Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Tayvan, Trump’a jest olarak ABD’den büyük savunma alımları yapmayı düşünüyor

Yayınlanma

Tayvan, göreve gelecek olan Donald Trump yönetimine hazırlık olarak Aegis destroyerleri de dahil olmak üzere ABD silahlarından oluşan büyük bir paket satın almayı düşünüyor.

Konuya aşina olan birkaç kişi Taipei’nin muhtemelen Lockheed Martin gemilerini ve Northrop Grumman’ın havadan radar sistemi E-2D Advanced Hawkeye’ı talep edeceğini söyledi. Taipei ayrıca daha fazla Patriot füzesi istiyor ve Washington’da tartışma yaratacak F-35 savaş uçakları talep edebilir.

Financial Times’a konuşan eski bir Trump yönetimi yetkilisi “Tayvan ciddi olduklarını göstermek için bir paket düşünüyor” dedi ve ekledi: “Bunu gerçekleştirdiklerini varsayarsak, ABD ulusal güvenlik danışmanı atandığında ona gidecekler ve Amerikan donanımından oluşan çok agresif bir paket sunacaklar.”

Müzakereler, Trump’ın müttefiklerin savunmaya daha fazla harcama yapmaları gerektiğine yaptığı vurgunun ABD’nin müttefiklerini endişelendirdiği bir döneme denk geliyor.

Eski bir Pentagon yetkilisi ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde üst düzey bir göreve aday olan Elbridge Colby de, Tayvan’ı daha fazla harcama yapmaya çağırdı.

Tayvanlı üst düzey bir ulusal güvenlik yetkilisi de FT’ye, bir silah paketinin Tayvan’ın kendi savunmasına yatırım yapma kararlılığını göstereceği konusunda Trump ekibiyle “gayrı resmi görüşmeler” yapıldığını söyledi.

Yetkili, “Silahlı kuvvetlerimizin uzun süredir gözünü diktiği ancak alamadığı birkaç büyük platform ve diğer ürünler var, bu yüzden aralarından seçim yapabileceğimiz çok şey var” dedi.

İkinci bir Tayvanlı yetkili ise Aegis’in listenin başında yer alacağını söyledi. Ancak yetkililer ve savunma uzmanları, Tayvan’ın daha büyük bir etki bırakacak daha pahalı başka kalemlere de ihtiyacı olduğunu söyledi.

Tayvan Savunma Bakanlığı’nın düşünce kuruluşu olan Ulusal Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde üst düzey bir yetkili olan Su Tzu-yun, “Eğer bir istek listesinden bahsediyorsanız, F-35’leri istemenin tam zamanıdır” dedi. Su Tzu-yun Tayvan’ın muhtemelen emekli Ticonderoga sınıfı kruvazörler ve Perry sınıfı fırkateynler talep edeceğini de sözlerine ekledi.

Trump’ın ilk döneminde üst düzey Pentagon yetkilisi olan Heino Klinck, “Tayvan’ın kendi savunmasına daha fazla yatırım yapma içgüdüsü doğru ve ilk Trump yönetiminde tarihi silah satış paketleri onaylandı” dedi.

Klinck, “varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olan ortaklar için asgari [harcama] eşikleri” olması gerektiğini söyledi. Ancak mühimmat, komuta ve kontrol, hava ve füze savunması gibi kritik kabiliyetlere öncelik verilmesinin ve savunma reformlarının hayata geçirilmesinin önemini vurguladı.

Klinck, “F-35’leri talep etmek operasyonel ya da mali açıdan pek mantıklı olmayacaktır” dedi.

Görüşmelere aşina olan kişiler Tayvan’ın 60 kadar F-35 savaş uçağı, dört Gelişmiş Hawkey, 10 emekli savaş gemisi ve 400 Patriot füzesi talep edebileceğini söyledi – Su’nun tahminine göre bu paketin değeri 15 milyar dolardan fazla olacak.

ABD-Tayvan İş Konseyi Başkanı Rupert Hammond-Chambers, Washington’da Tayvan’ın savunma harcamalarında uzun bir yol kat ettiğinin ancak daha yapacak çok şeyi olduğunun kabul edildiğini söyledi.

Colby’nin Tayvan’ın savunma harcamaları konusuna “lazerle odaklandığına” dikkat çeken Hammond-Chambers, büyük bir paketin “yeni yönetimle doğru adımlar atmaya çalışan bir peşinat gibi görünebileceğini” söyledi.

Tayvanlı yetkililer ise ikinci bir Trump yönetimi riskine ilişkin endişelerin abartıldığını söyledi.

Financial Times’a konuşan ikinci yetkili, “Tayvan’a desteği güçlendirmeyi amaçlayan mevzuat ve kararların istikrarlı akışından da görebileceğiniz gibi, Tayvan için güçlü bir iki partili destek var” dedi.

“İlk Trump yönetimi daha sık ve daha üst düzey ziyaretler gerçekleştirdi ve ülkemize silah satışının önündeki engelleri kaldırdı” diye ekledi.

Trump’ın ilk döneminde ABD, Tayvan’a F-16 savaş uçakları ve Abrams tankları da dahil olmak üzere 21 milyar dolar değerinde 11 paketi onayladı.

Biden yönetimi ise 7 milyar dolar değerindeki anlaşmaları onaylamıştı. Taipei’yi sınırlı savunma bütçesini farklı şekilde tahsis etmeye ve geleneksel büyük sistemler satın almak yerine üstün bir istilacıya saldırmaya uygun mühimmat ve diğer daha ucuz, mobil silahları stoklamaya öncelik vermeye zorlamaya çalıştı.

Tayvan paketi ABD’nin iki deneyimli ismi Başkan Yardımcısı Hsiao Bi-khim ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Joseph Wu tarafından yönetiliyor.

Tayvan lideri Lai Ching-te’nin sözcüsü Karen Kuo, üst düzey yetkililerin Trump ekibiyle olası bir silah tedariki teklifi hakkında görüşüp görüşmediğini doğrulamadı ya da yalanlamadı.

Kuo, “Tayvan Boğazı’nda ve bölgenin diğer yerlerinde Çin’in giderek artan askeri tehdidiyle karşı karşıya kalan Tayvan ve çevresindeki diğer ülkelerin hepsi savunmalarını güçlendirmeye devam ediyor” dedi.

Trump’ın geçiş ekibi yorum talebine yanıt vermedi.

Çin’in Washington Büyükelçiliği ABD’nin “Tayvan’a silah satışını ve Tayvan ile askeri ilişkilerini durdurması” gerektiğini söyledi. Büyükelçilik ayrıca Lai’nin Demokratik İlerleme Partisi’ne de “dış güçlere güvenerek ve askeri kabiliyetlerini artırarak ayrılma girişimlerinden vazgeçmeleri ve Tayvan’ı çatışma ve savaşa sürüklemekten vazgeçmeleri” çağrısında bulundu.

DİPLOMASİ

Eski MI6 şefi Sawers: HTŞ terör örgütü gibi değil, kurtuluş hareketi gibi davranıyor

Yayınlanma

Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından kontrol ele geçiren El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütüne yönelik yeni hamleler de geliyor.

ABD ve Birleşik Krallık hükümetleri HTŞ’yi “terör örgütleri” listesinden çıkarmak için hazırlık yaptıklarını ilan ederken, örgütü ve liderini Batı kamuoyuna hazırlama faaliyetleri de sürüyor.

Eski MI6 şefi ve 1980’li yıllarda Suriye’de yaşayan John Sawers, Sky News’e verdiği demeçte, HTŞ mensuplarının herhangi bir gruptan “intikam alma peşinde” olmadıklarını savundu fakat Esad yönetiminin “korkunç vahşeti” için “bazı hesaplaşmalar” olacağını da ekledi.

Esad yönetiminin Suriye ulusunun “yalnızca %15’lik bir azınlık kesimini” temsil ettiğini savunan istihbarat şefi, “Şimdi ülkeyi bir araya getirmek için önümüzde zorlu bir görev var,” dedi.

Suriye’de “demokrasi geleneğinin” olmadığını, “siyasi gruplar ve birimler yerine silahlı gruplar bulunduğunu” ileri süren Sawers’ın, “Bence Türkler bu çeşitli grupları bir araya getirerek tek, tutarlı, yeni bir rejim oluşturmaya çalışırken çok önemli bir rol oynayacaklar,” demesi dikkat çekti.

