Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Trump yönetiminin İngiliz siyasetine müdahalesi yoğunlaşıyor

Yayınlanma

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ve özellikle Trump’ın en yakını olarak öne çıkan dünyanın en zengin insanı Elon Musk, Birleşik Krallık’ın iç siyasetine müdahalelerini artırmaya başladı.

Trump, yeni ABD yönetiminin Britanya’daki Keir Starmer hükümetine karşı son salvosunda, Birleşik Krallık’ın Kuzey Denizi petrol ve gaz üretiminden uzaklaşma planını eleştirdi.

Seçilmiş başkan, Truth Social adlı sosyal medya sitesinde yaptığı paylaşımda Birleşik Krallık’ın “çok büyük bir hata yaptığını” söyleyerek “Kuzey Denizini açması” ve “Yel Değirmenlerinden Kurtulması” gerektiğini ekledi.

Trump’ın gönderisi, ABD’li petrol üreticisi Apache’nin sahibi APA Corporation’ın, yüksek vergiler ve çevre düzenlemelerinin “ekonomik olmadığı” uyarısıyla Kuzey Denizindeki faaliyetlerini 2029’a kadar sonlandıracağını söylediği kasım tarihli bir makaleye bağlantı içeriyordu.

Apache’nin kendisi de Starmer hükümetinin geçen yıl temmuz ayında göreve gelmesinden önce, Haziran 2023’te Kuzey Denizindeki sondaj çalışmalarını durdurmuştu.

Kendisini “net sıfır şüphecisi” olarak tanımlayan Muhafazakâr Parti lideri Kemi Badenoch kısa süre önce ABD’nin seçilmiş başkan yardımcısı JD Vance ile bir araya gelirken, Elon Musk da insanları Birleşik Krallık’ın net sıfır emisyon hedeflerini çöpe atacağını söyleyen Nigel Farage’ın Reform UK partisine oy vermeye çağırmıştı.

Musk, bir hafta önce övdüğü Farage’ın Reform liderliğini bırakmasını istedi

Fakat Musk’ın, hapisteki sağcı-göçmen karşıtı aktivist Tommy Robinson’ın serbest bırakılmasını talep eden bir X gönderisi yayınlaması ile, Birleşik Krallık’taki Trump-Musk yanlıları bile büyük bir sürprizle karşılaştı.

Farage, Britanya’da sağın öncüsü haline gelmek istemesine rağmen, Robinson gibi tartışmalı figürlerle yan yana anılmak istemiyor.

Hatta Bloomberg’in iddiasına göre, Ada’daki önemli sağcı ve muhafazakâr siyasetçiler, Trump’ın ekibine ulaşarak Musk’ı Robinson konusunda uyarmasını istedi.

Bu hafta başında Farage, gerçek adı Stephen Yaxley-Lennon olan Robinson’un Reform partisine katılmasını “İhtiyacımız olan o değil” diyerek reddetmişti.

Pazar günü verdiği bir röportajda Farage, Musk’a Robinson’un suç çetelerini ifşa etmekten ziyade mahkemede yalan söylediği için hapiste olduğunu açıklayacağını söyledi.

Bunun üzerine Musk X’te yaptığı açıklamada, “Mahkemeye saygısızlıktan hapiste olduğunu biliyorum … ama bu kadar uzun bir hapis cezası ya da hücre hapsi için HİÇBİR gerekçe yok!” iddiasında bulundu.

Musk’ın İngiliz siyasi figürleri hakkındaki yorumlarının kabul edilebilir olup olmadığı sorulduğunda Farage, “Musk’ın beni ve Reform’u destekliyor olması, iki yetişkin olarak birbirimizin söylediği her şeye katılmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Ama ifade özgürlüğüne inanıyorum. Bence o bir kahraman,” yanıtını verdi.

Musk’ın X gönderisinin ardından Farage bu gönderiyi alıntılayarak, milyarderin sözlerini “sürpriz” olarak nitelendirdi ve Musk’ın “olağanüstü bir birey” olmasına rağmen bu konuda onunla aynı fikirde olmadığını söyleyerek, “Benim görüşüme göre Tommy Robinson Reform için doğru kişi değil ve ben asla ilkelerimi satmam,” dedi.

Musk ise, “Reform partisinin yeni bir lidere ihtiyacı var. Farage bunun için gerekenlere sahip değil,” diye yazdı.

Musk, milletvekili Rupert Lowe’un Reform’un liderliğini üstlenip üstlenmemesi gerektiğini soran bir paylaşıma verdiği yanıtta, “Rupert Lowe ile tanışmadım, ancak şu ana kadar internette okuduğum açıklamaları çok mantıklı,” ifadelerini kullandı.

Farage’a Londra ile Washington arasında “köprü” görevi verilebilir mi?

Hem Trump ile hem de Cumhuriyetçilerle iyi ilişkileri olan Farage’a Elon Musk’ın da yüklü bir miktarda bağış yapabileceği konuşuluyordu.

Brexit’te önemli bir rol oynayan ve partisi Reform’u Muhafazakârlara karşı konumlandıran Farage’ın, yeni ABD yönetimi ile Birleşik Krallık arasında aracılık rolü oynayabileceği de düşünülüyor.

Buna dair sinyali, Washington’a yeni atanan İngiliz büyükelçisi Lord Peter Mandelson, Farage’ın İşçi Partisi hükümeti ile yeni ABD yönetimi arasında bir “köprübaşı” olarak kullanılmasını önererek vermişti.

Tecavüz çetesi ve Musk’ın Starmer’a yonelik salvoları

Musk, İşçi Partisi’nin temmuz ayında seçilmesinden bu yana, Keir Starmer’ın yaz aylarındaki göçmen karşıtı isyanlara verdiği tepkiden ülkenin vergi politikasına kadar Birleşik Krallık siyaseti hakkında defalarca paylaşımda bulundu.

Geçtiğimiz hafta boyunca, İngiltere’nin kuzeyindeki Rotherham’da cinsel taciz çetelerini içeren bir skandal hakkında, çoğunlukla faillerin hesap vermesindeki başarısızlıklardan şikayet etmek için onlarca kez paylaşımda bulundu.

Bu skandalda çoğunluğu Britanyalı Asyalı erkeklerden oluşan bir çetenin onlarca yıl boyunca çoğunlukla yoksul beyaz kız çocuklarını istismar ettiği ve yetkililerin olaya müdahale etmekte yetersiz kaldığı iddia ediliyor.

Musk, çocuk cinsel istismarına ilişkin bağımsız soruşturmadan pasajlar tweetledi ve ayrıca Birleşik Krallık’taki “toplu tecavüzlerin yüzde 80’inin” Pakistanlı erkekler tarafından gerçekleştirildiğini ileri süren istatistikleri de yeniden paylaştı.

Fakat Musk’ın yeniden paylaştığı orijinal tweet’i atan kişi istatistikleri yanlışlıkla “Cockbain raporu”na atfetmişti ki böyle bir rapor mevcut değil; bu rapor aslında artık feshedilmiş olan “Quilliam” düşünce kuruluşu tarafından hazırlanmış ve daha sonra itibarsızlaştırılmıştı.

Cuma günü Musk, Starmer’ın “Birleşik Krallık’ın tecavüze uğramasında suç ortağı” olduğunu iddia ederek, on yıldan uzun bir süre önce çetelerle ilgili kanıtlar ortaya çıktığında şu anda başbakan olan Starmer’ın Birleşik Krallık’ın savcılık makamını denetleyen önceki rolüne atıfta bulundu.

Musk ayrıca İngiltere’nin kadın ve kız çocuklarının korunması ve şiddetten sorumlu bakanı Jess Phillips’i “tecavüz soykırımı savunucusu” ve “kötü kalpli bir cadı” olarak tanımladı.

Buna karşılık Musk, Muhafazakârların lideri Kemi Badenoch’un Mail on Sunday’de yayınlanan ve ülke genelindeki kasabalarda kız çocuklarını istismar ettiği iddia edilen çok sayıda Asyalı erkek çetesine ilişkin kapsamlı bir kamu soruşturması yapılması çağrısında bulunduğu yazısını onaylayan bir tweet attı.

DİPLOMASİ

NATO yetkilisi: Batılı yatırımcıların silah endüstrisinden uzak durması aptalca

Yayınlanma

NATO Askeri Komitesi Başkanı Amiral Rob Bauer Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, finans kuruluşlarını artan güvenlik tehditlerine uyum sağlamaya çağırırken, Batılı derecelendirme kuruluşları, bankalar ve emeklilik fonlarının savunma yatırımlarından kaçınmakla “aptallık” ettikleri iddiasında bulundu.

Bauer, yatırımcıların “kolektif savunmadaki” rollerini anlamamalarının, Ukrayna savaşının ardından önemli hükümet fonlarını kaçırma riski anlamına geldiğini söyledi.

Bauer, “Trilyonlarca dolar sizi neden ikna etmiyor? Ticari içgüdülerinize ne oldu? Aptal mısınız siz? Ben de emeklilik fonlarına bunu söylüyorum. Aptal mısınız?” diye sordu.

