Asya
Çin’in diplomatik cazibe atağı

ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi politikası, Pekin’e “cazibe atağı” için alan açarak diplomatik girişimlerini artırmasını sağladı.
Çin geçen hafta Avrupa Parlamentosu’nun bazı üyelerine yönelik Sincan bölgesiyle ilgili iddiaları sebebiyle uyguladığı yaptırımları tek taraflı olarak kaldırdı, ancak asıl niyetinin ticari işbirliği olduğunu vurguladı.
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, “Çok taraflı ticaret sistemini korumak ve ticaretin serbestleşmesini teşvik etmek için göstereceğimiz ortak çaba … dünya ekonomisine çok ihtiyaç duyulan istikrarı ve kesinliği getirecektir” dedi.
Pekin’in Avrupa Birliği ile yakınlaşma girişimi, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan’da “kurtuluş günü” gümrük vergilerini açıklamasından bu yana Çin’in başlattığı “küresel diplomatik cazibe” atağının bir parçası olarak görülüyor.
Başkan Xi Jinping geçtiğimiz ay içinde önemli bölgesel ticaret ortakları Vietnam, Kamboçya ve Malezya’yı ziyaret etti. Bu hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Zafer Günü kutlamaları için Moskova’da birkaç devlet başkanıyla daha görüşecek. Birkaç gün sonra Xi’nin Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ve diğer bölge liderlerini Çin-Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu bakanlar toplantısı sırasında Pekin’de kabul etmesi bekleniyor.
Diplomatik kampanya, Trump’ın son ticaret savaşının Çin için kritik bir an olduğunun altını çiziyor. Çin dünyanın toplam üretim kapasitesinin yaklaşık üçte birini oluştururken, küresel pazarları kendi mallarına açık tutmak hem Çin hem de diğer ülkeler için hayati bir ekonomik önem taşıyor.
ABD’nin yoksul ekonomileri bile cezalandırıcı “karşılıklı” gümrük vergileri uygulamakla tehdit ettiği bir ortamda, pek çok dünya lideri çok taraflı ticaret sistemini canlı tutmak için çırpınıyor.
Asia Society Policy Institute’un Çin Analiz Merkezi’nde çalışan Neil Thomas, “Çin, ABD’nin dış politikasında gelinen noktayı dost kazanmak ve dünyanın dört bir yanındaki insanları etkilemek için altın bir fırsat olarak görüyor” dedi.
Financial Times’a konuşan Thomas, “Pekin, Washington bu gündemi reddettiği için kendisini ekonomik küreselleşmenin yeni şampiyonu olarak konumlandırıyor” diye ekledi.
Ancak Pekin’in küresel desteği toplarken karşılaştığı temel zorluk, ABD dışındaki ülkelerle olan ticari ilişkilerinin sorunlu olması.
Geçen yıl yaklaşık 1 trilyon dolarlık rekor bir ticaret fazlası veren Çin, bir dizi sektörde öylesine ezici bir üstünlük kurdu ki, ticaret ortaklarının çoğu, Çin malları tarafından kuşatılmaktan endişe ediyordu.
Çin’in AB’ye ihracatı son on yılda değer olarak iki kattan fazla arttı ve bu da Çin’in blokla rekor düzeyde fazla vermesine neden oldu. Geçen yıl aradaki fark 304.5 milyar Avro idi. Avrupa Komisyonu, Çin’in elektrikli araçlarına yönelik gümrük vergilerinin yanı sıra çelik silindirlerden dekoratif kağıtlara kadar çeşitli Çin ürünlerine yönelik çok sayıda ticari savunma soruşturmasıyla karşılık verdi.
Ancak Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “kurtuluş günü ”nün ardından Çin Başbakanı Li Qiang ile yaptığı telefon görüşmesinde ticari ilişkilerde bir çözülme sinyali verdi. İkili, ABD gümrük tarifeleri karşısında küresel ekonomiye “istikrar ve öngörülebilirlik” sağlamak için “müzakere edilmiş bir çözüm” çağrısında bulundu. Von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı António Costa şimdi Xi ile görüşmek üzere temmuz ayında Pekin’e gitmeyi planlıyor.
Von der Leyen: Bildiğimiz Batı artık yok, yeni bir dünya düzeni geliyor
Trump’ın ticaret savaşının son aşamasını başlatmasından bu yana Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Nijerya’dan İsviçre’ye, Japonya’dan Özbekistan’a kadar dünyanın hemen her köşesinden çok sayıda dışişleri bakanı ve devlet başkanıyla bir araya geldi.
Washington’un Çin’i küresel piyasalarda izole etme çabalarına karşı destek toplamak için her fırsatı değerledirdi.
Nijerya Dışişleri Bakanı Yusuf Tuggar’a 29 Nisan’da Rio de Janeiro’da, gelişmekte olan ülkelerden oluşan Brics grubunun bir toplantısında “Çin, korumacılığı reddetmek, hegemonya ve zorbalığa karşı çıkmak için Nijerya dahil Afrika ülkeleriyle birlikte çalışmaya isteklidir” dedi.
Wang’ın son gezileri, Çin’in 2023’ten bu yana pandemi sırasında zarar gören ticari ortaklarıyla ilişkilerini canlandırma çabalarına dayanıyor. Bunlar, Çin’in bazı ihracatları engellediği Avustralya’dan, 2020’de iki ülkenin Himalaya sınırındaki askeri çatışmaların ardından Çin yatırımlarını durduran Hindistan’a kadar uzanıyor. Pekin ayrıca Washington’un kuzeydoğu Asya’daki yakın müttefikleri Japonya ve Güney Kore ile üçlü toplantılara yeniden başladı.
Stimson Center Çin Programı Direktörü Yun Sun, bu çabaların Trump’ın geçen ay sadece Çin’e değil dünyanın geri kalanına da ezici “karşılıklı” gümrük vergileri ilan etme kararıyla desteklendiğini söylüyor.
Çin gümrük vergileriyle en çok hedef alınan ülke olurken, Trump ABD’nin bazı yakın müttefikleri de dahil olmak üzere diğer ülkelere de yüksek vergiler uyguladı ve nihayetinde müzakereler için 90 gün süreyle bunları durdurdu.
FT’ye konuşan Sun, “Onlar [Pekin] zihinsel olarak kendilerini ABD-Çin ilişkileri açısından pek çok fırtınaya hazırlıyorlardı, ancak ABD’nin bunu dünyanın geri kalanından çıkaracağını beklediklerini sanmıyorum” dedi.
Sun’a göre Pekin, Çin’i “dünyadaki daha istikrarlı güç” olarak sunarak, vergi savaşından etkilenen ülkeleri “yanına çekmeye” çalışıyor.
Pekin’in ilk önceliği ise Güneydoğu Asya’daki yakın komşularının desteğini sağlamak oldu. Analistlere göre Xi’nin Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) üyesi Vietnam, Malezya ve Kamboçya’yı kapsayan turu, Çin’in en büyük ticaret ortağı olan bu blokla ticari bağları güçlendirmeyi amaçlıyordu. Bu ülkelerin birçoğu aynı zamanda ABD’ye yapılan sevkiyatlarda gümrük vergisinden kaçınan Çinli üreticiler için yeniden ihracat merkezleri olarak da işlev görüyor.
Xi sıcak bir şekilde karşılandı. Ülkesi bu yıl ASEAN’a başkanlık eden Malezya Başbakanı Enver İbrahim, Xi ile ASEAN ve Çin arasında bir serbest ticaret anlaşmasının en son versiyonunun “erken” imzalanması için bastırma konusunda anlaştı.
Buna karşın Gavekal analisti Tom Miller’a göre Trump, Pekin ile ticari ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda Güneydoğu Asya ülkelerini Çin mallarının aktarımını önemli ölçüde azaltmaya ikna etmekle uğraşacak.
Miller, Güneydoğu Asya ülkelerinin “ABD pazarına erişimlerini korumak için sıkı pazarlık yapacaklarını, ancak bunu yanı başlarındaki güçlü ejderhayı kızdırmak pahasına yapmayacaklarını” sözlerine ekledi.
Gelişmekte olan dünyanın geri kalanı için Çin, ABD’nin ticaret konusundaki lobi çabalarını dengelemek için derin ekonomik bağlarına güvenebilir.
Çin hükümeti 1 trilyon dolarlık devasa altyapı programı Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla gelişmekte olan ülkelerde etkisini artırırken, Çinli şirketler de ABD’nin Çin’deki doğrudan üretime uyguladığı gümrük vergilerine karşı koymak için bu ülkelerde üretime büyük yatırımlar yapıyor.
Çin’in denizaşırı doğrudan yatırımları geçen yıl yüzde 10 artarak 162 milyar dolara yükseldi ve pandemi öncesi 2019’daki 117 milyar dolarlık seviyesinden keskin bir artış gösterdi.
Tsinghua Üniversitesi Ulusal Strateji Enstitüsü’nde kıdemli araştırma görevlisi olan Qian Feng, “Son yıllarda Çin, Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla, aralarında küresel güneyin çoğunun da bulunduğu yaklaşık 150 ülkeyle işbirliği yaparak limanlara, demiryollarına ve altyapıya yatırım yaptı” dedi ve “Artık [Çin] ister Afrika’da ister Latin Amerika’da olsun, küresel güneyin en büyük ticaret ortağı” diye ekledi.
Çin bu büyüyen ticaret ve yatırım ilişkisini kendi jeopolitik öncelikleriyle örtüştürmeye çalışarak güvenlik, kalkınma ve başka bir ülkenin işlerine karışmamayı savunan uluslararası ilişkiler ilkelerini kapsayan bir dizi girişim de başlattı.
Çin uzun zamandır çok kutupluluğu savunuyor – akademisyenlere göre bu duruş şimdiye kadar çoğunlukla Pekin’in ABD hegemonyası olarak adlandırdığı şeyi kırmayı amaçlıyordu.
Ancak uzmanlara göre, Trump’ın ticaret savaşı Pekin’e, ABD’nin yerine mevcut küresel ticaret düzeninin koruyucusu rolünü üstlenerek nüfuzunu genişletme fırsatı vermiş olabilir.
Pekin Üniversitesi Ulusal Kalkınma Okulu Dekanı Huang Yiping, mart ayında Pekin’in önde gelen uluslararası konferanslarından biri olan Boao Asya Forumu’nda yaptığı konuşmada, mevcut durumun “iyi tarafının” BM, IMF, Dünya Bankası ve diğer kurumlar da dahil olmak üzere mevcut küresel ekonomik düzenin zaten yürürlükte olması olduğunu söyledi.
Huang, “ABD’nin etkisi azalıyor olsa da, geri kalanımız hala birlikte çalışmalı ve en azından bu düzeni sürdürmeliyiz” dedi.
Asya
Güney Kore’nin yeni başkanı Lee, ekonomik krize karşı işe koyuldu

Güney Kore’nin yeni başkanı Lee Jae-myung, perşembe günü ilk kabine toplantısını, durgun ekonomik büyümeyi ele almak ve hane halklarına yardım etmek için acil bir paket hazırlamaya odaklanarak gerçekleştirdi ve seçim kampanyasının en önemli vaatlerinden birini yerine getirmek için hızlı adımlar attı.
Devlet Başkanı Lee, Yoon Suk Yeol’un anayasaya aykırı olarak kısa süreli sıkıyönetim ilan etmesinin ardından görevden azledilmesi sonucu erken seçimlerden zaferle çıkarak çarşamba günü göreve başladı. Askeri yönetim girişimi, Yoon’un görevden alınmasına yol açtı ve Asya’nın dördüncü büyük ekonomisinde şok dalgaları yarattı.
Basın mensuplarına yaptığı kısa açıklamada Lee, aralık ayında Yoon’un görevden alınmasının ardından göreve gelen geçici hükümetin bıraktığı kabineye, halkın zor günler geçirdiği için işe koyulmak için kaybedecek zaman olmadığını söyledi.
Lee, yönetimde sürekliliği sağlamak için kabineyi ve ofis kadrosunu oluşturmak üzere acele ediyor.
Yeni lider, çarşamba günü cumhurbaşkanlığı ofisine girdikten sonra, bilgisayarların, yazıcıların ve hatta kalemlerin bile kaldırıldığını ve oranın “mezarlık” gibi sessiz olduğunu, oraya atanan hükümet yetkililerinin görev yerlerine geri gönderildiğini söyleyerek şaşkınlığını dile getirdi.
Lee, ekonomik toparlanmayı en önemli önceliklerinden biri haline getirdi ve büyümeyi desteklemek için en az 30 trilyon won (22 milyar dolar) tutarında mali harcamayı derhal başlatacağını taahhüt etti. Merkez bankası, mayıs ayında büyüme tahminini şubat ayındaki %1,5’ten bu yılın %0,8’ine düşürmüştü.
