Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Biden’dan Scholz’a Huawei baskısı: Aynısını Trump Merkel’e yapmıştı

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden, Almanya’daki trafik lambası koalisyonunun lideri Olaf Scholz’e Çinli Huawei’yi yasaklaması yönünde baskı yapıyor. POLITICO’da yer alan bir incelemede, benzer bir baskıyı eski ABD Başkanı Donald Trump’ın da eski Alman Şansölyesi Angela Merkel’e yaptığına işaret ediliyor.

Dört buçuk yıl önce Trump’ın ABD müttefiklerine Çinli teknoloji şirketi Huawei’yi yasaklamaları için yaptığı baskı, Berlin’de bir ‘direniş duvarıyla’ karşılaşmıştı. Dönemin Almanya lideri Merkel, Trump’ın Huawei’nin Batı için ciddi bir güvenlik riski oluşturduğu yönündeki uyarılarını reddetmiş ve ABD’nin Çinli şirketin gelecekteki mobil ağlarını kurmasına izin veren müttefikleriyle istihbarat paylaşımını engelleyeceği tehdidine karşı çıkmıştı.

Hatta Merkel, Mart 2019’da Berlin’de düzenlenen küresel politika konferansında Almanya’nın ‘sırf belli bir ülkeden olduğu için bir şirketi dışlamayacağını’ bile ilan etmişti. Bunun ardından Çinli teknoloji devi ile Alman telekomünikasyon firmaları arasında anlaşma patlaması yaşandı. Huawei, Almanya’yı Avrupa ve ABD’ye bağlayan 5G altyapısını ülke genelinde inşa etmeye başladı.

Biden, Trump’ın siyasetini devam ettiriyor

Ne var ki şimdi Atlantik’in her iki yakasında da ‘endişe ve pişmanlık’ dönemi yaşanıyor. Biden yönetiminden yetkililer POLITICO’ya ve Alman ulusal gazetesi WELT’e verdikleri demeçte, Huawei tarafından Almanya’da inşa edilen altyapının önemli bir NATO müttefikini ‘siber saldırılara ve veri hırsızlığına karşı savunmasız hale getirdiğine’ olan inanç söz konusu olduğunda, Biden’ın selefi Trump kadar kararlı olduğunu söylediler.

Fakat Trump’ın ‘küstah diplomasisinin’ Berlin’de geri teptiği inancı, Biden’ın Huawei’ye karşı yürüttüğü harekatı büyük ölçüde ‘kapalı kapılar ardında’ yürütmesine neden oluyor.

Haberde, Berlin’deki ‘müesses nizamın’ da artık ABD’nin Huawei ya da Çin hakkındaki uyarılarını göz ardı etmediğine işaret ediliyor. Almanlar, beş yıl öncesinin aksine, Çin firmalarına ‘aşırı bağımlılığın’ yarattığı risklere karşı teknik bir çözüm olmadığı konusunda giderek daha fazla uyarıda bulunuyorlar.

Alman istihbaratının Huawei endişesi

POLITICO ve WELT’e konuşan ve isimlerinin açıklanmasını istemeyen iki üst düzey Alman istihbarat yetkilisi, Huawei’nin Almanya’nın dördüncü ve beşinci nesil radyo erişim ağlarına hakim olmasının ülkelerinin güvenliği için ‘büyük bir tehdit oluşturduğuna’ inandıklarını söyledi.

Üst düzey bir Alman istihbarat yetkilisi verdiği demeçte, “Huawei teknolojisinin kurulumunun sorunsuz olduğuna inanmak sonsuz bir saflıktır,” dedi.

Yetkili, Almanya’nın Huawei ekipmanlarına olan ‘bağımlılığının’ ne gibi riskler doğurduğunu belirtmedi. Fakat ABD’li yetkililer, firmanın telekomünikasyon ekipmanlarının Pekin’in gizli verileri sızdırması ya da sürücüsüz arabalar, otonom makineler ya da Almanya gibi bir NATO müttefiki için hassas askeri ve diplomatik iletişim gibi sivil mobil ağlara giderek daha fazla dayanan kritik hizmetleri sabote etmesi için bir sıçrama tahtası sağladığı konusunda uzun süredir uyarıda bulunuyor.

Yetkili, Huawei donanımını kullanmanın risklerini göz ardı edenlerin ‘siber casusluk alanında nelerin mümkün olabileceğine dair hayal gücünden yoksun olduklarını’ söyledi.

POLITICO ve WELT’in yaptığı araştırmaya göre, bu uyarılar 2019’dan bu yana şiddetini artırdı ve kapsamını genişletti. Şu anda Atlantik’in her iki yakasında da, Almanya’da milyarlarca avroluk bir işletmeye sahip olan Huawei’nin Alman telekomünikasyon ağlarına çoktan yerleşmiş olduğu ve hükümetin bu şirkete karşı ‘güçlü adımlar atmaya direneceği’ yönünde ciddi endişeler var.

Mevcut ve eski yetkililer, transatlantik ittifak içinde artan güvensizliğin Berlin’in Washington’dan ‘talimat almaya’ karşı direncini nasıl güçlendirdiğine, ülkedeki siyasetçilerin ise ‘ticari ilişkilerin jeopolitik kaygılardan ayrı tutulabileceğine’ dair uzun süredir devam eden içgüdüsünü nasıl takip ettiğine işaret ediyor.

Buna göre örneğin Merkel’in Trump’a karşı duyduğu hoşnutsuzluk, eski başkanın Huawei ile ilgili uyarılarının ciddiye alınması gerektiği gerçeğini görmezden gelmesine neden oldu. 

Avrupa’daki merkezi Almanya’da bulunan Huawei ise iddiaları reddediyor. Huawei medya işleri başkanı Patrick Berger, e-posta ile yaptığı açıklamada, “Huawei 20 yılı aşkın bir süredir Almanya’da faaliyet göstermektedir ve çok iyi bir siber güvenlik siciline sahip, yenilikçi teknolojilerin güvenilir bir tedarikçisidir. Huawei, dünyadaki en açık, en çok değerlendirilen ve en şeffaf teknoloji şirketlerinden biridir,” dedi.

Alman siyasetçilerden gelen baskı artıyor

Fakat birçok Alman milletvekili ve hükümet yetkilisi artık düzenli olarak Huawei ile ülkenin üç büyük mobil operatörü Deutsche Telekom, Telefónica ve Vodafone arasındaki yakın ticari bağlardan yakınıyor. Alman parlamentosunda CDU’lu muhafazakâr milletvekili Norbert Röttgen, “Kendi güvenlik çıkarlarımız çok uzun süre göz ardı edildi. [Huawei’nin] güvenlik politikası boyutu en başından beri odak noktası olsaydı zaman ve paradan tasarruf edebilirdik,” iddiasında bulundu.

Başbakan Olaf Scholz’un koalisyon hükümetinin bir parçası olan liberal Hür Demokratlar’dan (FDP) milletvekili Maximilian Funke-Kaiser de “Huawei teknolojisinin tüm Alman mobil ağında tamamen terk edilmesini savunuyorum,” dedi.

ABD’nin kapalı kapılar ardındaki diplomasisi

Biden yönetimi de Berlin’in Huawei ekipmanlarına olan bağımlılığını önemli ölçüde azalttığını ya da tamamen ortadan kaldırdığını görmeyi umuyor. Üst düzey Beyaz Saray yetkilileri, Scholz hükümetine güçlü adımlar atması için sürekli baskı yaptıklarını fakat bunu sessizce, perde arkasından yaptıklarını belirtiyorlar.

POLITICO’ya konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, “Yumruğunuzu masaya vurup ‘Dediğim dedik, çaldığım düdük’ demek her zaman en etkili diplomatik strateji değildir. Ama hiç kuşkunuz olmasın, baskı daha da artmış durumda,” dedi.

Yine de, Almanya’nın hem Huawei hem de Çin ile olan bağları önemli ve POLITICO ve WELT’in görüştüğü çok sayıda mevcut ve eski yetkili, Almanya’nın kendi teknoloji ve telekom şirketlerine karşı kararlı bir şekilde harekete geçmeye istekli olup olmayacağına ya da Biden’ın baskıyı artırıp artırmayacağına dair şüphelerini dile getirdi.

Alman ekonomisinin Çin’e bağımlılığı

ABD’li yetkililer, Berlin’in Pekin’e olan iktisadi bağımlılığının önemli bir engel olduğuna inanıyor.

Alman otomobil üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW, 2020 itibariyle Çin’de dünyanın diğer yerlerinden daha fazla otomobil sattı. Bu durum Almanya’nın Çin’in misilleme yapmasından duyulan korkuya karşı özellikle hassas hale getirdi.

Muhafazakâr milletvekili Röttgen, “Almanya’nın Çin’e yönelik politikası her zaman öncelikli olarak sanayi politikası olmuştur,” dedi. Ona göre Trump döneminde, Almanya Çin’i kışkırtmak ve böylece Çin’in açıkça tehdit ettiği Alman otomotiv endüstrisi için dezavantajlara neden olmak istememişti.

‘Dijital Kuzey Akım 2’ göndermesi

Haberde görüşlerine yer verilen iki üst düzey Alman istihbarat yetkilisi, ülkenin Huawei RAN’a (Radya Erişim Şebekesi) güvenmeye devam etmesini, Rus doğalgaz boru hattı Kuzey Akım 2’ye yaptığı yatırıma benzetti.

Ülkenin üç büyük telekom operatörü, Huawei RAN’larına olan bağımlılıklarını azaltmak için de harekete geçti. Eski telekomünikasyon ağlarında RAN, verileri aktardığı fakat işlemediği veya depolamadığı için daha az hassas olarak kabul ediliyordu. Fakat 5G’nin gelişi, bir ağın ucunun, sinir merkezi benzeri çekirdeği ile aynı bilgi işlem yeteneklerine sahip olmaya başladığı ve ikisi arasındaki güvenlik ayrımını aşındırdığı anlamına geliyordu. ABD’li yetkililer Trump yönetimi sırasında bu noktayı ‘güçlü bir şekilde’ dile getirdi ve Alman istihbarat yetkilileri de bugün giderek daha fazla aynı fikirde.

Berlin bir zamanlar 11 milyar dolarlık Kuzey Akım 2 boru hattını enerji geleceğinin temel direği olarak görüyordu. Fakat Ukrayna savaşı ile birlikte Almanya sözleşmeyi iptal etti.

Alman istihbaratından milletvekillerine brifing

Alman istihbarat yetkilisi, Berlin’in Huawei’ye olan ‘dijital bağımlılığının’ Kuzey Akım 2’den ‘daha ciddi sonuçları’ olabileceğini, çünkü Pekin’in ülkeyi sadece ekonomik olarak zorlamakla kalmayıp ‘Alman altyapısını sabote etmesi için bir sıçrama tahtası’ sağlayabileceğini ileri sürdü.

Toplantı hakkında bilgi sahibi olan iki kişinin POLITICO ve WELT’e verdiği bilgiye göre, Alman güvenlik yetkilileri Huawei donanımındaki güvenlik açıklarına ilişkin iddia edilen kanıtları Alman parlamenterlere Nisan ayında Federal Meclis Dijital Komitesinin gizli bir oturumu sırasında sundu.

Toplantıda güvenlik yetkilileri, milletvekillerini enerji yönetiminden sorumlu anten ağındaki bir Huawei bileşenindeki güvenlik açığı konusunda uyardı. Bu, Alman İçişleri Bakanlığının Huawei ve ZTE tarafından üretilen teçhizatla ilgili soruşturmasını tetikleyen aynı sorundu.

Oturumun gizli niteliği nedeniyle isimlerinin açıklanmasına izin verilmeyen iki katılımcı, güvenlik yetkililerinin güvenlik açığının daha önce kullanılıp kullanılmadığını ya da önemli aksaklıklara neden olacak şekilde tasarlanıp tasarlanmadığını doğrulamadığını söyledi. Bu katılımcılara göre uyarılar tamamen teorikti ve tehdidin ciddiyeti konusunda emin değildiler.

Alman telekomünikasyon sektöründen bir yetkili ise iddiaları ‘saçma’ olarak nitelendirdi. Huawei de cihazlarına uzaktan sabotaj yapılabileceği iddialarına şiddetle karşı çıkıyor.

DİPLOMASİ

Türkiye’den Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe ek vergi kararı

Yayınlanma

Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe yönelik anti-damping vergisi uygulama kararı aldı. Vergi oranları yüzde 6,1 ile yüzde 43,31 arasında değişiklik gösterirken, en yüksek vergi oranı Çin’den gelen çelik ithalatçılarına uygulanacak.

Türkiye Ticaret Bakanlığı, Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe anti-damping vergisi uygulama kararı aldı. Söz konusu karar, Resmi Gazete’de yayımlandı.

Ticaret Bakanlığı, yürütülen anti-damping soruşturmasının sonuçlarına dayanarak, söz konusu ithal çeliğin düşük fiyatlandırmasının Türk üreticilerine ve sanayisine zarar verdiğini belirtti.

Buna bağlı olarak, uygulanan vergiler yüzde 6,1 ile yüzde 43,31 arasında değişiklik gösteriyor.

Türkiye, Rusya’dan MMK, NLMK ve Severstal şirketlerinden yapılan çelik ithalatına ek gümrük vergisi uygulama kararı aldı.

MMK ve NLMK için yüzde 6,1, Severstal için ise yüzde 9 oranında vergi uygulanacak. Rusya’dan gelen çelikler, diğer ülkelerle kıyaslandığında en düşük vergi oranına tabi tutuldu.

Japonya’dan ithal edilen çeliğe yüzde 9 ek vergi uygulanırken, Hindistan’dan gelen çeliklerde Tata Steel dışındaki tüm firmalar için aynı oran belirlendi.

Tata Steel için ise vergi oranı yüzde 6,1 olarak belirlendi. Çinli ithalatçılara yönelik vergi oranı ise yüzde 43,31 olarak açıklandı.

Bununla birlikte, yedi Çinli şirket bu uygulamadan muaf tutuldu ve bu şirketler için vergi oranları yüzde 15 ile yüzde 36 arasında değişiyor. Bu şirketler arasında Han Steel Group ve Rizhao Steel Group dikkat çekiyor.

Vedomosti gazetesinin haberine göre, Rus çelik üreticileri bu yılın eylül ayında 5,4 milyon ton çelik üretti. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,5 oranında bir düşüş gösteriyor.

Rusya’nı çelik sektörü, üst üste dokuzuncu ayda negatif üretim dinamikleri sergiliyor. Uzmanlar, yüksek faiz oranlarının baskısı altında kalan inşaat sektöründeki zayıf talebin bu düşüşün temel nedeni olduğunu belirtiyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İtalya’dan UNIFIL pozisyonlarına saldıran İsrail’e karşı sert açıklama

Yayınlanma

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, İsrail’in Lübnan’da ikisi İtalyan UNIFIL üslerine düzenlediği saldırıları şiddetle kınadı ve saldırıların “hata” olmadığını söyledi.

Perşembe günü İsrail güçleri Lübnan’ın güneyindeki üç UNIFIL üssünü hedef aldı ve vurdu. Bu üslerden ikisi İtalyan üssü, üçüncüsü ise misyonun karargâhı idi.

Crosetto, “İsrail silahlı kuvvetlerinin UNIFIL’i bazı üslerin boşaltılması gerektiği konusunda uyardığını iddia etmek için hiçbir gerekçe yoktur. Büyükelçiye, Birleşmiş Milletler ve İtalya’nın İsrail hükümetinden emir almadığını İsrail hükümetine iletmesini söyledim,” dedi.

İsrail güçleri tarafından “defalarca gerçekleştirilen düşmanca eylemler”in “savaş suçu” teşkil edebileceğine dikkat çeken bakan, “Bunlar uluslararası hukukun ciddi ihlalleridir ve herhangi bir askeri gereklilikle gerekçelendirilemez,” ifadelerini kullandı.

Günün erken saatlerinde İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ve İsrail’in İtalya Büyükelçisi ile görüşen Crosetto, İtalyan hükümetinin saldırının bir hata ya da kaza olduğu yönündeki gerekçelere inanmadığını yineledi. Bakan İtalya’nın bu nedenle “mümkün olan en kısa sürede gerçek açıklamalar” talep ettiğini duyurdu.

Ansa’nın haberinde görüşlerine yer verilen Orta Doğu dosyasına aşina olan üst düzey güvenlik kaynaklarına göre, UNIFIL’in İsrail’in BM misyonunun üslerine yönelik saldırısına ilişkin yorumu, Tel Aviv’in Lübnan’daki askeri “gelecek planlarına” “istenmeyen tanıkların” olmasını önlemek için “geri çekilmeye zorlamayı” amaçladığı yönünde.

Le Monde gazetesinin Fransız Silahlı Kuvvetler Bakanlığına dayandırdığı haberine göre Fransa ve İtalya, son olaylar üzerine UNIFIL’e katkıda bulunan Avrupa ülkelerini bir araya getirecek.

Video konferans yoluyla gerçekleştirilecek toplantının önümüzdeki hafta yapılması planlanıyor fakat kesin tarih henüz belirlenmedi.

Öğleden sonra yapılan açıklamaya göre İtalyan hükümeti, UNIFIL üsleri yakınlarındaki eylemlerin kabul edilemez olduğunu belirterek İsrailli yetkililere resmi bir protesto sunduğunu duyurdu.

Başbakan Giorgia Meloni ayrıca UNIFIL Batı Sektörü Komutanı General Messina ile telefonda görüşerek BM misyonu ve ikili MIBIL misyonu kapsamında Lübnan’da bulunan İtalyan askerleriyle “güçlü dayanışma” içinde olduğunu ifade etti.

Meloni, İtalyan birliklerinin Birleşmiş Milletler yetkisiyle bölgede istikrarın sağlanmasında oynadığı önemli rolü bir kez daha teyit etti.

İtalyan hükümeti, UNIFIL’in Güney Lübnan’daki rolünün önemini bir kez daha teyit ederken, bölgede çatışmaların durdurulması ve gerilimin azaltılması için çalışmaya devam ettiğini açıkladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Alman halkının çoğunluğu İsrail’e askeri yardıma karşı

Yayınlanma

Alman kamu yayıncısı ARD’nin DeutschlandTrend anketine katılanların neredeyse yüzde 70’i Federal Ordunun İsrail’e yardımda bulunmaması gerektiğini düşünüyor.

Ankete göre katılımcıların yüzde 68’i Almanya’nın İsrail’in savunmasına askeri destek vermesini desteklemiyor. Yüzde 19’u ise bundan yana.

Çeşitli parti destekçilerine daha yakından bakıldığında, hepsinde olumsuz bir tutumun hakim olduğu açıkça görülüyor.

Yeşiller taraftarlarının yüzde 62’si Almanya’nın Ortadoğu’daki çatışmalarda İsrail’e askeri destek vermesine karşı çıkarken, yüzde 27’si destekliyor.

Almanya için Alternatif (AfD) destekçilerinin yüzde 80’i bu tür bir askeri yardımın yanlış olduğunu düşünürken, yüzde 12’si destekliyor.

Diğer partilerin destekçileri arasındaki onay oranları ise ikisinin arasında yer alıyor. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) destekçilerinin yüzde 77’si bu yardıma karşı. CDU/CSU’da bu oran yüzde 68, SPD’de yüzde 65, FDP’e yüzde 56.

İsrail’e verdiği askeri destek bakımından ABD’nin ardından ikinci sırada yer alan Almanya, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e çok sayıda silah ihracatına izin verdi.

İsrail’in 7 Ekim Aksa Tufanına verdiği askeri karşılık Almanya’daki katılımcıların yüzde 57’si için “çok ileri” giderken, yüzde 21’i İsrail’in Gazze Şeridindeki eylemlerini uygun buluyor.

Mart ayında ankete katılanların yüzde 28’i İsrail’in tepkisini uygun olarak nitelendirmişti ve o zaman bile ankete katılanların yarısı bunun çok ileri gittiğini düşünüyordu.

Almanya’da İsrail’in eylemlerini eleştirenlerin sayısı geçtiğimiz kasım ayından bu yana istikrarlı bir şekilde artıyor.

ARD DeutschlandTrend’in güncel araştırmasında ayrıca İsrail’in gazze’ye yönelik askeri eylemlerinin Filistinli sivil nüfusun da etkilenmesi durumunda haklı olup olmadığı soruldu. Buradaki cevap daha da net: Yüzde 68’lik bir kesim İsrail saldırılarını bu durumda haksız bulurken, sadece yüzde 18’lik bir kesim haklı buluyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English