Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Suudi Arabistan’ın petrol kesintisini uzatması bekleniyor

Yayınlanma

Suudi Arabistan’ın 1 milyon varillik petrol arzı kesintisini ekim ayına kadar uzatması bekleniyor.

Küresel ham petrol piyasaları talebin rekor seviyelere tırmanmasıyla sıkılaşırken, bu yaz yaşanan fiyat artışı Çin’deki ekonomik büyümeye ilişkin endişelerin artmasıyla durdu. Geri çekilme, yabancı rezervleri 2009’dan bu yana en düşük seviyeye inen Riyad için risk oluşturuyor.

Suudiler, OPEC+ ittifakındaki ortaklarıyla halihazırda yaptığı kesintilere ek olarak temmuz ayında ek arz kısıtlamasını başlattı ve uzatmayı aylık olarak gözden geçiriyor.

Bloomberg’in anketine katılan 25 tüccar ve analistten yirmisi, krallığın bu önlemi en az bir ay daha sürdüreceğini tahmin ediyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ve müttefiklerinden birkaç delege de özel olarak aynı sonucu öngördü.

Washington merkezli danışmanlık şirketi Rapidan Energy Group’un başkanı ve eski bir Beyaz Saray yetkilisi olan Bob McNally Bloomberg’e verdiği demeçte, “Henüz gevşemeye hazır olduklarını sanmıyorum – hala birçok makroekonomik belirsizlik ve özellikle Çin endişesi var,” dedi.

Petrol fiyatları bu ayın başlarında Londra’da varil başına 88 doların üzerine çıkarak altı ayın en yüksek seviyesine ulaştı, ancak o zamandan beri en büyük ithalatçı olan Çin’in genç işsizliğinden emlak ve gölge bankacılık sektörlerindeki çalkantılara kadar çeşitli krizlerle mücadele etmesi nedeniyle düşüşe geçti. Brent vadeli işlemleri çarşamba günü varil başına 86 dolar civarında işlem gördü.

Ankete katılan tüccar ve analistlerden yalnızca dördü Riyad’ın mevcut 1 milyon varillik kesintiyi daha küçük bir hacme indireceğini tahmin ederken, yalnızca biri tamamen sona ereceğini söyledi. Hiçbiri krallığın bu ayın başlarında ortaya attığı kesintiyi derinleştirme seçeneğini kullanmasını beklemiyordu.

Suudiler genellikle ayın ilk haftasında devlet medyasında yayınladıkları bir açıklama ile uzatmaya ilişkin kararlarını duyururlar.

Black Gold Investors LLC’de hedge fon yöneticisi olan deneyimli petrol danışmanı Gary Ross, “Piyasa, özellikle Ekim rafineri bakımı yaklaşırken kırılgan olmaya devam ediyor” dedi ve ekledi: “Ekim ayında tam kesinti devam etmezse Suudiler Brent’te 70$’ı görme riskiyle karşı karşıya kalacaklar ki bunu görmek istemiyorlar.”

Yatırımcılar OPEC+ üyesi Rusya’nın atacağı adımları da bekliyor.

OPEC+ ülkelerinin çoğu daha derin arz kesintileri yapma konusunda Suudilere yardımcı olamazken, Moskova gecikmeli olarak katıldı. Rusya ilk olarak ağustos ayında ihracatı günde 500.000 varil azaltma sözü verdi ve ardından eylül ayında bu azaltmayı günde 300.000 varile düşüreceğini söyledi.

23 ülkeden oluşan OPEC+ ittifakının tamamı 2024 yılı üretim politikasını gözden geçirmek üzere kasım ayı sonunda bir araya gelecek.

ABD tepki göstermişti

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ve Rusya (OPEC+), mayıs ayından itibaren petrol üretiminde günlük 1 milyon varilin üzerinde (1,16 milyar) kesintiye gideceğini ilan etmişti. Kesintide Suudi Arabistan’ın günde 500 bin varil kesintiyle başı çekeceği açıklanmıştı.

Uzmanlar ve petrol tacirleri OPEC+’ın üretimi sabit tutmasını bekliyordu.

ABD karara tepki göstererek, “OPEC+’ın Rusya ile aynı safta olduğu açık” yorumunu yapmıştı.

