Bu yılki 20’ler Grubu Zirvesi pazartesi günü (bugün) Rio de Janeiro’da başlıyor ve dönemsel ev sahibi Brezilya, ekonomik eşitsizliklerin arttığı ve dünya düzeninin giderek parçalandığı bir ortamda iklim çözümleri ve uluslararası kurumlarda reformlar gerçekleştirme sözü verdi.
Aralarında görevden ayrılan ABD Başkanı Joe Biden, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin de bulunduğu dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülkelerin liderleri, Rio de Janeiro’da bir araya geliyor. Moskova Rio’ya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlığında bir heyet gönderdi. Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün ve Ukrayna başta olmak üzere şiddetlenen küresel çatışmaların toplantılara damgasını vurması bekleniyor.
Kısa bir süre önce geçirdiği kafa travmasının ardından iyileşmekte olan Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği’nin yanı sıra gelişmekte olan ve gelişmiş 19 üye ülkenin bir araya geldiği toplantıya başkanlık edecek. Eski bir fabrika işçisinden solcu bir devlet başkanına dönüşen Silva, zengin ve çoğunlukla Batılı ülkelerin hakim olduğu kurumlar tarafından uzun süredir ihmal edildiklerini düşünen daha az varlıklı ekonomiler için kullanılan ve Küresel Güney olarak adlandırılan ülkelerin çıkarlarını ilerletme konusunda bir önceki ev sahibi Hindistan’ın bıraktığı yerden devam etmeye çalışacak.
Brezilya’nın başkanlığı, Küresel Güney ülkelerinin G20’yi yönetme serisini devam ettiriyor: Hindistan’dan önce Endonezya’ya sıra gelmişti, 2026’da ABD’nin rolü üstlenmesinden önce ise Güney Afrika’ya sıra gelecek. Bu aynı zamanda Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın yanı sıra yeni katılan Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan bir başka çok taraflı platform olan BRICS’in genişlemesiyle de aynı zamana denk geliyor.
Hindistan’daki Observer Research Foundation adlı düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı olan Sunaina Kumar Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada G20 başkanlığını kimin üstleneceğinin “çok önemli” olduğunu söyledi ve değişen dünya düzeninin ortasında Küresel Güney’den dört ülkenin sürekli olarak liderliği üstlenmesinin zamanlamasının, gelişmekte olan ülkelerin gündemini merkez sahneye taşıdığını belirtti.
Kumar, “Brezilya, Hindistan’ın başkanlığı üzerine inşa ediliyor ve Hindistan da Endonezya üzerine inşa ediliyordu,” dedi ve ekledi: “Gerçek şu ki, her başkanlık döneminde [Küresel Güney gündeminin] daha da güçlendiğini ve sesinin daha gür çıktığını görüyoruz.” Kumara göre, geçen yılki Yeni Delhi zirvesine Afrika Birliği’nin de dahil edilmesi buna bir örnek.
Rusya ve Çin, BRICS’i bu gündemin güçlü bir savunucusu olarak öne çıkarıyor ve Endonezya ve Tayland’dan Türkiye’ye kadar yeni ortaklarla aktif bir şekilde etkileşime geçiyor.
BRICS grubu içindeki ticaret artarken Moskova ve Pekin için bu grup, ABD liderliğindeki dünya düzenine alternatif bir vizyon sunmaları için önemli bir forum olarak görülüyor. Yine de bu durum BRICS koalisyonuna G20 içerisinde daha büyük bir nüfuz kazandırmıyor zira diğer üyelerin de kendi öncelikleri var.
Carnegie Endowment for International Peace’de kıdemli araştırmacı olan Stewart Patrick geçen ay yayınladığı bir raporda hem G20 hem de BRICS üyesi olan diğer ülkelerin – Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika’nın yanı sıra BRICS’e katılmaya davet edilen ancak henüz bunu resmen yapmayan Suudi Arabistan – “stratejik seçeneklerini ve ittifaklarını açık tutmakta temel bir çıkara sahip olduklarını” yazdı.
Patrick, “Her iki kulübe de üye olmak onlara içeride ve dışarıda bir oyun oynama imkanı veriyor – BRICS plus’ta karşı hegemonik bir koalisyon oluştururken, G20 içinde küresel yönetişim reformu için baskı yapabilecekleri ancak Doğu-Batı ve Kuzey-Güney bölünmeleri arasında köprüler kurabilecekleri daha pragmatik, karma bir strateji benimsiyorlar” dedi.
Brezilya’nın yönetimindeki G20 tartışmaları Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi Batı liderliğindeki uluslararası kurumların nasıl modernize edileceğine odaklanacak. Gündemdeki diğer konular arasında açlık ve yoksullukla mücadelenin yanı sıra iklim değişikliği ve temiz enerjinin teşvik edilmesi de yer alıyor. Liderlerin salı günü zirvenin kapanışında yayınlayacakları bildiride Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlara barışçıl çözümler bulunması çağrısında bulunmaları bekleniyor.
Ancak Lula için G20 aynı zamanda Hindistan Başbakanı Modi’ninkine benzeyen bir diplomatik dengeleme hareketine de işaret ediyor. Her ikisi de Batı’nın yaptırım uygulama ve izole etme hamlelerine rağmen Rusya ile dostane ilişkilerini sürdürdü.
Bu haftaki G20, Trump’ın dönüşüyle dünyanın Washington’daki bir sonraki yönetimin ABD’nin Ukrayna ve Rusya’ya yönelik tutumunu nasıl değiştireceğini görmeyi beklediği bir döneme denk geliyor. Zira Biden yönetimi gitmeden önce kritik bir hamle olarak Ukrayna’ya uzun menzilli ATACMS füzeleriyle Rusya toprakları içindeki hedefleri vurma yetkisi verdi.
Brookings Enstitüsü’nde Küresel Ekonomi ve Kalkınma programında kıdemli araştırmacı olan Joshua Meltzer, Biden döneminde G20’nin ABD-Çin çatışması ve Rusya ile yaşanan gerilimler nedeniyle daha az önemli olduğunu, yedi gelişmiş ekonomiden oluşan G7’nin ise “çok daha önemli” hale geldiğini söyledi. Ancak Trump’ın ilk döneminde G7’de “çok yıkıcı” bir varlık olduğunu ve bunun yine tekrarlanabileceğini belirtti.
ABD G20 başkanlığını yeniden devraldığında Trump ikinci döneminin ikinci yılında olacak. Uzmanlar Trump ile G20 içindeki Batı etkisi artsa da, yine de gelişmekte olan kilit ülkelerin önümüzdeki yıllarda Küresel Güney’in sesini yükseltmeye devam edeceği görüşünde.