Bizi Takip Edin

Rusya

Rusya: ABD’nin Arktik LNG 2’ye yönelik yaptırımları küresel enerji güvenliğini baltalıyor

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü çarşamba günü yaptığı açıklamada, Rusya’nın devasa Arktik LNG 2 projesini hedef alan ABD yaptırımlarının kabul edilemez olduğunu ve küresel enerji güvenliğini baltaladığını söyledi.

Kuzey Kutbu’ndaki Gydan Yarımadası’nda yer alan proje, Rusya’nın küresel sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) pazarındaki payını 2030-2035 yılları arasında %8’den beşte bire çıkarma çabalarının kilit unsurlarından birini oluşturuyor.

Washington geçtiğimiz ay Arctic LNG 2’ye yaptırım uygulayacağını duyurmuştu.

Sözcü Maria Zaharova haftalık brifinginde “Bu tür eylemlerin, özellikle de Arctic LNG 2 gibi birçok devletin enerji dengesini etkileyen büyük uluslararası ticari projelerle ilgili olarak kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz” dedi.

“Arctic LNG 2 ile ilgili durum, bu güvenliği koruma ihtiyacından bahseden ama aslında kendi bencil çıkarlarını gözeterek rakiplerini saf dışı bırakmaya ve küresel enerji güvenliğini yok etmeye çalışan Washington’un küresel ekonomik güvenlik açısından oynadığı yıkıcı rolü bir kez daha teyit etmektedir” diyen Zaharova ayrıca sıvılaştırılmış doğal gaz projesinin paydaşları olan Rusya ve Çin arasındaki işbirliğinin enerji alanı da dâhil olmak üzere güçlenmeye devam edeceğini söyledi.

Rusya, ABD, Katar ve Avustralya’nın ardından deniz yoluyla sıvılaştırılmış doğal gaz üretiminde dördüncü en büyük üretici konumunda.

Rus Kommersant gazetesi pazartesi günü yabancı hissedarların yaptırımlar nedeniyle Arctic LNG 2 projesine katılımlarını askıya aldıklarını ve yeni tesis için finansman ve alım sözleşmelerindeki sorumluluklarından feragat ettiklerini bildirdi.

Çin’in devlet petrol şirketleri CNOOC Ltd (0883.HK) ve China National Petroleum Corp (CNPC), Rusya’nın en büyük LNG üreticisi ve projenin %60 hissesine sahip olan Novatek (NVTK.MM) tarafından kontrol edilen projede %10’ar hisseye sahip.

Fransız TotalEnergies (TTEF.PA) ile Japon Mitsui and Co (8031.T) ve JOGMEC’ten oluşan konsorsiyumun da %10’ar hissesi bulunuyor.

Sektör kaynaklarının geçen hafta Reuters’a verdiği bilgiye göre, yaptırımlar Novatek’in projeden LNG tedariki konusunda mücbir sebep ilan etmesine de yol açtı.

Rusya

Yevgeniy Primakov’un 10. ölüm yıldönümü

Yayınlanma

Rusya’nın eski başbakanlarından, Dış İstihbarat Servisi direktörlerinde ve dışişleri bakanlarından Yevgeniy Primakov, 26 Haziran 2015’te hayatını kaybetti. Ekonomi doktoru ve akademisyen olan Primakov, uzun kariyeri boyunca Rusya’nın kaderinde önemli roller üstlenirken, geride bıraktığı çarpıcı sözleriyle de siyasi bir miras oluşturdu.

Deneyimli siyasetçi, Rusya’nın dünyadaki yerinden uluslararası ilişkilere, kriz yönetiminden demokrasiye kadar pek çok konuda net ve etkili görüşler ortaya koydu.

Primakov, bir ülkenin büyüklüğünü askeri güç gösterileriyle değil, uluslararası sistemdeki gerekliliğiyle tanımlıyordu.

Argumentı i Faktı gazetesine 2005’te verdiği bir demeçte bu görüşünü, “Ciddi siyasetin masaya yumruk vurmak olduğuna katılmıyorum. Hruşçov, BM Genel Kurulu’nda masaya ayakkabısıyla vurduğunda ve füzelerle tehdit ettiğinde, bu bizim büyüklüğümüzün bir işareti değildi. Büyük devletin alameti, ülkenizin vazgeçilmez olması, herkesin sizinle iş yapmak istemesidir. Rusya tam da bu nedenle büyük bir devlettir, çünkü uluslararası arenadaki pek çok sorun onsuz çözülemez,” sözleriyle ifade etmişti.