ABD yönetiminden yapılan açıklamada, “Piyasadaki belirsizlik göz önüne alındığında şu anda kesintilerin tavsiye edilebilir olduğunu düşünmüyoruz ve bunu açıkça belirttik,” ifadeleri kullanılmıştı.

OPEC üyeleri, küresel ekonominin resesyona girme endişesi bulunan bir ortamda petrole olan talepteki belirsizliğe karşı atılan bir adım olduğunu söyleyerek kararı savunmuştu.

ORTADOĞU

Başbakanlık ve ordu arasında “şantaj” krizi

Yayınlanma

İsrail Başbakanlık Ofisi’nin İsrail ordusunda bir subayın “hassas ve kişisel görüntülerini” elinde tuttuğu iddia edildi. KAN devlet televizyonuna göre bu son olay Netanyahu’nun ofisi ile İsrail ordusu arasındaki “gergin ilişkiyi” kanıtlıyor.

İsrail’de Savunma Bakanı’nın görevden alınması ise doruğa ulaşan başbakanlık-ordu arasındaki kriz yeni bir skandal ortaya çıktı. İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde, İsrail Genelkurmay Başkanlığı’na iki ay önce Başbakanlık Ofisi’nin bir İsrail ordusu subayının “hassas ve kişisel görüntülerini” elinde tuttuğuna ilişkin şikâyette bulunulduğu öne sürüldü.

Haberde, subayın daha önce Başbakanlık Ofisi’nde çalıştığı, söz konusu görüntülerin “kötü niyetlerle” saklandığı endişeleri üzerine şikâyette bulunulduğu iddia edildi.

Habere göre bu, Netanyahu’nun ofisi ile İsrail ordusu ve güvenlik teşkilatı arasındaki “gergin ilişkiyi kanıtlayan diğer bir olay” oldu.

Gallant’ın kovulmasının perde arkası: Orduya “haddini bildirme” hamlesi

İsrail’de yayın yapan Kanal 12’nin haberinde ise Başbakanlık Ofisi’nde çalışan “üst düzey iki yetkilinin” güvenlik kameralarından alınan söz konusu “hassas görüntülerin” sızdırılmasında rolü olup olmadığına ilişkin bir soruşturma yürütüldüğü belirtildi.

İddia edilen olaya ilişkin çok az ayrıntı bulunurken, yürütülen soruşturmaya basın yasağı getirildi.

Başbakanlık Ofisi, kendilerine karşı kampanya yürütüldüğünü iddia ediyor

İsrail polisinin Gazze Şeridi’ne yönelik 7 Ekim 2023’te başlayan saldırıların ilk günlerine ilişkin soruşturma yürüttüğü duyurulmuş, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ofisi ise bunun kendilerine yönelik olduğunu savunmuştu.

Başbakanlık Ofisi’nden İsrail polisinin yolsuzlukla mücadele birimince altı aydır gizli bir şekilde yürütülen kriminal soruşturma hakkında yapılan açıklamada, “Savaşın ortasında Başbakanlığa karşı görülmemiş bir kampanya yürütülüyor” ifadelerine yer verilmişti.

Netanyahu’nun ofisi, askeri istihbarat belgelerini manipüle edip basına sızdırmış

Yine geçen haftalarda da Başbakanlık Ofisinden “gizli belgelerin sızdırılması skandalı” yaşanmıştı. Söz konusu olaya ilişkin soruşturmada aralarında Netanyahu’nun yardımcılarından Eliezer Feldstein’ın da bulunduğu 5 kişi gözaltına alınmıştı.

Hamas’a ait olduğu öne sürülen sahte belgelerin kamuoyunu manipüle etmek amacıyla Başbakanlık Ofisince yabancı basına servis edildiği anlaşılmıştı.

İsrail basınında, söz konusu olayın “İsrail güvenlik teşkilatında büyük endişe ve öfkeye yol açtığı ve bunun, Netanyahu ve yakın çalışma arkadaşları ile askeri yetkililer arasında gerginliği yükselteceğinin öngörüldüğü” yorumu yapılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail soykırımında “Trump”ın ayak sesleri

Yayınlanma

İsrail yönetimi, Biden’ın yaptırımlarından çekindiği için resmen kabul etmediği ama fiilen yürüttüğü soykırım politikasını, ABD seçimlerinde Trump’ın zaferini ilan etmesi ile birlikte resmileştirmeye başladı.

