Bizi Takip Edin

Amerika

ABD ‘yeşil dönüşüm’ün neresinde?

Yayınlanma

ABD’de Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki borç tavanı uzlaşmasının dikkat çekmeyen maddelerinden biri de, mütereddit muhafazakârların Biden yönetiminin başını çektiği ‘temiz enerji’ dönüşümüne verdiği –belki de gönülsüz– onaydı.

Anlaşma, Enflasyonu Düşürme Yasası’nın (IRA) iklim ve temiz enerji hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapmayacak. Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri, yasanın temiz enerji vergi kesintileri ve sübvansiyonlarını yürürlükten kaldırmaya çalışmıştı. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) meselesindeki muhalefet ise BlackRock gibi karanlık tekelleri bile etkilemiş görünüyor. Şirket CEO’su Larry Fink, bu yıl hissedarlara ve yatırımcılara yolladığı mektubunda, bir önceki yıldan farklı olarak, ESG konusunda daha mutedil bir dil tutturmuştu.

Dolayısıyla ‘Yeşil Mutabakat’ konusunda sektörel itirazlar dışında bir uzlaşma ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bununla birlikte, ‘temiz enerji’ söz konusu olduğunda kağıt üzerindeki uzlaşmaların karşılığı belirsiz.

Petrol ve doğalgaz arama izinlerinde patlama

Örneğin, Aralık 2021 yılında Washington Post, “Analize göre Biden, Trump’a kıyasla kamu arazilerinde daha fazla petrol ve doğalgaz sondaj iznini onaylıyor,” diye yazıyordu. Arazi İdaresi Dairesi’nin (BLM) verilerine göre, Biden’ın görevdeki ilk yılında BLM ayda ortalama 333 sondaj iznini onayladı. Bu rakam, BLM’nin ayda ortalama 245 sondaj izni onayladığı Trump’ın görevdeki ilk yılına göre %35’ten fazla daha yüksek.

Anlaşılan o ki, sonraki iki yılda da bu eğilim devam etti. Geçen Ocak ayında Yahoo News’in yaptığı bir araştırma, Biden’ın görevdeki ilk 2 yılında Trump’tan daha fazla petrol ve doğal gaz sondaj izni verdiğini ortaya koyuyor.

BLM, 20 Ocak 2021’den bu yılın 19 Ocak tarihine kadar federal topraklarda petrol veya gaz sondajı için 6.430 izin onaylarken, Trump yönetiminin ilk iki yılında bu sayı 6.172 idi.

Biden göreve gelirken federal petrol ve gaz kiralamalarını sona erdirme sözü vermişti ama bu vaadinden geri adım atmak zorunda kaldı.

Geri adımın bir diğer gerekçesi ise 369 milyar dolarlık bütçeye sahip Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) için Demokrat Senatör Joe Manchin’in desteğini kazanmaktı.

Öte yandan, Barack Obama’nın görevdeki ilk iki yılında 65 olan kıyı sondajı kiralama sayısı Biden göreve geldiğinden bu yana sadece altı.

2021’de ABD’nin toplam petrol üretiminin dörtte biri ve doğal gaz üretiminin %12’si federal arazilerden geldi.

Biden’ın bu alanda selefinden bile daha hızlı bir şekilde sondaj izinlerini dağıttığı belirtiliyor. Biden döneminde New Mexico’da yaklaşık 4.000 izin, Wyoming’de 1.000’den fazla ve California, Colorado, Montana, Kuzey Dakota ve Utah’ta yüzer adet izin verildi.

Eylül ayına ait veriler, önceki 12 ayda BLM’nin sondaj izni başvurularının büyük çoğunluğunu onayladığını gösteriyor. Kurum, 1 Ekim 2021 ile 30 Eylül 2022 tarihleri arasında işleme koyduğu 3.400 sondaj izni başvurusundan 3.010’unu onayladı.

‘Sürdürülebilir’ olmayan ‘yenilenebilir’ enerji

Biden yönetiminin ‘yeni iktisadi siyaset’ kapsamında Çin ile rekabet ve ‘yeniden sanayileşme’ programı için, görünen o ki, ‘sürdürülebilir enerji’ kaynakları o kadar da sürdürülebilir değil.

