Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Trump’ın “sürgün” planına tepki çığ gibi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki Filistinlilerin başta Ürdün ve Mısır olmak üzere Arap ülkelerine sürgün edilmesi gerektiği yönündeki açıklaması bölgede ve uluslararası arenada sert tepkilere neden oldu.

Trump, Gazze’nin “temizlenmesi için” söz konusu ülkelerin daha fazla Filistinliyi kabul etmesi ve bu kişilerin “farklı yerlerde inşa edilecek konutlara yerleştirilmesi” çağrısında bulunmuş, bunun “geçici” veya “uzun süreli” olabileceğini söylemişti.

Bu konuyu Ürdün Kralı II. Abdullah ile telefonda konuştuğunu ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile de görüşeceğini kaydeden Trump, “Arap ülkeleriyle bir araya gelip (Filistinlilerin) barış içinde yaşayabilecekleri başka bir yerde konutlar inşa etmeyi tercih ederim” demişti.

Hamas: Direneceğiz

Hamas’ın üst düzey yetkilisi Musa Ebu Merzuk, Trump ve İsrail’in önerilerine karşı çıkarak, Filistinlilerin kendi topraklarında kalma haklarının tartışılmaz olduğunu vurguladı. Ebu Merzuk, “Bu planlar, halkımızın direnişini kıramaz. Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi fikri tarih boyunca başarısız olmuştur ve yine başarısız olacaktır” dedi.

Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, “Filistinli halkımızın yerlerinden edilmesini, herhangi bir bahane veya gerekçeyle topraklarından nakledilmesini veya sökülüp atılmasını reddeden Mısır ve Ürdün’ün asil tutumunu takdir ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Filistin halkının topraklarına bağlılığını göstererek yerinden edilmeyi ve sürgünü reddettiğine dikkat çekilerek, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatına, Filistin halkının her türlü yerinden edilmesini kesin bir dille reddetme ve başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletini kurma yönündeki ulusal haklarını destekleme çağrısı yapıldı.

Filistin Yönetimi: Kırmızı çizgimiz

Filistin Devlet Başkanlığı da Gazze’deki Filistinlilerin göç ettirilmesine yönelik projelerin reddedildiğini belirterek, bu tür girişimlerin “kırmızı çizgilerin aşılması” anlamına geldiğini ifade etti.

Yapılan açıklamada, “Filistin halkı, topraklarından ve kutsallarından vazgeçmeyecek, 1948 ve 1967’de yaşanan felaketlerin tekrarlanmasına izin vermeyecek ve halk asla topraklarından ayrılmayacak” ifadelerine yer verildi.

Mısır ve Ürdün’ün Filistin halkının göç ettirilmesine karşı olan tutumlarına değer verildiği belirtilen açıklamada, “Filistin halkı ve liderliği, Filistin topraklarının birliğini tehlikeye atacak herhangi bir politikayı kesinlikle kabul etmeyecektir. Filistin ve Arap dünyasının yanı sıra uluslararası toplumun temel ilkelerine zarar verecek her türlü girişim kesinlikle reddedilmektedir” değerlendirmesinde bulunuldu.

Açıklamada, ABD Başkanı Trump’a ateşkesin sürdürülmesi ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi yönündeki çabaları destekleme, Filistin yönetiminin Gazze’deki görevlerini üstlenmesini sağlama, barışı tesis etme ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasına odaklanma” çağrısı yapıldı.

Açıklamada, Gazzelilerin göç ettirilmesi girişiminin “kırmızı çizgilerin aşılması” anlamına geldiği kaydedildi.

Gazze’deki Filistinlilerin göç ettirilmesinin bölgedeki istikrar ve güvenliği bozacağı konusunda uyarıda bulunulan açıklamada, Abbas liderliğindeki Filistin yönetiminin, Arap ve uluslararası toplum ile ABD dahil olmak üzere temaslarını sürdürdüğü vurgulandı.

“Bölgesel istikrara tehdit”

Trump’ın Filistinlilerin yerleştirilmesi için adres olarak gösterdiği Mısır ve Ürdün’den de tepki gecikmedi.

