Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

19 ülke BRICS’e katılmak için başvurdu

Yayınlanma

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS grubu 2-3 Haziran’da Güney Afrika’nın başkenti Cape Town’da gerçekleştirilecek toplantı öncesinde 19 ülkenin üyelik başvurusunda bulunduğunu duyurdu.

BRICS Güney Afrika temsilcisi Anil Sooklal, Haziran’daki zirvede grubun genişlemesini ve uygun modelleri tartışacaklarını söyledi.

Sooklal, “On üç ülke resmi olarak katılma talebinde bulundu ve altı ülke daha gayri resmi olarak talepte bulundu. Her gün katılmak için başvurular alıyoruz” dedi.

Beş üye ülkenin dışişleri bakanlarının hepsinin Haziran ayındaki görüşmelere katılacaklarını doğruladığını söyleyen Sooklal, üyeliğine ek olarak, 10 günlük çatışmanın ardından salı günü ateşkesin yürürlüğe girdiği Sudan da dahil olmak üzere “sıcak noktaların” tartışılacağını bildirdi.

2006’da BRIC olarak kurulan grup 2010’da Güney Afrika’nın eklenmesiyle BRICS adını aldı.

BRICS’e katılma başvurularını resmi olarak ileten ülkeler arasında İran ve Suudi Arabistan yer alıyor.

Katılmakla ilgilendiğini ifade eden diğer ülkeler arasında Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Mısır, Bahreyn ve Endonezya ile Doğu Afrika’dan iki ülke ve Batı Afrika’dan ismi verilmeyen bir ülkenin yer aldığı kaydedildi.

DİPLOMASİ

Filipinler ve ABD savunma bağlarını derinleştirmek için istihbarat paylaşımı anlaşması imzaladı

Yayınlanma

Filipinler ve ABD pazartesi günü bir askeri istihbarat paylaşım anlaşması imzalayarak iki ülke arasındaki savunma bağlarını derinleştirdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin anlaşmayı Filipinli mevkidaşı Gilberto Teodoro ile Manila’daki askeri karargahta imzaladı ve iki ülke silahlı kuvvetleri arasında işbirliğini kolaylaştıracak bir koordinasyon merkezinin de temelini attı.

Genel Askeri Bilgi Güvenliği Anlaşması ya da GSOMIA olarak adlandırılan anlaşma, her iki ülkenin de gizli askeri bilgileri güvenli bir şekilde paylaşmasına olanak tanıyor.

Filipinler Savunma Bakanlığı Sözcüsü Arsenio Andolong, “Bu anlaşma Filipinler’in ABD’den daha yüksek kabiliyetlere ve yüksek fiyatlı ürünlere erişimini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda benzer düşünen ülkelerle benzer anlaşmalar yapma fırsatını da yaratacak” dedi.

ABD ve Filipinler arasındaki güvenlik angajmanları Başkan Joe Biden ve Filipinli mevkidaşı Ferdinand Marcos Jr yönetiminde derinleşti. ABD, bölgesel müttefikleri aracılığıyla bölgede etkisi artan Çin’i baskılamaya çalışıyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı pazartesi günü yaptığı açıklamada her türlü askeri anlaşma ya da güvenlik işbirliğinin “üçüncü bir tarafın çıkarlarına yönelik olmaması ya da zarar vermemesi ve bölgesel barışı baltalamaması ya da bölgedeki gerilimi artırmaması gerektiğini” söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian “Kendi ulusal güvenliğini korumak ve bölgede barış ve istikrarı sürdürmek için tek doğru seçenek iyi komşuluk ilişkilerine ve stratejik özerkliğe bağlı kalmaktır” dedi.

Amerika Birleşik Devletleri ve Filipinler arasında 1951 yılına dayanan ve Güney Çin Denizi de dâhil olmak üzere taraflardan birinin saldırıya uğraması halinde devreye sokulabilecek bir karşılıklı savunma anlaşması bulunuyor.

Koordinasyon merkezinin temel atma töreninde konuşan Austin, “Filipinler’e olan sarsılmaz bağlılığımızın altını çizerek başlamak istiyorum” dedi.

Austin, koordinasyon merkezinin iki savunma anlaşması müttefiki arasında gerçek zamanlı bilgi paylaşımını mümkün kılacağını ve birlikte çalışabilirliği artıracağını söyledi.

Austin, “Burası kuvvetlerimizin bölgesel zorluklara yanıt vermek için yan yana çalışabileceği bir yer olacak” dedi.

Filipinler, ABD’nin yeni seçilen Başkanı Donald Trump döneminde de ittifakın güçlü kalacağına inandığını ifade etti.

