Diplomasi
Ukrayna’dan İstanbul görüşmesi öncesi ateşkes ve liderler zirvesi teklifi

Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov, İstanbul’da Rusya ile gerçekleştirilen müzakereler öncesinde Ukrayna’nın tam ateşkes ve en üst düzeyde, yani Putin ile Zelenskiy arasında bir toplantı da dahil olmak üzere, doğrudan görüşmelere hazır olduğunu belirtti. Kiev ayrıca, “herkese karşılık herkes” ilkesine dayalı esir takası ve insani güven artırıcı önlemleri de görüşmeyi hedefliyor.
Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov, Rusya ile İstanbul’da gerçekleştirilen müzakereler öncesinde Ukrayna’nın tam ateşkes ve en üst düzeyde doğrudan görüşmelere, yani Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy arasında bir toplantıya hazır olduğunu açıkladı.
İstanbul’a gelen Ukrayna heyetine başkanlık eden Ukraynalı bakan, Facebook sayfasında yaptığı paylaşımda, “Bugün sürdürülebilir ve adil bir barışa giden gerçek yolları bulmak için İstanbul’a geldik. Barış ancak Rusya’nın somut adımlar atmaya istekli olması durumunda mümkündür,” ifadelerini kullandı.
Reuters‘a konuşan Ukrayna heyetindeki kaynaklar da Kiev’in Rusya temsilcileriyle “gerçek, kalıcı ve dikkatle izlenecek” bir ateşkesin yanı sıra, esirlerin “herkese karşılık herkes” ilkesine göre takası da dahil olmak üzere “güveni artırıcı insani önlemleri” görüşmeyi planladığını aktardı.
Ayrıca, Kiev’in Zelenskiy ile Putin arasında kişisel bir görüşme düzenlenmesi konusunu da gündeme getirmeyi amaçladığı belirtildi.
Diğer taraftan, AFP‘ye konuşan Ukraynalı bir diplomatik kaynak, Putin’in İstanbul’a gönderdiği Rus müzakerecilerin karar alma yetkisine sahip olup olmadığı konusunda şüphelerini dile getirdi.
Diplomatik kaynak, “Eğer Rus heyetinin gerçekten bir yetkisi varsa, bunu ancak ateşkes gibi somut adımları kabul ederek kanıtlayabilirler,” diye vurguladı.
Daha önce Putin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nin (AB) 30 günlük ateşkes ilan etme talebine yanıt olarak, Rusya ve Ukrayna arasında 2022’den bu yana ilk doğrudan görüşmelerin İstanbul’da yapılmasını önermişti.
Toplantı 15 Mayıs için planlanmıştı ancak Putin’in Türkiye’ye gelmemesi nedeniyle o gün iki ülke heyetleri bir araya gelemedi. Putin, kendi yerine yardımcısı Vladimir Medinskiy başkanlığında bir müzakere heyeti göndermişti.
Bu heyette ayrıca Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı İgor Kostyukov ve Savunma Bakan Yardımcısı Aleksandr Fomin de yer aldı.
Diplomasi
Birleşik Krallık, DTÖ’yü canlandırma çabasında Trump’tan ayrılıyor

Birleşik Krallık, uluslararası ticaret anlaşmazlıkları sistemine katılma planlarını doğruladı. Bu hamle, Birleşik Krallık’ı AB’ye yaklaştırırken, ABD’yi kızdırma riski taşıyor.
Londra çarşamba gecesi, Birleşik Krallık’ın Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) Çok Taraflı Geçici Temyiz Tahkim Anlaşmasına (MPIA) katılacağını duyurdu.
Bu mekanizma, ABD’nin yeni yargı atamalarını engellemesinden bu yana işlevini yitiren DTÖ’nün temyiz mahkemesi olan Temyiz Organına alternatif olarak 2019 yılında kurulmuştu.
Anlaşmazlık sistemi, AB, Kanada, Avustralya ve Çin dahil 27 DTÖ üyesini kapsıyor fakat ABD bu üyeler arasında yer almıyor.
Perşembe günü açıklanacak yeni Ticaret Stratejisini tanıtan bir basın açıklamasında, Birleşik Krallık hükümeti MPIA’ya katılmanın “etkili, kurallara dayalı bir uluslararası ticaret sistemine” olan bağlılığının bir göstergesi olduğunu söyledi.
Bu hamle, mekanizmanın önemli bir destekçisi olan AB tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanacak fakat haber, Trump yönetimi tarafından pek hoş karşılanmayabilir.
Sussex Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İngiltere Ticaret Politikası Gözlemevi eş direktörü Emily Lydgate, POLITICO’ya verdiği demeçte, “Brüksel, Birleşik Krallık’ın MPIA’ya katılmasından memnun olacaktır. Birçok kişi bunun çok geç kalınmış bir adım olduğunu düşünüyor,” dedi.
Çin de MPIA’nın bir tarafı, bu nedenle Birleşik Krallık, Washington ile ticaret anlaşmaları yapmak ve diğer önemli ticaret ortaklarıyla yapıcı bir şekilde çalışmak arasında zorlu bir dengeyi sürdürüyor.
Cambridge Üniversitesi uluslararası hukuk profesörü Lorand Bartels’a göre, Birleşik Krallık’ın MPIA’ya katılma kararı, ABD’nin tutumuyla uyumlu olan DTÖ ticaret anlaşmazlık sistemi hakkındaki önceki tutumunda bir değişiklik olduğunu gösterdi.
Bartels, “Birleşik Krallık, [MPIA’ya] katılmama nedeninin DTÖ uyuşmazlık çözüm sisteminin kalıcı reformuna odaklanmak istediği olduğunu söylüyordu. Bu, ABD’nin de ifade ettiği görüşüydü ve Birleşik Krallık’ın bu konuda ABD ile aynı çizgide olmasının sadece ikna olduğu için değil, aynı zamanda ilişkileri sürdürmek için de makul görünüyor,” dedi.
Bartels, bu hamlenin ABD ile ilişkiler üzerinde bir etkisi olup olmayacağının net olmadığını söyledi ve “ABD’nin MPIA konusunda eskisi kadar endişeli olmaması mümkün. Fakat durum böyle olmasa bile, Birleşik Krallık artık ABD ile ticari ilişkilerinin MPIA’ya katılmak için yeterince istikrarlı olduğuna karar vermiş olmalı,” ifadelerini kullandı.
Bartels’a göre alternatif bir açıklama da şu: Birleşik Krallık ABD yerine AB’yi tercih etti.
Öte yandan WorldTradeLaw.net Başkanı ve Baker Enstitüsü araştırmacısı Simon Lester, Birleşik Krallık’ın kararını “DTÖ uyuşmazlık çözümünden tam olarak yararlanabilmek için atılmış mantıklı bir adım” olarak nitelendirerek, bu karara fazla anlam yüklememek gerektiği konusunda uyarıda bulundu.
Lester, “Brüksel ve Washington’daki bazı kişiler, bu kararı Birleşik Krallık’ın ittifakları ve hizalanmasıyla ilgili daha geniş bir açıklama olarak yorumlamaya çalışabilir. Fakat Birleşik Krallık’ın MPIA’ya katılma kararının etkisi oldukça dar ve örneğin Birleşik Krallık hükümetinin Trump yönetimi ile yakın zamanda imzaladığı önemli ticaret anlaşmasından çok daha sınırlı olduğu için, bunu bu şekilde yorumlamak muhtemelen bir hata olur,” diye konuştu.
ABD Ticaret Temsilciliğinin DTÖ konularındaki tutumuna aşina olan üst düzey bir danışman, “Onların tutumu, şu anda temyiz organının yeniden kurulması konusunda baskıya karşı bağışık oldukları yönünde. Çin, AB ve Hindistan anlamlı bir DTÖ reformu önerisi sunana kadar, hiçbir adım atılmayacak,” dedi.
Anonim kalmak koşuluyla konuşan danışman, “Birleşik Krallık’ın açıklaması hoşlarına gitmeyecek olsa da, daha önemli sorunları var; en önemlisi de, önümüzdeki iki hafta içinde tamamlanması gereken tüm ikili anlaşmalar,” diye ekledi.
Diplomasi
BRICS ülkeleri arasındaki ticaret hacmi 1 trilyon dolara ulaştı

Rusya Devlet Başkanı’nın özel temsilcisi Kirill Dmitriyev, BRICS ülkeleri arasındaki iç ticaret hacminin 1 trilyon dolara ulaştığını açıkladı. Bu gelişmenin, birliğin küresel ekonomideki artan rolünü ve güçlenen ekonomik bağları teyit ettiği vurgulandı.
Rusya Devlet Başkanı Özel Temsilcisi ve Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Genel Direktörü Kirill Dmitriyev, BRICS ülkeleri arasındaki iç ticaret hacminin 1 trilyon dolara ulaştığını bildirdi.
