Bizi Takip Edin

AVRUPA

Slovakya Cumhurbaşkanından Fico’ya ‘demokrasinin sınırlarını test etme’ uyarısı

Yayınlanma

Slovakya’nın görevden ayrılan Cumhurbaşkanı Zuzana Čaputová, Başbakan Robert Fico’nun yargıda yaptığı revizyon ve anayasa mahkemesine yönelik reformları ilke ‘demokrasinin sınırlarını’ test ettiğini öne sürdü.

Orta Avrupa’da ‘liberal’ siyasetin taşıyıcılarından biri olan Čaputová, Financial Times’a (FT) verdiği demeçte Fico’yu ‘hukukun üstünlüğünü zayıflatma girişimleri’ ve ‘Rusya’ya yakınlaşması’ nedeniyle eleştirerek Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ile kıyasladı.

Slovak lider, “Slovakya bugünlerde sık sık Macaristan ile karşılaştırılıyor ve bu hükümetin Macaristan’dan biraz ilham aldığı açık görünüyor,” dedi.

Čaputová, “Diğer AB ülkelerinde olduğu gibi Slovakya’da da hukukun üstünlüğünün ciddi bir şekilde ihlal edilmesi halinde, AB fonlarının şarta bağlılığı uygulanmalıdır,” dedi.

Fico’nun ekim ayında iktidara gelmesinden bu yana Slovakya, batının Ukrayna’ya verdiği desteği ve Rusya’ya yönelik yaptırımları eleştirme konusunda Macaristan ile ortak bir noktada buluştu.

Fico bu ay yaptığı açıklamada, ‘Batının Ukrayna’daki savaşı Rusya’yı iktisadi, askeri ve siyasi olarak zayıflatmak için kullanma stratejisinin işe yaramadığını’ söylemişti.

Geçen hafta Slovak ve Macar dışişleri bakanları, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Türkiye’de bir araya gelerek AB’li mevkidaşlarından ayrı davrandılar.

Čaputová Lavrov ile görüşmenin ülkesini barışa yaklaştırmadığını, aksine, ‘Slovakya ile ortaklarımız ve müttefiklerimiz arasında daha fazla mesafe yarattığını’ savundu.

Čaputova, Fico’nun yargı reformunu, dolandırıcılık da dahil olmak üzere bazı suçlar için cezaları yumuşatacak bazı içerikleri askıya alan anayasa mahkemesine gönderdi. Fico’nun müttefikleri, mahkemenin olumsuz kararını engellemek için yeni bir yasa tasarısı hazırlanabileceğini söyledi.

Yargıda kavga sürüyor

Başbakan salı günü, bir sonraki Slovak Cumhurbaşkanının, medyaya belge sızdırmaktan sorumlu olduğu iddiasıyla anayasa mahkemesindeki üst düzey bir yargıcı görevden almasını önerdi.

Čaputová bu tür bir gözdağının mahkemenin bağımsızlığı konusunda ‘şüphe uyandırdığı’ için ‘kesinlikle kabul edilemez ve sorumsuzca’ olduğunu savundu.

Fico’nun yargı reformlarına ve hükümetin medya ve sivil toplum örgütleri üzerindeki artan baskısına işaret eden Cumhurbaşkanı, “Bence demokrasinin sınırları test ediliyor,” dedi.

Čaputova’nın 23 Mart’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yerini alacak isimlerin başında, Fico hükümetinin koalisyon ortaklarından Peter Pellegrini geliyor ve bu ismin seçilmesi koalisyonun iktidarını pekiştirecek.

Čaputova, son yıllarda beş farklı hükümetin kendisini ‘tamamen bitkin’ düşürmesinin ardından yeniden seçime girmeyeceğini söyledi. Bunun yerine liberal muhalefetin desteklediği aday olan eski dışişleri bakanı Ivan Korčok’a oy vermeyi planladığını söyledi.

Kamuoyu yoklamaları Pellegrini ve Korčok arasındaki sıkı yarışın 6 Nisan’da yapılacak ikinci turda sonuçlanacağını gösteriyor.

