Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Türkiye ve Libya’dan ortak sondaj adımı

Yayınlanma

Türkiye ile Libya arasında üç yıl önce imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşması uygulama aşamasına geldi. İki ülke Doğu Akdeniz’de ortak hidrokarbon arama faaliyetinin yasal dayanağı olacak mutabakat zaptını imzaladı.

Türkiye’den Libya’ya giden üst düzey ve kalabalık bir heyetin ziyareti kapsamında Türkiye ile Libya Birlik Hükümeti (UBH) arasında “hidrokarbonlar alanında karada ve denizde ikili bilimsel, teknik, teknolojik, hukuki, idari ve ticari işbirliğinin geliştirilmesini öngören” bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu zapt ile 2019 Kasım ayında Ankara ile Trablus arasında imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşması artık uygulama aşamasına girmiş oldu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın’dan oluşan heyetin Libya ziyaretinde bir dizi anlaşmaya imza atıldı. O anlaşmalardan en önemlisi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Libya Dışişleri Bakanı Necla Manguş’un ortak basın toplantısında duyuruldu.

‘Tüm kesimler’ vurgusu

Libyalı bakan Menguş “İki ülke arasında petrol enerjisi ve hidrokarbonlar alanlarında mutabakat muhtırası imzaladık. Söz konusu anlaşmalar iki dost ülke arasındaki tarihi ilişkilerin derinliğini göstermektedir” dedi. Türkiye’nin, zor zamanlarında Libya’nın ve Libya halkının yanında olduğunu bundan sonra da hiç tereddüt etmeden yanında olacağını ve desteğini sürdüreceğini kaydeden Çavuşoğlu ise “Batısıyla, doğusuyla, güneyiyle, Libya bizim için bir bütündür ve çok kıymetlidir. Milli birlik ve beraberliği engellemeye, kardeş kavgası çıkarmaya yönelik hamlelerin karşısında durmaya da Türkiye olarak devam edeceğiz. Bu anlayışla Libya’daki tüm kesimlerle de görüşüyoruz” ifadesini kullandı.

‘İçişlerine karışmayı bıraksınlar’

Türkiye’nin Libya halkına, kalıcı barış, huzur ve refahı bir an önce tesis etmeleri için her türlü desteği vermeye hazır olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti: “Bunu tüm muhataplarımıza da vurguluyoruz. Libya’yla olan ilişkilerimiz gücünü ortak tarihimizden komşuluk ve kardeşlik bağlarımızdan alıyor. Bugünkü görüşmelerimizde ilişkilerimizi daha da ileriye taşıma taahhüdümüzü karşılıklı olarak vurguladık. Bugün Necla Hanım’ın da söylediği gibi iki tane anlaşma imzaladık. Hidrokarbonlar ve protokol alanlarındaki mutabakat muhtıralarını imzaladık. Şu anda arkadaşlarımız üzerinde müzakere etmeye devam ediyorlar. Bugün inşallah gaz alanında da bir mutabakat muhtırasını imzalayarak dönmüş olacağız.”

Yunanistan ve Fransa’nın Türkiye ile daha önce imzalanan deniz yetki alanları mutabakat muhtırasına yönelik itirazlarda bulunduğunu belirten bir gazetecinin, “Türkiye ve Libya’nın bugün imzaladığı muhtıralara yönelik tepkiler olabilecektir ancak bunun imzalanmasının arkasında dünyanın içinden geçmekte olduğu enerji krizi vardır diyebilir miyiz?” şeklindeki sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, “Geçmişte imzaladığımız anlaşmalar, bugünkü imzaladığımız anlaşmalar iki egemen devlet arasında Libya ve Türkiye arasında kazan-kazan anlayışıyla imzalanan anlaşmalardır. Dolayısıyla üçüncü ülkelerin, iki egemen ülkenin imzaladığı anlaşmaya müdahale etme hakkı yoktur. Onların ne düşündüğü önemli değil. Önemli olan, bizim imzaladığımız anlaşmalar iki ülke ve iki ülke halkına faydalı mı, faydalı değil mi? Biz buna bakarız. İmzaladığımıza göre de burada karşılıklı fayda görüyoruz, kazan-kazan anlayışıyla. Biz her alanda Libya ile ilişkilerimizi daha da geliştireceğiz. Libya’nın üçüncü ülkelerle ilişkilerini geliştirmesinden biz ancak memnuniyet duyarız. Libya’nın egemen bir devlet olduğunu o ülkeler de unutmasınlar. Olumsuz anlamda Libya’nın içişlerine karışmayı bıraksınlar.”