Teknik olarak, rüzgar ve güneş enerjisi gibi ‘yenilenebilir’ enerji kaynaklarının, fosil yakıtlar ve nükleer enerjiye kıyasla ‘kesintili’ (intermittent) olması dönüşümün önündeki en büyük engellerden. Dolayısıyla maliyet karşılaştırmaları söz konusu olduğunda, güneş ve rüzgar enerjilerine yönelik yatırım ve alınacak karşılık, hâlâ fosil yakıt ve nükleer enerji kadar ‘gerçekçi’ görünmüyor.

Dahası, rüzgar ve güneş enerjisi söz konusu olduğunda, bu üretim alanları için en iyi noktaların ve arazilerin hızlı ‘çitlenmesi’ meselesi de gündemde. Başka bir deyişle, rüzgar ve güneş enerjisi çiftlikleri için yapılan her yeni inşaat, doğal olarak, daha az rüzgarlı ve daha az güneşli alanlarda olmaya başlayacak.

Örneğin geçen temmuz ayında Bloomberg’de yayınlanan bir haber, Teksas’taki rüzgar enerjisi üretimi fiyaskosunu masaya yatırıyor. Teksas’ta rüzgar enerjisi, kapasitesinin sadece %8’inde ve çoğu zaman bundan çok daha düşük bir performansta çalışıyordu. Ortaya çıktığı üzere, dışarısı çok sıcak olduğunda rüzgar esmiyordu. 

Hesaplamalara bakılırsa, rüzgar ve güneş enerjisinin örneğin 2.000 megavatlık gaz ya da kömür kapasitesinin yerini alabilmesi için yaklaşık 8.000 megavat ya da daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor.

Dolayısıyla enerji piyasasında, fosil yakıtların ve nükleerin yerini almak söz konusu olduğunda, genellikle zayıf durumdaki enerji kaynakları daha çok daha ‘tamamlayıcı’ nitelikte görülüyor.

Bunun yanı sıra, 2022 yılında rüzgar ve güneş enerjisi üretiminde kullanılan hammedelerin fiyatlarındaki enflasyon nedeniyle maliyet bir hayli arttı. Çin’in tedarik zincirlerinin merkezinde yer aldığı bu emtia piyasasındaki artış %34’tü. Bu hammaddelere yönelik talebin küresel olarak hızla arttığı da düşünüldüğünde, ‘yenilenebilir enerji’ ve batarya maliyetlerinin şu anda öngörülenden çok daha yüksek olacağı tahmin ediliyor.

ABD’nin (ve dünyanın) en büyük ekonomilerinden California, orman yangınlarından çıkan dumanın güneş panellerinin çalışmasını engellediği geçen yaz sonundaki sıcak hava dalgası sırasında elektriğin %60’ından fazlasını doğal gazdan elde etti. Buna rağmen eyaletin yine de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi elektrik fiyatlarının yükselmesine neden oldu (2022’de yaklaşık %15 artış).  Daha ironik olanı ise, ‘yenilenebilir’ yatırımlara rağmen eyaletin CO2 emisyonları düşmüyor.

Eski Vali Arnold Schwarzenegger’in, eyaletin kamu kuruluşlarının 2020 yılına kadar sattıkları elektriğin üçte birini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etmelerini zorunlu kılan bir kararname imzaladığı 2008 yılından bu yana, California’daki tüm sektörlerdeki elektrik fiyatları %80 oranında arttı.

Altyapı sorunu

Bir başka mesele ise henüz yeterli olmayan enerji nakil hatları. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ABD elektrik şebekesine aktarılması için gerekli iletim hatlarının inşa edilmesi önemli bir engel. Örneğin ‘çevreci’ Rocky Mountain Enstitüsü, büyük miktarlarda rüzgar ve güneş enerjisini uygulanabilir kılmak için ABD’deki iletim şebekesinin boyutunu iki hatta üç katına çıkarmak gerektiğini söylüyor.

Ara bağlantı başvuru sürecinin çok uzun sürdüğü ve rüzgar ve güneş enerjisinin nakil şebekelerinde büyük iyileştirmeler gerektirdiği belirtiliyor. Bu da büyük ve pahalı yatırımlar demek. Örneğin Federal Enerji Düzenleme Komisyonu, bugün üzerinde çalışılan rüzgar ve güneş enerjisi projelerinin büyük çoğunluğunun hiçbir zaman gün ışığına çıkmayacağını bildiriyor.

