Bizi Takip Edin

AVRUPA

Scholz, daha sıkı göç kurallarını kabul etti

Yayınlanma

SPD’li Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, dün eyalet liderleri ile yaptığı kritik toplantı ile birlikte daha sıkı göç kurallarının uygulanmasını kabul etti.

Sığınmacı sayısını azaltmak ve AfD’ye desteği engellemek isteyen Scholz, dün Almanya’nın 16 eyaletinin liderleri ile daha sert bir göç politikası ve mülteciler için yeni fonlar üzerinde anlaştı.

Scholz hükümeti, Berlin’in eski Şansölye Angela Merkel dönemindeki açık kapı politikasının tam tersine, göçmenlerin sınır dışı edilmesini kolaylaştıracak ve ülkeyi ilk etapta ‘daha az çekici’ bir yer haline getirecek önlemleri kabul etti.

Sonuç olarak Scholz hükümeti eyaletlere ve belediyelere önümüzdeki yıldan itibaren mülteci başına 7.500 avro (8.000 dolar) ödemeyi ve 2024’ün ilk yarısında 1,75 milyar avroluk bir ön ödeme yapmayı kabul etti. Hessen eyalet lideri Boris Rhein toplam yardım miktarını 3,5 milyar avro olarak açıkladı.

Sığınmacılar ayrıca yardımlarının en azından bir kısmını ödeme kartlarında kredi olarak alacaklar, bu da gelecekte daha az nakit alacakları anlamına geliyor.

Yetkililer, sığınmacılara yönelik yardımları keserek, örneğin tam sosyal yardım alana kadar geçen süreyi iki katına çıkararak yaklaşık 1 milyar avro tasarruf etmeyi hedefliyor.

Ayrıca Almanya’nın İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Avusturya ile olan sınırlarında oluşturduğu kontroller genişletilecek, fakat süre henüz netleştirilmedi.

Resmi istatistiklere göre, Eylül ayı sonunda yeni iltica başvurularının sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık %73 daha yüksekti.

Anlaşmayı ‘tarihi bir an’ olarak nitelendiren Scholz, “Ortak hedefimiz düzensiz göçü geri püskürtmektir,” dedi. Scholz reformu ‘nefes alan bir sisteme geçiş’ olarak nitelendirdi ve ‘sayılar arttıkça daha fazla para, azaldıkça daha az para’ harcanacağını söyledi.

Federal hükümet ayrıca iltica prosedürlerinin Avrupa Birliği dışında yürütülüp yürütülemeyeceğini araştırmayı da kabul etti, fakat Scholz bunun anayasal olarak mümkün olup olmadığı ve ülkelerin bunu kabul edip etmeyeceği konusunda şüphelerini dile getirdi.

AB’nin 2015 göç krizinin ardından Kuzey Afrika’da bu tür işlem merkezleri kurma girişimleri ‘yasal, güvenlik ve insani kaygılar’ nedeniyle başarısız olmuştu. Bununla birlikte özellikle trafik lambası koalisyonunun küçük ortağı liberal FDP, Afrika ile sığınmacı anlaşmaları yapılması için bastırıyor.

Şansölye Scholz ve İçişleri Bakanı Nancy Faeser, yasal göçü teşvik edecek ve ülkenin işgücü açığını kapatmaya yardımcı olacak, aynı zamanda Almanya’nın yasadışı yollardan gelen göçmenleri geri göndermesini sağlayacak anlaşmalar için Afrika hükümetleri nezdinde lobi faaliyetleri yürütüyor.

Almanya’da kritik göç toplantısı: Eyalet yöneticileri Scholz ile buluşuyor

Scholz, ‘milli mutabakat’ arayışında

Scholz, ana akım partiler arasında ‘ulusal bir anlaşma’ sağlamaya ve AfD’yi engellemek amacıyla göç konusunda kamuoyunda giderek sertleşen tartışmaları çözmeye çalışıyor.

Scholz tarafından Eylül ayında ülkenin zor durumdaki ekonomisi için ileriye dönük bir yol belirlemek üzere bir zirve olarak tasarlanan ‘Almanya Paktı’, göç konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle hayata geçememişti.  

Bürokrasiyi azaltma, iddialı yeni altyapı planlarını kabul etme ve hükümetin popüler sabit fiyatlı ulusal demiryolu bileti için finansman sağlama planları hâlâ tartışılmayı bekliyor. Fakat esas mesele göç krizi olmaya devam ediyor.

