Bizi Takip Edin

DÜNYA BASINI

Xi’den ÇKP’ye partideki imtiyazlı sınıflarla mücadele mesajı

Yayınlanma

xi jinping

Çevirmenin notu: Aşağıda, Çin Devlet Başkanı ve ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping’in, Parti Disiplin Teftişinden Sorumlu 19. Merkez Komisyonu’nun altıncı genel kurul oturumunda yaptığı konuşmanın basında yer verilen dökümü yer alıyor. Xi, Çin liderliği ve parti yönetimindeki kusurları ve çözüm yöntemlerini ana hatlarıyla detaylandırıyor.

Xi Jinping: ÇKP, tarihsel döngüden çıkmak için kendi devrimine güvenmenin başarılı bir yolunu keşfetti

Xinhua News — 18 Ocak 2023

18 Ocak 2022’de Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Genel Sekreteri, Devlet Başkanı ve Merkezi Askeri Komisyon Başkanı Xi Jinping, ÇKP’nin Disiplin Teftişinden Sorumlu 19. Merkez Komisyonu’nun altıncı genel kurulunda önemli bir konuşma yaptı:

Bu yıl, Çin Komünist Partisi’nin 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana geçen onuncu yıl. On yıllık sıkı çalışmanın ardından parti merkez komitesi, partinin kapsamlı ve katı yönetimini “dört kapsamlı” stratejik plana dahil etti ve benzeri görülmemiş bir cesaret ve kararlılıkla parti tarzı, temiz hükümet ve yolsuzlukla mücadele inşasını yürürlüğe koydu. Yolsuzlukla mücadele, yıllardır durdurulamayan bazı sağlıksız eğilimleri engelledi, uzun süredir çözülemeyen pek çok kronik hastalığı tedavi etti; parti, devlet ve ordu içinde var olan ciddi gizli tehlikeleri ortadan kaldırdı ve partinin gevşek yönetimini bütünüyle tersine çevirdi. Partinin kapsamlı ve katı yönetimi devrimci bir şekilde şekillendirilmeseydi, bugün böylesine birleşik, sağlam ve kuvvetli bir Çin Komünist Partisi, parti ile zorluklar karşısında birleşen kitleler arasında hiçbir bağ olmayacaktı ve değişen uluslararası koşullarda hayatta kalmak imkânsız olacaktı. Tarih inisiyatifi kazanıldı. Çin Komünist Partisi, 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana partiyi, çok yönlü ve köklü etkiler yaratan ve uzun süre ısrarla sürdürülmesi ve sürekli olarak geliştirilmesi gereken şekilde kapsamlı ve katı bir şekilde yönetme konusunda tarihi ve öncü başarılar elde etti.

Eskilerin dediği gibi: “Bir kişinin bedeni oluştuğunda dünya da oluşur; kişinin bedeni yönetilirse dünya yönetilir.” 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana Çin Komünist Partisi’nin tarihsel döngüden çıkması konusunu sık sık dile getirdim. Bu, ülkemin sosyalist sisteminin başarısı veya başarısızlığı ile ilgili. Tarihsel döngünün dışına nasıl çıkılır? Parti her daim düşünür ve keşfeder. Yoldaş Mao Zedong, Yenan’daki mağarada ilk yanıtı vermişti: “Devleti halk denetlesin”; partisinin bir asırlık mücadelesinin ardından özellikle 18. Ulusal Parti Kongresi’nden bu yana yürürlüğe konulan yeni uygulamada parti ikinci yanıtı verdi: Bu öz devrimdir. Öz devrim, kalsiyum takviyesi yapmak ve kemikleri güçlendirmek, detoks yapmak ve sterilize etmek, güçlü adamların bileklerini kesmesi, çürümeyi ortadan kaldırmak ve kasları yenilemek, partinin sağlıklı bedenini kemiren virüsleri durmaksızın ortadan kaldırmak, sürekli olarak kendi bağışıklığını geliştirmek ve ölümü engellemektir.” Öz devrimi gerçekleştirme cesareti ve halkın denetimini kabul etmek doğası gereği tutarlıdır ve her ikisi de partinin asıl misyonuna dayanır. Parti, son 100 yılda halk demokrasisini geliştirmeye ve parti dışındaki halkın denetimini kabul etmeye, partiyi içeride kapsamlı ve katı bir şekilde yönetmeye, öz devrimi yükseltmeye, doğruyu cesurca savunmaya, hataları düzeltmeye ve zehri atmak için bıçağı cesurca içeriye çevirmeye ve partinin uzun vadeli refahını sağlamaya muhtaçtı. Kalıcılık, daimî gelişme ve büyüme. Ben özverili olacağım, halka göre yaşayacağım ve her zaman halkın ezici çoğunluğunun temel çıkarlarını temsil edeceğim.

Ancak o zaman tam bir öz devrimci ruhla kendimi sınayabilir, sık sık kendi hatalarımın üzerinde durabilir ve partinin ileri doğasını ve saflığını zedeleyen tüm etkenlere karşı kararlılıkla mücadele edebilirim. Tüm çıkar gruplarının, iktidar gruplarının ve imtiyazlı sınıfların “kuşatma” ve yozlaşmasından kurtulun; bu grup, zümre ve sınıflara partide ortak olanlara saldırın ki partinin bekası ilelebet devam etsin. Halk, bize ancak o zaman güvenebilir, bizi destekleyebilir, içtenlikle eksikliklerimizi düzeltmemize yardım edebilir ve ortak mücadele etmek için partiyi sıkı bir şekilde takip edebilir. Partiyi çok yönlü katı bir şekilde yönetmek, partinin yeni dönemdeki öz devriminin büyük pratiğidir ve bu, asırlık partinin öz devriminde yeni bir alan açmıştır.

FOTO: Xinhua

İlki, partinin siyasi inşasının liderliğine ve öz devrimin temel siyasi yönüne bağlı kalınmalı. Tarih, partinin birlik ve beraberliğinin partinin varlık sebebi olduğunu ve parti merkez komitesinin güçlü liderliğinin tüm zorlukların ve risklerin üstesinden gelmemizin temel güvencesi olduğunu defalarca kez ispatladı. Partinin birlik ve beraberliği, her şeyden önce siyasi birlik ve beraberliktir. Partinin siyasi yapılanmasını ilk sıraya koymakta ısrarcıyız, parti merkez komitesinin ve merkezi ve birleşik liderliğin otoritesini korumayı en yüksek siyasi ilke olarak kabul ediyor, parti idaresinin, yönetiminin ve devlet yönetiminin tüm yönlerinde parti liderliğini uyguluyoruz. Siyasi kanunlar ve siyasi denetim güçlendirilmeli ve derinleştirilmeli, “yedi varlık” kararlılıkla engellenmeli ve kontrol edilmeli, parti merkez komitesine karşı gelen iki yüzlü insanlar ve iki yüzlü hizipler kararlılıkla ortadan kaldırılmalı ve parti içindeki siyasi ekoloji, devamlı olarak arındırılmalı. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinin ardından parti liderliğinin zayıflaması ve partinin fikirlerine kayıtsız kalma durumu temelden tersine döndü. “Sürerlik” artık daha şuurlu durumda.

İkincisi, ideolojik inşayı partinin temel inşası olarak görmekte ısrarcı olunmalı ve öz devrimin keskin ideolojik silahları yumuşatılmalı. Temeli sağlamlaştırmak, inancı pekiştirmek ve ruhu güçlendirmek, tüm partiyi silahlandırmak ve halkı partinin yenilikçi teorisiyle eğitmek için “devrimci ideallerin göklerden daha yüksek” olduğu inancına başvurmakta ısrarcıyız ve tüm partinin bu yolda devam etmesini talep ediyoruz. Çin Komünist Partisi’nin ne olduğu ve ne yapmak istediği gibi temel sorular akılda tutulmalı. Partinin asırlık mücadelesinde, geçmişte neden başarılı olduğumuzu ve gelecekte de başarıyı nasıl sürdürebileceğimizi net bir şekilde gördük. “Esas amacı asla unutma, görevi aklında tut” temalı eğitim, parti tarihi çalışması ve eğitimi vb., öğrenme ve eğitimin kurumsallaşması ve normalleşmesine ön ayak olur, ideolojik tutumların inşasını ve yönetimini güçlendirir, kirliliği daimî olarak temizler, virüsleri defeder, kirliliği önlemek ve komünistlerin inancının demirden iskeletindeki çelik çubukları tavlar. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinin ardından bazı alanlarda uzun süredir devam eden ideolojik kaos ve değerler kaosu giderildi. Partinin tamamı, partinin yenilikçi teorisini, asıl özlemlerini beslemek, görevine öncülük etmek için bilinçli bir biçimde kullanılıyor. Kendini adamanın ve halka fayda sağlamanın siyasi sorumluluğu, rüzgâr ve dalgaların imtihanında sağlam durmuş, “avlanmanın” cazibesi karşısında kendini tutmuş ve karmaşık ve çetin mücadelelerde siyasi niteliklerini korumuştur.

Üçüncüsü, sekiz merkezi düzenlemenin ruhuna kararlılıkla riayet edilmeli, çalışma tarzı katı bir disiplinle düzeltilmeli ve etkili öz devrim yolları zenginleştirilmeli. Parti ruhu, parti tarzı ve parti disiplini organik bir bütündür, parti ruhu temeldir, parti tarzı performanstır ve parti disiplini teminattır. Yeni dönemde partileri kapsamlı ve katı bir şekilde yönetip sorunları çözme ruhu içinde sekiz merkezi yönetmeliği uyguluyoruz. Parti merkez komitesi, tevazu, basiret ve çok çalışmanın şanlı geleneğini ileriye taşıyarak, yeni hakikat arayışı, pragmatizm, dürüstlük tarzını geliştirerek ve disiplini ve kuralları ön plana koyarak bir örnek oluşturmada başı çekiyor. Küçük sorunlar erken kavranmalı, büyümesi önlenmeli, sorunların üzerine gidilmeli, bunlara dair atılım yapılmalı; bunda yıldan yıla daha ısrarcı olunmalı, biçimcilik, bürokrasi, hazcılık ve savurganlık kararlılıkla düzeltilmeli, imtiyazlı düşünce ve davranışlardan kararlılıkla kurtulunmalı. Kitlelerin başındaki yolsuzluk ve sağlıksız eğilimler kararlı bir şekilde düzeltilmeli. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinden sonra gevşek disiplin ve sabit olmayan çalışma tarzının durumu önemli ölçüde değişti. Daha iyisi için, partinin imajı halkın zihninde yeniden şekillendirilmeli.

Dördüncüsü, yolsuzlukla mücadelede ve kötülüğü şiddetli bir ivmeyle cezalandırmakta ısrarcı olunmalı ve çetin ve uzun süreli öz devrim savaşına girilmeli. Eskilerin dediği gibi: “Bir ülkenin mağlubiyetine kötü memurlar sebep olur”. Yolsuzluk, rejimi yıkmak için en basit sorundur ve yolsuzlukla mücadele en kapsamlı öz devrimdir. Kaosa karşı savaşmak için “binlerce insanı gücendirmek ve 1,4 milyarı ödememe” görevini üstleniyor, boş alanların olmaması, tam kapsam ve sıfır tolerans konusunda ısrar ediyor, katı kontrol, ağır baskı, uzun vadeli caydırıcılık, rüşvet davalarının soruşturulması, yolsuzluğun cezalandırılması ve Yeni Çin’in kuruluşundan bu yana ciddi bazı davaların soruşturulması ve sıkı, istikrarlı, güçlü ve etkili bir şekilde ele alınması gerektiği konusunda ısrarcıyız. En büyük iş, yolsuzlukla mücadeleyi kaybedilemeyecek şekilde kararlılıkla kazanmaktır. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinin ardından yolsuzlukla mücadele ezici bir zafer kazandı ve epey sağlamlaştı. Bugün dünyadaki başka hiçbir siyasi parti veya ülke, yolsuzluğu bizimki kadar büyük, şiddetli ve ısrarlı bir şekilde cezalandıramıyor. Sistemin ve hukukun üstünlüğünün avantajlarına dayanarak yolsuzlukla mücadele yolunda başarıyla yola çıktık ve beşeriyetin yolsuzlukla mücadele tarihinde yeni bir sayfa yazdık.

Beşincisi, parti örgütünün siyasi işlevini ve örgütsel gücün bütünlüğünü güçlendirmede ısrarcı olunmalı ve savaşmada iyi ve öz devrimde cesur kadrolar oluşturulmalı. Yeni dönemde partinin örgütsel çizgisini ve iyi kadro standartları uyguluyoruz, örgütsel kabiliyetleri geliştirmeye, siyasi işlevleri güçlendirmeye, etkili bir şekilde uygulanan örgütsel sistemi iyileştirmeye, tabandan yapılanmayı güçlendirmek için net bir yön belirlemeye ve parti örgütlerinin bütününün her düzeydeki ilerlemesini teşvik etmeye odaklanıyoruz. Partinin biriktirdiği büyük mücadele deneyimi özetlenmeli ve kullanılmalı, mücadele ruhunu ileriye taşımak, mücadele stratejilerinde ustalaşmak ve mücadele becerilerini geliştirmek için parti üyeleri ve kadroları kapsamlı refah, yoksulluğa karşı kararlı mücadele, salgın hastalıklara karşı mücadele, sel önleme, afet yardımı ve dış baskı ve sınırlamaya yanıtta alınacak kesin zaferin ön saflarında sınanmalı. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinden sonra tabandan gelen bazı parti örgütleri kararlı bir şekilde düzeltildi. Şu anda tabandaki parti örgütlerinin savaş kalesi rolü ve parti üyelerinin öncü ve örnek rolü tam olarak ortaya konmakta ve partinin siyasi ve örgütsel avantajları sürekli olarak artı getiren avantajlara dönüştürülmektedir.

Altıncısı, büyük öz devrimi ilerletmek için kurumsal garantiler sağlamak üzere öz arınma, kendini geliştirme ve kendini yenilemeden oluşan kurumsal bir normatif sistem inşa etmekte ısrarcı olunmalı. Parti içi denetim sistemini birincil kabul ederek, keskin bir kılıç olarak teftiş ve denetim rolünü ve sevk edilen denetim sondalarının rolünü tam anlamıyla yerine getirmesini sağlayarak, disiplin teftiş sisteminin, devlet denetim sisteminin ve denetim ve istatistik denetim sisteminin reformunu teşvik ederek ve parti içi denetimin ve kamu görevlilerinin tam hakimiyetinin sağlanması için çeşitli denetimlerin koordine edilmesini teşvik ederek parti ve devletin denetim sistemini geliştirdik. Partiyi sistem ve kurallara göre yönetmede ısrarcı olunmalı ve partinin örgütsel tüzükleri, liderlik tüzükleri, öz inşa tüzükleri, denetim ve koruma tüzükleri geliştirilmeli ki sistem “uzun dişler” ve “vazifeler” üstlenebilsin. Yeni dönemde kapsamlı ve katı parti yönetiminin devrim niteliğindeki şekillenişinden sonra görece eksiksiz bir parti içi yasa ve yönetmelikler sistemi; birleşik bir parti liderliği, geniş kapsam, yetkili ve verimli bir denetim sistemi, sisteme saygı duyma ve sisteme bağlı kalma konusunda iyi bir atmosfer kurduk ve oluşturduk. Çin Komünist Partisi yönetimi ve Çin yönetimine benzersiz avantajlar oluşturarak, sistemlerin her açıdan olgunlaşması ve amacına ulaşması teşvik edilmeli.

Çin Komünist Partisi’nin 18. Ulusal Kongresi’nden bu yana Marksist parti inşa teorisini miras aldık ve geliştirdik, partinin asırlık mücadele tarihini özetledik ve uyguladık ve parti yönetiminde pratik yenilikleri, teorik yenilikleri ve kurumsal yenilikleri içtenlikle destekledik. Siyasi partilerin düzenliliği ve uzun vadeli iktidarda olan bir Marksist partinin nasıl inşa edileceği anlayışı yeni bir zirveye ulaştı.

  1. Parti Merkez Komitesi’nin merkezi ve birleşik liderliğine bağlı kalınmalı. Partinin kapsamlı ve katı yönetimini büyük ve ciddi bir siyasi görev olarak ele almak ve bunu Parti Merkez Komitesi’nin merkezi ve birleşik liderliğinde sağlam ve düzenli bir şekilde ilerletmek gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadelede inisiyatif, partinin hiç değişmeyen niteliği ile ülkemizin kızıl rengini asla kaybetmemesini sağlıyor.
  2. Partinin çok yönlü ve sıkı bir şekilde yönetilmesi gerektiği gerçeğine bağlı kalınmalı ve büyük bir öz devrimle büyük toplumsal devrime öncülük edilmeli. Kapsamlı ve katı bir parti yönetimini teşvik etmek için siyasi teminat ve rehberlik rolüne tam manasıyla yer vermeliyiz. Kapsamlı ve katı parti yönetiminin stratejik politikası, Çin’e özgü sosyalizm davasının tüm sürecini ve parti inşasının tüm yönlerini kapsar ve partinin siyasi liderliğini sürekli olarak güçlendirir. Fikri liderlik, kitle örgütlenmesi ve sosyal cazibe, büyük amacı ileriye taşır.
  3. Partinin siyasi yapılanmasının liderliğine bağlı kalınmalı ve tüm partinin siyasi duruş, rota, ilkeler ve yöntem açısından Parti Merkez Komitesi ile tutarlılığını yüksek derecede koruması sağlanmalı. Partinin merkezi karar alma ve konuşlandırmasını ile partinin teori, çizgi, ilke ve politikalarının etkili olmasını sağlamak için sağlam idealleri ve inançları temel almak, siyasi hayatı ciddiye almak, siyasi ekolojiyi geliştirmek ve parti üyelerini ve kadrolarını partiye bağlılıklarını belirli eylemlere yansıtmaya sevk etmek gerekir.
  4. Katılığa tereddüt etmeden bağlı kalınmalı ve disiplin inşasının politikası, çağa uygunluğu ve yerindeliği geliştirilmeli. Siyasi disiplin uygulanmalı ve tüm disiplinler sonuna kadar katı bir şekilde uygulanmalı. Yasalara uygun olarak katı disipline bağlı kalmalı, disiplin ve kanun yaptırımı uygulamalı ve “dört tarz” politika ve strateji kullanımını derinleştirmeliyiz. Tüm parti aynı hedefe, birliğe ve hıza sahip olmalı.
  5. Çalışma tarzının inşası sağlamlaştırılmalı, güçlendirme ruhunu ileriye taşımakta ısrar edilmeli ve sosyal tarzı ve halkın tarzını iyiye yönlendirmek için mükemmel parti tarzı kullanılmalı. Partinin ince çalışma tarzını ileriye taşımalı, sekiz merkezi tüzüğün ruhunu uygulamada sebat etmeli, sürekli ve uzun, katı ve pratik, derin ve detaylı çalışmalı, “dört tarz”ı iyileştirmeli, yeni bir tarz oluşturmalı, yolsuzluğun yuvasını kararlılıkla deşmeli ve sosyalizm ve bürokrasinin biçimini kararlılıkla düzeltmeli ve iyi bir üslup ve iyi bir imajla yeni büyük başarılar yaratmalıyız.
  6. Yolsuzluğu sıfır toleranslı bir tutumla cezalandırmada ısrarcı olunmalı ve Çin’e özgü yolsuzlukla mücadele yolu şaşmaz bir şekilde izlenmeli. Partide her zaman kapsamlı ve katı bir yönetimin var olduğunu unutmamalıyız. Ağır cezaları gevşetmemeliyiz. Yolsuzluğa yeltenmemeli, yozlaşmamalı ve bilinçlendirmeyi desteklemek için birlikte çalışmalıyız. Hukukun üstünlüğü düşüncesini ve yolsuzluğu cezalandırma yöntemlerini kullanmalı, partiyi sistematik yönetim anlayışıyla yönetmeli, hem semptomları hem de sebepleri tedavi etmeli ve temiz kadrolara, temiz hükümete ve temiz siyasete ulaşmalıyız.
  7. Kitlelerin doğruluk ve adaletin yanlarında olduğunu hissetmeleri için kitlelerin çıkarlarına zarar veren tüm yolsuzluk ve sağlıksız eğilimleri düzeltmede ısrarcı olunmalı. Ademi merkeziyetçi kalkınma fikri hayata geçirilmeli, kitlelerin düşünce, kaygı ve beklentilerine uygun hareket edilmeli, partinin kapsamlı ve katı yönetiminin tabana yayılması teşvik edilmeli, kitlelerin güçlü bir şekilde dile getirdiği öne çıkan sorunlar çözülmeli ve partinin kapsamlı ve katı yönetiminin etkinliği ile partinin bütünlüğü pekiştirilmeli.
  8. “Kilit azınlık” ve yukarısının liderliğini kavramada ısrarcı olunmalı ve partiyi kapsamlı ve katı bir şekilde yönetmenin siyasi sorumlulukları sıkılaştırılmalı. Partiyi yönetmek için idari kadroların mesuliyet alabilmesini sağlamak gerekmektedir. Liderliğe bağlı kalmalı ve liderliği kavramalıyız. Parti Merkez Komitesi’nden başlamalı ve üst düzey kadrolara katı davranmalıyız. Savaşmaya cesaret etmeli ve savaşta iyi olunmalı; esas sorumluluğu ve denetim sorumluluğu sonuna kadar tutarlı olacak şekilde teşvik edilmeli ve tüm partinin ortak çalıştığı iyi durum pekiştirilmeli ve geliştirilmeli.
  9. Parti ve devlet denetim sisteminin iyileştirilmesine bağlı kalınmalı ve geniş bir kapsam, normal ve uzun vadeli denetim gücü oluşturulmalı. Partinin öz devrimini yükseltmek, parti içi denetimin hâkim olduğu ve çeşitli denetimleri koordine eden bir mekanizma oluşturmak, yetki kullanımına ilişkin kısıtlamaları ve denetimi güçlendirmek için partinin öz denetimini ve halk denetimini güçlendirmeye güvenmek ve denetim sisteminin avantajlarını yönetişim etkinliğine daha iyi dönüştürmek gerekmektedir.

*Bu, Genel Sekreter Xi Jinping’in 18 Ocak 2022’de düzenlenen Disiplin Teftişinden Sorumlu 19. Merkez Komisyonu’nun altıncı genel kurul oturumunda yaptığı konuşmanın bir parçasıdır.

DÜNYA BASINI

WSJ: Hizbullah’ın direnişi İsrail için eziyete dönüşebilir

Yayınlanma

Yazar

Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmalar, bölgedeki güvenlik dinamiklerini derinden etkileyen kritik bir dönüm noktasına ulaştı. Üst düzey liderlerini kaybetmiş olmasına rağmen Hizbullah, İsrail’in saldırılarına karşı koyma yeteneğini sürdürüyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız ve uzman görüşleri ile desteklenen makalede son haftalarda artan saldırıların Hizbullah’ın İsrail’in askeri gücünü zayıflatma kapasitesini ortaya koyduğu değerlendiriliyor. Ancak asıl sınavın İsrail’in Lübnan’ın içlerine doğru ilerlemeye çalıştığında verileceğine dikkat çekiliyor:

***

Hizbullah İsrail’den aldığı darbelere nasıl karşılık veriyor?

Lübnanlı militan grup zayıflamış olsa da dirençli. Tırmanan tepkileri çatışmanın uzama tehlikesini gösteriyor.

Jared Malsin

İsrail’in bir dizi ağır darbesine maruz kalan Hizbullah, Lübnan’daki İsrail birliklerine pusu kurarak ve İsrail’in içlerine doğru İHA ve füze saldırılarını artırarak karşılık veriyor.

Üst düzey liderlerini öldüren ve bazı silahlarını imha eden İsrail saldırıları nedeniyle zayıflamış olsa da Hizbullah bu saldırılarıyla Lübnan’ın son on yıllardaki en ölümcül çatışmasını İsrail için uzun bir eziyete dönüştürme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor.

Hizbullah Gazze’deki Filistinlilerle dayanışma göstermek için bir yıldan uzun bir süredir İsrail’e füze atıyor. Bu füzeler sadece sınırlı hasara ve az sayıda can kaybına yol açmış olsa da İsrail’in kuzeyinde on binlerce insanı yerinden etti ve İsrail, bu füzeleri engellemek için yaptığı harcamalar nedeniyle kaynaklarını tüketti.

İsrail’in Eylül sonunda Lübnan’ın güneyine yaptığı ve yüz binlerce insanı yerinden eden saldırısının amacı Hizbullah’ı saldırılarını durdurmaya zorlamaktı. Ancak aksine, Hizbullah bu saldırıları artırmaya devam ediyor.

Hafta sonu Hizbullah’a ait bir insansız hava aracının İsrail Başbakanı’nın Lübnan sınırına 40 milden fazla mesafede yer alan Caesarea’daki konutunu vurmasıyla örgütün bir hafta içinde ikinci kez İHA’larla İsrail’in hava savunmasını aşma becerisini gösterdi.

Hizbullah’ın İHA’sı Netanyahu’nun evini vurmuş

Günler önce yine İsrail’in orta kesiminde, ordunun seçkin bir birimine ait bir üsse düzenlenen saldırıda dört İsrail askeri öldürülmüştü.

Pazartesi günü Hizbullah, Lübnan’ın güneyindeki Ramyeh köyünde bir grup İsrail askerini vurduğunu söylediği video görüntülerini yayınladı. Füzenin kendisinden çekilen videoda, 2006 yılında İsrail ile girdiği son savaşta en ölümcül silahı olan güdümlü tanksavar füzelerinin kullanıldığı görülüyordu.

İsrail ordusuna göre Hizbullah’ın roket atışları da arttı; grup hafta sonu boyunca her gün 200, salı günü ise 140 roket fırlattı. Önceki haftalarda günde ortalama sadece birkaç düzine roket atılıyordu.

Hizbullah’ın fırlattığı roketlerin sayısı, İsrailli yetkililerin geniş çaplı bir savaş durumunda beklediğinden daha düşük ve bu da örgütün kapasitesinin azaldığının bir işareti. İsrail ordusu, Hizbullah’ın saldırılarının çoğunun İsrail hava savunması tarafından engellendiğini, bunun da İHA başına yaklaşık 100.000 dolar ve düşürülen her füze için birkaç milyon dolar maliyet getirdiğini söylüyor.

Yine de Hizbullah baskı altında hızla yeniden toparlanma becerisini gösteriyor. Askeri analistlere göre Hizbullah’ın silahlı birimleri bir dereceye kadar özerk hareket edebilecek şekilde eğitildikleri için üst düzey liderleri öldürüldüğünde ve iç iletişimleri kesildiğinde bile savaşmaya devam edebiliyorlar.

Bu hayatta kalma ve savaşmaya devam etme yeteneği, İsrail’in ordusunu kanlı ve uzun süreli bir çatışmaya sokma riskini artırıyor.

Carnegie Europe’un Paris merkezli güvenlik analisti Rym Momtaz, “Hizbullah’ın temel stratejisi hala İsrail’in her türlü kara saldırısı, akını ya da ilerlemesi karşısında güneydeki topraklarını korumak. Burası Hizbullah’ın ana sahası. Her köşe bucağı biliyorlar ve bu avantajı kullanacaklar” dedi.

Zayıfladılar ama caymadılar

İran destekli Şii militan bir grup ve siyasi parti olan Hizbullah, 1980’lerde İsrail’in Lübnan’ı işgaline tepki olarak kuruldu. Daha önceki iki savaşta İsrail ordusunu Lübnan’dan çekilmek zorunda bırakmıştı.

Çatışmaların son tırmanışı, İsrail’in Gazze’deki Hamas lideri Yahya Sinvar’ı öldürmesinin ardından patlak verdi; bazı analistler bu ölümün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya hem Gazze hem de Lübnan’daki savaşları sona erdirmek için bir çıkış yolu sağlayabileceğini düşünüyordu. Ancak Netanyahu, ertesi gün savaşın devam edeceğini belirtirken, Hizbullah, Lübnan’a yapılan saldırılara karşı tepkisinin dozajını artırma sözü verdi.

Lübnan’da 5 İsrail askeri öldürüldü: Hizbullah yeni bir aşamaya geçiyor

İsrailli liderler, İsrail’in kuzeyindeki toplulukların güvenliğini sağlama hedefinin ötesinde, en son saldırıları için daha iddialı hedefler dillendirmeye başladı. İsrail ordusu bu hafta, Hizbullah’a bağlı bir bankanın şubelerine hava saldırıları düzenledi; İsrailli yetkililer bunun, İslamcı grubun halk tabanını zayıflatmayı amaçladığını belirtti.

Netanyahu da bu ayın başlarında Lübnan halkını Hizbullah’a karşı ayaklanmaya çağırdı.

Üst düzey bir İsrailli askeri yetkili “Orada savaşmak çok karmaşık. Amaç Lübnan’daki güç dengesini değiştirmek için Hizbullah’ı ağır bir şekilde zayıflatmak” dedi.

İsrail şimdiye kadar hava gücü, sofistike istihbarat ve gözetleme operasyonları gibi avantajlarını kullanarak Hizbullah’ı savunmaya çekmeyi başardı. İsrail, Hizbullah üyelerini öldüren ve yaralayan bombalı çağrı cihazları kullandı ve grubun en üst düzey lideri Hasan Nasrallah’ı ve birçok seçkin savaşçısını öldüren hava saldırıları düzenledi.

Hizbullah çarşamba günü yaptığı açıklamada bir İsrail saldırısında Nasrallah’ın halefi Haşim Safiyuddin’in de öldüğünü söyledi.

Askeri analistler İsrail saldırılarının Hizbullah’ın füze gücünü de zayıflattığını söylüyor. Elektronik dinlemeler ve Lübnan semalarında sürekli vızıldayan İHA’lar da dahil İsrail’in gözetimi, örgütün orta ve uzun menzilli füze rampalarını kullanmasını zorlaştırdı. Bunların kurulması daha kısa menzilli silahlara göre daha fazla zaman alıyor ve tespit edildiklerinde İsrail hava saldırılarına maruz kalıyorlar.

İsrail ordusu Eylül ayı sonunda Hizbullah’ın savaştan önce 150,000 civarında olduğu tahmin edilen füze stokunun yaklaşık %50’sini imha ettiğini açıkladı. Hizbullah askerî açıdan hala güçlü olduğunu söyledi ancak silah kayıpları konusunda bir rakam vermedi.

FT: İsrail anti balistik füze sıkıntısıyla karşı karşıya

Askeri analistler ve diplomatlar, örgütün yok edilen bazı silahların yerini doldurmak için hala silah ithal edebileceğini, bunun büyük ölçüde Suriye sınırı üzerinden gerçekleştiğini ve öldürülen üst düzey liderlerin yerini doldurabileceğini belirtiyor.

Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde kıdemli bir araştırmacı ve eski bir ABD hükümet yetkilisi olan Daniel Byman, “Uyum sağlayabilen bir grup. Çok zeki. Çok kararlı. Kayıp vermeye hazırlar. Hizbullah’ı asla yok saymam ama bence çok ağır bir darbe aldılar” diyor.

Hizbullah saldırılarını İsrail’in içlerine kadar genişletebileceğini gösterdi. Silahlı Çatışma Bölgeleri ve Olay Verileri’nden alınan ve CSIS tarafından derlenen verilere göre, 22 Eylül haftasında, İsrail’in çağrı cihazı saldırısından yaklaşık bir hafta sonra, Hizbullah saldırılarının ortalama derinliği İsrail sınırının yaklaşık 17 mil içindeydi. Bu, daha önce yaklaşık bir yıl süren sınır ötesi çatışmaların ortalama derinliği olan 2,4 milden epey fazla.

Gerilla savaşı

Hem İsrail ordusu hem de Hizbullah için asıl sınav, İsrailli liderlerin kuvvetlerini Lübnan topraklarının derinliklerine göndermeyi tercih etmeleri ve Hizbullah savaşçılarının kendi sahalarında savaşma avantajına sahip olmaları durumunda yaşanacak.

İsrail ve Hizbullah tarafından yapılan açıklamalara ve bir istihbarat danışmanlık firması olan Le Beck’in verilerine göre İsrail güçleri şu ana kadar hepsi sınırın bir mil içinde olmak üzere en az sekiz köye girdi.

İsrailli askeri yetkililere göre Hizbullah güçleri uzaktan patlatılan bombalar, havan topu ve roketle karşılık verdi.

Hizbullah, güneydeki savaşa yaklaşımının, 2006’da İsrail’le yaptığı savaştaki yaklaşımıyla tutarlı olarak, işgalci İsrail askerlerine yönelik saldırıları artırmadan önce başlangıçta geri çekilmek olduğunu söylüyor. Savaşa katılan eski İsrailli asker ve subaylara göre, Hizbullah savaşçıları güneydeki kasaba ve köylerde İsrail güçleri için pusu kurdu.

Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım 15 Ekim’de televizyonda yaptığı konuşmada “Direnişin misyonu, orduyu takip etmek ve nerede ilerlerse ona karşı operasyonlar gerçekleştirmektir. Gençler direnişe katılmak için bekliyor” dedi.

İsrail ordusu, Hizbullah’ın bu ay İsrail’deki Golani piyade tugayı askeri üssüne düzenlediği İHA saldırısında ölen dört askere ek olarak Lübnan’ın güneyinde 17, İsrail’in kuzeyinde ve Lübnan sınırında da beş askerin öldüğünü duyurdu. İHA İsrail güçlerini atlatarak askerler yemek yerken bir yemekhaneyi vurmayı başarmış ve 60’tan fazla kişinin yaralanmasına neden olmuştu.

FT: İsrail anti balistik füze sıkıntısıyla karşı karşıya

İHA’lar İsrail için başlıca potansiyel zorluklardan biri. Çok katmanlı hava savunması Gazze, Lübnan ve son zamanlarda İran’dan gelen füze saldırılarını engellemek için tasarlandı ancak yavaş uçan İHA’ları vurmakta zorlanıyor.

***

Adam Chamseddine ve Anat Peled bu makaleye katkıda bulunmuştur.

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

FT: Macron, eski sömürgesi Lübnan’da yeniden nüfuz arayışında

Yayınlanma

Yazar

Macron-Mikati

Emmanuel Macron, Fransa’nın Orta Doğu’da hala önemli bir arabulucu olabileceğini göstermek amacıyla Lübnan’a yönelik destek çabalarını artırıyor. Bu doğrultuda, İsrail’in Hizbullah’a karşı saldırılarının arttığı bir dönemde, Lübnan’da insani yardım toplamak ve savaşı sona erdirme girişimlerine ivme kazandırmak için uluslararası bir konferans düzenliyor. Aşağıda çevirisini okuyacağız makalede Fransa’nın bu adımı neden attığının tarihsel arka planına odaklanılıyor:

***

FT: Macron Lübnan’a yardım için destek bulmaya çalışıyor

Fransa Cumhurbaşkanı’nın yabancı yetkililerle görüşmesi, Paris’in eski sömürgesinde yeniden nüfuz kazanma çabasına işaret ediyor

Leila Abboud, Raya Jalabi, Andrew England 

Emmanuel Macron, Fransa’nın Orta Doğu’da sadece bölgenin en etkili dış gücü olan ABD’nin izinden gitmediğini ve bu bölgede hala önemli bir arabulucu olabileceğini göstermek amacıyla Lübnan’a desteğini artırıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı, bugün İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısını artırdığı bir dönemde savaşı sona erdirme çabalarına ivme kazandırmak ve Lübnan’a insani yardım toplamak için onlarca üst düzey yabancı yetkiliyi bir konferansta ağırlayacak.

Macron geçen hafta Berlin’de ABD Başkanı Joe Biden ve Almanya ve İngiltere liderleriyle yaptığı görüşmenin ardından “Lübnan’ın egemenliği Fransa’nın her zaman savunacağı temel bir meseledir. Lübnanlı kurumlara bu tehlikeli dönemde ayakta kalabilmeleri için gerekli imkânların sağlanması elzemdir” dedi.

Macron ve önceki Fransız cumhurbaşkanları tarihsel olarak Fransa’nın eski himaye bölgesi olan Lübnan’a diplomatik önem veriyorlar ve Fransız nüfuzu Afrika’da Orta Doğu’ya doğru azalsa da yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip bu küçük ülke, Fransa için hala öncelik.

Fransız yetkililer son zamanlarda Lübnan’ın iç savaşa sürüklenebileceği uyarısında bulundu. Ancak İsrail-Hizbullah savaşı Paris’in Lübnan’da yeniden hakimiyet kurmaya çalışması için yeni bir fırsat yarattı. Macron, Fransa’nın Beyrut’la olan tarihi bağlarından faydalanmak ve ABD’nin doğrudan yapmadığı bir şeyi yaparak Hizbullah ve hamisi İran’la konuşma yeteneğini kullanmak istiyor.

Fransız yetkililer konferansta Lübnan’da ateşkes sağlanması konusunda ilerleme kaydedilmesi şansının zayıf olduğunu kabul ediyor ve İsrail üzerinde önemli bir baskı gücüne sahip tek gücün ABD olduğunu özel olarak itiraf ediyorlar.

Ancak Avrupalı ve Arap müttefiklerini diplomatik ve insani cephelerdeki çabalarını desteklemeleri için ikna etmeye çalışmanın değerli olduğunu düşünüyorlar.

WSJ: ABD, İsrail’in Lübnan işgalini fırsata çevirmeye çalışıyor

Bir Elysée yetkilisi, “[Lübnan’daki] bu sorunlara somut yanıtlar getirmemiz önemli. Bu nedenle hızla ateşkese ve ardından tüm tarafları içeren siyasi bir çözüme doğru ilerlemek istiyoruz” dedi.

ABD ve Fransa, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırısıyla tetiklenen ve Orta Doğu’da tırmanan krize nasıl yanıt verileceği konusunda zaman zaman farklı görüşler dile getirdiler.

Filistinli militan grup Hamas’ın bin 200 kişiyi öldürdüğü ve 250 kişiyi rehin aldığı saldırının ardından Fransa, diğer ülkeler gibi İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söyledi. Ancak Macron, Gazze’deki kayıpların artması üzerine geçen Kasım ayında acil ateşkes çağrısında bulunan ilk büyük batılı güç lideri oldu.

Eylül ayında Fransa Hizbullah ve Lübnan arasında 21 günlük bir ateşkes sağlanması için ABD ile birlikte girişimde bulundu, ancak bu çaba, İsrail’in Lübnanlı militan grup Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah’ı suikastle öldürmesi ve İran destekli gruba karşı yürüttüğü kampanyayı genişletmesinin ardından başarısız oldu.

Washington daha sonra İsrail’in Hizbullah’ı geriletme hedeflerini desteklediğini açıklayınca hayal kırıklığına uğrayan Fransız yetkililer ateşkes çağrısında bulunmaya devam etti.

Savaşın yayılması ABD’nin gizli gündemi mi?

O zamandan beri pek çok Lübnanlı Fransa’yı ABD’den daha dürüst bir arabulucu olarak görmeye başladı. Onlara göre ABD, İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısını artırmasına göz yummuştu.

Eylül ayından bu yana İsrail’in saldırıları Lübnan’da bin 500’den fazla kişinin ölümüne neden oldu ve İsrail bombardımanının Hizbullah’ın kalelerinin ötesini vurması nedeniyle bir milyon 200 binden fazla kişiyi -nüfusun yaklaşık dörtte birini- evlerini terk etmek zorunda bıraktı.

Macron, 7 Ekim’in yıldönümünden günler önce yaptığı “Gazze’deki çatışmaları yürütmek üzere silah sevkiyatını durdurma” çağrısıyla İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu kızdırdı.

Fransa, İsrail’e yalnızca küçük miktarlarda silah parçaları ihraç ettiği için, bu yorumlar bazıları tarafından, İsrail’e milyarlarca dolarlık silah desteği veren ABD’ye yönelik bir mesaj olarak yorumlandı.

Netanyahu şu sözlerle karşılık verdi: “Ne büyük bir rezalet.”

İsrail-Hizbullah çatışması, İran destekli gücün Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısından kısa bir süre sonra Filistinli militan grupla dayanışma amacıyla İsrail’in kuzeyine ateş açmaya başlaması ve 60 bin İsrailliyi evlerini terk etmeye zorlamasıyla patlak verdi.

Lübnan, iki ülkenin ortak tarihi ve ülkedeki büyük Lübnan diasporası nedeniyle Fransa’da duygusal bir konu.

Ancak konu Macron için siyasi açıdan hassas çünkü Paris aynı zamanda İsrail’in geleneksel bir müttefiki ve Avrupa’nın en büyük Yahudi ve en büyük Müslüman nüfusuna ev sahipliği yapıyor.

Perşembe günkü konferansın amacı, Lübnan’daki “insani felaketin” önüne geçmek için BM’nin bu ay başında talep ettiği 420 milyon doların karşılanması için fon toplamak.

Macron ayrıca Lübnan ordusunu güçlendirmek için destek sağlamayı hedefliyor. Ordu, çatışmanın bir tarafı değil, ancak olası bir çözümde kritik ve istikrar sağlayıcı bir oyuncu olarak görülüyor; buna rağmen kaynak yetersizliği nedeniyle uluslararası yardıma bağımlı durumda.

ABD’nin Paris’e daha alt düzeyde bir heyet göndermesi bekleniyor. Dışişleri Bakanı Antony Blinken Orta Doğu turunda.

İsrail, Lübnan saldırılarının şiddetini artırıyor

Savaş patlak vermeden önce Lübnan derin bir siyasi ve ekonomik krizin içindeydi ve İsrail saldırılarının başlamasından bu yana koşullar daha da ağırlaştı.

Lübnanlı yetkililer, ülkenin 250 binden fazla yerinden edilmiş insanı barındırmak ve beslemek için temel ihtiyaç malzemelerini tedarik etmede zorlanıyor. Sağlık altyapısı çatırdıyor ve 400 binden fazla çocuk okula gidemiyor.

Bu, Macron’un Lübnan’a yardım etmek için- çoğunlukla başarısız bir şekilde- kendini ortaya attığı ilk sefer değil. Kentin limanında meydana gelen büyük patlamanın ardından 2020’de kahraman gibi Beyrut’a koşarak yeniden inşa için yardım sözü vermiş ve Lübnan’ın işlevsiz siyasi sınıfını eleştirmişti.

Lübnan için üç yardım konferansı toplandı. Hizbullah da dahil çeşitli siyasi gruplara siyasi çözüm önerileri sunmaları için temsilciler gönderildi ancak bu çabalar çok az sonuç verdi.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda analist olan Rym Momtaz, Macron’un bu çabaları nedeniyle takdiri hak ettiğini söyledi. Fransa ve Avrupa ülkelerinin “Gazze’de sahip olmadıkları bir nüfuza Lübnan’da sahip olduklarını” çünkü Lübnan ve İsrail arasındaki tampon bölgede BM barış gücü misyonuna büyük bir asker grubu gönderdiklerini belirtti.

İsrail’in Lübnan’da ateşkes için öne sürdüğü şartlar BMGK kararlarına aykırı

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Emile Hokayem de Macron’un “başka hiçbir Batılı ülkenin, Lübnan’ın tamamen çökmesi halinde istikrarı sağlamak için gereken siyasi sermayeyi, askeri kaynakları ve ekonomik desteği harcamaya hazır olmayacağının farkında olduğunu” söyledi.

Hokayem, “Eğer Fransa şu anda çözüm parametrelerini belirlemek için müdahil olmazsa, bunu daha sonra, daha kötü koşullar altında tek başına yapmak zorunda kalabilir” dedi ve ekledi: “Macron için, ama aynı zamanda Fransa için de Lübnan hassas bir nokta.”

Okumaya Devam Et

DÜNYA BASINI

Foreign Policy: BRICS nihayet Batı ile başa çıkabilir mi?

Yayınlanma

Keith Johnson, Foreign Policy
21.10.2024

Son 25 yıldaki en dikkat çekici gelişmelerden biri, bir yatırım bankacısının gelişmekte olan piyasa ekonomileri dörtlüsü için kullandığı keyfi kısaltmanın bir isyan başlığı haline gelmesidir.

BRICS ülkeleri -ya da BRICS+, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve daha sonra Güney Afrika’dan oluşan ilk grup o zamandan beri dört üyeyi daha içerecek şekilde genişledi- bu hafta Rusya’nın Volga kıyısındaki gösterişli Kazan kentinde ana zirveleri için bir araya geliyorlar. İran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin resmi olarak bloğa dahil olmasından sonraki ilk tam zirve olan bu yılın gündeminde, ABD ve Batı hegemonyasına meydan okuyacak gerçek anlamda çok kutuplu bir dünya düzeni yaratmaya yönelik olağan konuşmalar olacak. Bunun büyük bir kısmı, özellikle İran ve Rusya gibi yaptırımlardan zarar gören üyeler için, ABD dolarının küresel hakimiyetine karşı uygulanabilir alternatifler bulma çabaları olacaktır.

Goldman Sachs bankacısı Jim O’Neill’in (şimdi Lord O’Neill) geleceğin ekonomileri gibi görünen ülkeler için şık bir kısaltma olarak “BRICs” terimini icat etmesinden 23 yıl sonra bu yılın en önemli sorusu, giderek birbirinden farklılaşan bu kulübün Batı liderliğindeki uluslararası düzene gerçek bir alternatif oluşturmayı başarıp başaramayacağı ya da sadece özentiler için bir dövüş kulübü haline gelip gelmeyeceğidir.

Brezilya’da bir üniversite ve düşünce kuruluşu olan Getulio Vargas Vakfı’nda BRICS uzmanı olan Oliver Stuenkel, “Rusya için bu, Batı’ya izole olmadığını göstermek için önemli bir an ve diğer ülkelerin Rusya’nın açıkça istediği şeye – BRICS’i şu anda olduğundan daha açık bir şekilde Batı karşıtı yapmak – ne kadar istekli olduklarını görmek gerçekten ilginç olacak” dedi.

“Brezilya ve Hindistan açıkça buna karşı çıkmak istiyor, dolayısıyla Kazan zirvesi bize BRICS ülkeleri arasında küresel güneydeki gerçek siyasi dinamikler hakkında gerçekten ilginç bir fikir verecek” ifadelerini kullandı.

Genişletilmiş BRICS gerçekten de çok çeşitli bir grup. İçinde Marksist-Leninist bir süper güç ve rövanşist bir otoriter devlet var. Dünyanın en büyük demokrasisinin yanı sıra Latin Amerika’nın en büyüğünü de içeriyor. Yeni üyeler arasında ABD güvenlik şemsiyesi altındaki ülkeler ve ABD yaptırımları altındaki ülkeler yer alıyor. Muhtemel üyeler arasında Türkiye gibi NATO ülkeleri ve Kuzey Kore ve Suriye gibi küresel parya ülkeler bile yer alabilir.

Batı, BRICS’i dikkate aldığında, bu gruplaşmayı tutarsız bir torba olarak görme eğilimindedir.

Ancak 1955’te küresel güneyin cesur yeni bir dünya yaratma çabalarını başlatan Bandung Konferansı’nın arkasında olduğu kadar sağlam bir ortak nokta var. Washington, G-7 ve Avrupa Birliği dışında Batı’nın ikiyüzlülüğü ve hegemonyasına karşı duyulan kızgınlığın ne kadar büyük olduğunu anlamak zordur ve bu harç BRICS’in gevşek üyeliğini birbirine bağlamaya yardımcı olmaktadır. Bu durum özellikle Orta Doğu’daki çatışmalar, ABD yaptırımlarının silaha dönüşmesi ve doların fahiş ayrıcalığının orta gelirli ülkelere maliyeti gibi konularda daha da belirgin hale geldi.

Brookings Enstitüsü’nden Aslı Aydıntaşbaş, “Bu uyumlu bir blok değil, ancak alternatif bir küresel düzen arzusuyla ilgili uyumlu mesaj büyük ekonomilerden geliyor” dedi.

BRICS ülkelerinin keyfi kısaltmalarını düzgün bir gruplaşmaya dönüştürmeleri sekiz yıl, alternatif bir küresel düzenin temellerini atmaya başlamaları ise altı yıl sürdü. 2015 yılına gelindiğinde BRICS’in Yeni Kalkınma Bankası (NDB) adında bir bankası vardı ve bu banka Dünya Bankası gibi Batı’nın egemenliğindeki kredi kuruluşlarına bir alternatif sunmayı amaçlıyordu. Bir bakıma işe de yaradı: Dünya Bankası’nın iki finansman aracı tarafından dağıtılan 73 milyar dolara kıyasla NDB’nin geçen yıl yaklaşık 8 milyar ila 10 milyar dolar değerinde kredi vermesi bekleniyordu. Ancak “BRICS Bankası” dolar dışı kredileri artırmayı hedeflerken, yine de gerçeklikle çarpışıyor. NDB, ABD’nin Moskova’ya yönelik yaptırımları nedeniyle üye ülkelerden Rusya’daki faaliyetlerini askıya almak zorunda kalmıştı.

O zamandan bu yana geçen yıllarda üye ülkeler ticaret ve yatırım, diplomasi, hukuk, finans ve daha birçok alanda ilişkileri derinleştirmek için sürekli orta düzey toplantılar yaparak görünmez ama son derece önemli bağlar da kurdular. BRICS’in özünde, gelişmekte olan ekonomilerin leviathan’ı güneşin dışına itmedikleri sürece ortaya çıkamayacakları fikri yatmaktadır.

BRICS’in arkasındaki canlandırıcı fikirler (yeniden şekillendirilmiş küresel yönetişim ve daha fazla siyasi ve mali egemenlik) bugün hala genişleyen üyelerin tamamını barındıracak kadar geniş. (Her zaman olmasa da: Arjantin kulübe katılmaya hazırlanıyordu, ta ki yeni seçilen Başkan Javier Milei, daha derin bir dolarizasyonun savunucusu olarak ülkesinin teklifini geri çevirene kadar).

Her türden ülke, özellikle de BRICS’te jeopolitik etkiden çok ekonomik ağırlığa sahip olanlar, dünyanın yönetilme biçiminde, yani Birleşmiş Milletler’in işleyişinde, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi çok taraflı finans kuruluşlarındaki kota ve liderlikte ve çok daha fazlasında reformlar görmek istiyor.

Bunların hepsi, az ya da çok, uluslararası ilişkilerin düzenleyici ilkesi olarak egemenliğin içgüdüsel bir şekilde yeniden onaylanmasını paylaşmaktadır; Borussia Dortmund’dan daha fazla Vestfalya’cıdırlar. Batı’nın, özellikle de ABD’nin insan hakları, hukukun üstünlüğü, iç politika ve diplomasi gibi alanlara müdahalesi, çoğu zaman ikiyüzlü olduğu için hoş karşılanmıyor.

Hepsi az ya da çok, doların tiranlığından kaçmak için anlaşılabilir bir arzuyu paylaşıyor; Fransa ve Almanya gibi BRICS dışındaki sadık ABD müttefikleri bile doların kelepçelerinden rahatsız oldular.

Ve hepsi de, farklı derecelerde de olsa, düşüşte olan bir Batı’nın artık şehirdeki tek güç olmadığı bir dünya öngörüyorlar ve bu da sonrasında olacaklara hazırlanmayı, hatta acele etmeyi zorunlu kılıyor. Bu durum, son yirmi yılını Batı’yı diğerlerine karşı dengelemekle geçirmiş olan Türkiye gibi müstakbel üyeler için bile geçerli.

Aydıntaşbaş, “BRICS’in popüler olmasının nedeni, ülkelerin Amerikan sonrası düzene karşı kendilerini korumaya almaları” diyor. “BRICS bu ülkelerin çoğu için bir sigorta poliçesi.”

BRICS’i bağlantısız bir dış politika tercihlerinin tezahürü olarak gören Brezilya ve Hindistan gibi üyeler için özellikle vahim olan sorun, bloğun tek bir yöne doğru hizalanıyor olması. Rusya ve Çin’in sertleşen Amerikan karşıtı tutumlarına şimdi İran gibilerin de katılmasıyla blok, Amerikan sonrası bir dünyaya hazırlıklı bir kulüp olmaktan çok onu hızlandırmaya çalışan bir grup haline geliyor. Bu belki de bloğun en büyük çatlağı ve kapatılması zor olabilecek bir çatlak.

BRICS ilk on yılı aşkın bir süre boyunca açık bir soğuk savaşın olmadığı bir dünyada yaşadı. Stuenkel, “Şimdi, jeopolitik gerilimler bağlamında, ülkeler BRICS’in bir parçası olmanın bir maliyeti olup olmadığını, bunun Batı ile ilişkilerinde gerçek bir sürtüşmeye neden olup olmadığını düşünmek zorundalar” dedi ve ekledi: “Rusya, Çin ile birlikte BRICS’i Çin merkezli bir küresel yapının parçası olan Çin-Rusya dünya düzenine bilinçli olarak entegre etmeye çalışıyor.”

BRICS, kuruluşundan bu yana yeni bir küresel düzen yaratma konusunda somut bir şey yapmaktan çok daha fazla konuştu. Çin’in başını çektiği grubun özellikle aktif olduğu alanlardan biri de para. Doların tahttan indirilmesi BRICS’in temel hedeflerinden biri olmuştur ve olmaya da devam edecektir; geçen yılki zirve, bunu gerçeğe dönüştürecek bir planın hazırlanması gibi açık bir misyonla sonuçlandı.

BRICS üyelerinin, şimdilik onları birleştirmeye yarayan ama aynı zamanda genişlemeyi bekleyen çatlakları da ortaya çıkaran doların merkeziliği konusunda farklı şikayetleri var. Çin, Rusya ve İran gibi bazıları için dolara alternatif, ekonomilerini yaptırımlara karşı korumanın bir yolu anlamına geliyor. Rusya ve İran zaten kuşatma altında ve Çin son birkaç yılını mali surlarını güçlendirmekle geçirdi. Batı’nın 2022 başlarında Rusya’nın denizaşırı merkez bankası varlıklarını dondurması ve potansiyel olarak el koyması, egemen bir komşuyu işgal etmeye çalışmasalar bile sıranın kendilerine gelebileceğinden korkan ülkeler için yakıcı ve uyarıcı bir hikaye olmaya devam ediyor.

Dolar, sınır ötesi ticarette en çok kullanılan para birimi ve merkez bankası kasalarındaki ana para birimi olmaya devam ettiğinden ve ABD bankaları nihayetinde neredeyse her dolar işleminde yer aldığından, ABD yaptırımlarının erişimi küresel ve ezici. Rusya ve Çin son birkaç yıllarını Batı ödeme sistemlerine alternatifler inşa etmekle geçirmediler, kaçış kapsülleri inşa ediyorlar.

Diğer BRICS üyeleri de doların hakimiyetinden rahatsızlar ancak bunun nedeni yaptırımlardan korkmaları değil (Etiyopya gibi bazıları da korkuyor). Endişe duydukları şey doların ekonomik hayatlarına hakim olması ve bu konuda hiçbir söz haklarının olmaması. Birçoğu emtia ihracatçısı ve emtia piyasaları dolar cinsinden olduğu için dolarla ticaret yapmaktan başka seçenekleri yok. Dolar kıtlığı ticareti felç edebilir ve kamu maliyesini kutuplaştırabilir. Hepsi, paralarının değerini düşürebilecek, enflasyonlarını yükseltebilecek, sermaye dengelerini bozabilecek ve borçlarını sürdürülemez hale getirebilecek ABD Merkez Bankası faiz oranı kararlarının değişkenliklerine maruz kalmaktadır.

Gerçek şu ki, dolar baskın olmaya devam ediyor. Son yıllarda sınır ötesi işlemlerdeki payını artırdı ve merkez bankaları için tercih edilen başlıca para birimi olmaya devam ediyor (azalsa da). Çin renminbisi sınır ötesi ticaretteki payını biraz artırdı, ancak bunun nedeni çoğunlukla Çin’in çok büyük bir ticaret ülkesi olması ve para biriminin ticaretinin çoğunun Çinli karşı tarafların alım ya da satımını içermesidir; doların dirençli payını dikkate değer kılan şey, ABD’den tamamen uzak üçüncü ülkeler için tercih edilen para birimi olmaya devam etmesidir. Rusya ve Çin, artan sınır ötesi ticaretlerinde renminbi kullanımını artırmak için adımlar atmış ve Çin, yuan ile ödenecek birkaç göstermelik petrol ticareti imzalamış olsa da, bunlar küresel bir para biriminin habercisi değil.

Carnegie Endowment for International Peace uzmanı ve Patomak Global Partners adlı finansal danışmanlık şirketinde başkan yardımcısı olan Robert Greene, “Statüko paradigmasından şikâyet etmek kolay, ancak gerçekçi olarak ulaşılabilir bir alternatifin neye benzeyeceğini tasavvur etmek daha zor” dedi ve ekledi: “Ödemeler için renminbi kullanımının artması ile gerçek anlamda dolarsızlaşma arasında fark var.”

BRICS’in genişlemesi ile doların yerini alma hırsının genişlemesi arasında da buna bağlı bir çarpışma var. Orta halli ülkeler aslında ABD dolarına Çin gibi büyük ekonomilerden daha fazla bağımlı. Pek çok ülke için doları aracı olarak kullanmadan bırakın ödeme yapmayı, para ticareti yapmak bile neredeyse imkansız. BRICS büyüdükçe, dolar kendi üyeleri için daha da yapışkan hale geliyor.

Son olarak, tek ciddi alternatif renminbi iken grubun dolara bir alternatif bulma çabalarında felsefi bir sorun var.

Çin, Çin para birimini ortak ülkelere hazır hale getirmek için ikili takas hatlarını artırmak gibi teknik alanlarda büyük adımlar attı ve bankalar arasındaki işlemleri denetleyen Batı kontrolündeki SWIFT platformunu bir kenara bırakabilecek paralel bir ödeme sistemi oluşturdu. Hatta Çin bir zamanlar Arjantin gibi BRICS’in müstakbel üyelerine, IMF gibi kuruluşlara olan dolar borçlarını ödeyebilmeleri için bol miktarda yuan finansmanı sağladı. Tüm bunlar, bazı yerlerde ve bazı zamanlarda dolara alternatif sağlama yolunda küçük bir yol kat ediyor. Ancak doları tahtından indirmenin ve böylece Washington’u etkisiz hale getirmenin tek yolu Çin’i dünyanın finans ustabaşısı yapmaksa, bu çok kutuplu bir sistem yaratmak değildir. Bu sadece bir efendiyi diğeriyle takas etmek olur.

Greene sordu, “Hindistan’ın renminbinin Asya’da hakim para birimi olduğu bir dünya isteyeceğini düşünüyor muyuz?”

BRICS Zirvesi Putin’in vereceği akşam yemeğiyle başlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English