Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sevim Dağdelen’in ‘Bandera’ üzerine soru önergesi ve hükümetin cevabı

Yayınlanma

Editörün notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale, Alman günlük gazete Junge Welt‘te (jW) yayınlandı ve Die Linke (Sol Parti) parlamento grubu ile milletvekili Sevim Dağdelen’in federal hükümete yönelttiği soru önergesini içeriyor. Kanada parlamentosunda yaşanan ‘ayakta alkışlanan nazi’ skandalının ardından NATO üyesi ülkelerin nazileri savaştan sonra nasıl koruduklarına ilişkin tartışma yeniden başladı. Başta Almanya olmak üzere birçok batılı ülke, Soğuk Savaş’ta komünizme karşı nazilerin ‘hizmetlerinden’ epey faydalandılar. Dahası, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte bu şebekenin yeniden yapılandırıldığı anlaşılıyor. Berlin ve NATO, Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı bu (neo)nazi şebekeyi aktive etmekle kalmıyor, aynı zamanda soruşturulmasının ve ülke içindeki etkisinin araştırılmasını da engelliyor. Dağdelen’in soru önergesine Alman Dışişleri’nin verdiği yanıt bunun kanıtı niteliğinde. Çeviri: Gülçin Akkoç.


“Kendi bulgularımız yok”

Yazının devamında Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen ve Sol Parti parlamento grubunun, ‘’Ukrayna’nın siyasi tarihindeki aşırı sağcı tezahürler’’ konulu kısa soru önergesini ve Federal Hükümet’in verdiği yanıtları belgeliyoruz. (jW)

Soruyu soranların bildiği üzere, aşırı sağcı güçlerin Ukrayna siyaseti üzerinde kayda değer bir etkisi vardır. Aşırı sağcı örgütlerin temsilcileri çok sayıda devlet kurumunda, sivil toplum kurumunda ve askeri kurumlarda etkin bir şekilde görev almaktadır. Bu durum örnek vermek gerekirse aşırı sağcı Azak Taburu için geçerli olduğu kadar diğer askeri oluşumlar için de geçerlidir. Resmi siyasi tarih, aynı zamanda, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgalcileriyle işbirliği yapan ve Yahudilerin, Polonyalıların ve Romanların öldürülmesinde kayda değer rol oynayan Ukrayna Milliyetçileri Örgütü ve Ukrayna İsyan Ordusu aktörlerinin rehabilite edilmesiyle de karakterize edilir. Soruyu soranlara göre, bu tür eğilimlere kararlılıkla karşı çıkılmalıdır. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü saldırı da göz önünde bulundurulduğunda, aşırı sağcılığa hoşgörü gösterilmemeli ve kesinlikle aşırı sağcılara silah sevkiyatı yapılmamalıdır.

Ukrayna siyasi tarihi uzun yıllardır, özellikle de iki savaş arası dönemde, milliyetçi hareketlere bağlı olarak şekilleniyor. Ukrayna Milliyetçileri Örgütü ve Ukrayna İsyan Ordusu ön planda yer alıyor. Ukrayna Ulusal Hafıza Enstitüsü okullarda, eğitim materyallerinde ve kamuya açık sergilerde – örneğin ‘’Kahramanlar Günü’’nü açıkça Ukrayna Milliyetçileri Örgütü geleneğine yerleştirerek – bu örgütler ve aktörler hakkında birçok düzeyde olumlu bir yaklaşımı teşvik etmektedir (http://uinp.gov.ua/pres-centr/novyny/v-ukrayini-vidznachayetsya-den-geroyiv). Enstitü 2022 yılında ana sayfasında ‘’onuruna’’ sokak isimlerinin verilebileceği örgüt ve kişilere ilişkin öneriler yayınlamıştır. Örneğin ‘’Andrij Melnyk’’ (UMÖ azınlık fraksiyonunun lideri), ‘’Wasil Galasa’’ (UİO albayı) ve ‘’Ukrayna İsyan Ordusu Kahramanları’’. Ukrayna Ulusal Hafıza Enstitüsü, kendi ifadeleriyle, ‘’faaliyetleri, Kültür ve Enformasyon Bakanı aracılığıyla Bakanlar Kurulu tarafından yönlendirilen ve koordine edilen, yürütmenin merkezi bir organı olan’’ bir devlet kurumudur (http://uinp.gov.ua/pro-instytut/pravovi-zasady-diyalnosti).

Aslında, çok sayıda cadde ve kamu kurununa bu aktörlerin isimleri verilmiştir. Örneğin Kiev’deki ‘’Stepan Bandera Prospekti’’ ve 2021 baharında açılışı İsrail büyükelçisinin şiddetli protestolarına neden olan (https://www.algemeiner.com/2021/03/09/israeli-envoy-in-ukraine-slams-naming-of-soccer-stadium-in-honor-of-nazi-ally-roman-shukhevych/), ancak Ukrayna hükümeti tarafından ‘’ulusal hafızayı’’ korumak istedikleri ifadeleriyle savunulan (https://www.jpost.com/diaspora/fifa-urged-to-take-action-after-stadium-renamed-for-nazi-collaborator-662274), Ternopil’deki ‘’Roman Shukhevich Stadyumu’’.

Ukrayna Milliyetçiler Örgütü, kendisine Alman, Hırvat ve İtalyan faşistlerinden örnek alan otoriter ve faşist bir harekettir. Ukrayna Milliyetçiler Örgütü yöneticileri örgütlerini Naziler, İtalyan faşistleri ve Ustasa gibi Avrupalı faşist hareketlerle aynı düzeyde görüyorlardı. UMÖ’nün ideolojisi aşırı milliyetçilik, vatanseverlik, faşizm, anti-semitizm, ırkçılık ve devrimci-ayaklanmacı bir ruhun karışımıdır. Açıkça düşman olarak işgalcileri (Polonya, Rusya veya Sovyetler Birliği) ve ‘’Ukrayna topraklarında’’ yaşayan Polonyalı, Rus ve Yahudi nüfusları görüyorlardı. Aktörleri, Alman işgali sırasında Yahudi karşıtı pogromlara ve Holokost’a aktif olarak katılmıştı (https://www.static.tu.berlin/fileadmin/www/10002032/Jahrbuecher/Jahrbuch_2013.pdf).

Bu nedenle bilimsel hizmetler, ‘’UMÖ ve UİO üyelerinin Alman işgalcilerle genel olarak işbirliği yaptığı ve Yahudilerin yok edilmesine ve Polonyalılarla Romanların öldürülmesine katkıda bulunduğunun’’ tartışmasız olduğunu özetlemektedir. Belgelerde 50-60.000 Polonyalının öldürülmesinin yanı sıra, yaygın antisemitik cinayetlere değinilmektedir. (WD 1-3000-022/22, 19.7.2022)

Aynı aktörler Ukrayna’da giderek daha da sözde özgürlük savaşçıları, rol modelleri ve kahramanlar olarak tasvir ediliyor. Örneğin Ukrayna Ulusal Hafıza Enstitüsü eğitim materyallerinde, Ukrayna İsyan Ordusu’nun faaliyetleri ‘’Ukrayna Kurtuluş Hareketi’’ geleneğine yerleştiriliyor. Diğer şeylerin yanı sıra Ukrayna Ulusal Hafıza Enstitüsü, ‘’sanal nekropol’’ projesi ile yurtdışında ölen Ukraynalıları anmak istiyor (http://necropolis.uinp.gov.ua/ua/burial?id=2301545343856149739 ). İsveçli Tarihçi Per Rudling’e göre bunlar sadece Bandera değil, Nazi işgalcilerinin hizmetinde cinayet işleyen Schutzmannschatf taburlarının komutanları da bulunmaktadır. Kudüs’teki Simon Wiesenthal Merkezi’nden Ephraim Zuroff, ‘’insanları ve özellikle de Yahudileri öldürdükleri için’’ böyle bir onura layık görülmemesi gereken kişilerin yüceltilmesinden söz ediyor (https://www.jpost.com/diaspora/antisemitism/nazi-collaborators-included-in-ukrainian-memorial-project-656253).