Libya’dan farklı sesler

UBH’den güvenoyunu çeken ve Fethi Başağa’yı Başbakan ilan eden Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM), Trablus’un mutabakat zaptını imzalamaya yetkili olmadığını ileri sürdü. TM’nin 145 üyesinden 73’ü Türkiye ile petrol ve gaz konusunda UBH ile imzalanan anlaşmanın geçersiz olduğunu savunan bir açıklama yayınladı. Açıklamada milletvekilleri muhtıranın imzalanmasını “Türk kardeşlerin siyasi fırsatçılığı” olarak nitelendirerek, bunun gelecekte Libya’nın ulusal çıkarları ile yeniden ulusal devlet kurmaya yönelik bir anlaşmaya varmak için yapılan tüm ciddi girişimleri engelleyebileceğini ileri sürdüler. Üyeler, Temsilciler Meclisi’nin yanı sıra tüm siyasi ve sosyal güçleri “ulusal kararın daha fazla gasp edilmesine yol açan siyasi saçmalık” olarak tanımladıkları adımlarını reddetmeye çağırdılar.

TM Başkanı Akile Salih de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderdiği mesajda, anlaşmayı ‘geçersiz, yasal bir etkisi olmayan ve Libya Devleti için bağlayıcılığı bulunmayan’ olarak değerlendirmesini istedi. Salih mesajında “(Anlaşmanın) Doğu Akdeniz bölgesinde ve komşu ülkeler Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile güvenlik ve istikrarı bozacaktır” dedi.

Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi ise yaptığı açıklamada Temsilciler Meclisi’nin bu anlaşmaları kabul etmesi çağrısı yaptı. Konsey, anlaşmaların sonuçlandırılmasının istişareye ihtiyaç duyduğunu ve yürürlüğe girmesinin ise yasama konseylerinin onayını gerektirdiğini kaydetti.

Yunanistan ve Mısır’dan tepki

İlan ettikleri deniz yetki alanları Türkiye-Libya anlaşması ile çakışan Yunanistan ve Mısır da gelişmeye tepki gösterdi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı “Yunanistan bölgede egemenlik haklarına sahip. Bu hakları uluslararası deniz hukukuna tam saygı çerçevesinde tüm yasal yollarla savunmayı amaçlıyoruz” dedi. Atina ile Mısır arasında 2020’de imzalanan ve Doğu Akdeniz’de iki ülkenin münhasır ekonomik bölgelerini belirleyen anlaşmanın 2019’da Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmayı “fiilen geçersiz kıldığı” ileri sürüldü. Söz konusu muhtırayı uygulayan herhangi bir “söz veya eylemin” fiilen “gayrimeşru” olacağını ifade eden Yunan Dışişleri Bakanlığı, “Bu adımlara ikili düzeyde, Avrupa Birliği’nde ve NATO’da tepki verilecektir” açıklamasında bulundu.

Mısır’ın tepkisi anlaşmadan çok Libya hükümetine

Mısır Dışişleri Bakanlığı da, Dışişleri Bakanı Semih Şükri’nin Yunan mevkidaşı Nikos Dendias ile konu hakkında telefonda görüştüğünü ve Libya’daki son gelişmeleri ele aldıklarını belirtti. Her iki bakanın da Trablus merkezli hükümetin herhangi bir uluslararası anlaşma ya da mutabakat muhtırası imzalama yetkisine sahip olmadığını vurguladığı ifade edildi.

Avrupa Komisyonu Dış İlişkiler Sözcüsü Peter Spano Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile Libya arasındaki mutabakatın yasallığının kabul edilmediğini söyledi. Yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği, 2019’da bu mutabakata karşı duruşunu açıkça göstermiştir ve bu konudaki yaklaşımımız değişmedi. 2019’daki Türkiye ile Libya arasındaki mutabakat muhtırası üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını ihlal ediyor ve yasalara uygun değildir. Yeni anlaşmanın detayları henüz açıklanmadı fakat bu konuda daha fazla açıklamaya ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.

AB’ye: Yetkini aşma

AB’nin açıklamasını değerlendiren Dışişleri Sözcüsü Tanju Bilgiç, AB’nin, Yunanistan’ın maksimalist taleplerine ve samimi diyalogdan kaçan ve uluslararası yargı yollarını tıkayan tutumuna destek olmasının hem kendi müktesebatına hem de uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkati çekerek, AB’nin egemen üçüncü ülkeler arasındaki anlaşmalar hakkında yorum yapacak veya hüküm verecek uluslararası bir yargı organı olmadığına işaret etti. Bilgiç, “Bu nedenle, hem AB’yi hem de AB’ye üye ülkeleri sınırlarını ve yetkilerini aşmamaya, uluslararası hukuka ve BM ilkelerine uygun olarak devletlerin egemenliklerine ve eşitliklerine saygı göstermeye davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

DİPLOMASİ

ASML: ABD, Çin’e karşı daha fazla çip kısıtlaması için bastıracak

Yayınlanma

Hollanda merkezli çip makinesi tekeli ASML’nin CEO’su Christophe Fouquet, Hollandalı çip üretim makineleri üreticisinin en büyük pazarı olan Çin’e yarı iletken teknolojisi satışını daha da kısıtlamak için ABD’den gelen baskının artmasını bekliyor.

Salı günü Londra’da düzenlenen Bloomberg Teknoloji Zirvesi sırasında verdiği bir röportajda Fouquet, “Jeopolitik manzaraya bakarsanız, ABD’nin daha fazla kısıtlama için müttefiklerine baskı uygulamaya devam edeceği açık. Asıl soru şu: Hollanda için doğru olan nedir? Avrupa için doğru olan nedir?” diye sordu.

Washington yıllardır Çin’in yarı iletken sektöründeki yükselişini, gelişmiş yapay zeka çipleri ve çip üretim ekipmanlarının satışını hedef alan ihracat kontrolleri yoluyla sınırlamaya çalışıyor. Hollanda hükümeti, ABD’li müttefiki ile en büyük şirketinin en büyük pazarı arasında bir orta yol bulmakta şimdiye kadar zorlandı.

Fouquet, ASML’nin Çin ile olan işlerinin çoğunun “ulusal güvenlik” kaygılarıyla daha az ilgili olan olgun teknolojiye odaklandığını söyledi ve “Bugün Çin’deki odak noktasının çoğu ana akım yarı iletkenler üzerinde. Bu yapay zekadan çok farklı,” dedi.

ASML, Apple’ın akıllı telefonlarından Nvidia’nın yapay zeka hızlandırıcılarına kadar her şeye güç veren gelişmiş çipleri üretmelerine yardımcı olan litografi makinelerini üretme tekeline sahip. Çin, ASML’nin aşırı ultraviyole veya EUV teknolojisini kullanan en gelişmiş makinelerini hiçbir zaman satın alamadı.

Hollanda ayrıca ASML’nin en gelişmiş ikinci daldırma DUV litografi sistemlerinden bazılarını Çin’e satmasını kısıtladı ve geçen ay şirketin Lahey’de ihracat lisansları için başvurmasını sağlayan yeni ihracat kontrol kuralları yayınladı.

Çin, çip üretim teknolojisini ilerletmek için ASML’nin sistemlerine güveniyor, çünkü ülke henüz en ileri yarı iletkenleri üretebilecek benzer ekipmanları geliştiremedi.

Fouquet, mevcut kısıtlamaların Çin’in “ileri teknoloji söz konusu olduğunda 10 ila 15 yıl geride kaldığı” anlamına geldiğini söyledi.

Son beş çeyrekte ASML’nin en büyük pazarı olan Çin, son dönemde şirketin toplam satışlarının neredeyse yarısına denk gelen 2,79 milyar avroluk (3 milyar dolar) satış gerçekleştirdi.

Fouquet, Çin talebinin Covid-19 salgını sırasında verilen siparişlere dayanan bir birikim nedeniyle yükseldiğini söyledi. ASML, ülkeye yapılan satışların önümüzdeki yıl toplam gelirin yaklaşık %20’sine gerileyeceğini ve bunun daha normal bir seviye olduğunu düşünüyor.

Fouquet yaptığı açıklamada, çip endüstrisinin ve ASML’nin önümüzdeki yıl büyüyeceğini söyledi ve “2026’nın da bir büyüme yılı olmasını bekliyoruz ancak bunu ölçmek için henüz çok erken,” dedi.

ASML hisseleri salı günü %3,3 kadar değer kazandı. Geçen Salı günkü kazanç raporundan bu yana hâlâ %15’ten fazla düşüşte.

ASML CEO’su, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin rekabetçi kalmak istiyorlarsa gelen göçü kısıtlamamaları gerektiğini söyledi.

Fouquet, “Şirketimizi 100’den fazla milletten insanla kurduk. Her yerden yetenek getirmek başarı için mutlak bir koşul oldu,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Scholz’un Hindistan ziyaretinde masada ekonomi ve savunma var

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Hint-Pasifik bölgesinde iki ülke arasındaki ilişkileri derinleştirmesi muhtemel savunma ve ekonomik ilişkiler üzerine görüşmelerde bulunmak amacıyla perşembe günü Hindistan’daki üç günlük ziyaretine başlayacak.

Scholz’un şansölyeliğinde Berlin, Yeni Delhi ile daha derin bağlar kurma niyetinin sinyallerini sürekli olarak verdi. Yakın zamanda Almanya, yeni Hindistan politikasını ilan ettiği bir belge yayınladı.

South China Morning Post’un (SCMP) hatırlattığı üzere Almanya Şansölyesi geçen yıl Hindistan’ı iki kez ziyaret etti; birincisi şubat ayında ikili bir devlet ziyareti için, ikincisi ise eylül ayında Yeni Delhi’de düzenlenen G20 liderler zirvesine katılmak için.

Hindistan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Şansölyenin son ziyareti Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin daveti üzerine gerçekleşecek.

SCMP’nin görüşlerine başvurduğu King’s College London’da uluslararası ilişkiler profesörü Harsh Pant, “Bence olan şey kesinlikle Almanya’nın Hindistan’ı yeniden değerlendirmesidir. Uzun zamandır Hindistan onların radarında değildi ama Almanya Hindistan’la ilişkilerini stratejik bir ilişkiye dönüştürmeye ve Avrupa Birliği’ni de bu yöne çekmeye çalışıyor,” dedi.

İki ülkenin ticaret hacmi 26 milyar dolar

Almanya, Hindistan’ın AB’deki en büyük ticaret ortağı ve aynı zamanda dünya çapındaki en önemli ticaret ortaklarından biri.

India Brand Equity Foundation’a göre, Mart 2023’te sona eren mali yılda Hindistan’ın Almanya ile ikili ticareti 26 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ülkedeki Alman şirketlerinin sayısı geçen yıl temmuz ayı itibariyle 2.000’e ulaştı.

