Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Lübnan Meclisi yarın Cumhurbaşkanını seçmeye çalışacak

Yayınlanma

Joseph Avn

Lübnan Meclisi, ülkenin tepesindeki siyasi krizi sonlandırmak ve 2 yıldan uzun süredir devam eden Cumhurbaşkanlığı boşluğunu doldurmak için yarın toplanacak.

Lübnan’da Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresi 31 Ekim 2022’de sona erdikten sonra, Meclis’te düzenlenen 12 oturumda yeni cumhurbaşkanı seçilemedi.

Cumhurbaşkanlığı koltuğunun 2 yıldan uzun süredir boş kalması, İsrail ile Hizbullah arasında 8 Ekim 2023’te başlayan kontrollü çatışmaların, Eylül 2024’te İsrail’in şiddetli saldırıları ve sınır hattında karadan işgale dönüştürmesi, Lübnan siyasetini de olumsuz etkiledi.

Lübnan ile İsrail arasında ateşkesin ilan edilmesinden bir gün sonra 28 Kasım 2024’te Meclis Başkanı Nebih Berri, cumhurbaşkanı seçimi için 13. oturumun 9 Ocak’ta yapılacağını açıkladı. Basında çıkan haberlerde Cumhurbaşkanlığı seçiminin İsrail’le savaşı sona erdiren anlaşmanın bir parçası olduğu iddia edildi.

O zamandan bu yana Lübnan’daki siyasi kesimler yeni cumhurbaşkanının yarınki oturumda seçilmesi için olumlu mesajlar vermesine rağmen, Lübnan Meclisi’nin daha önce cumhurbaşkanı seçimi için yapılan oturumlardan kısa sürede sonuç alamaması soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Lübnan Meclisi, eski Cumhurbaşkanı Avn’ın görev süresinin dolmasının ardından düzenlediği 12 oturumda yeni cumhurbaşkanını seçemedi. Ancak son oturum 14 Haziran 2023’te, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaların başlamasından önceydi.

Eski Cumhurbaşkanı Avn ise 2016 yılında Meclis’te düzenlenen 46’ıncı oturumda seçilebilmişti.

Lübnan Anayasası’na göre cumhurbaşkanı Maruni Hıristiyan, başbakan Sünni ve Meclis Başkanı ise Şiilerden seçiliyor.

Aday listesi kalabalık

Yeni cumhurbaşkanını seçmek için yapılacak oturumda çok sayıda adayın ismi geçiyor.

Genelkurmay Başkanı Joseph Avn, Hıristiyan Lübnan Güçleri Partisi lideri Semir Caca, eski Maliye Bakanı Cihad Azur, Marada Hareketi lideri Süleyman Franciyye, Kamu Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı Tümgeneral Elias el-Biseri, eski İçişleri Bakanı Ziyad Barud, eski İletişim Bakanı Jean Louis Kardahi, bankacı ve üst düzey yönetici Semir Assaf ve milletvekilleri Nime Efram ile İbrahim Kenan’ın adaylığı konuşuluyor.

Bu adaylardan Genelkurmay Başkanı Avn’ın ismi diğer adayların önüne geçiyor. Ancak “Washington’un adamı” olarak görüldüğü için Avn’ın adaylığı uzun süredir Hizbullah ve müttefikleri tarafından veto ediliyordu.

ABD ve Suudiler Avn’ı istiyor

Ancak Avn’ın seçilmesi için uluslararası baskılar artmış durumda. Görüşmelerden haberdar olan diplomat ve Lübnanlı siyasetçilere göre, ABD ve Suudi Arabistan’dan gelen elçiler Avn’u tercih ettiklerini açıkça belirttiler ve savaş sonrası yeniden inşa ve kurtarma fonlarını koz olarak kullandılar.

Üst düzey bir Lübnanlı siyasetçi, Financial Times’a “Lübnanlılara ve Hizbullah’a, paranın ancak Avn’ın seçilmesi halinde yeniden yapılanma için ülkeye akacağı çok açık bir şekilde ifade edildi” dedi.