ABD’nin en ‘yeşil dönüşümcü’ eyaletlerindeki veriler de pek pembe bir tablo çizmiyor. California Bağımsız Sistem Operatörü bölgesinin tamamlanma oranı %13, New York Bağımsız Sistem Operatörü bölgesinin ise %15.

Yenilenebilir enerji çiftliklerinin kurulmasına yeni bir mülksüzleşme dalgasının eşlik etmesi ve aynı zamanda çevresel zararları da cabası. Örneğin dünyanın en büyük offshore rüzgar enerjisi üreticisi olmak isteyen California’da proje geliştiricileri ve tedarik zincirindeki şirketler, projeler için daha fazla kullanılabilir deniz alanı ve federal sularda rüzgar kiralamaları için daha fazla ihale istiyor. Dahası, eyaletin 2045 yılına kadar açık denizde kurulmasını istediği 25 GW’lık rüzgar enerjisi santralleri için şirketler garantili bir alıcı talep ediyor. Elbette en büyük sorun yine enerji nakil hatları.

Yeşil sömürgecilik

Geçtiğimiz hafta Washington’daki bir bağış toplama etkinliğinde konuşan Başkan Joe Biden, Angola’daki bir güneş enerjisi projesinden övgüyle bahsetti. Beyaz Saray’ın web sitesinde bulunabilen konuşma metnine göre Biden şunları söyledi:

“Pasifik’ten Hint Okyanusu’na kadar uzanan bir demiryolu inşa etme planlarımız var. Angola’da dünyanın en büyük güneş enerjisi santrallerinden birini inşa etme planlarımız var. Devam edebilirim ama etmiyorum. Senaryo dışına çıkıyorum. Başım belaya girecek.”

Biden’ın başının neden belaya gireceğini anlamak mümkün olmasa da, bahsettiği projenin 1 Haziran’da ABD İhracat-İthalat Bankası tarafından açıklanan ve Angola’da 500 megawattlık bir güneş enerjisi projesinin inşasını destekleyecek olan 900 milyon dolarlık kredi taahhüdü olduğu anlaşılıyor.

Ex-Im Bank, anlaşmayı duyurduğu basın açıklamasında projenin ‘500 megavattan fazla yenilenebilir enerji üreteceğini; Angola genelinde temiz enerji kaynaklarına erişim sağlayacağını; [ve] Angola’nın iklim taahhütlerini yerine getirmesine yardımcı olacağını’ iddia etmişti.

Dünya Bankası’nın verilerine göre nüfusunun yüzde 40’ından azının elektriğe erişiminin bulunduğu Angola’nın ‘iklim hedefleri’nin ne olduğunu ve Angola’nın CO2 emisyonlarının ABD’ye kıyasla 25 kat az olduğunu bir kenara bırakıp bu ülkenin hayli zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip bulunduğunu, OPEC üyesi olduğunu, yakın zamanda Exxon Mobil’in 15 milyar dolarlık yatırım planladığını ve ABD’ye her gün on binlerce petrol ihraç ettiğini akılda tutalım.

Angola’da elektrik üretimini besleyecek bol miktarda gaz var. Ülkedeki kanıtlanmış gaz rezervlerinin toplamı 301 milyar metreküp. Bu kadar gaz ülkeye onlarca yıl yetebilir. Fakat ABD yönetimi, Angola’dan fosil yakıt almaya devam ederken bu doğal kaynaklarca zengin ama yoksul kalmış ülkenin ‘yeşillenmesini’ istiyor.

‘Yeşil sömürgecilik’ veya ‘eko-emperyalizm’ olarak da adlandırılan bu süreçte, gelişmiş ülkeler, yoksul ülkelerin ve yerli halkların topraklarını, kaynaklarını ve insanlarını, ‘çevreye fayda sağladıkları’ gerekçesiyle ve mali yardım vaadiyle etkileyerek kullanma yoluna gidiyor.

