Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Türkiye ve Libya’dan ortak sondaj adımı

Yayınlanma

Türkiye ile Libya arasında üç yıl önce imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşması uygulama aşamasına geldi. İki ülke Doğu Akdeniz’de ortak hidrokarbon arama faaliyetinin yasal dayanağı olacak mutabakat zaptını imzaladı.

Türkiye’den Libya’ya giden üst düzey ve kalabalık bir heyetin ziyareti kapsamında Türkiye ile Libya Birlik Hükümeti (UBH) arasında “hidrokarbonlar alanında karada ve denizde ikili bilimsel, teknik, teknolojik, hukuki, idari ve ticari işbirliğinin geliştirilmesini öngören” bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu zapt ile 2019 Kasım ayında Ankara ile Trablus arasında imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşması artık uygulama aşamasına girmiş oldu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın’dan oluşan heyetin Libya ziyaretinde bir dizi anlaşmaya imza atıldı. O anlaşmalardan en önemlisi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Libya Dışişleri Bakanı Necla Manguş’un ortak basın toplantısında duyuruldu.

‘Tüm kesimler’ vurgusu

Libyalı bakan Menguş “İki ülke arasında petrol enerjisi ve hidrokarbonlar alanlarında mutabakat muhtırası imzaladık. Söz konusu anlaşmalar iki dost ülke arasındaki tarihi ilişkilerin derinliğini göstermektedir” dedi. Türkiye’nin, zor zamanlarında Libya’nın ve Libya halkının yanında olduğunu bundan sonra da hiç tereddüt etmeden yanında olacağını ve desteğini sürdüreceğini kaydeden Çavuşoğlu ise “Batısıyla, doğusuyla, güneyiyle, Libya bizim için bir bütündür ve çok kıymetlidir. Milli birlik ve beraberliği engellemeye, kardeş kavgası çıkarmaya yönelik hamlelerin karşısında durmaya da Türkiye olarak devam edeceğiz. Bu anlayışla Libya’daki tüm kesimlerle de görüşüyoruz” ifadesini kullandı.

‘İçişlerine karışmayı bıraksınlar’

Türkiye’nin Libya halkına, kalıcı barış, huzur ve refahı bir an önce tesis etmeleri için her türlü desteği vermeye hazır olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti: “Bunu tüm muhataplarımıza da vurguluyoruz. Libya’yla olan ilişkilerimiz gücünü ortak tarihimizden komşuluk ve kardeşlik bağlarımızdan alıyor. Bugünkü görüşmelerimizde ilişkilerimizi daha da ileriye taşıma taahhüdümüzü karşılıklı olarak vurguladık. Bugün Necla Hanım’ın da söylediği gibi iki tane anlaşma imzaladık. Hidrokarbonlar ve protokol alanlarındaki mutabakat muhtıralarını imzaladık. Şu anda arkadaşlarımız üzerinde müzakere etmeye devam ediyorlar. Bugün inşallah gaz alanında da bir mutabakat muhtırasını imzalayarak dönmüş olacağız.”

Yunanistan ve Fransa’nın Türkiye ile daha önce imzalanan deniz yetki alanları mutabakat muhtırasına yönelik itirazlarda bulunduğunu belirten bir gazetecinin, “Türkiye ve Libya’nın bugün imzaladığı muhtıralara yönelik tepkiler olabilecektir ancak bunun imzalanmasının arkasında dünyanın içinden geçmekte olduğu enerji krizi vardır diyebilir miyiz?” şeklindeki sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, “Geçmişte imzaladığımız anlaşmalar, bugünkü imzaladığımız anlaşmalar iki egemen devlet arasında Libya ve Türkiye arasında kazan-kazan anlayışıyla imzalanan anlaşmalardır. Dolayısıyla üçüncü ülkelerin, iki egemen ülkenin imzaladığı anlaşmaya müdahale etme hakkı yoktur. Onların ne düşündüğü önemli değil. Önemli olan, bizim imzaladığımız anlaşmalar iki ülke ve iki ülke halkına faydalı mı, faydalı değil mi? Biz buna bakarız. İmzaladığımıza göre de burada karşılıklı fayda görüyoruz, kazan-kazan anlayışıyla. Biz her alanda Libya ile ilişkilerimizi daha da geliştireceğiz. Libya’nın üçüncü ülkelerle ilişkilerini geliştirmesinden biz ancak memnuniyet duyarız. Libya’nın egemen bir devlet olduğunu o ülkeler de unutmasınlar. Olumsuz anlamda Libya’nın içişlerine karışmayı bıraksınlar.”