Mısır Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin topraklarından sürülmesini reddettiğini açıklayarak, bölgenin istikrarına yönelik tehdit konusunda uyardı ve uluslararası topluma iki devletli çözümün fiilen uygulanması çağrısı yaptı.

Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Mısır’ın, Filistin halkının kendi topraklarındaki kararlılığına, meşru haklarına ve uluslararası hukuk ile uluslararası insani hukuk ilkelerine bağlı kalmasına desteği devam ediyor” ifadelerine yer verildi.

Filistinlilerin her ne şekilde olursa olsun, geçici veya uzun vadeli bir şekilde, topraklarından tehcir edilmesinin, topraklarını terk etmeye zorlanmasının ve topraklarını terk etmeye teşvik edilmesinin kabul edilemeyeceği vurgusu yapılan açıklamada, bunun bölgesel istikrarı ve barış imkanlarını tehdit ettiği uyarısı yapıldı.

Açıklamada, uluslararası topluma başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak iki devletli çözümü uygulamaya koyma çağrısı yapıldı.

“Filistin sorununun çözümü Filistin’dedir”

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi de Filistinlilerin tehcir edilmesine yönelik her türlü girişimi reddettiğini belirtti.

Safedi, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörlüğü’ne geçici olarak atadığı Sigrid Kaag ile Amman’da düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Safedi, “Bizim sabitelerimiz ortadadır. Filistinlilerin topraklarındaki istikrarı Ürdün’ün sabitesidir ve değişmemiştir, değişmeyecektir” dedi.

Ürdün Dışişleri Bakanı, “Tehciri reddedişimiz değişmeyen sabitemizdir ve hepimizin arzuladığı barış ve istikrarın gerçekleşmesi için zorunludur” ifadelerini kullandı.

Safedi, “Filistin sorununun çözümü Filistin’dedir. Ürdün Ürdünlülerin, Filistin Filistinlilerindir” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Safedi ayrıca ülkesinin Gazze’ye mümkün olabilecek en büyük miktarda insani yardımı iletmeyi sürdüreceğini ve bölgede barışı sağlamak için ABD yönetimiyle birlikte çalışmayı arzuladığını dile getirdi.

“Geçmişte de başarısız oldu”

Arap Birliği de yaptığı yazılı açıklamada, “Filistin halkını topraklarından sürme, ilhak etme veya yerleşim birimlerini genişletme yoluyla topraklarından çıkarma girişimlerinin geçmişte başarısız olduğu, kabul edilemez olduğu ve uluslararası hukuku ihlal ettiği kanıtlanmıştır” dedi.

İnsanların zorla yerinden edilmesinin ve topraklarından sürülmesinin ancak etnik temizlik olarak adlandırılabileceğine vurgu yapılan açıklamada, “Arap ülkeleri ve uluslararası toplumca mutabakat sağlanmış bu sabit prensiplerin ve istikrarlı belirleyicilerin herhangi bir şekilde çiğnenmesi, sadece çatışmayı uzatacak ve barışı daha da uzaklaştıracaktır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Filistin davasının bir halk ve toprak davası olduğuna işaret edilerek, bu halkın kendi topraklarından çıkarılması girişimlerinin kabul edilemez ve uluslararası hukuka aykırı nitelik taşıdığı vurgulandı.

Mevcut aşamanın Gazze Şeridi’nde varılan ateşkes anlaşmasının sağlamlaştırılması ve sürdürülmesi için ortak çalışmayı gerektirdiğine işaret edilen açıklamada, Filistin halkının Gazze Şeridi’nde 15 ayı aşkın bir süre içinde tarihte benzeri görülmemiş korkunç bir vahşete maruz kaldığı belirtildi.

Açıklamada, “İki devletli çözümün barışa giden bir yol olduğuna inanan tüm dünya ülkelerini, bu çözüme ulaşmak için güvenilir bir yol başlatmak ve bunu mümkün olan en kısa sürede sahada uygulamak için gayretle ve derhal çalışmaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Ortadoğu

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Yayınlanma

Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını, yakın ve orta vadeli sonuçlarını ve Ortadoğu jeopolitiğine ve enerji piyasalarına etkilerini Harici’ye değerlendirdi: İsrail-İran savaşı küresel enerji piyasalarını sarsabilir.