Ukrayna hükümetinin aşırı sağcı UMÖ ve UİO’nu onurlandırma çabasının ne kadar yaygın olduğu, Bandera’ya hayranlığını gizlemeyen eski Ukrayna Büyükelçisi Andrij Melnyk’in eylemleriyle de ortaya çıkıyor (www.zdf.de/nachrichten/politik/melnyk-bandera-interview-botschafter-ukraine-100.html).

Faşizm yanlısı bir yönelim, UMÖ ve UİO kahramanlarına olumlu atıflarda bulunan Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin bazı bölümlerinde de gözlemlenebilir. Örneğin Azak Taburu, askeri okuluna UMÖ’nün kurucusu Evgen Konovalez’in adını vermiştir.

Soruyu soranlara göre, UMÖ ve UİO üyeleri de Holokost’a katılmış olmasına rağmen Federal Hükümet, şimdiye kadar Ukrayna’daki aşırı sağcı güçlerle arasına mesafe koymak için çok az çaba sarf etmiştir.

Alman hükümetinden Dağdelen’e yanıt: OUN ve Bandera’ya ‘ırkçı’ dedirtmediler!

Federal Hükümet’in Ön Açıklaması 

Federal Hükümet her türlü aşırı sağcılığı, antisemitizmi, çingene karşıtlığını ya da diğer ırkçılık türlerini kınar ve çalışmalarında bu tür söylem ve davranışlara şiddetle ve istisnasız karşı çıkar. Federal Hükümet, Nazi rejiminin insanlık suçlarının kurbanlarını anma ve bağımsız bilimsel araştırma ve tarihin yeniden değerlendirilmesi konusunda kararlıdır.

Federal Hükümet, özellikle belirli (tarihi) grupların veya kişilerin aşırı sağcı, Yahudi karşıtı, çingene karşıtı ya da başka tür ırkçı olarak genel bir sınıflandırmaya tabi tutulmasıyla ilgili olarak, ön açıklama ve sorularda yer alan hukuki değerlendirmeleri ve olgusal iddiaları açıkça benimsememektedir.

Federal Hükümet, parlamenterlerin bilgi edinme hakkının sadece Federal Hükümetin Federal Meclis karşısındaki sorumluluk alanıyla ilgili ve Federal Hükümetin yetkisi dahilinde olan konuları kapsadığına işaret etmektedir. Cevap verme yükümlülüğü, soruların hükümet faaliyetlerine somut bir şekilde atıfta bulunması ve Federal Hükümetin milletvekillerine karşı resmi olarak haklı bir bilgi avantajına sahip olması durumunda söz konusudur.

Federal Hükümet’e sorularımız:

1. Federal Hükümet, Ukrayna Milliyetçileri Örgütü ve Ukrayna İsyan Ordusu üyelerinin İkinci Dünya Savaşı sırasında başta Polonyalılar, Yahudiler ve Romanlar olmak üzere on binlerce sivili katlettiğinin ve en azından zaman zaman ve bazı durumlarda Nazi işgalcileriyle işbirliği yaptığının farkında mıdır ve eğer farkındaysa, bunun Alman tarih politikası için ne tür bir sorumluluk gerektirdiğine inanmaktadır?

2. Federal Hükümet, Bandera’nın liderliğindeki Ukrayna Milliyetçileri Örgütü’nün askeri birliklerine ‘’istenmeyen Polonyalı, Moskovalı ve Yahudi aktivistlerin tasfiyesine’’ izin verilen ve buna ek olarak Yahudilerin “en ufak bir hatada” tasfiye edilmesinin planlandığı bir “temizlik emri” yayınladığının farkında mıdır? (https://www.berliner-zeitung.de/politik-gesellschaft/ukraine-bandera-enkel-verlangt-korrektur-von-berliner-zeitung-doch-die-beweislage-ist-klar-li.250831) Ve eğer öyleyse, Federal Hükümet, Alman tarihinden bir ders olarak antisemit özlemlerin hiçbir yerde tartışmasız kabul edilmemesi gerektiği için Ukrayna Milliyetçileri Örgütü’nün veya onun kahramanlarının olumlu temsillerine aktif olarak karşı çıkmayı ne ölçüde gerekli görüyor ve bundan ne gibi sonuçlar çıkarıyor?

 Bir ve ikinci sorular birlikte yanıtlandı. Ön konuşmaya işaret edildi.

3. Federal Hükümet, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Valery Salushnyi’nin geçen yıl başka bir ordu subayıyla birlikte eski Ukrayna Milliyetçileri Örgütü lideri Stepan Bandera’nın portresi önünde poz verdiğinden haberdar mıdır (https://correctiv.org/faktencheck/2023/01/04/ja-auf-diesem-foto-steht-ein-ukrainischer-general-vor-einem-stepan-bandera-gemaelde/ ), haberdar ise bu konuda daha fazla bilgiye sahip midir ve üyeleri on binlerce sivili öldüren aşırı sağcı bir hareketin liderine yapılan bu saygı duruşundan ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır? Bu saygı duruşunun Ukrayna ordusunun ya da başkomutanının siyasi yönelimi hakkında hangi sonuçlara varılmasına imkan verdiğini düşündü mü, düşündüyse ne düşündü?

4. Federal Hükümet, eski Ukrayna Milliyetçileri Örgütü lideri Stepan Bandera’nın doğum günü olan 1 Ocak 2023 tarihinde Ukrayna Parlamentosu’nun Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı’nın yukarıda bahsi geçen fotoğrafını kullanan ve “Stepan Bandera’nın talimatlarını” çok iyi bildiğini vurgulayan bir tweet yayınladığının farkında mıdır (https://tvpworld. com/65446906/ukrainian-parliament-removes-twitter-post-commemorating-bandera), ve eğer öyleyse, bu konuda ve özellikle Polonya’daki protestolar nedeniyle tweetin silinmesi konusunda başka bulguları var mıdır ve eğer öyleyse, Ukrayna parlamentosunun çoğunluğunun siyasi yönelimiyle ilgili olarak bundan ne ve hangi sonuçları çıkarmaktadır?

Üçüncü ve dördüncü sorular birlikte yanıtlandı. Federal Hükümet’in, medyada çıkan haberler haricinde kendi bulguları yoktu. Kalanı için ön konuşmaya işaret edildi.

5. Federal Hükümet, yakın geçmişte Ukrayna’da Ukrayna Milliyetçileri Örgütü ve Ukrayna İsyan Ordusu üyeleri onuruna çok sayıda anıtın açıldığının veya caddelere bu kişilerin isimlerinin verildiğinin farkında mıdır? Eğer öyleyse, üyeleri on binlerce sivil Polonyalıyı, Yahudiyi ve Romanı öldüren örgütlere liderlik eden kişilerin bu şekilde onurlandırılmasına ilişkin değerlendirmesi nedir? Federal Hükümet, üçüncü taraflara proje fonları da dahil olmak üzere geçmişte Ukrayna’ya sağladığı yardımların, UMÖ, UİO, Waffen SS tümeni “Galiçya” veya ilgili akrabaları onuruna anıtların inşası veya bakımı veya ilgili sokak isimlerinin değiştirilmesi için kullanılmış olma ihtimalini göz ardı edebilir mi ve varsa bu konuda ne gibi bulgulara sahiptir?

Federal Hükümet bu bahsi geçen olaylardan haberdardır. Federal Hükümet’in bilgisi dahilinde, Ukrayna’ya verilen yardımların hiçbiri soruda belirtilen amaçlar için kullanılmamıştır. Geri kalan için ön açıklama işaret edilmiştir.

6. Alman hükümeti, 2021 yılında Ternopil’de bir stadyuma Wehrmacht taburu “Nightingale” ve UMÖ’nün eski komutanı Roman Shukhevych’in adının verildiğinin ve bu onurlandırmayı şiddetle kınayan İsrail Büyükelçisinin derhal protesto edilmesine neden olduğunun farkında mıdır (bkz. https://www.algemeiner. com/2021/03/09/israeli-envoy-in-ukraine-slams-naming-of-soccer-stadium-in-honor-of-nazi-ally-roman-shukhevych/), bunun üzerine Ukrayna Dışişleri Bakanlığı sözcüsü “ulusal hafızanın korunması” ile ilgili olduğunu söyleyerek isimlendirmeyi savunmuştu, ve eğer farkındaysa, bir Ukrayna kasabasının yetkililerinin böyle bir Nazi işbirlikçisini alenen onurlandırmasını ve bu onurlandırmanın Ukrayna hükümeti tarafından meşrulaştırılmasını nasıl değerlendiriyor?

