Diplomasi
Trump’tan Rusya ve Ukrayna’ya 30 günlük ateşkes çağrısı

ABD Başkanı Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin ardından Rusya ve Ukrayna’ya 30 günlük koşulsuz ateşkes çağrısında bulundu. Rusya’nın 8-11 Mayıs tarihleri arasında ilan ettiği tek taraflı ateşkes devam ederken, Zelenskiy Kiev’in 30 günlük ateşkese hazır olduğunu belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından Rusya ve Ukrayna’ya 30 günlük ateşkes çağrısında bulundu.
Rusya’nın 8 Mayıs gece yarısından 11 Mayıs gece yarısına kadar sürecek olan tek taraflı ateşkes ilanı yürürlükte. Moskova, Kiev’i de ateşkese uymaya çağırmış ve aksi takdirde “etkili” bir yanıt verileceği vaadinde bulunmuştu.
Trump, sosyal medya platformu Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Rusya/Ukrayna ile müzakereler devam ediyor. ABD, ideal olarak, 30 günlük koşulsuz ateşkes çağrısında bulunuyor. Kabul edilebilir bir ateşkesin sağlanacağını ve her iki ülkenin de bu doğrudan görüşmelerin kutsallığına riayet etme sorumluluğunu taşıyacağını umuyorum. Ateşkese uyulmazsa, ABD ve ortakları ek yaptırımlar uygulayacaktır,” ifadelerini kullandı.
Trump ayrıca, Avrupalı liderlerle birlikte Rusya ve Ukrayna arasında kalıcı bir barışın sağlanmasına bağlı kaldığını ekleyerek, “Bu ateşkes nihayetinde bir barış anlaşmasına doğru inşa edilmelidir. Bütün bunlar çok hızlı bir şekilde yapılabilir ve hizmetlerime ihtiyaç duyulursa her an hazır olacağım,” diye belirtti.
8 Mayıs akşamı Trump ile telefonla görüşen Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, görüşmeyi “iyi” olarak nitelendirdi. Görüşmede Ukrayna’daki çatışmanın çözümüne yönelik çabaların da ele alındığı bildirildi.
Zelenskiy, Kiev’in “bugünden itibaren bile” 30 günlük ateşkese hazır olduğunu ve Moskova’nın bu teklife onay vermesini beklediğini Trump’a ilettiğini aktardı.
Vance: Ukrayna’nın çökmesini istemiyoruz
ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ise Rusya’nın Ukrayna’nın kontrolünde kalan toprakların kendisine devredilmesini bekleyemeyeceğini söyledi.
Vance, Fox News‘e verdiği mülakatta, “Bizim pozisyonumuz şu: Ukrayna’nın çökmesini istemiyoruz. Açıkçası Ukrayna’nın egemen bir ülke olarak kalmasını istiyoruz. Ancak Rusya, ele geçirmediği toprakların kendisine verilmesini bekleyemez. Ki bu, onların ilk barış planında belirtilmişti,” dedi.
Zelenskiy, Moskova’nın 8-11 Mayıs tarihleri arasındaki ateşkese katılma çağrısını reddetmiş ve bunun yerine 30 günlük ateşkes önerisinde bulunarak, “üç, beş, yedi günde hiçbir konuda anlaşılamayacağını” açıklamıştı.
Ukrayna Devlet Başkanı, Kiev’in 11 Mart’ta ABD temsilcileriyle yapılan görüşmeler sonucunda, Rusya’nın da bu adımı atması koşuluyla 30 günlük ateşkese zaten razı olduğunu kaydetmişti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, o dönemde Rus tarafının “genel olarak lehte olduğunu ancak nüanslar bulunduğunu” söylemişti.
Putin, özellikle Ukrayna’nın bu süreyi nasıl kullanacağına dair sorular olduğunu belirtmişti. Zelenskiy’nin teklifine yanıt olarak Rus tarafı bu “nüanslara” dikkat çekmişti.
Trump, Rusya’nın ilan ettiği mevcut ateşkesin “önemli bir şey gibi görünmediğini” ancak “başladığımız noktaya kıyasla bunun çok şey olduğunu” ifade etti.
Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg, tarafların 30 günlük ateşkes konusunda anlaşmaya yakın olduğunu bildirerek Kiev’in buna hazır olduğunu belirtti.
Kellogg, “Muhtemelen engelimiz, buna razı olmayan Rusya devlet başkanıdır,” diye ekledi.
Buna karşılık Rusya Dışişleri Bakanlığı, Moskova’nın girişimi desteklediğini ve ayrıca tek taraflı olarak iki kez ateşkes ilan ettiğini vurgulamıştı.
Bakanlık, Kiev’in de kabul ettiği enerji altyapısına yönelik saldırılardan 30 günlük vazgeçiş ve Paskalya ateşkesinden söz etmişti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, “Bunlara Kiev tarafından uyulması, uzun vadeli bir ateşkese doğru bir adım olabilirdi,” diyerek Ukrayna’nın ateşkesi ihlal ettiğini dile getirmişti.
Rusya, 9 Mayıs Zafer Bayramı için Ukrayna’da ateşkes ilan etti
Diplomasi
Alman makine üreticilerinden, Çin konusunda AB’ye çağrı

Almanya’nın dünya çapında tanınan makine üreticileri, AB’ye Çin konusunda müdahale etmesi çağrısında bulundu.
Alman makine üreticileri, Çin ve Avrupa arasında daha yakın iktisadi bağların kurulması için en büyük destekçilerden biriydi.
Şimdi ise, ihracatın azalması ve “haksız devlet sübvansiyonları” ile güçlenen “giderek daha güçlü [Çinli] rakipler” ile karşı karşıya kalan sektör, Brüksel’den kendisini korumak için ticaret engelleri getirmesini talep ediyor.
Almanya’nın “Mittelstand” adı verilen ve köklü aile şirketlerinin ağırlığını oluşturduğu sermaye grubunu temsilen, Makine Mühendisliği Endüstrisi Derneği (VDMA) tarafından perşembe günü yayınlanan yeni bir görüş belgesi, yakın zamana kadar Çin-Almanya iktisadi mucizesini öven sektör için dramatik bir dönüşü işaret ediyor.
SCMP‘nin aktardığı belgede, “AB, üçüncü ülkelerden yapılan ithalata, AB’nin anti-damping veya anti-sübvansiyon kurallarını ihlal etmesi halinde telafi edici vergiler uygulamalıdır. Çin, agresif ihracat politikasıyla bu konuda özellikle dikkat çekiyor”, ifadesine yer veriliyor.
Güç aktarım sistemlerinden takım tezgahlarına, yarı iletken makinelerden hassas aletlere kadar her şeyi üreten 3.600 üyeden oluşan endüstri grubu, Çinli rakipleriyle eşit şartlarda rekabet etmeye hazır olduğunu açıkça belirtiyor fakat bu koşulların mevcut olmadığını düşündüğü ve hükümetlerin müdahale etmesini istediği de açıkça vurgulanıyor.
VDMA Başkanı Bertram Kawlath, “Çinli şirketler hükümet tarafından büyük ölçüde sübvanse ediliyor. Ve bazen teknik düzenlemelerimizi hiçe sayan ürünleri Avrupa’ya tedarik ediyorlar. Çin adil davranmıyor ve politikacılar buna yanıt vermelidir”, dedi.
Bu belge, Alman sanayisinin dünyanın atölyelerine güç sağlamak için ürettiği makinelerin satışından zengin olduğu on yıllardan sonra bir dönüm noktası niteliğinde. Covid-19 pandemisinden bu yana VDMA, Almanya’nın Çin ile ekonomik ilişkilerinde ortaya çıkan zorlu yeni gerçekliğe sert eleştiriler yöneltmeye başladı. Çin, Avrupa ve üçüncü pazarlardaki şiddetli rakipler tarafından rekabetten dışlandığını dile getirdi.