‘Rusya’yı silmek siyasi miyopluktur’

Primakov, Batılı politikacıların Rusya’yı küçümseme eğilimine karşı sık sık uyarılarda bulundu. Mir bez Rossii? (Rusyasız Bir Dünya mı?) adlı kitabında, “Rusya’nın dünyadaki önemini herhangi bir ülkeyle çatışarak kanıtlamaya çalıştığı fikrinden uzak olduğuna inanıyorum. Batı’da bu tür bir vizyondan yola çıkan politikacılar yanılıyorlar,” ifadelerini kullandı.

Primakov, aynı eserde, “Bununla birlikte, Rusya’yı büyük güçler arasından silmeye hazır olmak, potansiyelini, dinamizmini ve gelişim beklentilerini hafife almak ancak siyasi miyoplukla açıklanabilir,” diye ekledi.

Deneyimli diplomat, NATO’nun doğuya doğru genişlemesini Rusya için net bir tehdit olarak gördüğünü de belirtmişti.

Primakov, “Rusya Dışişleri Bakanı olarak görev yaparken Madeleine Albright, Strobe Talbott ve diğer Amerikalı meslektaşlarıma defalarca eski Sovyet cumhuriyetlerinin NATO’ya kabul edilmesinin bizim için ‘kırmızı çizginin’ aşılması anlamına geldiğini söyledim,” demişti.

‘ABD artık bir süper güç değil’

Primakov, ABD’nin dünyadaki konumuna ilişkin de farklı bir bakış açısı sunuyordu. 2008’de İzvestiya gazetesine verdiği mülakatta, “ABD, kendilerinin şu anda tek süper güç olduğunu düşünüyor. Bu doğru değil. ABD iktisadi, askeri ve siyasi etki açısından dünyanın en güçlü ülkesidir. Fakat bir süper güç değildir. Çünkü süper güç, Soğuk Savaş dönemine ait bir kategoridir. Yani niceliksel özellik korunmuş, ancak niteliksel özellik kaybolmuştur,” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Primakov, siyasi esnekliğin ve doğru stratejinin önemini vurgularken, popülist söylemlerden kaçınılması gerektiğini savunuyordu.

“Terörle mücadele” konusunda 2006’da yaptığı bir açıklamada, “Alıntıladığınız gibi ‘tuvalette işini bitirmek’, yalnızca terör eylemlerine doğrudan katılanlar için geçerlidir. Eğer orada herkesi ayrım gözetmeksizin ‘temizlemeye’ çalışırsanız, kanalizasyon sistemi çöker… Ortak bir dil bulabileceğiniz kişileri aramak gerekir. Uzlaşma arayışında onlara güvenmek lazım,” ifadelerini kullanmıştı.

Ulusal çıkarların korunması gerektiğini belirten Primakov, bunun ilişkilerin tamamen koparılması anlamına gelmediğini, “Uçağı geri çevirmek, ancak karşı tarafın bizim ulusal çıkarlarımıza aykırı kararlar alması durumunda kabul edilebilir. Ancak bu koşullarda bile kimse ilişkileri koparma yoluna gitmez,” sözleriyle açıklamıştı.

‘Güven yoksa siyaset de yoktur’

Uluslararası ilişkilerde güvenin temel bir unsur olduğunu belirten Primakov, 2009’da Sergey Brileev’e verdiği mülakatta, “Eğer güvenmezseniz, o zaman siyaset de olmaz. Çünkü uluslararası ilişkilerin gelişimindeki ana yollar, birbirine güvenen insanlar tarafından inşa edilir,” demişti. Ancak bu güvenin körü körüne olmaması gerektiğini de, “Aynı zamanda, Reagan’ın ‘Güven ama kontrol et’ sözleri de bana çok çekici geliyor,” diyerek eklemişti.

Orta Doğu’daki çatışmalara ilişkin ise tarafların hiçbirinin haklı görülemeyeceğini savunarak, “Sıcak noktalarda kimse saldırıların doğru mu yanlış mı olduğunu teraziye koyamaz. Karşılıklı saldırıların kendisi zaten yanlıştır. Bu durum, ne Hamas’ı, ne Hizbullah’ı ne de İsrail’i haklı çıkarmanın mümkün olmadığı Orta Doğu’daki silahlı çatışmalar için de geçerlidir,” yorumunu yapmıştı.

Modernizasyon, kriz ve motivasyon üzerine

Primakov, Rusya’nın iç meselelerine dair de önemli tespitlerde bulunmuştu. Modernizasyonun ancak demokrasi ile mümkün olabileceğini belirterek, “Modernizasyon, demokratikleşme olmadan gerçekleşemez. Demokratikleşme bir slogan değil, modernizasyon yürüten bir ülkenin nesnel ihtiyacıdır. Bilimsel ve teknolojik ilerlemeye doğru ilerlememiz neden bu kadar zor? Bütçeden az para ayırdığımız için değil. Çünkü Batı’da yeni geliştirmelere parayı esas olarak iş dünyası harcıyor. Bizde rekabet yok. Orada kâr hırsı onları bu yöne itiyor,” demişti.

Krizlerin bir arınma fırsatı olabileceğini de ifade eden Primakov, “Zorluklardan çıkarken, operasyonel görevleri çözerken yarını akılda tutmak gerekir. O zaman kriz sadece bir ateş değil, aynı zamanda bir arınma olur. Tıpkı hastalıktan sonra insanın yeniden doğması, taze güçlerle dolması gibi,” şeklinde konuşmuştu.

Çalışma hayatındaki motivasyonun sadece paraya indirgenmesini de eleştirerek, “Ne için çalışılacağını bilmek de bir o kadar gereklidir. Maalesef bu gerçekleşmiyor. Emeğin tamamen parasal motivasyona geçişi, fikri hayatımızdan söküp atmamalıdır,” uyarısında bulunmuştu.

Okumaya Devam Et

Rusya

Rusya, BDT ülkelerini tarih kitaplarında Sovyet geçmişini çarpıtmakla suçladı

Yayınlanma

Rusya Eğitim Bakanı Sergey Kravtsov, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerini tarih ders kitaplarında Sovyet geçmişini kasıtlı olarak olumsuz ve Rusya karşıtı bir şekilde sunmakla suçladı. Rusya Bilimler Akademisi’nin bir araştırması da bu iddiayı desteklerken, Moskova’nın BDT ülkeleriyle ortak bir tarih anlayışı üzerinde çalıştığı belirtildi.

Rusya Eğitim Bakanı Sergey Kravtsov, Devlet Duması’nda yaptığı konuşmada, Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) üye bazı ülkelerin tarih ders kitaplarında Sovyet geçmişi hakkında gerçeğe aykırı bilgiler bulunduğunu belirtti.

İnterfaks ajansının aktardığına göre Kravtsov, “Tarihsel materyalin sunumunda belirli zorluklar ve sorunlar ile tarihçilik ve nesnellik ilkelerine uyumsuzluklar var. Bu, her şeyden önce ortak geçmişimizle ilgili,” ifadelerini kullandı.

Bakan, bu ülkelerde cumhuriyetlerin Sovyetler Birliği’nin bir parçası olduğu dönemin anlatımının “genel olarak Rusya’ya karşı olumsuz bir nitelik taşıdığını” vurguladı.

Kravtsov, şu anda Rusya ve BDT ülkelerinin “ortak tarihsel geçmişinin yorumlanmasına yönelik birleşik yaklaşımların koordine edilmesi için ilgili bakanlarla çalışmalar yürütüldüğünü” de sözlerine ekledi.

Bakan, “Birlikte tek bir eğitimsel, kültürel ve zihinsel alan ve bununla birlikte herkesin birbirini anladığı ve iyi komşuluğu hedeflediği Avrasya kıtasının geleceğini inşa ediyoruz,” dedi.

‘Rusya sömürgeci bir devlet olarak gösteriliyor’

Daha önce Rusya Bilimler Akademisi’ne bağlı Sosyal Bilimler Bilimsel Bilgi Enstitüsü’nden bilim insanları, eski SSCB ve Orta Doğu’daki 10 ülkenin tarih kitaplarını analiz etmişti. Araştırmada, Rusya’nın bu kitaplarda çoğunlukla kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden sömürgeci bir devlet ve saldırgan olarak temsil edildiği tespit edildi.

Bu tür değerlendirmelerin özellikle Kazakistan, Azerbaycan ve Özbekistan ders kitaplarında bulunduğu belirtildi.

Bu kitaplarda Sovyet yönetiminin kuruluşu “askeri işgal” olarak nitelendirilirken, Rusya’nın ilhak edilen topraklardaki halklara baskı uyguladığı ve kültürlerine zarar verdiği iddia ediliyor.

Bilimler Akademsi, Rusya’nın bu ülkelerin gelişimine yaptığı katkının ise göz ardı edildiğini veya küçümsendiğini vurgulayarak, gelecekte “yanlış ve çarpıtılmış olayların teşvik edilmesinin” “yabancı düşmanlığı ve Rus düşmanlığının gelişmesi için bir temel” oluşturabileceği uyarısında bulundu.

Erivan’a ‘tarihi yeniden yazma’ suçlaması

Ağustos 2024’te Rusya Dışişleri Bakanlığı, Ermenistan’ın yeni tarih ders kitaplarını eleştirerek Erivan’ı, cumhuriyetin “kuruluşunda Rus İmparatorluğu’nun ve daha sonra SSCB ile Rusya’nın özel rolünü” sorgulama noktasına getirmekle suçladı.

Bakanlık, özellikle 1826-1828 Rus-İran Savaşı’na ilişkin bölümde Türkmençay Antlaşması’nın Doğu Ermenistan’ın ilhakı olarak adlandırılmasına dikkat çekerek, bunun ülkelerin “ortak tarihini yeniden yazmaya yönelik utanmaz bir girişim” olduğunu kaydetti.

Putin: Ders kitaplarında bariz bir Rus düşmanlığı vardı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 22 Haziran’da yaptığı açıklamada, SSCB’nin dağılmasından sonra “karşılıklı bağın ve tarihsel sürecin ile eğitim programlarının tek bir mantığının kaybolduğunu” belirtti.

Putin, “Bana bazı ders kitaplarını getirdiklerinde, içinde doğru bilgiler dışında her şeyin olduğunu şaşkınlıkla gördüm. Bu ders kitaplarında, eğitim materyallerinde neler görmedik ki! Hem açık bir Rus düşmanlığı hem de bu tarihsel gerçeklerin çarpıtılması vardı,” dedi.

Ukrayna ile savaşın başlamasının ardından Rusya’daki okullarda 10 ve 11. sınıflar için yeni bir tarih ders kitabı uygulamaya konuldu.

Bu kitapta, Putin’in SSCB’nin dağılmasının 20. yüzyılın “en büyük jeopolitik felaketi” olduğuna dair bir sözüne yer veriliyor, 1990’lı yıllar olumsuz bir şekilde anlatılıyor ve Kırım ile diğer Ukrayna bölgelerinin ilhakı “tarihi toprakların geri dönüşü” olarak adlandırılıyor.

Okumaya Devam Et

Rusya

Kremlin, İran’ın UAEA kararını ‘saldırının doğrudan sonucu’ olarak niteledi

Yayınlanma

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Peskov, Ermenistan ve Azerbaycan’ın barış anlaşmasını sonuçlandırmaya çok yakın olduğunu belirtirken, İran’ın UAEA ile işbirliğini askıya almasını ‘İran’a yönelik saldırının doğrudan sonucu’ olarak nitelendirdi. Sözcü ayrıca, Rusya ile Ukrayna arasında şu anda bir memorandum görüşmesi olmadığını ve Ermenistan’da tutuklanan Rus vatandaşı iş insanı için temasların sürdüğünü bildirdi.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, düzenlediği basın toplantısında Rus dış politikasına ilişkin gündemdeki bir dizi başlıkta değerlendirmelerde bulundu.

Peskov, Ermenistan ile Azerbaycan’ın barış anlaşmasına çok yakın olduğunu, İran’ın nükleer denetimlere ilişkin kararının bir saldırı sonucu alındığını, Ukrayna ile esir takası sürecinin devam ettiğini ve Ermenistan’da tutuklanan Rus iş insanının durumunu takip ettiklerini açıkladı.

‘Erivan ile Bakü anlaşmayı sonuçlandırmaya çok yakın’

Rusya’nın, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yeni bir gerilim yaşanmamasını umduğunu belirten Peskov, iki ülkenin barış anlaşması üzerindeki çalışmaları sonuçlandırmaya çok yakın olduğunu ifade etti.

Kremlin Sözcüsü, “Bu çalışmanın sonuçlandırılacağını umuyoruz. Bu anlaşma, bölgedeki atmosferin istikrarı ve güvenliği için çok gerekli,” dedi. Peskov, talep edilmesi halinde Rusya’nın bu sürece katkıda bulunmak için mümkün olan her şeyi yapmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi.

Kaynak metinde, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 24 Haziran’da Dağlık Karabağ’daki çatışmalar sırasında yerleşim yerlerini bombalaması nedeniyle Ermenistan’ı “savaş suçlusu bir devlet” olarak nitelendirdiği bilgisi yer aldı.

Ayrıca, Mart 2025’te Ermenistan ve Azerbaycan’ın, devletlerin sınırlarını ve toprak bütünlüğünü karşılıklı olarak tanıyan 17 maddelik bir barış anlaşması imzalamayı kabul ettiği hatırlatıldı.

