Bizi Takip Edin

Diplomasi

Amerikalı petrol üreticileri, Trump’ın ‘drill, baby, drill’ çağrısına rağmen üretimi azalttı

Yayınlanma

ABD’de petrol üretiminin, Başkan Donald Trump’ın “drill, baby, drill” (kaz, bebeğim, kaz) çağrılarına rağmen bu yıl düşmesi bekleniyor. Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarının maliyetleri artırması ve OPEC+ ülkelerinin üretimi artırması sonucu düşen petrol fiyatları, ABD’li şirketleri üretimi kısmaya zorluyor.

ABD’li petrol şirketleri, Başkan Donald Trump’ın seçim kampanyasının öne çıkan sloganlarından biri olan “drill, baby, drill” (kaz, bebeğim, kaz) çağrısına ve petrol üretiminde patlama vaadine rağmen üretimi kısmaya başladı.

Trump’ın başlattığı ticaret savaşları Amerikan petrol şirketlerinin maliyetlerini artırırken, yine Trump’ın baskısıyla OPEC+ ülkelerinin üretimini artırması sonucu düşen petrol fiyatları ise gelirleri azaltıyor.

Bu durum, ABD petrol üretiminin son on yılda ilk kez bu yıl düşüşe geçebileceği anlamına geliyor.

Sondaj kuleleri azalıyor, yatırımlar kesiliyor

2024 yılında üretimi rekor seviyeye çıkaran ABD’li kaya petrolü üreticileri, çalışan sondaj kulesi sayısını azaltıyor ve yatırım planlarında kesintiye gidiyor.

Petrol sahası hizmetleri şirketi Baker Hughes’un verilerine göre, geçen hafta 553 sondaj kulesi çalışıyordu; bu rakam bir önceki haftaya göre 10, bir yıl öncesine göre ise 26 daha az.

S&P Global Commodity Insights’ın tahminine göre, bu yıl üretim yüzde 1,1 azalarak günlük 13,3 milyon varile düşecek.

Bu, kaya petrolü devriminin ABD’yi dünyanın en büyük petrol üreticisi konumuna getirerek piyasada arz fazlasına yol açtığı 2015 yılındaki petrol fiyatları çöküşünden sonraki (Kovid-19 salgınının yaşandığı 2020 hariç) ilk düşüş olacak.

OPEC+ üretim artışı piyasayı etkiliyor

Şimdi ise piyasada arz fazlasına yol açan durum, OPEC+ ülkelerinin üretimini artırması oldu. Trump’ın seçim vaatlerinin aksine, aktif “kazma” faaliyetleri ABD’de değil, kartel kotalarına uymayı bırakan Kazakistan ve Irak gibi ülkelerde ve bu yıl üretimin keskin bir şekilde artırılması yönünde birkaç beklenmedik kararın alınmasını sağlayan Suudi Arabistan’da yoğunlaştı.

En büyük kaya petrol sondaj şirketlerinden Pioneer Natural Resources’ın eski CEO’su Scott Sheffield, Financial Times‘a yaptığı açıklamada, petrol fiyatının varil başına 50 dolara düşmesi durumunda ABD’de günlük ortalama üretimin 300 bin varil azalabileceğini söyledi.

Amerikan petrolü WTI’nın fiyatı mayıs başında varil başına yaklaşık 57 dolara, Brent petrolünün fiyatı ise 60 dolara kadar düşmüştü.

Ardından fiyatlar bir miktar yükseldi; pazartesi günü bu türler sırasıyla varil başına 61,8 dolar ve 65,2 dolardan işlem görüyor.

Kârlılık için yüksek fiyat beklentisi

Ancak Kansas Federal Rezerv’in son üç aylık anketine göre, Amerikalı petrolcüler mevcut sahaların kârlı bir şekilde işletilmesi için ortalama WTI fiyatının varil başına 65 dolar, sondaj faaliyetlerinde önemli bir artış için ise 85 dolar olması gerektiğini belirtiyor.

Dallas Federal Rezerv’in anketine göre ise bu yılki sermaye harcamaları varil başına 68 dolarlık fiyata göre planlanmıştı.

ABD’nin önde gelen sondaj hizmetleri sağlayıcılarından Patterson-UTI Energy’nin CEO’su Andy Hendrix, “50 dolarlık petrolle ‘drill, baby, drill’ yapamazsınız,” diyerek, “Bu iki şey birbiriyle bağdaşmaz,” şeklinde konuştu.

Petrol üreticisi ülkeler düşen fiyatlar karşısında mali zorluk yaşıyor

Trump’ın çelişkili adımları

Trump, Joe Biden döneminde getirilen (ancak üretimin rekor seviyeye ulaştığı) üretim kısıtlamalarını kaldırma sözü vermişti, ancak şimdiye kadar düzenlemelerdeki gevşeme sadece sınırlı düzeyde kaldı.

Buna karşılık, çelik ithalatına yüzde 25’lik ek gümrük vergisi de dahil olmak üzere ithalata vergiler getirdi ve bu durum ekipman maliyetlerini artırdığı için petrolcüleri de olumsuz etkiledi.

Aynı zamanda, yine Trump’ın çağrısına uyan OPEC+ ülkeleri hızla üretimi artırmaya başladı.

Sheffield, bunun Amerikalı üreticilerin küresel pazardaki payı için doğrudan bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor ve ekliyor: “Suudi Arabistan pazar payını geri almaya çalışıyor ve muhtemelen önümüzdeki beş yıl içinde bunu başaracak.”

Kartel ve ortakları, mayıs ve haziran aylarında üretimi günlük 411 bin varil artırma kararı almıştı; bu, OPEC+’nın mevcut üretim hacminin yaklaşık yüzde 1’ine denk geliyor.

Bloomberg‘in geçen hafta delegelere dayandırdığı haberine göre, şimdi temmuz ayında üst üste üçüncü bir artış olasılığını tartışıyorlar.

Delegelere göre, temmuz ayında üretimin günlük 411 bin varil artırılması (başlangıçta planlananın üç katı) tartışılan seçenekler arasında yer alıyor, ancak nihai bir anlaşmaya henüz varılmadı. Kararın 1 Haziran’daki toplantıda alınması bekleniyor.

Rus petrol fiyatları da düşüşte

Küresel petrol fiyatlarındaki düşüş, Rus petrol türlerinin fiyatlarını da aşağı çekti.

Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), “Nisan ayında Rus ham petrolünün ortalama fiyatları varil başına 55,64 dolar oldu ve tüm ana ihracat türlerinin fiyatları 60 dolarlık tavan fiyatın altındaydı,” diye bildirdi.

Rusya Merkez Bankası, petrol fiyatlarında çöküş uyarısı yaptı

Diplomasi

Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Yayınlanma

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.

Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.

Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.

Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi. 

Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.

Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.

Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.

Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.

İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.

“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.

Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.

Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.

Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.

Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.

Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.

Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.

Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.

Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Yayınlanma

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.

Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.

Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.

‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.

Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.

Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Diyalog fırsatı kaçırıldı

Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.

Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.

Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

ABD’nin saldırı açıklaması

22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.

İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.

ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.

UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.

Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.

İran: Tesisler güvende, sızıntı yok

ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English