VDMA’nın istatistikleri, şirketlerinin Çin’deki pazar payında önemli bir düşüş olduğunu gösterdi. Alman makine ve teçhizatının Çin’in ithalat pazarındaki payı 2015 yılında %20,4 iken, 2024 yılında %15,1’e geriledi.
Alman hükümetinin istatistiklerine göre, 2025 yılının ilk çeyreğinde sevkiyatlar bir önceki yıla göre %12,2 azaldı ve son altı yılın beşinde görülen düşüş eğilimi daha da şiddetlendi.
Belgede, “’Made in China 2025′ stratejisiyle desteklenen Çinli makine mühendisliği şirketleri, küresel pazarda giderek daha güçlü rakipler haline geldi. Çinli şirketlere sağlanan haksız devlet sübvansiyonları, uluslararası ticarette önemli bir rol oynuyor,” denildi.
Rakamlar, Almanya ve AB genelindeki eğilimlerle uyumlu: 2025 yılının ilk beş ayında, AB’nin Çin’e ihracatı bir önceki yıla göre %7,3 azalırken, Almanya’nın ihracatı %5,9 azaldı.
Aynı zamanda, Çin’in Almanya ve Avrupa’ya yaptığı sevkiyatlar da patlama yaşıyor. Sadece mayıs ayında, AB’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’ya yapılan ihracat, nisan ayında kaydedilen %20,3’lük büyümenin ardından %21,5 artış gösterdi.
Fransa’ya yapılan sevkiyatlar mayıs ayında yüzde 24,1 arttı ve bu durum, yüksek gümrük vergileri nedeniyle ABD pazarına giremeyen Çin ürünlerinin Avrupa’nın “damping alanı” haline geleceği endişelerini artırdı.
Diplomasi
JP: İsrail, ABD’yi İran’a yönelik saldırılara katılmaya ikna etmeye çalışıyor

Jerusalem Post’a bilgi veren kaynaklar, İsrail’in ABD yönetimini İran’ın nükleer tesislerine ve askeri hedeflerine yönelik saldırılarına katılmaya ikna etmeye çalıştığını söyledi.
Cuma sabahı erken saatlerde, İsrail Hava Kuvvetleri, Natanz nükleer tesisi de dahil olmak üzere İran’a bir dizi saldırı düzenledi ve Devrim Muhafızları ve İran ordusunun komutanları ile İran’ın nükleer silah programının ön saflarında yer alan nükleer bilim adamları gibi önemli hedefleri katletti.
“Yükselen Aslan operasyonu” olarak adlandırılan bu saldırılar halen devam ediyor ve güvenlik yetkilileri saldırıların günler veya haftalarca süreceğini tahmin ediyor.
Saldırılar, saldırıların başlamasından kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun açıkladığı gibi, ABD ile “tam koordinasyon” içinde gerçekleştirildi, fakat ABD’ye ait birlikler veya destekler olmadan yürütüldü.
Rubio, “Başkan Trump ve yönetim, güçlerimizi korumak ve bölgesel ortaklarımızla yakın temas halinde kalmak için gerekli tüm adımları attı. Açıkça söyleyeyim: İran, ABD’nin çıkarlarını veya personelini hedef almamalıdır,” dedi.
Trump, Truth Social’da yaptığı bir paylaşımda saldırılarla ilgili olarak, “İran’a anlaşma için defalarca fırsat verdim. Onlara en sert şekilde ‘sadece yapın’ dedim, ama ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, ne kadar yaklaşırlarsa yaklaşsınlar, bunu başaramadılar,” diye yazdı.
Trump ayrıca İran’ı anlaşmaya varmaya çağırdı ve “Bu katliamın ve bir sonrakilerin sona ermesi için hâlâ zaman var… İran, geriye hiçbir şey kalacak hale gelmeden anlaşma yapmalı,” dedi.
Diplomasi
Grossi: İran’ın nükleer tesislerine yönelik tırmanış son derece endişe verici

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırılarının ardından tırmanan gerilimin “son derece endişe verici” olduğunu belirtti. Grossi, bu tür saldırıların BM Şartı ve uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini vurgularken, İranlı yetkililer UAEA’yı “İsrail’in elinde bir araç olmakla” suçladı ve saldırıya kararlı bir yanıt verileceğini açıkladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, nükleer tesislere yönelik saldırıların Birleşmiş Milletler (BM) Şartı, uluslararası hukuk ve UAEA’nın temel statüsünün ihlali anlamına geldiğini vurguladı.