7. Alman hükümeti, Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski’nin 2019 yılında eski UMÖ lideri Stepan Bandera’nın Ukraynalıların belirli bir yüzdesi için bir kahraman olmasının “iyi ve harika” (https://www.rbc.ua/rus/news/vladimir-zelenskiy-nam-vygodno-raspustit-1555546435.html) olduğunu söylediğinden haberdar mı ve eğer öyleyse, bu konuda başka hangi bilgilere sahiptir? Alman hükümeti, üyeleri on binlerce sivili öldüren aşırı sağcı bir örgütün liderini kahraman olarak görmenin “iyi ve harika” olduğu görüşünü paylaşıyor mu (lütfen gerekirse nedenlerini belirtin)?

8. Federal Hükümet, USAID’in finansmanıyla Ukrayna’da “Reanimation Package of Reforms” (RPR) adı altında önde gelen sivil toplum kuruluşları ve uzmanlardan oluşan bir koalisyon kurulduğunu, bu koalisyonun anma politikası alanında da faaliyet gösterdiğini ve UMÖ’ne bağlı “Kurtuluş Hareketi Araştırma Merkezi” temsilcilerinin aktif olarak yer aldığını biliyor mu (https://www.jungewelt.de/artikel/454683.erinnerungspolitik-banderisierung-der-ukraine.html) ve eğer biliyorsa, bu konuda başka hangi bilgilere sahip?

9. Federal Hükümet, yukarıda bahsi geçen RPR koalisyonunun 2018 yılında Nazi Almanyası ile müttefik olan UMÖ’nün bir “özgürlük savaşçıları” örgütü olarak rehabilite etmek için bir yasa tasarısı hazırladığını ve bunun Parlamento tarafından kabul edildiğini biliyor mu (https://www.jungewelt.de/artikel/454683.erinnerungspolitik-banderisierung-der-ukraine.html) ve eğer biliyorsa, o dönemde Parlamentoda temsil edilen partilerin her birinin pozisyonu neydi? Federal Hükümet, faşist bir örgütün bu şekilde rehabilite edilmesinin ne ölçüde uygun olduğu konusunda bir görüşe sahip midir?

Altıncı sorudan dokuzuncu soruya kadar birlikte yanıtlandı. Federal Hükümet’in medyada yer alan haberler dışında kendi bulgusu yoktur. Geri kalanı için ön açıklamaya işaret ettiler.

10. Bu derneğin veya bahsi geçen merkezin federal fonlardan finansman aldığı biliniyor mu, alıyorsa hangi̇ finansman?

Federal Hükümet bahsi geçen dernekleri finanse etmemiştir.

11. Federal Hükümet, hükümete ait Ukrayna Ulusal Hafıza Enstitüsü müdür yardımcısı Volodimir Tylishchak’ın, OUN-B gazetesi Shlyakh Peremohy (Zafere Giden Yol) için yazan, Kiev’de yıllık “Bandera Okumaları” düzenleyen “Ukrayna Stratejik Araştırma Çalışmaları” STK’sının üyesi olduğunun farkında mıdır (https://www. jungewelt.de/artikel/454683.erinnerungspolitik-banderisierung-der-ukraine.html) ve eğer öyleyse, bu konuda başka hangi bulgulara sahiptir ve UMÖ’nün geleneğinin sürdürülmesine olan bu bağlılık UUHE’nün siyasi yönelimi hakkında hangi sonuçların çıkarılmasına izin vermektedir?

12. Federal Hükümet, hükümete ait Ukrayna Ulusal Hafıza Enstitüsü’nün 23 Mayıs 2021’deki sözde ‘’Kahramanlar Günü’’nü, Nisan 1941’deki UMÖ toplantısının bu yöndeki bir kararına atıfta bulunarak doğrudan UMÖ’ne atıfta bulunarak sunduğunun farkında mıdır?

On birinci ve on ikinci sorular birlikte yanıtlanmıştır. Medyada yer alan haberler haricinde hükümetin kendi bulguları yoktur.

13. Federal Hükümet, UUHE’nün 2021’deki ‘’Kahramanlar Günü’’ vesilesiyle, Bandera’nın o dönemdeki yardımcısı Yaroslav Stezko da dahil olmak üzere UMÖ’nün önde gelen eski temsilcilerinden alıntıların sunulduğu, kahramanlığın ne olduğu sorusu üzerine bir proje yürüttüğünün farkında mıdır? Hayatının anlamının ‘’özgür bir Ukrayna’’ olduğunu, UUHE’nün hesabında antisemitik tutumlar, UMÖ’nün Nazilerle işbirliği veya kitlesel cinayetlere karışması hakkında tek bir eleştirel kelime bile bulunmadığını biliyor muydu ve eğer biliyorsa, federal hükümetin bilgisi var mıydı? UINP tarafından UMÖ’nün olumlu bir şekilde tasvir edilmesine ilişkin başka bulgular (varsa lütfen belirtiniz) ve sivillere karşı çok sayıda suç işlemiş aşırı sağcı, antisemit bir örgütün Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olarak UUHE tarafından olumlu bir şekilde görülmesini nasıl değerlendiriyor?

14. Federal Hükümet, UUHF’nün 2022 yılında “Andrij Melnyk” (UMÖ’nün azınlık fraksiyonu lideri), “Wasil Galasa” (UİO’nun bir albayı) ve “UMÖ Kahramanları” isimlerinin sokaklara verilmesine yönelik önerileri dolaşıma sokarak UMÖ, UİO ve bunların baş aktörlerine yönelik olumlu bakışını sürdürdüğünün farkında mıdır? Ve Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olarak UUHE’nün, on binlerce cinayetten sorumlu olan antisemit, aşırı sağcı bir örgütün kahramanlarının isimlerinin sokaklara verilmesini desteklemesini nasıl değerlendiriyor?

15. Federal Hükümet, UUHE’nün UMÖ’nün kurucusu Evgen Konovalez’in “yetenek ve otoritesinin” övüldüğü ve UMÖ’nün işlediği suçlara ve Nazilerle zaman zaman yaptığı işbirliğine değinilmeyen olumlu bir görüş sunan bilgi materyalleri sağladığının farkında mıdır ve eğer öyleyse, Ukrayna devletinin resmi bir kurumu olarak UUHE’nün aşırı sağcı bir örgütün kurucusu hakkında bu kadar olumlu bir görüş geliştirmesinden ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır?

16. Federal Hükümet, UUHE’nün Ukraynalı diplomatlar için, Ivan Patryljak’ın “UMÖ ve UİO tarihinin zor soruları” konulu konferansı da dahil olmak üzere konferanslar düzenlediğinin farkında mıdır (http://uinp.gov.ua/pro-instytut/zvity/zvit-za-2021-rik), konuşmacı kitabında UMÖ ve UİO’nun tavizsiz mücadelesini 1980’lerdeki Ukrayna bağımsızlık hareketi için ‘’gerekli’’ ve ‘’gelenek oluşturucu’’ olarak tanımlayan biridir ve eğer öyleyse, Federal Hükümet, Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olan UUHE’nün, on binlerce cinayetten sorumlu olan aşırı sağcı UMÖ/UİO’nun ‘’gerekli’’ bir mücadele verdiği ve bugünün Ukrayna’sı için bir gelenek oluşturucu olduğu görüşünü desteklemesinden ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır?

17. Federal Hükümet, UUHE’nün okullarda da UMÖ ve UİO hakkında, örneğin orada sunulan “UMÖ – fethedilmemiş halkın cevabı” (http://uinp.gov.ua/pres-centr/novyny/4553) sergisi şeklinde olumlu bir görüş aktardığının farkında mıdır ve eğer öyleyse, Federal Hükümet, Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olarak UUHE’nün on binlerce cinayetten sorumlu bir örgütün olumlu görüşünü küçüklere zaten aktardığı gerçeğinden ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır?

