Avrupa
SPD lideri Esken: AfD’ye yönelik yasağın konuşulması önemli

Almanya’da, sağcı Almanya için Alternatif’in (AfD) seçim başarılarını ve seçim anketlerindeki yükselişini değerlendiren Alman Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) lideri Saskia Esken, partiyi demokrasi için ‘büyük bir tehlike’ olarak nitelendirdi ve parti kapatma da dahil olmak üzere ‘tüm seçenekleri açık tutmak’ istediğini söyledi.
AfD’nin tüm seçim başarılarından bağımsız olarak, partiye karşı bir yasaklama prosedürü SPD lideri Esken için bir seçenek olmaya devam ediyor. Esken, “Siyasi partilere yönelik böyle bir yasak, haklı olarak büyük engellere tabidir. Ama buna bakmaya devam etmemiz gerektiğine ikna oldum. AfD’ye yönelik bir yasağın konuşulması ve seçmenlerin de sarsılması önemli,” dedi.
Esken, bunu gerekçe olarak, AfD’nin aşırı sağcı bir ağın parçası olduğunu, istenmeyen eleştirel gazetecilerin listelerini tuttuğunu ve AfD’yi eleştiren öğretmenler için haber portalları kurduğunu ileri sürdü. SPD lideri, “[AfD] İnsanları kışkırtmak için her konuyu kullanıyor. Benim için bu açıkça anti-demokratik. AfD, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile alay ediyor ve onları yok etmek istiyor,” iddiasında bulundu.
Esken, AfD’ye karşı Federal Anayasa Mahkemesinde başlatılan yasaklama prosedürünü ilk kez ağustos ayında devreye sokmuştu. Anayasaya göre, bir parti, ‘özgür demokratik temel düzene karşı aktif ve militan bir şekilde’ hareket ederse yasaklanabilir. Yasaklama prosedürü için Federal Meclis veya Federal Hükümet tarafından başvuru yapılması gerekiyor.
Şu anda Saksonya, Thüringen ve Saksonya-Anhalt’taki AfD şubeleri, anayasanın korunmasından sorumlu devlet daireleri tarafından ‘kesinlikle aşırı sağcı’ olarak sınıflandırılıyor.
AfD, son zamanlarda Batı Almanya’daki eyalet seçimlerinde önemli kazanımlar elde etmiş ve Doğu Almanya’da belediye başkanlığı ve belediye başkanlığı seçimlerini kazanmıştı. Federal Meclis seçimleri için yapılan tüm anketlerde parti, yüzde 20’den fazla oy ile CDU/CSU’nun ardından ikinci sırada yer alıyor. AfD, üç iktidar partisinin (SPD, Yeşiller ve FDP) de açık ara önünde.
Esken, “Mevcut anketler bizim için bir uyarıdır,” derken, AfD’nin siyasi güç kazanmaya devam etmesi durumunda Almanya’nın ‘büyük bir zarar tehdidi altında’ olacağını savundu.
Eylül ayında seçimler Almanya’nın doğusundaki üç eyalette yapılacak: Saksonya, Thüringen ve Brandenburg. Her üç eyalette de AfD, bazı örneklerde önemli bir farkla anketlerde önde. Partinin, eyaletlerin en az birinde parlamentonun mutlak çoğunluğunu kazanması ve bir başbakan çıkarması mümkün.
Avrupa
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor

Mali krizlere dair doğru tahminleriyle tanınan Profesör Max Otte, Alman ekonomisinin bir gerileme değil, çöküş yaşadığını belirtti. Vedomosti’ye konuşan Otte, Almanya’nın sistematik olarak sanayisizleştirildiğini, egemenliğini yitirdiğini ve ABD’nin çıkarlarına hizmet eden politikalar izlediğini vurgulayarak, Rus gazına ve nükleer enerjiye dönüş olmadan toparlanmanın on yıllar alacağını ifade etti.
2008 mali krizini doğru tahmin etmesiyle ünlenen profesör, politikacı ve finans üzerine çok satan kitapların yazarı Max Otte, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu öncesinde Vedomosti‘ye verdiği mülakatta, Alman ekonomisinin mevcut durumunu “çöküş” olarak nitelendirdi.
Otte, Almanya’nın ekonomik ve siyasi bağımsızlığını kaybettiğini ve sistematik bir sanayisizleşmeyle karşı karşıya olduğunu vurguladı.
‘Almanya artık egemen değil’
Otte, Alman-Rus ilişkilerinin geleceğine dair karamsar bir tablo çizerek, “Ne yazık ki şu anda ilişkilerin iyileşmesine dair pek umut görmüyorum,” dedi.