Slovakya’da Cumhurbaşkanı büyük ölçüde sembolik bir role sahip, fakat anayasal inceleme talep ederek yasamayı geciktirebilir ve yüksek mahkemedeki yargıçları atayabilir ve görevden alabilir.

Fransa’nın Ukrayna toplantısına Slovakya davet edilmedi

Aralarında Ukrayna ve ABD’nin de bulunduğu 28 ülkenin temsilcileri, geçen hafta Paris’te düzenlenen Ukrayna zirvesini takip etmek üzere 7 Mart Perşembe günü geçici bir bakanlar telekonferansı düzenledi.

Fakat Fransa tarafından düzenlenen devam toplantısına hiçbir Slovak temsilci davet edilmedi. Euractiv’in aktardığına göre Fransız yetkililer ‘derslerini aldılar’ ve ‘Rusya yanlısı’ tutumu nedeniyle Slovakya’yı davet etmediler.

Slovak gazetesi Denník N.’ye konuşan iki kaynak, Başbakan Robert Fico’nun geçen hafta yaptığı ve tartışma yaratan yorumlara atıfta bulunarak, “Fransızlar derslerini aldılar,” dedi.

Fico, Paris zirvesi öncesinde düzenlenen bir toplantıda AB’nin Ukrayna’da savaşmak üzere asker göndermek istediğini ileri sürerek batının Ukrayna stratejisini eleştirmişti. Fico ayrıca ‘Slovak askerlerinin savaşa doğrudan katılımını engellemek için her şeyi yapacağını’ ilan etmişti.

Fransa’nın kararı eski Slovakya Savunma Bakanı Jaroslav Nad’ın yorumlarının ardından geldi. Batı yanlısı siyasetçi, Fico’nun aslında Paris zirvesine çağrılmadığını, fakat özellikle ‘talep etmesi’ üzerine Fransa’nın kendisine bir davetiye gönderdiğini iddia etti.

Na ayrıca Fico’nun iktidara gelmesinden bu yana Slovakya’nın ‘Rusya yanlısı’ tutumu nedeniyle AB ve NATO bünyesindeki çeşitli kapalı forumlara artık davet edilmediğini belirtti.

Slovak temsilcilerin telekonferansa davet edilmemesi kararı, Çek hükümetinin ‘dış politika konularındaki önemli farklılıkları’ gerekçe göstererek Slovakya ile hükümetler arası işbirliğini askıya almasından bir gün sonra geldi.

Fico’nun istihbaratın başına atadığı yeni isim de tartışmalı 

Fico’nun Avrupa’daki pozisyonu, Pavol Gašpar’ın ülkenin en üst düzey istihbarat teşkilatı olan Slovak Enformasyon Servisinin (SIS) yeni başkanı olarak seçilmesiyle daha da kötüleşebilir.

Fico hükümeti Gašpar’ı atayabilmek için Cumhurbaşkanı Zuzana Čaputová’yı bypass edecek şekilde kurumun tüzüğünü değiştirmek zorunda kalmıştı.

Yeni SIS şefi Pavol Gašpar, Fico’nun Smer partisinden milletvekili ve eski bir polis şefi olan ve şu anda organize bir suç grubu kurmak ve yönetmekle yargılanan Tibor Gašpar’ın oğlu.

Babasının ateşli bir hayranı olduğu bilinen Gašpar, yalan ifade vermek, yemin altında yalan söylemek ve polis memurlarına 60.000 avro rüşvet vermekle suçlanıyor.

AVRUPA

Vuçiç’ten ulusa sesleniş: Protestolar dış kaynaklı, istifa etmeyeceğim

Yayınlanma

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, ülke genelindeki kitlesel protestolarda yapılan istifa çağrılarını reddetti. 15 Mart’ta Belgrad’da düzenlenen hükümet karşıtı mitinge katılan on binlerce kişi Vuçiç’i istifaya çağırırken, Vuçiç protestoların dış kaynaklı olduğunu belirtti. Protestolarda yaşanan olaylarda yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu.