Telegram kanalı üzerinden açıklama yapan Dmitriyev, bu önemli eşiğin aşılmasının, üye ülkeler arasındaki ekonomik bağların güçlendiğini ve birliğin yeni küresel ekonomi mimarisinin şekillenmesindeki rolünün arttığını teyit ettiğini belirtti.
Ayrıca, Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin’in talimatları doğrultusunda, özellikle BRICS İş Konseyi aracılığıyla ticari ilişkileri güçlendirmeye devam ettiğini vurguladı.
Putin: BRICS’in payı artmaya devam edecek
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 20 Haziran’da St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu kapsamında düzenlenen genel kurul toplantısında, 21. yüzyılın başlarında BRICS ülkelerinin küresel ekonominin sadece beşte birini oluşturduğunu, bugün ise bu oranın yüzde 40’a ulaştığını hatırlatmıştı.
Rus lider, bu payın artmaya devam edeceğini ve bunun “tıbbi bir gerçek” olduğunu ifade etti. Putin’e göre bu büyüme, öncelikli olarak Küresel Güney ülkeleri sayesinde gerçekleşecek.
Nisan ayında Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Maksim Oreşkin de uzlaşı ilkeleriyle çalışan BRICS ülkelerinin dünya ekonomisinin kilit gücü haline geldiğini söylemişti.
BRICS’in genişleme gündemi
Başlangıçta Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika olmak üzere beş ülkeden oluşan BRICS, 2024 yılında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İran, Etiyopya ve Mısır’ın katılımıyla genişledi.
Bu yılın ocak ayında ise Endonezya, birliğin onuncu tam üyesi oldu.
Diplomasi
Putin, UCM kararı nedeniyle Brezilya’daki BRICS zirvesine katılmayacak

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) hakkındaki tutuklama kararı nedeniyle Brezilya’daki BRICS zirvesine bizzat katılmayacak. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in de zirveye katılmayacağı bildirilirken, Putin’in toplantıya video konferans yoluyla iştirak edeceği açıklandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 6-7 Temmuz’da Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenecek olan BRICS zirvesine katılmayacak.
Kremlin, Putin’in zirveye gitmeme kararını Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından çıkarılan tutuklama kararına bağlarken, Rus liderin zirveye video konferans yoluyla katılacağı belirtildi.
Zirvede Rus heyetine Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Çin heyetine ise Başbakan Li ÇJang başkanlık edecek.
UCM’nin tutuklama kararı gerekçe gösterildi
Kremlin’den yapılan açıklamada, Putin’in Brezilya’ya gitmeme kararının hukuki zorluklarla ilgili olduğu vurgulandı. Devlet Başkanı Yardımcısı Yuri Uşakov, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu durum, bildiğiniz gibi UCM’nin talepleri bağlamındaki belirli zorluklarla bağlantılı. Bu bağlamda Brezilya hükümeti, başkanımızın bu toplantıya katılmasına olanak tanıyacak net bir pozisyon alamadı,” ifadelerini kullandı.
UCM’nin temel belgesi olan Roma Statüsü’nü 2002 yılında imzalayan Brezilya, mahkemenin hakkında tutuklama emri çıkardığı şüphelileri teslim etme yükümlülüğü taşıyor.
UCM, 17 Mart 2023’te Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çocuk Hakları Komiseri Mariya Lvova-Belova hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. Kremlin ise bu mahkemenin kararlarının hukuki geçerliliği olmadığını ve hükümsüz olduğunu açıklamıştı.
Putin, benzer gerekçelerle 2023 yılında Güney Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesine de katılmamıştı.
Daha önce Brezilyalı yetkililer, durumu yumuşatmak için devlet başkanlarına tutuklama muafiyeti getirilmesi yönünde bir girişimde bulunmuştu.
Xi Jinping de zirveye katılmıyor
South China Morning Post gazetesinin 25 Haziran’da kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de BRICS zirvesini pas geçecek. Bu, Şi’nin örgütün var olduğu süre boyunca bir zirveye katılmadığı ilk örnek olacak.
Pekin’deki kaynaklara göre, Şi’nin programında yaşanan sorunlar nedeniyle bu kararı aldığı belirtildi.
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın Mayıs 2025’te Çin’i ziyaret etmesinin ardından Brezilyalı yetkililerin, Xi’nin zirveye katılmamasından dolayı hayal kırıklığı yaşadığı ifade ediliyor.
Brezilya Devlet Başkanı’nın uluslararası ilişkiler özel danışmanı Celso Amorim, şubat ayında yaptığı bir açıklamada, “Çin’siz BRICS, BRICS değildir,” demişti.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor
-
Dünya Basını3 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir