Bizi Takip Edin

AMERİKA

Venezuela seçimlerinin büyük sürprizi: Brezilya Maduro’nun galibiyetini hâlâ tanımadı

Yayınlanma

Venezuela’da, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun üçüncü kez başkan seçildiğini ilan etmesinin ardından Amerika kıtasındaki ülkeler sonuçlar konusunda bölündü.

Başını Arjantin ve Şili’nin çektiği Latin Amerika ülkeleri resmen Maduro’nun “seçimleri çaldığını” öne sürerken, Küba ve Nikaragua gibi ülkeler hızla Venezuela liderinin zaferini tebrik ettiler.

Bunların sürpriz olduğu söylenemez, zaten gerek Arjantin’in lideri Javier Milei’nin aylardır Maduro ve Bolivarcı Venezuela’ya yönelik sözleri, gerekse Küba yönetiminin Maduro’ya desteği sır değil.

Sürpriz olan ise, “sol” yönetimleri ile bilinen üç ülkenin hâlâ Maduro’nun galibiyetini tanımamış olması: Lula’nın Brezilya’sı, Obrador’un Meksika’sı ve Petro’nun Kolombiya’sı.

Üç ülke seçimlerdeki “şeffaflık eksikliği” hakkında bildiri hazırlıyor

Bloomberg’de yer alan habere göre, Brezilya, Venezuela’nın tüm oyları saymasını ve her seçim bölgesinden oy tutanaklarını yayınlamasını talep eden ortak bir bildiri yayınlamak üzere Meksika ve Kolombiya ile görüşmeler yürütüyor.

Venezuela’da Nicolas Maduro ile tarihsel olarak yakın bağları olan solcu devlet başkanları tarafından yönetilen üç ülkenin dışişleri bakanlıkları pazartesi günü yaptıkları açıklamalarda, Caracas sürecin şeffaflığını sağlayacak adımları atana kadar pazar günü yapılan seçimlerin sonucunu tanımayı reddetti.

Bloomberg’e konuşan yetkililer, Başkan Luiz Inacio Lula da Silva’nın Venezuela’daki durumdan rahatsız olduğunu ve Maduro’nun seçim sürecinde “şeffaflık vaatlerini sistematik olarak yerine getirmediğine” inandığını belirttiler.

Memnuniyetsizliğin altını çizen Brezilya Dışişleri Bakanlığı, ülkenin Caracas Büyükelçisine, Venezuela seçim ajansının pazartesi günü sonuçları onaylamak üzere düzenleyeceği törene katılmaması talimatını verdi.

Brezilya ve Kolombiya, aylardır “seçim” eleştirisi yapıyordu

Lula geçen hafta Maduro’nun “bir seçimi kaybettiğinizde çekip gitmeniz ve bir başkasına itiraz etmeye hazırlanmanız gerektiğini” öğrenmesi gerektiğini söylemişti.

Lula ayrıca Venezuela’nın iktisadi geleceğinin “uluslararası toplumun meşru kabul edeceği temiz bir seçime bağlı olduğu” uyarısında bulunmuştu.

Mart ayında Kolombiya ve Brezilya, Venezuela muhalefetinin bazı üyelerinin 28 Temmuz seçimleri için aday kaydının engellendiğini açıklamasının ardından alışılmadık bir adım atarak Venezuela’yı eleştirmişti.

Kolombiya Dışişleri Bakanlığı o dönem yaptığı açıklamada Maduro hükümetini uyararak, muhalif adayların oylamaya katılmasının engellenmesinin “uluslararası toplumun güvenini sarsabileceğini” ileri sürmüştü.

Brezilya Dışişleri Bakanlığı da süreci “endişeyle” takip ettiğini, özellikle de Venezuela’nın engelleme konusunda henüz bir açıklama yapmadığını söylemişti.

Her iki ülke de muhalefetin karşılaştığı sorunların “özgür ve adil seçimlere ilişkin endişeleri” artırdığını savunmuştu.

Venezuela Dışişleri Bakanı Yvan Gil ise ayrı ayrı yaptığı açıklamalarda Kolombiya ve Brezilya’yı ülkesinin içişlerine karışmakla suçlamıştı.

Muhalefet: Maduro’yu yendiğimize dair kanıtlarımız var

Venezuela muhalefeti, başkanlık seçimlerinde rakibi Edmundo González’in Maduro’yu mağlup ettiğine dair ellerinde kanıt olduğunu ileri sürdü.

González ve muhalefet lideri Maria Corina Machado pazartesi günü gazetecilere yaptıkları açıklamada, Gonzalez’in 6 milyondan fazla oy aldığını, Maduro’nun ise 2 milyondan fazla oy aldığını gösteren oy sayım cetvellerinin %70’inden fazlasını elde ettiklerini söyledi.

González ve Machado, Maduro tarafından kontrol edilen Venezuela seçim konseyinin, González’in %44 oy oranına karşılık başkanın %51 oy oranıyla seçimi kazandığını açıklamasından saatler sonra iddialarını duyurdular.

Muhalefete göre sonuçlar, seçim gözlemcilerinin oy sayımının doğruluğunu belirlemek için kritik öneme sahip olduğunu söylediği bireysel oy kullanma merkezlerinden gelen oy sayılarını içermiyordu.

Muhalefet sokağa da çıktı

Maduro’nun zaferinin pazartesi gece yarısından kısa bir süre sonra ilan edilmesi başkent Caracas’ta ve Venezuela genelinde öfkeli protestolara yol açarken, halk gece boyunca ve sabahın geç saatlerine kadar tencere ve tavalara vurdu.

Göstericiler, kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz atan polis memurlarıyla karşı karşıya geldi. Voice of America’nın iddiasında göre kuzeydeki Yaracuy eyaletinde en az bir kişi öldü.

Machado muhalefet destekçilerini salı günü Caracas’ta gösteri düzenlemeye çağırdı.

ABD “endişeli”, Biden Lula ile görüşecek

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Açıklanan sonucun Venezuela halkının iradesini ya da oylarını yansıtmadığına dair ciddi endişelerimiz var,” dedi.

Öte yandan Reuters’ın aktardığına göre Biden yönetimi pazartesi günü yaptığı açıklamada “seçim manipülasyonunun” Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun yeniden seçim zaferi iddiasının “her türlü güvenilirliğini” ortadan kaldırdığını söyledi ve ülkeye yönelik yeni yaptırımlara açık kapı bıraktı.

Adlarının açıklanmaması koşuluyla konuşan ABD’li yetkililer, Başkan Joe Biden’ın üst düzey yardımcılarının Maduro’dan oyların ayrıntılı bir dökümünü yayınlamasını talep ettiklerini ve bunun yapılmamasının uluslararası toplumu açıklanan sonucu kabul etmeye isteksiz bırakacağını söylediler.

Yetkililer yeni bir “cezalandırıcı önlem” açıklamadılar fakat Washington’un Caracas’a yönelik yaptırım politikasını Maduro’nun ileride atacağı adımlara göre değerlendireceğini söylediler.

Bir yetkili, “Potansiyel olarak yeni bir senaryoyla karşı karşıyayız. Venezuela’ya yönelik yaptırımlarla ilgili olarak nereye gidebileceğimizin haritasını çıkarırken bunu dikkate alacağız,” dedi.

Maduro yönetiminin “baskı ve seçim manipülasyonuna” başvurduğunu öne süren yetkililer, “sözde seçim sonuçlarının her türlü güvenilirliğinin ortadan kalktığını” söylediler.

Üst düzey bir ABD’li yetkili, yönetimin Venezuela’daki siyasi durumla ilgili olarak Brezilya ve diğer Latin Amerika hükümetleriyle temas halinde olduğunu söyledi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Biden’ın salı günü öğleden sonra Brezilya Devlet Başkanı Lula ile görüşeceği belirtildi.

AB yetkilileri Venezuela seçimleri gündemiyle toplanacak

Avrupalı diplomatlar bugün (30 Temmuz), Maduro’nun Venezuela’daki başkanlık seçimlerinde ilan ettiği zaferini tartışacaklar.

Avrupa Konseyi’nin Latin Amerika ve Karayipler Çalışma Grubu Brüksel saatiyle 10.00’da toplanacak.

Avrupa Birliği’nin en üst düzey diplomatı Josep Borrell X’te yazdığı mesajda, “Venezuela halkı ülkelerinin geleceği için barışçıl bir şekilde ve çok sayıda oy kullandı. Onların iradesine saygı gösterilmelidir,” dedi.

Borrell, oyların ayrıntılı sayımı ve seçim merkezlerindeki oy kayıtlarına erişim de dahil olmak üzere “seçim sürecinde tam şeffaflığın” sağlanmasının hayati önem taşıdığını da sözlerine ekledi.

AB’nin diplomatik servis sözcüsü Simon Stano ise, “Sahadaki ulusal, bölgesel ve uluslararası aktörlerle yakın temas halinde seçim sürecini ve sonuçlarını değerlendiriyoruz. Bununla birlikte, kusur ve eksiklik iddialarından endişe duyuyoruz,” dedi.

Elon Musk “diktatör” dedi, Maduro tepki gösterdi

Venezuela’da Maduro ve müttefiklerinin zafer kazandığı başkanlık seçimlerinin ardından, X’in sahibi Elon Musk, sosyal medya platformuna çıkarak Venezue liderini “büyük bir seçim sahtekârlığı” yapmakla suçladı.

Musk pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Diktatör Maduro’ya yazıklar olsun,” dedi.

Musk ayrıca “dostu” olarak nitelendirdiği Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin X’teki bir yorumunu da retweetledi. Milei, “Rakamlar ezici bir muhalefetin zaferini ilan etti ve dünya hükümetin yıllarca süren sosyalizm, sefalet, çöküş ve ölümden sonra yenilgiyi kabul etmesini bekliyor,” demişti.

Buna karşılık olarak Maduro da Musk’ı “Venezuela’da barışın baş düşmanı” olarak nitelendirdi.

Elon Musk’ın, “faşist ideolojinin, doğal olmayanın, toplum karşıtlığının temsilcisi” olduğunu savunan Maduro, “Elon Musk çaresiz durumda; kendini kontrol et. Bana bulaşan her kim olursa olsun kurur kalır,” cevabını verdi.

“Dövüşmek mi istiyorsun? Hadi yapalım. Elon Musk, ben hazırım. Senden korkmuyorum Elon Musk. Nerede istersen savaşalım,” diyen Maduro, Musk’ı “roketleri ve ordusuyla gelip Venezuela’yı işgal etmek istemekle” suçladı.

AMERİKA

Tesla, Trump yönetimini misilleme vergilerine ‘maruz kaldığı’ konusunda uyardı

Yayınlanma

Elon Musk’ın elektrikli otomobil üreticisi Tesla, Başkan Donald Trump’ın ticaret savaşının kendisini ABD’ye karşı misilleme tarifelerinin hedefi haline getirebileceği ve Amerika’da araç üretmenin maliyetini artırabileceği konusunda uyardı.

ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer’e hitaben yazılan imzasız bir mektupta Tesla, adil ticareti “desteklediğini” söyledi ancak ABD’li ihracatçıların “diğer ülkeler ABD’nin ticaret eylemlerine karşılık verdiğinde orantısız etkilere maruz kaldığı” uyarısında bulundu.

Austin, Teksas merkezli şirket 11 Mart tarihli mektubunda, “Örneğin, ABD’nin geçmişteki ticari eylemleri, hedef alınan ülkeler tarafından, bu ülkelere ithal edilen elektrikli araçlara yönelik artan tarifeler de dahil olmak üzere, anında tepkilerle sonuçlandı” diye yazdı.

Tesla’nın mektubu, yatırımcıların dünyanın en büyük ekonomisinin bir resesyona sürüklenmesinin artan riskleri konusunda endişelenmeleri nedeniyle işletmeleri ve finansal piyasaları sarsan iki haftalık düzensiz ticaret politikası açıklamalarının ardından geldi.

Mektup, Trump’ın yakın müttefiki Musk tarafından yönetilen Tesla’nın bile geniş kapsamlı gümrük tarifelerinin potansiyel etkileri konusunda ne kadar endişeli olduğunun altını çiziyor.

AB ve Kanada, bu hafta başında yürürlüğe giren ABD’ye çelik ve alüminyum ithalatına yönelik gümrük vergilerine karşı kapsamlı misilleme tehditlerinde bulundu.

Mektubun gönderilme sürecini bilen bir kişi Financial Times’a şunları söyledi: “Bu, iki kutuplu tarife rejiminin Tesla’yı mahvettiğini söylemenin kibar bir yolu.”

Söz konusu kişi şunları ekledi: “İmzasız çünkü şirketteki hiç kimse bunu gönderdiği için kovulmak istemiyor.”

Tesla yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Grup Trump yönetimine gönderdiği mektupta gümrük vergilerinin ABD’de araç üretim maliyetlerini artırabileceğini ve denizaşırı ülkelere ihraç edildiklerinde daha az rekabetçi hale getirebileceğini belirtti. Ayrıca yönetimden, lityum ve kobalt gibi ABD’de az bulunan minerallerin ithalatını daha da pahalı hale getirmekten kaçınması istendi.

Tesla, elektrikli araçları ve lityum-iyon pilleri için ABD’de mümkün olduğunca çok malzeme ve bileşen bulmak ve üretmek için küresel tedarik zincirini elden geçirdiğini söyledi. Reno, Nevada’daki batarya üretim tesisine ve Corpus Christi, Teksas’taki lityum işleme tesislerine işaret etti.

Şirket, “Bununla birlikte, tedarik zincirinin agresif bir şekilde yerelleştirilmesine rağmen, bazı parça ve bileşenlerin ABD içinde tedarik edilmesi zor veya imkansızdır” diye ekledi. Greer’i “ABD’li üreticilerin gerekli bileşenlere maliyet engelleyici tarifelerin uygulanmasıyla sonuçlanabilecek ticari eylemler nedeniyle gereksiz yere yük altına girmemelerini sağlamak için yerel tedarik zinciri sınırlamalarını daha fazla değerlendirmeye” çağırdı.

Mektup, dış ticaret uygulamalarını gözden geçiren ve şirketlere zarar verebilecek tarifeleri, vergileri, düzenlemeleri veya sübvansiyonları belirlemeye çalışan ajansın ABD’li işletmelerden geniş yorum talebinin bir parçası olarak ticaret temsilcisinin ofisine sunuldu.

Süreç hakkında bilgi sahibi bir kişi, Tesla’nın ilk Trump yönetimi sırasında uygulanan yaygın gümrük tarifelerine yanıt olarak benzer bir mektup gönderdiğini söyledi. 11 Mart tarihli mektup USTR web sitesine Tesla’nın genel danışman yardımcısı Miriam Eqab tarafından yüklendi.

Musk, Trump’ın yeniden seçilme kampanyasına yardım etmek için 250 milyon dolardan fazla harcama yaptıktan sonra Trump’ın en iyi danışmanlarından biri olarak ortaya çıktı. Bunun karşılığında dünyanın en zengin adamı, politikaları etkilemek ve federal hükümeti küçültmek için geniş bir yetki aldı ve Hükümet Verimliliği Dairesi (Doge) olarak adlandırılan birimin başına getirildi.

Bu haftanın başlarında Trump, Beyaz Saray’da Tesla’yı tanıtan bir etkinliğe ev sahipliği yaptı ve Musk’a destek gösterisi olarak araçlarından birini satın alma sözü verdi.

Tesla hisseleri yılbaşından bu yana satışların düşeceği endişesiyle ve ABD’nin ekonomi ve ticaret politikalarına ilişkin artan tedirginliğin tetiklediği daha geniş bir piyasa satışının ortasında yüzde 40 düştü.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

BlackRock Avrupalı şirketlerin hisselerini topluyor

Yayınlanma

BlackRock’tan Rick Rieder, Kıtadaki sektörlerin mali harcamalardaki artıştan faydalanmasını beklediği için Avrupa hisse senetlerine daha fazla yatırım yapıyor.

Rieder, Zürih’te verdiği bir röportajda portföy yöneticisinin 15,8 milyar dolarlık BlackRock Global Allocation Fund’ın da aralarında bulunduğu fonlarda Avrupa bankaları, savunma ve teknoloji şirketlerine olan ilgiyi artırdığını söyledi.

Halka açık dosyalara göre, fon geçen yıl %9,2 getiri sağladı ve şubat ayı sonunda karşılaştırma ölçütüne göre Avrupa hisselerinde hafifçe düşük ağırlıktaydı.

BlackRock, Berlin ve Brüksel’in savunma ve altyapı harcamaları için yüz milyarlarca avro borçlanma planlarını açıklamasının ardından Avrupa varlıklarındaki pozisyonunu tekrar ayarlıyor. 

Şirket bu hafta başında Avro bölgesi devlet tahvillerinde negatife döndü ve hisse senedi tahsislerindeki değişim, harcama planlarının etkisiyle bölgenin hisse senedi piyasalarındaki yükselişin ortasında geldi.

BlackRock’ın küresel sabit gelirden sorumlu yatırım müdürü ve küresel tahsisat yatırım ekibi başkanı Rieder, “Son birkaç yıldır Avrupa’da borç vermek ve ABD’de hisse senedi almak oldukça net bir ticaretti. Ama bence bu denge değişti,” dedi.

Avrupa hisseleri bu yıl şu ana kadar ralli yaptı ve bankalar bugüne kadar %20’nin üzerinde yükselerek sektörü karşılaştırma ölçütünde en iyi performans gösteren sektör haline getirdi.

Avrupa bankalarının cazibesini açıklayan Rieder, özel kredi kuruluşlarının yaklaşan harcama furyasının finansmanında büyük rol oynayacağını söyledi. UniCredit ve Intesa Sanpaolo, 31 Aralık tarihli kamu dosyalarına göre fonun varlıkları arasında yer alıyor.

Rieder, “Avrupa bankaları, ek finansman sağlama kabiliyetleri nedeniyle bugün çok cazip yatırımlar. Değerlemeler hâlâ o kadar yüksek değil,” dedi.

Avrupa’nın borçlanmaya yönelmesi, ABD’nin bölgeye yönelik askeri desteğini azaltma tehditlerine yanıt olarak geldi. Goldman Sachs tarafından takip edilen Avrupa savunma hisselerinden oluşan bir sepetin piyasa değeri bu yılın başından itibaren 125 milyar dolar arttı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD Kongresi, donanmayı güçlendirmek için Japonya’nın denizaltı üretim programını inceliyor

Yayınlanma

ABD, Çin’in artan denizcilik gücüne ayak uydurmakta zorlanırken, Washington’daki kanun yapıcılar, Japonya’nın her yıl belirli sayıda denizaltı üretme yöntemini benimsemek de dahil olmak üzere, ülkenin gemi inşa kısıtlamalarını ele almanın yollarını araştırıyor.

Salı günü Kongre’de yapılan bir oturumda Japonya’nın yaklaşımının benimsenmesi önerildi.

Kongre Araştırma Servisi’nde (CRS) deniz kuvvetleri uzmanı olan Ronald O’Rourke, Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nin deniz gücü ve projeksiyon kuvvetleri alt komitesine verdiği demeçte “Japonya’dan, kuvvet büyüklüğü değişse bile tedarik oranını sabit tutma modelini öğrenebilirsiniz” dedi.

Donanma gemilerinin ve denizaltılarının sayısının her yıl bütçe görüşmeleri yoluyla belirlendiği ABD’nin aksine, Japonya üretim sayısını yılda bir tekne olarak sabit tutmaktadır. Mitsubishi Heavy Industries ve Kawasaki Heavy Industries gemileri dönüşümlü olarak teslim etmektedir.

CRS’nin 41 yıllık emektarı ve ülkenin en etkili deniz analistlerinden biri olan O’Rourke, Tokyo’nun denizaltı filosunun büyüklüğünü “önceden tedarik oranı ile oynayarak değil, ‘kullanım ömrü sonu’ kararlarıyla” yönettiğini söyledi.

O’Rourke hazırladığı konuşmada Japonya’nın yılda bir kez yaklaşımının “denizaltı inşa sanayi tabanı için istikrar sağlamak ve denizaltı üretiminde verimliliği en üst düzeye çıkarmak” için tasarlandığını söyledi.

“Japonya 18 denizaltıdan oluşan bir gücü muhafaza etmeyi planladığında, bunu denizaltılarını yaklaşık 18 yaşına kadar hizmette tutarak yılda bir inşa oranıyla yaptı” dedi. “Japonya denizaltı kuvveti seviyesindeki hedefini 22 tekneye çıkardığında, yılda bir inşa oranını korudu ve denizaltılarını yaklaşık 22 yaşına kadar hizmette tutmaya başladı” diye ekledi.

Japonya yıllarca 16 denizaltı ve iki eğitim botundan oluşan bir filo büyüklüğünü korudu. Amaç Rus gemilerinin sıklıkla geçtiği üç boğazı – Soya, Tsugaru ve Tsushima – savunmaktı. Her boğaza iki denizaltı tahsis edilecek, geri kalanlar ise eğitimde ya da bakımda olacaktı.

2010 yılında, Japonya’nın Tayvan’a yakın güneybatı adalarının etrafındaki sularda Çin denizaltılarına karşı savunma yapmak üzere filonun 22 denizaltı ve iki eğitim botuna çıkarılmasına karar verildi.

Bunu yapmak için Japonya’nın denizaltı üretimini artırması gerekmedi. Sadece denizaltılarının ömrünü 16 yıldan 22 yıla uzattı.

O’Rourke alt komiteye, Japonya’nın denizaltı filosunu 30 gemiye çıkarmaya karar vermesi halinde, “yine yılda bir inşa oranını koruyabileceğini ve gemilerini 30 yaşına kadar hizmette tutmaya başlayabileceğini” söyledi. O’Rourke genişletilmiş bir Japon denizaltı filosunu ABD Donanması için en iyi tamamlayıcı olarak görüyor, zira ABD Donanmasının önümüzdeki yıllarda saldırı denizaltılarının sayısında bir düşüş yaşayacağı düşünülüyor.

Geçtiğimiz perşembe günü Kawasaki, Taigei sınıfı denizaltı Raigei’yi Kobe Tersanesi’nde Japonya Savunma Bakanlığı’na teslim etti. Taigei sınıfının dördüncü teknesi olan Raigei, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana tersanede inşa edilen 31. denizaltı oldu.

Mitsubishi neredeyse tam bir yıl önce Taigei sınıfının üçüncü teknesi olan Jingei’yi bakanlığa teslim etmişti.

Bu arada ABD Donanması da maliyet aşımları, işgücü sıkıntısı ve gemi inşasındaki gecikmelerle boğuşuyor. “Donanma şu anda gemilerin tasarımı, inşası, mürettebatı ve bakımı konusunda zorluklarla karşı karşıya” diyen O’Rourke, zorlukların birleşiminin ”41 yıllık CRS kariyerimde gördüğüm en önemli zorluk” olarak tanımladı.

Kongre Bütçe Ofisi’nden Eric Labs salı günkü oturumda yaptığı açıklamada, ABD Donanması’nın inşa halindeki 46 gemisi için maliyet aşımlarının geçtiğimiz bütçe yılında üç kat artarak 3.4 milyar dolardan 10.4 milyar dolara çıktığını söyledi.

Deniz kuvvetleri ve silahlar konusunda kıdemli bir analist olan Labs, gemiler için gerekli olan daha uzun inşa sürelerine de işaret etti. “Uçak gemilerinin yapımı eskiden sekiz yıl sürerdi. Şimdi 11 yıl sürüyor. 2000’li yıllarda saldırı denizaltılarının yapımı altı yıl sürüyordu. Şimdi ise dokuz yıl sürüyor” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English