Mayıs 2022’de Afrika Birliği eski Başkanı Macky Sall, “Afrika, kalkınmasını ilerletmek ve hala mahrum olan 600 milyon insanın elektriğe erişimini sağlamak için büyük gaz rezervlerini 20 veya 30 yıl daha kullanabilmelidir. Bizi durdurmak haksızlık olur,” demişti.

Biden’ın fosil dönüşü

Biden yönetimi de bu bağlamda “Bizi durdurmak haksızlık olur,” demiş görünüyor.

Alaska’da, eyaletin güney kıyısı için önerilen 40 milyar dolarlık bir proje olan Alaska LNG, eyalette Trump yönetimi döneminde duraklayan ama Biden döneminde yeniden canlandırılan ikinci büyük fosil yakıt projesi olacak.

Halen büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan proje, eyaletin North Slope bölgesinde üretilen sıvılaştırılmış doğal gazın ayda 20 milyon metrik tonunu sevk edecek. Sektördeki kişiler, Japonya, Güney Kore ve diğer ülkelerdeki alıcıların projeyle yakından ilgilendiğini söylüyor.

Çevreci gruplar, Enerji Bakanlığı’nın tahminlerine göre, karbon yakalama teknolojisi kullanılsa bile, projenin 30 yıllık ömrü boyunca atmosfere 1,5 milyar ton karbondioksite eşdeğer karbondioksit yayacağına işaret ediyor. Bu da 8 milyondan fazla vagon dolusu kömürün yakılmasına eşdeğer.

Birkaç hafta önce de, Biden yönetimi, doğal gaz ihracatı için iki dev projeye, Texas LNG ve Rio Grande LNG’ye onay verdi.

Amerika

ABD’li senatörlerden İstanbul görüşmeleri sonrası Rusya’ya yeni yaptırım çağrısı

Yayınlanma

Türkiye’de gerçekleşen Rusya-Ukrayna müzakerelerinin ardından ABD’li senatörler, Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar uygulanması yönündeki çağrılarını yineledi. Özellikle Rus enerji kaynaklarını satın alan ülkelere yüzde 500’lük gümrük vergisi öngören bir yasa tasarısı gündemde olsa da oylama için henüz bir tarih belirlenmedi.

Geçen hafta İstanbul’da düzenlenen Rusya-Ukrayna müzakerelerinin ardından Amerikalı senatörler, ABD Kongresi’ne Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar uygulama çağrılarını yineledi ancak yasa tasarıları hakkında henüz bir oylama planlanmadı.

Reuters‘ın aktardığına göre, İstanbul’da gerçekleşen görüşmede “kayda değer bir ilerleme” sağlanamadı ve Ukraynalı bir kaynak, Moskova’nın öne sürdüğü koşulları “başlangıç için uygun değil” olarak nitelendirdi.

Demokrat Senatör Richard Blumenthal, görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, yeni yaptırımlara ilişkin tasarının oylanması çağrısında bulundu.

Blumenthal, yaptığı açıklamada, Rusya ekonomisi ciddi sonuçlarla karşılaşana kadar Moskova yönetiminin “ateşkes çabalarını yavaş yavaş ilerletmeye” devam edeceğini belirtti.

Reuters‘ın hatırlattığına göre, Blumenthal ve Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, 1 Nisan’da bir yasa tasarısı sunmuştu.

Söz konusu tasarı, Rus enerji kaynaklarını satın alan ülkelerden ABD’ye yapılan ithalata yüzde 500 gümrük vergisi uygulanmasını da içeriyor.

Girişimin en az 73 Kongre üyesinin desteğini aldığı belirtilirken, tasarının ne zaman oylamaya sunulacağı ise belirsizliğini koruyor.

Nisan ayında her iki partinin üyeleri tarafından geliştirilen benzer bir önlem daha sunulmuştu.

Bloomberg, yüzde 500’lük gümrük vergisi tasarısının, Rusya yönetiminin Ukrayna’daki çatışmayı sona erdirmek için “ciddi müzakerelere” başlamaması durumunda yürürlüğe girebileceğini yazdı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot da 14 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, ABD ve Avrupa ülkelerinin Moskova’yı Ukrayna’daki çatışmayı durdurmaya zorlamak için “yıkıcı yaptırımlara” hazırlanması gerektiğini söylemişti.