18. Federal Hükümet, UUHE’nü “Goliath’a Karşı” adlı bir projede ortak olduğunun farkında mıdır; bu proje çerçevesinde uzun süredir UMÖ lideri olan Stepan Bandera ve Wehrmacht taburu “Nightingale “in ve daha sonra UİO eski komutanı Roman Shukhevich olumlu bir şekilde tasvir edilmekte ve bu aktörler sayesinde artık ‘’özgür bir Ukrayna’’ olduğu iddia edilmektedir (http://uinp. gov.ua/vystavkovi-proekty/vystavka-proty-goliafa) ve eğer öyleyse, Federal Hükümet, Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olarak UUHE’nün aşırı sağcı, terörist örgütlerin temsilcileri hakkında olumlu bir görüşe sahip olmasından ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır?

19. Federal Hükümet, UUHE’nün sınıflarda kullanılmak üzere UİO tarihini ‘’Ukrayna halkının ulusal kurtuluş mücadelesinin kahramanca yönünden’’ gösteren bir video sunduğunun farkında mıdır (http://uinp.gov.ua/vystavkovi-proekty/vystavka-upa-vidpovid-neskorenogo-narodu) ve eğer öyleyse, Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olarak UUHE’nün on binlerce cinayet işlemiş bir örgütün tarihini okul çocuklarına ‘’kahramanca’’ olarak sunmayı doğru bulmasından ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır?

20. Alman hükümeti, UUHE’nün “Sanal Nekropol” adlı bir projeyle, 1917-1923 yılları arasında ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin öldürülmesinden sorumlu Ukraynalı milliyetçileri ve Jerusalem Post’un ifadesiyle Nazi işbirlikçilerini de içeren kişileri, Nazi işgalcilerinin hizmetinde olan ve sivillerin öldürülmesine karışan sözde Schutzmannschaften üyeleri ve Stepan Bandera, yani Kudüs Simon Wiesenthal Enstitüsü Başkanı Efraim Zuroff’a göre özellikle antisemit cinayetlere karıştıkları için özgürlük savaşçısı olarak onurlandırılmaması gereken kişiler de dahil olmak üzere bu kişileri andığını farkında mıdır, (https://www.jpost.com/diaspora/antisemitism/nazi-collaborators-included-in-ukrainian-memorial-project-656253) ve eğer öyleyse, Ukrayna hükümetinin resmi bir kurumu olarak UUHE’nün bu tür şahsiyetleri onurlandırmasından ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır?

On üçüncü sorudan yirminci soruya kadar birlikye yanıtlandı. Hükümetin medyada yer alan haberler dışında kendi bulguları yoktu.  Geri kalan için ön açıklama işaret edildi.

21. Federal Hükümet, Ukrayna hükümetinin resmi temsilcisi olarak UUHE’nün, üyeleri başta Polonyalılar, Yahudiler ve Romanlar olmak üzere on binlerce sivilin öldürülmesine karışmış iki aşırı sağcı örgüt olan UMÖ ve UİO’nu günümüz Ukrayna’sı için rol model olarak sunmasını nasıl değerlendirmektedir?

22. Federal Hükümet, 2020 yılında Ukrayna Parlamentosu’nun, iktidar partisi “Halkın Hizmetkârları” milletvekillerinin oylarıyla, Alfred Rosenberg’in eski yardımcısı Ivan Poltawez-Ostrjanizja, ‘’Galiçya SS’’ tümeninin organizatörü Volodimir Kubijowitsch ve diğer Nazi suçlularının onurlu bir şekilde anılmasını talep ettiğinin farkında mıdır (https://www. jungewelt.de/article/447011.krieg-in-der-ukraine-selenskijs-schwarzer-haufen.html?sstr=Schwarzer%7CHaufen) ve eğer öyleyse, Nazi faillerinin bu şekilde onurlandırılması Ukrayna’nın en yüksek parlamento organının tarihe bakışı açısından ne gibi sonuçlara yol açmaktadır?

23. Federal Hükümet’in UMÖ, UİO ve Waffen SS tümeni ‘’Galiçya’’nın ele alınmasına ilişkin Ukrayna hükümetiyle diyalogdaki pozisyonu nedir?

Yirmi birinci sorudan yirmi üçüncü soruya kadarki sorular birlikte cevaplandırıldı. Federal Hükümet, medyada yer alan haberler dışında kendi bulguları yoktu. Geri kalan için ön açıklama işaret edildi.

24. Federal Hükümet, soru sahiplerinin Holokost ve Nazi suçlarına iştirak etmiş tarihi örgüt ve şahsiyetlere olumlu bakılmasının hiçbir şekilde kabul edilemez olduğu ve Bandera, UMÖ ve UİO’na yönelik yaygın hürmet göz önünde bulundurulduğunda bunun Ukrayna hükümetine de açıkça belirtilmesi gerektiği görüşüne katılıyor mu ve katılıyorsa, Ukrayna hükümetine karşı bu gerekliliği nasıl karşılıyor? (lütfen Federal Hükümetin ilgili taahhüdünü, sözlü notları vb. alıntı yapınız)

Prensip olarak Federal Hükümet diğer devletlerle yapılan gizli görüşme ve yazışmalarla ilgili yorum yapmaz. Ön açıklamaya işaret edildi.

25. Federal Hükümet, “Nazi avcıları” Beate ve Serge Klarsfeld’in oğlu Arno Klarsfeld’in Ukrayna ile ilgili olarak, Ukraynalılar Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyorlarsa, “Nazilerle işbirliği yapan ve Ukrayna’daki on binlerce Yahudi aileyi yok etmelerine yardımcı olan kahraman milliyetçilere tapmayı bırakmalılar” (https://www.lepoint.fr/debats/arno-klarsfeld-l-ukraine-ne-doit-plus-encenser-les-nationalistes-qui-ont-collabore-11-09-2022-2489518_2.php#xtmc=klarsfeld&xtnp=1&xtcr=3 ) şeklindeki açıklamasına katılıyor mu, katılmıyorsa neden katılmıyor? Ön açıklamaya atıfta bulunulmuştur.

Ön açıklamaya işaret edilmiştir.

AVRUPA

AB liderleri, küresel ve bölgesel zorlukları ele almak üzere Brüksel’de toplandı

Yayınlanma

Ahmetcan Uzlaşık, Brüksel

Avrupa Konseyi 19 Aralık 2024 tarihinde Brüksel’de toplanarak AB liderlerini kritik konularla dolu bir gündemi ele almak üzere bir araya getirdi.

Toplantıda Ukrayna’daki savaş, Orta Doğu’daki gerilimler ve AB’nin küresel sahnede değişen rolü gibi acil konulara odaklanıldı.

Tartışmalar ayrıca dayanıklılığın artırılması, kriz önleme ve müdahale mekanizmalarının iyileştirilmesi, göçün yönetilmesi ve Birliğin önceliklerini şekillendiren diğer önemli konular üzerinde yoğunlaştı. Her zamanki gibi AB Konseyi, mevcut jeopolitik bağlamda AB’nin küresel angajmanı ve öncelikleri için bir yol belirledi. Siyasi analist Fatin Reşat Durukan, Harici‘ye verdiği mülakatta Avrupa Birliği’nin 2025 yörüngesine ilişkin görüşlerini paylaştı.

Michel karşıtı kampı kuruluyor

Yeni Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa, ilk Avrupa Konseyi toplantısını yönetti.

Eski Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa Konseyi toplantılarını düzenleme biçimi nedeniyle ağır eleştirilere maruz kalmıştı.

Yeni Avrupa Konseyi Başkanı, eski Portekiz Başbakanı Antonio Costa ise çalışma tarzıyla liderleri etkilemeyi başardı. Charles Michel, görev süresi boyunca Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile yaşadığı rekabetle de biliniyordu.

Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa’yı toplantıları zamanında başlatma ve zirve tartışmalarını kolaylaştırma çabalarından dolayı överek, liderlerin uzun metin müzakereleri yerine siyasi önceliklere odaklanmasına olanak tanıdı ve bu değişimi “oldukça nadir” olarak nitelendirdi.

Politico‘ya göre Avrupa Konseyi eski Başkanı Charles Michel, Konsey’in 50. yıldönümü anısına çekilen toplu fotoğrafa katılma davetini reddetti.

Avrupa Konseyi Başkanlığı, stratejik yönü belirlediği ve makro konularda karar almada çok önemli bir role sahip olduğu için Brüksel Beat’inde çok şey ifade ediyor. Uzmanlar, Almanya ve Fransa’nın siyasi ve ekonomik çalkantılar içinde olması nedeniyle Avrupa’daki mevcut siyasi ortamın liderliğe ihtiyaç duyduğunu belirtirken, zirve bu açıdan da endişe vericiydi.

Ukrayna AB tartışmalarının merkezinde kalmaya devam ediyor

Ukrayna, son yıllarda olduğu gibi tartışmaların ana odağı olmaya devam etti. Avrupa Konseyi, Ukrayna’ya ilişkin sonuçlar için ayrı bir basın açıklaması yayımladı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, yeni Avrupa Konseyi Başkanı’nın daveti üzerine Avrupa Konseyi toplantısının ilk bölümüne katıldı.

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa ile birlikte konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Ukrayna’da barışın sağlanması için Avrupa ve ABD arasındaki birliğin önemini vurgulayarak, ABD’nin desteği olmadan Avrupa’nın desteğinin zor olacağını belirtti ve göreve gelir gelmez seçilmiş Başkan Donald Trump ile ilişki kurmaya hazır olduğunu ifade etti.

Costa da Avrupa’nın Ukrayna’yı destekleme konusundaki kararlılığını bir kez daha teyit ederek hem savaş sırasında hem de savaştan sonraki barış döneminde “ne gerekiyorsa, gerektiği kadar” yapma sözü verdi.

Ukrayna Devlet Başkanı, ayrıca ülkesinin nükleer santraller de dahil olmak üzere enerji altyapısını Rusya’nın füze saldırılarından korumak için 19 ilave hava savunma sistemine ihtiyacı olduğunu belirtti.

AB’nin dış politika yüzü Kaja Kallas, Rusya’nın yenilmez olmadığını vurgulayarak Avrupa’yı kendi gücünün farkına varmaya çağırdı ve erken müzakerelerin Ukrayna için kötü bir anlaşmayla sonuçlanabileceği uyarısında bulundu. Güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiğinin altını çizerek dünyanın Avrupa’nın tepkisini izlediğini belirtti.

AB liderleri, daha sonra Ukrayna konusundaki görüşmelerine Zelenskiy olmadan devam ettiler.

Kallas: AB-ABD ticaret savaşının tek kazananı Çin olur

AB’nin en üst düzey diplomatı Kaja Kallas, Avrupa ve ABD arasında yaşanacak bir ticaret savaşından tek kazançlı çıkanın Çin olacağı uyarısında bulunarak bu tür çatışmaların gerçek bir kazananı olmadığını vurguladı.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın gümrük vergisi tehditlerine yanıt veren Bakan, bunun sonuçlarına Amerikan vatandaşlarının da katlanacağını belirterek ticari ilişkilerde dikkatli olunması çağrısında bulundu.

‘2025’te adım atmamız gerekiyor’

Avrupa Konseyi toplantısında Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, Avrupa’nın küresel sahnedeki konumunu sağlamlaştırmak için AB liderlerini 2025 yılında “adım atmaya” çağırdı.

AB’nin yakın çevresine de değinen Metsola, Rusya’nın Moldova, Gürcistan ve Batı Balkanlar’a müdahalesi konusunda uyarıda bulunarak genişleme çabalarının hızlandırılması gerektiğini savundu. Romanya ve Bulgaristan’ın Schengen bölgesine tarihi entegrasyonunu kutlayan Metsola, Belarus, Orta Doğu ve Suriye’deki krizlerin ele alınmasında Avrupa liderliğinin öneminin altını çizdi. “Şimdi adım atma zamanı,” diyerek Avrupa için birlik ve kararlı eylem çağrısında bulundu.

AB’de liderlik boşluğu

Durukan, özellikle Almanya ve Fransa’daki siyasi krizlerden kaynaklanan, 2025 yılında AB’nin karşı karşıya kalacağı önemli liderlik zorluklarının altını çizdi. Durukan, “Fransa ve Almanya’daki siyasi krizler bir liderlik boşluğu yaratarak ekonomik sorunların üstesinden gelinmesini zorlaştırdı. Fransa’da hükümet güven oylamasının ardından çöktü, Almanya’da ise koalisyon bozuldu ve Şubat 2025’te erken seçimlere gidecek. OECD’nin Almanya ve Fransa için büyüme tahminlerini düşürmesiyle birlikte ekonomik görünüm de pek parlak değil. Donald Trump’ın ABD başkanı olarak geri dönmesi, potansiyel ticaret gerilimleri ve değişen küresel dinamiklerle birlikte daha fazla komplikasyon yaratıyor,” ifadesini kullandı. Bu aksaklıklar bir liderlik boşluğu yaratarak AB’nin daha geniş ekonomik ve jeopolitik meseleleri ele alma kabiliyetini zorlaştırdı.

Ayrıca OECD’nin Almanya ve Fransa için büyüme tahminlerini düşürdüğüne dikkat çekerek mali istikrarsızlığa işaret etti: “Draghi’nin raporu AB’nin rekabetçi kalabilmesi için yıllık 750-800 milyar avro yatırım yapması gerektiğini ortaya koyuyor.” Siyasi anlaşmazlıkların ortasında böyle bir planı uygulamanın zorlukları Birlik için zorlayıcı olabilir.

Bu engellere rağmen, AB-Mercosur ticaret anlaşması ve teknolojik liderlik gibi girişimler de dahil olmak üzere AB’nin stratejik bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik devam eden çabaları kabul etti. Ancak siyasi bölünmelerin ve aşırı sağ partilerin yükselişinin AB’nin birliğine ve küresel duruşuna olan güveni aşındırdığı konusunda uyarıda bulundu. Durukan, “Önümüzdeki aylar, birlik hem iç hem de dış baskılarla mücadele ederken oldukça önemli olacak”, diye konuştu.

Ukrayna’ya yardım gelecekteki bölünme endişelerini artırıyor

Avrupa Konseyi’nin Ukrayna’ya desteğini teyit etmesiyle ilgili olarak Durukan, AB’nin kararlılığının kanıtı olarak 2024-2027 yılları için 50 milyar avroluk yardım paketini ve 2025 yılında 18,1 milyar avro tahsis etme planlarını vurguladı. Durukan, “Ukrayna’nın geleceğiyle ilgili kararlara katılımının sağlanmasına yapılan vurgu açık bir dayanışma mesajıdır,” değerlendirmesini yaptı.

Ancak Durukan, başta Macaristan’ın direnişi olmak üzere üye devletler arasındaki farklı çıkarların potansiyel engeller olarak ortaya çıkardığı engellere işaret etti. Durukan, “Uzun süren çatışmalar, ekonomik baskılar ve iç siyasi değişimler önümüzdeki aylarda bu bölünmeleri daha da derinleştirebilir,” dedi.

Kısıtlamalar arasında iklim eylemi

Sonuç bildirgesinde ayrıca iklim değişikliği ve çevresel bozulma nedeniyle doğal afetlerin sayısının artmasının önemi vurgulandı. Fransa ve İspanya, son aylarda doğal afetler nedeniyle önemli zorluklarla karşı karşıya kaldı. AB’nin bütçe kısıtlamaları ve artan savunma harcamaları ile 2025’teki iklim hedeflerini dengelemesi gerekiyor:

“AB, Avrupa İklim Yasası ve ‘Fit for 55’ paketi gibi yasal çerçeveler yoluyla iklim hedeflerine ulaşmak için kararlı adımlar atmaktadır. Ayrıca, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 55 oranında azaltmayı hedefleyen AB, 2026 yılından itibaren ithalatta karbon fiyatı getirecek olan CBAM’ı uygulamaya koyacaktır. Dolayısıyla bu sistem karbon kaçağını önleyecek ve küresel iklim eylemini teşvik edecektir.”

Artan savunma harcamaları ışığında Durukan, “AB, askeri tesislerde enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımını entegre ediyor, böylece güvenliği sürdürülebilirlikle uyumlu hale getiriyor. Ayrıca, Avrupa İklim Değişikliği Bilimsel Danışma Kurulu ilerlemeyi izleyecek ve şeffaflığı arttırarak bağımsız bilimsel tavsiyelerde bulunacaktır,” ifadelerini kullandı.

