Bizi Takip Edin

Diplomasi

Wang ve Lavrov, BM’yi Gazze konusunda harekete geçmeye çağırdı

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrail-Hamas çatışmasında ateşkes çağrısında bulunmak, ikili barış görüşmelerinin yeniden başlaması ve BM Güvenlik Konseyi’nin çatışmanın çözümüne yardımcı olmak üzere harekete geçmesi için Rus mevkidaşıyla görüştü.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre pazartesi günü Pekin’de bir araya gelen Wang, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a Çin ve Rusya’nın beş daimi üyesi arasında yer aldığı Güvenlik Konseyi’nin “harekete geçmesi ve büyük güçlerin aktif bir rol oynaması gerektiğini” söyledi.

Wang, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e koordineli bir saldırı düzenlemesiyle başlayan savaşla ilgili olarak “Ateşkesin sağlanması, iki tarafın müzakere masasına geri dönmesi ve daha büyük bir insani felaketi önlemek için acil bir insani yardım kanalının kurulması zorunludur” dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning pazartesi günü öğleden sonra yaptığı olağan basın brifinginde çatışmalarda dört Çin vatandaşının öldüğünü, ikisinin kayıp olduğunu ve altısının da yaralandığını doğruladı.

Çin henüz resmi bir tahliye programı başlatmadı ancak Pekin, Çin vatandaşlarını “mümkün olan en kısa sürede evlerine dönmek için ticari uçuşlara katılmaya” çağırdı.

Mao, “Çin ve İsrail arasındaki ticari uçuşlar halen devam ediyor… Filistin ve İsrail’deki güvenlik durumunu ciddi bir şekilde inceleyip değerlendireceğiz, yerel hava ve kara yollarının açılmasını ve güvenlik koşullarını yakından takip edeceğiz ve Çin vatandaşlarına yardım sağlamak için elimizden geleni yapacağız” dedi.

Çin, BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ve Filistin Ulusal Yönetimi’ne acil insani yardım sağlıyor. Çin Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı tarafından pazartesi günü yapılan açıklamada, yardımın Gazze’deki insani durumu hafifletmeyi amaçladığı ve gıda ve tıbbi bakım gibi acil ihtiyaçları karşılamak için kullanılacağı belirtildi.

Orta Doğu trafiği

Wang’ın Lavrov ile görüşmesi, Çin’in Filistin konusunda İslam ülkeleri arasında birliği desteklediğini ve özellikle sivilleri cezalandıran eylemler olmak üzere aşırı tepkilere karşı çıktığını belirttiği çeşitli Orta Doğu ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla yaptığı bir dizi telefon görüşmesinin ardından gerçekleşti.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Wang, pazar günü İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile yaptığı telefon görüşmesinde meşru müdafaa hakkının aşırı kullanılmasını kınadı.

Açıklamaya göre Wang, “Meşru müdafaa hakkı, sivillerin ve rehinelerin korunması da dahil olmak üzere uluslararası insancıl hukuka uygun olarak kullanılmalıdır” dedi.

Bakanlık Wang’ın İslam ülkelerinin İsrail ve Hamas arasındaki savaşın ortasında Filistin’le ilgili olarak “tek ses olmasını” desteklediğini söyledi.

Cumartesi günü Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah Al Suud ile bir telefon görüşmesi yapan Wang, İsrail’in Gazze’deki sivillere yönelik “toplu cezalandırma” eylemlerini kınadı ve bu eylemlerin meşru müdafaanın ötesine geçtiğini söyledi. Wang şu anki en önemli önceliğin çatışmayı yatıştırmak ve Orta Doğu barış sürecini daha fazla tehlikeye atmadan Gazze’de ciddi bir insani felaketi önlemek olduğunu söyledi.

Wang ayrıca Pekin’in İsrail-Filistin çatışmasından çıkış yolu olarak bağımsız bir Filistin devletine verdiği desteği yineledi.

Wang, “Çin barış ve adaletin yanında duracak ve Filistin halkını ulusal haklarını korumak için haklı davalarında destekleyecektir” dedi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, pazar günü Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile ayrı bir telefon görüşmesi yapan Wang, çatışmanın iki tarafı arasında ateşkes sağlanması ve diyaloğun yeniden başlatılmasının yanı sıra Gazze’ye insani yardım yollarının açılması çağrısında bulundu.

Wang, “Çin insani bir felaketi önlemek için ilgili taraflarla koordinasyon halinde ve Birleşmiş Milletler ve ikili kanallar aracılığıyla Gazze Şeridi’ne acil insani yardım sağlamaya devam edecek” dedi.

İran, Pekin’i İsrail’in saldırıları durdurması için nüfuzunu kullanmaya çağırdı

İsrail’in Gazze’ye yönelik yoğun bombardımanı devam ederken, Filistinli mültecilere destek veren BM kuruluşu pazar günü yaptığı açıklamada Gazze’deki çatışmaların ilk yedi gününde 1 milyondan fazla insanın yerinden edildiğini belirtti.

Ajans ayrıca Gazze’deki personelinin artık Gazze’deki insanlara yardım sağlayamadığını, buradaki 13,000 personelinin çoğunun yerlerinden edildiğini ya da evlerini terk ettiğini söyledi.

Reuters’in pazartesi günü Filistin sağlık bakanlığından aktardığına göre, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarında en az 2,750 Filistinli öldü ve 9,700 Filistinli yaralandı.

İsrail Savunma Kuvvetleri ise pazartesi günü CNN’e yaptığı açıklamada ülkedeki ölü sayısının 1,400’e ulaştığını söyledi.

İran’dan yapılan açıklamaya göre Emir Abdullahiyan çatışma durumunun son derece tehlikeli olduğunu ve olayların her an kontrolden çıkabileceğini söyledi. Ayrıca Pekin’e İsrail’in Gazze halkına yönelik saldırılarını durdurmak için kapasitesini kullanma çağrısında bulundu.

Çin çatışmanın bölgeye yayılmasını istemiyor

Analistler, diplomatik angajmandaki artışın Pekin’in bölgedeki diplomatik nüfuzunu ve avantajlarını kullanarak çatışmanın geniş çaplı bir bölgesel savaşa dönüşmesini engellemek için taraflar arasında rasyonaliteyi teşvik etmeye çalıştığını gösterdiğini söyledi.

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi’nde Orta Doğu işleri uzmanı olan Wen Shaobiao’ya göre Pekin, İsrail-Hamas çatışmasının tırmanmamasını, yayılmamasını ve Orta Doğu’da zor kazanılan yakınlaşma dalgasını baltalayacak daha fazla ülkeyi içermemesini umuyor.

Wen, “Çin’in Filistin meselesindeki tutumu Filistin halkının haklı davasını desteklemek ve Filistin-İsrail çatışmasını iki devletli çözüm yoluyla çözmektir” dedi.

Chong, Orta Doğu’da çatışmanın tırmanmasını ve yayılmasını önlemek için itidal çağrısı yapan başka bir sesin olmasının faydalı olduğunu, ancak Çin’in böyle bir sonucu etkilemek için neler sunabileceğini ve sunacağını görmenin henüz mümkün olmadığını söyledi.

Pekin’in Orta Doğu işlerinden sorumlu özel temsilcisi Zhai Jun, çatışmaların yatıştırılmasına yardımcı olmak amacıyla bu hafta bölgeyi ziyaret edecek ve ateşkes sağlanması, sivillerin korunması, durumun gerginliğinin azaltılması ve barış görüşmelerinin teşvik edilmesi için çaba gösterecek.

Diplomasi

AB, İran’ın ABD saldırılarından önce Fordo’dan uranyum stoklarını çıkardığına inanıyor

Yayınlanma

Avrupa başkentleri, ABD’nin İran’ın ana nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ardından İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklarının büyük ölçüde sağlam kaldığına inanıyor ve Donald Trump’ın bombardımanın İslam cumhuriyetinin nükleer programını “yok ettiği” yönündeki iddiasını sorguluyor.

Ön istihbarat değerlendirmeleri hakkında bilgi sahibi iki kişi, Financial Times’a (FT), Avrupa başkentlerinin İran’ın 408 kg’lık silah sınıfı zenginleştirilmiş uranyum stokunun, geçen hafta sonu düzenlenen saldırı sırasında iki ana zenginleştirme tesisinden biri olan Fordo’da yoğunlaşmamış olduğuna inandığını söyledi.

Başkentler, stokun çeşitli diğer yerlere dağıtılmış olduğunu düşünüyor.

FT’ye göre, bu kişiler, AB başkentlerinin, kutsal şehir Kum yakınlarındaki bir dağın derinliklerinde inşa edilen Fordo’da meydana gelen hasarın boyutu hakkında tam bir istihbarat raporu beklediğini ve ilk raporda “hasar kapsamlı, ancak tam yapısal yıkım yok” ifadesinin yer aldığını söyledi.

İranlı yetkililer, zenginleştirilmiş uranyum stokunun, İsrail’in İran’a yönelik günlerce süren saldırılarının ardından ABD’nin tesise düzenlediği bombardıman öncesinde taşındığını söylemişti.

ABD, pazar günü İran’ın diğer ana uranyum zenginleştirme tesisi olan Fordo ve Natanz’ı bombalamak için devasa sığınak delici bombalar kullandı. Yakıt dönüşüm döngüsünde ve depolamada kullanılan üçüncü bir tesis olan İsfahan’a da seyir füzeleri ateşledi.

Trump, bu hafta NATO liderleri zirvesinde gazetecilere, “Bence tüm nükleer malzemeler orada, çünkü oradan çıkarılması çok zor” dedi.

ABD medyasına sızan, İran’ın nükleer programının sadece birkaç ay geciktiğini belirten geçici Amerikan istihbarat değerlendirmesini reddetti.

İsrail Atom Enerjisi Komisyonu bu hafta, ABD ve İsrail’in saldırılarının “İran’ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini yıllarca gerilettiği” değerlendirmesinde bulundu.

Ancak uzmanlar, Tahran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu elinde tuttuğu ve gizli tesislerde gelişmiş santrifüjler kurduğu takdirde, silah yapımında gerekli olan fisil maddeyi üretme kapasitesine hala sahip olabileceği uyarısında bulundu.

İran, programının barışçıl sivil amaçlara yönelik olduğunu savunuyor.

Fordo, uranyumu silah yapımına uygun saflıkta olan yüzde 60’a kadar zenginleştiren ana tesisti. Uzmanlar, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a karşı savaş başlatmadan önce yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum stokunun Fordo, Natanz ve İsfahan’da depolandığını söyledi.

İran’ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoğu 8.400 kg’dan fazlaydı, ancak bunun çoğu düşük seviyede zenginleştirilmişti.

Pazar günkü bombardımanın ardından Fordo’nun uydu görüntüleri, tünel girişlerinin toprakla kapatıldığını ve ABD’nin 30.000 lb’lik hassas güdümlü “bunker buster” bombalarının giriş noktaları olabilecek delikler olduğunu gösteriyor. Erişim yolları da hasar görmüş görünüyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, bu hafta İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin 13 Haziran’da UAEA’ya bir mektup göndererek İran’ın “nükleer ekipman ve malzemelerini korumak için özel önlemler alacağı” uyarısında bulunduğunu söyledi.

Grossi, İsrail’in İran’a saldırı başlatmasından bu yana tesislere giremeyen BM nükleer denetim müfettişlerinin, “en önemlisi yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum dahil olmak üzere uranyum stoklarını hesaplamak” için tesislere geri dönmelerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi üç yetkili, ABD’nin saldırıların ardından İran’ın kalan nükleer kapasitesi hakkında AB müttefiklerine kesin istihbarat sağlamadığını ve Tahran ile gelecekteki ilişkilerini nasıl planladığına dair net bir yol haritası sunmadığını söyledi.

Yetkililer, Washington’un nükleer krize diplomatik bir çözüm bulmak için yeni bir girişimde bulunana kadar AB’nin Tahran’a yönelik politikasının “askıya alındığını” belirterek, Trump ile AB liderleri arasında bu hafta yapılan görüşmelerin net bir mesaj vermediğini ekledi.

Trump yönetimi, nükleer faaliyetlerini kısıtlamak için bir anlaşma yapmak üzere savaş öncesinde Tahran ile dolaylı müzakereler yürütüyordu.

Trump çarşamba günü Washington’un önümüzdeki hafta Tahran ile görüşeceğini söyledi, ancak İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların ardından bir anlaşmaya gerek olmayabileceğini de ima etti.

“Bu tamamen tutarsız” diyen bir yetkili, “Şu anda hiçbir şey yapmıyoruz” diye konuştu.

İngiliz, Fransız ve Alman dışişleri bakanları, diplomatik bir çözüm bulmak umuduyla, ABD saldırılarından birkaç gün önce Araghchi ile nükleer kriz hakkında görüşmelerde bulunmuştu.

İkinci bir kaynak, “E3’ün ABD’yi beklediği, ABD’nin ise İsrail’i beklediği gibi görünen istikrarsız bir durumdayız” dedi. E3, AB ile birlikte İran’ın nükleer programı konusunda uzun süredir devam eden müzakerelere katılan Fransa, Almanya ve İngiltere’yi ifade ediyor.

Bu arada İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de perşembe günü yayınladığı video mesajında, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi ve Trump’ın hasarın boyutunu “abarttığını” belirtti.

İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Mitsotakis: Göçü durdurmak için Libya ile işbirliği yapmak istiyoruz

Yayınlanma

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Kuzey Afrika’dan gelen göç akınını durdurmak için Libya ile işbirliği çağrısı yaptı.

Son aylarda, savaşın yıkıma uğradığı Sudan ve Orta Doğu dahil olmak üzere Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya deniz yoluyla gelen göçmenlerin sayısı arttı.

Yunan hükümeti pazartesi günü, göçmenlerin güneyindeki Girit ve Gavdos adalarına ulaşmasını engellemek için Libya karasularına iki fırkateyn ve bir gemi daha göndereceğini açıklamıştı.

Mitsotakis, bugün (26 Haziran) Brüksel’de başlayan Avrupa Birliği zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada, “Doğu Libya’dan gelen insan sayısındaki önemli artış hakkında meslektaşlarımı bilgilendireceğim ve sorunun derhal çözülmesi için Avrupa Komisyonu’ndan destek isteyeceğim,” dedi.

Mitsotakis, Libya’aki yetkililerin, buradan denize açılan göçmenleri durdurmak veya Libya karasularından çıkmadan geri çevirmek için Yunanistan ile işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

AB’nin göç komiseri ile İtalya, Yunanistan ve Malta’nın bakanlarının bu konuyu görüşmek üzere temmuz ayı başında Libya’ya gideceğini de sözlerine ekledi.

2011 yılında Muammer Kaddafi’yi deviren NATO müdahalesinin ardından Libya’da kanun ve düzen zayıflamış ve ülke on yılı aşkın bir süredir iç çatışmalarla doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumda.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Britanya ‘Çin tehdidi’ konusunda uyardı

Yayınlanma

Britanya parlamento komitesi, Mauritius ile Chagos adaları grubu hakkında yaptığı Hint Okyanusu anlaşmasının süresi dolduğunda olası bir “Çin tehdidinin” gündeme geleceğini ileri sürdü.

Lordlar Kamarası Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Rupert de Mauley, komite adına Lammy’ye gönderdiği mektupta, Chagos Takımadalarının egemenliğini Mauritius’a devreden 3,4 milyar sterlinlik anlaşmadaki “yenileme hükümlerinin, bölgedeki Çin’in artan askeri emelleri karşısında gelecekte potansiyel bir zayıflık kaynağı” olduğunu belirtti.

Mayıs ayında imzalanan tartışmalı Chagos anlaşması uyarınca Birleşik Krallık, Chagos adalarının en büyüğü olan Diego Garcia’daki İngiliz-ABD askeri üssünün kontrolünü 99 yıllık kira sözleşmesi ile elinde tutacak.

Chagos Adalarının devredilme kararı, Uluslararası Adalet Divanının bağlayıcı olmayan bir kararıyla, 1968 ile 1973 yılları arasında Diego Garcia üssüne yer açmak için adalardan çıkarılan Chagosluların geri dönmesine izin verilmesi ve yıllardır süren hukuki belirsizliğin sona ermesi için İngiltere’ye baskı yapılmasının ardından alındı.

Ne var ki, Birleşik Krallık’ta Chagos anlaşmasını eleştiren muhafazakârlar, anlaşmanın stratejik öneme sahip bu bölgenin kontrolünü Çin ile bağlantıları olan bir ülkeye devrettiğini ve İngiliz vergi mükelleflerinin parası için kötü bir yatırım olduğunu savunuyor.

De Mauley’in komitesi, anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra transferin etkilerine ilişkin kısa bir soruşturma başlattı.

De Mauley’in Lammy’ye gönderdiği mektubun perşembe günü yayınlanan ekinde, “99 yıl içinde işler önemli ölçüde değişebilir, hatta öngörülemeyen şekillerde de değişebilir. Anlaşma, ilk 99 yıllık sürenin ardından 40 yıl daha uzatılabilir ve daha sonra da uzatılabilir, fakat ‘yenilenme garantisi olmadığı’ ve bunun gelecekteki Mauritius hükümetlerinin iyi niyetine (ve Birleşik Krallık’ın niyetine) bağlı olacağı söylendi,” deniyor.

Komite, anlaşmanın mevcut operasyonel özgürlükleri koruduğuna dair güvence alınmış olduğunu kabul etse de, POLITICO’ya yaptığı açıklamada de Mauley, , “Çin’in Hint Okyanusundaki artan askeri hırsları göz önüne alındığında, hükümetin potansiyel gelecekteki zayıflıkları ele almada uyanık ve proaktif olmasının zorunlu olduğunu” ekledi.

De Mauley ayrıca, “üssün stratejik faydalarına ilişkin kamuoyuna yönelik mesajların” çok önemli olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Üssün kiralanmasının maliyetini göz önünde bulundurarak, hükümetin “İngiltere’nin Diego Garcia’daki varlığına yönelik kamuoyunun desteğini zayıflatmak için bunu kullanmak isteyebilecek düşman güçlerin girişimlerine karşı uyanık olması” gerektiğini ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English