Yatırım getirisine bakıldığı takdirde bile, “önümüzdeki 20 yıl boyunca harcanacak çok fazla para” olduğunu savunan NATO yetkilisi, “Bu, Çin ve ABD arasındaki gücün yeniden dengelenmesiyle ilgili. Eğer tektonik plakalar kayarsa, depremler olur. Jeopolitik güç plakaları değişirse savaşlar olur. Dünya savaşları olacağını sanmıyorum ama şu anda gördüğümüz gibi bölgesel savaşlar muhtemelen yakın geleceğimizin bir parçası olacak,” dedi.

Almanya’nın Rheinmetall ve Norveç’in Kongsberg Gruppen gibi birçok büyük Avrupa silah şirketinin hisseleri, hükümetin tank, füze ve top siparişlerinin artması ve yatırımcıların NATO’nun yeniden silahlanmasının önümüzdeki yıllarda kazançları artıracağına dair bahisleri nedeniyle geçtiğimiz yıl yükseldi. 

Fakat bazı Avrupa bankaları, silah üreticilerinin üretimlerini artırmalarına yardımcı olmak için onlara kredi verme konusunda hala isteksiz. Bu durum özellikle daha geniş bir tedarik zinciri için hayati önem taşıyan küçük üreticiler için ciddi bir sorun teşkil ediyor.

NATO ülkelerindeki savunma girişimlerine yapılan risk sermayesi yatırımları 2019’dan bu yana dört kat artmış olsa da, Avrupa’daki bazı kurumsal fonların çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) kaygıları nedeniyle silahlanmaya yatırım yapması hâlâ yasak.

AB ortak bütçesinde de savunmaya yönelik doğrudan yatırımlara ilişkin bir yasak bulunuyor.

Üç yıllık görev süresinin ardından bu ayın sonunda NATO’daki görevinden ayrılacak olan Hollandalı deniz subayı Bauer, bu politikaların geçerliliğini yitirdiğini savundu.

NATO yetkilisi, “Hâlâ insanları öldürdükleri için savunma yeteneklerine yatırım yapmanın etik olmadığını söyleyen emeklilik fonları ve bankalar var. Bir de sürdürülebilirlik hedefleri meselesi var ve onlara şunu söylüyorum: gidin ve Gazze’yi ziyaret edin. Gidin ve Ukrayna’yı ziyaret edin. Gidin ve Yemen’i ziyaret edin. Gidin ve Suriye’yi ziyaret edin ve bir bakın. Savaşın ne yaptığını göreceksiniz,” dedi.

Bauer, “caydırıcılık amacıyla savunmaya yatırım yapmanın” aslında “en iyi sürdürülebilirlik önlemi” olduğunu ileri sürdü.

Bauer ayrıca doğudaki bazı NATO üyelerine “Rusya’ya ve tehdide daha yakın oldukları için” daha düşük kredi notu verildiğine dikkat çekti. NATO yetkilisi, “Eğer NATO’nun bir parçasıysanız, cezalandırılmak yerine bir bonus alacağınız varsayılır,” diyerek buna tepki gösterdi.

S&P Global Ratings geçen yıl mayıs ayında Estonya, Litvanya ve Letonya’nın notunu düşürürken Ukrayna’daki savaşın üç Baltık ülkesi üzerindeki iktisadi etkisini gerekçe göstermişti.

“Stratejik düşünme eksikliğinin bazen şaşırtıcı olabildiğini” kaydeden Bauer, işletmeler için sadece bir sonraki çeyreğe bakmanın yeterli olmadığını savundu.

Çok sayıda iş insanı için güvenlik tehdidinin “hâlâ çok uzakta bir şey” olduğunu fakat durumun böyle olmadığını savunan Bauer, geçen yıl Los Angeles’ta Amerikalı bir finansçının ev sahipliğinde düzenlenen bir finans toplantısına katıldıktan sonra “şok olduğunu”, orada askeri üniforma giyen tek kişinin kendisi olduğunu ve savunmanın kimsenin radarında olmadığını söyledi.

Bauer, “Paranın güvenlikten kopuk olduğu fikri endişe verici çünkü ekonomiler ancak istikrarlı ve güvenli bir ülkede gelişir. Ve bu istikrar ve güvenlik 75 yıldır NATO tarafından garanti altına alınmıştır,” iddiasında bulundu.

Savunmanın bir maliyet değil yatırım olduğunu savunan Bauer, “Ve pek çok insanın kafasında değişmesi gereken şey de budur. Yatırımcıların, derecelendirme kuruluşlarının vs. kafasında bu otomatik bir bağlantı gibi görünmüyor [bu süreç] rahatsız edici derecede yavaş,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Alman Rheinmetall’den Ukrayna’ya 180 bin Gepard mermisi

Yayınlanma

Alman savunma sanayi şirketi Rheinmetall, Aralık 2024’te Ukrayna Savunma Bakanlığı’na 35 mm kalibrelik 180 bin mermi tedariki için sipariş aldığını duyurdu. Bu mermiler, Gepard hava savunma sistemleri için üretilecek.

Söz konusu siparişin toplam maliyeti açıklanmazken, iki basamaklı milyon avro seviyesinde olduğu tahmin ediliyor.

Üretimin, Almanya’nın Unterlüß kentindeki fabrikada yapılacağı belirtiliyor.

Teslimatların 2026’da başlaması ve finansmanın Almanya tarafından sağlanması planlanıyor. Almanya, şimdiye kadar Ukrayna’ya 55 Gepard hava savunma sistemi gönderdi.

Rheinmetall, 17 Aralık 2024’te yaptığı açıklamada, Ukrayna’ya 2025’in ilk yarısında 20 adet Marder 1A3 piyade savaş aracı teslim edileceğini duyurdu.

Şirket, Ukrayna ordusuna şimdiye kadar yüzlerce bu tip zırhlı araç sağladı.

Rheinmetall CEO’su Armin Papperger, 26 Ekim 2024’te Ukrayna’da faaliyet gösteren TСN kanalına verdiği röportajda, şirketin ülkedeki ilk savunma sanayi tesisini faaliyete geçirdiğini açıkladı.

Bu tesiste, Lynx piyade savaş araçlarının üretimine başlandığı belirtildi. Rheinmetall, bu ortak girişimde yüzde 51 hisseye sahip.

Alman silah devi Rheinmetall, Ukrayna’da dört fabrika kurmayı planlıyor

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çin, Xi ve Trump’ın ABD seçimlerinden bu yana temas halinde olduğunu doğruladı

Yayınlanma

Çin, Devlet Başkanı Xi Jinping’in Beyaz Saray’a dönmeye hazırlanan ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump ile iletişim halinde olduğunu ilk kez teyit etti.

Haber, Trump’ın pazartesi günü Amerikalı muhafazakâr radyo sunucusu Hugh Hewitt’e verdiği röportajda Xi ile temsilcileri aracılığıyla görüştüklerini ve “muhtemelen çok iyi anlaşacaklarını” söylemesinden bir gün sonra geldi.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Guo Jiakun salı günü bu açıklamalarla ilgili bir soru üzerine Pekin’in Trump’ın yorumlarına “önem verdiğini” söyledi.

“Çin ve ABD çeşitli yollarla iletişimi sürdürdü” dedi.

“Çin, iki ülkenin ve dünyanın yararına olacak şekilde Çin-ABD ilişkilerinin istikrarlı, sağlıklı ve sürdürülebilir büyümesini ilerletmek için karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan işbirliği ilkeleri çerçevesinde ABD ile birlikte çalışmaya hazırdır” ifadeleri kullanıldı.

‘Öngörülemezlik’

Daha önce de Pekin’in, Beyaz Saray’a dönmeden önce Trump ve üst düzey yardımcılarıyla bağlantı kurma çabasında olduğu basına yansımıştı. Trump’ın ilk 100 gün icraatları merak konusu olurken, ABD’nin seçilmiş başkanının ikinci dönemi Çin’e yönelik yaklaşımının erken bir testini teşkil edebilir.

Ancak Trump’ın “öngörülemezliği” ve iki güç arasındaki köklü yapısal gerginlikler göz önüne alındığında bu çabaların geniş kapsamlı bir etki yaratması beklenmiyor.

Tayvan, Güney Çin Denizi ve fentanil gibi konularda sert bir yaklaşım sergilemesi beklenen Trump döneminde ilişkilerin daha da gerilmesi ve hatta Covid-19’un kökenleri hakkındaki tartışmaların yeniden canlanması muhtemel.

Trump’ın göreve gelir gelmez Çin ürünlerine yeni vergiler getirme sözü vermesi de, Pekin’in yeni kısıtlamalarla misilleme yapma ihtimalini gündeme getirdi.

Öte yandan, Trump’ın Xi Jinping’i 20 Ocak’taki yemin törenine davet etmesi bazı Çinli uzmanlar tarafından bir “iyi niyet göstergesi” olarak algılandı.

Pekin Üniversitesi Uluslararası ve Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nün kurucu başkanı Wang Jisi, China-US Focus web sitesine yayınlanan bir röportajında, bu olumlu sinyallerin “somut eylemlere dönüşmesi” halinde, daha fazla fikir birliği sağlanmasına ve potansiyel olarak ilişkilerin geliştirilmesine yardımcı olabileceğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English