Bizi Takip Edin

Amerika

İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış

Yayınlanma

Washington’daki Capital Jewish Museum’da 2 İsrail Büyükelçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez’in yazdığı manifesto ortaya çıktı.

Gazeteci Ken Klippenstein’ın Substack hesabından yayınladığı manifesto, Rodriguez’in Gazze’de devam eden İsrail işgaline karşı, Filistinliler ve Filistin için kendini feda eden ABD’li Aaron Bushnell gibi isimler için silahlı eylem kararı aldığına işaret ediyor.

Klippenstein, “Bu belgenin gerçek olduğuna inanıyorum, çünkü Rodriguez tarafından imzalanmış ve kolluk kuvvetleri veya herhangi bir medya tarafından adı açıklanmadan çok önce tarih atılmış,” diye yazıyor.

Belgeyi yayınlama amacının “şiddeti övmek” olmadığını, bilakis şiddeti “iğrenç bulup kınadığını” söyleyen gazeteci, “halkın olan bitenin gerçeğini daha iyi anlayabilmesi için” bunu yaptığını belirtti ve “Bu metinlerin içeriğiyle yüzleşmeyi reddetmek, genellikle bilgi boşluğu yaratır ve bu boşluk, gerçekleri çarpıtabilecek sahte belgeler, komplo teorileri veya yetkililer tarafından seçici bir şekilde sızdırılan bilgilerle hızla doldurulur. Özellikle siyasetin söz konusu olduğu durumlarda, güneş ışığının en iyi dezenfektan olduğuna inanıyorum, ki bu belge de bunun bir örneğidir,” diye yazdı.

Klippenstein, manifestonun, Gazze’deki savaşı temel meselesi olarak gösteri  cinayetleri de siyasi protesto eylemi olarak nitelendirdiğine işaret ediyor.

Elias Rodriguez’in manifestosu şöyle:

“20 Mayıs 2025

Halintar, gök gürültüsü veya şimşek gibi bir anlamı olan bir kelimedir. Bir olayın ardından insanlar onun anlamını açıklayan bir metin ararlar, işte bu da bir deneme. İsraillilerin Filistin’e karşı işlediği zulümler tarif edilemez ve sayılamaz. Çoğunlukla açıklamaları okumak yerine, bazen canlı olarak videolarda izliyoruz. Birkaç ay içinde hızla artan ölü sayısı, İsrail’in ölü saymayı sürdürme kapasitesini bile ortadan kaldırdı, bu da soykırımına çok yaradı. Bu yazının yazıldığı sırada Gazze Sağlık Bakanlığı, travmatik güç kullanımı sonucu 53.000 kişinin öldüğünü, en az on bin kişinin enkaz altında yattığını ve önlenebilir hastalıklar ve açlıktan kaç bin kişinin daha öldüğünü, on binlerce kişinin ise İsrail ablukası nedeniyle açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildiriyor. Tüm bunlar Batı ve Arap hükümetlerinin suç ortaklığıyla mümkün oldu. Gazze Enformasyon Bürosu, enkaz altında yatan on bin kişiyi de kendi sayısına dahil ediyor. Haberlerde, aylarca enkaz altında kalan “on bin” kişiye yer veriliyor, ama enkazlar sürekli olarak daha da büyütülüyor, defalarca bombalanıyor ve enkazların arasında çadırlar bombalanıyor. Suudi Arabistan, Birleşik Krallık ve ABD’nin bombardımanı altında yıllarca birkaç bin olarak sabit kalan Yemen’deki ölü sayısı, geç de olsa 500 bin olarak açıklandı. Tüm bu rakamlar neredeyse kesin olarak suç teşkil eden eksik sayımlardır. Ölü sayısının 100.000 veya daha fazla olduğu tahminlerine inanmakta hiçbir zorluk çekmiyorum. Bu yılın mart ayından bu yana, “Protective Edge” [Koruyucu Hat] ve “Cast lead” [Dökme Kurşun] operasyonlarında ölenlerin toplamından daha fazla insan öldürüldü. Bu noktada, parçalanmış, yanmış ve havaya uçmuş insanlardan kaçının çocuk olduğu hakkında daha ne söylenebilir? Bunun olmasına izin veren bizler, Filistinlilerin bağışlamasını asla hak etmeyeceğiz. Onlar da bunu bize açıkça belirttiler.