Saksonya-Anhalt Şansölyesi Reiner Haseloff Pazartesi günkü toplantının ‘Almanya’nın siyasi geleceği üzerinde önemli bir etkisi olacağını’ söyledi.

FDP genel sekreteri Bijan Djir-Sarai ise, göç politikasında ‘yeni bir reelpolitiğe’ ihtiyaç duyduklarını söyledi ve “Bu, bir bütün olarak devletin güvenilirliği ile ilgili,” dedi.

Saksonya Başbakanı Michael Kretschmer ise, “Hükümetin şu anda hazırlamakta olduğu şey, Almanya’ya göç akınını sınırlamak için hiçbir şekilde uygun değil. Federal hükümetin beklentileri o kadar yüksek ki, şimdi insanları hayal kırıklığına uğratmamalıyız,” diyerek temkinli konuştu. Kretschmer aynı zamanda ana muhalefet partisi CDU’nun başkan yardımcısı.

Bavyera Eyaleti Şansölyesi ve CDU’nun kardeş partisi CSU’nun lideri Markus Söder, göç konusunda federal devletler arasında yürütülen müzakerelerin sonuçlarını ilerleme olarak değerlendirdi ama henüz yeterli bulmadı. X’te yaptığı açıklamada Söder, “Olumlu: İşler ilerliyor! Olumsuz: Hala yeterli değil,” diye yazdı. Söder, “Almanya’ya göçü sınırlandırmak için baskıyı sürdürmeliyiz,” çağrısında bulundu.

Scholz’un, ortak bir zemin bulma çabasıyla son birkaç gündür CDU liderleriyle gizli toplantılar gerçekleştirdiği iddia ediliyor.

Scholz’un partisi SPD’nin lideri Lars Klingbeil de Pazartesi günü Alman medyasına verdiği demeçte, AB dışı ülkelerle sığınmacı anlaşmalarına işaret ederek, “Ben her şeyin çok objektif ve pragmatik bir şekilde tartışılmasından yanayım. Eğer prosedürler nihayetinde başka ülkelerde yürütülebiliyorsa, bu uygulanabilir bir seçenektir,” dedi.

AVRUPA

Avrupa kamuoyu, Ukrayna’nın savaşı kazanacağına inanmıyor

Yayınlanma

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, Ukraynalıların çoğunluğu Kiev’in Moskova ile savaşında galip geleceğine inanırken, Avrupalılar daha şüpheci.

9-11 Temmuz’da Washington’da yapılacak NATO zirvesine günler kala yayınlanan araştırma, Ukrayna ve 14 AB ülkesindeki çatışmaya yönelik tutumları haritalandırdı. Saha çalışması mayıs ayında gerçekleştirildi.

Avrupalıların Ukrayna’nın Rusya’yı savaş alanında yenemeyeceğine inanma eğiliminde olduğu, ankete katılanların yaklaşık üçte biri ila yarısının savaşın müzakere edilmiş bir çözümle sona ereceğine inandığı ve yüzde 31’e kadarının (Yunanistan) bir Rus zaferini en olası gördüğü ortaya çıktı. Ankete katılan AB ülkeleri arasında sadece Estonya’da Ukrayna’nın zafer kazanacağı görüşü hakim (yüzde 38).

Bunun tersine, Ukraynalıların çoğunluğu (yüzde 58) birliklerinin kazanabileceğinden ve uluslararası müttefiklerinin desteğine güvenmeye devam edebileceklerinden emin. Ukraynalıların sadece yüzde 1’i Rusya’nın savaşı kazanacağına inanırken, yüzde 30’u müzakere edilmiş bir çözümü en olası sonuç olarak görüyor.

Bulgular, NATO liderlerinin üye ülke halkları arasında “asker konuşlandırılması için yerel destek bulmalarının pek olası olmadığını” ortaya koyuyor. Ülke sonuçları yüzde 4 ile yüzde 22 arasında değişiyor.

Savunma harcamaları konusunda, veriler çoğu ülkenin katkılarının artırılmasına karşı olduğunu gösterdi. İstisnalar Polonya (yüzde 53’ü savunma harcamalarının artırılmasını destekliyor), Estonya (yüzde 45), İsveç (yüzde 41) ve Almanya (yüzde 40).

Bununla birlikte, Avrupalıların çoğu savaşa teknik yardım sağlamak ve silah ve mühimmat tedarikini artırmak gibi başka şekillerde dahil olmayı destekliyor.

