Avrupa
Berlin’de toplu taşıma grevleri

Berlin Toplu Taşıma İşletmesi (BVG), Verdi sendikasının grevleri nedeniyle yolculara tazminat ödemeyeceğini açıkladı. BVG, tazminat ödemesinin getireceği idari yükün çok fazla olacağını ve maliyetin yüksekliğini gerekçe gösterdi. Sendika ile toplu sözleşme görüşmelerinin devam ettiği ve anlaşmaya varılması halinde yolcuların daha fazla mağduriyet yaşamayacağı belirtildi.
Almanya’da Berlin Toplu Taşıma İşletmesi’nde (BVG) üç uyarı grevi yaşandı ve yolcular, Verdi sendikasının eylemleriyle hazırlıksız yakalandı.
Metro, tramvay ve otobüslerin yeniden durup durmayacağı belirsizliğini korurken, BVG’nin yolculara tazminat ödemeyeceği kesinleşti. BVG, salı günü yaptığı açıklamayla bu durumu netleştirdi.
Berlin Yolcu Derneği IGEB’nin sözcüsü Christian Linow, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, “Bu grevin uzunluğu göz önüne alındığında, BVG’nin iyi niyet göstergesi olarak yolculara tazminat ödemeyi düşünmesi gerekiyor,” dedi.
Devam eden ücret anlaşmazlığı nedeniyle yapılan üçüncü uyarı grevi, perşembe sabahından cumartesi sabahına kadar sürdü ve Berlin toplu taşımasının büyük bir bölümünü 48 saat boyunca felç etti. Bu süre, ilk iki grevin iki katı uzunluğundaydı.
BVG, tazminat talebinin farkında ve bu talep ilk kez dile getirilmiyor. Ancak şirket, bu talebi karşılayamayacağını belirterek anlayış bekliyor.
BVG’nin yaklaşık 1,2 milyon abonesi bulunuyor; bu aboneler arasında Berlinli tüm öğrencilerin ücretsiz olarak kullandığı öğrenci biletlerinden, aylık 58 avroya satılan Almanya biletine kadar çeşitli abonelikler yer alıyor.
Berliner Zeitung‘un haberine göre BVG, salı günü yaptığı açıklamada, bu kadar çok sayıda müşteriye tazminat hesaplamanın ve ödemenin, satış ve diğer departmanlardaki çalışanları aylarca yoğun bir şekilde meşgul edeceğini belirtti.
İdari yükün çok fazla olacağına dikkat çekilirken, bir sonraki uyarı grevinin de iki gün sürmesi hâlinde, tazminat tutarlarının çoğu zaman birkaç sent veya düşük tek haneli avro aralığında olacağı vurgulandı.
BVG, müşterilerinin, örneğin ICE biletleri için üç haneli avro miktarlarında ödeme yapan Alman Demiryolları’nın (Deutsche Bahn) uzun mesafe yolcularından farklı bir durumda olduğunu belirtti.
Şirket, toplu sözleşme görüşmelerinin sonuçsuz kalması hâlinde daimi müşterileri için bir şeyler düşünebileceğini belirtse de, henüz o noktaya gelinmediği ifade edildi.
BVG, Verdi ile yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde en kısa sürede iyi bir çözüme ulaşmak istediğini vurguladı. Eğer bu başarılırsa, her gün ortalama 3 milyondan fazla yolculuk için otobüs ve trenleri kullanan müşteriler, öngörülebilir bir gelecekte daha fazla rahatsızlık yaşamayacak.
Toplu sözleşme görüşmelerinin dördüncü turu, bu çarşamba sabahı BVG’nin Mitte’deki Trias binasında başladı. Personel Direktörü Jenny Zeller-Grothe, salı günü yaptığı açıklamada, şirket olarak sendika ile her iki tarafın da kabul edebileceği bir toplu sözleşme imzalamaya istekli olduklarını vurguladı.
Zeller-Grothe, “Hepimizin gerçekçi olması gerekiyor,” dedi. BVG, sendikadan çerçeve koşullarını ve imkânlarını göz önünde bulundurmasını istedi. Yaklaşık 16 bin 600 çalışanı kapsayan yeni ücret toplu sözleşmesi, şirketi mali açıdan zor durumda bırakmamalı.
Zeller-Grothe, “Müzakere, uzlaşma olmadan olmaz. Verdi de adım atmalı,” uyarısında bulundu.
Sendika, Berlin’in aylık 2807 avro brüt başlangıç maaşıyla (ek ödemeler hariç) federal eyaletler sıralamasında son sırada yer aldığını belirtiyor.
Hamburg ise 3329 avro ile ilk sırada bulunuyor. Fakat Zeller-Grothe, Berlin’deki haftalık çalışma süresinin 37,5 saat olduğunu, diğer yerlerde ise 39 saat çalışıldığını vurguladı.
Zeller-Grothe, “Mevcut teklifimizle ülke çapında en üst gruba yaklaşıyoruz,” dedi. 39 saate göre hesaplandığında Berlin, 3153 avro ile altıncı sırada yer alırken, çalışma süresi dikkate alınmadığında sekizinci sırada (3032 avro) yer alıyor.
BVG Yönetim Kurulu, bu yıl aylık ücretlere sabit 225 avro zam yapılmasını öneriyor. Önümüzdeki üç yıl içinde ücretler her yıl yüzde 2,5 oranında artırılacak.
Yılbaşı ikramiyesi de yıllık 100 avro artırılacak. Ayrıca, sürüş hizmeti ve vardiya ikramiyesi de artırılacak. Sonuç olarak, ödeme süresi boyunca toplamda yüzde 17,6, sürüş personelinde ise yüzde 19,2 oranında iyileşme sağlanacak.
Yeni toplu sözleşmenin dört yıl geçerli olması ve 2025 başından 2028 sonuna kadar geriye dönük olarak uygulanması planlanıyor.
Şirket, ek yükü hafifletebilmek için uzun bir sürenin gerekli olduğunu belirtiyor. Edinilen bilgilere göre, yıllık personel maliyetleri 110 milyon avro artacak.
Avrupa
Dolar zayıflarken avro cazibe kazanıyor mu?

Fransa, Paris’in uzun süredir devam eden ortak borçlanma kampanyasının bir parçası olarak, avro para biriminin küresel rezerv para birimi olarak profilini yükseltmeye yönelik ek önlemler alınması için diğer AB ülkelerine baskı yapıyor.
Financial Times’ın (FT) gördüğü, bu ayın sonlarında yapılacak liderler zirvesi öncesinde dağıtılan bir AB taslak bildirisinde, Avrupa Merkez Bankası da dahil olmak üzere blok kurumlarından “avronun uluslararası rolünü güçlendirmek için önlemler araştırılması” isteniyor.
Bu girişim, ABD Başkanı Donald Trump’ın doların hakim rolünü zayıflatan ve Avro bölgesinin 25 yıllık para biriminin uluslararası işlemler için daha cazip hale gelmesine olanak tanıyan dengesiz ticaret ve ekonomi politikasından kaynaklanıyor.
Paris, yatırımcıların ABD Hazine borçlarından kaçmak için güvenli bir liman aradığını ve bu nedenle AB’nin piyasaya hizmet etmek için daha fazla ortak borç ihraç etmesi gerektiğini savunuyor.
Fransa ve İtalya ve İspanya gibi diğer ağır borçlu ülkeler, ulusal yüklerini artırmadan savunma gibi öncelikli alanlara daha fazla harcama yapabilmek için uzun süredir daha fazla ortak borçlanma için baskı yapıyorlar.
IMF Genel Direktörü Kristalina Georgieva, perşembe günü Lüksemburg’da düzenlenen AB maliye bakanları toplantısında, “Avronun küresel olarak daha büyük bir rol oynaması için büyük bir fırsat var,” dedi.
Georgieva, “Kaliteli güvenli varlık arayışına baktığımda, şu anda bu varlıkların arzında bir kısıtlama olduğunu görüyorum. Şu anda bu kadar çok varlığın altına yatırılması tesadüf değil,” diye ekledi.
Georgieva, Avrupa Merkez Bankası (AMB) verilerine göre altının, merkez bankalarının rezerv varlığı olarak avroyu geçtiğini belirtti.
AMB Başkanı Christine Lagarde bu hafta FT’de, bunun “küresel avro” anı olduğunu, ama bloğun bunu değerlendirmek için “güvenli varlıkların bolca arzı” da dahil olmak üzere reformlara ihtiyaç duyacağını yazdı.
Lagarde, “Toplam mali durumun güçlü olmasına ve borç-GSYİH oranının ABD’deki %124’e kıyasla %89 olmasına rağmen, yüksek kaliteli güvenli varlık arzı geride kalıyor. Son tahminlere göre, en az AA notuna sahip devlet tahvillerinin bakiyesi AB’de GSYİH’nin %50’sinin biraz altında, ABD’de ise %100’ün üzerinde,” diye yazdı.
Bir AB yetkilisi, bunun ortak borçlanma gibi “klasik bir Lagarde hamlesi, Fransız fikirlerini öne sürme” olduğunu savundu.
Lagarde, dolara karşı: Bağımsızlık ve avroya biçilen uluslararası rol
AMB baş ekonomisti Philip Lane, bu ayın başlarında yaptığı bir konuşmada, Avro bölgesinin tasarımının “güvenli varlıkların yetersiz arzına” yol açtığını ve buna yanıtın bir yolunun Avrupa çapındaki projeleri finanse etmek için yeni ortak tahviller ihraç etmek olabileceğini söyledi.
Fakat başka bir seçenek, mevcut ulusal tahvil stokundan daha büyük bir güvenli varlık stoku oluşturmak. Bu bağlamda Lane, Peterson Enstitüsünden Olivier Blanchard ve Citadel’den Ángel Ubide’nin, Avrupa’daki tek tek hükümetler tarafından ihraç edilen tahvillerin bir kısmının Eurobondlarla değiştirilmesini öneren bir makaleyi örnek gösterdi.
Daha fazla ortak AB borcu ihraç etme kararı ancak oybirliğiyle alınabilir. Borcun daha büyük bir kısmını geri ödemek zorunda kalacak Almanya ve Hollanda, daha fazla ortak borçlanmaya şiddetle karşı çıkıyor.
Üst düzey bir AB diplomatı, komisyonun Berlin’in muhalefetini dikkate alacağını söyledi fakat durum kötüleşirse, “Bazı üye ülkelerin ekonomisi pek de iyi durumda olmadığı için baskı artacak,” dedi.
AB, Covid-19 salgını sırasında ekonomik teşvikleri finanse etmek için ihraç ettiği yaklaşık 800 milyar avroluk ortak borcunu geri ödemekte zaten zorlanıyor.
Avrupa Komisyonu, borcu yeniden finanse etmediği takdirde, geri ödemeler için yıllık 30 milyar avro, yani 2028 yılı bütçesinin beşte biri kadar bir miktarın harcanacağını tahmin ediyor. Konuya yakın iki kişiye göre, Fransa, daha fazla borçlanmanın yatırımcıları cezbetmek için yeterli likidite yaratacağını söylüyor.
Bir AB diplomatı, “Daha fazla üye ülkenin kredi notu yükseltilirse, avro cinsinden güvenli varlıklarda sıkıntı yaşanmayacaktır,” dedi.
26-27 Haziran tarihlerinde yapılacak zirvenin başkanlığını üstlenecek olan António Costa, mevcut jeopolitik kargaşa ortamında, blokun hâlâ parçalı haldeki tek pazarının derinleştirilmesi konusunda daha geniş kapsamlı bir tartışma kapsamında, avronun rolünü gündeme getirdi.
Costa, FT’ye verdiği demeçte, tek pazarın daha iyi entegrasyonu ve tasarruf ve yatırımlara ilişkin AB çapında kuralların “AB’nin açık, istikrarlı ve güvenilir bir ortak olarak konumunu güçlendirerek avronun küresel konumunu pekiştireceğini” söyledi.
Doların rolü, Trump göreve gelmeden önce de azalıyordu. Chatham House’a göre, 2024 sonunda dolar, küresel döviz rezervlerinin yüzde 58’ini oluştururken, bu oran 10 yıl önce yüzde 65 idi.
IMF’ye göre, avro şu anda döviz rezervlerinin yaklaşık yüzde 19’unu oluşturuyor ve bu oran, avronun yaratıldığı 2000 yılındaki seviyeye benzer.
Avrupa
Almanya ve Britanya ‘dostluk’ antlaşması imzalamaya çok yakın

Planlar hakkında bilgi sahibi yetkililere göre, Almanya ve Britanya önümüzdeki ay önemli bir ikili dostluk anlaşması imzalamaya hazırlanıyor.
İki hükümet, Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın Almanya’ya yaptığı ilk ziyaret sırasında “benzeri görülmemiş” büyük ölçekli bir anlaşma imzalayacaklarını duyurmuştu.
Starmer, bunu AB ülkeleriyle ilişkileri “resetleme” sürecinin bir parçası olarak nitelendirmiş ve Brexit ile kopan ticaret ve güvenlik bağlarını yeniden kurma çabası olarak değerlendirmişti.
Fakat anlaşma tamamlanmak üzereyken, Almanya’daki hükümet karmaşası işleri rayından çıkardı. Diplomatlar, dönemin Şansölyesi Olaf Scholz’un koalisyonunun çökmesi üzerine müzakereleri durdurma kararı aldı.
Zira Alman yasaları, anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağına ve ne zaman imzalanacağına yeni hükümetin karar vermesini gerektiriyordu.
Bir diplomat Euractiv’e verdiği demeçte, yeni muhafazakâr-sosyal demokrat koalisyonunun göreve başlamasıyla müzakerelerin kısa sürede yeniden başladığını ve şu anda tamamlanmak üzere olduğunu söyledi.
Diplomat, “Şansölye Merz, Başbakan Starmer ile, ilgili dışişleri bakanlıklarının liderliğinde iyi bir şekilde ilerleyen Alman-İngiliz anlaşması müzakerelerinin artık hızla sonuçlandırılması konusunda anlaştı,” dedi.
Gerekli Alman kabine kararı ve imzalanmanın “yakında” gerçekleşebileceğini de ekledi.
Zamanlama konusunda bilgilendirilen başka bir yetkiliye göre, bu tarih 17 Temmuz gibi erken bir tarihte olabilir.
Görüşmelere katılan Alman milletvekilleri, anlaşmanın önemini ülkenin Fransa ile imzaladığı büyük ölçekli dostluk anlaşmalarıyla karşılaştırdı.
İki ülke, Fransız-Alman ilişkilerini yeni bir düzeye taşıyan ve ortak bir parlamento meclisi kurulmasını sağlayan Élysée Antlaşması ve Aachen Antlaşması ile birbirine bağlı.
SPD’nin o zamanki dış ilişkilerden sorumlu milletvekili Nils Scmid, geçen sene yaptığı açıklamada, “Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık arasında bir tür üçlü ilişki olacak,” demişti. Fransa-Almanya anlaşmalarına ek olarak, Fransa ve Birleşik Krallık Lancaster House Antlaşması ile birbirine bağlı.
Schmid, bu belgenin iki hükümet ve parlamento arasındaki alışverişi kurumsallaştırmasını ve daha yakın kültürel bağlar kurmasını umuyordu. Bir İngiliz hükümet kaynağına göre, İngiliz tarafı anlaşmanın sıradan insanların yaşamlarına pratik bir etkisi olmasını ve Starmer’ın büyümeye verdiği önemi yansıtmasını istiyordu.
Fakat somut iyileştirme yapılabilecek birçok alanın AB’nin yetki alanına girmesi bir engel oluşturdu. Schmid, anlaşmanın bu alanlara dokunmaması gerektiğini açıkladı.
Anlaşma, İngiltere’nin Almanya ile ilk savunma işbirliği anlaşması olan Trinity House Antlaşmasını da içermesi bekleniyor. Bu belge geçen yıl imzalandı ve Alman hükümeti bunu “İngiltere’nin Avrupa’ya yönelik yeni yöneliminin bir ifadesi” olarak nitelendirdi.
AB ve Britanya da geçen ay kendi savunma ve güvenlik paktını imzaladı ve Brexit sonrası ticaret ilişkilerindeki bazı engelleri azaltmak için ilke anlaşması yaptı.
Avrupa
Finlandiya ‘Rusya tehdidini’ gerekçe göstererek mayın yasağından çıkıyor

Finlandiya parlamentosu, Rusya’dan kaynaklandığı iddia edilen tehditleri gerekçe göstererek, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Reuters haber ajansına göre yapılan oylamada 18 milletvekili karşı oy kullanırken 157 milletvekili çekilme yönünde oy verdi.
Finlandiya parlamentosu, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden ülkenin çekilmesi yönünde karar aldı.
Reuters haber ajansının aktardığına göre, parlamentoda yapılan oylamada 18 milletvekilinin ret oyuna karşılık 157 milletvekili tasarının kabulü yönünde oy kullandı.
Finlandiya Savunma Bakanı Antti Häkkänen, Rusya’dan gelebilecek olası saldırılara işaret ederek kararı savundu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’in endişelerine yanıt olarak Häkkänen, “Hükümetimizin ve parlamentomuzun, Finlandiya’ya yönelik bir saldırı riskini azaltacak önlemleri almakla yükümlü olduğuna inanıyorum,” ifadelerini kullandı.
Norveç, Finlandiya’nın kara mayını antlaşmasından çıkma hamlesini eleştirdi
Süreç altı ay sonra başlayacak
Habere göre Finlandiya, anlaşmadan çekildiğini diğer taraf ülkelere ve BM’ye resmi olarak bildirdikten altı ay sonra mayın stoklamaya başlayabilecek.
Bu karar, BM Genel Sekreteri Guterres’in 16 Haziran’da mevcut sözleşmelere bağlı kalınması ve bu sözleşmelerden çekilmeye yönelik “her türlü adımın derhal durdurulması” gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen alındı.
Baltık ülkeleri de niyetini açıklamıştı
Finlandiya’nın bu adımı, bölgedeki diğer ülkelerin benzer hamlelerini takip ediyor. Mart ayı ortasında Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya da Ottava Sözleşmesi’nden çekilme niyetlerini açıklamıştı.
Söz konusu ülkeler, Belarus ve Rusya ile sınırı olan devletlere yönelik askeri tehditlerde önemli bir artış olduğunu belirtmiş ve bu ülkelerin “caydırıcılık ve savunma potansiyelini güçlendirmenin önemli olduğunu” vurgulamışlardı.
Litvanya, Rusya ve Belarus sınırına mayın döşemek için 1,1 milyar avro harcayacak
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu4 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi7 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3