İsrail, bu sabaha karşı İran’ın nükleer ve balistik füze programını hedef alan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonda İsrail savaş uçakları, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah ve Hamedan gibi stratejik kentlerdeki nükleer ve askeri tesisleri vurdu. Saldırılarda üst düzey İranlı komutanlar ve nükleer bilim insanları öldürüldü.

Bu saldırı, İran’ın 1980’lerde Irak’la yaptığı savaştan bu yana karşılaştığı en ciddi askeri müdahale olarak değerlendiriliyor. Gelişme, uzun süredir karşı karşıya gelen iki ülkeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.

Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi.  İsrail ordusu, halkı sığınaklarda kalmaları ve sivil savunma talimatlarına uymaları yönünde uyardı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, “Bu operasyon uzun süredir planlanıyordu. Mutlak başarı garantisi veremem. İran’ın tepkisi alışık olduğumuzdan farklı olabilir” dedi.

İsrail; İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.

İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarından ABD’yi de sorumlu tuttu. Bakanlık açıklamasında, “Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırgan eylemleri, ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez” denildi ve “ABD, bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, BM Şartı’nın ilgili maddeleri gereği İran’ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğu vurgulandı.

İsrail’in İran’a saldırısı sonrası bölgede tırmanan tansiyon, enerji fiyatlarını yükseltti. Petrol fiyatları yüzde 7’den fazla yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, Türkiye saatiyle 04.10 itibarıyla yüzde 7,40 artışla 74,49 dolara çıktı.

Uzmanlara göre bu saldırılar yalnızca iki ülke arasındaki çatışma hattını değil, dünya enerji piyasalarını ve jeopolitik dengeyi de tehdit ediyor. Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İran’ın olası tepkilerini, çatışmanın gidişatını, gerilimin bölgeye ve küresel piyasalara yansımalarını Harici’ye değerlendirdi.

İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme

Petrol Fiyatlarında Yükseliş: İlk Etki

İsrail’in saldırısıyla birlikte Brent petrolünün varil fiyatı 69 dolardan 74 doların üzerine çıktı. Enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre bu yükselişin arkasında yalnızca jeopolitik değil; üretim kotaları, stok düzeyleri, spekülatif hareketler gibi çok sayıda faktör bulunuyor. Ancak diğer değişkenlerde kayda değer bir değişiklik olmazsa, kısa vadede yukarı yönlü fiyat hareketi kaçınılmaz görünüyor.

Hürmüz Boğazı: Küresel Enerjinin Dar Boğazı

İran daha önce saldırılar karşısında ABD’yi Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etmişti. Bu sefer Tahran bu tehdidi pratiğe dökebilir. Pamir, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinin bu kez söylemden pratiğe dönüşme ihtimalini güçlü görüyor. Günde 21 milyon varil petrol ve 306 milyon metreküp LNG taşıyan bu geçiş yolu kapatılırsa, dünya enerji arzında ciddi bir boşluk oluşacak. Pamir, bu durumda petrol fiyatlarının 100 doların çok üzerine çıkmasının ve dünya petrol arzının felç olmasının mümkün olduğunu düşünüyor.

Asya ve Avrupa’ya Etkisi Ne Olacak?

Pamir’e göre, Hürmüz çıkışlı petrolün büyük kısmı Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi Asya pazarlarına gidiyor. Ancak Bab’ül Mendeb–Süveyş güzergâhı üzerinden Avrupa’ya yönelen 9 milyon varillik günlük petrol ticareti de risk altında. Bu yüzden kriz, sadece bölgesel değil, küresel sonuçlar doğurabilecek bir niteliğe sahip.

Krizin Çin’e Olası Etkileri

Enerji fiyatlarındaki artışın, özellikle Çin ve Türkiye gibi yüksek ithalat bağımlılığı olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini belirten Pamir, sadece Çin’in artan maliyetinin 111 milyar dolar seviyesinde olabileceğini öngörüyor. Türkiye gibi ülkeler için de enflasyonist baskılar kaçınılmaz.

