Bizi Takip Edin

RUSYA

Rusya, Trump döneminden ne bekliyor?

Yayınlanma

İvan Timofeyev*
Kommersant
16 Ağustos 2024

Yaklaşan ABD başkanlık seçimleri bir kez daha Rusya için kimin daha iyi olduğu tartışmalarını beraberinde getiriyor. Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ı Moskova için Demokrat Parti’nin temsilcisinden (bu kez görevdeki Başkan Yardımcısı Kamala Harris) daha kabul edilebilir bir siyasetçi olarak görmek yine cazip geliyor. Trump, Rusya ile ‘anlaşmayı’ göz ardı etmediğini iddia ediyor. Onun fikri pratiğe yönelik. Ülkesinin ulusal çıkarlarını ilerletmekten yana ama takasa da, “al gülüm, ver gülüm”e de sıcak bakıyor. Cumhuriyetçi adayın güçlü bir pozisyondan konuşuyor olması Rusya’da kimseyi utandırmıyor. Moskova, uzun zamandır buna alışkın ve güç politikasına hazır.

Fakat Trump yönetiminde ABD ile ‘anlaşma’ ya da en azından daha yapıcı ilişkiler bekleyenler yanılıyor. Trump faktörü Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin yapısını değiştirmede ciddi bir rol oynamayacak. Genel olarak Moskova, ABD Başkanı’nın tam olarak kim olacağıyla ilgilenmemeli. Beyaz Saray’ın başındaki ismin Rusya-ABD ilişkilerinde önemli bir rol oynaması pek mümkün değil.

Trump’ın 2016 seçimlerindeki zaferi Moskova’da alkışlarla karşılanmıştı. O dönemde ABD-Rusya ilişkileri, Ukrayna meselesinin merkezinde yer aldığı birikmiş çelişkiler nedeniyle halihazırda ciddi şekilde zayıflamıştı. O zamanlar durum hala tersine çevrilebilir gibi görünüyordu. Trump’ın seçim zaferinden bir buçuk yıl önce, Donbass’taki çatışmaya ilişkin Minsk anlaşmaları yürürlüğe girmişti ve silah kontrol rejimlerinin kalıntıları hala yerinde duruyordu. Trump ‘bataklığı kurutma’ -derin devletin zorba bürokratlarından kurtulma, dış ve iç politikada birikmiş sorunları bir çırpıda çözme- tehdidinde bulunmuştu. Trump’ın çekirdek seçmen kitlesi de ruhen birbirine yakın görünüyordu; büyük metropollerin kozmopolit ve atomize olmuş, büyük ölçüde sanal ekonomi ve hizmet sektöründe yaşayan sakinlerinin aksine, Amerikan kırsalından gelen çalışkan işçiler, ülkelerinin vatanseverleri, güçlü aile adamları vardı. Deneyimli diplomatlar, Trump’ın popülizminin nesnel güvenlik eğilimlerini tersine çevirmesinin pek mümkün olmadığını söyleyerek umutlanılmamasını tavsiye ediyorlardı. Bu kişilerin haklı olduğu ortaya çıktı.

Valday Tartışma Kulübü Program Direktörü İvan Timofeyev

Trump’ın başkanlığının neredeyse tamamı, Rusya’nın 2016 seçimlerine kazanan aday lehine müdahale ettiğine dair spekülasyonlarla geçti. Görevdeki başkan azledilmekten kurtulmayı başardı ama müdahale konusu ABD’nin Rusya cephesindeki diplomasisine pranga vurdu. Kongre, PL 115-44’ü (CAATSA; Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) kabul ederek eski Başkan Barack Obama’nın Ukrayna ve dijital güvenlik konusundaki kararnamelerini federal yasaya dahil etti. Böylece Beyaz Saray’ın başı, Kongre’nin onayı olmadan bu kararnameleri iptal etme ve kişileri yaptırım listelerinden çıkarma yetkisinden mahrum bırakıldı. CAATSA, ayrıca başkana oldukça geniş bir dizi kısıtlayıcı tedbiri kullanma yetkisi verdi. Yönetim buna pragmatik bir şekilde karşılık verdi. Trump, CAATSA’yı imzaladı ve 2018’de 13849 sayılı İcra Emri ile bunu yürütme organı düzeyinde uygulayacak yasal mekanizmayı başlattı. 13848 sayılı kararname, Trump’ın seçimlere müdahaleye yanıt verme kararlılığını gösterirken, 2019’daki 13883 sayılı kararname de Skripal olayına yanıt olarak yaptırım uygulama yönündeki siyasi iradeyi yansıtıyordu.