‘1997 Asya finansal krizinden daha zorlu bir dönem’
Lee, şu ana kadar sadece siyasi bir müttefiki ve deneyimli bir milletvekilini başbakan adayı olarak gösterdi. Başbakan olarak atanması parlamentonun onayını gerektiren Kim Min-seok çarşamba günü yaptığı açıklamada, ülkenin 1997 Asya finansal krizinden daha da zorlu bir ekonomik çalkantı ile karşı karşıya olduğunu ve bunun olumsuz dış faktörlerle daha da karmaşık hale geldiğini söyledi.
Kim, gazetecilere verdiği demeçte, “Bugün ekonomi düşüşe geçiyor ve durgunluk yaşıyor, bu yüzden durumun çok daha zor olduğunu düşünüyorum” dedi.
Önceki hükümet, otomobil, elektronik ve çelik gibi ülkenin ihracata bağımlı bazı önemli sektörlerini vuracak olan ABD’nin ağır gümrük vergilerini hafifletme konusunda çok az ilerleme kaydetmişti.
Analistler, Lee’nin, sıkıyönetim girişiminin ülkede bıraktığı derin izleri sarmaktan ABD’nin öngörülemeyen korumacı adımlarına karşı koymaya kadar, Güney Kore liderlerinin son on yılların en zorlu görevlerinden biriyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor.
Lee, çarşamba günü ilk resmi etkinliği olarak ülkenin en üst düzey askeri yetkilisiyle görüştü.
Asya
Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları, Japonya’da Suzuki Swift üretimini durdurdu

Nikkei‘nin perşembe günü edindiği bilgiye göre, Japon Suzuki Motor, Çin’in nadir toprak elementleri ihracatına getirdiği kısıtlamalar nedeniyle parça sıkıntısı yaşandığı için Japonya’da kompakt Swift modelinin üretimini durdurdu.
Bu, Çin’in ihracat kontrollerinin bir Japon otomobil üreticisinin faaliyetlerini doğrudan etkilediği ilk vaka. Etkisi, Pekin’in vereceği tepkiye bağlı olarak diğer şirketlere de yayılabilir.
Elektrikli ve hibrit araçların motorları için hayati önem taşıyan nadir toprak metalleri, büyük ölçüde dünya üretiminin %70’ini karşılayan Çin’de üretiliyor.
Nisan ayında Çin hükümeti, ABD’nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerine misilleme olarak yedi tür nadir toprak metaline ihracat kısıtlamaları getirdi.
Suzuki, spor modeli hariç Swift modellerinin üretimini 26 Mayıs’tan 6 Haziran’a kadar askıya aldı. Şirket bunun nedenini açıklamadı. Çin’in ihracat lisanslarını geç vermesi nedeniyle parça tedariki gecikti.
Bazı Swift modellerinde yakıt tüketimini sınırlamak için basitleştirilmiş hibrit sistemler bulunuyor. Suzuki sadece hibrit sistemli modellerin üretimini durdurursa, üretim hattının verimliliği düşer. Bu nedenle şirket diğer modellerin üretimini de durdurmuş görünüyor.
Etkileri ABD ve Avrupa’da şimdiden hissedilmeye başladı. Mayıs sonunda, ABD’li otomobil üreticisi Ford Chicago’daki fabrikasında Explorer spor araçlarının üretimini geçici olarak durdurdu. Avrupa Otomotiv Tedarikçileri Birliği (CLEPA) de bazı otomotiv parça üreticilerinin fabrikalarını kapatmak zorunda kaldığını açıkladı.
Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları Avrupa otomotiv sektörünü vurdu
Asya
Japonya’da doğum sayısı yeni bir düşüş rekoru kırarak %5,7 azaldı

Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çarşamba günü açıkladığı rakamlara göre, 2024 yılında ülkede ikamet eden Japon vatandaşlarının toplam doğum sayısı 686.061 olarak gerçekleşti ve bir önceki yıla göre %5,7 azaldı. Kayıtların tutulmaya başlandığı 1899 yılından bu yana yıllık doğum sayısının ilk kez 700.000’in altına düştüğü belirtildi.
Bu rakam, hükümetin tahminlerinden 14 yıl önce gerçekleşti ve keskin düşüş, Japonya’nın nüfus azalmasını daha da ağırlaştırarak ülke ekonomisi ve sosyal güvenlik sistemine ek baskı yaratıyor.
Toplam doğurganlık oranı, yani her kadının doğurganlık çağının sonuna kadar doğuracağı çocuk sayısı, bir önceki yılın 1,20’sinden 0,05 puan düşerek 1,15’e geriledi ve üst üste üçüncü yıl yeni bir rekor düşük seviyeye ulaştı. Bu oran, nüfusun korunması için gerekli olan 2,07’nin oldukça altında kaldı. Bu oran 2005’ten 2015’e kadar 1,26’dan 1,45’e yükselmişti, ancak 2016’dan bu yana düşüş eğiliminde.
Ulusal Nüfus ve Sosyal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nün Nisan 2023’te hazırladığı orta vadeli tahminlere göre, Japonya 2024 için 755.000 doğum ve 1,27 doğum oranı öngörmüştü. Yıllık doğum sayısının 2038’de 700.000’in altına düşeceği tahmin ediliyor.
2024 yılında evlilik sayısı bir önceki yıla göre %2,2 artarak 485.063’e yükseldi. Bu rakam, COVID-19 pandemisinin neden olduğu büyük düşüşün ardından iki yıl sonra ilk kez artış göstermiş olsa da, toparlanma zayıf kaldı. Toplam sayı, ikinci yıl üst üste 500.000’in altında kaldı ve savaş sonrası en düşük ikinci rakama ulaştı.
2024 yılında ölüm sayısı %1,9 artarak 1.605.298’e yükseldi. Doğumlar ile ölümlerin farkı olarak hesaplanan doğal azalma da 919.237 ile rekor seviyeye ulaştı. Bu rakam, bir önceki yıla göre yaklaşık 70.000 daha fazla olup, batı Japonya’daki Kagawa eyaletinin nüfusu olan yaklaşık 916.000 kişiye eşittir.
Hızlı nüfus azalması, Japonya’nın ekonomik geleceğine gölge düşürüyor. Çalışma çağındaki nüfus (15-64 yaş arası bireyler) azaldıkça işgücü sıkıntısı giderek daha ciddi hale geliyor. Son yıllarda daha fazla kadın ve yaşlı işgücüne katılmış olsa da, bu eğilim doğum oranındaki düşüşü telafi etmeye yetmeyecek.
Japonya’nın işgücü nüfusu 2023 yılında 69,25 milyondu. Tokyo merkezli Dai-ichi Life Research Institute’da ekonomist olan Takuya Hoshino’ya göre, işgücü sayısının 2035’ten itibaren azalmaya başlayarak 2050’de 62,87 milyona düşmesi bekleniyor. Hoshino, “İşgücü sıkıntısı daha da kötüleşecek ve sağlık hizmetleri, yaşlı bakımı ve lojistik gibi hizmetlerin sürdürülmesi son derece zor hale gelecek” dedi.
Nüfusun azalmasının, tüketici talebini zayıflatacağını ve şirketleri sermaye harcamalarını kısmaya zorlayacağını söyledi.
Ülkenin sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği sorgulanıyor. Sosyal yardımların mevcut düzeyde sürdürülmesi için, bugünkü ve gelecekteki çalışanların daha fazla katkı yapması gerekecek. Genç nesillerin yükünü hafifletmek için, ülke sosyal yardım ve hizmetleri kısmak zorunda kalabilir.
Henüz yeni doğan sayısında herhangi bir tersine dönüşün işareti yok. Bu yılın Ocak-Mart döneminde, yabancılar da dahil olmak üzere doğum sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %4,6 düştü.
1990’larda Japonya’da yıllık yaklaşık 1,2 milyon doğum gerçekleşiyordu ve bu bebekler şu anda çocuk doğurma çağındadır. 2000’lerin ortalarında doğum sayısı 1,1 milyonun altına düştü ve sonraki on yılda 1 milyonun altına indi. Japon hükümeti, bu eğilimi tersine çevirmek için 2030’lara kadar zaman olduğu uyarısında bulundu.
Doğum oranlarının düşmesi, diğer ülkelerin de karşı karşıya olduğu bir sorun. Güney Kore, toplam doğurganlık oranının 1’in altına düştüğü tek OECD üyesi (2024’te 0,75). Bu oran 2023’e göre hafif bir artış göstermiş olsa da, hala dünyadaki en düşük oranlardan biridir. Ard arda gelen hükümetler, durumu iyileştirmek için yeterince çaba göstermedikleri için sık sık eleştirilmektedir.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Diplomasi2 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş2 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa6 gün önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor