Bizi Takip Edin

Amerika

Venezuela’da hükümet ve muhalefet seçimlerin 2024 yılında yapılacağını ilan etti

Yayınlanma

Barbados’ta bir araya gelen Venezuela hükümeti ve muhalefet figürleri seçimlerin gelecek yılın ikinci yarısında yapılması konusunda anlaştı. Aralarında AB ve ABD’nin de bulunduğu ülkeler bu adımı desteklediklerini ifade ettiler.

Hükümet heyetinin başkanı Jorge Rodriguez, Bridgetown’da yaptığı açıklamada, “Bu çok daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın ilk adımıdır,” dedi. Muhalefet temsilcisi Gerardo Blyde ise anlaşmayı ileriye doğru atılmış ‘sağlam bir adım’ olarak nitelendirdi.

Karayip ülkesi Barbados’ta yapılan toplantıda uluslararası gözlemciler hazır bulundu ve Norveç’in arabuluculuğunda yapılan görüşmelerde bir anlaşma imzalandı. AB, BM, Afrika Birliği ve Amerikalılar Arası Seçim Örgütleri Birliği’nden seçim gözlemci misyonları da davet edildi.

ABD, AB, Kanada ve İngiltere tarafından yapılan ortak açıklamada bunun ‘kapsayıcı bir diyalog sürecinin devamı ve Venezuela’da demokrasinin yeniden tesisi için gerekli bir adım’ olduğu ifade edildi.

Açıklamada ülkeler, “Haksız yere gözaltına alınan herkesin koşulsuz olarak serbest bırakılması, seçim sürecinin ve yargı kurumlarının bağımsızlığı, basın mensupları da dâhil olmak üzere ifade özgürlüğü ve insan hakları ile siyasi haklara saygı gösterilmesi çağrısında bulunmaya devam ediyoruz,” dedi.

İmzalanan anlaşma, yasalara uygun niteliklere sahip olmaları koşuluyla adayların seçimlere katılmasına izin veriyor. Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya karşı muhalefetin adayı Maria Corina Machado ise ‘yaptırımları teşvik etmek’ gibi suçlamalarla 15 yıl süreyle adaylıktan men edilmişti.

Bu hafta içinde Reuters’a konuşan kaynaklar, ABD’nin Maduro’nun toplantı sonrasında muhalefete ‘yeterince zemin verdiğini’ düşünmesi halinde bazı yaptırımları hafifletmeyi düşündüğünü söylemişlerdi.

Venezuela ve ABD geçen hafta, Maduro’nun muhalefetle müzakerelere yeniden başlaması halinde en az bir yabancı petrol şirketinin daha borç geri ödemesi için Venezuela ham petrolünü almasına izin verebilecek bir anlaşma için görüşmelerde bulundu.

Amerika

JPMorgan raporu: Ukrayna için en olası senaryo ‘Gürcistan modeli’

Yayınlanma

Yazar

JPMorgan Chase Jeopolitik Merkezi tarafından yayımlanan rapora göre, Ukrayna’nın 2025 yılının ikinci çeyreği sonuna kadar Rusya ile müzakere edilmiş bir anlaşmayı kabul etmek zorunda kalması muhtemel görünüyor. Rapor, en olası senaryonun Ukrayna’nın Batı’ya entegrasyonunun raydan çıktığı ve Rusya’nın yörüngesine kaydığı bir “Gürcistan modeli” olduğunu öne sürüyor.

JPMorgan Chase Jeopolitik Merkezi tarafından yayımlanan “Rusya-Ukrayna Oyun Sonu ve Avrupa’nın Geleceği” başlıklı raporda, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin bu yıl içinde Rusya ile çatışmaları donduran ancak kapsamlı bir barış anlaşması anlamına gelmeyen müzakere edilmiş bir çözümü kabul etmek zorunda kalmasının muhtemel olduğu değerlendirmesi yapıldı.

Rapor, JPMorgan Chase Jeopolitik Merkezi Yöneticisi ve Başkanı Derek Chollet ile İcra Direktörü Lisa Sawyer tarafından kaleme alındı.

Rapora göre, Avrupa’nın silah stoklarının azalması, Ukrayna’nın savaşçı ihtiyacı, ABD’nin sabrının tükenmesi ve transatlantik birliğin zayıflaması bu duruma zemin hazırlıyor. Raporda, “Putin’in kayıpları da sürdürülebilir olmaktan uzak. Mevcut kazanım hızıyla Rusya’nın tüm Ukrayna’yı kontrol etmesi yaklaşık 118 yıl sürer. Bu nedenle Putin, Kiev’i nihai olarak kontrol etme genel hedefine uygun bir anlaşma yapmayı hedefleyecektir. 2025 her zaman müzakere yılı olacaktı ve oyun sonu burada,” ifadelerine yer verildi.

Anlaşmanın kalıcılığı belirsiz

Herhangi bir anlaşmanın kalıcılığının iki temel faktöre bağlı olacağı belirtilen raporda, bunlardan ilkinin “Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ukrayna ve Batı’nın tavizlerinden ne kadar tatmin olduğu (istediğinin yeterli bir kısmını alıp almadığı)” olduğu vurgulandı.

İkinci faktör ise “anlaşmayı destekleyen güvenlik vaatlerinin gücü (daha fazla saldırganlığı caydırmak ve Ukrayna’nın güvenle yeniden inşa olmasına izin vermek için yeterli olup olmadıkları)” olarak sıralandı.

Raporda, “Bu iki faktör doğrudan birbiriyle çelişiyor; güvenlik vaatleri ne kadar zayıf olursa, Ukrayna’nın tarafsızlık, askerden arındırma, silahsızlanma, toprak tavizleri gibi konularda o kadar fazla ödün vermesi gerekecek ya da çatışmalara geri dönme riskiyle karşı karşıya kalacaktır,” değerlendirmesi yapıldı.

Lavrov, Ukrayna müzakerelerini değerlendirdi: Hayallere kapılmamak önemli

Dört olası senaryo

JPMorgan Chase Jeopolitik Merkezi raporunda, Ukrayna için dört olası sonuç öngörülüyor:

En iyi durum – “Güney Kore” (Yüzde 15 olasılık): Zelenskiy’nin ne NATO üyeliği ne de Ukrayna topraklarının tamamen geri alınmasını sağlayamayacağı belirtiliyor. Fakat, ABD’nin yardım ve istihbarat desteği vaadiyle desteklenen ülke içi bir Avrupa müdahale gücü sağlayabilirse, Kiev’in kontrolü altındaki Ukrayna topraklarının yüzde 80’inin çok daha istikrarlı, müreffeh ve demokratik bir yörüngeye oturtulacağı iddia ediliyor. Batı’nın Rusya’nın dondurulan yaklaşık 300 milyar dolarlık egemen varlıklarını kullanma kararının da Ukrayna’nın yeniden inşasına iyi bir başlangıç sağlayacağı kaydedildi.

Hâlâ iyi – “İsrail” (Yüzde 20 olasılık): Önemli bir yabancı asker varlığı olmaksızın güçlü, kalıcı askeri ve ekonomik desteğin, Ukrayna’ya kendini bir kaleye dönüştürme, askeri modernizasyonu sürdürme ve nihayetinde kendi caydırıcılığını tesis etme alanı sağlayacağı düşünülüyor. Fakat savaşın her zaman kapıda olacağı ve Putin’in yaptırımların hafifletilmesi ve ABD ile daha güçlü bir ilişki dahil olmak üzere yeterli ekonomik fayda görmesi gerekeceği vurgulanıyor.

İyi değil – “Gürcistan” (Yüzde 50 olasılık): Hem yabancı askerlerin hem de güçlü askeri desteğin yokluğunda, Ukrayna’nın süregelen istikrarsızlık, duraksayan büyüme ve toparlanma, zamanla azalan dış destek ve Batı entegrasyonunun (AB ve NATO üyeliği) fiilen raydan çıkmasıyla birlikte kademeli olarak Rusya’nın yörüngesine geri kayacağı öngörülüyor.

En kötü durum – “Belarus” (Yüzde 15 olasılık): ABD’nin Ukrayna’yı terk etmesi ya da taraf değiştirdiği algısı oluşması ve Avrupa’nın devreye girmemesi durumunda, Rusya’nın “maksimalist taleplerinde” ısrarcı olacağı ve Ukrayna’nın tamamen teslim olmasını isteyerek ülkeyi “Moskova’nın bir uydu devletine” dönüştüreceği öne sürülüyor. Bu senaryoda, Rusya’nın savaşı fiilen kazanacağı, Batı’yı böleceği ve İkinci Dünya Savaşı sonrası düzeni geri dönülmez bir şekilde altüst edeceği ifade edildi.

Rusya’nın talepleri

Raporda, Rusya’nın “6 hayır ve 6 evet” olarak özetlenen talepleri de sıralandı:

Hayırlar:

— NATO üyeliği ve Ukrayna’nın ilan edilmiş tarafsızlığı.

— Ukrayna’da nükleer silahlar veya bunun için bir şemsiye.

— Ukrayna’da yabancı askerler (barış güçleri dahil).

— Yabancı askeri yardım veya istihbarat paylaşımı.

— Büyük Ukrayna ordusu (Ukrayna ordusunun boyutunda büyük bir küçülme).

— Ukrayna’da modern silahlar (Ukrayna’nın sahip olabileceği silah türlerinde büyük kısıtlamalar).

Evetler:

— Rusya’nın Kırım ve dört oblast (Ukrayna’nın yaklaşık yüzde 20’si) üzerindeki iddiasının uluslararası tanınması.

— Ukrayna için yabancı güvenlik garantileri üzerinde veto hakkı.

— ABD ve diğer NATO güçlerinin yeni ittifak üyelerinin topraklarında askeri tatbikat yapmasının yasaklanması.

— Avrupa’daki ABD askerlerine sınırlamalar.

— Yaptırımların hafifletilmesi ve Rusya’nın varlıklarının serbest bırakılması.

— Rus diplomatik tesislerinin ABD’ye iadesi.

“Gürcistan senaryosu” Ukrayna için ne anlama geliyor?

Raporda, Ukrayna için en olası görülen “Gürcistan senaryosu”nun detayları da ele alındı. 2008’de Rusya ile yaptığı savaştan sonra Gürcistan’ın, asker ve güvenlik vaatlerinden yoksun kalan bir Batı yardımı ve siyasi destek dalgasından yararlandığı hatırlatıldı.

“Bugün, Gürcistan’ın iktidar partisi Gürcü Rüyası —Rusya dostu bir oligark tarafından destekleniyor— AB üyeliğini dondurdu ve ABD ve AB fonlarının askıya alınmasına yol açan Kremlin tarzı ‘yabancı acenta’ yasalarını kabul etti. Siyasi istikrarsızlık ve demokratik erozyon, Rusya’nın sinsi etkisiyle beslenerek, döviz rezervlerindeki düşüşlerin ortasında yatırımcı güvenini etkiledi,” denildi.

Bu süreçte Gürcistan’ın Rusya ile iktisadi bağlarının derinleştiği, sadece Rusya’dan gelen işçi dövizlerinin 2022-2023’te Gürcistan’ın GSYİH’sinin yüzde 15’inden fazlasını oluşturarak ülkenin en büyük işçi dövizi kaynağı haline geldiği belirtildi. Ticaret ve doğrudan seyahatin genişlediği, Rus vatandaşlarının akınının arttığı ifade edildi.

Raporda, “2023’te sadece 30,5 milyar dolarlık —Oklahoma’nın sekizde biri büyüklüğünde— GSYİH’ye sahip olan Gürcistan’ın küçük, işçi dövizi ve turizm ağırlıklı ekonomisi hâlâ büyüyor ancak giderek daha savunmasız hale geliyor. Bir zamanlar reform başarı öyküsü olarak görülen Gürcistan, güvenilir güvenlik ve kurumsal çıpaların yokluğunun demokratik yönetimi nasıl kademeli olarak baltalayabileceğini ve ekonomik potansiyeli nasıl zayıflatabileceğini gösteriyor,” yorumu yapıldı.

Benzer bir sonuçla karşılaşan Ukrayna’nın başlangıçta bir bağışçı coşkusu ve yeniden inşa yardımı dalgasından yararlanabileceği, ancak Batı güvenlik ve siyasi yapılarına sıkı bir entegrasyon olmadan Ukrayna’nın jeopolitik gri alana yavaş bir sürüklenme riskiyle karşı karşıya kalacağı vurgulandı.

Yaklaşık 7 milyon Ukraynalı mültecinin bir kısmının geri dönmemeyi seçebileceği, bunun da ekonomiyi çok ihtiyaç duyulan vasıflı işgücünden mahrum bırakacağı belirtildi. Riskten kaçınan yatırımcıların istikrarsız, güvenlik açısından kırılgan bir ortamdan kaçınmayı seçebileceği, bunun da doğrudan yabancı yatırımları sınırlayacağı ve çeşitlendirmeyi engelleyeceği ifade edildi.

Avrupa’nın geleceği ve stratejik özerklik arayışı

Raporda, ABD’nin Ukrayna ve diğer konulardaki politika değişikliklerinin, Avrupa’nın en önemli müttefiki ve en büyük ticaret ortağından daha fazla “stratejik özerklik” çağrılarını hızlandırdığı belirtildi. Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin kıtayı Soğuk Savaş sonrası kayıtsızlığından sarstığı ve hem Kiev’i hem de çatışmanın temsil ettiği savaş sonrası uluslararası düzeni desteklemek için Avrupa güvenlik, enerji ve ekonomi politikalarında cesur değişikliklere yol açtığı kaydedildi.

İkinci şokun ise, “Devlet Başkanı Zelenskiy’nin 28 Şubat 2025’te Oval Ofis’e yaptığı ziyaretle örneklendiği gibi ABD politikasındaki ani değişim olduğu” ifade edildi. Bu ziyaretin öncesinde ABD’nin Birleşmiş Milletler’de Rusya’nın saldırganlığını kınayan bir karara karşı oy kullandığı ve ardından ABD’nin Ukrayna’ya askeri ve istihbarat yardımını geçici olarak askıya almasının Avrupa’da bir gök gürültüsü etkisi yarattığı, Amerika’nın ilkelerinden ve özgür dünyanın lideri konumundan vazgeçtiği yönündeki korkuları artırdığı belirtildi.

Almanya’nın yeni Şansölyesi ve uzun süredir transatlantikçi olan Friedrich Merz’in “mutlak önceliğinin” “ABD’den bağımsızlık kazanmak” olacağını ilan ettiği ve önemli savunma yatırımları sözü verdiği aktarıldı. Raporda, “Bu sinyal kasıtlı olsun ya da olmasın, Avrupa başkentlerinde kıtanın ABD’ye aşırı bağımlılığını düzeltmek için daha fazla ‘stratejik özerkliğe’ ihtiyaç duyulduğuna dair geniş bir kabul var,” denildi.

Avrupa’nın karşı karşıya olduğu en acil zorluklar arasında, Ukrayna’nın Rusya ile adil ve kalıcı bir barışa ulaşmak için ihtiyaç duyduğu maddi desteğe ve önemli olarak güvenlik garantilerine sahip olmaya devam etmesini sağlamak ve artan jeopolitik ve hibrit tehditlere karşı kendi toprak savunmasını güçlendirmek olduğu sıralandı. Avrupa’nın savunma sanayi tabanının gücünün her iki durumda da önemli, hatta belirleyici olacağı ve şu anda amaca uygun olmadığı vurgulandı.

2024 yılında AB üye devletlerinin toplu savunma harcamalarının 326 milyar avroya veya AB GSYİH’sinin yüzde 1,9’una ulaştığı, bunun 2021’den bu yana yüzde 30’luk bir artış anlamına geldiği, ancak yine de ABD’nin yaklaşık 900 milyar dolarlık harcamasının sadece onda dördü olduğu belirtildi.

Rusya’nın dondurulan varlıkları ne olacak?

Asker ve güvenlik garantilerinin ötesinde, Avrupa’nın Rusya-Ukrayna savaşının sonucunu şekillendirmede oynayabileceği diğer güçlü, ancak tartışmalı kartının, Rusya’nın dondurulan yaklaşık 300 milyar dolarlık varlığının kabaca üçte ikisi üzerindeki kontrolü olduğu ifade edildi.

AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımları uzatmak için her 6 ayda bir oybirliği sağlaması gerektiği, bir sonraki oylamanın 31 Temmuz’a kadar yapılması gerektiği hatırlatıldı. Raporda, “Macaristan veya başka bir üye ülkenin uzatma lehine oy kullanmayı reddetmesi durumunda —bloke edilen varlıklara el konulmadan— Rusya’ya yönelik yaptırımlar sona erecek, Avrupa’nın kozlarının çoğu da ortadan kalkacak ve fonlar Rusya’ya geri dönecektir. Böylesine büyük bir meblağ, Rus ekonomisine bir can simidi sağlayacak ve askeri yeniden silahlanma çabalarını canlandıracaktır. Alternatif olarak, Kiev’e devredilirse, fonlar Ukrayna’nın Rusya kaynaklı tahmini 523 milyar dolarlık hasarını telafi etmede ve yeniden inşa çabalarını artırmada uzun bir yol kat edecektir,” denildi.

Transatlantik ilişkiler için son ayinler erken

Raporda, “80 yıl sonra kimse, tarihin en uzun barış ve küresel refah dönemini dikkate değer ölçüde dirençli olduğunu kanıtlamış ve desteklemiş olan transatlantik ittifak için ağıt yakmakta acele etmemelidir,” ifadelerine yer verildi. Avrupalı liderlerin, transatlantik ilişkiyi ve ABD’nin Avrupa’daki rolünü korumak amacıyla Trump yönetimiyle temas kurduğu, bunun hem içsel değerinin hem de yakın ve orta vadede yeri doldurulamazlığının bir kabulü olduğu belirtildi. Bu zaman çizelgesinin, Rusya’nın askeri yeniden yapılanma tahminlerinin çok ötesine, 5-10 yıla kadar uzandığı vurgulandı.

Transatlantik ilişkinin modern jeopolitiğin temel taşı olduğu ve bir kopuşun her iki taraf için ve aslında tüm dünya için ciddi sonuçları olacağı belirtildi. ABD’nin güvenliği ve refahının Avro-Atlantik bölgesiyle sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam ettiği, başka hiçbir ekonomik ilişkinin küresel ekonomiyi şekillendirme ve yönlendirme konusunda bu kadar büyük bir yeteneğe sahip olmadığı vurgulandı. AB’nin Amerika’nın en büyük ticaret ortağı olduğu ve birleşik ekonomilerinin küresel GSYİH’nin yaklaşık yüzde ellisini temsil ettiği, dolar ve avronun dünyanın en önemli iki rezerv para birimi olduğu hatırlatıldı.

Önümüzdeki haftalarda izlenecek kilit noktalar

Rapor, önümüzdeki dönemde takip edilmesi gereken bazı önemli gelişmelere de dikkat çekti:

Haziran’daki zirveler: Kanada’daki G7 Liderler Zirvesi, Lahey’deki NATO Zirvesi ve Avrupa Konseyi toplantısının her iki tarafın yaklaşımını ve kozlarını ortaya koyacağı belirtildi.

— Trump-Putin görüşmesi: İki lider arasında uzun telefon görüşmelerinin ardından Trump’ın Putin ile oturmaya istekli olduğu ve Ukrayna’yı çözmede “hiçbir şey olmayacağını” iddia ettiği aktarıldı.

ABD askerlerinin yeniden konuşlandırılması: Avrupa’da yaklaşık 90 bin ABD askerinin bulunduğu, ancak bazılarının gelecek yıl bu zamanlarda orada olmayacağının neredeyse kesin olduğu ifade edildi.

Ticaret savaşı mı?: ABD’nin AB’ye çelik, alüminyum ve bitmiş otomobillerde yüzde 25, belirli istisnalarla yüzde 10 “evrensel” gümrük vergisi uyguladığı hatırlatıldı. AB’nin misilleme tedbirlerini duraklattığı ancak müzakerelerin başarısız olması durumunda hazırlıklı olacağı belirtildi.

Avrupa savunması—gerçek mi kurgu mu?: Avrupalı hükümetlerin savunma yatırımlarında büyük artışlar vaat ettiği ancak bunu gerçekleştirmenin kolay olmayacağı vurgulandı.

Yaptırımların yenilenmesi: Rusya’ya karşı AB yaptırımlarının düzenli 6 aylık uzatmasının 31 Temmuz’da dolacağı, oyların olmaması durumunda Avrupa’nın Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koymak için kısa bir penceresi olduğu belirtildi.

Çin-Avrupa yakınlaşması?: Pekin’in ABD-Avrupa ittifakındaki soğukluktan en iyi şekilde yararlanmaya çalıştığı, Temmuz ayında beklenen bir AB-Xi Zirvesi’nin kapıları açabileceği ifade edildi.

ABD-Ukrayna maden anlaşması: 30 Nisan’da imzalanan anlaşmanın ABD ile Ukrayna arasında “uzun vadeli stratejik uyumu” olumlu bir şekilde teyit ettiği ve bir yeniden yapılanma yatırım fonu kurduğu, ancak ayrıntıların belirsiz kaldığı belirtildi.

Batı basını, İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmelerini nasıl yorumladı?

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump, Apple CEO’sunu iPhone’lara %25 gümrük vergisi uygulamakla tehdit etti

Yayınlanma

Başkan Donald Trump, Apple’ın en çok satan ürününün üretimini ABD’ye taşımaması halinde iPhone’lara yüzde 25 gümrük vergisi uygulayacağı tehdidinde bulunarak, şirketin CEO’su Tim Cook ile arasındaki gerginliği tırmandırdı.

Cook, bu ay yaptığı açıklamada, Apple’ın Trump’ın ticaret savaşı kapsamında Çin malı ürünlere uyguladığı gümrük vergilerinden kaçınmak için önümüzdeki aylarda ABD’de satılacak iPhone’ların “çoğunun” Hindistan’daki fabrikalarda üretileceğini söyledi.

Trump, cuma günü Truth Social’da yaptığı paylaşımda, “Apple’ın CEO’su Tim Cook’a, Amerika Birleşik Devletleri’nde satılacak iPhone’ların Hindistan’da veya başka bir yerde değil, ABD’de üretilmesini ve monte edilmesini beklediğimi uzun zaman önce bildirdim” diye yazdı. “Aksi takdirde, Apple ABD’ye en az %25 gümrük vergisi ödemek zorunda kalacak” ifadelerimi kullandı.

Apple, ABD’de yılda 60 milyondan fazla iPhone satıyor. Financial Times daha önce, şirketin gelecek yıl sonuna kadar tüm bu cihazları Hindistan’dan tedarik etmeyi planladığını bildirmişti.

FT cuma günü erken saatlerde, Apple’ın önemli tedarikçilerinden Foxconn’un, Chennai yakınlarında bir ekran modülü tesisi kurarak Hindistan’daki iPhone üretimini genişletmek için 1,5 milyar dolar yatırım yaptığını bildirdi.

Apple hisseleri, Trump’ın paylaşımının ardından piyasa öncesi işlemlerde yüzde 3 değer kaybetti. Şirket, yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Trump, Apple’ın dünya çapındaki en büyük üretim merkezlerinin de dahil olduğu düzinelerce ülkeye yeni gümrük vergileri getirme tehdidinde bulunduktan sonra, şirketin hisseleri geçen ay tek bir günde 300 milyar dolardan fazla değer kaybetti.

ABD daha sonra akıllı telefonlar ve diğer elektronik cihazlar için bu gümrük vergilerinin çoğundan muafiyet tanıdı ve bu ayın başlarında Trump, Çin’den ithalata uygulanan vergileri geçici olarak azaltmayı kabul etti.

Trump’ın son tehdidi, Apple’ın Hindistan’da iPhone üretimini genişletme planları hakkında “Tim Cook ile küçük bir sorun” olduğunu şikayet ettikten bir hafta sonra geldi. Trump, o sırada büyük teknoloji şirketinin patronuyla yaptığı görüşmenin ardından Apple’ın “ABD’deki üretimini artıracağını” iddia etmişti.

Trump’ın bu patlaması, ABD ve Hindistan’ın, ABD liderinin Hint mallarına yüzde 26 gümrük vergisi uygulama tehdidini savuşturmak amacıyla ikili ticaret anlaşması müzakereleri yürüttüğü bir dönemde geldi.

Başbakan Narendra Modi’nin hükümeti, dünyanın en kalabalık ülkesinde — şu anda Çin’den sonra dünyanın en büyük ikinci akıllı telefon pazarı — yatırımcılara milyarlarca dolarlık üretim bağlantılı teşvikler sunarak elektronik üretimini teşvik etti.

Çin, Apple’ın en büyük üretim üssü olmaya devam etse de, Foxconn ve Tata Electronics, Hindistan’ın güneyindeki Tamil Nadu ve Karnataka eyaletlerinde Apple’a tedarik sağlayan tesisler kuruyor. Hong Kong merkezli Counterpoint Research’e göre, Hindistan 2024 yılında küresel iPhone üretiminin yüzde 18’ini gerçekleştirirken, bu payın 2025 yılında yüzde 32’ye çıkması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Amerika

Araştırma: Nükleer savaş sonrası dünya 15 derece soğuyacak

Yayınlanma

Amerikalı bilim insanları, ABD ve Rusya arasında olası bir nükleer savaşın sonuçlarını modelledi. Araştırmaya göre, savaş atmosfere yaklaşık 150 milyon ton is salarak on yıldan fazla sürecek bir “nükleer kışa” ve küresel açlığa yol açabilir.

Amerikalı bilim insanları, ABD ile Rusya arasında olası bir nükleer savaşın, milyonlarca insanın ani ölümünün yanı sıra atmosfere yaklaşık 150 milyon ton is salarak on yıldan fazla sürecek bir “nükleer kışa” yol açabileceğini hesapladı.

Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden Şi Yunying liderliğindeki bir araştırma grubunun Environmental Research Letters dergisinde yayımlanan çalışmasına göre, bu durum küresel sıcaklıklarda ortalama 15 derecelik düşüşe neden olacak.

Nükleer bombaların patlaması ve bunun sonucunda atmosfere salınacak koyu renkli is parçacıkları nedeniyle hava, güneş ışığına karşı daha az şeffaf ve geçirgen hâle gelecek.

Bilim insanları, bu durumun ortalama sıcaklıkların 15 derece düşmesine yol açacağını öngörüyor.

Küresel bir nükleer savaşın bir diğer sonucunun da ultraviyole (UV) radyasyonunda artış olacağı belirtildi.

Atmosfere büyük miktarda azot oksit salınımı nedeniyle tahrip olan ozon tabakasından sızacak UV ışınları yeryüzüne ulaşacak.

Bitkilere ciddi zarar verecek ve fotosentez etkinliğini azaltacak olan UV-B radyasyonunun, çatışmadan 8-9 yıl sonra zirveye ulaşacağı tahmin ediliyor.

Çalışmaya göre, nükleer çatışmayı takip eden ilk yıllarda yağış miktarı ve güneş radyasyonu yaklaşık yüzde 70 oranında azalacak.

Tüm bunların sonucunda, “kontrol ürünü” olarak ele alınan mısır üretiminde dünya genelinde (kötü senaryoda yüzde 80) keskin düşüş yaşanacağı ve sektörün toparlanmasının 7 ila 12 yıl süreceği makalede ifade edildi.

Ayrıca, tedarik zincirleri ve ticaretin ciddi şekilde sekteye uğrayacağı, bunun da tarımsal verimlilik kaybını daha da kötüleştirerek bölgesel veya küresel kıtlığa yol açacağı vurgulandı.

Çalışmanın yazarları, “Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi, Keşmir’deki için için yanan çatışma ve Orta Doğu’daki istikrarsızlık da dahil olmak üzere mevcut jeopolitik gerilimler, soğuk savaşın son yıllarında hakim olan kırılgan yumuşamayı baltaladı,” değerlendirmesini yaptı.

Yazarlar ayrıca, büyük nükleer güçler arasındaki savaşın sonuçlarının “uzun süreli soğuma, tarımsal çöküş ve benzeri görülmemiş ölçekte sosyal kargaşa ile felaket” olacağını vurguladı.

Araştırmacılar, büyük ölçekli bir nükleer savaşın sonuçlarını modellerken, bitki büyümesinin ve toprak süreçlerinin çok yıllık simülasyonunu yapmaya olanak tanıyan Cycles sistemini kullandılar.

Ayrıca SoilGrids, EarthStat ve Global Agro-Ecological Zones veri tabanlarından elde edilen verilerden de yararlanıldı.

SIPRI, askeri harcamalarda lider olan ülkeleri açıkladı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English