Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Suriye’nin çok kutuplu dünyaya dönüşü

Yayınlanma

Suriye’nin Irak tipi federal bir sözde ‘demokrasiye’ dönüşmesini engelleyen olaylar silsilesinin başında şu dönüm noktaları geliyor:

İran’ın başından itibaren Şam’a destek vermesi, 30 Eylül 2015’te Rusya’nın sahaya inerek Suriye’de operasyonlara başlaması, 24 Temmuz 2015’te Türkiye’nin açılım defterini kapatıp Suriye’deki odak noktasını PKK ile mücadeleye kaydırması, Körfez’deki anti Esad koalisyonun İhvan dosyası nedeniyle dağılması ve Mısır’da Mursi’nin çöküşü, Astana süreciyle büyük kent merkezlerindeki radikal grupların İdlib’e nakli ve en önemlisi Suriye devlet çekirdeğinin büyük yara almasına rağmen çökmeyip direnebilmesi…

Çok kutuplu dünyanın Suriye sınavı

1991’den sonra ABD liderliğindeki tek kutuplu dünya dayatmasının Suriye topraklarında fiili bir bozguna uğradığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi konumuz; ‘tek kutuplu’ dönemin Orta Doğu’da yarattığı yıkımın enkazını ‘çok kutuplu’ dünyanın nasıl kaldıracağı ve nasıl bir düzen kurulacağı.

ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin dışındaki bölgesel güçlerin hareket alanının genişlediğini birçok Batılı yorumcu da kabul ediyor. Ancak ‘orta sıklet’ devletlerin geniş manevra alanına kavuşmasının sonuçlarını henüz yaşamadık.

Bu durum uyumlu ve barışçıl bir düzen mi getirecek? Yoksa sonu gelmez müzakere süreçleri yeni bir savaşla mı sonuçlanacak?

Suriye’deki normalleşmeye bu minvalden bakınca işlerin kolay olmadığı ve zorlu patikanın önümüzde durduğu anlaşılıyor. ABD, saldırganlığının duvara çarptığı Suriye, çok kutuplu dünyanın düzen inşa kapasitesinin de denendiği bir numaralı coğrafya parçası olacak.

Suriye’nin bölgeye dönüşü

Suriye’deki değişimi iki yönlü okumak gerekiyor. Sürecin bir boyutu Arap kardeşlerinin Suriye’ye dönüşü olarak tanımlanabilir.

Ürdün Kralı 2. Abdullah 2021 Ekim ayında Suriye lideri Beşar Esad ile telefon görüşmesi yaptı. Cezayir 2022’deki Arap Ligi Zirvesi toplantısı öncesinde Suriye’nin geri dönüşü ile ilgili çok sayıda çağrı yaptı. Mısır ve Suriye Dışişleri Bakanları da 10 yıllık bir aranın ardından 2021 Eylül ayında BM Genel Kurulu kapsamında New York’ta bir araya gelmişti.

Birleşik Arap Emirlikleri ise Arap ülkeleri arasında Şam’la normalleşmede daha aktif bir görüntü veriyor. BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed el Nahyan, 9 Kasım 2021’de Beşar Esad’la görüşerek ilişkilerdeki 11 yıllık kesintiyi sonlandırmıştı. Esad 2022 Martında savaştan sonra Arap ülkelerine ilk ziyaretini BAE’ye yaptı.

Emirlik, 2018 yılında Şam’daki büyükelçiliğini yeniden açmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Kasım ayından bu yana Şam’ı iki kez ziyaret etti. Şam’da Esad’la samimi pozlar veren BAE Dışişleri Bakanının son ziyaretinde çantasında Suudi Arabistan, Türkiye ve Suriye arasında mesaj taşıdığı belirtiliyor. Arap medyasında, BAE Dışişleri Bakanının Riyad’dan Esad’a mektup getirdiği yazılıyor. Yanıtı içeren mektubun da Suudi Arabistan tarafına iletildiği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl Suud-Suriye istihbarat başkanları da çeşitli platformlarda bir araya gelmişti.

Çin ile geliştirdiği ilişkiler üzerinden Washington ile soğukluk yaşayan BAE’ye ABD’li senatör Senatör Jim Risch’ten bir uyarı geldi. Senato Dış İlişkiler Komitesi Kıdemli Üyesi Rish, BAE’nin Şam’la kurduğu ilişkinin Emirliğe çok az faydası olduğunu söyledi. Senatör Rish, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda; “Bu BAE’nin itibarına yönelik büyük riskler taşıyor. BAE’yi Sezar yaptırımlarına açık hale getiriyor ve Esad’ın Suriye halkına karşı işlediği suçlar için hesap verebilir olması yönündeki çabalara zarar veriyor” ifadelerini kullandı.

Moskova 28 Aralık’ta gerçekleşen Türkiye, Rusya ve Suriye Savunma Bakanları toplantısı ise yine büyük bir dönüm noktasıydı. Ocak ayında bunu dışişleri bakanları arasındaki toplantının izlemesi bekleniyor. RT Arabic kanalının Türk kaynaklara dayandırdığı iddiasına göre üçlü dışişleri bakanları toplantısının BAE’de yapılması olasılık dahilinde. Yine liderler arasında Erdoğan – Esad görüşmelerinin Tahran’da yapılacağı iddiaları mevcut.

Sonuç olarak; Türkiye ve Suriye normalleşmesi ile İran’ın Körfez’le normalleşmesi farklı akslarda ancak kesişen gündemlerle ilerliyor. Günün sonunda Suriye üzerinde varılacak uzlaşı sadece Ankara ile Şam hattının yeniden işlerlik kazanmasının ötesinde bir anlama sahip. Suriye’de bilek güreşine tutuşan bölge ülkeleri, şimdi uzlaşı için diplomasi yarışını sürdürüyor.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English