Libya’dan farklı sesler

UBH’den güvenoyunu çeken ve Fethi Başağa’yı Başbakan ilan eden Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM), Trablus’un mutabakat zaptını imzalamaya yetkili olmadığını ileri sürdü. TM’nin 145 üyesinden 73’ü Türkiye ile petrol ve gaz konusunda UBH ile imzalanan anlaşmanın geçersiz olduğunu savunan bir açıklama yayınladı. Açıklamada milletvekilleri muhtıranın imzalanmasını “Türk kardeşlerin siyasi fırsatçılığı” olarak nitelendirerek, bunun gelecekte Libya’nın ulusal çıkarları ile yeniden ulusal devlet kurmaya yönelik bir anlaşmaya varmak için yapılan tüm ciddi girişimleri engelleyebileceğini ileri sürdüler. Üyeler, Temsilciler Meclisi’nin yanı sıra tüm siyasi ve sosyal güçleri “ulusal kararın daha fazla gasp edilmesine yol açan siyasi saçmalık” olarak tanımladıkları adımlarını reddetmeye çağırdılar.

TM Başkanı Akile Salih de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderdiği mesajda, anlaşmayı ‘geçersiz, yasal bir etkisi olmayan ve Libya Devleti için bağlayıcılığı bulunmayan’ olarak değerlendirmesini istedi. Salih mesajında “(Anlaşmanın) Doğu Akdeniz bölgesinde ve komşu ülkeler Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile güvenlik ve istikrarı bozacaktır” dedi.

Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi ise yaptığı açıklamada Temsilciler Meclisi’nin bu anlaşmaları kabul etmesi çağrısı yaptı. Konsey, anlaşmaların sonuçlandırılmasının istişareye ihtiyaç duyduğunu ve yürürlüğe girmesinin ise yasama konseylerinin onayını gerektirdiğini kaydetti.

Yunanistan ve Mısır’dan tepki

İlan ettikleri deniz yetki alanları Türkiye-Libya anlaşması ile çakışan Yunanistan ve Mısır da gelişmeye tepki gösterdi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı “Yunanistan bölgede egemenlik haklarına sahip. Bu hakları uluslararası deniz hukukuna tam saygı çerçevesinde tüm yasal yollarla savunmayı amaçlıyoruz” dedi. Atina ile Mısır arasında 2020’de imzalanan ve Doğu Akdeniz’de iki ülkenin münhasır ekonomik bölgelerini belirleyen anlaşmanın 2019’da Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmayı “fiilen geçersiz kıldığı” ileri sürüldü. Söz konusu muhtırayı uygulayan herhangi bir “söz veya eylemin” fiilen “gayrimeşru” olacağını ifade eden Yunan Dışişleri Bakanlığı, “Bu adımlara ikili düzeyde, Avrupa Birliği’nde ve NATO’da tepki verilecektir” açıklamasında bulundu.

Mısır’ın tepkisi anlaşmadan çok Libya hükümetine

Mısır Dışişleri Bakanlığı da, Dışişleri Bakanı Semih Şükri’nin Yunan mevkidaşı Nikos Dendias ile konu hakkında telefonda görüştüğünü ve Libya’daki son gelişmeleri ele aldıklarını belirtti. Her iki bakanın da Trablus merkezli hükümetin herhangi bir uluslararası anlaşma ya da mutabakat muhtırası imzalama yetkisine sahip olmadığını vurguladığı ifade edildi.

Avrupa Komisyonu Dış İlişkiler Sözcüsü Peter Spano Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile Libya arasındaki mutabakatın yasallığının kabul edilmediğini söyledi. Yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği, 2019’da bu mutabakata karşı duruşunu açıkça göstermiştir ve bu konudaki yaklaşımımız değişmedi. 2019’daki Türkiye ile Libya arasındaki mutabakat muhtırası üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını ihlal ediyor ve yasalara uygun değildir. Yeni anlaşmanın detayları henüz açıklanmadı fakat bu konuda daha fazla açıklamaya ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.