Sadece Bulgaristan, Yunanistan ve İtalya’da nüfusun çoğunluğu (sırasıyla yüzde 63, yüzde 54 ve yüzde 53) Ukrayna’ya mühimmat ve silah tedarikini artırmanın “kötü bir fikir” olduğunu düşünüyor.

Avrupalılar Ukrayna’yı AB’ye kabul etmenin faydaları konusunda da bölünmüş durumda. En fazla destek veren ülkeler Portekiz, Estonya, İsveç, İspanya ve Polonya iken en şüpheci ülkeler Almanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve Fransa.

Ukraynalıların neredeyse üçte ikisi (yüzde 64) AB üyeliğinin ülkelerinin geleceği için NATO üyeliği kadar önemli olduğuna inanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa’da kim, kime oy verdi?

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un AP seçimlerindeki yenilginin ardından çağrısını yaptığı erken Ulusal Meclis seçimlerinin ilk turu Marine Le Pen’in Ulusal Birlik (RN) partisibnin zaferiyle sonuçlanmıştı.

Fransa’daki 49,5 milyon seçmenin yaklaşık %67’si oy kullanınca seçimlere katılım oranı 1990’ların sonundan bu yana görülmemiş bir seviyeye ulaştı.

RN oyların %33’ünü alırken, ikinci sırada %29 oy ile Yeni Halk Cephesi (NFP) yer aldı. Macron’un Ensemble ittifakı %22, muhafazakâr Les Républicains (LR) %10 ile üçüncü ve dördüncü sıralarda yer aldı. 

İlk turun öncesinde ve sonrasında yapılan kamuoyu araştırmaları, Fransa’da hangi toplumsal grupların hangi partilere oy verdiğine dair bazı ipuçları sunuyor.

Örneğin ilk turdan önceki günlerde 10.200’den fazla seçmenle anket yaparak oy pusulasının demografik yapısını ortaya koyan Ipsos’a göre RN, 34 yaş altı ve 70 yaş üstü hariç tüm yaş gruplarında en fazla oyu aldı.

Yaşlıların en yüksek oyu (%32) Macron’un Ensemble koalisyonuna gitti. Gençler arasında ise NFP önde görünüyor: Ipsos anketine göre 18-24 yaş arası oyların %48’i sol koalisyona gitti. NFP, 25-34 yaş grubunda da %38 ile birinci sırada yer alıyor.

35-49, 50-59 ve 60-69 yaş gruplarında ise Le Pen’in partisi en çok oy kazanan grup olarak öne çıkıyor. RN ayrıca hem 18-24 hem de 25-34 yaş gruplarında oyların yaklaşık üçte birini elde ederek gençlerin oylarında ikinci oldu.

RN Başkanı Jordan Bardella’nın sosyal medyada, özellikle de TikTok’ta güçlü bir takipçi kitlesi var.

Sınıfsal konum: RN ile NFP yoksul ve mavi yakalılar arasında yaygın

Ipsos’a göre, kendini “dezavantajlı” olarak tanımlayan kişilerin çoğunluğu (%54) ezici bir çoğunlukla RN’yi destekledi. Sağcı parti aynı zamanda “halk” sınıfları arasında en yüksek oranı (%38) alarak sol koalisyonun üç puan önünde yer aldı.

Ay sonunu zor getirdiğini ya da geçinmek için tasarruf ve/veya krediye güvendiğini söyleyen seçmenlerin çoğu da RN’yi solcu rakiplerinin önünde (sırasıyla %46 ve %41) destekledi.

Ayda 1.250 avronun altında kazanan seçimenlerin %35’i NFP’ye, %38’i RN’ye oy verirken, ayda 1.250 ila 2.000 avro arasında kazanan seçimenlerin %33’ü sol ittifaka, %36’sı RN’ye evet dedi.

Anketteki daha ilginç noktalardan biri, RN’nin üst segment gelir gruplarında da birinci parti olması. Aylık hanehalkı geliri 2.000 ila 3.000 arasında olan Fransızların %35’i, 3.000 avronun üzerinde olanların da %32’si RN’ye oy verdi.

Partinin uzun zamandır varlıklı kesimler, üniversite ve üzeri eğitim almış olanlar ve 60 yaş üstü kişiler arasında düşük bir performans sergilediği görülüyordu. Ayrıca daha az kadın seçmenin ilgisini çekerek cinsiyet ayrımından da muzdaripti.

İlk tur sonuçları bu verilerin artık doğru olmadığını gösteriyor. RN’nin tabanı şu anda Fransa’nın tüm ana partileri arasında en geniş tabanlardan biri haline gelmiş görünüyor.

Protesto oylarının dağılımı

Ipsos anketine göre, Macron’dan memnun veya çok memnun olduğunu beyan eden seçmenlerin çoğunluğunun Ensemble’ye oy vermeye devam etti.

Fakat Macron’dan memnun olmadığını söyleyenlerin üçte biri NFP’yi tercih ederken, hiç memnun olmayanların çoğunluğu (%53) RN’yi seçti.

Hem sağdan hem de soldan gelen “Macronizmin öldüğüne” dair tespitler şimdilik doğru görünüyor.

Hangi bölgelerde, kim üstün? Göçmenler Halk Cephesi dedi

RN’nin en güçlü kaleleri, Le Pen ve müttefiklerinin on yılı aşkın bir süredir yerleştiği endüstriyel kuzeyde ve güney sahillerinde bulunuyor. Le Pen pazar günü Hénin-Beaumont’ta %50’nin üzerinde oy alarak yeniden seçildi.

Fakat RN, Bordeaux yakınlarındaki Gironde ve Burgundy’deki Haute-Saône gibi seçmenlerin kamu hizmetlerinin gerilediğini düşündüğü kırsal alanlarda ve küçük kasabalarda da gücünü pekiştirdi.

NFP, Paris’in doğu bölgelerinde ve Seine St-Denis gibi Paris çevresindeki yoksul, göçmen banliyölerinde kendi kalelerine sahip. Aynı zamanda benzer demografik özelliklere sahip Rennes ve Nantes gibi küçük şehirlerin dışındaki düşük gelirli bölgelerde ve Marsilya’nın kuzeyinde de Halk Cephesi büyük bir zafer kazandı.

Bunun bir nedeni, başta Müslüman toplum olmak üzere göçmen kökenli Fransız vatandaşlarının, son yıllarda tek savunucuları olarak gördükleri La France Insoumise’e (Boyun Eğmeyen Fransa – LFI) kitlesel olarak oy vermeye başlamaları.

Örneğin LFI liderlerinden Mathilde Panot, Paris’in güneyindeki Val-de-Marne’de kolayca yeniden seçildi.

76 bölgede adaylar, kayıtlı seçmenlerin en az %25’i ile mutlak çoğunluğu sağlayarak ikinci tura kalmaktan kurtuldular. Bu zaferler 39 seçim bölgesi ile RN ve 31 seçim bölgesi ile NFP arasında neredeyse eşit olarak paylaşıldı.

Macron’un Ensemble’ı sadece iki, çok zayıflamış olan muhafazakâr Les Républicains ise bir seçim bölgesine sahip oldu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna’dan göçmen işçi hamlesi

Yayınlanma

1 milyondan fazla aboneye sahip Telegram kanalı Rezident, Ukrayna Devlet Başkanlığı İdaresinden bir kaynağa dayandırdığı haberinde Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy yönetiminin cepheye gönderilen Ukraynalı erkeklerin yerine üçüncü dünya ülkelerinden göçmen işçi getirmeyi planladığını bildirdi.

Kanalın haberinde, yönetimin seferberliğin aksamaması adına Ukraynalıların yerine Asya ve Afrika ülkelerinden işçi getirmek üzere büyük şirketlerle koordinasyon kurduğu belirtildi.

Haberde, “Şu anda Genelkurmay Başkanlığı açısından ordunun rezervlerini yenilemek önemli ve işletmelerin çekinceleri, şu anda ayda 30 ila 40 bin kişi olarak belirlenen planın hızlı bir şekilde yerine getirilmesine izin vermiyor,” ifadelerine yer verildi.

Yine yaklaşık 1 milyon takipçili Legitimnıy Telegram kanalı ise göçmen işçilerin ülkenin yeniden inşasında yer alacağını belirtti.

Kanal, “Ukrayna’nın hayatta kalmasına yardımcı olacaklar. Yüzde 95’i Afrika, Orta Asya ve Orta Doğu sakinleri olacak. Görünen o ki Ukraynalı erkekler, ulusötesi şirketler tarafından topraklarında yaşamaları için getirilecek göçmenler uğruna ölüyorlar,” değerlendirmesini yaptı.

CNN: Tüm Ukraynalı erkekler ya cephede savaşacak ya da ülkeden kaçacak

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English