Bu dinamik, savaşın ardından yeniden toparlanmaya çalışan Hizbullah’ın üzerinde ağır bir yük oluşturuyor. Analistler, cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşmaya istekli olmasının, ileriye dönük rolünü nasıl gördüğünün bir göstergesi olacağını söylüyor.

Meclis’te 8 milletvekili bulunan ve Dürzi lider Velid Canbolat’ın öncülük ettiği “Demokratik Buluşma” bloğu, Genelkurmay Başkanı Avn’ın adaylığını desteklemeyi sürdürürken, Hizbullah ve Emel Hareketi gibi Şii akımlar Avn’ın adaylığını desteklemiyor.

Muhalefetin bazı kesimleri ile Lübnan Meclisi’nde 27 sandalyesi bulunan Sünnilerin de neredeyse yarısı yeni cumhurbaşkanı olarak Avn’ı destekliyor.

Meclis’te 13 sandalyesi olan Özgür Yurtseverler Partisi’nin lideri Cibran Basil ise Avn’ın adaylığına karşı. Şii blok, Hizbullah ve Emel Hareketi ise cumhurbaşkanlığı için Marada Hareketi lideri Franciyye’ye yönelik desteğini sürdürüyor.

Hizbullah’ın Frenciye tercihi keskin bir yol ayrımına işaret

Öte yandan, Meclis’te yarın yapılacak oturumda yeni cumhurbaşkanının seçilememe ihtimali de göz ardı edilmiyor.

Şii kesimin tutumu belirleyici olabilir

Lübnanlı siyasi uzman George Akuri, yarın yapılacak oturumun sonucunun belirsiz olduğunu söyledi. Akuri, “Adaylar arasından en çok öne çıkan isim (Genelkurmay Başkanı) Joseph Avn ancak 86 oy alma zorunluluğu ki bu anayasa değişikliği için de gereken sayı, bir engel teşkil ediyor” dedi.

Hizbullah ve Emel Hareketi’ne işaret eden Akuri, Şii kesimin oyunun oturumda önemli olduğunu ve bu kesimin desteklemesi durumunda Avn’ın 86 oya ulaşabileceğini belirtti.

Akuri, hem Şii kesimin hem de Canbolat’ın ve merkezci milletvekillerin oyunu alması durumunda Avn’ın Caca’ın partisi gibi muhalif kesimin ret oyundan etkilenmeyeceğine dikkati çekti. Lübnanlı uzman, “Bu sebeple bu oturumun akıbeti Şii kesimin tutumuna bağlı çünkü Özgür Yurtseverler Partisi ve Lübnan Güçleri Partisi, Avn’a oy vermeyecek. Bu kesimler onun nüfuzunun dışında” ifadesini kullandı.

Akuri, ismi geçen diğer adayların da 86 oya ulaşmasının zor olduğunu belirtti.

“Siyasi kesimlerin çoğu henüz karar vermiş değil”

Lübnanlı siyasi uzman Muhammed Hamiyye ise AA’ya yaptığı açıklamada siyasi kesimler arasındaki görüşmelerin yoğun olmasına rağmen oturumun sonucuna ilişkin herhangi net bir göstergenin olmadığını ifade etti. Hamiyye, “Siyasi kesimlerin çoğu henüz cumhurbaşkanı seçimi meselesinde karar vermiş değil. Başta ABD, Suudi Arabistan, Fransa ve Katar olmak üzere Cumhurbaşkanının seçilmesi için büyük bir uluslararası baskı da var” dedi.

Lübnan’daki siyasi kesimlerin adaylar konusunda karar vermesi için zamana ihtiyacı olduğunu dile getiren Hamiyye, muhalefetin birden fazla bakış açısının olduğunu ifade etti. Hamiyye, muhalefetin bir aday üzerinde anlaşamaması durumunda daha önceki oturumlarda 59 oy alabilen eski Bakan Cihad Azur’u desteklemeye devam edeceği değerlendirmesinde bulundu.

Şii bloğun Franciyye’nin adaylığını destekleme konusunda kararlı olduğunu hatırlatan Hamiyye, hükümetin kurulması ve Lübnan’ın güneyinde yeniden imar meselesine işaret ederek başka adayların değerlendirilmesi için de açık kapı bırakılması gerektiğine dikkati çekti.