2019’da Çin ve Batı blokları arasında yeni bir soğuk savaş öngördüğünü hatırlatan Otte, “Egemen Rusya bu iki blok arasında yer alıyor. Şu anda Çin bloğuna daha yakın olsa da kesinlikle bağımsız, egemen bir rota izliyor. Almanya ve mevcut yönetici elitleri ise ABD’ye sıkı sıkıya bağlı durumda,” ifadelerini kullandı.
Donald Trump’ın durumu ve Rus-Amerikan ilişkilerini iyileştirebileceğine dair küçük umutlar olduğunu, ancak Almanya’nın Amerikan yörüngesinde sıkışıp kaldığı ve Brüksel ile ABD politikalarının bağlantılı olduğu sürece bunun Almanya için olumlu bir gelişme getirmeyeceğini belirtti.
Transatlantik politikanın Almanya için dezavantajlarına dikkat çeken Otte, şunları söyledi:
“Ne ekonomik, ne güvenlik politikası ne de iç politika açısından bağımsız değiliz. Aslında hiçbir açıdan artık egemen değiliz. Şu anda Amerika’dan gerilimi azaltma sinyalleri gelse de bazı AB devlet ve hükümet başkanları gerilimi tırmandırma, savaş rotasını sürdürme kararı aldı. Kendi vatandaşlarımızın çıkarlarına göre hareket etmeyip yabancı çıkarlara hizmet eden politikalar yürütmeye devam edersek bu, Almanya için çok ama çok dezavantajlı olacaktır. Maalesef bu, 1871’e kadar Almanya’nın kaderiydi ve şimdi yeniden —en geç 2022’den beri, aslında daha da öncesinden beri— egemen değiliz. Tıpkı 1800’de, kısmen 1850’de olduğu gibi yeniden yabancı devletlerin çıkarlarına hizmet eden politikalar yürütüyoruz. Kendi çıkarlarımıza yönelik bir politikaya nasıl dönebileceğimizi şu an için göremiyorum.”
‘Alman ekonomisine karşı savaş uzun süredir devam ediyor’
ABD’nin oluşturduğu tehditlere de değinen Otte, “Alman ekonomisine karşı savaş uzun süredir devam ediyor. Almanya planlı ve sistematik bir şekilde sanayisizleştiriliyor. Bu, Donald Trump ile başlamadı. Şirketlerin ABD’ye taşınması çağrısı Joe Biden döneminde, oldukça açık ve agresif bir şekilde başladı,” dedi.
2011’deki dizel skandalını örnek gösteren Otte, bunun bir skandal olarak pazarlandığını ancak aslında Alman otomotiv endüstrisi ve diğer sektörlere karşı bir ekonomi politikası tedbiri olduğunu savundu. Otte, “Amerika her zaman kendi çıkarlarını gözetir, sadece Trump bunu daha agresif bir şekilde yapıyor. Bazen çok, çok agresif bir şekilde. Örneğin, Grönland’ı satın almak istediğini ve Kanada’nın da ABD’ye katılması gerektiğini söylediğinde olduğu gibi. Önceki yönetimlerde bu daha gizli, işbirliği kisvesi altında yapılıyordu ama elbette Amerika her zaman Amerika’yı ilk sıraya koydu,” diye ekledi.
‘Alman iktisadi modeli tehlikede’
Alman ekonomik modelinin geleceği hakkında ciddi endişelerini dile getiren Otte, ABD’nin uzun zamandır stratejik endüstrilerin kontrol altında olması gerektiğini söylediğini ve bunun doğru olduğunu belirtti.
Ancak Almanya’da endüstrilerin birbiri ardına yok olduğunu ifade eden Otte, “Kaynak işletmeleri yabancılara satıldı, bilgisayar endüstrisi 1970-80’lerde kaybedildi. Uzun vadeli bir sanayisizleşme, yoksullaşma ve Alman modelinin yıkımını gözlemliyoruz,” yorumunu yaptı.
Friedrich Merz’in kısa süre önce Alman modelinin tükendiğini söylediğini ve ardından “Askerlere, askerlere, askerlere ihtiyacımız var,” diye eklediğini hatırlatan Otte, bunun nasıl bir bağlantısı olduğunun belirsiz olduğunu ancak modelin gerçekten tehlikede olduğunu vurguladı.
Bilim ve teknolojide geri kaldıklarını belirten Otte, “Almanya’daki durum kasvetli görünüyor. En sevdiğim ekonomist Friedrich List, bir ülkenin zenginliğinin üretici güçler sistemi tarafından yaratıldığına inanıyordu. Bizim modelimiz ise her zaman eğitimli, çalışkan bir ulusa ve inovasyona dayanıyordu, çünkü az kaynağımız var. Ve tüm bunlar şimdi tehlikede,” şeklinde konuştu.