Bakan, o dönemde Senatör Graham’ın Rus petrol ithalatına yüzde 500’lük gümrük vergisi içeren bir yaptırım paketi hazırladığını da sözlerine eklemişti.

Okumaya Devam Et

Amerika

AI terapistler yasal hale gelebilir

Yayınlanma

Yazar

Geçen hafta, Meta CEO’su Mark Zuckerberg’in, yapay zeka iş modelini yaygınlaştırmanın bir parçası olarak “kişisel AI terapistler” konusunu gündeme getirdiğini yazmıştık.

Zuckerberg, katıldığı bir podcast yayınında şöyle diyordu:

“Şahsen, herkesin bir terapisti olması gerektiğine inanıyorum. Terapist, gün boyunca ya da gün boyunca olmasa da, endişelendikleri her konuda konuşabilecekleri birisi gibi. Terapisti olmayan insanlar için ise, herkesin bir yapay zeka asistanı olacağını düşünüyorum.”

Şimdi fikri takip zamanı: Başta Meta olmak üzere, Büyük Teknoloji bu alana girerken, ABD Kongresi de ruh sağlığı gibi gizlilik ile bilinen alanlarda “otomatik karar verme” ve yapay zekanın etkilerini ele alacak.

Bu hafta, ilk ipuçları gelmeye başladı. Temsilciler Meclisi Enerji ve Ticaret Komitesi, “insan karar verme sürecini önemli ölçüde etkileyen veya yerine geçen” sistemler olarak tanımlanan yapay zeka ve “otomatik karar sistemleri”nin eyaletler tarafından regüle edilmesini on yıl süreyle yasaklayan bir öneriyi kabul etti.

Öneri, özellikle Teksas Senatörü Ted Cruz tarafından zorlandı ve büyük ölçüde Abundance Institute ve Koch tarafından finanse edilen çeşitli “liberteryen” düşünce kuruluşları ile Colorado Valisi Jared Polis gibi az sayıdaki “liberteryen” Demokratların oluşturduğu lobi gruplarından çıktı.

Hukukçular, önerideki tanımların yasaya oldukça geniş bir hukuki anlam kazandırdığını ve bu nedenle mevcut yasaların ve yeni yasa tekliflerinin büyük bir kısmını engelleyeceğini düşünüyor.

Tüm metin okuduğunda, eyalet temsilcilerinin ne yapıp ne yapamayacağı biraz belirsiz. Fakat belirli olan birkaç şey var.

İlk olarak, bu yasa tasarısı eyalet yasa yapıcılarına, “hakkında çok az şey bildiğimiz yeni bir genel amaçlı teknoloji alanında düzenleme” yapamayacaklarını söylüyor.

İkincisi, lisans gerekliliklerini veya düzenlemeleri kaldırmak isteyen yasa yapıcılar için bir istisna bulunuyor. Bu hüküm yasalaşırsa, eyalet Kongre üyeleri, chatbot terapistinin ne olup ne olmadığı, lisanslamanın nasıl yapılacağı veya yanlışlıkla gençlere intihar etmelerini söyleyen hizmetlerin sorumluluğunun nasıl üstlenileceği konusunda yeni sınırlar çizmek konusunda zorlanacaklar ama Meta gibi şirketleri kısıtlayan lisans gerekliliklerini kaldırmak konusunda epey kolaylık elde edecekler.

Dolayısıyla, eğer öneri yasalaşırsa, Mark Zuckerberg şirketini terapist benzeri hizmet haline getirme yolunda emin adımlarla ilerleyebilir.

Meseleye yalnızca kağıt üzerinde bakmamak gerekiyor. Örneğin Utah eyaletinde, ruh sağlığı chatbot sağlayıcılarının, chatbotun insan olmadığını kullanıcılara açıklamak zorunda olduğu hüküm altına alınıyor.

Eğer Kongre’deki ilgili yasa tasarısı kabul edilirse, hiçbir eyalet bu tür yasalar çıkaramaz hale gelecek.

Utah yasası ayrıca, terapist chatbotlarının bir kişinin kişisel olarak tanımlanabilir sağlık bilgilerini satmasını veya paylaşmasını yasaklıyor. Yeni yasa ile, bunu düzenleyen veya engelleyen yasalar da ortadan kalkacak.