Filipinler Savunma Bakanı Teodoro yemin töreninde yaptığı konuşmada Marcos’un daha önce yaptığı açıklamaları yineleyerek “Amerika Birleşik Devletleri’nin Hint Pasifik bölgesindeki varlığı bu bölgede barış ve istikrarın korunması için elzemdir” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Brezilya’daki G20 zirvesinde Küresel Güney gündemi ön plana çıkıyor

Yayınlanma

Bu yılki 20’ler Grubu Zirvesi pazartesi günü (bugün) Rio de Janeiro’da başlıyor ve dönemsel ev sahibi Brezilya, ekonomik eşitsizliklerin arttığı ve dünya düzeninin giderek parçalandığı bir ortamda iklim çözümleri ve uluslararası kurumlarda reformlar gerçekleştirme sözü verdi.

Aralarında görevden ayrılan ABD Başkanı Joe Biden, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin de bulunduğu dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülkelerin liderleri, Rio de Janeiro’da bir araya geliyor. Moskova Rio’ya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlığında bir heyet gönderdi. Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün ve Ukrayna başta olmak üzere şiddetlenen küresel çatışmaların toplantılara damgasını vurması bekleniyor.

Kısa bir süre önce geçirdiği kafa travmasının ardından iyileşmekte olan Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği’nin yanı sıra gelişmekte olan ve gelişmiş 19 üye ülkenin bir araya geldiği toplantıya başkanlık edecek. Eski bir fabrika işçisinden solcu bir devlet başkanına dönüşen Silva, zengin ve çoğunlukla Batılı ülkelerin hakim olduğu kurumlar tarafından uzun süredir ihmal edildiklerini düşünen daha az varlıklı ekonomiler için kullanılan ve Küresel Güney olarak adlandırılan ülkelerin çıkarlarını ilerletme konusunda bir önceki ev sahibi Hindistan’ın bıraktığı yerden devam etmeye çalışacak.

Brezilya’nın başkanlığı, Küresel Güney ülkelerinin G20’yi yönetme serisini devam ettiriyor: Hindistan’dan önce Endonezya’ya sıra gelmişti, 2026’da ABD’nin rolü üstlenmesinden önce ise Güney Afrika’ya sıra gelecek. Bu aynı zamanda Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın yanı sıra yeni katılan Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan bir başka çok taraflı platform olan BRICS’in genişlemesiyle de aynı zamana denk geliyor.

Hindistan’daki Observer Research Foundation adlı düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı olan Sunaina Kumar Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada G20 başkanlığını kimin üstleneceğinin “çok önemli” olduğunu söyledi ve değişen dünya düzeninin ortasında Küresel Güney’den dört ülkenin sürekli olarak liderliği üstlenmesinin zamanlamasının, gelişmekte olan ülkelerin gündemini merkez sahneye taşıdığını belirtti.

Kumar, “Brezilya, Hindistan’ın başkanlığı üzerine inşa ediliyor ve Hindistan da Endonezya üzerine inşa ediliyordu,” dedi ve ekledi: “Gerçek şu ki, her başkanlık döneminde [Küresel Güney gündeminin] daha da güçlendiğini ve sesinin daha gür çıktığını görüyoruz.” Kumara göre, geçen yılki Yeni Delhi zirvesine Afrika Birliği’nin de dahil edilmesi buna bir örnek.

Rusya ve Çin, BRICS’i bu gündemin güçlü bir savunucusu olarak öne çıkarıyor ve Endonezya ve Tayland’dan Türkiye’ye kadar yeni ortaklarla aktif bir şekilde etkileşime geçiyor.

BRICS grubu içindeki ticaret artarken Moskova ve Pekin için bu grup, ABD liderliğindeki dünya düzenine alternatif bir vizyon sunmaları için önemli bir forum olarak görülüyor. Yine de bu durum BRICS koalisyonuna G20 içerisinde daha büyük bir nüfuz kazandırmıyor zira diğer üyelerin de kendi öncelikleri var.

Carnegie Endowment for International Peace’de kıdemli araştırmacı olan Stewart Patrick geçen ay yayınladığı bir raporda hem G20 hem de BRICS üyesi olan diğer ülkelerin – Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika’nın yanı sıra BRICS’e katılmaya davet edilen ancak henüz bunu resmen yapmayan Suudi Arabistan – “stratejik seçeneklerini ve ittifaklarını açık tutmakta temel bir çıkara sahip olduklarını” yazdı.

Patrick, “Her iki kulübe de üye olmak onlara içeride ve dışarıda bir oyun oynama imkanı veriyor – BRICS plus’ta karşı hegemonik bir koalisyon oluştururken, G20 içinde küresel yönetişim reformu için baskı yapabilecekleri ancak Doğu-Batı ve Kuzey-Güney bölünmeleri arasında köprüler kurabilecekleri daha pragmatik, karma bir strateji benimsiyorlar” dedi.

Brezilya’nın yönetimindeki G20 tartışmaları Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi Batı liderliğindeki uluslararası kurumların nasıl modernize edileceğine odaklanacak. Gündemdeki diğer konular arasında açlık ve yoksullukla mücadelenin yanı sıra iklim değişikliği ve temiz enerjinin teşvik edilmesi de yer alıyor. Liderlerin salı günü zirvenin kapanışında yayınlayacakları bildiride Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlara barışçıl çözümler bulunması çağrısında bulunmaları bekleniyor.

Ancak Lula için G20 aynı zamanda Hindistan Başbakanı Modi’ninkine benzeyen bir diplomatik dengeleme hareketine de işaret ediyor. Her ikisi de Batı’nın yaptırım uygulama ve izole etme hamlelerine rağmen Rusya ile dostane ilişkilerini sürdürdü.

Bu haftaki G20, Trump’ın dönüşüyle dünyanın Washington’daki bir sonraki yönetimin ABD’nin Ukrayna ve Rusya’ya yönelik tutumunu nasıl değiştireceğini görmeyi beklediği bir döneme denk geliyor. Zira Biden yönetimi gitmeden önce kritik bir hamle olarak Ukrayna’ya uzun menzilli ATACMS füzeleriyle Rusya toprakları içindeki hedefleri vurma yetkisi verdi.

Brookings Enstitüsü’nde Küresel Ekonomi ve Kalkınma programında kıdemli araştırmacı olan Joshua Meltzer, Biden döneminde G20’nin ABD-Çin çatışması ve Rusya ile yaşanan gerilimler nedeniyle daha az önemli olduğunu, yedi gelişmiş ekonomiden oluşan G7’nin ise “çok daha önemli” hale geldiğini söyledi. Ancak Trump’ın ilk döneminde G7’de “çok yıkıcı” bir varlık olduğunu ve bunun yine tekrarlanabileceğini belirtti.

ABD G20 başkanlığını yeniden devraldığında Trump ikinci döneminin ikinci yılında olacak. Uzmanlar Trump ile G20 içindeki Batı etkisi artsa da, yine de gelişmekte olan kilit ülkelerin önümüzdeki yıllarda Küresel Güney’in sesini yükseltmeye devam edeceği görüşünde.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Karadağ, Rusya vatandaşları için vize rejimi uygulayabilir

Yayınlanma

Karadağ, Avrupa Birliği ile uyum sürecinde Schengen vize politikasına geçiş yaparak Rusya ve Belarus vatandaşlarına vize uygulamayı planlıyor.

Dan portalının hükümet kaynaklarına dayandırdığı habere göre Karadağ, vize politikasını Schengen bölgesi kurallarıyla uyumlu hale getirmek amacıyla Rusya ve Belarus vatandaşlarına vize uygulamayı planlıyor.

Kaynaklar, bu değişikliğin yakın gelecekte hayata geçirilebileceğini belirtiyor.

Avrupa Birliği’ne aday ülke konumundaki Karadağ, AB’den gelecek resmi talebi bekliyor.

Bu süreçte sadece Rusya ve Belarus değil, Hindistan, İran, Çin, Pakistan, Türkiye ve diğer ülke vatandaşları için de vize zorunluluğu getirilmesi gündemde.

Fakat Ukrayna savaşı nedeniyle, öncelikli olarak Rusya vatandaşlarının serbest dolaşım hakkının kısıtlanması bekleniyor.

Bu düzenleme, ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayan turizm sektörünü ve yerleşik yabancıları doğrudan etkileyecek.

2023 yılında Karadağ’ı 246 bin Rusya vatandaşı ziyaret etti ve ortalama 15 günlük konaklamalarıyla 3,7 milyon gecelemeye ulaşarak rekor kırdılar.

Karadağ İçişleri Bakanlığı verilerine göre, ülkede çeşitli oturma izinleriyle yaşayan 26 binden fazla Rusya vatandaşı bulunuyor ve bunların bin 146’sı daimî oturma iznine sahip.

2023 yılında Rus ve Ukraynalı vatandaşların Karadağ ekonomisine katkısı, özellikle KDV gelirleri açısından 163 milyon avroyu buldu.

Ancak AB’ye entegrasyon hedefleri doğrultusunda vize politikasının Schengen bölgesiyle uyumlu hale getirilmesi kaçınılmaz görünüyor. Yetkililer bazı ülkeler için özel düzenlemeler yapmaya çalışabilir, fakat AB’nin bu konuda istisna tanıma olasılığı oldukça düşük.

İki ülke arasındaki ilişkiler, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana giderek kötüleşti. Eylül 2022’de Karadağ, Rusya Büyükelçiliği’ndeki diplomatik personelin büyük bölümünü sınır dışı etti.

Ayrıca Moskova, Karadağ Dışişleri Bakanı Ranko Krivokapiç, Savunma Bakanı Raşko Konyeviç ve Ulusal Güvenlik Ajansı eski direktörü Savo Kentere’yi istenmeyen kişi ilan etti.

AB daha önce bir başka Balkan ülkesi olan Bosna Hersek’ten de Rusya’ya vize uygulaması talep etmişti. Bosna Hersek, Aralık 2022’de AB’ye adaylık başvurusunda bulunmuştu.

AB, vize politikasındaki bu uyumun, Batı Balkan ülkelerinin Avrupa Komisyonu Kalkınma Planı çerçevesinde vaat edilen 6 milyar avroluk desteği alabilmeleri için önemli koşullardan biri olacağını vurguladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English