Yıllardır ABD ve AB’nin ambargoları altında olan İran’ın petrolünün en büyük alıcısının Çin olduğunu hatırlatan Pamir, “Her ne kadar İran Petrol Bakanı Jawad Owji, İran’ın 17 ülkeye petrol ihraç ettiğini öne sürmekte ise de diğer ülkelerin ithalatları neredeyse semboliktir ve bunların çoğu da aldıkları petrolü, yeniden (re-export) Çin’e satmaktadırlar. Çin İran’dan (ve Rusya’dan) dünya petrol fiyatlarına göre çok daha indirimli fiyatla petrol almaktadır. Bu olanağın kısıtlanması durumunda, Çin ekonomisinin zararı büyüyecektir” değerlendirmesini yaptı.

Saldırının Stratejik Hedefi

İsrail’in saldırılarının stratejik hedefinin; nükleer tesisleri, petrol ve doğal gaz alt yapısını tahrip etmekten ziyade, rejim değişikliğinin yolunu açmak olduğunu düşünen Pamir, Tel Aviv’in saldırılarının şiddetini daha da artırması ve ABD’nin de buna katılarak İran’a doğrudan ve asimetrik güçle müdahale etmesi halinde, Tahran’ın “Hürmüz Boğazı’nı kapatma” tehdidini, söylemden eyleme geçirmesinin olası olduğunu tekrar vurguladı. “Hürmüz Boğazı, dünyanın en stratejik dar boğazlarından biridir” ifadelerini kullanan Pamir, “İsrail – İran çatışması, sadece bölgesel değil, küresel etkileri olacak bir sürece evrilmektedir” değerlendirmesini yaptı.

İran’dan Gelecek Misilleme Ne Ölçüde Olabilir?

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim bu sabah topraklarımızda bir suç işleyerek yerleşim alanlarını hedef aldı. Bu rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak,” dedi. “Şehit edilen komutan ve bilim insanlarının yerini, onların yoldaşları ve halefleri alacak. Bu rejim, kendi sonunu hızlandırdı” ifadelerini kullandı.

İranlı yetkililer arka arkaya “çok sert” bir misillemede bulunacaklarını açıklarken, bu misillemenin boyutu ve yöntemi çokça tartışılıyor.

Dr. Gökhan Çınkara’ya göre, İran’ın elinde güçlü bir cevap verme kapasitesi kalmamış olabilir, çünkü İsrail İran’ın yanıt üretmesi gereken yerlerini de öncül bir saldırıyla etkisiz hale getirdi. Önemli askeri figürleri kaybeden Tahran, hem iç kamuoyunu tatmin etmek hem de uluslararası arenadaki caydırıcılığını sürdürmek için bir misilleme yapmak zorunda. Ancak Çınkara’ya göre ABD’nin müdahil olması hâlinde bu misillemenin sınırları daralıyor.

Güvenlik analisti Burak Yıldırım ise, İran’ın mühimmat ve füze stoğuyla sınırlı bir yanıt verebileceğini, jet filosunun ise işlevsiz kaldığını belirtiyor. Vekiller aracılığıyla yapılacak hamlelerin etkisinin düşük olacağını ifade eden Yıldırım, Tahran’ın bölgedeki ABD üslerini hedef almasının ise, Washington’un çatışmaya doğrudan katılmasını tetikleyebileceğini belirtti.

İsrailli yetkili ifşa etti: ABD, müzakereleri İran’ı aldatmak için kullandı

Nükleer Müzakereler: Rölantide Bir Süreç

İran, İsrail’in saldırılarının ardından 15 Haziran’da yapılacak ABD ile nükleer müzakereleri durdurduğunu açıkladı.

ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması ısrarı nedeniyle bir süre gerçekleştirilemeyen görüşmelerin 15 Haziran’da Umman’da yeniden başlayacağı bildirilmişti.

Çınkara’ya göre, nükleer müzakereler İran’ı oyalamak için bir araç olarak kullanılmış olabilir. İran bu olaylar silsilesi içerisinde süreci resmen sonlandırdı. Toplamda bu durumun, İsrail’e zaman kazandırdığı düşünülüyor.

Yıldırım’a göre ise, İran’ın yeniden müzakere masasına dönmesi, rejim açısından zayıflık göstergesi olarak algılanacaktır: “İran’ın bu konjonktürde nükleer anlaşmaya imza atması İsrail’e tamamen boyun eğmesi ve rejime yönelik iç tehditlerle karşı karşıya kalması anlamına gelecek. Müzakere masasını terk etmek ise fiili çatışma halinin ağırlaşmasını beraberinde getirecek.”