İleriye bakıldığında, yeni Komisyon’un 2040 iklim hedeflerini ve sektöre özel yol haritalarını belirlemesinin önemini vurguladı. Durukan sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bu hedeflere ulaşmak için sürdürülebilir rekabetçiliğe odaklanılması ve kapsayıcılık ve ekonomik uygulanabilirliğin sağlanması için adil geçiş reformlarının yapılması gerekecektir.”

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AfD’nin seçim programına kısa bir bakış

Yayınlanma

Yazar

23 Şubat’ta yapılacak federal erken seçimlerde Hıristiyan Demokratların (CDU/CSU) ardından ikinci sırada yer alması beklenen Almanya için Alternatif (AfD), seçim programını açıkladı.

AfD seçim manifestosunu 11 ve 12 Ocak tarihlerinde Riesa’da yapılacak parti konferansında kabul etmeyi planlıyor.

AB’den ayrılma (“Dexit”) ve Avro bölgesinden ayrılarak Alman markının yeniden tedavüle sokulmasının yanı sıra, ucuz doğalgaz için Rusya’ya uygulanan yaptırımların kaldırılması da ana programda yer alıyor.

AfD kömür ve nükleer enerjiyi destekliyor. Parti ayrıca sınırda geri gönderme ve gözaltı çağrısında bulunuyor ve sığınmacılar ile vatandaşlık yardımı alanlara yönelik yardımların ciddi şekilde kısıtlanmasını istiyor.

İktisadi politikalar söz konusu olduğunda ise veraset ve servet vergisi kaldırılacak ve kurumlar vergisi azaltılacak.

AfD taslakta piyasa ekonomisine bağlı kalıyor. Devlet müdahalesinin en aza indirilmesini savunan AfD’ye göre otomotiv endüstrisi lider sektör.

Parti, elektrikli mobilitenin artık tercih edilmemesini ve şarj altyapısının artık kamu tarafından finanse edilmemesini istiyor.

Etno-milliyetçi ve maskülen aile politikası?

AfD, Alman ekonomisinin kalifiye işgücü sorununun çözümünü, “Alman halkını korumayı” amaçlayan ve göçmen kökenli vatandaşları dışlayan aile politikasında arıyor gibi görünüyor.

Parti, her ne kadar parti bunu bazı formülasyonların arkasına gizlemek istese de, şöyle söylüyor: “AfD, etkinleştirici bir aile politikası aracılığıyla doğum oranlarında artış ve böylece Almanya’da demografik dönüş için çabalıyor, bu da … kültürel aktarımımızı da sağlıyor…”

“Etkinleştirici aile politikası”, her ek çocuk için ikramiye ve vergi indirimi anlamına geliyor: kreş yerine çocuk bakım maaşı, çocuk başına 20.000 avroluk emeklilik katkı payının geri ödenmesi ve her ek çocukla birlikte kısmen feragat edilen evlilik başlangıç kredileri.

Programda, “İdeal olarak aileler tek maaşla yaşayabilmeli ve iki işte çalışmak zorunda kalmamalı,” deniyor. AfD, hangi ebeveynin evde kaldığı konusuna değinmiyor fakat toplumsal rol modelleri ve kadın ve erkek arasındaki ücret farkı göz önüne alındığında, kimin etkilendiği açık görünüyor.

Yine AfD, fırsat eşitliği memurlarının aile memurlarına dönüştürülmesi talebini öne sürüyor.

Kürtaj söz konusu olduğunda da AfD daha kısıtlayıcı politikalar öneriyor: Kürtaj çok daha zor olacak ve “kriminolojik ve tıbbi endikasyonlar gibi mutlak istisnalar” olarak kalacak.

Programda hamilelik danışmanlığı, hamile kadınlara ultrason görüntülerinin gösterilmesini zorunlu hale getirerek ve kürtaj hakkında bilgi verilmesini yasaklayarak, “Doğmamış yaşamı korumaya hizmet etmelidir.,” deniyor.

Emeklilik tartışması: CDU ile benzer söylemler

AfD’nin vergi politikalarının ana hatları, diğer alanlardaki “ideolojik politika önlemlerini” azaltarak, emeklilik fonuna vergi artışı olmadan daha yüksek sübvansiyon, esnek emekliliğin 45 yıl çalıştıktan sonra mümkün kılınması ve emeklilik fonuna daha fazla katılımcı çekmek ile şekilleniyor.

AfD, 2025 Federal Meclis seçim bildirgesinde emeklilerin çalışması için teşvikler yaratmak istediğini belirtiyor. Parti bu amaçla 12.000 avroluk ek bir temel vergi indirimi öneriyor.

AfD, birkaç ay önce bunun için federal hükümete de bir başvuruda bulundu. Öneriye göre, şu anda 66 olan standart emeklilik yaşına ulaşan herkes vergiden muaf ödenekten yararlanacak.

Önergeye göre, Federal Meclis federal hükümeti ilgili bir yasa tasarısı sunmaya çağırmalı ve vergiden muaf ödeneğin verilmesi için “fiilen emekli maaşı alınıp alınmadığı önemsiz” olmalı.

Emeklilerin daha fazla çalışmasını sağlamaya yönelik bu girişim , CDU’nun emeklilere yönelik önerisini anımsatıyor. CDU Genel Sekreteri Carsten Linnemann Kasım 2024’te Frankfurter Allgemeine Zeitung’a (faz) verdiği bir mülakatta, “Yasal emeklilik yaşına ulaşmış ama kendini zinde hisseden ve gönüllü olarak çalışmaya devam etmek isteyen kişilerin örneğin vergiden muaf olarak ayda 2.000 avroya kadar kazanmalarına izin verilmelidir,” demişti. Bu öneri CDU’nun seçim programında da yer alıyor.

Emekli maaşları konusunda bir diğer tıkanma noktası da 45 yıllık sigortalılık süresinin ardından kesintisiz emekli maaşı anlamına gelen “63 yaşında emeklilik.” AfD, 45 yıl prim ödedikten sonra esnek bir emeklilik yaşı sağlayacak olan “kesintisiz emeklilik 45 Plus” uygulamasının başlatılmasını öneriyor.

Bir başka öneri de dul aylığı ile ilgili. Kural olarak dul eşlerin, dul aylığının yanı sıra ek gelir elde etmelerine izin veriliyor. Hatta Temmuz 2024’ten bu yana, dul aylığı alma haklarını kaybetmeden ayda brüt 1.730 avroya kadar gelir elde etmelerine izin veriliyor. Bu meblağ, henüz normal emeklilik yaşına ulaşmamış dullar ve dul eşler için geçerli.

AfD şimdi dul ve yetimlerin ek kazançlarının ölüm aylığından tamamen çıkarılmasını talep ediyor. AfD Milletvekili Gerrit Huy Kasım 2024’te yaptığı açıklamada, “Mevcut sınırlama sadece mağdurların bağımsızlığını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda ekonomimiz üzerinde büyük bir yük olan kalifiye eleman sıkıntısını da artırıyor,” demişti.

Zenginler için vergi indirimleri mi?

Ekonomist Achim Truger taz gazetesi için yaptığı bir analizde, AfD’nin seçim programının öncelikle zenginleri kayırırken, orta ve alt gelir gruplarına daha ağır yükler getirdiği sonucuna varıyor.

Truger, “Vergi politikası söz konusu olduğunda AfD, CDU … ve FDP ile aynı çizgide yer alıyor,” diyor.

Truger’e göre, AfD’nin programı, “AB’ye yönelik milliyetçi düşmanlık ve iklim karşıtı politikalarla süslenmiş katı bir neoliberalizm.”

Ekonomist, AfD’nin ekonomi politikası taleplerinin, “sosyal yönleri de olan emeklilik sisteminde bir kırılma ile neoliberal vergi indirimi politikaları” olduğunu savunuyor.

AfD, yasal emekliliği güçlendirmek ve yüzde 70’lik bir emeklilik seviyesine ulaşmak istiyor. Fakat Truger finansman konusunda büyük soru işaretleri görüyor: daha yüksek maliyetler daha yüksek katkı payları gerektiriyor ve AfD bunu vergi indirimleriyle dengelemek istiyor.

Gelir vergisi kesintilerinden en çok üst gelir dilimleri faydalanıyor. Truger, “Ek yükün alt orta ve orta sınıflar tarafından karşılanması gerekecek,” diyor.

AfD ayrıca, son zamanlarda sıkça tartışılan anayasal borç frenine de uymak istiyor.

Ukrayna’ya “tarafsız devlet” statüsü

AfD Avrupa’daki dış politika söz konusu olduğunda ana akım Alman siyasetinden farklı bir tutum takınıyor gibi görünüyor.

Rusya’ya yönelik iktisadi yaptırımların kaldırılmasını isteyen parti, Ukrayna’nın “NATO ve AB dışında tarafsız bir devlet” olması gerektiğini savunuyor. 

“Rusya onlarca yıldır, enerji yoğun sanayimiz nedeniyle Alman ekonomisinin yumuşak karnı olan uygun fiyatlı enerji tedarikinin güvenilir bir tedarikçisi ve garantörü olmuştur,” diyen AfD, Rusya ile engelsiz ticaretin yeniden tesis edilmesi çağrısını yapıyor.

Kuzey Akım boru hatlarının onarılmasını isteyen parti, Almanya’nın Avrasya Ekonomik Birliği ile ilişkilerinin genişletilmesi gerektiğini savunuyor.

Bundeswehr’e daha fazla bütçe

Öte yandan AfD, NATO çerçevesine oturtmasa da Alman Silahlı Kuvvetleri’nin (Bundeswehr) “iyi finanse edilmesini” ve “personel açısından güçlendirilmesi” gerektiğini ileri sürüyor.

“Savunma politikası – Almanya’nın kendini savunma yeteneğini yeniden kazanması” başlıklı bölümde AfD, “Alman silahlı kuvvetleri, on yıllardır süren kronik yetersiz finansman, Bundeswehr stoklarından Ukrayna’ya devam eden operasyonel malzeme ve silah sistemleri transferi ve Ukraynalı askerlerin eğitiminin birlikler üzerinde yarattığı kalıcı baskı nedeniyle perişan bir durumda,” iddiasında bulunuyor.

Ulusal ve ittifak savunmasının ana misyonunun yeniden yerine getirilebilmesi için silahlı kuvvetlerin sadece mali açıdan iyi bir şekilde donatılması değil, aynı zamanda özellikle teçhizat ve personel açısından operasyonel hazırlıklarının da başlatılması gerektiğini savunan AfD,  Almanya’da özerk ve etkin bir savunma teknolojisi endüstrisinin geliştirilmesi çağrısında bulunuyor.

AfD, “Devlet ve devlet dışı aktörlerin yeni hibrit tehditleri ve siber saldırıları, bu alanda Bundeswehr’in büyük ölçüde güçlendirilmesi yoluyla dikkate alınmalıdır. Ayrıca potansiyel düşmanları kritik altyapılara saldırmaktan caydırmak için saldırgan siber yeteneklerin geliştirilmesi çağrısında bulunuyoruz,” diye yazıyor.

Askerlerin motivasyonunun ve “Almanya’ya bağlılıkları”nın, savunma durumunda zafer ya da yenilginin belirlenmesinde belirleyici faktörler olduğunu savunan AfD, “Bundeswehr bu nedenle bir kez daha güçlü bir birlik ruhu, gelenek ve Alman değerlerini geliştirmelidir,” diyor.

“Askerin erdemleri onur, sadakat, yoldaşlık ve cesarettir,” iddiasını dile getiren parti, Bundeswehr’in “Alman askeri tarihinin en iyi geleneklerini yaşatması” gerektiğini vurguladı.

AfD ayrıca sivil halk için “operasyonel bir altyapının kurulması ve genişletilmesi” çağrısında bulundu.

ABD ile ilişkiler: Amerikan füzelerine itiraz

AfD, ABD ile iyi ilişkilerin özellikle iktisadi, teknolojik ve bilimsel işbirliği açısından Almanya ve Avrupa için çok önemli olduğuna işaret ediyor.

Öte yandan parti, ABD’nin jeopolitik ve iktisadi çıkarlarının, Almanya ve diğer Avrupa devletlerinin çıkarlarından giderek farklılaştığına değiniyor.

AfD bu nedenle, “Almanya, ABD’nin başka güçler lehine aldığı kararlar nedeniyle kendisinin başka güçlerle çatışmaya sürüklenmesine izin vermemelidir,” diyor.

AfD, uzun menzilli ABD silah sistemlerinin (seyir füzeleri, insansız hava araçları ve roketler) Almanya’da konuşlandırılması planını da reddettiğini ilan etti.

Çin ile temasta ihtiyatlı yaklaşım

AfD programında, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerin “Almanya’nın gerçek siyasi çıkarlarına yönelik” olması gerektiği vurgulanıyor.

Çin ile iktisadi, bilimsel ve kültürel temasları artırmak istediklerine işaret eden AfD, “Çin, hem rakip hem de ortak olarak Almanya için son derece önemli bir ticaret ortağıdır,” diyor.

İlişkileri daha da ilerletmenin Almanya’nın çıkarına olacağını belirten AfD, bununla birlikte bunun ancak “rekabette eşit haklar ve adaleti gözeterek” ve “Alman teknolojisini hortumlanmaktan ve satılmaktan koruyarak” olacağını dile getiriyor.

Türkiye’ye “kültürel olarak Avrupalı değil ama ortağımız” vurgusu

AfD, Türkiye’nin kültürel olarak Avrupa’nın bir parçası olmasa da, Almanya için “önemli bir stratejik ve iktisadi ortak” olduğunu savunuyor.

AfD’nin, “Yurtdışından islamcı ve milliyetçi gruplara ideolojik ya da mali destek yoluyla içişlerimize müdahale edilmesini reddediyoruz,” demesi ise dikkat çekti.

Orta Doğu’da barışa giden yolun “terör, savaş ya da uluslararası müdahale”den değil, “güven artırıcı önlemlerden” geçtiğine işaret eden AfD, “Hedef, uluslararası hukuk, eşitlik ve karşılıklı tanıma temelinde adil bir barıştır. Öncelikli çıkarlarımız, Orta Doğu’da yeni bir kitlesel göçün ve savaşın alevlenmesinin önlenmesidir,” diyor.

İsrail’e tam destek

“Antisemitizm ve islamcılık” meselesine de değinen program, “Almanya’daki Yahudi yaşamı esas olarak Yahudilere ve İsrail’e düşman olan Müslümanlar tarafından tehdit edilmektedir. Yahudilere yönelik saldırılar ve antisemitik hakaretler ceza hukuku kapsamında tutarlı bir şekilde cezalandırılmalıdır, diyor.

AfD ayrıca, göstericilerin “İsrail’in yok edilmesi çağrısında bulunduğunu” iddia ettiği Berlin’deki Kudüs Günü’nün de kalıcı olarak yasaklanmasını istiyor.

İslami kuruluşlara kamu kurumu statüsü verilmesini reddettiğini yineleyen AfD, “ilgili koşulların yerine getirilmesi halinde” islamcı örgütlerin ve cami cemaatlerinin sürekli olarak yasaklanmasını talep ediyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya 2024’ü silahlanma rekorları ile kapatıyor

Yayınlanma

Alman hükümeti 2024 yılını silahlanma alanında birçok yeni rekorla kapatıyor. Çarşamba günü Federal Meclis Bütçe Komisyonu 38 yeni silahlanma projesini onaylayarak toplam sayıyı 97’ye çıkardı. Oysa geçen yıl bu rakam sadece 55’ti.

Buna ek olarak, Alman silah ihracatının değeri yıl sonundan önce 2023’teki bir önceki rekor rakamı önemli ölçüde aşmış ve şu anda 13,2 milyar avroya ulaşmış durumda. On yıl önce bu rakam sadece 4 milyar avro idi.

Almanya’nın askeri teçhizat ihracatının yüzde 62’sini tek başına karşılayan Ukrayna’nın yanı sıra Türkiye, İsrail ve Berlin’in gelecekte Rusya’dan silah alımının azaltılmasını istediği Hindistan gibi Çin’in potansiyel Asyalı rakipleri de tedarikçiler arasında üst sıralarda.

Yurtiçinde, silahlı kuvvetlerin tüm kolları, operasyonlarının dijitalleştirilmesi için milyarlar alan Alman ordusu (Bundeswehr) ve özellikle Alman donanması da dahil olmak üzere, büyük çaplı yeniden silahlanmadan yararlanıyor.

Alman ordusu, Rusya’ya karşı Kuzey Atlantik’te konuşlandırılabilecek 4,7 milyar avroluk denizaltılar ve takip maliyetleri de dahil olmak üzere muhtemelen 25 milyar avroluk yeni hava savunma fırkateynleri alacak.

Baltık’ta Rusya’ya karşı Norveç ile işbirliği

Özellikle Alman donanması, Federal Meclis Bütçe Komisyonu tarafından onaylanan tedarik planlarından özellikle faydalanacak. Halihazırda sipariş edilmiş olan iki denizaltıya ek olarak dört adet 212CD sınıfı denizaltı daha geliyor ve maliyetlerin yaklaşık 4,7 milyar avro olacağı tahmin ediliyor.

Denizaltılar Norveç ile birlikte geliştirildi fakat tüm sözleşme Kiel merkezli ThyssenKrupp Marine Systems (TKMS) firmasına verildi. Denizaltılar için sırasıyla hava savunma füzeleri ve sensörler üreten Diehl ve Hensoldt gibi diğer bazı Alman savunma şirketleri de üretimde yer alıyor.

Norveç, Oslo’nun güneybatısındaki Kongsberg’de bulunan Kongsberg Defence & Aerospace’e gidecek olan daha küçük üretim paylarıyla yetinmek zorunda kalacak.

Buna karşılık, Almanya ve Norveç tarafından ortaklaşa idame ettirilen bakım hangarı, potansiyel ana konuşlanma alanına yakın olma avantajına sahip olan Bergen’de (Norveç) yer alacak.

Rusya’ya karşı açık bir savaş durumunda, Norveç’in de altı adet tedarik etmek istediği denizaltılar, Rus Kuzey Filosunun Atlantik’e erişimini kesmek için kullanılacak.

Denizaltı sınıflarında Alman öncülüğü gözetiliyor ama ABD devrede

212CD denizaltı sınıfı, Alman hükümetinin özellikle yeni Ulusal Güvenlik ve Savunma Sanayi Stratejisi ile teşvik etmek istediği gibi, Alman liderliğinde Avrupa’da ortak savunma üretimi için örnek bir proje olarak görülüyor.

Bununla birlikte, planlanan yeni F127 fırkateyninde durum henüz böyle değil. İddiaya göre Bremen merkezli Lürssen tersanesinin bölünmüş denizcilik bölümü olan TKMS ve NVL gemiyi inşa etmek için ana sözleşmeyi alacak.

Bununla birlikte, hava savunması için Lockheed Martin tarafından üretilen ABD Aegis sisteminin kullanılması planlanıyordu fakat şimdi F127’nin Lockheed Martin Canada tarafından sunulan CMS 330 komuta ve silah dağıtım sistemi ile de donatılacağı bildiriliyor.

Bunun iki avantaj sunduğu belirtiliyor: Birincisi, herhangi bir ABD bileşeni içermiyor, bu nedenle ABD onayı olmadan ihraç edilebilir; ikincisi, Alman savunma şirketi Hensoldt’un radarları gibi “diğer sensörler ve efektörlerle de etkileşime girebileceği” söyleniyor. Bu nedenle üretimin daha fazla “Avrupalılaştırılması” mümkün.

Bütçe komisyonu şimdi F127 fırkateyninin inşasına başlama kararı aldı. Maliyetin 15 milyar avro olduğu tahmin edilirken, takip maliyetlerinin de 10 milyar avroyu bulacağı söyleniyor.

Bundeswehr’in tamamında büyük yeniden yapılanma faaliyeti devam ediyor

Federal Meclis Bütçe Komisyonu tarafından finansmanı onaylanan silahlanma projeleri silahlı kuvvetlerin diğer tüm kollarını kapsıyor.

Roket topları ve termal görüntüleme ekipmanlarının yanı sıra Alman ordusu “Kara Operasyonlarının Dijitalleştirilmesi” projesi için IT teknolojisi alacak; bu projenin maliyetinin birkaç milyar avro olacağı tahmin ediliyor.

Hava Kuvvetleri için Patriot füzeleri ve Iris-T hava savunma sistemleri için güdümlü füzelerin yanı sıra bir uzay gözetleme radarı planlanıyor. Diğer hususların yanı sıra, siber kuvvetlere 24 adet esnek konuşlandırılabilir veri merkezi ve zırhlı ve zırhsız araçlarla destek alanı sağlanacak.

Bütçe Komisyonu toplam 38 yeni projeyi onaylayarak 2024 yılı için toplam proje sayısını 97’ye çıkardı. Savunma Bakanlığı sadece 38 yeni projenin toplam mali hacminin 21 milyar avro olduğunu belirtiyor ki bu rakamın sadece ilk projenin değil, F127 hava savunma fırkateynlerinin tamamının tedariki için gereken fonları içermediği düşünülüyor.

İhracat rekoru: Ukrayna savaşı Alman silah sanayiine yaradı

Çarşamba günü de Federal Ekonomi Bakanlığı Almanya’nın silah ihracatına ilişkin yeni rekor rakamları açıkladı.

Bu rakamlara göre, askeri teçhizat ihracatı için verilen lisanslar geçen yıl 12,13 milyar avroluk rekor değere ulaşmıştı. Bu yıl Alman hükümetinin silah ihracatı lisansları yeniden 13,2 milyar avroluk yeni bir rekor değere yükseldi; üstelik bu değere 17 Aralık’ta ulaşıldı. Yılın son günlerinde ilave bir artış da göz ardı edilmiyor.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2014 yılında Berlin 4 milyar avronun biraz altında bir değerde askeri teçhizat ihracatına izin vermişti. Bu sadece on yıl içinde yüzde 200’den fazla bir artış anlamına geliyor.

Bu artışın ana nedeni Ukrayna’ya yapılan silah sevkiyatları. Alman hükümeti geçen yıl Kiev’e 6,06 milyar avro değerinde silah sevkiyatına izin verirken, bu yıl yaklaşık 8,1 milyar avro değerinde lisans verildi. Almanya’nın tüm askeri teçhizat ihracatının yaklaşık yüzde 62’sini tek başına bu oluşturuyor.

Alman silah ihracatında Türkiye beşinci sırada

İsrail, hem 2023 hem de 2024’te Alman askeri teçhizatının küresel alıcıları sıralamasında 487,6 milyon avroluk askeri teçhizat teslimatı lisansıyla ilk 10’da yer aldı.

Bu yıl, önceki yıllarda Almanya ile ilişkileri “limoni” olan Türkiye 230,8 milyon avroluk lisansla beşinci sırada yer aldı.

Orta Doğu’da Birleşik Arap Emirlikleri 2024 yılında yaklaşık 146,6 milyon avro değerinde Alman askeri teçhizatının ithalatı için verilen lisanslarla eklendi.

Alman silah tekellerinin Asya’ya ilgisi artıyor

Fakat her şeyden önce Alman hükümeti, Batılı güçlerin Çin’e karşı güç mücadelesinde müttefik olarak dahil etmek istedikleri ülkelere askeri teçhizat ihracatına izin verdi. Bu ülkelerden biri, Berlin’in geçen yıl 256,4 milyon avro değerinde silah alımına izin verdiği Güney Kore.

İkinci olarak, Alman hükümeti bu yıl Singapur’a 1.218 milyar avro değerinde askeri teçhizat satın alma yetkisi verdi.

Bunlara ek olarak Alman hükümetinin kendisine sıkı sıkıya bağlamak istediği Hindistan var. Berlin, Yeni Delhi’nin özellikle Moskova’dan savunma tedarikine olan bağımlılığını azaltmak istiyor.

Geçtiğimiz iki yıl içinde Almanya’nın Hindistan’a silah ihracatı için verdiği lisanslar toplam 437,6 milyon avroya ulaştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English