‘Durgunluk değil, çöküş’
Almanya’daki mevcut ekonomik durumu değerlendiren Otte, “Durgunluk normal bir döngüsel olgudur. Ancak şu anda bir gerileme değil, bir çöküş görüyoruz. Otomotiv sektörünü, kimya sanayisini tasfiye ediyoruz, alternatifimiz olmadan güvenilir enerji kaynaklarından vazgeçiyoruz. Şu anda her şeyi durdursak bile zarar zaten verildi. Bu, sıradan bir durgunluktan daha fazlası; bu yapısal bir kriz,” dedi.
Bu krizden çıkmak için Rus gazını yeniden satın almak, iş hukukunu reforme etmek, gaz ve nükleer santralleri yeniden devreye almak gerektiğini savunan Otte, “Sivil nükleer enerjide liderdik. Her şey doğru yapılırsa toparlanmak 20-30 yıl sürer. Ama korkarım her şey yanlış yapılacak,” öngörüsünde bulundu.
Rus gazı tedarikinin yeniden başlaması olasılığına değinen Otte, “Böyle bir olasılık var. Ancak Amerikalıların inşa etmedikleri bir altyapıdan para kazanma riski bulunuyor. Bu neredeyse sömürgeci bir yaklaşım. Eğer Rusya ve ABD başkanları anlaşırsa, gaz tekrar akabilir. Bu yine de durdurulmuş bir boru hattından daha iyidir. Ancak bu, bir süper gücün müdahale ettiği bir Rus-Alman projesiydi – bu endişe verici bir sinyal. Yine de hiç gaz olmamasından iyidir,” dedi.
‘Yeşil ekonomi gerçekçi değil’
“Yeşil ekonomi” kavramını da eleştiren Otte, ekonominin “yeşilleştiğini” görmediğini belirtti.
Ottte, “‘Yeşil’ ne anlama geliyor? Bu kavram Almanya’da 18. yüzyılda ortaya çıktı. Aslında şu anda ‘yeşil’ olan şey bürokrasi ve sertifikalardan ibaret. Gerçekten ekolojik üretim, yerel düzeyde, küçük ve orta ölçekli işletmelerde yapılandır. Gazdan, petrolden, nükleer enerjiden vazgeçmek çıkmaz bir yoldur. Yenilenebilir kaynaklar temel yükü karşılamıyor: Rüzgar türbinleri ülkeyi çoktan kapladı, güneş ise yetersiz. Gaza, petrole ve nükleer enerjiye ihtiyacımız var. Geri dönüş olmadan ilerlemek mümkün değil,” diyerek sözlerini tamamladı.
Avrupa
Karol Nawrocki, Polonya’nın yeni cumhurbaşkanı oldu

Polonya’da düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda, muhalefetteki Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) adayı Karol Nawrocki, oyların yüzde 50,89’unu alarak cumhurbaşkanı seçildi. Seçim kampanyasında Ukrayna’nın NATO’ya davet edilmesine karşı çıkan Nawrocki, rakibi Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski’yi geride bıraktı.
Polonya’da 1 Haziran’da düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda, muhalefetteki ulusal muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) adayı Karol Nawrocki, oyların yüzde 50,89’unu alarak zafere ulaştı.
Polsat News‘in haberine göre, sandıkların tamamının sayılmasının ardından Nawrocki 10,6 milyon oy alırken, iktidardaki liberal Sivil Koalisyon’un adayı Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski yüzde 49,11 ile 10,2 milyon oyda kaldı. Seçimlere katılım oranı yüzde 72,8 olarak gerçekleşti.
Seçimlerin 19 Mayıs’ta yapılan ilk turunda Trzaskowski yüzde 31,36, Nawrocki ise yüzde 29,54 oy almıştı. Sandıkların kapanmasının ardından açıklanan ilk çıkış anketleri Trzaskowski’nin az bir farkla önde olduğunu göstermişti.
Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı
Yeni cumhurbaşkanı seçilen 42 yaşındaki Karol Nawrocki, Polonya’daki anti-komünist direniş üzerine çalışmalarıyla tanınan bir tarihçi.
2021 yılında Ulusal Anma Enstitüsü (IPN) başkanı olan Nawrocki, Polonya topraklarındaki Kızıl Ordu anıtlarının yıkılmasına karıştığı gerekçesiyle Rusya tarafından arananlar listesine alınmıştı.
