Avrupa
Leyen: Ticaret görüşmeleri başarısız olursa Büyük Teknoloji’yi vurabiliriz

AB, Donald Trump ile müzakerelerin Avrupa’ya karşı gümrük vergisi savaşını sona erdirememesi halinde ABD’li teknoloji devlerine vergi uygulayabilir.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, AB’nin Trump’ın ek gümrük vergileri uygulamasına 90 gün ara verdiği süre boyunca Washington ile “tamamen dengeli” bir anlaşma arayışında olacağını söyledi.
Fakat Komisyon Başkanı, bu görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde, dijital reklam gelirleri üzerinden Meta, Google ve Facebook gibi teknoloji gruplarını vuracak bir vergi de dahil olmak üzere, transatlantik ticaret savaşını hizmetler sektörüne önemli ölçüde genişletmeye hazır olduğu uyarısında bulundu.
Misilleme AB ortak pazarından gelecek
“Misilleme tedbirleri geliştiriyoruz,” diyen von der Leyen, bunların arasında bloğun hizmet ihracatını vurma gücüne sahip “zorlama karşıtı” aracının ilk kez kullanılmasının da yer alabileceğini açıkladı.
Leyen, “Müzakerelerin tatmin edici olmaması durumunda … çok çeşitli karşı önlemler var,” dedi.
Bu önlemler arasında AB ile ABD arasındaki hizmet ticaretine yönelik gümrük vergilerinin de yer alabileceğini belirten Başkan, kesin önlemlerin Washington ile yapılacak görüşmelerin sonucuna bağlı olacağını vurguladı.
Örnek olarak dijital hizmetlerin reklam gelirlerine vergi koyabileceklerini söyleyen Leyen, bu önlemin, AB’nin ortak pazarı genelinde uygulanan bir tarife olacağını vurguladı ki bu, üye ülkeler tarafından bireysel olarak uygulanan dijital satış vergilerinden farklı.
Leyen: Statükoya asla geri dönmeyeceğiz
AB’nin yürütme organı başkanı Leyen, Trump’ın ticaret savaşının “küresel ticarette tam bir dönüm noktasına” neden olduğunu söyledi ve “Bu, ABD ile hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır. Artık asla statükoya geri dönmeyeceğiz,” dedi.
Hisse senedi ve tahvil piyasalarındaki çalkantılara atıfta bulunan Leyen, “bu işin sadece kaybedeni olduğunu” savundu ve “Bugün kaosun bedelini görüyoruz… Bugün yaşadığımız belirsizliğin bedeli ağır olacak,” iddiasında bulundu.
Komisyon perşembe günü, Washington ile müzakere ihtiyacını gerekçe göstererek, ABD’nin geçen ay uygulamaya koyduğu çelik ve alüminyum tarifelerine karşı planladığı misillemeyi durdurdu.
Söz konusu tedbirler kümes hayvanları, portakal suyu ve yatlar da dâhil olmak üzere ABD’den ithal edilen yaklaşık 21 milyar avroluk ürünü etkileyecekti.
AB’nin 27 üye ülkesi adına ticaret politikasını denetleyen Leyen, Komisyon’un daha önce ABD ile müzakere girişiminde bulunduğunu fakat Trump’ın 2 Nisan’da AB’ye yüzde 20’lik “karşılıklı” gümrük vergisi getiren açıklamasına kadar beklemesinin söylendiğini belirtti.
Sanayi malları için sıfıra sıfır gümrük tarifesi anlaşması öneren Leyen, yetkililerin KDV ve ürün standartları gibi AB’nin tarife dışı ticaret engellerinden şikayetçi olduğu Washington’da pek ilgi görmedi.
Leyen, AB ve ABD standartlarının uyumlaştırılması konusunu görüşmeye açık olduğunu ama bunun sınırlı sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
ABD’nin dijital hizmetler fazlası Trump’ın söyleminde yok
Başkan, Trump yetkililerinin ABD’li büyük teknoloji firmaları üzerinde etkili bir vergi olarak gördükleri dijital içerik ve pazar gücüne ilişkin AB’nin “dokunulmaz” düzenlemelerini yeniden gözden geçirmeyi de reddetti.