Ancak Trump yönetimi, Rusya’daki ABD’li yatırımcıların zarar görmesinden korktuğu için yaptırımları ılımlı bir şekilde kullandı. Kongre üyelerinin ‘acımasız yaptırımlar’ ve DASKA tasarısı (‘ABD güvenliğini Kremlin saldırganlığından koruma’) şeklindeki radikal teşebbüsleri Dışişleri Bakanlığı avukatları tarafından kapsamlı bir şekilde eleştirildi.

Trump aynı zamanda başta Kuzey Akım-2 olmak üzere Rus doğalgaz boru hattı projelerine dönük yaptırımların da güçlü bir destekçisi oldu. Rusları Avrupa gaz pazarından çıkarmak amacıyla 2019’da PEESA’yı (‘Avrupa’nın Enerji Güvenliğini Koruma Yasası’) ve 2020’deki değişikliklerini destekledi. Avrupalı tedarik şirketleri, özellikle de boru döşemek için gemi kiralayan İsviçre merkezli All Seas, yaptırım tehdidinden ciddi şekilde ürktü. Ruslar sonunda inşaat için kendi gemilerini uyarladılar, ancak Kuzey Akım-2’nin inşası gecikti. Kuru dengede Trump, uygun ve gerekli gördüğü yerlerde yaptırımları şiddetle uygulamaya istekli olduğunu ortaya koydu. Genel manada, Rusya ile diyaloğa yönelik hamleler net bir sonuç vermedi. Buna ek olarak Trump, silahların kontrolü rejimine de şiddetle karşı olduğunu ispat etti.

Trump’ın başkanlığı döneminde, skandallara rağmen, Amerikan siyaset mekanizması sorunsuz bir şekilde işlemeye devam etti. Amerikan toplumundaki derin sosyal ayrışmalar buna engel olmadı. Amerikalı araştırmacı Aaron Wildavsky’nin 1966’da işaret ettiği gibi, ABD’nin duruma göre biri dış politikada diğeri iç politikada ‘iki başkanı’ vardır. Yani, iç toplumsal ayrışmalar, kendi yolunda ilerleyen dış politikayı mutlaka etkilemez. Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasındaki mücadele büyük ölçüde iç süreçleri yansıtır ama dış politikada farklılıklar, var olmalarına rağmen, çok derin olmaktan uzaktır. Dahası, Rusya konusunda uzun zamandır partiler arası bir uzlaşı söz konusu.

Trump’ın görevden ayrılmasının ardından bir sonraki başkan Joe Biden’ın 2021 sonuna kadar Moskova’ya yönelik politikasının da oldukça dengeli kalması bunun bir göstergesi. Biden, boru hattı projelerine yönelik sert yaptırımlardan kaçınarak Almanya ve AB’nin tutumuna doğru bir adım attı. Aynı zamanda ABD tarafından START anlaşmasının uzatılmasına son dakikada yeşil ışık yaktı. 2021 yılında Biden, daha sonra Rusya’ya dönük yaptırımlar için temel yasal mekanizma haline gelen 14024 sayılı kararnameyi imzaladı. Fakat bu araç, özel askeri harekatın başlatılmasından önce sınırlı ölçüde kullanılmıştı.

Durum, iki ülke arasında Avrupa’nın güvenliği ve Ukrayna meselesi konusunda bozulan ilişkiler zemininde değişmeye başladı, yani ABD başkanının rolünden ziyade yapısal faktörler eliyle belirlendi. Eğer Trump, 2021 sonunda Biden’ın yerinde olsaydı, Rusya’ya dönük politikası da benzer olurdu. Özel askeri harekatın başlamasından sonra Washington, Oval Ofis’te kimin oturduğundan bağımsız olarak Rusya’ya karşı bir ‘yaptırım tsunamisi’ başlatacaktı.