İkinci tur seçimleri öncesinde Ukrayna’nın NATO’ya davet edilmesine karşı çıkan Nawrocki, “Ukrayna devleti birçok sürece hazır değil,” diyerek ülkedeki yolsuzluğa dikkat çekti.
Nawrocki ayrıca, seçimleri kazanması durumunda ABD Başkanı Donald Trump istese bile Polonya askerlerini Ukrayna’ya göndermeyeceğinin sözünü verdi.
Bununla birlikte Nawrocki, savaş bittiğinde Polonya’nın “Ukrayna’nın yeniden inşasında ana güç” olması gerektiğini belirtti.
Ukrayna’nın NATO üyeliği tartışmaları
Kiev, 2022 sonbaharında NATO’ya hızlandırılmış üyelik için başvuruda bulunmuştu. O dönemki NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Kiev’in Rusya tarafından kontrol edilen topraklardan vazgeçmesi durumunda ülkenin ittifaka kabul edilebileceğini belirtmişti.
Stoltenberg’in yerine NATO Genel Sekreteri olan Mark Rutte ise Ukrayna’nın üyeliği konusunun artık gündemde olmadığını ifade etti. Ocak ayında yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump da Kiev’in ittifaka katılmasına karşı çıkmıştı.
Trump ayrıca Kiev’in hiçbir zaman ittifaka üye olmayacağına dair güvencesini de dile getirmişti.
Avrupa
Meloni, Ukrayna’nın Rusya topraklarını vurmasına karşı duruşunu koruyor

İtalyan gazetesi Il Fatto Quotidiano’nun haberine göre İtalya, Almanya’nın aksine, Ukrayna’ya tedarik ettiği silahların Rusya topraklarındaki hedeflere karşı kullanılmasına yönelik kısıtlamaları kaldırmayacak. Başbakan Giorgia Meloni’nin bu konudaki tutumunun değişmediği belirtilirken, Roma’nın Storm Shadow füzeleri gibi uzun menzilli silahların sadece Ukrayna sınırları içinde kullanılmasında ısrarcı olduğu vurgulandı.
İtalyan gazetesi Il Fatto Quotidiano‘nun hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre İtalya, Almanya’nın aksine, Ukrayna’ya tedarik edilen silahların Rusya topraklarına yönelik saldırılarda kullanılmasına ilişkin kısıtlamaları yeniden gözden geçirmeyi düşünmüyor.
Başbakan Giorgia Meloni’nin ofisinden, Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in benzer kısıtlamaların kaldırıldığına dair son açıklamaları hakkında yorum yapılmazken gazete, Roma’nın bu konudaki tutumunu değiştirmeyi ve Berlin’in yolunu izlemeyi planlamadığını yazdı.
Gazete, Başbakan Giorgia Meloni’nin geçen yıl haziran ayında dahi dönemin NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Ukrayna’nın Rusya topraklarına saldırmasına izin verilmesi çağrısını açıkça eleştirdiğini hatırlattı.
Kaynaklara göre, İtalyan başbakanının bu pozisyonu o zamandan beri değişmedi.
Storm Shadow füzeleri ve kontrol tartışması
Ukrayna’ya yapılan on bir askeri yardım paketinin detayları resmi olarak açıklanmasa da, Il Fatto Quotidiano, Roma’nın Rusya’nın içlerine doğru saldırılar düzenlemeye imkan tanıyan menzile sahip Storm Shadow füzelerini teslim ettiğini belirtti.
Haberde, İtalya’nın bu silahların herhangi bir şekilde kullanımının Ukrayna topraklarıyla sınırlı olması gerektiği konusunda ısrarcı olduğu, ancak Batı silahlarının savaş alanındaki uygulamasını gerçekte kimin kontrol ettiğinin belirsizliğini koruduğu vurgulandı.
Bu belirsizlik, sahadaki fiili durum hakkında soru işaretleri yaratıyor.
Almanya cephesinden çelişkili açıklamalar
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, 27 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Berlin’in Kiev’e tedarik edilen silahların Rusya’daki hedeflere karşı kullanımına yönelik kısıtlamaları kaldırdığını duyurmuştu.
Merz ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Birleşik Krallık’ın da benzer kararlar aldığını iddia etmişti.
Ancak, ABD Dışişleri Bakanlığı bu bilgiyi teyit etmekten kaçındı. Kısa bir süre sonra ise Almanya Maliye Bakanı Lars Klingbeil, bu konuda herhangi yeni bir anlaşmanın söz konusu olmadığını belirtti.
Merz, Ukrayna konusunda ‘çelişkili’ açıklamaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika2 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Görüş1 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Dünya Basını2 hafta önce
Dani Rodrik: Merkantilizm o kadar da kötü değil ama Trump’ınki en kötüsü