Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sırbistan’a AB ültimatomu: Şimdi ne olacak?

Yayınlanma

Avrupa Birliği, içeriği kamuoyuna açıklanmaması kaydıyla Sırbistan ve Kosova’ya ültimatom verdi.

Fakat Sırbistan lideri Aleksandar Vučić, ültimatomun mahiyetini kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde ilan etti: Kosova ile ilişkiler normalleşmezse AB üyelik süreci askıya alınacak, yatırımlar durdurulacak ve geri çekilecek, Sırbistan’a büyük zarar verecek kapsamlı iktisadi ve siyasi önlemler alınacak…

Basın toplantısında, bu ültimatomun Sırp parlamentosunda tartışılması gerekeceğini kaydeden Vučić, olası bir referandumun da sinyalini verdi.

Vučić, AB olmadan Sırbistan’ın ‘tecrit edileceğini’ de sözlerine ekledi.

Sırp liderin aktardığına göre, AB ültimatomuna göre Belgrad, Priştine’nin BM dahil uluslararası örgütlere katılımına itiraz etmeyecek.

Vučić tecrit edilmek istemiyor

Toplantılardaki atmosferi anlatan Vučić, son müzakerelerin son on yıldaki müzakerelerin en serti olduğunun altını çizdi ve “Daha önce hiç böyle olmamıştı,” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Vučić, “Sırbistan AB yolunda kalmalı … çünkü onsuz iktisadi ve siyasi olarak kaybederiz. Eğer yalnız ve tecrit edilmiş kalacaksak, bu benim cumhurbaşkanı olarak kabul edeceğim bir şey değil,” ifadelerini kullandı.

Sırp lider, Kosova meselesinin çözümüne yönelik baskının, ‘değişen jeopolitik durum’ ile alakalı olduğunu düşünüyor: “Batının, Rusya’nın yenilgisini hedefleyen kendi ajandası var ve bu ajandanın yoluna çıkan her şey ezilecek.”

AB hiçbir şey olmamış gibi davranıyor

Batının fiili olarak savaşta olduğunu savunan Vučić, “AB, kendi arka bahçesindeki her şeyin –ve Balkanlar onların arka bahçesidir– istedikleri gibi olmasını istiyor,” dedi.

AB dış ilişkiler şefi Josep Borrell, Sırbistan ve Kosova’daki toplantıların ‘ilişkileri normalleştirme teklifi üzerine tartışmalara’ odaklandığını söyledi.

On yılı aşkın süredir AB aday üyesi olan Sırbistan’ın tam üye olabilmesi için öne sürülen en kritik koşullardan biri, Kosova ile ilişkilerini normalleştirmesi.

2008’de bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı Sırbistan’ın yanı sıra Çin ve Rusya gibi ülkeler de tanımıyor.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, daha önce Sırpların Kosova’nın bağımsızlığını asla tanımayacağını söylemişti.

AB’nin ültimatomuna ABD de destek veriyor. Vučić, ültimatomu ‘Alman-Fransız planı’ olarak nitelendiriyor ve ABD’li yetkililerin de kendini uyardığını söylüyor.

Vučić, AB’nin kendisini ‘zorla devirebileceğini’ ama şantaj yapamayacağını da vurguluyor.

Sırpların AB’ye desteği yerlerde

Bununla birlikte Sırp halkının Avrupa Birliği’ne yönelik desteğinin görülmedik derecede azaldığı anlaşılıyor.

Ipsos’un anketine göre Sırpların yüzde 44’ü AB’ye katılmaya karşı çıkarken yüzde 35’i bloğa girmekten yana. Kalanlar ise katılıp katılmama konusunda emin değil.

Ağustos 2022’de yapılan bir başka ankette de Sırpların yalnızca yüzde 20’sinin AB’ye olumlu baktıkları ortaya serilmişti.

‘Kabadayı AB’nin deli dumrul öyküsü

Ültimatom hakkında bir yazı kaleme alan Sırp asıllı ABD’li iktisatçı Branko Milanovic, Belgrad’da geçen gençliğinden bir hikâye anlattı.

Lisedeki kabadayı gençler, ezmek istediklere kendilerinden daha genç çocuklara giderek onlara tuğla satmak istediklerini söylerlermiş. Genç çocuk, “Ama benim tuğlaya ihtiyacım yok ki…” deyince, kabadayı karşılık verirmiş: “Evet, ihtiyacın olduğunu biliyorum ve bu sana 10 dinara mal olacak.”

Zavallı çocuk, 10 dinarı vermek zorunda olduğunu bilir, çünkü vermezse dayak yiyecektir. Üstelik yediği dayak, cebindeki 10 dinarı kurtarmasını da sağlamayacaktır.

Milanovic’e göre bugünkü AB-Sırbistan ilişkileri buna benzemektedir. AB’nin Sırbistan’a ve diğer üye olmayan ülkelere artık bir şey sunamadığını savunan Milanovic’e göre Brüksel, kendinden güçsüz çocuklara tuğla satmaya çalışan kabadayı liseliye benzemektedir. “Bize satacak hiçbir şeyin yok ve biz tuğla satın almak istemiyoruz,” diyen Belgrad’a Brüksel’in cevabı ültimatom vermek olmuştur.

Yaptırımlar genişleyebilir

Milanovic, ültimatomun içinde Vučić’in açıkladıklarının yanı sıra AB destek fonlarının kesilmesi, vize kısıtlamaları, kısa vadeli ticari kredilere erişimin kesilmesi gibi seçeneklerin gündemde olduğu ilave mali yaptırımlar, Avrupa bankalarının, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD), IMF ve Dünya Bankasının uzun vadeli kredi vermesinin yasaklanması, muhtemel ambargo ve hatta varlıklara el konulması gibi ‘cezaların’ da yer aldığını düşünüyor.

Milanovic, ültimatomun kabulünün yalnızca Kosova’da yaşayan ve Sırpların yüzde 1’ini oluşturan bir kesime fayda sağlayacağını ileri sürüyor. Ya da tersinden, ültimatomun reddedilmesi halinde yüzde 99’luk bir kesim gelir kaybına uğrayacak.

İktisadi çöküş kaçınılmaz; NATO işgali mümkün

Ültimatom kaynaklı iktisadi zararın Sırbistan’da milliyetçiliği yükselteceğini kaydeden iktisatçı yazar, ekonomik yaptırımların uygulanması durumunda ilk sene Sırbistan’ın GSYH’sinin yüzde 5 ila 10 arasında azalacağını hesaplıyor. 

Ticaretinin 3’te 2’sini batı ile yapan Sırbistan, batı yaptırımlarına maruz kaldığı takdirde iktisadi olarak zor bir duruma düşecek.

Milanovic, bu sürecin sonunda Sırbistan’ın bir iç savaşa sürüklenebileceğini ve etrafı NATO ülkeleri ile çevrili bu coğrafyanın bir NATO işgaline uğramasının mümkün olduğunu belirtiyor.

“Şu anda, Bosna ve Kosova’nın NATO protektoraları olduğu ve batının tek bir hamlede Karadağ ve Kuzey Makedonya’daki hükümetlere istediği zaman devirebileceği akılda tutulmalıdır,” diyen Milanovic, bu ülkelerle birlikte bu ülkeye komşu Romanya, Hırvatistan, Bulgaristan ve Macaristan’da NATO askerleri olduğunu hatırlatıyor.

Milanovic, daha önce de Sırbistan’ın bu tür ültimatomları reddettiğini söylüyor ama son ültimatom reddinde NATO uçaklarının Belgrad’ı bombaladıklarını da aklımızın bir köşesinde tutmamız gerektiğinin altını çiziyor.

AVRUPA

Finlandiya kablo hasarının ardından “gölge filo” gemisinin peşinde

Yayınlanma

Finlandiyalı yetkililer Rusya’nın “gölge filosunun” parçası olduğunu iddia ettiği bir petrol tankerini Finlandiya ile Estonya arasındaki elektrik kablosunu kesip kesmediği konusunda soruşturuyor.

Eagle S isimli gemi, çarşamba günü Finlandiya Körfezindeki Estlink 2 denizaltı elektrik kablosunun bağlantısının kesilmesinin ardından Finlandiyalı yetkililer tarafından durduruldu.

Cook Adalarına kayıtlı olan ve gemi takip verilerine göre Rusya’dan Mısır’a petrol taşıyan tanker, iddiaya göre olay sırasında kablonun üzerinden geçerken görüldü.

Financial Times’ın (FT) iddiasında göre yaşlı tanker Rusya’nın “gölge filosunun” bir parçası ve Finlandiya’nın soruşturmasının odağında yer alıyor.

FT’ye konuşan kaynaklar Eagle S’in Finlandiya Körfezindeki üç iletişim kablosunu kesip kesmediği konusunda da soruşturma altında olduğunu sözlerine ekledi.

“Gölge filo”, Rusya’nın petrol ihracatı üzerindeki uluslararası yaptırımları aşmak için kullandığı eski ve genellikle bakımsız gemilerden oluşan gruba verilen isim.

Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb perşembe günü güvenlik şefleriyle yaptığı toplantının ardından X’te yaptığı paylaşımda, “Rus gölge filosuna ait gemilerin yarattığı riskleri önleyebilmeliyiz,” dedi.

Yi Peng 3 adlı bir Çin dökme yük gemisi de geçen ay Finlandiya ile Almanya ve İsveç ile Litvanya arasındaki iki veri kablosunun üzerinden, kabloların koptuğu saatlerde geçti ve Danimarka ile İsveç arasındaki uluslararası sularda bir ay boyunca durdu.

Çinli müfettişler geçen hafta İsveç, Danimarka, Almanya ve Finlandiya temsilcilerinin gözlemci olarak hazır bulunduğu gemiye çıktılar. Fakat İsveç Dışişleri Bakanı Pekin’i, İsveçli başmüfettişin gemiye çıkmasına ya da şu anda bölgeyi terk etmiş olan gemiyi incelemesine izin vermediği için eleştirdi.

Soruşturmaya aşina olan kişilere göre Eagle S vakası farklı çünkü gemi Finlandiya sularında gönüllü olarak durdu ve yargı yetkisi konusunda hiçbir soru işareti bırakmadı. Eagle S’in mülkiyeti belirsiz fakat bir Dubai şirketine ait tek gemi gibi görünüyor. Perşembe günü gemi sahibine ulaşma girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.

Yetkililer Estlink 2 kablosunun kopma nedenini henüz tespit edemediler. Estonya ayrıca bu durumun elektrik arzını etkilemeyeceğini açıkladı.

Kablo, kısa bir süre önce son nükleer santralini faaliyete geçiren Finlandiya’dan Estonya’ya elektrik ihraç etmek için kullanılıyor. Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo da ülkenin elektrik arzının etkilenmeyeceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizindeki Finlandiya-Estonya elektrik kablosu zarar gördü

Yayınlanma

Finlandiya Başbakanı, Finlandiya ve Estonya’yı birbirine bağlayan bir denizaltı elektrik kablosunun çarşamba günü koptuğunu ve bunun Baltık Denizindeki kablolar ve enerji boru hatlarıyla ilgili bir dizi olayın sonuncusu olduğunu söyledi.

Finlandiya elektrik şebekesinin operasyon müdürü Arto Pahkin, kamu yayıncısı Yle’ye yaptığı açıklamada sabotaj ihtimalinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi.

Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo ise kesintinin ülkenin elektrik arzını etkilemediğini söyledi. Orpo, “Yetkililer Noelde bile tetikte olmaya devam ediyor ve durumu araştırıyor,” diye yazdı.

Fingrid, Estonya’ya elektrik gönderen EstLink 2 kablosundaki akımın yerel saatle 12:26’da (TSİ 13:26) kesildiğini söyledi.

Baltık’ta İsveç ve Danimarka’yı birbirine bağlayan iki telekom kablosu da geçen ay kesilmişti.

Şüpheler hızla, izleme sitelerine göre kabloların kesildiği saatlerde kabloların üzerinden geçen Çin gemisi Yi Peng 3’e yönelmişti.

İsveç geçen pazartesi günü yaptığı açıklamada Çin’in savcıların gemiyle ilgili soruşturma yapma talebini reddettiğini ve geminin bölgeyi terk ettiğini söyledi.

Avrupalı yetkililer olayların birçoğunun Ukrayna savaşı ile bağlantılı sabotajlar olduğundan şüphelendiklerini söylüyorlar. Kremlin bu iddiayı “saçma” ve “gülünç” olarak nitelendirerek reddediyor.

İsveç’in Gotland adasından Litvanya’ya uzanan Arelion kablosu 17 Kasım günü erken saatlerde hasar görmüş, Helsinki ile Almanya’nın Rostock limanını birbirine bağlayan C-Lion 1 kablosu ise ertesi gün İsveç’in Oland adasının güneyinde kesilmişti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman borsası Dax’ı 7 şirket kurtardı

Yayınlanma

Almanya’da, ABD’nin teknoloji devlerinden oluşan ve “muhteşem yedili” olarak adlandırılan şirketlere atıfla adlandırılan yedi şirket, ülke ekonomisini saran karamsarlığa meydan okuyarak bu yıl ülkenin borsasında güçlü bir yükseliş sağladı.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre, Frankfurt’ta 40 güvenilir şirketten oluşan bir endeks olan Dax, bu yıl yüzde 18,7 yükselerek Fransa ve Birleşik Krallık’taki göstergeleri geride bıraktı ve bölge genelindeki Stoxx Europe 600 endeksinin yüzde 4,8’lik kazancını da geride bıraktı.

Bu performans, Almanya’nın “trafik lambası” koalisyon hükümetinin, partilerin mali “borç freni” reformları üzerinde anlaşmaya varamamasının ardından kasım ayında çökmesi ve ülkenin şubat ayında erken seçime gitmesi ile zayıf iç büyüme ve siyasi çalkantılara rağmen geldi.

Dax bileşenleri kazançlarının dörtte birinden daha azını Almanya’dan elde ediyor ve bu da örneğin otomotiv devi Volkswagen’in on binlerce işçiyi işten çıkarma ve birkaç fabrikayı kapatma planları yaptığı sarsıntılara karşı bir “tampon oluşturmaya” yardımcı oldu.

Bu yılın borsa getirilerini yönlendiren yedi şirket arasında yazılım devi SAP, savunma şirketi Rheinmetall, Siemens, Siemens Energy, Deutsche Telekom ve sigortacılar Allianz ve Munich Re yer alıyor.

SAP tek başına Dax’ın kazancının yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor ve ticari müşterilerini buluta geçirmesi sayesinde hisseleri yüzde 70’in üzerinde artış gösterdi.

SAP endekste, her ikisi de bu yıl zararda olan Volkswagen ve Mercedes-Benz’in de dahil olduğu otomotiv sektöründen daha büyük bir paya sahip.

SAP, piyasanın bu yıl yapay zekaya maruz kalan hisse senetlerine duyduğu büyük iştahtan yararlandı. Bu amaçla, Kuzey Amerikalı yatırımcıları ve analistleri daha fazla etkilemek için kazanç yayınlama zamanlarını Avrupa sabahlarından ABD piyasasının kapanışından sonraya aldı.

Alman devi, ekim ayında Avrupa’nın en büyük teknoloji şirketi olarak Hollandalı yarı iletken ekipman üreticisi ASML’nin yerini aldı.

Avrupa’da daha fazla savunma harcaması beklentilerinin artmasıyla bu yıl hisse değerleri yüzde 107 yükselen savunma şirketi Rheinmetall’in yanı sıra, yenilenebilir enerjiye yönelik artan talep nedeniyle yüzde 329 değer kazanan Siemens Energy de başı çekenler arasında.

2014 yılında Bayer ve BASF gibi ilaç ve kimya tekelleri ile Mercedes-Benz gibi otomotiv devleri borsada esas ağırlığı oluşturuyordu. 2024 itibariyle ise SAP ve Deutsch Telekom gibi teknoloji ve iletişim devlerinin yanı sıra Siemens, Airbus ve Allianz yer alıyor.

Goldman Sachs makro stratejisti Guillaume Jaisson, piyasanın “iki farklı hikaye” anlattığını, Wall Street’in muhteşem yedi teknoloji hissesine benzettiği piyasa liderlerinin, zayıf Çin tüketicisi ve potansiyel ABD gümrük tarifelerine karşı savunmasız olan bir grup ihracatçının önünde güçlendiğini söyledi.

Zayıflayan Avro da Almanya’nın ihracat odaklı pazarını destekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English