15 Mart akşamı Belgrad’da, Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç’in istifası talebiyle büyük bir hükümet karşıtı miting düzenlendi.

Polis, katılımcı sayısını 107 bin olarak tahmin ederken, Public Assembly Archive adlı izleme örgütü, protestoya katılanların sayısının 325 bine kadar ulaştığını bildirdi.

Vuçiç, hem olaydan önce hem de sonra ulusa sesleniş konuşmaları yaptı. 14 Mart’ta gösterilerin yurt dışından yönetildiğini kaydeden Vuçiç, planlanan eylemi “yasa dışı” olarak nitelendirdi.

Ancak yüz binlerce Sırp’ın sokaklara dökülmesinin ardından Vuçiç, söylemini değiştirerek yetkililerin “mesajı iyi anladığını” ve “kendilerini değiştirerek” “ders çıkarmaları” gerektiğini belirtti.

Aynı zamanda Vuçiç, istifa etmeyi reddetti. Çoğu Sırbistan vatandaşının renkli devrimi desteklemediğini ve istikrardan yana olduğunu vurguladı.

Vuçiç, “Ben hayatta olduğum sürece hiçbir geçiş veya hileli hükümet olmayacak. Şantaja ve baskıya boyun eğmiyorum. Ben Sırbistan Cumhurbaşkanıyım ve bu ülkede kuralları sokağın belirlemesine izin vermeyeceğim,” dedi.

Bununla birlikte Vuçiç, muhalefetin talep etmesi hâlinde önümüzdeki üç-dört ay içinde seçim yapmaya hazır olduğunu belirterek, bu seçimlerde “daha da ikna edici bir zafer” kazanacağına inandığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı, “Halkın kararını kabul etmeye hazırım. Önemli olan, onların da bunu kabul etmesi ve seçimlerden sonra tekrar şikâyet edip sızlanmaya başlamaması,” diye ekledi.

Vuçiç ayrıca, bu kadar çok insanın bir araya gelmesine rağmen kan dökülmesini önlemeyi ve kitlesel olaylara izin vermemeyi başaran polise teşekkür etti.

Vuçiç, radikal protestocuların Öncüler Parkı’na havai fişek attığını ve bazı göstericilerin polisle çatışma çıkarmaya çalıştığını söyledi.

Sonuç olarak 56 kişi çeşitli yaralanmalar geçirdi. 22 kişi ise gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, Sırp parlamentosu binası önünde barikat olarak sergilenen Vuçiç destekçilerinin traktörlerine zarar vermeye çalışanlar da vardı.

Sırbistan’daki mitingler, Novi Sad’daki yakın zamanda yenilenen tren istasyonu binasında bir sundurmanın çökmesi sonucu kasım ayında başlamıştı.

Kazada 6 ila 74 yaşları arasında 15 kişi hayatını kaybetmişti. Protestocular, ülkedeki yolsuzluğa karşı çıkarak Vuçiç’in istifasını talep etti.

Protesto dalgasının çekirdeğini öğrenciler oluştururken, onlara doktorlar, öğretmenler, motorcular ve gaziler de katıldı.

Son eylemin bir parçası olarak, traktörlerle Belgrad’a gelen çiftçiler de yer aldı.

Vuçiç, çok sayıda insanın “hem kuzeyden hem de orta Sırbistan’dan olmak üzere ülkenin iç bölgelerinden” gelmesine şaşırdığını belirtti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

CDU’lu siyasetçi Bareiß: Kuzey Akım 2 tekrar devreye alınabilir

Yayınlanma

Almanya’nın bir sonraki hükümetine liderlik etmesi beklenen CDU’dan bir siyasetçi ilk kez Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattının devreye sokulmasından yana konuştu.

CDU milletvekili Thomas Bareiß sosyal paylaşım ağı LinkedIn’de yaptığı açıklamada, Rusya ve Ukrayna arasında “barış” sağlanırsa, “er ya da geç” “ambargoların” da kalkacağını savundu ve bu takdirde gaz akışının da yeniden başlayabileceğini belirtti.