Artık geçerli olmayacak başka yasalar da var. Utah’ta, kişisel sağlık bilgileri toplanırken veya tıbbi tavsiye verilirken AI’ın açıklanmasını zorunlu kılan başka bir yasa var; bu da geçersiz hale gelecek.

Veya sigorta şirketlerinin AI araçları yerine lisanslı hekimlerin tıbbi gerekliliği belirlemesini gerektiren başka eyalet yasaları, sağlık hizmetleri veya sigortanın sağlanması, reddi, maliyeti veya koşulları ile ilgili kararları veren sistemleri düzenleyen yasalar bulunuyor; bunlar da geçersiz hale gelecek.

Kaliforniya’da, AI kullanan klinik uygulamaların hastalara tıbbi eğitim almış bir kişiye nasıl ulaşacaklarını anlatmasını gerektiren müşteri hizmetleri ile ilgili bir yasa bulunuyor; evet, bu da geçersiz hale gelecek.

Bunların ardından beri ihlali bildirim yasaları, yüz tanıma regülasyonlarının da gelmesi muhtemel. Bankacılık, kredi veya finans teknolojileri ile işçi gözetimi gibi düzenlemeler, hatta çocuk istismarı ve pornosuna yönelik düzenlemelerde yaşanabilecek sorunlar da cabası.

Fakat AI chatbotlara geri dönelim. Financial Times haber veriyor: OpenAI, Google, Meta ve Microsoft, son aylarda belleğe yönelik odaklanmalarını artırarak, sohbet robotlarının “yanıtlarını kişiselleştirmek için daha fazla kullanıcı bilgisi depolayabilmelerini” sağlayan güncellemeler yayınladı.

Yine uzmanlar uyarıyormuş: Bu gelişmenin ticari çıkarlar için kullanıcıları istismar etmek için de kullanılabileceği ve gizlilik endişelerini artırabileceği düşünülüyormuş.

Ne demek istiyorlar? MIT medya laboratuvarında profesör ve “insan-yapay zeka etkileşimi uzmanı” Pattie Maes cevaplıyor:

“Sizi gerçekten tanıyan bir ajansınız varsa, bu ajans konuşmalarınızın belleğini sakladığı için tüm hizmet daha bağlayıcı hale gelir ve bir ürünü kullanmaya başladığınızda bir daha başka bir ürüne geçmezsiniz.”

Yani kişiselleştirme seviyesi artıp gizlilik/mahremiyet seviyesi azaldıkça, tekelleşme, tek bir hizmet sağlayıcıya bağlanma da artacak. Maes mealen bunu diyor.

FT, “güncellemeleri” de paylaşıyor. Bunlar arasında, bir sohbet robotunun bir seferde ne kadar konuşmayı hatırlayabileceğini belirleyen “bağlam pencerelerinin” genişletilmesi ve dış verilerden ilgili bağlamı belirleyen “retrieval-augmented generation” gibi tekniklerin kullanılması yer alıyor. “Artırılmış bilgi geri çekme üretimi” olarak çevirebileceğimiz bu özellik, genel yapay zekaya zamanında hazır olma, bağlam, doğruluk ve hesap verebilirlik kazandırmayı hedefliyor.

Yapay zeka grupları, daha yararlı ve kişiselleştirilmiş yanıtlar sağlamak için kullanıcı profillerini ve tercihlerini depolayarak yapay zeka modellerinin uzun süreli belleğini de güçlendiriyor. Örneğin, bir chatbot, bir kullanıcının vejeteryan olup olmadığını hatırlayabilir ve restoran önerileri veya tarifler sunarken buna göre yanıt verebilir.

FT hatırlatıyor; mart ayında Google,  “kullanıcının izni olduğu sürece”, Gemini’nin belleğini, yani daha önce chatbot ile yapılan konuşmalarla sınırlı olan belleği, kullanıcının arama geçmişine genişletti ve gelecekte bunu diğer Google uygulamalarına da genişletmeyi planlıyor.

DeepMind’ın ürün yönetimi direktörü Michael Siliski konşuyor: “Tıpkı bir insan asistan gibi… sizi, hedeflerinizi ve kim olduğunuzu ne kadar iyi anlarlarsa, size o kadar iyi yardım edebilirler.”