Hindistan ve Almanya arasındaki askeri bağlar geçmişte asgari düzeydeydi fakat Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius’un geçen yılki ziyareti, Alman ve Hint şirketlerinin altı gelişmiş hayalet dizel-elektrik denizaltı inşa etmeyi amaçlayan bir anlaşma imzalamasıyla bir dönüm noktası oldu.

Yeni Delhi, Pekin’e karşı Alman denizaltılarını istiyor

Görüşmelerde radar ve denizaltı teknolojisinin masada olacağı vurgulanıyor. Hassas askeri teknoloji ihracatına ilişkin katı iç yasalar geçmişte Almanya’nın savunma ihracatını engellemişti. Fakat Berlin, Yeni Delhi’ye yönelik askeri teknoloji kısıtlamalarını gevşetmeye yöneliyor gibi görünüyor.

Almanya ile yapılan görüşmeler, Yeni Delhi’nin dünyanın en güçlü deniz filolarından birine sahip olan Pekin ile arasındaki teknolojik farkı azaltmak için konvansiyonel ve nükleer denizaltı filosunu genişletmeye başladığı bir dönemde gerçekleşiyor.

Hindistan, Çin ile nüfuz mücadelesine girdiği Hint-Pasifik bölgesindeki güvenlik çıkarlarını korumak ve her iki ülke için de önemli olan hayati ticaret koridorlarını güvence altına almak için gelişmiş Alman denizaltı teknolojisine sahip olmak istiyor.

Serbest ticaret anlaşması da gündeme gelecek

Pant, Scholz’un Modi ile görüşmelerinde AB ile olası bir serbest ticaret anlaşmasının hızlandırılmasının da ele alınacağını söyledi.

Pant, Almanya’nın AB’nin en büyük ekonomisi olarak üstlendiği büyük rolün, yıllardır üzerinde çalışılan bir anlaşmayı hızlandırabileceğini de sözlerine ekledi.

Uluslararası ticaret danışmanlık şirketi ASL-Legal’in baş danışmanı ve ticaret uzmanı TS Vishwanath, Scholz’un ziyaretinin Hindistan ve Almanya arasındaki ikili ilişkilere odaklanacağını, fakat AB ile ilişkilere de değinebileceğini söyledi.

Vishwanath, “Hindistan ve Almanya arasında çok şey oluyor. Birincisi, Hindistan ve Almanya arasında denizaltılarla ilgili bir savunma anlaşması var. Diğeri ise Alman şirketleri Hindistan’da iyi iş çıkarıyor ve faaliyetlerini genişletmek istiyorlar” dedi.

Vishwanath, görüşmelerin önemli bir bölümünün ülkede iş yapma kolaylığının iyileştirilmesine odaklanacağını da sözlerine ekledi.

Yeni Delhi son yıllarda, geçmişte yabancı yatırımları engelleyen bürokrasi konusundaki kötü şöhretini azaltmaya çalışıyor.

Hintli nitelikli işçi göçü de konuşulacak

Vishwanath, görüşmelerin aynı zamanda daha fazla Hintli öğrencinin Almanya’da eğitim görmesine yönelik tartışmaları da içerebileceğini, zira ülkenin en iyi eğitim destinasyonlarından biri haline geldiğini sözlerine ekledi.

Alman Şansölyesinin ziyareti öncesinde Hindistan’ın ekonomi gazetesi Mint’in pazar günkü haberine göre Almanya, Avrupa ülkesindeki işçi açığı nedeniyle Hindistan’dan gelecek vasıflı işçiler için vize sayısını dört kattan fazla artırarak yıllık 20.000’den 90.000’e çıkarmayı planlıyor.

Öte yandan Hindistan’ın eğitimli gençlerden oluşan geniş havuzu genellikle uygun iş bulmakta zorlanıyor.