Trump’ın 2024 seçimlerindeki muhtemel zaferi Rusya açısından pek bir şey değiştirmeyecek. Politikacı, silah kontrol rejimine muhalif olarak biliniyor. Ancak rejimin aşınması Biden döneminde halihazırda devam etti ve son çivi hem Donald Trump hem de rakibi Kamala Harris tarafından eşit başarıyla çakılabilir. Trump, ABD’nin enerji kaynaklarının Avrupa pazarına sokulması konusunda, özellikle de AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırım politikası böyle bir gidişatı destekleyeceği için daha aktif bir şekilde lobi yapacaktır. Trump’ın ABD’nin Avrupalı müttefiklerine güvenlik için ödeme yaptırma tehdidi NATO dayanışmasını bozmayacak. Bu tür tehditler ilk dönemde bile NATO’yu zayıflatamadı ve bugün Rusya ile ilişkilerde yaşanan krizin arka planında da herhangi bir değişikliğe yol açmayacak. Avrupalı NATO müttefikleri artık askeri harcamalarını kendileri artırıyor. Trump, çatışmanın çözümü için nesnel koşullar olgunlaşmadıkça, örneğin çatışmayla mücadele edecek kaynakların tükenmesi ya da Rusya’nın mutlak bir zafer kazanması gibi, Ukrayna düğümünü çözemeyecek. Son olarak, Trump’ın iktidara gelmesinin ABD’nin siyasi sistemini istikrarsızlaştırması ve iç ihtilafların tırmanması halinde bunların dış politikayı etkilemesi pek mümkün değil.

Özetle, ABD seçimlerinin sonucu Rusya için tamamen ikincil hatta üçüncül öneme sahip. Bunu Rusya’nın ABD ve kolektif Batı ile ilişkilerinde önemli bir faktör olarak değerlendirmek için henüz erken.

(*) 2015’ten beri Valday Tartışma Kulübü Program Direktörü; 2023’ten beri Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) Genel Direktörü, Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde doçent.

RUSYA

Putin’den füzelere yanıt: Çatışma küresel nitelik kazandı

Yayınlanma

Yazar

Rusya televizyonları yayınlarını keserek ve hiçbir duyuruda bulunmadan Putin’in açıklamasını girdiler. Açıklama televizyon yayınından bir süre sonra Kremlin internet sitesinde de yayınlandı.
Açıklamanın tam çevirisi:

* * *

“Daima bir cevap olacak”

Rusya Federasyonu silahlı kuvvetler personelini, ülkemizin yurttaşlarını, bütün dünyadaki dostlarımızı, keza Rusya’yı stratejik  bozguna uğratma fırsatıyla ilgili hayaller besleyenleri, bugün özel askeri harekat bölgesinde meydana gelen, topraklarımızda batı yapımı uzun menzilli silahlar kullanılmasından sonraki olaylar hakkında bilgilendirmek istiyorum.

Ukrayna’da batı tarafından provoke edilen çatışmayı tırmandırma siyasetine devam eden ABD ve onun NATO’daki müttefikleri daha önce, Rusya Federasyonu topraklarına karşı uzun menzilli yüksek hassasiyetli silah sistemlerini kullanma izni vermediklerini açıklamışlardı. Uzmanlar şunu iyi biliyorlar ve Rusya tarafı da devamlı surette vurguladı: bu silahları üreten ülkelerin askeri uzmanlarının doğrudan dahli olmaksızın benzer silahların kullanılması mümkün değildir.

19 Kasım günü ABD yapımı altı taktik ATACMS füzesiyle, ve 21 Kasım günü Büyük Britanya yapımı Storm Shadow ve ABD yapımı HIMARS sistemleriyle Rusya Federasyonu topraklarında, Bryansk ve Kursk oblastlerindeki askeri tesislere kombine bir füze saldırısı gerçekleştirildi. Bu andan itibaren, daha önce devamlı surette vurguladığımız gibi, Ukrayna’da batı tarafından provoke edilen bölgesel çatışma küresel bir niteliğin unsurlarını kazandı. Hava savunma sistemlerimiz bu saldırıları püskürttü. Neticede, düşmanın belli ki önüne koymuş olduğu hedeflere ulaşılamadı.