2021’e kadar Ekonomi Bakanlığında Parlamento Müsteşarı olarak görev yapan olan Bareiß, ABD ve İngiliz medyasında yer alan, ABD’li işadamlarının Kuzey Akım 2’yi işleten şirketi devralmayı planladıkları yönündeki haberlere karşılık olarak bu açıklamayı yaptı.

Böyle bir devralma, ABD’nin AB’nin doğal gaz tedariki üzerindeki etkisini daha da artırması bekleniyor. ABD’nin sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG) halihazırda AB’nin 2023 yılındaki toplam LNG ithalatının yaklaşık yarısını oluşturuyor. 

Fakat Rus LNG’sinin ithalat payı da yeniden artıyor. Sağlam bir Kuzey Akım 2 boru hattı yılda yaklaşık 27,5 milyar metreküp doğal gaz taşıyabilir; bu da Almanya’nın ithalatının yaklaşık üçte birine denk geliyor.

ABD’nin devralma planı

ABD’nin Kuzey Akım 2 ile bağlantılı faaliyetlerine ilişkin ilk haberler geçen yıl kasım ayında yapılmıştı. O dönemde Washington Post gazetesi, ABD’li işadamı Stephen Lynch’in 28 Şubat 2024 tarihinde, İsviçre’de kayıtlı ve yaptırımlara tabi olan boru hattını işleten şirketi devralmak için ABD’nin sorumlu kurumu Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisine (OFAC) başvurduğunu bildirmişti.

Doğal gaz boru hattı böylece ABD’nin mülkü haline geleceğinden, yani fiilen ABD’nin siyasi kontrolü altında olacağından, bunun ABD’nin çıkarlarına uygun olacağı düşünülüyordu.

Lynch’in Moskova’da da oldukça iyi bağlantıları olduğu düşünülüyor zira 2007 yılında Mihail Hodorkovskiy’in artık feshedilmiş Yukos Grubunun yabancı şirketlerini Rosneft’in mülkiyetine geçirme çabalarına dahil olmuştu.

Ayrıca 2022 yılında Rus Sberbank’ın yaptırım uygulanan İsviçre şubesini devralmayı da başarmıştı.

Lynch şimdi de yaptırım uygulanan şirketlerin “Ruslaştırılması” konusunda deneyim sahibi olduğunu ve bunu Kuzey Akım 2’yi devralmak için kullanmak istediğini belirtiyor.

Eski ABD Başkanı Joe Biden döneminde bu planın “umutsuz” olduğu düşünülse de, Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek istediğini açıklamasıyla bu durum değişebilir.

Rusya, ABD ve Almanya’daki iktidar değişikliklerini dikkatle izliyor

Financial Times da konuyu mart ayı başında ele aldı. Bu arada, Kuzey Akım 2’yi işleten şirkete karşı İsviçre’de açılan ve 9 Ocak 2025 tarihinde sona ermesi gereken iflas davası, şirketin sahibi Gazprom’un talebi üzerine bu yıl 9 Mayıs’a kadar ertelendi.

Gazprom, ABD’deki hükümet değişikliği ve Alman Federal Meclisi’nin yeniden oluşturulduğu erken seçimlerin doğalgaz boru hattının dış durumu açısından “önemli sonuçları” olabileceğini belirtmişti.

Bu arada, Kuzey Akım 2 ile ilgilenen en az bir taraf daha var; ABD liderliğindeki bir konsorsiyum, hazırlıklarında Lynch’ten çok daha ileride ve görünüşe göre somut müzakerelerde de bulunuyor.

Financial Times’ın haberine göre, Trump yönetiminin önde gelen bazı üyeleri süreçler hakkında bilgilendirildi; bu kişiler süreçleri Washington’un Moskova ile bazı siyasi ilişkileri yeniden tesis etme çabalarının bir parçası olarak görüyorlar. 

Buna ek olarak, Kuzey Akım 2 konusunda varılacak herhangi bir anlaşma Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmanın parçası olabilir.

Son olarak Financial Times, doğalgaz boru hattının ABD liderliğindeki bir konsorsiyum tarafından devralınmasının ABD’ye Avrupa’nın doğalgaz tedariki üzerinde ek bir nüfuz kazandıracağına dikkat çekiyor.

Berlin, Washington’a yeşil ışık yakar mı?

Elbette Kuzey Akım 2 sadece Alman hükümetinin açık rızası ile yeniden işletilebilir. Şimdiye kadar böyle bir onay alınmadı.

FT’nin haberine atıfta bulunan bir hükümet sözcüsü, Kuzey Akım 2’nin 2021’de boru hattı konusunda tırmanan anlaşmazlık nedeniyle “sertifikalandırılmadığını” ve bu nedenle “hiç kullanılamayacağını” belirtti.

Ayrıca Avrupa Komisyonu Kuzey Akım 2 hattının zarar görmemiş kısımlarını yeniden işletme fikrini de reddetti. Brüksel’deki bir Komisyon sözcüsü, boru hattının AB’nin enerji arzını “çeşitlendirmeyeceği” ve “güvenilmez bir ortak olan Rusya’ya bağımlılığı yeniden tesis edeceği” için AB’nin yararına olmayacağını söyledi.

Almanya’nın şu anda görüşmelere dahil olup olmadığı da belirsiz. Washington Post, Moskova’daki eski Alman büyükelçisi Rüdiger von Fritsch’in de dahil olduğu Berlin Global Advisors ajansına atıfta bulunmuştu. Ajans bunu doğrulamadı.

Kuzey Akım 2’nin eski genel müdürü Mathias Warnig de, Financial Times’ın doğalgaz boru hattının işletmeye alınmasıyla ilgili görüşmelere dahil olduğu yönündeki açıklamalarını açıkça yalanladı.

CDU’lu siyasetçiden beklenmedik çıkış

Bu arada CDU milletvekili Thomas Bareiß, gelecekteki Alman hükümet koalisyonundan Kuzey Akım 2’nin faaliyete geçmesi lehinde kamuoyu önünde konuşan ilk siyasetçi oldu.

Bareiß sosyal paylaşım ağı LinkedIn’de, “Yeniden barış sağlandığında ve Rusya ile Ukrayna arasındaki silahlar bırakıldığında (ve umarım bu yakında gerçekleşir), ilişkiler normalleşecektir. Er ya da geç ambargolar düşecek ve tabii ki gaz yeniden akabilecek,” dedi.

CDU milletvekili, ABD liderliğindeki bir konsorsiyum ve Stephen Lynch’in planlarına atıfta bulunarak, bunun “belki de bu kez ABD kontrolündeki bir boru hattında” gerçekleşeceğini açıkladı.

Bareiß, “Avrupa gelecekte de gaz ithalatına bağımlı olmaya devam edeceğinden” ve boru hattı gazı “LNG gazından çok daha ucuz ve aynı zamanda daha çevre/iklim dostu” olduğundan, Kuzey Akım 2 yoluyla ithal edilen doğalgazın “kesinlikle Avrupa’da hızla alıcı bulacağını” sözlerine ekledi.

Bareiß, şu anda CDU’nun ulaşım ve altyapı ile ilgili çalışma grubunda SPD ile koalisyon müzakerecilerinden biri.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Merkel: Rusya’nın çıkarları tartışılmalı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘a verdiği özel röportajda, savunma bütçesinden Washington’daki krize, Putin yanlıları ile Putin destekçileri arasındaki ayrımdan uyku düzenine kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Merkel, Ukrayna’ya destek vermenin önemini vurgularken, Rusya’nın çıkarlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını ifade etti.

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘dan Anja Reich ve Tomasz Kurianowicz’e verdiği özel röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu. Merkel, savunma bütçesi, Ukrayna ve Washington’daki kriz gibi çeşitli konulara değindi.

Röportajın başında, planlanan görüşmenin “dramatik gelişmeler” nedeniyle ertelenmesi konusu gündeme geldi.