AB’ye: Yetkini aşma

AB’nin açıklamasını değerlendiren Dışişleri Sözcüsü Tanju Bilgiç, AB’nin, Yunanistan’ın maksimalist taleplerine ve samimi diyalogdan kaçan ve uluslararası yargı yollarını tıkayan tutumuna destek olmasının hem kendi müktesebatına hem de uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkati çekerek, AB’nin egemen üçüncü ülkeler arasındaki anlaşmalar hakkında yorum yapacak veya hüküm verecek uluslararası bir yargı organı olmadığına işaret etti. Bilgiç, “Bu nedenle, hem AB’yi hem de AB’ye üye ülkeleri sınırlarını ve yetkilerini aşmamaya, uluslararası hukuka ve BM ilkelerine uygun olarak devletlerin egemenliklerine ve eşitliklerine saygı göstermeye davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

DİPLOMASİ

Hangi Avrupa ülkeleri UCM’nin tutuklama emrine uyacak?

Yayınlanma

Tutuklama emri İrlanda, Belçika, Fransa, Slovenya, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Portekiz, İspanya, Norveç, Litvanya, Estonya ve Lihtenştayn dahil birçok ülke tarafından yerine getirilecek.

Avrupa ülkelerinin birçoğu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararı uygulayacakları yönünde görüş bildirdi.

UCM’nin 21 Kasım’da “Gazze’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan ötürü” Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararını duyurmasının ardından birçok Avrupa ülkesi, mahkemenin emrine koşulsuz uyacaklarını açıklarken bazı Avrupa ülkeleri ise kararı eleştirdi ve belirsiz bir yaklaşım gösterdi.

Borrell’den mahkeme kararına uyulması çağrısı

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, tutuklama emrine destek vermeyen ülkelere tepki göstererek karara uymaları için çağrı yaptı. Borrell, “Bu, siyasi bir karar değil bir mahkeme kararıdır. AB üye ülkelerinin güçlü desteğiyle oluşturulmuş uluslararası bir mahkemenin kararı. Kararları da yasal ve bağlayıcıdır. Seç ve uygula diye bir durum olamaz. Yapılan tehditler de kabul edilemez” dedi.

Gazze’nin dünyadaki cehennem haline geldiğine dikkati çeken Borrell, “Manipülasyon ve dezenformasyon zihinleri zehirler. Nefret algoritması, barış algoritmasından daha karlıdır” değerlendirmesinde bulundu.

İrlanda, Belçika, Fransa, Slovenya, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Portekiz, İspanya, Norveç ve Lihtenştayn gibi ülkeler, UCM’nin kararına saygı duyulması gerektiğini belirterek tutuklama emrine uyacaklarını duyurdu.

İrlanda Başbakanı Simon Harris, “İrlanda, UCM’nin üstlendiği role saygı duymaktadır. Mahkemenin hayati çalışmalarını yürütmesine destek verecek pozisyonda olan herkes de acilen böyle yapmalı” açıklamasında bulundu.

Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp de Netanyahu’nun Hollanda’ya geldiğinde tutuklanacağını ifade ederek, “Hollanda, Netanyahu ile artık zorunlu olmayan temaslar kurmayacak. Hollanda’nın UCM’nin Roma Statüsü’ne uyması mecburidir” dedi.

Belçika Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter ise “Avrupa, (karara) uymalı, ekonomik yaptırımlar uygulamalı, İsrail ile Ortaklık Anlaşması’nı askıya almalı ve bu tutuklama emirlerini desteklemeli. Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar cezasız kalamaz.” ifadelerini kullandı.

Belçika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Florinda Baleci, “Belçika, uluslararası hukuka saygıyı ve UCM’nin bağımsız çalışmasını tam olarak destekliyor. Bu nedenle mahkeme tarafından tutuklama emri altında olan herhangi bir kişi Belçika topraklarındaysa Belçika makamları, Roma Statüsü kapsamındaki yükümlülüklerine uyacaktır.” şeklinde konuştu.

İspanya Başbakan Yardımcısı ve Çalışma ve Sosyal Ekonomi Bakanı Yolanda Diaz, “Daima adaletin ve uluslararası hukukun yanındayız. Filistin halkına yönelik soykırım cezasız kalamaz” ifadelerini kullandı.