Silahlı eylem her zaman askeri eylem değildir. Genellikle değildir. Genellikle tiyatro ve gösteri gibidir, bu özelliği birçok silahsız eylemle ortaktır. Soykırımın ilk haftalarında gerçekleşen şiddet içermeyen protestolar bir tür dönüm noktası gibi görünüyordu. Daha önce hiç bu kadar çok insan Batının sokaklarında Filistinlilere katılmıştı. Daha önce hiç bu kadar çok Amerikalı politikacı, en azından retorik olarak, Filistinlilerin de insan olduğunu kabul etmek zorunda kalmamıştı. Ama şu ana kadar retorik pek bir işe yaramadı. İsrailliler, Amerikalıların Filistinlileri yok etmek için kendilerine verdikleri serbestlikten duydukları şoku övünerek anlatıyorlar. Kamuoyu soykırımcı apartheid devletine karşı tavır aldı ama Amerikan hükümeti omuz silkti; kamuoyu ne derse desin, protestoları suç sayabilecekleri yerlerde suç sayacak, suç sayamayacakları yerlerde ise İsrail’i kısıtlamak için ellerinden geleni yaptıkları yönünde sönük güvencelere boğacak. Aaron Bushnell ve diğerleri katliamı durdurmak umuduyla kendilerini feda ettiler ve devlet, onların fedakarlıklarının boşuna olduğunu, Gazze için umut olmadığını ve savaşı ülkemize taşımaya gerek olmadığını hissettirmeye çalışıyor. Onların başarılı olmasına izin veremeyiz. Onların fedakarlıkları boşuna değildi.

O halde, hükümetimizin temsilcilerinin bu katliama yardım ve yataklık etmelerinden duydukları cezasızlık, bir yanılsama olarak ifşa edilmelidir. Gördüğümüz cezasızlık, soykırımcıların hemen yakınında bulunanlar için en kötüsüdür. Guatemala devleti tarafından Maya soykırımının kurbanlarını tedavi eden bir cerrah, katliam sırasında ağır yaralanan bir hastayı ameliyat ederken, aniden silahlı adamların odaya girip hastayı ameliyat masasında vurarak öldürdüklerini ve onu öldürürken güldüklerini anlatıyor. Hekim, en kötüsünün, iyi tanıdığı katillerin, olaydan yıllar sonra yerel sokaklarda alenen dolaşmalarını görmek olduğunu söylemişti.

Başka bir yerde, vicdanlı bir adam, Vietnam’ın katili Robert McNamara’yı, feribotun salonunda arkadaşlarıyla gülerek otururken gördüğü aynı cezasızlık ve kibirden öfkelenerek, Martha’s Vineyard’a giden feribottan denize atmaya çalıştı. Adam, McNamara’nın “tavrına” itiraz etmiş ve o tavrın “Geçmişim gayet iyi, burada iyi dostum Ralph ile birlikte bir bar taburesinin üstüne çöküp takılabilirim, sen de buna katlanmak zorundasın” dediğini söylemişti. Adam McNamara’yı iskeleden suya atmayı başaramadı, eski dışişleri bakanı korkuluğa tutunup ayağa kalkmayı başardı, ama saldırgan girişiminin değerini şöyle açıkladı: “Onu dışarı çıkardım, ikimiz başbaşa kaldık ve birdenbire geçmişi o kadar da iyi olmadı, değil mi?”

Silahlı gösterilerin ahlakı hakkında birkaç söz. Soykırıma karşı olan bizler, faillerin ve suç ortaklarının insanlıklarını yitirdiklerini savunmaktan memnuniyet duyarız. Bu görüşe sempati duyuyorum ve ekran aracılığıyla bile olsa tanık olduğu zulmü kabul edemeyen ruhu yatıştırmadaki değerini anlıyorum. Fakat insanlık dışı davranışlar, uzun zamandır şok edici derecede yaygın, sıradan ve yavan bir insani olduğunu göstermiştir. Bir fail, sevgi dolu bir ebeveyn, saygılı bir çocuk, cömert ve yardımsever bir arkadaş, cana yakın bir yabancı, kendisine uygun olduğunda ve bazen uygun olmadığında bile ahlaki güce sahip olabilir, ama yine de bir canavar olabilir. İnsanlık, kimseyi sorumluluktan muaf tutmaz. Bu eylem, 11 yıl önce, benim kişisel olarak Filistin’deki acımasız davranışlarımızın farkına vardığım Protective Edge operasyonu sırasında da ahlaki olarak haklı olurdu. Ama çoğu Amerikalı için böyle bir eylem anlaşılmaz, delice görünebilirdi. Bugün en azından birçok Amerikalının bu eylemi son derece anlaşılır ve garip bir şekilde, yapılacak tek mantıklı şey olduğunu düşünecek olması beni mutlu ediyor.

Seni seviyorum anne, baba, küçük kardeşim, sen O***** da dahil olmak üzere tüm ailem, 

Özgür Filistin

-Elias Rodriguez”

Amerika

Temyiz mahkemesinden Trump’a Ulusal Muhafızlar desteği

Yayınlanma

ABD’de temyiz mahkemesi, Donald Trump’a Kaliforniya Ulusal Muhafızlar kontrolünü eyalet valisine iade etmesini emreden bir kararı geçici olarak durdurdu.

ABD Dokuzuncu Daire Temyiz Mahkemesi, daha önce federal hükümetin Ulusal Muhafız birliklerini Los Angeles’a sevk etmesini geçici olarak yasaklayan bir alt mahkeme kararını durdurdu.

Temyiz mahkemesi, Trump’ın göçü durdurma ve Kaliforniya’daki Ulusal Muhafızları federalleştirerek protestoları bastırma çabalarını baltalamakla tehdit eden bir kararı askıya aldı.

Alt mahkemenin kararının geçerli olup olmayacağına karar vermek için 17 Haziran’da başka bir duruşma yapılacak.

Ulusal Muhafızların federalleştirilmesini kısa süreliğine yasaklayan San Francisco bölge mahkemesi yargıcı Charles Breyer, ABD başkanının “eylemlerinin yasadışı olduğunu, hem yasal yetkisini aştığını hem de federalizm kavramını tanımlayan ABD Anayasası’nın Onuncu Maddesini ihlal ettiğini” söylemişti.

Trump’ın emirlerine şiddetle karşı çıkan Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, temyiz mahkemesinin kararının ardından gazetecilere, Breyer’in kararının kalacağından “emin” olduğunu savunmuştu.

Newsom, daha önce başkanın “orduyu kendi vatandaşlarına karşı kullanma eyleminin demokrasimizi tehdit ettiğini ve bizi otoriterliğe tehlikeli bir şekilde yaklaştırdığını” uyarmıştı.

Temyiz mahkemesinin kararı, mahkemenin nihai olarak Trump’ın görüşüne katıldığı anlamına gelmiyor ama şimdilik Ulusal Muhafızların komutasını başkanın elinde bırakıyor.

Trump, göçmen baskınları nedeniyle çıkan protestolara yanıt olarak geçen cumartesi günü Ulusal Muhafızları çağırmış, ardından pazartesi günü de ABD Deniz Piyadelerine, Muhafızları destekleme emri vermişti.

700 kişilik bir ABD Deniz Piyade taburunun bugün (13 Haziran) gelmesi bekleniyor. Bu, ABD içinde sivil polis operasyonlarını desteklemek için askeri güçlerin olağanüstü bir şekilde kullanılması anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Amerika

‘Büyük, harika yasa’: Şirketlere vergi teşvikleri artacak

Yayınlanma

Senato Finans Komitesi Başkanı Mike Crapo, Cumhuriyetçilerin “büyük, harika yasa” tasarısında üç önemli işletme vergi hükmünün kalıcı hale getirileceğini söyledi.

Brifinge katılan senatörler, bireysel vergi mükellefleri için önemli bir indirimin ise azaltılacağını belirtti.

Araştırma ve geliştirme maliyetleri, işletme ekipmanı alımları ve borç faizleri için daha büyük vergi indirimlerini geri getirme taahhüdü, Crapo ve komite üyeleri için önemli bir öncelik. Bu indirimler, ekonomik büyümenin önemli bir itici gücü olarak görülüyor.

Ne var ki bu indirimleri kalıcı hale getirmek maliyetli ve Cumhuriyetçi liderlerinin önümüzdeki haftalarda tasarı üzerindeki çalışmaları tamamlamaya çalışırken siyasi sorunlara yol açabilecek tavizler gerektirecek.

Crapo, bu tür bir adımın, eyalet ve yerel vergi indirimlerine ilişkin Temsilciler Meclisi’nde uzlaşılan anlaşmanın geri çekilmesi olacağını söyledi.

İşletme vergisi kesintilerini destekleyen Montana Senatörü Steve Daines ve Kuzey Dakota Senatörü John Hoeven, Crapo’nun açıklamalarını doğruladı. Hoeven, “Evet, işletme vergilerinin kalıcı olacağını garanti etti. Başından beri kararlıydım ve o da başından beri kararlıydı,” dedi.

Temsilciler Meclisi’nden geçen yasa tasarısı, üç vergi teşvikini 2029’a kadar geri getiriyor; bunların kalıcı hale getirilmesi, tasarıya muhtemelen yüz milyarlarca dolarlık ek maliyet getirecek.

Kalıcılık, esas olarak Senato’nun önceliği. Başkan Donald Trump, işletme vergisi indirimlerinin kısa süreli uzatılmasına sıcak baktığını işaret etti. Ek maliyetleri dengelemek için Crapo, SALT indirimi konusunda Temsilciler Meclisi’nin öncelikli gündem maddelerinden birini hedef alıyor.

Cumhuriyetçi Parti senatörlerine, SALT’ı Meclis Başkanı Mike Johnson’ın kendi üyeleriyle yaptığı 40.000 dolarlık anlaşmadan daha düşük bir seviyede sınırlamayı planladığını söyledi.

“Mavi” rengiyle bilinen Demokrat eyaletlerdeki Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, Senato Çoğunluk Lideri John Thune’un POLITICO‘ya ilk kez özetlediği plan hakkında şimdiden uyarı sinyalleri veriyor.

Katılımcılar, Crapo’nun toplantıda SALT için kesin bir rakam vermediğini, fakat bazı Cumhuriyetçi senatörlerin 20.000 dolara düşürmeyi önerirken, diğerlerinin Johnson’ın başlangıçta direnen üyelerine teklif ettiği 30.000 doları Temsilciler Meclisi’ne de teklif etmeleri gerektiğini savunduğunu söyledi.

Hoeven, “Temsilciler Meclisi 40.000 dolar teklif etti; biz daha azını yapacağız. Orada 350 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu biliyoruz, ancak henüz bir rakam üzerinde karar vermedik,” dedi.

Trump’ın ‘harika’ vergi yasasında sona doğru

SALT ile ilgili bu hamle, Thune’dan Temsilciler Meclisi tasarısında mümkün olduğunca az değişiklik yapmasını isteyen Johnson ve diğer Cumhuriyetçi milletvekilleri için bir darbe oldu.

Senato tasarısı Temsilciler Meclisi’nin tasarısının büyük bir bölümünü yansıtacak gibi görünse de, Crapo’nun sunumu, Senato’nun tasarıdaki en hassas siyasi alanlardan bazılarını değiştireceğine dair en önemli işaret.

Johnson, Senato toplantısının ardından gazetecilere verdiği demeçte, “SALT rakamı ve tasarıdaki bazı hükümler konusunda ne yapabilecekleri konusunda çok, çok endişeliyim. Umarım mümkün olduğunca az değişiklik yaparlar,” dedi.

Cumhuriyetçi Temsilci Nicole Malliotakois, Senato Cumhuriyetçilerinin Temsilciler Meclisi’nin SALT anlaşmasını değiştirirlerse “tüm tasarıyı çökertme riskiyle karşı karşıya olduklarını” söyledi ve “Amerikan halkına uygulanan en büyük vergi artışından sorumlu olacaklarını” savundu.

Crapo ve Thune, perşembe günü Beyaz Saray’da Trump ile bir araya gelerek vergi planını ona anlatacak. Crapo’nun önümüzdeki hafta başında Senato Cumhuriyetçilerine daha ayrıntılı bilgi vermesi bekleniyor.

Vergi diline ek olarak, Crapo tasarıdaki Medicaid hükümlerinin taslağını hazırlamaktan da sorumlu ve senatörler, bu konuda ne gibi değişiklikler düşündüğü konusunda çok daha az ayrıntı verdiğini söyledi. Tasarıda programın ele alınışından endişe duyan birçok Cumhuriyetçi senatör, Finans Komitesi’nde yer almıyor.

Eyaletindeki kırsal hastaneleri korumaya çalışan Maine Senatörü Susan Collins, toplantı sonrası gazetecilere Medicaid’de bazı değişiklikler önerdiğini ancak ayrıntılara girmeyeceğini söyledi. Kuzey Dakota Senatörü Kevin Cramer ise “Medicaid ile ilgili bazı hususların çıkarılması gerekecek” diyerek, bu konuda daha fazla değişiklik olabileceğini ima etti.

Okumaya Devam Et

Amerika

Bezos, Washington Post’un görüş bölümünü yeniden yapılandırdı

Yayınlanma

Washington Post‘un (WP) sahibi Jeff Bezos tarafından istendiği şekliyle, görüş bölümünü yenilemesi kapsamında yeni görüş editörünü atadığını duyurdu.

Bezos şubat ayında, WP’nin geleneksel geniş görüş programını kaldırarak, “kişisel özgürlükler ve serbest piyasa” yanlısı başyazılara odaklanan bir bölüme geçeceğini duyurmuştu.

Bezos, haber yayıncılığının kamuoyundaki tartışmaların gündemini belirleme rolünün değiştiğini ileri sürmüştü.

Bezos, çalışanlarına yazdığı notta, “Bir zamanlar, özellikle yerel bir tekel olan gazeteler, her sabah okuyucuların kapısına tüm görüşleri kapsayan geniş bir köşe yazısı bölümü sunmayı bir hizmet olarak görebilirdi. Bugün ise bu işi internet yapıyor,” dedi.

The Economist’in Washington muhabiri ve The Dispatch’in eski genel yayın yönetmeni Adam O’Neal, yenilenen bölümün başına geçecek. 

O’Neal, mesajında yeni patronunun hedeflerini yineledi ve “Felsefemiz, bu ülkenin geleceğine dair temel bir iyimserliğe dayanacak. İdeoloji hakkında ders veren veya politikalar hakkında belirli şekillerde düşünmenizi talep eden insanlar olmayacağız,” dedi.

Gazete çalışanları, Bezos’un gazetenin haber içeriğini değiştirmeye çalışmadığını vurguladı fakat bu ilk kez olmuyor.

Geçen ekim ayında Bezos, WP’nin başkan adaylarını destekleme uygulamasını durdurarak, genel seçimler öncesinde eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e destek vermesini engellemişti.

Bu hamle, gazetenin birçok köşe yazarı ve eski baş editörü Marty Baron’un tepkisini çekmiş ve editörler kurulunun birkaç üyesi protesto için istifa etmişti.

Kararın ardından gazetenin okurları da isyan etmiş ve yaklaşık 250.000 kişinin aboneliklerini iptal ettiği bildirilmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English