Bryansk oblastinde ATACMS füzelerinin parçalarının düşmesiyle çıkan yangın söndürüldü, kurban ve ciddi bir hasar yok. Kursk oblastinde saldırı, “Kuzey” ordu grubumuzun komuta noktalarından birine karşı yapıldı. Saldırı ve hava savunma muharebesi sonucunda ne yazık ki tesisin dış güvenlik birimleri personelinden zarar görenler, ölenler ve yaralananlar var. Yönetim noktasının komuta ve operasyon personeli zarar görmedi ve kıtalarımızın Kursk oblastindeki düşman birliklerini yok etme ve söküp atmaya yönelik faaliyetleri normal bir şekilde devam ediyor.

Bir kez daha özellikle vurgulamak istiyorum: düşmanın bu tür silahları kullanması özel askeri harekat bölgesinde askeri eylemlerin gidişatına etkide bulunamaz. Kıtalarımız bütün askeri temas hattı boyunca taarruza başarıyla devam ediyor. Önümüze koyduğumuz bütün görevler yerine getirilecektir.

Rusya silahlı kuvvetleri Amerikan ve Britanya uzun menzilli silahlarının kullanılmasına cevap olarak 21 Kasım’da Ukrayna’nın savunma sanayisi tesislerinden birini kombine bir saldırıyla vurmuştur. Askeri şartlarda, Rusya’nın orta menzilli yeni füze sistemlerinden biri, mevcut durumda nükleer olmayan hipersonik konfigürasyonda bir füze de denenmiştir. Füze uzmanlarımız bunun adını Oreşnik koydular. Deneme başarıyla tamamlandı, fırlatma hedefine ulaşıldı. Ukrayna topraklarında Dinyepropetrovsk şehrindeki büyük ve daha Sovyetler Birliği zamanından beri bilinen sanayi komplekslerinden bugün de füze ve diğer silahların üretimini yapan biri vuruldu.

Kısa ve orta menzilli füzeler tarafımızdan ABD’nin orta ve kısa menzilli füze üretimi ve Avrupa’ya ve Asya-Pasifik bölgesine konuşlandırma planlarına karşı cevabi tedbir olarak geliştirilmektedir. ABD’nin orta ve kısa menzilli füzelerin tasfiyesi anlaşmasını uydurma bir bahaneyle tek taraflı olarak yıkmakla hata ettiği kanısındayız. Bugünse ABD bu araçları sadece üretmekle kalmıyor, görüyoruz ki, kıtalarının eğitim faaliyetleri sırasında gelecek vaat eden füze sistemlerinin dünyanın muhtelif bölgelerine ve bu kapsamda Avrupa’ya da konuşlandırılması meseleleri üzerine çalıştılar. Dahası, tatbikatlar sırasında da bunların kullanılmasına yönelik eğitim veriyorlar.

Rusya’nın orta ve kısa menzilli füzeleri, bu türden Amerikan silahları dünyanın herhangi bir bölgesinde ortaya çıkıncaya kadar konuşlandırmama yükümlülüğünü gönüllü ve tek taraflı olarak üstlendiğini hatırlatırım.

Tekrar ediyorum: Oreşnik füze sisteminin muharebe şartlarında denenmesi, tarafımızdan, NATO ülkelerinin Rusya’ya karşı saldırgan eylemlerine cevap olarak gerçekleştiriliyor. Orta ve kısa menzilli füzelerin konuşlandırılmasına devam edilip edilmeyeceği meselesine tarafımızdan ABD ve uydularının eylemlerine bağlı olarak karar verilecektir. Modern füze komplekslerimizin denenmesine devam edilmesi sırasında yok edilecek hedefler tarafımızdan Rusya Federasyonu’nun güvenliğine yönelik tehditler dikkate alınarak belirlenecektir. Silahlarımızı, kendi  silahlarının bizim tesislerimize karşı kullanılmasına izin veren ükelerin askeri hedeflerine karşı kullanma hakkımız olduğu kanısındayız; saldırgan eylemlerin devam etmesi durumunda da kararlı ve simetrik bir şekilde cevap vereceğiz. Rusya’ya karşı kendi muhariplerini kullanma planları kuran ülkelerin yönetici elitlerine bu hususta ciddiyetle düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Elbette, Ukrayna topraklarında zaruret halinde ve cevabi tedbir olarak Oreşnik gibi sistemlerle vurulacak hedefleri seçerken orada bulunan sivillere tehlikeli bölgeleri terk etmelerini önerecek ve dost devletlerin yurttaşlarından da bunu rica edeceğiz. Bunu insani mülahazalarla yapacağız: açıkça, kamuoyu önünde, bu istihbaratı alacak düşman tarafından girişilecek karşı tedbirlerden endişe etmeden.