Slovenya Başbakanı Robert Golob, Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararına ülkesinin tamamen uyacağını bildirdi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, UCM’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında çıkardığı tutuklama emrine ilişkin, “Fransa’nın uluslararası hukuku uygulayacağını” belirtti. Barrot, France 3 kanalında katıldığı programda, “Fransa, uluslararası adalete ve onun bağımsızlığına bağlıdır. En başından bu yana ‘İsrail’in uluslararası hukuka saygı çerçevesinde kendini savunma hakkı vardır.’ diyor muyuz? Ve her seferinde İsrail uluslararası hukuku ihlal ediyor, insanların yardımlara erişimini engelleyerek, sivilleri bombalayarak, zorla yerinden ederek, Batı Şeria’da koloniler kurarak. Bunları şiddetle kınadık” ifadelerini kullandı.

Barrot, “Netanyahu, Fransa’ya gelirse tutuklanacak yani” sorusunu “Fransa, her zaman uluslararası hukuku uygulayacak” diyerek yanıtladı.

İngiltere Başbakanlık Ofisi Sözcüsü ise tutuklama emirleri hakkında yorum yapmayı reddetti ancak hükümetin “yasal yükümlülüklerini yerine getireceğini” belirtti.

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, “Kararın yanlış olduğuna inanıyorum ama UCM’ye taraf olduğumuz için Netanyahu ve Gallant İtalya’ya gelirlerse onları tutuklamak zorunda kalırız. Bu, siyasi bir karar değil uluslararası bir mevzuatın uygulanmasıdır” açıklamasında bulundu. Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise “Mahkemenin siyasi değil hukuki bir rol oynaması gerektiğini her zaman hatırlayarak UCM’yi destekliyoruz. Müttefiklerimizle birlikte ne olacağını ve ne yapacağımızı, nasıl davranmamız gerektiğini değerlendireceğiz.” ifadelerini kullandı.

Norveç de UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emrine uyacağının sinyalini verdi. Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide, yaptığı açıklamada, “UCM, Netanyahu, Gallant ve Deif için tutuklama emri çıkardı. UCM, ciddi suçlar için hesap verilmesinin güvence altına alınmasında hayati rol oynuyor” değerlendirmesinde bulundu.

İsveç Dışişleri Bakanı Maria Malmer Stenergard, ülkesi ve AB’nin UCM’nin önemli çalışmasıyla bağımsızlık ve bütünlüğünün korunmasını desteklediğini vurgulayarak Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirleri konusunda İsveç kolluk yetkililerinin karar vereceğini bildirdi.

Litvanya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada “Mahkemenin kararı, üye ülkeler için bağlayıcıdır. Tutuklama emri verildiğinde UCM’nin Roma Statüsü’ne taraf olan tüm ülkeler buna uymakla yükümlüdür.” ifadeleri kullanıldı.

Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna da X mesajında, “Estonya, taraf olduğu UCM’nin tutuklama emirlerini not ediyor. Uluslararası hukuka ve kurallara dayalı uluslararası düzenin muhafazası bizim için önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.

Çekya Başbakanı Petr Fiala, UCM’nin kararını “talihsizlik” olarak nitelendirirken Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Daniel Drake, “Çekya, uluslararası yasal taahhütlerine bağlıdır ve bağlı kalmaya devam edecektir. Uluslararası tutuklama kararları savcılık ve polisin yetkisindedir. Biz bir hukuk devletiyiz ve bu (tutuklama kararları) siyasi bir karar değil.” ifadelerini kullandı.

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, X mesajında, UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı vermesinin mahkemenin güvenilirliğine zarar verdiğini iddia ederek uluslararası hukukun müzakerelere açık olmadığını ve her yerde uygulanmasının gerektiğini vurguladı.

Almanya, ne anlama geldiğini inceliyor

Gazze’de soykırım suçu işlemeye devam ederken İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeyi sürdüren ülkelerden Almanya’nın Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, tutuklama kararının ülkesinde uygulama açısından ne anlama geldiğinin incelendiğini söyledi. Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit ise “Almanya’da bu temelde tutuklama yapılabileceğini hayal etmek zor” mesajını verdi.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, UCM’nin kararıyla yüzleşmek gerektiğini ileri sürerek, “Bu nedenle, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Macaristan’a davet edeceğim. Gelmesi durumunda UCM’nin kararının burada hiçbir etkisinin olmayacağı ve içerdiği şartlara da uymayacağımızın garantisini kendisine vereceğim” açıklamasında bulundu.

Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Peter Szijjarto da sosyal medya hesabı üzerinden kararı “utanç verici ve saçma” bulduğunu belirtti.

Bu arada, Polonya ve Yunanistan’dan yetkililer, UCM’nin kararına ilişkin henüz yorumda bulunmadı.

UCM’ye taraf ülkeler tutuklamakla yükümlü

UCM’nin çıkardığı tutuklama emirlerinin uygulanması, mahkemenin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü’nün 86. ve 87. maddeleri gereğince taraf ülkelerin yükümlülüğünde bulunuyor.

Statünün 89. maddesi uyarınca Netanyahu ve Gallant’ın, UCM’ye taraf herhangi bir ülkeye seyahati durumunda, o ülkenin yetkili makamlarının kendilerini tutuklayıp Lahey’deki mahkemeye teslim etmesi gerekiyor.

Mahkemenin daha önce çıkardığı tutuklama emirlerinin uygulanmasında zaman zaman zorluklar yaşandı. Sudan’ın eski lideri Ömer el-Beşir hakkındaki tutuklama emri Güney Afrika ve Ürdün tarafından, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkındaki emir ise Moğolistan tarafından uygulanmadı.

Bununla birlikte tutuklama emirleri, şüphelilerin seyahat özgürlüğünü pratikte kısıtlıyor. Nitekim Putin, hakkındaki tutuklama emri nedeniyle BRICS Zirvesi için Güney Afrika’ya gitmekten kaçınmıştı.

Netanyahu ve Gallant’ın da Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerle birlikte Japonya, Kanada, Meksika, Avustralya, Yeni Zelanda, ve İngiltere, Orta ve Güney Amerika ülkelerinin tamamına yakını ve Afrika ülkelerinin çoğunluğu dahil UCM’ye üye 124 ülkeye seyahat etmekten kaçınmak zorunda kalacağı belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Fransa’dan Ukrayna’ya sınırsız destek: ‘Kırmızı çizgi yok’

Yayınlanma

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, Ukrayna’ya verilen desteğin kısıtlanmaması gerektiğini ve Fransa’nın “kırmızı çizgi” belirlemeyeceğini açıkladı.

Fransa Dışişleri Bakanı, BBC’ye verdiği mülakatta, Ukrayna’ya verilen destek konusunda herhangi bir “kırmızı çizgi” bulunmadığını belirtti.

Jean-Noël Barrot, Ukrayna’nın “meşru müdafaa” kapsamında Fransız yapımı uzun menzilli füzeleri Rusya’ya karşı kullanabileceğini ifade etti ancak Fransız silahlarının kullanılıp kullanılmadığını doğrulamadı.

Barrot, “Prensip belirlendi. Devlet Başkanı Zelenskiy’e verdiğimiz mesajlar olumlu karşılandı,” ifadelerini kullandı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yılın başlarında ülkesinin füzelerinin Rusya’ya yönlendirilebileceğini ima etmişti. Ancak Barrot’nun açıklamaları, ABD ve İngiltere’nin uzun menzilli füzelerinin kullanıma sokulmasından yalnızca birkaç gün sonra geldiği için dikkat çekiyor.

Londra’da İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile görüşen Barrot, Batılı müttefiklerin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya verilen destekte herhangi bir sınır veya “kırmızı çizgi” koymaması gerektiğini söyledi.

Fransız askerlerinin bu savaşa dahil olup olmayacağı sorusuna ise, “Hiçbir seçeneği dışlamıyoruz,” yanıtını verdi.

Barrot, Ukrayna’yı gerektiği kadar uzun süre destekleyeceklerini vurgulayarak, “Zira güvenliğimiz tehlikede. Rusya ordusu her bir kilometre kare ilerlediğinde tehdit Avrupa’ya bir kilometre kare daha yaklaşıyor,” ifadelerini kullandı.

Barrot ayrıca, Devlet Başkanı Zelenskiy’in NATO’ya katılım çağrısına da değinerek, “NATO üyeliği davetine açığız. Ukrayna’nın dostları ve müttefikleriyle yaptığımız görüşmelerde, tutumlarımızı birbirine yaklaştırmaya çalışıyoruz,” değerlendirmesini yaptı.