AB’nin ABD satış vergisine eşdeğer olduğunu söylediği KDV konusunda da pazarlık yapmayacağını belirtti ve “Bunlar müzakere paketlerinde yer almıyor çünkü bunlar bizim egemenlik kararlarımız,” dedi.
Müzakerelerin başarısız olması halinde AB, ABD’nin çelik ve alüminyuma yönelik gümrük tarifelerine karşılık olarak planlanan misilleme tedbirlerini otomatik olarak yeniden devreye sokacak. Buna ek olarak Leyen, Trump’ın karşılıklı gümrük tarifelerine karşı alınacak başka önlemlerin ABD’nin AB ile olan devasa hizmet fazlasını hedef alabileceğini söyledi.
ABD Başkanı ticaret rakamlarında sadece malları sayıyor ve ABD’nin dünyanın geri kalanına ihraç ettiği hizmetleri hariç tutuyor.
Leyen, “Hizmet sunan şirketler bu [AB] pazarında iyi iş yapıyor ve hizmetlerin büyük çoğunluğu, yüzde 80’i ABD’den geliyor. Dolayısıyla yine hepimiz için en iyisi olan müzakere edilmiş bir çözüm istiyoruz,” dedi.
Leyen, Brüksel’in hizmet ticaretini hedef alma potansiyelinin yanı sıra, AB’nin ABD’deki çelik fabrikalarından yüksek talep gördüğü ABD’ye hurda metal ihracatına olası bir vergi gibi hamleleri de değerlendirdiğini söyledi.
Brüksel, Çin mallarına karşı da önlemler alacak
Küresel bir ticaret savaşının potansiyel zincirleme etkisine de değinen von der Leyen, AB’nin ABD tarifelerinden etkilenen Çin mallarının Avrupa’ya yönlendirilmesini “tolere etmeyeceğini” söyledi ve yeni bir izleme mekanizmasının Çin ithalatında bir artış tespit etmesi halinde Brüksel’in “önlemler alacağını” sözlerine ekledi.
Leyen, Çin Başbakanı Li Qiang ile bu hafta yaptığı telefon görüşmesinde bu hususu dile getirdiğini ve Qiang’ın “Çin’de tüketimi canlandıracakları için böyle bir riskin mevcut olmadığı” cevabını verdiğini söyledi.
ABD ile müzakerelerin sonucu ne olursa olsun, Trump’ın politikalarının küresel ticaret ilişkilerini kökten yeniden şekillendirdiğini belirten von der Leyen, AB ile Malezya, Tayland, Filipinler, Endonezya ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi güçler arasındaki görüşmeleri teşvik ettiğini söyledi.
Leyen, “Dünya genelinde pek çok ülke, sistemi dengelemek ve serbest ticaretin tarifeler üzerinden değil, gerçekten kalite üzerinden rekabet etmesini sağlamak için bizimle birlikte daha yakın çalışmaya ilgi duyuyor,” dedi.
Hem ABD hem de AB, Çin’in üretiminin bir kısmını sübvanse ederek küresel piyasaları doldurması iddiasıyla Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarının eşit bir oyun alanı sağlamada başarısız olduğu konusunda hemfikir.
Ticaret savaşının şimdi DTÖ’nün nasıl modernize edilebileceği tartışmalarını alevlendirdiğini savunan Komisyon Başkanı, “Fakat vurgu modernizasyon ve reform üzerinde olmalı, bugün sahip olduğumuz şeyi korumak olamaz çünkü çok fazla zorluk var. Demek istediğim, iyi bir krizi asla boşa harcamayın,” dedi.
Avrupa
Moldova, Gagavuzya’nın özerkliğini hedef alıyor

Moldova’ya bağlı özerk bir bölge olan Gagavuzya‘da, Kişinev yönetiminin politikalarına karşı büyük protestolar düzenlendi.
Göstericiler, özerk bölge başkanı Evgeniya Gutsul’un ev hapsinden serbest bırakılmasını talep etmek için Komrat şehir merkezinde toplandı.
RIA Novosti‘nin haberine göre, yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı gösteri sonunda kabul edilen kararda, vatandaşlar ülkenin “merkezi yetkililerinin Gagavuz karşıtı politikalarını” reddettiklerini belirtti.
Belgeye 100 binden fazla kişi imza attı. Göstericiler ayrıca özerkliğin haklarının kısıtlanmasına karşı çıktı.
Pazartesi günü, ülkenin Anayasa Mahkemesi, özerk bölgenin yerel savcı atama hakkını kaldırdı.
“Gagavuzya’nın Özel Hukuki Statüsü Hakkında Kanun”un 21. maddesi ile “Moldova Cumhuriyeti Savcılık Kanunu”nun 25. maddesinin 3. fıkrası ve 26. maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Bu hükümler, bölge savcısının özerk bölge halk meclisinin önerisiyle başsavcı tarafından atanmasına izin veriyordu.
Mahkeme kararı toplumda olumsuz tepkilere yol açtı. Bölge başkan yardımcısı Viktor Petrov, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, yaşananları Gagavuzya’nın “özerk statüsünün temellerine bir darbe” olarak nitelendirdi.
Petrov’a göre, Kişinev “nesiller boyunca inşa edilen ve en zor zamanlarda, 90’ların başından beri onaylanan tüm iktidar sisteminin sökülmesi” sürecini başlattı.
Daha sonra Moskova da bu duruma tepki gösterdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, TASS‘a yaptığı açıklamada, Rusya’nın “Moldova yetkililerinin totaliter yöntemlerini şiddetle kınadığını” vurguladı.
Zaharova’ya göre, Kişinev bölgeyi özerklikten mahrum bırakmaya çalışıyor ve Gutsul’un gözaltına alınması da bu amaçla gerçekleştirildi.
Gagavuzya lideri Gutsul, geçen ayın sonunda başkent havaalanında gözaltına alınmıştı. Gözaltı gerekçesi olarak, seçim fonlarının usulsüz kullanıldığı ve belgelerin sahte olduğu iddialarına ilişkin bir soruşturma gösterildi.
Gutsul, Kişinev’in eylemlerini absürt, kendisine yöneltilen suçlamaları ise siyasi amaçlı olarak nitelendirdi.
Daha sonra mahkeme Gutsul’u 30 gün süreyle ev hapsine çevirdi. Gutsul’un avukatları bu tedbirin kaldırılması için başvuruda bulundu ancak mahkeme kararını temyiz edemedi.
Gözaltına alınan Gagavuzya lideri Gutsul, Putin ve Erdoğan’dan yardım istedi
RIA Novosti‘nin aktardığına göre Gutsul, “Şu anda muhalefete yapılanlar daha önce hiç yaşanmadı. Siyasette yeniyim ama bunu ancak keyfilik olarak tanımlayabilirim,” dedi.
Vzglyad gazetesine demeç veren Moldova eski milletvekili Vasiliy Neykovçev, “Sandu, Gagavuzya’nın özerkliğini kısıtlama çabasıyla Kişinev tamamen yasa dışı eylemlere başvuruyor. Bölgenin kendi savcısını atama hakkını ancak ülkenin parlamentosu kaldırabilirdi. Aslında, özerk bölgenin hukuki statüsü hakkındaki yasayı 30 yıl önce üçte iki oyla kabul eden de oydu,” dedi.
Neykovçev, “Ancak Maya Sandu bu konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Şaşırtıcı değil, çünkü bu girişim yasama organı tarafından değerlendirilseydi, Kişinev’in başarı şansı sıfır olurdu. Teklifin onaylanması için en az 68 oy gerekiyordu ve iktidar partisinin parlamentoda sadece 63 sandalyesi var,” diye açıkladı.
Bunun yanı sıra Neykovçev, “Açıkçası, Sandu böylece Gagavuzya’nın özerkliğini sökme sürecini başlattı,” dedi ve ekledi:
“Eminim ki, yakın gelecekte bölgenin İçişleri Müdürlüğü ve Enformasyon ve Güvenlik Teşkilatı da benzer bir kaderi paylaşacak. Şu anda bu kurumların yöneticileri de özerk bölge temsilcileri aracılığıyla atanıyor.”
Ayrıca Neykovçev, “Ayrıca, Kişinev’in Gagavuzya’nın hukuki alanında daha sert değişiklikler başlatması da oldukça mümkün. Örneğin, bölgenin hukuki statüsü hakkındaki yasada, özerk bölgenin iç ve dış politika konularında bağımsız bir pozisyon oluşturmasına izin veren 12. madde var. Bu hükmün de ortadan kaldırılmaya çalışılacağı kesin,” diye ekledi.
Neykovçev, “Moldova’nın bağımsız bir devlet olarak statüsünü değiştirmesi durumunda Komrat’ın da kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu hatırlatmak isterim. Eğer Sandu böyle bir adım atarsa, Romanya ile entegrasyona karşı çıkan çeşitli etnik gruplara karşı ayrımcılığa devam ederse, bu kaçınılmaz olacaktır,” diye açıkladı.
Gutsul: Gözaltına alınmam Gagavuzya’yı yok etme kampanyasının parçası
Neykovçev, “Genel olarak, bu, SSCB’nin dağılmasından hemen sonra şekillenmeye başlayan Kişinev’in uzun süredir devam eden bir politikasıdır,” dedi ve ekledi:
“Önce yetkililer Moldovacayı bir lehçe olarak adlandırarak kaldırdılar, sonra okullarımızda çocuklara Romanya tarihi öğretmeye başladılar. Ülkede parlamento seçimlerinin 28 Eylül’de yapılacağı zaten biliniyor. Sanırım bu tarihe kadar Gagavuzya üzerindeki baskı maksimum düzeyde artacaktır.”
Siyaset bilimci Aleksandr Nosoviç de Maya Sandu’nun özerkliğe doğrudan bir saldırı başlattığı konusunda hemfikir.
Nosoviç, “Eğer Gutsul’un tutuklanmasını resmi yetkililer hala bir ceza soruşturmasına bağlayabilirse, halk meclisi tarafından savcı atama hakkının kaldırılmasını özerk bölgenin hukuki statüsünün sökülmesinden başka türlü yorumlamak mümkün değil,” diye ekledi.
Nosoviç, “Üstelik Kişinev’in bu süreçte daha da ileri gitmeyi planladığı muhtemel. Gutsul’un gözaltına alınması, Moldova yetkililerinin Gagavuzya’nın direncini test etmesi için bir ‘stres testi’ oldu. Ne yazık ki, yerli halk kitlesel bir protesto hareketi oluşturamadı. Ve Sandu, yaşananları daha sert eylemler için bir sinyal olarak değerlendirdi,” diye açıkladı.
Uzman, “28 Eylül’e ertelenen parlamento seçimleri, Gagavuzya’nın bağımsızlığını kaybetme sürecinin muhtemelen geri dönülmez hale geleceği tarih olacak,” dedi ve ekledi:
“Ve bu, özerk bölgenin, Transdinyester’in aksine, bu süre boyunca Moldova Cumhuriyeti’nin anayasal alanında yer almasıyla ilgili. Yani, Kişinev için Gagavuzya’yı etkilemek nispeten kolay bir görev.”
Nosoviç, “Fakat Sandu’nun Romanya’ya katılmaya karşı çıkanları ‘temizleme’ niyetinden bahsetmek için henüz erken. Zira şu anda entegrasyon her iki taraf için de kârlı değil. Moldova, Brüksel ve Bükreş için ‘gölge arka bahçe’ haline geldi. Ve ekonomisi için bu ‘görünmez’ köşeyi kimse kaybetmek istemiyor,” diye düşündü.
Son olarak Nosoviç, “Ancak Romanya’da karmaşık bir siyasi durum gözlemleniyor. Ülke yetkilileri, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde muhalefetin artan etkisiyle mücadele ediyor. Açıkçası, yeni devlet başkanı halk arasında büyük bir popülerliğe sahip olmayacak. Artan memnuniyetsizlik, ülkenin gelecekteki yetkililerini Moldova’nın birleşmesine yönelik tutumlarını gözden geçirmeye teşvik edebilir,” diyerek sözlerini tamamladı.