Grossi, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırılarını içeren askeri operasyonunun yarattığı tırmanışın “son derece endişe verici” olduğunu ifade etti.
UAEA Yönetim Kurulu’na hitap eden Grossi, ajansın “bu sabah İsrail tarafından başlatılan ve İran’daki nükleer tesisleri hedef alan askeri operasyon hakkında bilgilendirildiğini” söyledi.
Grossi, ilgili nükleer tesislerin durumunu belirlemek ve nükleer güvenlik üzerindeki olası geniş çaplı etkileri değerlendirmek üzere İran’ın nükleer güvenlikten sorumlu yetkilileriyle temas hâlinde olduklarını ekledi.
İranlı yetkililerden alınan bilgilere göre Grossi, “Natanz zenginleştirme tesisinin saldırıya uğradığını, ancak radyoaktivite seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini, İsfahan ve Fordo tesislerinin ise güvende olduğunu” belirtti.
‘Nükleer tesislere saldırının sonuçları ‘vahim’ olur’
Grossi, “Nükleer tesisler, insanlara ve çevreye zarar vermemek için hiçbir şekilde hedef alınmamalıdır. Bu durumun nükleer güvenlik, güvenceler, bölgesel ve uluslararası barış ile güvenlik üzerinde ciddi yansımaları olacaktır,” diyerek uyardı.
Barışçıl amaçlı nükleer tesislere yönelik herhangi bir silahlı saldırının veya saldırı tehdidinin uluslararası hukukun ihlali olduğunu teyit eden uluslararası kararları hatırlatan Grossi, “Nükleer tesislere yönelik silahlı saldırılar, radyoaktif maddelerin salınımına yol açabilir ve bunun hem saldırıya uğrayan ülke sınırları içinde hem de dışında vahim sonuçları olabilir,” değerlendirmesini yaptı.
Tüm tarafları daha fazla tırmanışı önlemek için azami itidal göstermeye çağıran Grossi, ajansın durumu yakından izlediğini, teknik yardım sunmaya hazır olduğunu ve her koşulda nükleer güvenlik, emniyet ve güvence misyonuna bağlı kalacağını ifade etti.
UAEA Başkanı ayrıca, durumu değerlendirmek, güvenlik ve emniyeti sağlamak ve nükleer silahların yayılmasını önlemek amacıyla en kısa zamanda İran’a gitmeye hazır olduğunu ilgili makamlara bildirdiğini de sözlerine ekledi.
İran’dan Grossi’ye ‘sessizliğini boz’ çağrısı
İsrail saldırısının ardından İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, UAEA Başkanı Grossi’ye bir mektup göndererek, sessizliğinden sıyrılarak nükleer tesislere yönelik saldırganlığı açıkça kınamaya çağırmıştı. Arakçi mektubunda, “İran’ın nükleer ekipman ve malzemeleri korumak için özel tedbirler aldığını” ve bu saldırganlığa “kararlı bir şekilde karşılık vereceğini” vurguladı.
‘UAEA, İsrail’in elinde bir araç haline geldi’
Öte yandan İran Atom Enerjisi Kurumu, “UAEA’nın İsrail’in elinde bir araç haline gelecek kadar yozlaştığını ve güvenilir bir uluslararası kuruluş olarak itibarını yitirdiğini” belirtti.
Kurumdan yapılan açıklamada, İsrail saldırısının, “ajansın ve genel direktörünün, denetim altındaki barışçıl nükleer tesislerin güvenliğini sağlama da dahil olmak üzere mesleki ve tarafsız rolünü yerine getirmedeki haksız ihmali ve kusuru nedeniyle UAEA için bir gerileme teşkil ettiği” ifadelerine yer verildi.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya3 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını5 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’