Barrot, Batılı ülkelerin savunma harcamalarını artırması gerektiğini de savundu: “Eğer daha fazlasını yapmak istiyorsak daha fazla harcamalıyız. Bu yeni zorluklarla yüzleşmeliyiz.”

Öte yandan Birleşik Krallık hükümetinden bir kaynak, BBC‘ye yaptığı açıklamada yaklaşan kış ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüş ihtimali öncesinde bu dönemi bir “kırılma noktası” olarak tanımladı.

Batılı müttefikler açısından öncelik, mali ve askeri desteği sürdürmek. Başka bir kaynak, “Ukrayna için Avrupa’dan daha fazla kaynak bulmamız gerekiyor. Amerikalı vergi mükelleflerinden bu faturayı ödemelerini bekleyemeyiz,” diye konuştu.

İngiltere’nin Ukrayna ile temmuz ayında imzaladığı, ülkenin uzun vadeli silahlanmasını destekleyecek anlaşma da bu bağlamda önem taşıyor.

Zelenskiy’in NATO üyeliği çağrısı, Ukrayna’nın güvenliği açısından kritik bir çözüm önerisi olarak tartışılıyor. Fakat kanala konuşan başka bir kaynak, müzakerelerin tavizleri de içermesi gerektiğine işaret etti: “Ukrayna pes ederse eline ne geçecek? NATO üyeliği mi?”

İngiltere ve Fransa, Ukrayna’ya asker göndermeyi yeniden gündeme getirdi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İngiltere’nin en büyük bankasından Rusya ve Belarus’a ödeme engeli

Yayınlanma

İngiltere’nin varlık bakımından lider bankası HSBC, Rusya ve Belarus’tan gelen ödemeleri kabul etmeme kararı aldı.

Reuters‘in aktardığına göre banka, müşterilerine gönderdiği bildiride söz konusu yasağın bireysel müşterileri kapsayacağını ve her iki ülkeden gelecek tüm işlemlere uygulanacağını duyurdu.

HSBC, geçtiğimiz yaz döneminden bu yana Asya ile gerçekleştirilen işlemler için bankanın Hong Kong şubesini kullanan Rus şirketlerine hizmet vermeyi sonlandırmıştı.

Bu kısıtlamalar, Amerikalı yetkililerin Hong Kong’u ziyaret ederek Rusya’ya yaptırıma tabi malların tedarikinin durdurulmasını talep etmelerinin ardından uygulamaya konulmuştu.

Bankanın yeni ödeme yasağının gerekçeleri açıklanmazken, bu kararın, ABD’nin aralarında devlet bankası Gazprombank’ın da bulunduğu 50 Rus bankasını kara listeye alarak Rusya’ya yönelik mali yaptırımları sıkılaştırmasından bir gün sonra gelmesi dikkat çekti.

ABD Hazine Bakanlığı, yaptırımlarla ilgili açıklamasında, global ölçekteki finans kuruluşlarını, Rusya’nın “SWIFT benzeri” sistemi olan Rusya Merkez Bankası Finansal Haberleşme Sistemi (FMS) ile işbirliği yapmaları durumunda karşılaşabilecekleri olası yaptırımlar konusunda uyardı.

Bu yılın yaz aylarından bu yana Avrupa yaptırımları kapsamında bulunan bu sistem hakkında ABD Hazine Bakanlığı, Rusya Merkez Bankası’nın 20 ülkeden bankaların katılım gösterdiğini belirttiği sistemin yaptırım kısıtlamalarını aşmak amacıyla kullanıldığının altını çizdi.

Savaş öncesinde Rusya’da bankacılık alanında faaliyet gösteren bir iştiraki bulunan HSBC’nin ABD makamlarıyla olan ilişkisi oldukça çalkantılı bir geçmişe sahip.

Banka, daha önce Meksika’daki yan kuruluşu üzerinden kara para aklama suçlamasıyla 2 milyar dolar tutarında para cezasına çarptırılmıştı.

HSBC, Mayıs 2022’de Rusya’daki faaliyetlerini sonlandırdığını açıklamış, iki yıl sonra ise Rusya’daki iştirakini Expobank’a devretmişti.

Putin, Avrupa’nın en büyük bankası HSBC’nin Rusya biriminin Rus Expobank’a satılmasına onay verdi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English