Netanyahu hükümeti kamuoyunda “Generallerin Planı” olarak bilinen Gazze’nin kuzeyini ikiye bölüp bir kısmında askeri abluka uygulayacakları ve göç etmeyi reddeden sivilleri “Hamas militanı” sayıp katledilmelerini meşrulaştıkları projeyi resmen uygulamaya koyuyor.

İsrail devlet televizyonu KAN’da yer alan habere göre, üst düzey bir askeri yetkili Gazze’nin kuzeyinde yeni bir koridor oluşturularak bölgenin 2’ye ayrılmasının planlandığını anlattı. Bu koridorun Gazze kentini daha kuzeyde kalan Beyt Lahiya ve Cibaliya bölgelerinden koparacağı ifade edildi. Gazze kentinden koparılan Beyt Lahiya ve Cibaliya bölgelerine insani yardım girişine izin verilmeyeceği kaydedildi. Buna ek olarak zorla yerinden edilen Filistinlilerin “şu an için” yeni koridorun kuzeyinde kalan Cibaliya ve Beyt Lahiya gibi bölgelere dönüşüne izin verilmeyeceği belirtildi.

İsrail ordusu, 6 Ekim’de Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliya ve Beyt Lahiya bölgelerine yeniden kara saldırıları başlatmıştı. Bölgeye yardım girişine de izin vermeyen İsrail, burada yaşayan Filistinlileri zorla yerinden etmişti.

İsrail ordusunun 6 Ekim’den bu yana devam eden saldırılarından 1800’den fazla Filistinli yaşamını yitirirken, binlerce kişi de yerinden oldu.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

İsrail’in kuzeydeki bu saldırılarla “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor. Gazze’nin kuzeyindeki insani durumla ilgili Biden yönetiminin tepkisinden ve olası silah ambargosundan çekinen İsrail yönetimi bu planı uygulamaya koyduğu iddialarını bugüne kadar reddetmişti. Trump’ın zaferini ilan etmesiyle rahatlayan en azından başkanlık koltuğunun el değiştireceği iki buçuk aylık süreçte daha rahat hareket edeceğini düşünen Netanyahu hükümeti pervasızlığını da artırıyor. Devlet televizyonunda yayınlanan açıklama da planın sadece fiilen değil resmen de uygulanacağına işaret ediyor.

“Generallerin Planı” adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi’nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılarak gıda, yakıt ve temiz su girişine izin verilmemesini öngörüyor. Planın mimarı Giora Eiland’ın Associated Press’le (AP) paylaştığı planın detaylarına göre Filistinlilere Gazze şehri dahil Gazze’nin kuzeyinin yaklaşık üçte birlik bölümünü terk etmeleri için bir hafta süre tanıyacak ve ardından bölge kapalı askeri bölge ilan edecek. Bölgeye yiyecek, su, ilaç ve yakıt girişine izin verilmeyecek ve bölgedeki evlerini terk etmeyen Filistinliler “savaşçı” kabul edilerek öldürülmelerinin önü açılacak.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Netanyahu muhalifliğinden dışişleri bakanlığına

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dışişleri bakanlığına eski rakibi, yeni müttefiki olan Ulusal Sağ Partisi lideri Gideon Saar’ı atadı.

Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı dün görevden alan Başbakan Netanyahu, Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ı yeni Savunma Bakanı olarak görevlendirdi. Katz’ın yerine Dışişleri Bakanlığı koltuğuna ise iki devletli çözümü “saçmalık” olarak niteleyen ve siyasi bir çözümün İsrail’in yok olmasına yol açacağını düşünen Netanyahu’nun eski rakibi, yeni müttefiki Gideon Saar oturdu.

İsrail hükümeti, 29 Ekim’de Saar’ın liderliğindeki “Ulusal Sağ” partisinin koalisyona katılımını ve Saar’ın kabinede yer almasını onayladı. O dönemde, Netanyahu’nun Saar’ı Savunma Bakanı olarak atayacağına dair iddialar gündemdeydi ancak Netanyahu, Gallant ile yaşanan anlaşmazlıkların ardından Saar’ı Dışişleri Bakanı olarak görevlendirdiğini duyurdu.

Netanyahu’ya 26 Mart’ta kendisini Savaş Kabinesi’ne (daha sonra dağıtıldı) katması için verdiği sürenin dolmasının ardından hükümetten istifa ettiğini açıklayan Saar, daha önce de 7 Ekim 2023’te başlayan savaştan sonra kurulan ulusal birlik hükümetinde görev yapmıştı.

Saar, 12 Mart’ta, dönemin İsrail Savaş Kabinesi Üyesi olan Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz ile olan siyasi ortaklığını sonlandırdı.

Gideon Saar, Aralık 2020’de, Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud Partisi’nden ayrılarak “Yeni Umut” adlı bir parti kurdu; bu parti daha sonra “Ulusal Sağ” adını aldı.

1966 doğumlu bir avukat olan Saar, daha önce İsrail’de Adalet Bakanı, Başbakan Yardımcısı, Eğitim Bakanı, İçişleri Bakanı ve Likud Partisi’nden Knesset üyesi olarak görev yaptı.

Yıllar boyunca Filistinlilerle herhangi bir siyasi çözüme karşı sert duruş sergileyen Saar, İsrail’in 27 Aralık 2008’de Gazze’ye başlattığı ve 23 gün sürdürdüğü “Dökme Kurşun” adlı saldırıların ardından Hamas ile yapılan ateşkes anlaşmasını eleştirmişti.

Saar, Kahire görüşmelerindeki düzenlemelerin Gazze Şeridi’ni kapatma ve kaçakçılığı durdurma konusunda etkili olup olmayacağının oldukça şüpheli olduğunu savunmuştu.

Gazze’ye 2014 yazında düzenlenen İsrail saldırılarını başarısız olarak niteleyen Saar, bu sürecin yönetim şeklini de eleştirmişti. Yeni Dışişleri Bakanı Saar, Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’ne (INSS) 2015 yılında kıdemli araştırmacı olarak katılarak siyasi analizler yayınlamaya başladı.

İsrail ve Batı için göç sorununu ele aldığı kısa bir makalesini 2016 yılında yayınlayan Saar, burada, Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler ile İsrail içindeki Araplar arasında aile birleşimini engellemeyi desteklediğini belirtti.

Saar, geçen yıl İsrail’in savaş sonunda ulaşmak istediği hedefleri, “Hamas ve İslami Cihad’ın askeri yeteneklerinin yok edilmesi, Hamas’ın yönetim yeteneklerinin ortadan kaldırılması, tehdidin bertaraf edilmesi, esirlerin iadesi ve Gazze sınırında yeni bir güvenlik düzeni kurulması” şeklinde sıraladı.

Geçici ateşkesin esirlerin serbest bırakılması anlaşmasının bir parçası olması durumuna dair Saar, şu ifadeleri kullandı: “Esirleri geri getirmek için hiçbir yöntemi dışlamıyoruz” diyen Saar, “Savaş hedeflerine ulaşmadığımız sürece geçici doğası olan herhangi bir ateşkes yapılmayacaktır.”

Hükümetin Filistin politikasına eleştiri

Şubat ayında yapılan İsrail kabine toplantısında Filistin devletinin kurulmasına karşı oy kullanan Saar, geçen ay, 7 Ekim olaylarına yönelik sivil soruşturma komitesine verdiği ifadede, “7 Ekim, 30 yıllık yanlış politikanın sonucudur. Lübnan ve Gazze’den tek taraflı çekilmeler, kontrolün kaybedilmesine yol açtı ve terör ordularının kuzey ve güney sınırlarımızı ele geçirmesine izin vererek İsrail devletine sürekli bir tehdit oluşturdu” dedi.

Mayıs ayında hükümetten istifasından iki ay sonra Maariv gazetesine verdiği röportajda ise Saar, “Bu hükümetin herhangi bir şeyde başarılı olduğunu düşünmüyorum, savaşta bile maalesef. Evet, bu hükümet değiştirilmelidir” ifadelerini kullanmıştı.

Filistin devletinin tanınması ve iki devletli çözüm konusuna dair Saar, “İki devlet saçmalığına küresel destek sağlanmasına kim neden oldu? Biz” ifadelerini kullanarak, İsrail hükümetlerini, Filistin Kurtuluş Örgütü üyelerini Lübnan’dan getirterek Filistin yönetimini kurdurmakla itham etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English