operasyonlar sırasında yapılan gözaltılar ve ön gözaltı merkezlerine sevkler yer alıyor.

Nisan ayının sonlarında Rusya Dışişleri Bakanlığı, Kişinev Havalimanı’nda Rus vatandaşlarına yönelik “önyargılı inceleme prosedürleri” uygulandığı ve bunun sonucunda “uyduruk bahanelerle veya sebep gösterilmeksizin” ülkeye girişlerine izin verilmeyebileceği konusunda bir uyarıda bulunmuştu.

Moldova makamları her gün onlarca Rusya vatandaşının ülkeye girişini engelliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı ayrıca, Moldova makamlarının büyükelçilik çalışanlarının Rus vatandaşlarıyla görüşmesine izin vermemesi nedeniyle, bu tür durumlarda Rusya’nın Moskova Büyükelçiliği’nin yardım kapasitesinin sınırlı olduğunu belirtti.

Nisan ayı başında Rus güvenlik güçleri, Moskova’nın kuzeyindeki Bodrost adlı bir hamama operasyon düzenledi.

Operasyon sonucunda 59 yabancı uyruklu kişi gözaltına alınırken, bunlardan 25’i hakkında Rusya’ya giriş kurallarını veya ülkede kalış rejimini ihlal ettikleri gerekçesiyle işlem yapıldı.

Gözaltına alınanların Kırgızistan vatandaşı olduğu ortaya çıktı.

Bu operasyonun ardından Kırgızistan Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Kırgızistan Büyükelçisi’ne bir nota verdi. Kırgızistan Ombudsmanı Camilya Camabayeva, gözaltı görüntülerinin incelenmesi sonucunda “güç kullanımının orantılılığı ve meşruiyeti konusunda soru işaretleri oluştuğunu” ifade etti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı ise operasyon sırasında bazı gözaltına alınanların “kolluk kuvvetlerine direndiğini” ve bu nedenle sert tedbirler uygulandığını savundu.

Bakanlık, operasyonun planlı olduğunu da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English