Neden endişe etmeden? Çünkü bu tür silahlara karşı koyacak vasıtalar günümüzde mevcut bulunmuyor. Füzeler hedeflere 10 Mach, saniyede 2,5-3 kilometre hızla saldırıyor. Dünyada mevcut modern hava savunma sistemleri ve Amerikalıların yaptığı Avrupa’daki füzesavar sistemleri bu tür füzeleri yakalayamaz, bu mümkün değil.

Bir kez daha vurguluyorum: uluslararası güvenlik sistemini yıkan Rusya değil ABD’dir ve mücadeleye devam ederken kendi hegemonyasına sarılıyor, bütün dünyayı küresel bir çatışmaya itiyorlar. Biz, bütün tartışmalı meseleleri barışçıl vasıtalarla çözmeyi her zaman tercih ettik ve bugün de hazırız, ama hadiselerin her türlü gelişmesine de aynı şekilde hazırız.

Eğer bundan şüphesi olanlar varsa beyhude; daima bir cevap olacak.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Ukrayna, Rusya’nın ilk kez kıtalararası balistik füzeyle saldırdığını iddia etti

Yayınlanma

Ukrayna Hava Kuvvetleri, Rusya’nın bu sabah (21 Kasım) Ukrayna’ya yönelik saldırısında, Astrahan oblastından bir kıtalararası balistik füze  fırlattığını duyurdu.

Reuters ajansı söz konusu saldırının, Rusya’nın savaşın başlangıcından bu yana ilk kez bu kadar uzun menzilli bir füze kullandığına işaret ettiğini yazdı.

Bu saldırı, Ukrayna’nın bu hafta Rusya topraklarını hedef almak için ABD ve İngiltere’den sağlanan füzeleri kullanmasının hemen ardından gerçekleşti.

Moskova, bu tür eylemlerin çatışmayı daha da tırmandıracağı yönünde uyarılarda bulunmuştu.

Kiev, açıklamasında füze türüne dair ayrıntı vermeyerek, “Rusya’nın Astrahan oblastı topraklarından kıtalararası balistik füze fırlatıldı,” ifadelerini kullandı.

Bu tür balistik füzeler hem nükleer hem de konvansiyonel savaş başlıkları taşıma kapasitesine sahip olmasıyla dikkat çekiyor.

Bir gün önce Ukrayna’daki Telegram kanallarında, kaynak belirtilmeksizin, Rusya’nın nükleer yük taşıma kapasitesine sahip RS-26 Rubej füzeleri ile Ukrayna’yı hedef alabileceği yönünde iddialar ortaya atıldı.

Aynı gün ABD, İtalya, Yunanistan ve İspanya, Ukrayna’daki büyükelçiliklerini geçici olarak kapatma kararı aldı.

Dinyeper Bölgesel Askeri Yönetim Başkanı Sergey Lisak, saldırının bir rehabilitasyon merkezine hasar verdiğini belirtti.

Merkezin kazan dairesi kısmen tahrip olurken, onlarca pencere kırıldı. Olayda can kaybı yaşanmadı.

Fakat dokuz garaj, bir sanayi tesisi ve iki özel ev zarar gördü. Evlerden birinde çıkan yangın kontrol altına alındı.

Rusya’nın saldırıları yalnızca Dinyeper ile sınırlı kalmadı. Kiev, Odessa ve Suma oblastları da hedef alındı. Bu bölgelerde elektrik arzında ciddi aksaklıklar meydana geldi.

İsviçreli askeri uzman Bosshard ile mülakat: Rusya’dan hangi karşılık beklenebilir?

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Yayınlanma

Rusya, nükleer caydırıcılık politikasını güncelleyerek, Belarus’un güvenliğine yönelik tehditleri de nükleer silah kullanımına gerekçe olarak tanımladı. Uzmanlar, bu değişikliklerin açıklayıcı bir nitelik taşıdığını belirtirken, doktrinin zamanlamasının ABD’nin Ukrayna’ya yönelik füze yardımıyla bağlantılı olabileceğine dikkat çekiyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Rusya Federasyonu’nun Nükleer Caydırıcılık Alanındaki Devlet Politikasının Temelleri” başlıklı doktrin belgesinde yapılan değişiklikleri onayladı.

Putin, 25 Eylül 2024 tarihinde yaptığı bir toplantıda doktrinin değiştirileceğini duyurmuştu.

Daha önce, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov da haziran ayında yaptığı açıklamada, askeri operasyon deneyimlerinin ışığında doktrinin güncellenebileceğini söylemişti.

Yeni metin, Putin tarafından duyurulan hükümler doğrultusunda, nükleer silah kullanımına ilişkin koşullarda önemli değişiklikler içeriyor.

Artık nükleer silahların kullanımı sadece Rusya’nın değil, Belarus’un güvenliğine yönelik kritik tehdit durumlarında da gündeme gelebilecek.

Rusya, güncellenmiş nükleer doktrinini yayımladı

Özellikle seyir füzeleri, insansız hava araçları, hipersonik silahlar ve diğer uzay-havacılık saldırı araçları gibi unsurlar, geniş çaplı bir saldırının güvenilir şekilde tespit edilmesi hâlinde nükleer yanıt için gerekçe olarak değerlendirilebilecek. Önceki belgelerde bu kapsam sadece balistik füzelerle sınırlıydı.

Ayrıca, nükleer doktrinin, değişen koşullara uyum sağlamak için sürekli güncellenmesi gereken bir belge olduğu vurgulandı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, basın mensuplarının doktrinin yayımlanmasının ABD’nin Ukrayna’ya ATACMS füzeleri gönderme kararıyla aynı zamana denk gelip gelmediği sorusuna, belgenin “zamanında” yayımlandığını söyleyerek yanıt verdi.

Peskov, güncellenen önemli maddelerden birinin, nükleer silaha sahip olmayan bir devletin nükleer bir devletin desteğiyle Rusya’ya saldırması hâlinde bunun ortak bir saldırı olarak değerlendirileceği olduğunu kaydetti.

Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Batı’nın bu yeni doktrini dikkatlice inceleyeceğini umduğunu ifade etti.

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) düşünce kuruluşundan uzman Aleksandr Yermakov, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte yapılan değişikliklerin çoğunlukla açıklayıcı nitelikte olduğunu söyledi.

Yermakov, “Örneğin, daha önceki belgelerde misilleme amaçlı bir nükleer saldırının balistik füzelerle tetiklenebileceği belirtiliyordu. Şimdi buna insansız hava araçları ve seyir füzeleri de eklendi,” dedi.

Yermakov, doktrinin yayımlanma zamanlamasının ABD’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımlarıyla bağlantılı olabileceğine dikkat çekerek, “Bu değişiklikler daha önce duyurulmuştu. Ancak son gelişmeler ışığında, olası tırmanma risklerini hatırlatmak amacıyla yayımlandı,” ifadelerini kullandı.

Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde Uluslararası Güvenlik Merkezi uzmanı Dmitriy Stefanoviç ise, güncellenen doktrinin, küresel nükleer arenadaki yeni eğilimlere ve olaylara yanıt verdiğini ifade etti.

Stefanoviç, bazı ülkelerin cephaneliklerini artırdığına, yeni nükleer silah sahibi devletlerin ortaya çıktığına ve nükleer faktörün öneminin son yıllarda arttığına dikkat çekti.

Uzman, doktrinin Belarus ile nükleer işbirliğini güçlendiren unsurlar içerdiğini de ekledi.

Stefanoviç, “Güncellenen belge, nükleer silah kullanımı için gerekli koşullar olan ‘nükleer eşik’ konusunu biraz daha netleştiriyor. Bu ne Rusya için ne de rakipleri için rahatlama nedeni değil. ABD ve NATO ile doğrudan çatışma riski devam ettiği sürece, hızlı bir nükleer tırmanma senaryosu her zaman mümkün,” değerlendirmesini yaptı.

Rusya, Biden’ın ATACMS kararına nasıl tepki verecek?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English