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
Avrupa
Almanya’da Paskalya: Artık tank üzerinde tavşan şekerlemeleri satılıyor

Almanya’da bir zaman insanlar Paskalya’da barış için sokaklara dökülmeyi gelenek haline getirmişti. Paskalya yürüyüşleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “bir daha savaş yok” sloganı ile düzenleniyordu ve hareket 1983 yılında zirveye ulaşmıştı: O yıl yaklaşık 700.000 kişi ülke çapında nükleer silahlanmaya karşı gösteri yapmıştı.
Berliner Zeitung’da yer alan bir izlenim yazısına göre ise bugün durum neredeyse tamamen tersine dönmüş durumda. Organizatörlere göre 2024 yılında yürüşlere sadece 20.000 kişi katıldı. Dolayısıyla giderek daha az sayıda insan savaşa ve silahlanmaya karşı sokaklara dökülürken, savaş motifleri günlük yaşamda giderek daha sık görülüyor.
Bunlar elbette görünüşte zararsız, renkli ambalajlı ve hatta tatlı. Örneğin Tübingen’de bu yıl Paskalya’da bir pastanenin camından tankların üzerindeki tavşanlar göze çarpıyor.
Tübingen’deki geleneksel “Café Lieb” firmasının bir şubesinde Paskalya için zırhlı tavşanlar satılıyor. Bunun için İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma eski kalıplar kullanılıyor.
Berliner Zeitung’a göre işletme sahibi eleştirilere omuz silkerek yanıt veriyor. SWR’ye verdiği demeçte, “Tanrım, bu bizim tarihimizin bir parçası, her zaman her şeyi yadsıyamazsınız. O zamanlar çocuklar Paskalya için tankın içinde tavşan alırlardı,” diyor.
Haberdeki imzanın sahibi Raphael Schmeller, “Nazi geçmişi nostaljik bir şekerleme gibi romantikleştiriliyor,” yorumunu yapıyor.
Günlük yaşamın askerileştirilmesinin uzun zamandır devam etiğine işaret eden muhabir şunları sıralıyor: tramvaylardaki Bundeswehr reklamları, sinemalardaki kamuflaj renkli patlamış mısır kutuları… Ona göre savaş, “acil bir durum” olarak değil, “normalliğin bir parçası”, ya da daha da kötüsü, eğlenceli bir aksesuar olarak olarak Alman halkının bilincine sızıyor.
On yıllar boyunca “Soğuk Savaş’ın kalıntısı” olarak görülen ve ancak 2011 yılında kaldırılan zorunlu askerlik hizmetinin yeniden getirilmesi tartışılıyor. O zamanlar “otoriter ve modası geçmiş” olarak eleştirilen bu uygulama şimdi “yurttaşlık bilinci” ve “görev bilinci” olarak yeniden ambalajlanıyor.
Haberde, “Bu da yeni gerçekliğin bir parçası: savaşa hazır olmak yeniden kanıksanıyor; sadece kurumsal olarak değil, aynı zamanda düşüncelerimizde de,” deniyor.
Schmeller, haber-izlenimini şöyle bitiriyor:
“Bu gelişmeye dikkat çeken herkes hemen ‘lümpen-pasifist’ ya da ‘Putin sempatizanı’ olarak yaftalanıyor. Sorun da tam olarak bu: her eleştiri sahte argümanlarla bastırılıyor, her uyarı naiflikle karalanıyor. Fakat naif olan pasifizm değildir. Naif olan, daha fazla silahın daha fazla güvenlik anlamına geldiği inancıdır.
Paskalya eskiden barışı sembolize ederdi. Bugün Paskalya tavşanı bir tank kullanıyor.”
Avrupa
Alman silah tekeli Rheinmetall 300 milyar avroluk sipariş bekliyor

Alman silah üreticisi Rheinmetall’in CEO’su Armin Papperger, AB’nin savunma kapasitesini yeniden inşa etme ve askeri harcamaları artırma çabalarının şirketine önümüzdeki beş yıl içinde 300 milyar avroya varan bir yatırım getirmesini bekliyor.
Papperger, Alman Handelsblatt gazetesine verdiği bir mülakatta, “Avrupa’daki [savunma] bütçesi 2030 yılına kadar 1 trilyon avroya kadar çıkabilir,” dedi.
Alman askeri harcamalarında beklenen büyük artış Rheinmetall’in daha da büyümesine yardımcı olacak. CEO, Rheinmetall’in şu anda Avrupa genelinde yaklaşık %18’lik bir pazar payına sahip olduğunu ve Almanya’nın savunma bütçesi büyüdükçe bu oranın yaklaşık %25’e çıkmasını beklediğini söyledi.
Alman federal meclisi kısa bir süre önce ülkenin anayasasını değiştirerek savunma harcamalarını denk bütçe kurallarından muaf tuttu ve bu değişikliğin önümüzdeki yıllarda yüz milyarlarca dolarlık ek askeri harcamayı serbest bırakması bekleniyor.
Şirket ayrıca Aşağı Saksonya’da daha önce planlanandan çok daha fazla top mermisi üretecek. CEO, bu eyalette 200.000 top mermisi yerine 350.000’e kadar top mermisi üretebileceklerini kaydetti. Papperger tesise toplamda yaklaşık 600 milyon avro yatırım yaptıklarını da vurguladı.
Unterlüß tesisi, yılda 450.000 merminin üretileceği İspanya’daki bir tesisten sonra Avrupa’daki en büyük ikinci topçu fabrikası olacak.
Avrupa’da şu anda iki katına çıkardıkları veya tamamen yeniden inşa ettikleri on fabrikaları olduğunu hatırlatan Papperger, önümüzdeki on yıl içinde 1000’den fazla Skyranger hava savunma sistemi üreteceklerini tahmin ettiklerini söyledi.
“Avrupa beş yıl sonra bugünkünden tamamen farklı bir savunma kabiliyetine sahip olacak,” diyen CEO, neredeyse tüm sözleşmelerin “uzun vadeli” olacağını, şu anda sadece Almanya ile toplam 30 milyar avroluk çerçeve anlaşmaları olduğunu kaydetti. Bu, “barış” döneminde de silah sanayiinin büyümeye devam edeceğinin sinyali olarak görülüyor.
Nitekim Papperger, “Şimdi bunları sabit sözleşmelere dönüştürüyoruz, bu sayede sözleşmeye bağlı olarak yüzde 50’ye kadar genişletebiliyoruz, çünkü talep çok daha büyük hale geldi,” dedi.
ABD’ye yatırım yapmanın kesinlikle faydalı olduğunu ve Trump yönetiminden iyi geri bildirimler aldıklarını belirten CEO, “Şu anda ABD’de yaklaşık bir milyar dolarlık bir ciromuz var. Hedefimiz bunu iki ila üç milyara çıkarmak. Bunu başarmak için geçen yıl ABD’li Loc Performance şirketini devraldık. En büyük iki fabrikası 80.000 metrekarenin üzerinde bir üretim alanına sahip. Avrupa’da böyle bir şey yok,” diye konuştu.
Otomotiv sektöründeki işten çıkarmalara ve savunma sanayiinin kalifiye işçileri soğurma kapasitesine de değinen Papperger, “Savunma sanayii hiçbir şekilde otomotiv sanayindeki işten çıkarmaların tamamını üstlenemeyecektir. Fakat yılda 8.000 yeni çalışanıyla Rheinmetall kesinlikle tüm Alman endüstrisi için etkileri olan bir iş motoru. Bununla birlikte rekabet gücümüze de dikkat etmek zorundayız. Sırf Almanya’da üretiliyor diye mallara iki katı fiyat ödeyemeyiz,” dedi.
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş2 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Avrupa2 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Wolfgang Münchau: Trump’ın tarifeleri küreselleşmenin sonudur
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan için Şili neden önemli?
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Görüş5 gün önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Söyleşi1 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi