Bizi Takip Edin

Avrupa

Scholz ile Stoltenberg görüştü: Gündem Ukrayna

Yayınlanma

Alman Şansölyesi Olaf Scholz, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Berlin’de bir araya geldi.

Görüşmenin odak noktası 11-12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleştirilmesi planlanan NATO zirvesine yönelik hazırlıklar. Bu zirvede, Ukrayna yönetimi ittifaka katılım için net bir yol haritası oluşturulmasını talep ediyor.

Fakat Berlin’de Stoltenberg NATO zirvesinde Ukrayna’nın ittifaka katılması için resmi bir davet iletilmeyeceğine işaret etti. 

Scholz ile görüşmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada Stoltenberg, “Vilnius zirvesinde ve zirve hazırlıklarında resmi bir davette bulunmayı tartışmıyoruz,” dedi. NATO şefi, liderlerin Ukrayna’yı NATO’ya nasıl yaklaştırabileceklerini konuşacaklarını belirtti.

Stoltenberg savaşın sona ermesi karşılığında Ukrayna’da ‘dondurulmuş bir çatışmayı’ kabul etmemeye çağırdı. NATO lideri, “Hepimiz bu savaşın sona ermesini istiyoruz, ancak adil bir barış çatışmanın dondurulması ve Rusya tarafından dikte edilen bir anlaşmanın kabul edilmesi anlamına gelemez,” dedi.

Scholz ise Almanya’nın Ukrayna’daki savaşın bir süre daha devam edebileceği ihtimaline hazırlıklı olduğunu söyledi. “Buna hazırlanıyoruz ve politikalarımızı buna göre ayarlıyoruz,” diyen Scholz, Almanya’nın Ukrayna’yı gerektiği sürece desteklemeye devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Avrupa

Avrupa Komisyonu, ‘Pfizergate’ davasını kaybetti

Yayınlanma

AB Genel Mahkemesi, Avrupa Komisyonu’nun, Başkan Ursula von der Leyen ile Pfizer CEO’su arasındaki mesajların kamuoyuyla paylaşılmamasına dair kararını gerekçelendirememesi nedeniyle Komisyon aleyhine karar verdi.

Mahkeme, Komisyonun Pfizer ile yapılan COVID-19 aşı sözleşmeleriyle ilgili belgelerin neden ellerinde bulunmadığına dair inandırıcı bir açıklama getiremediğine hükmetti. 

Leyen ile Pfizer CEO’su Albert Bourla arasında geçen kısa mesajların varlığını New York Times ortaya çıkarmış, ardından gazete mesajlara erişim talebinde bulunmuştu.

Komisyon ise bu talebi reddederek, kısa mesajların “doğası gereği geçici” olduğunu ve kurumsal belge yönetim sistemine dahil edilmediğini savunmuştu.

New York Times, mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, “Bugünkü karar Avrupa Birliği’nde şeffaflık ve hesap verebilirlik için büyük bir zaferdir. Bu karar, geçici iletişimlerin kamu denetiminin dışında olamayacağını güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır,” dedi.

Gazete ayrıca, bu kararla yetkililerin kısa mesajları da diğer belgeler gibi işlemeye tabi tutmak zorunda olduğunun netleştiğini, Komisyonun ise bu konuda gerekli adımları atmadığını belirtti.

Mahkeme kararında, Komisyonun yalnızca “Bu belgeler elimizde yok” demekle yetinemeyeceği, belgelerin neden bulunamadığına dair kamuoyunu ve mahkemeyi ikna edecek açıklamalar sunması gerektiği vurgulandı.

Mahkeme, her metnin kamuya açık bir kayıt olduğunu söylemedi fakat resmi işlerle ilgili mesajların şeffaflık yasalarına tabi olabileceğini teyit etti.

Bu, AB kurumlarına ve onları etkilemeye çalışanlara bir uyarı olarak görülüyor: Dijital mesajlar otomatik olarak kayıt dışı kalmaz ve bunları kullanarak denetimden tamamen kaçınamazsınız.

Öte yandan pratikte, metinlere ne kadar erişilebileceği henüz belli değil. Karar, mesajların geri alınmasının zor olabileceğini kabul ediyor. Örneğin telefonlar değiştirilmiş, veriler silinmiş olabilir.

Kararda, “Duruşmada bu konu sorulduğunda, Komisyon, New York Times’ın davayı açmasından bu yana, güvenlik nedenleriyle zorunlu bir kural olduğu için başkanının cep telefonunun değiştirildiğini varsaydığını” belirttiği vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Danimarka, 40 yıllık nükleer enerji yasağını gözden geçiriyor

Yayınlanma

Danimarka, yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veren ülkede önemli bir politika değişikliği yaparak 40 yıldır süren nükleer enerji yasağını yeniden gözden geçiriyor.

Danimarka İklim ve Enerji Bakanı Lars Aagaard, 1985 yılında geleneksel nükleer reaktörleri yasaklamalarından 40 yıl sonra, yeni nesil nükleer enerji teknolojilerinin potansiyel faydalarını analiz edeceklerini söyledi.

İskandinav ülkesi, Avrupa’nın yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin enerji pazarlarından biri ve dünyanın en büyük açık deniz rüzgar enerjisi şirketi Ørsted’in merkezine ev sahipliği yapıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, ülkenin elektriğinin %80’inden fazlası rüzgar, biyoyakıt ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan üretiliyor.

Fakat Danimarka, modüler nükleer reaktörlere de yatırım yapmaya başlayabilir.

Aagaard, Danimarka gazetesi Politiken’e verdiği demeçte, “Yeni nükleer enerji teknolojileriyle, yani küçük, modüler reaktörlerle bir gelişme olduğunu görüyoruz. Ama potansiyelinin olması yeterli değil. Bu teknolojileri kullanmaya başlarsak bunun Danimarka toplumu için ne anlama geleceğini de bilmemiz gerekiyor,” dedi.

Ülkenin nükleer enerjiyi yeniden değerlendirme kararı, Avrupa’da yeni nükleer reaktör tasarımlarına olan ilginin artması ve kıtadaki mevcut reaktörlerin ömrünün uzatılması planlarının ortaya çıkmasıyla birlikte başladı.

Eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen çarşamba günü Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, nükleer enerjiye getirilen “saçma” yasağın kaldırılmasını desteklediğini söyledi.

Rasmussen, “Rüzgar ve güneş enerjisi, rüzgar ve güneş olduğu sürece iyi ama fosil olmayan bir baz enerji kaynağına sahip olmanız gerekir ve nükleer enerjiyi önceden dışlamak saçmadır. Benim tahminim, bu [hükümetin] yasağı kaldırmaya yönelik bir süreç olduğu yönünde,” dedi.

Avrupa’nın nükleer enerjiye olan ilgisinin yeniden canlanması, önümüzdeki on yıllarda ulaşım, sanayi ve ev ısıtmasında karbon salımını azaltmak için düşük karbonlu elektriğe olan talebin artması beklentisinden kaynaklanıyor.

Fabrikalarda üretilip yerinde monte edilebilen küçük modüler reaktör tasarımlarının geliştiricileri, geleneksel büyük ölçekli reaktörlere göre daha düşük maliyet ve daha kısa inşaat süreleri vaat ediyor.

Nükleer enerji, enerji tüketimleri yüksek veri merkezlerine 24 saat kesintisiz elektrik sağlamak için küçük modüler nükleer reaktörler kullanmak isteyen Google gibi teknoloji şirketlerinin de desteğini kazandı.

Genel olarak nükleer karşıtı olarak bilinen İspanya’nın, geçen ay İber Yarımadasında meydana gelen büyük çaplı elektrik kesintisinin ardından önümüzdeki on yıl içinde yedi nükleer reaktörünü kapatma planlarını yeniden gözden geçirdiği anlaşılıyor.

2022 yılında nükleer enerjiyi yasaklayan Almanya’da, o yıl Rusya’nın gaz ithalatını durdurmasıyla gaz santrallerine olan bağımlılığının altını çizmesi üzerine, reaktörlerin yeniden başlatılıp başlatılmayacağına dair tartışmalar yeniden alevlendi.

Bu arada, Birleşik Krallık, Fransa ve Belçika, ekonomilerini karbonsuzlaştırmak için artan düşük karbonlu elektrik talebini karşılamak amacıyla mevcut nükleer reaktörlerin ömrünü uzatma konusunda anlaştı.

Fransa, eskimiş reaktörlerini yenilemek için altı reaktör daha inşa etmeyi planlıyor ve geçen yılın sonunda, 25 yıl sonra nükleer enerji ağına ilk ekleme olan Flamanville 3 nükleer reaktörünü şebekeye bağladı.