‘UAEA’nın itibarı ciddi şekilde zedelendi’

Peskov, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğini askıya alma kararının, ülkeye yönelik saldırının doğrudan bir sonucu olduğunu söyledi.

Peskov, “Bu tür bir karar, gerçekleşen kışkırtılmamış saldırının doğrudan bir sonucudur. Nükleer tesislere yönelik benzeri görülmemiş saldırıların doğrudan bir sonucudur. Elbette UAEA’nın itibarı bu durumda ciddi şekilde zedelenmiştir, bu nedenle böyle bir durum endişe yaratmadan edemez,” ifadelerini kullandı.

ABD ve İran arasındaki temasların devam ettiğini ve Moskova’nın nükleer tesislere yönelik saldırılar etrafındaki durumu izlediğini belirten Peskov, Rusya’nın İran’daki tesislerin durumuna ilişkin veriye sahip olmadığını ve bu verilerin ortaya çıkmasını beklemek gerektiğini kaydetti.

25 Haziran’da İran meclis komitesi, İran Atom Enerjisi Kurumu’nun UAEA ile işbirliğini askıya almasına yönelik yasa tasarısını onaylamıştı.

Tasarıya göre İran, nükleer tesislerine kamera kurmama, denetimlere izin vermeme ve ajansa rapor sunmama hakkına sahip olacak. İranlı milletvekilleri, UAEA’yı ve Genel Sekreter Rafael Grossi’yi yanlış raporlar sunmakla, bazı ajanları ise “nükleer tesislerde casusluk yapmakla” suçluyor.

İran meclisi, UAEA ile işbirliğini askıya alma tasarısını onayladı

‘Ermenistan’da Rusya vatandaşı iş insanı Karapetyan için temaslar sürüyor’

Ermenistan’da tutuklanan Tashir Grubu’nun sahibi Samvel Karapetyan’ın akıbetiyle ilgili Rusya ve Ermenistan arasında temasların yürütüldüğünü bildiren Peskov, “Karapetyan Rusya Federasyonu vatandaşı olduğu için elbette ilgili temaslar yürütülmektedir,” diye vurguladı.

Peskov, bu durumdan bağımsız olarak da Kremlin’in Erivan ile temas halinde olduğunu, çünkü Ermenistan’ın “çok yönlü ilişkilere sahip önemli bir müttefik” olduğunu belirtti.

Erivan’daki bir mahkeme, 18 Haziran’da iş insanını “iktidarı devirme çağrıları yapma” suçlamasıyla iki ay süreyle tutuklamıştı.

Karapetyan suçlamaları reddederken, avukatı kararın yasa dışı olduğunu savunarak temyize gideceklerini açıkladı.

17 Haziran’da Karapetyan’ın evinde arama yapılmış, ertesi gece kendisi ve kardeşi polis tarafından gözaltına alınmıştı. İş insanı, tutuklanmasından önce yetkililerin Ermeni Apostolik Kilisesi’ne yönelik sert açıklamaları karşısında kiliseyi savunmuştu. Kardeşinin aktardığına göre, Karapetyan ile birlikte yaklaşık 45 destekçisi de gözaltına alındı.

Paşinyan: Din adamlarının darbe planını engelledik

‘Ukrayna ile memorandumlar hakkında görüş alışverişi yok’

Peskov, Rusya ile Ukrayna arasında şu anda memorandum taslakları hakkında bir görüş alışverişi yapılmadığını açıkladı.

Sözcü, İstanbul’da yapılan ikinci tur müzakerelerde varılan anlaşmaların uygulanmasının tamamlanma aşamasında olduğunu ve bu süreç bittikten sonra müzakerelerin devamı için tarihlerin belirleneceğini ekledi.

Rusya-Ukrayna müzakerelerinin ikinci turu 2 Haziran’da Türkiye’de gerçekleşmişti. Taraflar, 6 bin asker ve subayın cenazesinin Ukrayna’ya teslim edilmesi konusunda anlaşmaya varmıştı.

Moskova ve Kiev ayrıca, ağır yaralı ve hasta tüm esirlerin yanı sıra 25 yaş altı genç askerlerin takası konusunda da mutabık kalmıştı. 16 Haziran’da Rusya heyetinin başkanı Vladimir Medinskiy, cenazelerin teslimatının son aşamasının yürütüldüğünü duyurmuştu. Toplamda Ukrayna’nın 6 bin 60 askerin cenazesini teslim aldığı belirtildi.

Kremlin, Ukrayna ile yeni müzakere turu için tarih verdi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English