Merkel, Washington’daki toplantı ve CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleri nedeniyle röportajı ertelediğini belirterek, “Görüşme, Washington’daki toplantıdan sonra ve Başkan Trump’ın ABD Kongresi’ndeki konuşmasından hemen önce planlanmıştı. Hem Trump’ın Ukrayna hakkında söyleyecekleri hem de CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleriyle ilgili olarak bazı gelişmeler olabileceğini düşündüm,” dedi.

Yüz milyarlarca avroluk özel bütçe konusuna da değinen Merkel, prensipte bu bütçeye destek vereceğini ifade etti.

Savunma için ayrılan bu özel bütçenin akıllıca seçildiğini düşünen Merkel, “Savunma için ayrılan ve büyüklüğü tam olarak belirlenmemiş olan bu özel bütçenin çok akıllıca seçildiğini düşünüyorum. Belli bir taban miktar normal bütçeye alınıyor ve NATO’daki tartışmaların nasıl geliştiği, NATO Konseyi’nde hangi kararların alındığı görülebiliyor. Böylece belli bir hareket alanı bırakılıyor,” diye konuştu.

Ek özel bütçenin, bir amaca yönelik olması ve paranın sosyal harcamalar veya diğer tüketim harcamaları için kullanılamaması gibi büyük bir avantajı olacağını savunan Merkel, bütçe disiplininden yana olduğunu ancak olağanüstü durumlarda gerekli adımların atılması gerektiğini vurguladı.

Trump ile Zelenskiy’nin Washington’daki görüşmesinin “her şeyi tetikleyen an” olduğunu belirten Merkel, bu görüşmenin Amerikalıların artık Ukrayna Devlet Başkanı’nın yanında olmadığının bir ifadesi olduğunu söyledi.

Merkel, görüşmeyi izlerken yaşadığı duyguları, “Böyle bir şeyi bir daha görmek istemem. Çok üzücü,” sözleriyle ifade etti.

Trump’ın muhataplarına suçluluk duygusu yaşatmak istediğini ve Amerika’nın tüm dünya tarafından kullanıldığı görüşünde olduğunu belirten Merkel, “Evet, Başkan Trump, Amerika’nın tüm dünya tarafından bir şekilde kullanıldığı görüşünde. ABD’nin sebepsiz yere diğer ülkelere yardım ettiğini veya onları koruduğunu düşünüyor,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’ya destek verilmesinin ABD ve Avrupa’nın kendi çıkarları için olduğunu vurgulayan Merkel, bir ülkenin işgal edilmesine ve toprak bütünlüğünün sorgulanmasına izin verilemeyeceğini söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile sık sık görüşen bir siyasetçi olarak, Rusya liderinin olaylara bakış açısının dikkate alınmamasının büyük bir ihmal olduğunu belirten Merkel, “Rusya’nın çıkarları hakkında tartışmaya izin vermek gerekir,” dedi.

Ancak Merkel, Putin’in Baltık ülkelerine, Polonya’ya ve Almanya’ya saldırmasını mümkün görmediğini ifade etti.

Kuzey Akım-2 projesinin bir hata olup olmadığı sorusuna ise Merkel, “Sanırım, şimdi biraz kibirli konuşacak olursam, Putin hakkında çok az yanılsaması olanlardan biriyim. Gürcistan’ı işgal ettiğini, Kırım’ı ilhak ettiğini biliyordum, o zamanlar bana yalan söylemişti. Yine de böyle bir savaşı önlemek için her şeyi denemeyi doğru buluyorum,” şeklinde yanıt verdi.

AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını, ancak Doğu’da daha belirgin olduğunu ifade etti. AfD’nin ideolojik üst yapısının Doğu Almanya’da büyümediğini belirten Merkel, “AfD, ‘Biz halkız’ sloganıyla, devrim zamanının bu harika sloganını yeniden tanımlamaya çalışıyor. Memnun olmayan insanlara ‘Siz halksınız’ diyor. Ve memnun olmayan herkes elit kesime ait. Böylece toplumu bölüyorlar ve çeşitli şeylerden memnun olmayan insanlardan oluşan bir yankı odasıyla karşılaşıyorlar,” yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English