Avrupalılar Esad’ın düşüşünden memnun

“Colani El Kaide’den uzaklaşmak için büyük çaba sarf etti”

Sawers, Esad yönetiminin çöküşünün “herkes için, hatta HTŞ için bile sürpriz olduğunu” belirtirken, “Bence hepimiz rejim güçlerinin nasıl tamamen çöktüğüne şaşırdık, rejime en sadık ve rejime en yakın olanlar bile. Yani evet, bu bir sürpriz. Bu bir istihbarat hatası değil. Herkes için bir sürpriz,” iddiasında bulundu.

“El Kaide’ye bağlı bir örgütün yönetimi ele geçirmesi konusunda dikkatli olmalı mıyız?” sorusuna yanıt olarak ise Sawers, MI6’in başındayken tüm  Suriyeli muhalif grupları incelediklerini ve onları “destekleyebilecekleri ve El Kaide’ye çok yakın olanlar” şeklinde sınıflandırdıklarını söyledikten sonra, HTŞ’nin de “kesinlikle ikinci kategoride” olduğunu hatırlattı.

Bununla birlikte Sawers, “Fakat bence liderleri Ebu Muhammed el-Culani son 10 yılda kendisini bu terörist gruplardan uzaklaştırmak için büyük çaba sarf etti,” diye devam etti.

Sawers, HTŞ’nin son iki hafta içinde gerçekleştirdiği eylemlerin de “kesinlikle bir terör örgütünün değil, bir kurtuluş hareketinin eylemleri” olduğunu ileri sürdü.

İçişleri Bakanı’nın MI5 ve Ortak Terörizm Değerlendirme Merkezi’nden HTŞ ile ilgili durumun gözden geçirilmesini ve yasaklı örgütler listesinde kalmaya devam edip etmeyeceğini soracağını düşündüğünü vurgulayan eski MI6 şefi, “12 yıl öncesine dayanan bir yasak nedeniyle Suriye’deki yeni liderlikle ilişki kuramıyorsak bu oldukça gülünç olur,” dedi ve Suriye’de artık “yeni bir gerçeklik” olduğunu da sözlerine ekledi.

ABD ve Britanya, HTŞ’yi “terör” listesinden çıkarmayı planlıyor

“Türkler için işler iyi gidiyor, bölgedeki en ilginç ve etkili ülke olacak”

“Türkiye’nin bu işte parmağı var mı?” şeklindeki bir soruyu, Türkiye ile HTŞ arasında “işbirliği, eğitim ve tedarik açısından” çok yakın bir ilişki olmamasına rağmen, “Türkiye’nin kesinlikle bu konuya yakın bir ilgisi var,” diye cevapladı.

Sawers, “Bence işler Türkiye için çok olumlu bir yönde ilerliyor. Çeşitli muhalif gruplar bir araya gelip yeni bir rejimin nasıl hayata geçirileceği konusunda bir uzlaşı sağlamaya çalışırken Türkiye’nin bölgedeki en ilginç ve etkili ülke olacağını düşünüyorum,” diye ekledi.

Sawers Rusya söz konusu olduğunda Rusların “burada bir rolü olabileceğine” inandığını söylerken, “Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki Tartus’ta büyük bir deniz üssüne ve istihbarat toplama üssüne sahipler ve bu tesisleri ellerinde tutmak isteyeceklerdir, bu da Suriye’deki yeni grupla, yeni güçlerle uzlaşmak zorunda oldukları anlamına geliyor. Ama tabii ki baskıcı Esad rejiminin iktidarda kalmasında etkili oldular,” dedi.

Esad rejimi neden sadece 12 günde çöktü?

“İran, kendini savunmasız hissediyor”

İran’ın Suriye’deki gelişmeleri “büyük bir tedirginlik ve endişe ile izleyeceğini” düşünen eski casus şefi, “Suriye’de geçen hafta yaşananlar tam da İran rejiminin bir noktada İran’da yaşanabileceğinden korktuğu şeyler,” ifadelerini kullandı.

İran’ın bir devlet olarak daha “sofistike” olduğunu fakat “hâlâ sınırlı rızaya sahip bir azınlık rejimi” olduğunu ve bunun da son yıllarda huzursuzluklara yol açtığını savunan Sawers, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerinin savunmasına yönelik hava saldırıları nedeniyle zayıflayan Tahran’ın Suriye’den “geri çekiliyor gibi göründüğünü” söyledi.

Sawers, “Bence İran kendini savunmasız hissediyor. İddialı bir rol oynamalarının pek olası olmadığını düşünüyorum ve İranlıların Avrupalılarla, Amerikalılarla yeniden ilişki kurmaya istekli görünmeleri beni oldukça cesaretlendiriyor,” dedi.

Berliner Zeitung: Esad’ı Putin-Trump anlaşması mı devirdi?

“İsrail, Türkiye ile uzlaşmak zorunda”

Tel Aviv’in daha öncesinde Moskova ile “yazılı olmayan bir anlaşma” yaptığını belirten Sawers, Suriye’de İran ve Hizbullah’a yönelik saldırılara ses çıkarmaması karşılığında Tel Aviv’in de Şam yönetimine dokunmadığını ileri sürdü.

Tel Aviv’in, Suriye’nin “bir noktada İsrail’e ateş açabilecek silahlı gruplarla daha küçük birimlere bölünmesi” gibi potansiyel “en kötü durum senaryosu” için planlama yapılacağını söyledi. 

Sawers, bunun “daha az olası” olduğunu ancak “kesinlikle imkansız olmadığını” savundu ve “Bence İsrailliler bu konuda Türkiye ile uzlaşmak zorunda kalacaklar, çünkü Türkiye ana güç odağı olacak,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Alman Rheinmetall, savaş dronu geliştirmek için ABD’li yazılım şirketi ile güç birliğine gidiyor

Yayınlanma

Almanya’nın en büyük savunma şirketi Rheinmetall, hızla gelişen endüstriyi sarsacak bir hamleyle, otonom savaş alanı dronlarını kontrol etmek için ortak işletim standartları geliştirmek üzere ABD’li bir yazılım şirketi ile birlikte çalışıyor.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre ortaklık kapsamında Rheinmetall, askeri çapta bir sistem kurmak amacıyla insansız hava araçlarını Virginia merkezli Auterion tarafından geliştirilen yazılımla entegre edecek.

Yazılımı halihazırda Ukrayna’daki insansız hava araçları tarafından kullanılan Auterion’un CEO’su Lorenz Meier, “İnsanlı sistemlerden insansız sistemlere genel bir geçişte, otonom sistemlerin birbirleriyle konuşabilmesi çok önemlidir,” dedi.

Ukrayna savaşı dronların ve diğer otonom sistemlerin gelişimini hızlandırdı ve sektörün “yazılım tanımlı” savaş olarak adlandırdığı, hassasiyeti ölçekle birleştiren bir ortam yarattı. Bu sistemlerin çoğalması ve birlikte çalışabilmesi için ortak bir işletim standardı gerekli.

Meier, Auterion’un işletim sisteminin “müşterinin tüm insansız hava araçlarını ortak bir temelde birleştirmesine ve farklı üreticileri ortak bir mimariye entegre etmesine” olanak sağlayacağını söyledi.

Rheinmetall’in dijital şefi Timo Haas, Ukrayna’da faaliyet gösteren “iki yüzden fazla farklı insansız hava sistemi” ile “askeri eğitimin çok maliyetli ve zaman alıcı olduğunu ve sistemlerin birlikte çalışabilirliğinin garanti edilmediğini” söyledi.

Haas, “Homojen bir işletim sisteminin geliştirilmesi, insansız sistemlerin verimli ve ölçeklenebilir bir şekilde konuşlandırılmasını sağlayacaktır,” diye ekledi.

Auterion, diğer şirketlerle birlikte, ABD Savunma Bakanlığının otonom sistemler için açık kaynaklı bir standart geliştirme girişiminin bir parçası. Şirket, Rheinmetall ile ortaklığının NATO müttefikleri arasında da benzer bir yaklaşımın benimsenmesine yardımcı olacağını umuyor.

Rheinmetall ile ortaklığı savunma sanayinde önemli bir evrimsel adım olarak gören Meier, “NATO’daki her ülke kendi insansız hava aracı iletişim standardına sahip olsaydı, NATO birlikte savaşamazdı,” dedi.

Tanklar ve piyade savaş araçlarının yanı sıra savaş dronları da üreten Rheinmetall, Ukrayna’daki savaşın ve Avrupa hükümetlerinin savunma harcamalarını artırmasının en büyük kazananlarından biri olarak ortaya çıktı.

Şirketin CEO’su Armin Papperger, yapay zekânın savaş üzerindeki etkisi konusunda son derece açık sözlü. Ekim ayında Ft’ye verdiği demeçte, askerlerin “doğru kararı” vermek için giderek daha fazla yapay zekaya güveneceklerini söylemişti.

CEO, “Bir örnek vereyim: Sizin tarafınızda beş, düşman tarafında ise 20 farklı tankınız var ve yapay zeka size hangi tankınızın düşmanı vurmak için en iyi konumda olduğu ve hangi düşmana karşı savaşmanız gerektiği bilgisini veriyor,” demişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump: Ukrayna, Rusya ile masaya oturmak istiyor

Yayınlanma

Donald Trump, Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmanın durdurulması gerektiğini vurgularken, Ukrayna’nın büyük kayıplar verdiğini belirtti. Görüşmeler kapsamında Trump ekibinden farklı barış önerileri sunulurken, bu planların çatışmaların dondurulması ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ertelenmesi gibi şartları içerdiği bildirildi.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in Rusya ile bir anlaşma yaparak savaşı durdurmayı hedeflediğini belirtti.

Truth Social hesabında yaptığı paylaşımda Trump, “Zelenskiy ve Ukrayna da bir anlaşma yapmak ve bu çılgınlığı sonlandırmak istiyor. Ukrayna, yaklaşık 400 bin asker ve çok sayıda sivil ciddi kayıplar verdi. Derhal ateşkes ilan edilmeli ve müzakerelere başlanmalı,” ifadelerini kullandı.

Trump’a göre Ukrayna’da şu ana kadar 600 bin Rus askeri öldürüldü ya da yaralandı ve bu çatışmanın süresiz devam etmesi mümkün değil. Ayrıca Trump Moskova’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle zayıfladığını savundu.

Trump, “Boşuna çok fazla hayat kaybediliyor, aileler yok oluyor ve bu durum sürerse sonuçlar çok daha trajik ve geniş kapsamlı olabilir. Vladimir’i iyi tanırım. Şimdi harekete geçme zamanı. Çin bu süreçte destek olabilir. Dünya bekliyor!” diye ekledi.

Geçtiğimiz perşembe günü The Wall Street Journal (WSJ), Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in danışmanı Yermak’ın Washington’da Trump ekibiyle ilk görüşmeleri gerçekleştirdiğini bildirmişti. Görüşmelerin ayrıntıları paylaşılmazken, gazetenin kaynakları Ukrayna tarafının Trump ekibiyle ilişkiler geliştirmeye ve Rusya ile barış sağlama isteğini iletmeye çalıştığını söylemişti.

Ancak gazeteye konuşan bir yetkili, “Bu, sürdürülebilir bir barış olmalı. İstikrarsız ve geçici bir barış ne ABD’nin ne de Ukrayna’nın çıkarlarına hizmet eder,” demişti. Fakat hangi çözüm senaryosunun uygulanabileceğine dair bir bilgi paylaşılmadı.

Görüşmelere ABD Başkan Yardımcısı olarak görev yapacak JD Vance, İç Güvenlikten Sorumlu Başkan Yardımcısı Mike Walz ve Trump’ın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg da katıldı. Yermak ayrıca Florida’da, Trump’ın döneminde Beyaz Saray personelinin başına geçecek olan Susie Wiles ile de bir araya geldi.

Reuters’a konuşan kaynaklara göre Trump’ın danışmanları, Ukrayna’daki savaşı bitirmek için en az üç farklı plan önerdi. Bu planlardan biri, ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı yardımları pazarlık aracı olarak kullanıp tarafları müzakereye zorlamayı içeriyor. Başka bir plan ise cephe hattı boyunca bir askerden arındırılmış bölge oluşturulmasını ve Ukrayna’nın tarafsız statüsünün garanti altına alınmasını öneriyor.

Diğer bir girişim ise Richard Grenell tarafından hazırlandı ve özerk bölgelerin oluşturulması ile Kiev’in NATO’ya davet edilmemesi şartını içeriyor.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English