Akademisyen ve Hizbullah uzmanı olan Amal Saad ise FT’ye yaptığı açıklamada cumhurbaşkanlığının “Hizbullah’ın kendi iradesini dayatmasının çok zor olacağı alanlardan biri” olduğunu söyledi. Saad, “Hizbullah’ın bir zamanlar sahip olduğu kral yapıcı rolü oynama yeteneğinin kaldığını sanmıyorum. Kim üzerinde anlaşmaya varılırsa onunla yetinmek ve cumhurbaşkanından olabildiğince çok güvence almaya çalışmak zorunda kalacak” dedi.

Bu nedenle Hizbullah’ın Avn konusundaki tutumunu yumuşatabileceği yorumları da yapılıyor.

Anayasa değişikliği gerekliliği Avn’ın şansını azaltabilir

Öte yandan Hamiyye, uluslararası desteğe rağmen Genelkurmay Başkanı Avn’ın cumhurbaşkanı olabilmesi için anayasanın değişmesi gerektiğini hatırlatarak, bunun düşük bir ihtimal olması sebebiyle Avn’ın şansının da düşük olabileceğini söyledi.

Lübnanlı uzman, oturumun sonucuna ilişkin tam bir belirsizliğin hâkim olduğuna vurgu yaparak, son saatlerin kritik olduğunu ve şaşırtıcı bir sonucun da çıkabileceğini belirtti.

İki eski müttefik cumhurbaşkanlığı için karşı karşıya

Hamiyye, “Şu ana kadar oturumda bir cumhurbaşkanı seçilemeyecek gibi görünüyor. Ama gelecek oturumlarda olabilir çünkü Berri oturum çağrılarını yineleyecektir. Böylece görüşmelerin de artmasıyla siyasi ortam daha da olgunlaşabilir” dedi.

Lübnan’da yeni cumhurbaşkanının uzun süre seçilememesinin tehlikelerine değinen Hamiyye, bu durumun iç siyasette gerginliğe sebep olacağını hatta İsrail ile yapılan ateşkesin uygulanmasını dahi etkileyebileceğini sözlerine ekledi.

Lübnan Meclisi’ndeki sandalye dağılımı

Lübnan Meclisi’ndeki sandalye dağılımı şu şekilde; Lübnan Güçleri Partisi’nin 18, Özgür Yurtseverler Partisi’nin 13, Şii blok Hizbullah ve Emel Hareketi 31, Sivil Toplum 10, İlerlemeci Sosyalist Parti’nin 8, Hıristiyan Lübnan Ketaib Partisi’nin 4, Marada Hareketi’nin 4, Yenilenme Hareketi’nin 4, Ermeni Taşnak Partisi’nin 3 milletvekili bulunuyor.

Meclis’te çeşitli siyasi kesimlere yakın 27 Sünni milletvekili mevcut.

Lübnan’da cumhurbaşkanı seçilebilmesi için ilk oturumda bir adayın 128 oydan 86’sını alması gerekiyor. Bu sayıya ulaşıldıktan sonra adayın gelecek oturumlarda oyların 65’e tekabül eden yarıdan fazlasını alması yeterli oluyor.

Ortadoğu

İranlı diplomat: Amerika ve İsrail’in asıl hedefi İran’ın içeriden çöküşüydü

Yayınlanma

İranlı eski diplomat Gulamrıza Ensari, Amerika’nın son savaşlarının hiçbirinde başarılı olamadığını ve Yemen’de de gemilerine zarar geleceği bahanesiyle geri çekildiğini belirtti. Ensari, ABD ve İsrail’in asıl hedefinin İran’ın içeriden çökertilmesi olduğunu ve uluslararası kuruluşların bu hedefler doğrultusunda hareket ettiğini ifade etti.

İranlı eski diplomat ve reformist siyasi aktivist Gulamrıza Ensari, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) son dönemdeki savaşlarının hiçbirinde başarılı olamadığını ve Yemen’de de gemilerinin zarar göreceği bahanesiyle geri çekildiğini ifade etti.

Ensari, ABD ve İsrail’in asıl hedefinin İran’ın içeriden çökertilmesi olduğunu vurguladı.

