Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Rusya’nın Sudan’daki stratejik üs planları çıkmaza girdi

Yayınlanma

Rusya, Sudan’da Kızıldeniz kıyısında stratejik bir deniz üssü kurma çabalarını sürdürüyor. Ancak Sudanlı yetkililer, ABD ve Batı’nın tepkilerinden çekinerek Rusya’nın önerilerini geri çevirdi.

Rusya, Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra burada bulunan deniz üssünü kaybetme ihtimaline karşı, Afrika’da stratejik bir deniz üssü edinmek için Sudan üzerindeki girişimlerini sürdürüyor.

Fakat, Sudan’daki mevcut yetkililer, Moskova ile silah ve petrol ürünleri alımı konusunda anlaşmalar yapmış olsalar da ülkede devam eden iç savaş ve uluslararası dengeler nedeniyle Rusya’ya yeşil ışık yakmıyor.

Rusya ile Sudan arasında Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan’da bir deniz üssü kurulmasına yönelik anlaşma 2019 yılında imzalanmıştı.

Ancak, ülkede iç savaşın patlak vermesi nedeniyle bu anlaşma hiçbir zaman resmen onaylanmadı. Moskova başlangıçta Sudan’daki isyancı güçlerden Hızlı Destek Kuvvetlerine (HDK) Wagner üzerinden destek verdi.

Daha sonra hükümet birliklerini destekleme stratejisine geçti. Şubat 2024’te Rus Büyükelçi Andrey Çernovol, deniz üssü projesinin süresiz olarak ertelendiğini açıkladı.

Bloomberg’e konuşan Sudanlı istihbarat yetkilileri ve Batılı diplomatik kaynaklar, çatışmaların devam ettiği başkent Hartum dahil pek çok bölgede Rusya ve İran’ın, Port Sudan’da askeri üs kurma konusunda Sudan hükümetiyle müzakereler yürüttüğünü belirtti.

Sudanlı yetkililer, ABD ve Batılı ülkelerin olası tepkilerinden çekindikleri için Rusya’nın sunduğu ileri teknoloji ürünü S-400 hava savunma sistemleri gibi teklifleri geri çevirdi.

Rusya, Sudan’daki varlığını artırma çabalarını iktisadi ve askeri yardımlarla destekliyor.

Sudan’ın askeri lideri Abdülfettah el-Burhan’ın yardımcısı Melik Ağar, Haziran 2024’te Rusya’yı ziyaret ederek Kızıldeniz kıyısında bir yakıt ikmal istasyonu kurulması karşılığında silah alımı görüşmeleri gerçekleştirdi.

Ardından, Sudan’a Rus silah sevkiyatları başladı. Liman yetkilileri, bu tür birkaç sevkiyatın son aylarda gerçekleştiğini bildirdi.

Rusya ayrıca, Sudan’a yakıt sevkiyatını yedi aylık bir aranın ardından yeniden başlattı. Nisan ile ekim ayları arasında Sudan’a 2,8 milyon varil dizel ve benzin ihraç eden Rusya, Sudan’ın toplam yakıt ithalatının yüzde 47’sini karşılamış oldu.

Kasım ayı sonunda Sudan Enerji Bakanlığı, Gazprom yöneticileriyle petrol altyapısının yeniden inşası, yeni boru hatları ve bir rafineri kurulması gibi konuları görüştü.

Rusya’nın Sudan ordusuna istihbarat desteği sağladığı da iddialar arasında. Conflict Observatory araştırmacılarından Justin Lynch, Rusya’nın hem ekonomik hem stratejik çıkarları doğrultusunda Kızıldeniz’de bir deniz üssü kurmaya yönelik çabalarını şu sözlerle yorumladı:

“Rusya, Kızıldeniz’de bir üsse ve bu üs üzerinden para kazanmaya ihtiyaç duyuyor. Orduyla iş birliği yapmak hem silah satışı hem de Port Sudan’da bir tesis elde etmek açısından stratejik bir hamle.”

Rus askeri uzman Viktor Murahovskiy ise, bu deniz üssünün Sovyet döneminden bu yana Afrika’daki ilk deniz üssü olacağını belirterek, Rusya’nın Süveyş Kanalı güzergahını kontrol etme ve Hint Okyanusu’nda kalıcı bir varlık sağlama amacını vurguladı.

Rusya’nın Suriye’deki üslerinin akıbeti ne olacak?

DİPLOMASİ

‘Ukrayna istihbaratı, Mossad’ı örnek alıyor’

Yayınlanma

Önceki gün Moskova’da öldürülen Korgeneral İgor Kirillov, Ukrayna’da görev yapmış en yüksek rütbeli kurban olarak kayıtlara geçti. Ancak Ukrayna istihbarat kurumları, bu saldırılarda Mossad’dan esinlenerek eski KGB ortaklarını geride bırakmayı başardı.

Ukrayna, terör alternatifine 2014’te, Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ve Donetsk ile Lugansk oblastlarında halk cumhuriyetlerinin kurulmasıyla başlamıştı. “Rus Baharı” katılımcıları ve işbirlikçiler hedef alınırken, 2022’de askeri müdahalenin başlamasıyla birlikte bu çaba genişletildi.

The Wall Street Journal’a konuşan Ukraynalı istihbarat yetkilileri, Ukrayna Güvenlik Teşkilatı’nın (SBU) yurt dışındaki düşmanlarını acımasızca takip eden İsrail’in istihbarat kurumu Mossad’ı örnek aldığını belirtti.

Bir SBU yetkilisi, Kirillov’un ölümüyle ilgili “Ukraynalıları öldüren herkesi böyle bir son bekliyor. Savaş suçlarının cezasız kalması mümkün değil,” dedi.

ABD’li danışmanlık şirketi Teneo’nun analistlerinden Andrius Tursa ise şunları ekledi: “Kiev, Rusya’nın savaş suçlarından sorumlu en üst düzey yetkililerin bile Moskova’da kendilerini güvende hissedemeyeceklerini net bir şekilde ortaya koydu.”

Kirillov, Ukrayna güvenlik güçlerinin hedef aldığı son isimdi. Sadece son bir ayda Sivastopol’da aracı havaya uçurulan Füze Gemisi Tugayının Komutanı Yüzbaşı Valery Trankovskiy (SBU’ya göre, sivil hedeflere füze saldırıları emrini vermişti), Donetsk’te arabası patlatılan Olenovka cezaevinin eski müdürü Sergey Yevsyukov, Moskova’da vurularak öldürülen ve Rusya ordusunun füzelerinin modernizasyonundan sorumlu Mars Tasarım Bürosu Genel Tasarımcı Yardımcısı Mihail Şatskiy, Ukrayna’nın saldırılarının kurbanları oldu.

Daha önce ise muhafazakâr siyaset bilimci Aleksandr Dugin’in kızı Darya Dugina (hedefin babası olduğu düşünülüyor) ve savaş muhabiri Vladlen Tatarskiy, bu tasfiyelerin kurbanları arasındaydı.

Ukrayna istihbaratı, özellikle Rusya’daki operasyonlar için çoğunlukla yerli infazcılar kullanıyor. Bir yetkilinin aktardığına göre, tetikçilere genellikle Telegram veya darknet üzerinden ulaşılıyor. Bu kişiler ya para teklif edilerek ya da tehdit yoluyla görevlendiriliyor.

The Wall Street Journal’a konuşan bir kaynak, bu operasyonlarda birden fazla hedefin yer aldığı durumlarda tetikçilerin neye hizmet ettiklerini tam olarak bilmediklerini belirtti. Hedefler arasında gazeteciler, askeri personel ve Rusya’ya iltica eden eski Ukraynalı yetkililer yer alıyor.

Rusya kolluk kuvvetleri, General Kirillov’un öldürülmesi şüphesiyle bir Özbek vatandaşını gözaltına aldı. Bu kişinin, 100 bin dolar karşılığında generalin evinin girişine bir scooter’a patlayıcı yerleştirdiği belirtiliyor.

Tatarskiy’in öldürülmesi olayında da zanlı Darya Trepova, kendisinden içinde dinleme cihazı bulunan bir heykelciği hediye etmesinin istendiğini öne sürdü.

Trepova, “Heykelciğin patlayıcı olduğunu bilmiyordum, sadece bir dinleme cihazı olduğunu sanıyordum,” ifadelerini kullandı. Ancak WSJ’ye konuşan bir kaynak, heykelin içinde gerçekten bir mikrofon olduğunu ve casusların cihazı bu şekilde patlattığını açıkladı.

Hem SBU hem de FSB, Sovyet dönemi Devlet Güvenlik Komitesi’nin (KGB) mirasçıları olsalar da Ukraynalılar etkinlik açısından Rus meslektaşlarını geride bırakmış görünüyor. Avrupa Politika Analiz Merkezi’nden istihbarat uzmanı Andrey Soldatov, “FSB, gerçekleşen olayları araştırmakta başarılı olsa da henüz olayları öngörmekte zayıf,” değerlendirmesini yaptı.

Soldatov’a göre, istihbarat kurumları arasında etkili bir bilgi paylaşımı ve güven eksikliği, Rusya’nın operasyonel etkinliğini zayıflatıyor.

Ukraynalı milletvekili ve eski istihbarat başkanı Valentyn Nalıvayçenko da SBU’nun, Rusya’nın silahlı kuvvetleri ve istihbarat kurumları hakkında geniş çaplı veri topladığını ve düşman topraklarındaki iletişimleri hacklemek gibi yöntemlerde başarılı olduğunu söyledi.

Ukrayna, 2014 sonrası CIA ile yakın ilişkiler geliştirerek bu alanda ciddi bir ivme kazandı. SBU’nun, yalnızca resmi olarak 30 binden fazla çalışanıyla Mossad’ın dört katı büyüklüğünde bir teşkilat olduğu biliniyor.

Bunun yanı sıra SBU ve Ukrayna Savunma Bakanlığı İstihbarat Müdürlüğü (GUR) arasında bir rekabet söz konusu. Her iki servis de bazen aynı hedefi takip ediyor.

Geçen yıl, vatana ihanetten hüküm giyen eski Ukraynalı milletvekili İlya Kiva’nın Moskova yakınlarında öldürülmesi bu rekabetin bir örneği.

Operasyonu kimin gerçekleştirdiği, tetikçinin gönderdiği fotoğraf sayesinde anlaşıldı. Bu durum, “sağlıklı bir rekabet” olarak nitelendirildi.

Rusya’da general Kirillov’a suikast: Bir Özbekistan vatandaşı gözaltına alındı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English