Britanya, Somerset’te Hinkley Point C nükleer santralini inşa ediyor ve önümüzdeki aylarda küçük modüler reaktörler geliştirme planlarını açıklamayı ve sorunlu Sizewell C nükleer projesine yatırım yapıp yapmayacağına karar vermeyi planlıyor.

Danimarka’da Ørsted, yüksek enflasyon, tedarik zinciri kesintileri ve yüksek faiz oranları nedeniyle zorluklar yaşadı ve işten çıkarmalar yapıp projeleri ertelemek veya iptal etmek zorunda kaldı.

Geçen hafta, İngiltere’nin en büyük açık deniz rüzgar santrallerinden biri olan Yorkshire kıyılarındaki Hornsea 4’ü, artan maliyetler nedeniyle iktisadi olarak artık mantıklı olmadığını gerekçe göstererek iptal etti.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Grönland buzlarının altında ABD’ye ait gizli askeri üs bulundu

Yayınlanma

Grönland’da buzların yaklaşık 30 metre altında ABD’ye ait Soğuk Savaş döneminden kalma gizli bir askeri üs olan Camp Century bulundu. The Wall Street Journal’ın haberine göre, 600 orta menzilli balistik füze depolamak üzere tasarlanan üs, Nisan 2024’te NASA bilim insanlarınca keşfedildi.

The Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Grönland buzullarının altında 2024 baharında keşfedilen ABD’ye ait gizli yeraltı askeri üssü Camp Century’nin, 600 orta menzilli balistik füze depolamak üzere tasarlandığını ve kapsamlı bir tesis olduğunu yazdı.

NASA bilim insanları, Soğuk Savaş döneminden kalma bu terk edilmiş Amerikan askeri üssünü Nisan 2024’te Grönland buzullarının altında bulmuştu.

Geçmişte nükleer reaktörle çalışan Camp Century, 1967 yılında terk edilmiş ve o zamandan beri kar ve buzla kaplanmıştı.

Tesis şu anda yaklaşık 30 metre derinlikte bulunuyor. Üs, Grönland’ın kuzeybatısında, yine bir Amerikan üssü olan Pituffik Uzay Üssü yakınlarında yer alıyor.

WSJ‘nin yayımladığı üs planına göre, komplekste bir tiyatro, şapel, spor salonu, kütüphane, yemekhane, komuta heyetinin toplandığı özel bir oda ve teknik bölümler bulunuyordu.

Bu teknik bölümler arasında nükleer reaktörün bulunduğu ve radyoaktif atıkların saklandığı bir oda, yedek güç kaynağı ünitesi, hava soğutucularının olduğu bir bölüm ve diğer tesisler yer alıyordu.

Ayrıca, yakıt depolama tankı ve özel araştırma odaları da mevcuttu. Tüm odaları birbirine bağlayan ve yüzeye çıkışı sağlayan uzun bir koridor bulunuyordu.

Gazetenin paylaştığı fotoğraflarda, karla kaplı iç mekanlar görülüyor.

Bazı odaların duvarları fiilen buzdan oluşuyor. Üssün yüzeyden girişi, alçak bir kar tepesinde yer alıyor.

Camp Century, 1959 yılında inşa edilmişti. Soğuk Savaş sırasında Arktik’te nükleer füze konuşlandırma kabiliyetlerini test etmek için çok gizli bir poligon görevi görüyordu.

Proje, Grönland’ın buz tabakası boyunca bir tünel ağı oluşturulmasını içeriyordu. Ancak, buzulların sürekli hareket etmesi nedeniyle proje uygulanamaz bulunarak terk edildi.

Amerikalı uzmanlar reaktörü sökmüş ve nükleer reaksiyonları inceleme odasını yanlarında götürmüş olsalar da, radyoaktif olanlar da dahil olmak üzere binlerce ton atığı geride bıraktılar.

ABD, bu atıkların buzların altında gömülü kalacağını hesaplamıştı; ancak küresel ısınma nedeniyle buzulların erime süreci önemli ölçüde hızlandı.

Politico‘nun 2016 yılında yapılan bir araştırmaya atıfta bulunarak yazdığına göre, araştırma sonuçları kompleksin kalıntılarının 21. yüzyılın sonuna kadar tamamen yüzeye çıkacağını gösteriyordu.

Daha sonra, 2021’de bu bulgular yeniden gözden geçirildi ve bilim insanları üssün 2100 yılına kadar yüzeye çıkma olasılığını dışladı.

ABD, tarihinde hangi toprakları satın aldı?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English