“Değerlendirmelerin tümü, Mart ayı sonlarında Batı Şeria’da bir isyan, şiddet ve terör saldırıları dalgasının patlak verebileceğine işaret ediyor. Böyle bir durum, kara kuvvetlerinden, hava kuvvetlerinden ve istihbarat birliklerinden on binlerce yedek askerin çağrılmasını gerektirecektir. Ancak hükümetin yargıyı ve hükümet denetimini zayıflatma girişimi devam eder ve buna yönelik protestolar yoğunlaşarak sivil itaatsizliğe dönüşürse, orduda görev almama, IDF’yi çökmekle tehdit edecek boyutlara ulaşacaktır.”
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcılarla ittifak yaparak kurduğu koalisyon hükümetinin attığı adımlar Filistinlileri endişelendirdiği kadar Yahudi vatandaşlarda da kırılma yaratmış durumda. Batı Şeria’da yasadışı Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesi ve yasalaştırılması için atılan saldırgan adımlar, hem Arap vatandaşlara hem de muhalif İsraillilere yönelik ötekileştirici dil ve merkez ve sol partilerin “demokrasiye tehdit” gördükleri yargı reformu… İsrail tarihinin en sağcı hükümeti göreve geldiğinden bu yana geçen iki ayda, ülkede temelde Filistin-İsrail sorununa odaklı politik ayrışmaya ek olarak İsrail toplumu laik-aşırı dindar ile diktatörlük- “demokrasi” temelinde bir ayrımın da eşiğinde. İsrail toplumundaki bu kutuplaşma, koalisyon ortaklarına paylaştırılan yetkiler nedeniyle yetki karmaşasının yaşandığı güvenlik birimlerinde de tartışma yaratmış durumda. İsrail basınında hemen her gün eski ya da mevcut güvenlik görevlilerinin İsrail hükümetinden duyduğu rahatsızlık dile getiriliyor.
İsrail güçleri ve yerleşimcilerin, Zatera beldesinde düzenledikleri kundaklamalarda Filistinlilere ait çok sayıda araç kullanılmaz hale geldi. Foto: Issam Rimawi / AA
“Ben-Gvir ve Smotrich saldırganları destekledi”
Batı Şeria’nın kuzeyindeki Huvvara beldesinde ise 26 Şubat’ta iki Yahudi yerleşimcinin silahlı saldırıda öldürülmesi ve aynı günün akşam saatlerinde yüzlerce Yahudi yerleşimcinin İsrail ordusunun gözetiminde Huvvara beldesine gelerek Filistinlilere karşı “toplu intikam” saldırıları düzenlemesi ülkede gerilimi iyice tırmandırdı. İsrail Kamu Yayın Kuruluşunun (KAN) haberinde, İsrail kabinesinin aşırı sağcı üyelerinden Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Nablus’a bağlı Huvvara beldesinde Filistinlilere karşı organize saldırılara girişen Yahudi yerleşimcileri desteklemekle itham edildi. Haberde, “(Adı paylaşılmayan) Üst düzey güvenlik kaynakları, bakanlardan Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir ile bunların partilerinden (Dini Siyonizm ve Yahudi Gücü) milletvekillerini, Huvvara’daki Yahudi isyancıları desteklemek ve Batı Şeria’da gerilimi daha da artırmaya çalışmakla suçladı” ifadelerine yer verildi. Huvvara’daki hadisenin “iyi organize edildiğine” işaret edilen haberde, “Yahudi gençlerin önceden hazırlanmış molotof kokteylleriyle beldeye girdikleri” vurgulandı.
Aynı bağlamda, “Israel Hayom” gazetesi de, güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberinde, “Huvvara olaylarına karışanların siyasi düzeyde desteklendiğini” aktararak, “saldırılara karıştıkları tespit edilen ve gözaltına alınan 7 Yahudi şüpheliden 6’sının serbest bırakıldığını” yazdı.
“Teröristlerin iktidar koalisyonunda temsilcileri var”
Haaretz‘den Yossi Verter ise Huvvara’dakine benzer olayların daha önce de yaşandığını ancak bu yaşanan son olayın farklı olduğunu yazdı. Verter’e göre “artık Yahudi teröristlerin iktidar koalisyonunda temcilcileri var.” Verter, Yahudi terörünü öven iktidar milletvekilleri olduğunu bazılarının da sessiz kalarak şiddeti desteklediklerini belirtti. “Netanyahu düşerken İsrail’i de dibe batırıyor” başlıklı yazında Verter, şu çarpıcı tespitte bulundu: “İki ay önce Netanyahu ülkeyi makul mekanik bir durumda teslim aldı. O zamandan beri elli dokuz gün geçti ve ülke sadece çökmüş, hırpalanmış değil, paramparça olmuş durumda. Hayatımızın her köşesinde kaos hüküm sürüyor; şiddet, artan suç, vahim durumdaki güvenlik ve daha da kötüye giden ekonomi… Ve emin olabileceğimiz bir şey varsa, o da her şeyin çok daha kötüye gideceği ve bunun çok yakında olacağıdır.”
‘Sivil itaatsizlik çağrıları spekülasyon değil’
New York Times‘tan Thomas L. Friedman’ın kaleme aldığı “Netanyahu İsrail toplumunu parçalıyor” başlıklı makalede de Yahudi yerleşimciler ve Filistinliler arasındaki şiddetin yeni olmadığı, yeni olan durumun buradaki şiddeti kontrol altına alma görevinin İsrail tarihindeki en aşırı sağ, ultra Ortodoks ve tüm Batı Şeria’yı ilhak etmek isteyen hükümette olduğu hatırlatıldı. Öte yandan makalede, İsrail demokrasisini gerçekten parçalayabilecek yeni faktörün, Netanyahu’nun ‘yargı reformu’ adı altında İsrail Yüksek Mahkemesi’nin bağımsızlığını sona erdirme planı olduğuna dikkat çekildi: “Halkın çoğunluğunun yargının devrilmesine karşı olduğunu gösteren anketleri görmezden gelen – ve İsrail Cumhurbaşkanı ile Amerikan Başkanının bu konuda ulusal bir diyalog sağlanana kadar değişiklikleri erteleme çağrılarına rağmen – Netanyahu ve aşırılık yanlısı müttefikleri, meseleyi önümüzdeki bir kaç hafta içinde Meclis’ten geçirmek için acele ediyorlar.”
Makalede, eski MOSSAD Şefi Danny Yatom’un Kanal 13’e yaptığı yargı reformu yasasının Meclis’ten geçmesi durumunda hükümetten gelen emirlere itaatsizliğin meşru olacağına ilişkin açıklamaya atıf yapıldı. “Bu boş bir spekülasyon değil” diyen Friedman, The Times of Israel’in Askeri İstihbarat Özel Harekat Birimi’nden yaklaşık 250 subayın istifa mektubu hazırladığına ilişkin haberini de hatırlattıktan sonra şunları yazdı: “İsrail hiçbir zaman bir Filistin intifadası, bir Yahudi yerleşimci intifadası ya da bir yargı intifadası yaşamadı. Ancak bu, Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümeti göreve geldiğinden beri gün yüzüne çıkmaya başladı.”
İsrail Savunma Bakanı, Huvvara ziyareti sonrası “Bizi zor günler bekliyor” açıklaması yaptı. Foto: İsrail Savunma Bakanlığı
‘En büyük endişe: Ordunun dağılacağı korkusu’
Haaretz‘den Yossi Melman da yargı reformuna karşı sivil itaatsizlik çağrılarının İsrail ordusu üzerindeki etkilerini anlatan bir makale kaleme aldı. “Yeni bir intifada arifesinde İsrail ordusu parçalanmak üzere” başlıklı bir makalede, “İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin bugünlerde en büyük ve en acil endişesi, ne İran ne de herkesin yakında patlak vermesini beklediği Filistin ayaklanması. Aksine, ordunun dağılacağı korkusu” diyen Melman, nüfusun giderek artan bir bölümünün askerlik hizmetini yapmayı reddettiğini söylüyor. Melman’a göre bunun iki sebebi var: Birincisi yargı reformu ikincisi mevcut hükümetin koalisyon anlaşmalarının ultra-Ortodoksları bugün olduğu gibi sadece fiilen değil, hukuken de askerlik hizmetinden muaf tutacak hükümleri.
“Her geçen gün, Genelkurmay Başkanı, subaylar ve sahadaki komutanlar, göreve gelmeyeceklerini veya en azından bu seçeneği düşündüklerini açıklayan daha fazla yedek asker görüyor. Diğerleri, yasayı çiğnemekten kaçınmak için çağrı emirlerine uyarlarsa, arka tarafta önemsiz işler verilmesini isteyeceklerini söylüyor” diyen Melman, Halevi’yi daha da endişelendirecek gelişmenin görevdeki genç subayların sözleşmelerinin yenilenmesini reddetmesi olduğunu belirtti:
“Şu anda kaç yedek askerin hizmet vermeye isteksiz olduğu bilinmiyor. Ancak temkinli tahminlere ve hem kıdemli hem de kıdemsiz eski komutanlarıyla yapılan konuşmalara dayanarak, binlerce kişi ya tereddüt ediyor ya da göreve gelmeyi açıkça reddediyor. Sayı kesinlikle medyada bildirilenden çok daha fazla.”
‘IDF çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir’
500 eski Şin Bet (yurt içi gizli servis) ajanının yargı reformuna karşı imza toplandığını ve eski Mossad çalışanlarının da benzer bir kampanyaya hazırlandığını anlatan Melman, MOSSAD Direktörü David Barnea’nın, rütbesi departman başkanı seviyesinin altında olan mevcut çalışanların yargı reformuna karşı yapılan gösterilere katılmasına izin verdiğine dikkat çekti. Melman, basına da yansıyan IDF’nin en seçkin ve gizli birimlerinden Askeri İstihbarat’a bağlı özel harekat birimindeki 200 kadar yedek askerin yargı reformu Meclis’ten geçtiği taktirde görev yapmayı reddedeceklerine ilişkin mektuba da dikkat çekti: “Artan askerlik reddi, IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri) için özellikle zor bir zamanda geliyor. Filistinlileri normal zamanlarda bile daha fazla huzursuzluğa sürükleme eğiliminde olan Müslümanların kutsal ayı Ramazan bir ay sonra başlayacak. İsrail’de tutuklu bulunan Filistinliler, bayram arifesinde açlık grevine başlayacaklarını açıkladı. Askeri İstihbarat ve Şin Bet değerlendirmelerinin tümü, Mart ayı sonlarında Batı Şeria’da bir isyan, şiddet ve terör saldırıları dalgasının patlak verebileceğine işaret ediyor. Bu yeni bir intifadaya yol açabilir. (…) Böyle bir durum, kara kuvvetlerinden, hava kuvvetlerinden ve istihbarat birliklerinden on binlerce yedek askerin çağrılmasını gerektirecektir. Ancak hükümetin yargıyı ve hükümet denetimini zayıflatma girişimi devam ederse ve buna yönelik protestolar yoğunlaşarak sivil itaatsizliğe dönüşürse, orduda görev almama, IDF’yi çökmekle tehdit edecek boyutlara ulaşacaktır.”