Vishwanath, Rusya ile Ukrayna arasında barışın sağlanması ve Orta Doğu’da İsrail ile İran arasında tırmanan gerginliğin giderilmesinde Hindistan’ın daha büyük bir rol oynamasının da gündemde olacağını söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Savunma şirketleri anti-drone lazer silahları üretme yarışında

Yayınlanma

Dünyanın dört bir yanındaki ordular insansız hava araçları (İHA) gibi yeni ve ucuz füze tehditlerine karşı koymanın yollarını ararken savunma şirketleri de düşük maliyetli, yüksek enerjili lazer silahları geliştirme planlarını hızlandırıyor.

Financial Times’ın (FT) haberine göre aralarında ABD’li RTX, Avrupalı MBDA ve İngiliz QinetiQ’in de bulunduğu dünyanın en tanınmış şirketlerinden bazıları, uzun zamandır gerçeklikten çok bilim kurgu olarak görülen bu son teknolojiye büyük yatırımlar yapıyor.

Metali kesen ve elektronik aksamı yok eden lazer ışınlarını silahlara yerleştirme yarışı, hükümetlerin ucuz İHA’lar ve füzelerin yaygınlaşmasıyla mücadele etmek için daha uygun maliyetli yollar aramasıyla yeni bir aciliyet kazandı.

Bu yılın başlarında İngiliz ve Amerikan gemileri Kızıldeniz’de Yemen direnişi tarafından fırlatılan İHA’ları düşürmek için milyonlarca dolarlık füzeleri ateşlemek zorunda kaldı.

Rand Europe’un savunma araştırmacısı James Black, “100 ya da 1000 dolarlık bir insansız hava aracını 1 milyon doların üzerinde bir önleme füzesiyle vurmak iktisadi açıdan sürdürülebilir değil,” dedi. 

Ucuz İHA ve roketlere karşı maliyet azaltma ihtiyacı

ABD onlarca yıldır, özellikle Ronald Reagan’ın “Yıldız Savaşları” savunma girişimi kapsamında, lazerler ve yüksek güçlü mikrodalga sistemleri gibi “yönlendirilmiş enerji silahları” üzerine araştırmalar yürütüyor.

Lazerler menzil bulucu olarak ve savaş alanında pilotların gözlerini kamaştırmak için kullanılmış olsa da, bilgi işlem, optik teknolojiler ve fiber optikteki ilerlemelerle birlikte ülkeler ancak şimdi bu silahlardan etkili silahlar olarak faydalanmaya çalışıyor.

Sektör uzmanları insansız hava savaşlarındaki artışın, savunma maliyetinin saldırı maliyetini aştığı askeri planlamacıların karşı karşıya olduğu “maliyet asimetrisini” ortaya çıkardığını belirttiler.

Black, ABD yapımı Patriot sistemi tarafından fırlatılan karadan havaya füzeler gibi geleneksel önleyicilerin “son derece sofistike sistemler” haline geldiğini ve bunun da bir bedeli olduğunu söyledi.

Uzman, Ukrayna’da her gün binlerce düşük maliyetli İHA’nın konuşlandırılmasıyla birlikte bu durumun “maliyet asimetrisini savunmacıdan daha da uzaklaştırıp saldırganın lehine çevirme” tehdidini doğurduğunu da sözlerine ekledi.

ABD ordusu bu yıl Orta Doğu’da İHA’ları düşürmek için yüksek enerjili lazerler kullandı ve bu, gelişen endüstri için bir dönüm noktası olarak kabul edildi.

Aralarında Britanya, Fransa, Rusya, Güney Kore ve Çin’in de bulunduğu diğer ordular da yönlendirilmiş enerji silahlarının geliştirilmesine yatırım yapıyor.

Kraliyet Donanması planlarını 2027’ye çekti

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı nisan ayında DragonFire lazerinin geliştirilmesini hızlandıracağını açıklamıştı. Silah, planlanandan beş yıl önce, 2027 yılına kadar Kraliyet Donanması gemilerinde konuşlandırılacak.

Savunma Bakanlığına göre DragonFire, havada görülebilen herhangi bir hedefe atış başına yaklaşık 10 sterline ve bir kilometre öteden bir pound parayı vurmaya eşdeğer bir isabetle ateş edebilecek.

Ocak ayında çığır açan bir test sırasında lazer silahı hava hedeflerine başarıyla ateşlendi.

Arkasında MBDA’nın bulunduğu ve QinetiQ ve Leonardo’nun da dahil olduğu endüstri ekibi, yedi yıl önce bir prototip lazer geliştirmek için ilk sözleşmeyi aldıklarında başarı garantisi olmadığını itiraf ediyorlar.

MBDA’nın taktik saldırı direktörü Mike Mew, “Bu Ay’a roket fırlatmak gibi bir şeydi… oraya ulaşıp ulaşamayacağımızı bilmiyorduk,” dedi.

Bu yıl ocak ayında yapılan testin “bu güç sınıfında ve kapasitede bir lazer sisteminin çalışır hale getirilmesi açısından Avrupa’da bir ilk” olduğunu da sözlerine ekledi.

Yeni İşçi Partisi hükümeti tarafından başlatılan savunma incelemesine bağlı olarak, Savunma Bakanlığı Nisan 2027’ye kadar hızlandırılmış programa 350 milyon sterlin yatırım yapacak.

Mew, üç şirkette DragonFire üzerinde çalışan 150 kişilik mühendis ve bilim insanı ekibinin şu anda güvenilirliğini ve sağlamlığını geliştirmeye odaklandığını söyledi. Ekibin ayrıca bir gemiye nasıl entegre edileceğini de bulması gerekiyor.

Lazer silahlarındaki teknik zorluklar

Bir lazerin gönderilmesinde karşılaşılan en önemli teknik zorluk, ışının etkisini gösterecek kadar uzun süre doğruluğunu korumasını sağlamak.

Uzmanlara göre DragonFire’ın prototipi 50kw’lık bir güç çıkışına sahip ve bu geliştirilmekte olan diğer sistemlerden önemli ölçüde daha fazla.

QinetiQ’te gelişmiş silahlar iş geliştirme başkanı Paul Gray, “Dünyanın en iyi lazerini üretebilirsiniz ama [asıl zorluk] onu hedef noktasına yerleştirebilmek ve orada birkaç saniye tutabilmektir,” dedi.

Son gelişmelere rağmen, sektör uzmanları lazer silahlarının yakın vadede kullanımının muhtemelen sınırlı kalacağını söyledi.

Lazerler doğrudan görüş hattında çalışıyor ve güçleri ve menzilleri atmosferdeki duman veya diğer kirleticiler tarafından önemli ölçüde azaltılabilir.

Rand’dan Black, silahların “uygun bir güç kaynağına erişimi olan sabit bir platformdan ve nispeten iyi hava koşullarında” çalıştırılması gerektiğini söyledi.

Lazer sistemlerinin yapımı da pahalı. Birleşik Krallık merkezli düşünce kuruluşu RUSI’de araştırma analisti Noah Sylvia, düşük fiyat etiketine rağmen hükümetlerin geliştirme maliyetlerini hesaba katması gerektiğini söyledi ve “Eğer geliştirmek için milyonlarca pound harcıyorsanız, o zaman ne kadar tasarruf ediyorsunuz?” dedi.

Teknoloji tamamen geliştirildiğinde bile uzmanlar lazer silahlarının ve diğer yönlendirilmiş enerji silahlarının “sihirli bir değnekten” ziyade savaş alanında “tamamlayıcı bir yetenek” olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

Black’e göre bunlar “alet çantasındaki bir başka araç” ve “belirli hedefleri vurmanın düşük maliyetli bir yolu ve böylece diğer savunma sistemlerini ulaşamayacakları diğer yüksek değerli hedefler için serbest bırakıyor.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English