Mehr haber ajansına konuşan Ensari, “Geçtiğimiz kırk yıl boyunca uluslararası kuruluşlar, İran ile ilgili konularda sözleri ile eylemlerinin bir olmadığını fiilen kanıtlamışlardır. Bazı konuları farklı şekilde gündeme getirseler de pratikte temel eylemlerini ABD ve küresel emperyalizmin hedefleri doğrultusunda düzenliyorlar,” dedi.

Ensari, ABD ve İsrail’in nükleer meselesini başından beri bir saptırma olarak kullandığını belirterek, “Amerika ve Siyonist rejimin asıl isteği İran’ın içeriden çöküşüydü,” diye ekledi.

‘Toprak bütünlüğü onurumuzdur’

İran halkının Batılı liderler tarafından tanınmadığını söyleyen eski diplomat, şu ifadeleri kullandı:

“Son 20 yıldır uğursuz Siyonist rejimin başbakanı, İran’ın nükleer silah sahibi olmaya altı ay uzaklıkta olduğunu defalarca ilan etti. ABD başkanının ve birçok Batılının İran halkına yönelik değerlendirmeleri, İranlıları tanımadıklarını gösteriyor. Çünkü toprak bütünlüğü halkımız için bir masal değildir. Milletin onuru, ülkenin toprak bütünlüğüne bağlıdır.”

Tarihteki toprak kayıplarına da değinen Ensari, “Kaçar döneminde Kafkasya’nın İran’dan ayrılması, İngiltere’nin desteğiyle Herat’ın ayrılması ve aynı komplolarla Bahreyn’in İran’dan koparılması gibi olaylar yaşandı. Saddam da İran’ı bölme ve üç günde fethetme hayaliyle saldırıya geçti ancak kendi yarattığı bataklıkta sekiz yıl boyunca gömülü kaldı,” dedi.

Eski CIA analisti McGovern: İstihbarat ‘İran nükleer silah yapmıyor’ diyor, başkan dinlemiyor

Trump ve Siyonist lobinin yanılgısı

Ensari, Donald Trump ve Siyonist lobinin büyük bir yanılgı içinde olduğunu belirterek, İran’a yönelik bir saldırı durumunda halkın yönetime destek vermeyeceğini düşündüklerini söyledi.

Ensari, “Trump ve ona bağlı Siyonist lobi ile uğursuz Siyonist rejim, İran’da bir saldırı olursa halkın kesinlikle rejimle birlikte hareket etmeyeceğini düşünüyordu. Askeri alanda yaşanacak en ufak bir gürültüyle, devrim karşıtı gruplar, Batı’ya bağımlı unsurlar, casuslar ve Siyonist rejime paralı askerlik yapan yabancı uyruklular aracılığıyla İran’ın savunma ve saldırı kapasitesini iki üç gün içinde yok edebileceklerini sandılar,” şeklinde konuştu.

Bu çevrelerin, ülkedeki ekonomik ve siyasi sorunlar nedeniyle halkın bir kısmının bu saldırganlık karşısında sessiz kalacağını, bir kısmının ise rejimle işbirliği yapmayacağını ve böylece içeriden çöküşü kolayca organize edebileceklerini düşündüklerini de sözlerine ekledi.

Uluslararası kuruluşların rollerini yerine getirmediğini vurgulayan Ensari, “Bugün Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar gerçek rollerini oynamadılar. Cenevre Sözleşmesi’ne göre nükleer tesislere saldırı tamamen yasaklanmıştır. Ancak Siyonistlerin nükleer merkezlerimize en çok saldırıyı düzenlediğini görüyoruz ve buna en ufak bir göstermelik tepki bile vermediler,” dedi.

Ensari, İran silahlı kuvvetlerinin ABD destekli Siyonist rejimin saldırganlığına karşı caydırıcı ve cezalandırıcı yanıtlar verdiğini, bununla birlikte ciddi diplomatik faaliyetlerin de yürütülmesi gerektiğini belirtti.

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

ABD için savaşın maliyeti yüksek

Olası bir ABD saldırısı ve Trump’ın savaşa doğrudan müdahil olması ihtimaline de değinen Ensari, Hürmüz Boğazı’nın önemine dikkat çekti.

Ensari, “Hürmüz Boğazı, günde 20 milyon varilden fazla petrolün geçtiği bir yatak ve bu boğaz dünya ekonomisini zora sokacaktır. Yaşanan son gelişmeler ve Siyonist rejimin saldırganlığı göz önüne alındığında, bu rejimin ciddi müttefiklerine karşı harekete geçebiliriz,” dedi.

Ensari, sözlerini şöyle tamamladı:

“Amerika son savaşlarının hiçbirinde başarılı olamadı. Körfez Savaşı ve Irak’ta ABD’ye korkunç zararlar verildi. Yemen meselesinde Trump, Amerikan gemilerine saldırılmaması bahanesiyle çok çabuk kenara çekildi. Savaşın yayılması Amerika için çok zararlıdır ve bizim de diplomasiyi geliştirerek savaşın yayılmasını engellememiz gerekiyor.”

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İran: Nükleer sanayinin gelişiminin durdurulmasına izin vermeyeceğiz

Yayınlanma

İran Atom Enerjisi Kurumu, Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislere yönelik saldırıları ‘vahşi bir eylem’ olarak nitelendirdi. Kurum, ABD Başkanı Trump’ın sorumluluğunu üstlendiği saldırıları kınayarak uluslararası toplumu bu ‘orman kanununa dayalı hukuksuzluğu’ kınamaya çağırdı ve nükleer sanayinin gelişiminin durdurulmasına izin verilmeyeceğini vurguladı.

İran Atom Enerjisi Kurumu, Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerine yönelik saldırıları “vahşi bir eylem” olarak nitelendirerek, bu saldırıların uluslararası hukuka ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) aykırı olduğunu bildirdi.

Kurum tarafından yapılan açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın saldırıların sorumluluğunu üstlendiği belirtilerek, uluslararası toplum bu durumu kınamaya davet edildi.

‘UAEA’nın kayıtsızlığı ve suç ortaklığıyla yapıldı’

İran Atom Enerjisi Kurumu’ndan yapılan açıklamada, “Siyonist düşmanın son günlerdeki barbarca saldırılarının ardından İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesisleri bu sabah uluslararası hukuka, özellikle de NPT’ye aykırı vahşi bir saldırıya maruz kalmıştır,” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, bu eylemin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) “kayıtsızlığı ve hatta suç ortaklığı” gölgesinde gerçekleştirildiği öne sürüldü.

Kurum, ABD’nin, UAEA tarafından sürekli denetlenen bu tesislere yönelik saldırının sorumluluğunu üstlendiğini duyurdu.

Açıklamada, “Amerikalı düşman, siber ortam üzerinden ve başkanının diliyle, söz konusu tesislere yönelik bu saldırının sorumluluğunu üstlendiğini ilan etmiştir,” denildi.

Uluslararası topluma kınama çağrısı

Açıklamada, uluslararası toplumun “orman kanununa dayalı bu hukuksal kaosu” kınaması ve meşru haklarını elde etme yolunda İran’ın yanında yer alması beklentisi dile getirildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu, düşmanların komplolarına rağmen nükleer sanayinin gelişiminin durdurulmasına izin verilmeyeceğini vurguladı.

Açıklamada, “Kurumumuz, binlerce devrimci ve gayretli bilim insanı ve uzmanın çabasıyla, nükleer şehitlerin kanlarının bir meyvesi olan bu milli sanayinin gelişim seyrinin durdurulmasına izin vermeyecektir,” ifadelerine yer verildi.

Kurumun, gerekli yasal takibat dahil olmak üzere İran halkının haklarını savunmayı öncelikleri arasına aldığı belirtildi.

Trump saldırıları üstlenmişti

ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Amerikan kuvvetlerinin Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’a ait üç nükleer tesise başarılı saldırılar düzenlediğini bildirmişti.

Trump, “Operasyona katılan tüm uçaklar İran hava sahasını terk etti,” diye eklemişti.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

ABD, İran’daki nükleer tesisleri bombaladı, İran misilleme başlattı, İsrail’de sirenler çalıyor

Yayınlanma

Donald Trump, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesisi vurduğunu açıkladı. İran ise “hasar görmedik” dedi. Tahran, İsrail’e yönelik füze saldırıları başlattı. İsrail ordusu İran misilleme saldırılarını duyurdu. 10 füzenin isabet ettiği bildirildi.

ABD Başkanı Trump, ABD uçaklarının Fordo, Natanz ve İsfahan’a bomba attığını ve İsrail’in İslam cumhuriyetine karşı hava harekatına katıldığını söyledi.

İran’a saldırı kararı, “sonsuz savaşları” sona erdirecek bir barış elçisi olacağına dair vaatlerle ikinci dönemine giren Trump’ın başkanlığının potansiyel bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Saldırı, İran’ın ABD’ye, özellikle bölgedeki askeri üs ve gemilere ve petrol tedariki gibi diğer çıkarlarına misilleme yapma ihtimalini beraberinde getiriyor. İran misilleme saldırılarının ABD’yi hedef alması halinde ise Trump tekrar karşılık vereceklerini söyledi.

Bu saldırı, Trump’ın MAGA (Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) tabanının, ABD’nin İran ile savaşa girmesini istemeyen şahinler ile ABD’nin dış çatışmalardan uzak durması gerektiğini düşünenler arasında şiddetli bir bölünme yaşadığı bir dönemde, başkan için siyasi bir kumar niteliği taşıyor.

Trump, cumartesi akşamı Beyaz Saray’da ulusal güvenlik toplantısı düzenledikten sonra Truth Social’da “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise yönelik çok başarılı saldırımızı tamamladık. Tüm uçaklar şu anda İran hava sahası dışında” diye yazdı.

“Ana hedef olan Fordo’ya tam yük bombalar atıldı. Tüm uçaklar güvenli bir şekilde eve dönüyor” dedi.

ABD Başkanı, Amerikan uçakları ve denizaltılarıyla gerçekleştirilen saldırı sonucu, İran’ın kilit nükleer zenginleştirme tesislerinin “tamamen yok edildiğini” öne sürdü.

Devlet medyasına göre İranlı yetkililer üç nükleer tesise düzenlenen saldırıyı doğruladı.

İran’a düzenlenen saldırıda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile takım olarak çalıştıklarını belirten Trump, “İran barış yapmak zorunda. Bu yapılmazsa sonraki saldırılar çok daha ağır olacak” diye konuştu.

“Amacımız İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesini yok etmek ve dünyanın bir numaralı terör destekçisi devletinin oluşturduğu nükleer tehdidi durdurmaktı” ifadelerini kullanan Trump, geceki saldırıları “muhteşem bir başarı” olarak değerlendirdi.

Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkiliye göre, ABD Başkanı ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu saldırıların ardından görüştü. Yetkili, ABD’nin İsrail’e nükleer tesisleri bombalama planını önceden bildirdiğini de sözlerine ekledi.

Tahran’ın menzilindeki ABD üsleri

‘TESİS TAHLİYE EDİLMİŞTİ’

İran parlamentosu başkanının danışmanı, Tahran’ın Fordo’ya saldırı beklediğini söyledi.

Mahdi Mohammadi, X’te “İran’ın bakış açısından, çok garip bir şey olmadı” diye yazdı.

“İran birkaç gecedir Fordoy’a saldırı bekliyordu. Tesis bir süredir tahliye edilmişti ve saldırıdan geri dönüşü olmayan bir hasar görmedi.”

İran’ın en kritik nükleer tesislerinden Fordo’ya ABD’nin saldırısının ardından tesiste nükleer sızıntı olmadığı bildirildi.

Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesisinin bulunduğu Kum eyaletinden bir Valilik yetkilisi, AA muhabirine açıklama yaptı.

Yetkili, “Fordo nükleer tesisi Amerika Birleşik Devletleri tarafından saldırıya uğramış ve bu tesise zarar verilmiştir ancak içinde ve çevresinde herhangi bir nükleer sızıntı bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.

Öte yandan İran devlet televizyonu, saldırı haberlerini teyit etmeden tesislerin daha önceden boşaltıldığını ve nükleer malzemelerin başka bir yere taşındığını duyurmuştu.

WASHINGTON TAHRAN İLE İLETİŞİME GEÇTİ

Trump, Truth Social’da ikinci bir paylaşımda “İRAN ARTIK BU SAVAŞI SONLANDIRMAYI KABUL ETMELİ” dedi. “BU, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ, İSRAİL VE DÜNYA İÇİN TARİHİ BİR AN” ifadelerini kullandı.

ABD’nin, İran’daki üç nükleer tesisi vurduktan sonra Tahran ile iletişime geçerek amacının rejim değişikliği olmadığını ilettiği iddia edildi.

Amerikan CBS News’in ABD’li kaynaklarına dayandırdığı habere göre, Washington yönetimi İran’daki üç nükleer tesisi vurmasının ardından Tahran’a diplomatik bir mesaj ileterek, bu saldırıların tamamen kendileri tarafından gerçekleştirildiğini ve rejim değişikliği yapmak gibi bir niyetlerinin olmadığını vurguladı.

CBS News, daha önce de ABD yönetimindeki birçok kaynaktan aldığı bilgiye dayanarak, Başkan Trump’ın İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’i öldürme planına karşı çıktığını aktarmıştı.

NETANYAHU’DAN TEŞEKKÜR

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’ın üç nükleer tesisine saldırı düzenlediklerini duyuran ABD Başkanı Trump’a teşekkür etti.

Başbakan Netanyahu, X hesabından, İran’ın nükleer tesislerini vurma kararı alan ABD Başkanı Trump’a görüntülü teşekkür mesajı yayınladı.

Netanyahu, “Tebrikler Başkan Trump. ABD’nin muhteşem ve hakkaniyetli gücüyle İran’ın nükleer tesislerini hedef alma yönündeki cesur kararınız tarihi değiştirecek” ifadesini kullandı.

İsrail’in İran’a başlattığı saldırılarla “şaşırtıcı işler” yaptığını öne süren Netanyahu, ABD’nin, bu gece gerçekleştirdiği saldırıyla gerçekten “eşsiz bir başarıya imza attığını” savundu.

ABD’nin İran’a saldırısının Orta Doğu’yu barışa taşıyacak “tarihi bir dönüm noktası” olduğunu savunan Netanyahu, “Başkan Trump ve ben sık sık güç yoluyla barış deriz. Önce güç gelir, sonra barış gelir. Ve bu gece Başkan Trump ve ABD büyük bir güçle hareket etti” iddiasında bulundu.

NEYLE VURULDU?

ABD’nin, İran’ın üç nükleer tesisinden en önemlisi olan Fordo’yu 6 sığınak delici mühimmat kullanarak vurduğu, diğer iki tesisin ise bölgedeki Amerikan denizaltılarından fırlatılan 30 Tomahawk füzesiyle yok edildiği iddia edildi.

Fox News sunucusu Sean Hannnity, canlı yayınlanan programında, ABD Başkanı Donald Trump’la az önce telefonla görüştüğünü ve Trump’ın kendisine İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarda yaklaşık 645 kilometre uzaklıktaki Amerikan denizaltılarından 30 Tomahawk füzesinin de fırlatıldığını ilettiğini söyledi.

Daha önce İran’ın Fordo nükleer tesisi için en az 2 adet GBU-57 A/B “Büyük Ordonat Delici” sığınak avcısı (bunker buster) mühimmat kullanılması gerektiğinin dile getirildiğini hatırlatan Hannity, ancak ABD Başkanı ile yaptığı konuşmada 6 sığınak delici mühimmatın kullanıldığını öğrendiğini belirtti.

Hannity, “Diğer iki büyük İran nükleer tesisi olan Natanz ve İsfahan, yaklaşık 645 kilometre uzaktaki Amerikan denizaltıları tarafından fırlatılan 30 Tomahawk füzesiyle yok edildi.” ifadelerine yer verdi.

B-2’LER DE KATILDI

ABD daha önce, Guam’daki bir üsse doğru yola çıktığı sanılan B-2 hayalet bombardıman uçaklarını hareket ettirmişti. B-2’lerin taşıdığı Amerikan “bunker buster” bombaları, bir dağın derinliklerine gömülü olan İran’ın Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesisini yok etmek için en uygun silah olarak görülüyordu.

Amerikan Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliden aldığı bilgiye göre, saldırıda B-2 ağır bombardıman uçakları da kullanıldı.

‘ANAYASAYA AYKIRI’​​​​​​​

Kongre’deki Cumhuriyetçi dış politika şahinleri, başkanın askeri hamlesini alkışladı. ABD Senatörü Lindsey Graham, “Bu doğru bir karardı. Rejim bunu hak ediyor” dedi. Güçlü Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Jim Risch, İsrail’e yardım etmek için Trump’ın “kararlı eylemini” alkışlayarak, “Bu sonsuz bir savaşın başlangıcı değil. İran topraklarında Amerikan askerleri olmayacak” dedi.

Demokrat ABD senatörü John Fetterman da Trump’ı överek, başkanın “doğru hamle” yaptığını söyledi.

Ancak Cumhuriyetçi temsilci Thomas Massie, kararın “Anayasaya aykırı” olduğunu söyledi.

İRAN ATOM ENERJİSİ KURUMU: DURMAYACAĞIZ

İran Atom Enerjisi Kurumu (AEOI) ABD saldırısını kınadı.

Kurum, üç nükleer tesisin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kapsamında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) tam denetimi altında faaliyet gösterdiğini ve bu tesislere yönelik “vahşi saldırının” uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti.

AEOI, saldırının “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın kayıtsızlığı, hatta suç ortaklığı altında” gerçekleştirildiğini söyledi.

“Uluslararası toplumun, orman kanunlarına dayalı bu kanunsuzluğu kınaması ve İran’ın meşru haklarını savunmasında yanında yer alması beklenmektedir” denilen açıklamada, örgütün “büyük İran milletine, düşmanların hain komplolarına rağmen bu ulusal sanayinin ilerlemesinin durdurulmasına izin vermeyeceği” garantisi verildi.

“Örgüt, asil İran halkının haklarını savunmak için gerekli tüm önlemleri, yasal takip tedbirleri de dahil olmak üzere, gündemine almıştır” ifadelerini kullandı.

İRAN MİSİLLEME BAŞLATTI: İSRAİL’E FÜZE

İsrail ordusu, pazar sabahı İran misilleme saldırılarını duyurdu. İran’dan İsrail’in orta ve kuzey bölgelerine yaklaşık 20 füze atıldığını tespit ettiğini açıkladı.

İsrail genelinde şiddetli patlama sesleri duyuldu ve İsrail’in acil durum servisi Magen David Adom (MDA), çarpışma olduğu bildirilen birkaç bölgeye doğru yola çıktı.

İsrail’in kuzey ve orta bölgelerinde çarpmalar olduğu ve 10 füzenin isabet ettiği yönünde haberler geldi.

Ordu, tehditleri önlemek için savunma sistemlerinin devreye girdiğini de ekledi.

Uyarı alınması halinde, halkın korunaklı bir alana girip yeni bir talimat gelene kadar orada kalması gerektiği belirtildi.

İran misilleme saldırılarının ilerleyen saatlerde devam etmesi bekleniyor.

13 HAZİRAN

İsrail, 13 Haziran’da İran’ın çeşitli kentlerindeki nükleer tesisler başta olmak üzere ordunun üst komuta kademesini de hedef alan geniş çaplı saldırılar düzenledi.

İran’da Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Genel Komutanı ve bazı üst düzey komutanlar ile 9 nükleer bilim insanı saldırılarda öldü.

İran Sağlık Bakanlığı, 21 Haziran’da yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırılarında toplam sivil can kaybının 430, yaralı sayısının da 3 bin 500’den fazla olduğunu bildirdi.

İran misilleme saldırıları başlattı. İsrail Başbakanlık Ofisi, İran ordusunun yaptığı misillemelerde 24 kişinin öldüğünü, 1272 kişinin yaralandığını aktardı.

Türkiye, Çin, Rusya, Pakistan başta olmak üzere çok sayıda ülke İsrail’i kınadı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English