İran Rejiminin Geleceği Tehlikede mi?

İran rejiminin içeride büyük bir baskı altında olduğunu belirten gazeteci-yazar Nalan Yazgan, saldırılar sonrası içerideki muhalefetin dışarıdan da desteklenerek rejim karşıtı hareketlerin büyüyebileceği görüşünde. Yazgan da Necdet Pamir gibi, İsrail’in asıl hedefinin sadece nükleer tesisler değil, rejimin kendisi olduğunu düşünüyor.

Ancak bu değişikliğin kolay olmayacağını ifade eden Gökhan Çınkara, içeride ve dışarda farklı kanatlardan muhalifler olduğunu ve hangi aktörlerin ortaya çıkabileceğinin belirsiz ve tartışmalı olduğunu söyledi.

Netanyahu’nun İç Siyaset Hamlesi

Saldırıların hemen öncesinde İsrail’de Netanyahu hükümeti içeride krizler boğuşuyordu. Bir yandan hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefet de Netanyahu iktidarını devirme girişiminde bulundu. Ancak muhalefetin önceki gün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.

Uzmanlar, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyı iç siyasetteki krizleri bastırmak ve kendi sağ seçmenini konsolide etmek amacıyla kullandığı görüşünde.

Nalan Yazgan’a göre, Netanyahu, geleneksel bir taktikle içerideki koltuğunu korumak için İran’ı hedef aldı. Bu noktada İsrail’in daha fazla saldırı düzenleme yoluna gideceğini ifade eden Yazgan, ancak bunun uzun vadeli bir plan olduğunu ve sadece günlük politikayla ilgili olmadığını da vurguladı. “İsrail’in asıl hedefi nükleer tesisler değil, İran rejimini devirmek” diyen Yazgan, bunun için içeriden ve dışardan tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti: “İsrail’in İran’da bir drone üssü kurduğu ve saldırının oradan yapıldığı ve bu yüzden savunmanın devreye sokulamadığı konuşuluyor. Bu da uzun vadeli yıllar süren bir proje olduğunu gösteriyor.”

Çınkara’ya göre ise, Netanyahu bu saldırı ile kendi sağ kamuoyunu konsolide etti. Netanyahu hükümetinin Haredilerle yaşadığı askerlik krizini de aştığını belirten Çınkara, şu an için içeride Netanyahu aleyhine ciddi bir süreç işlemediği görüşünde.

Öte yandan İsrail’in kaos istediğini ve gerilimi tırmandırmak istediğini vurgulayan Nalan Yazgan, “Bölgedeki kaos İsrail’in tek ve en güçlü devlet olarak devam edebilmesi için bir ihtiyaç” ifadesini kullandı. İsrail’in diğer yandan da Batı Şeria’yı ilhak planına yaklaştığını belirten Yazgan, “Gazze’de zaten Filistinsizleştirme planında sona yaklaştı. Asıl hedefleri şu an Batı Şeria, orayı İsrail toprağı yapma yolunda ilerliyorlar” dedi.

Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi

Sonuç: Küresel Etkileri Olan Bir Kriz Kapıda

İsrail’in saldırıları sonucu İran’la yükselen gerilim enerji fiyatları ve güvenliği başta olmak üzere çok sayıda alanda bölgesel ve küresel kriz dinamiklerini tetikliyor. Uzmanlara göre, İran’ın nasıl yanıt vereceği ve ABD’nin tepkisi bu noktada önemli. Bu değişkenlerin, yalnızca enerji fiyatlarını değil, bölgesel güvenlik mimarisini, diplomatik ilişkileri ve iç politik dengeleri de sarsabileceği düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Pezeşkiyan: İsrail ahmaklığından pişman olacak

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in Tahran ve diğer şehirlere düzenlediği saldırının ardından, “meşru ve güçlü karşılığın düşmanı yaptığına pişman edeceğini” söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in bu sabah şafak vaktinde başkent Tahran ve çok sayıda ile düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti’nin meşru ve güçlü karşılığı, düşmanı yaptığına pişman edecektir,” dedi.

Saldırılarda konutlar da hede alınmış, aralarında askeri komutanlar, bilim insanları ve sivillerin de bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.

‘Bu barbarca bir saldırı’

Saldırıyı “barbarca” olarak nitelendiren Pezeşkiyan, halka seslendiği mesajında, “Tüm uluslararası taahhütlere aykırı olan bu saldırı, bu yasa dışı oluşumun cani doğasını ortaya koymaktadır,” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan, bu saldırının, İran İslam Cumhuriyeti’nin yıllardır uyarısını yaptığı “bu varlığın fıtratının suç ve saldırganlık üzerine kurulu olduğu” gerçeğini tüm dünyaya kanıtladığını ekledi.

İran halkının ve yetkililerinin bu suç karşısında sessiz kalmayacağını vurgulayan Pezeşkiyan, “İran’ın yanıtı meşru, güçlü ve düşmanı ahmaklığından pişman edecek nitelikte olacaktır,” diye konuştu.

Tahran’ın her zaman bölgede ve dünyada barış ve istikrar arayışında olduğunu ve diyalog kurmaya hazır olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, Tahran’ın “toprak bütünlüğünü ve egemenliğini meşru müdafaa çerçevesinde savunarak her türlü saldırganlığa kararlılıkla yanıt vereceğini” kaydetti.

Bunun yanı sıra Pezeşkiyan, İran halkına “birlik ve beraberliği koruma, düşmanın psikolojik savaş kapsamında yaydığı söylentilere ve yalan haberlere itibar etmeme” çağrısında bulundu.

Hamaney: İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor

İran Devrim Lideri Ali Hamaney de yaptığı açıklamada, “İran topraklarına saldırma suçunu işleyen İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor,” dedi.

Hamaney, halka gönderdiği mesajda, “İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin güçlü eli düşmanı rahat bırakmayacaktır. Siyonist varlık, bu cani eylemiyle kendisine acı ve sancılı bir kader hazırlamıştır ve buna kesinlikle ulaşacaktır,” ifadelerini kullandı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu da diğer silahlı kuvvetlerle birlikte, İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığına kararlılıkla yanıt vermek için “teyakkuzda” olduklarını duyurdu.

İran’la savaş kapıda mı?

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail’den İran’a ikinci saldırı

Yayınlanma

İsrail, İran’a yönelik yeni saldırılar düzenleyerek İsfahan’daki Natanz nükleer tesisini, Tebriz’deki havalimanını ve Kirmanşah’taki bazı bölgeleri hedef aldı. İran devlet televizyonu, saldırılar sonucu Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığını ve patlama sesleri duyulduğunu bildirdi. Tesnim haber ajansı ise daha önce aynı bölgede düzenlenen saldırılarda en az 3 kişinin öldüğünü aktardı.

İsrail, geçtiğimiz saatlerde İran’daki farklı vilayetleri hedef alan yeni saldırılar düzenledi. İran devlet televizyonu, İsrail’in İsfahan vilayetindeki Natanz nükleer tesisine yeniden saldırdığını duyurdu.

Saldırılar sonucunda ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığı ve patlama sesleri duyulduğu bildirildi.

Tebriz havalimanında yangın

İran devlet televizyonu, İsrail saldırıları neticesinde ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz kentinde bulunan havalimanında patlama seslerinin duyulduğunu ve bir yangın çıktığını açıkladı.

Doğu Azerbaycan vilayetinde bulunan havalimanından alevlerin ve dumanların yükseldiğini gösteren bir video, “Tebriz Havalimanı şimdi” notuyla paylaşıldı.

Kirmanşah’ta yeni hedefler

Lübnan merkezli el-Meyadin televizyonu da, İsrail’in Kirmanşah’ta bulunan Kasr-ı Şirin ve Kangavar şehirlerini de hedef aldığını bildirdi.

Öte yandan Tesnim haber ajansı, daha önce aynı vilayette (Doğu Azerbaycan) 10 noktayı hedef alan bir dizi saldırı düzenlendiğini ve bu saldırılarda en az 3 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İran’la savaş kapıda mı?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English