Şirketler esas olarak işin “reklam geliri” boyutunu pazarlıyor. Zuckerberg, geçen ay, chatbot’un “ürün önerileri veya reklamlar gösterme konusunda büyük bir fırsat olacağını” söylemişti. Geçen ay OpenAI da ürünleri ve yorumları “daha iyi görüntülemek” için ChatGPT’deki alışveriş hizmetlerini geliştirdiğini ilan etmişti.

Uzatmayalım. Tehlike açık görünüyor: Maes, “Bir sistem sizi ne kadar iyi tanırsa, sizi bir şey satın almaya ikna etmek veya belirli inançlara inandırmak gibi olumsuz amaçlar için o kadar çok kullanılabilir. Bu nedenle, bu hizmetleri sunan şirketlerin altında yatan motivasyonları düşünmeye başlamalısınız,” diyor.

Bu motivasyonlarun bilgisi aslında mevcut. Bloomberg’e uzun bir mülakat veren Microsoft CEO’su Satya Nadella ve şirketin sohbet roboto Copilot’un başındaki Mustafa Suleyman ipuçlarını veriyor. Suleyman ve arkadaşları, “ofis dışında yaşam” için tasarlanmış bir Copilot versiyonu oluşturmaya başladı.

Suleyman’ın daha önceki girişimi AI Inflection’da yaptıkları gibi, bu Copilot’a “empati, mizah ve nezaket” öğrettiler. Bloomberg şöyle devam ediyor:

“İnsanlar Excel’i üreten şirketle duygusal bir bağ kurmak ister mi? Suleyman öyle düşünüyor. En azından, kullanıcı Copilot’u bir arkadaş veya terapist olarak görürse, rakip bir şirkete geçmenin daha zor olacağına inanıyor.”

Empatinin Suleyman için hayli önemli bir konu olduğunu öğreniyoruz bu uzun mülakattan. Copilot’ta üzerinde çalıştığı şeyi göstermek için, iPhone uygulamasındaki sesli asistanı tıklıyor ve “zor bir dönemden geçtiğini ve endişelerle boğuştuğunu” söylüyor. Bloomberg’e göre İngiliz aksanlı yatıştırıcı bir erkek sesi, “Zor durumlar net düşünmeyi engelleyebilir,” diye yanıt veriyor ve duygularını harekete geçiren şey hakkında daha fazla bilgi paylaşıp paylaşmayacağını “nazikçe” soruyor.

“Copilot, kullanıcının rahatlık sınırlarını algılayacak ve çözüm önerileri sunmadan önce sorunları dikkatlice teşhis edecek şekilde programlandı,” diyor Suleyman ve chatbottaki “duraklamalara”, “sesin azalmasına” işaret ediyor.

Empati, nezaket, mizah, rahatlatıcı ses… “Sıkıcı” iş hayatı, terapist sohbet robotlarımızla daha verimli hale geliyor. Günlük hayatımızdaki rutinler, daha odaklanmış bir iş hayatı modeline uyarlanıyor; yardımcı robotlar, insanı robotlar, robotsu insan modelini hayata geçiriyor.

Pentagon’da reform planı: Askerleri teknobüyücülere dönüştürmek

Okumaya Devam Et

Amerika

Nvidia, Şanghay’da araştırma merkezi kurmayı planlıyor

Yayınlanma

Nvidia, yapay zeka işlemcileri alanında dünyanın önde gelen üreticisi olarak, ABD’nin sıkılaştırdığı ihracat kontrolleri nedeniyle satışlarının düştüğü Çin’de rekabet gücünü korumak amacıyla Şanghay’da bir araştırma ve geliştirme merkezi kurmayı planlıyor.

Konuyla ilgili iki kaynağın Financial Times’a aktardığına göre, CEO Jensen Huang, geçen ay Şanghay’da Şanghay Belediye Başkanı Gong Zheng ile bir araya gelerek bu planı görüştü. ABD çip devi Nvidia, mevcut çalışanlarını ve olası genişlemeyi karşılamak için Şanghay’da yeni bir ofis alanı kiraladı.

Planları bilen kaynaklara göre, Ar-Ge merkezi Çinli müşterilerin özel taleplerini ve Washington’un kısıtlamalarını karşılamak için gereken karmaşık teknik gereksinimleri araştıracak.

Ancak, fikri mülkiyetin Çin’e aktarılması konusundaki yasal hassasiyet nedeniyle, asıl tasarım ve üretim yurt dışında kalacak. Nvidia, “İhracat kontrollerine uymak için değiştirilmek üzere Çin’e herhangi bir GPU tasarımı göndermiyoruz” dedi.

Konuya yakın kaynaklara göre, Şanghay ekibi ayrıca çip tasarımlarının doğrulanması, mevcut ürünlerin optimizasyonu ve otonom sürüş gibi sektör odaklı araştırmalar da dahil olmak üzere küresel Ar-Ge projelerinde çalışacak.

Huang ayrıca Çin’de bulunan en iyi yapay zeka yeteneklerine erişimi sağlamak istiyor. Nvidia şu anda Şanghay’da “yeni nesil derin öğrenme donanım ve yazılımının geliştirilmesine rehberlik edecek” mühendisler ve “küresel ölçekte rekabet edebilecek ASIC tasarımları geliştirecek ve optimize edecek” mühendisler dahil olmak üzere çeşitli pozisyonlar için ilanlar yayınlıyor.

Şanghay hükümeti bu tür planlara ön destek verirken, Nvidia ABD yönetiminden onay almak için lobi faaliyetleri yürütüyordu. Silikon Vadisi şirketinin Çin’deki şehirde çoğunluğu satış ve ilgili destek fonksiyonlarında olmak üzere yaklaşık 2.000 çalışanı bulunuyor.

Nvidia, Huawei’nin liderliğindeki yerel rakiplerin rakip bir yapay zeka ekosistemi sunarak pazarı ele geçirebileceğinden endişe duyduğu en büyük yurt dışı pazarlarından birinde lider konumunu korumak için Çin’deki araştırma faaliyetlerini genişletiyor.

Geçen yıl Nvidia’nın gelirlerinin yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturan Çin pazarı, Huang’ın tahminlerine göre birkaç yıl içinde 50 milyar dolarlık bir pazara dönüşebilir.

Huang, geçen hafta Milken Institute’da düzenlenen bir etkinlikte, “Amerikan standartlarının dünya çapında benimsenmesi için dünyanın yapay zeka sistemini kurmak istiyoruz” dedi. “Bir pazarı tamamen terk edersek, başka birinin buraya gireceği kesin. Örneğin Huawei çok güçlü… Onlar buraya girecek” diye ekledi.

Trump yönetimi bu hafta, dünya çapındaki Amerikan ve yabancı şirketlere, Huawei tarafından üretilen yapay zeka çiplerinin kullanımının ABD ihracat kontrollerini ihlal ettiği için cezai yaptırımlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Huang, Nvidia’nın H20 çipine yeni ihracat kısıtlamaları getirilmesinden birkaç gün sonra, 17 Nisan’da Çin’in başbakan yardımcısı He Lifeng ile görüşmek üzere Pekin’e uçtu. H20 çipi, Biden yönetiminin Çin’e satışları kısıtlayan kontrollere uymak için yeniden tasarlanmış, özellikleri azaltılmış bir modeldi.

Konuya yakın kaynaklara göre, Çin’de en çok satan çiplerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle Nvidia, Çinli müşterilerine alternatif olarak yüksek bant genişliğine sahip bellek ve daha az işlem gücü sunan düşük kaliteli L20 işlemcileri sunuyor.

Teknoloji devlerinin, işlemcilerin performans açısından rakip Çin ürünleriyle rekabet edememesi nedeniyle sipariş vermekte tereddüt ettiği anlaşılıyor.

Önde gelen bir Çinli teknoloji firmasının bir yöneticisi, “Cuda [yazılım sistemi] üzerinde çalışan daha kötü bir Nvidia çipini seçerek işletme maliyetlerini düşürmek ya da Çinli çiplere geçerek sistem değişikliğinin getireceği sıkıntıları yaşamak arasında zor bir durumda bulunuyoruz” dedi.

ByteDance, Alibaba ve Tencent başta olmak üzere müşteriler, Nvidia’nın ihtiyaçlarını karşılayacak yeniden tasarlanmış bir üst düzey çip sunup sunamayacağını değerlendirmek için jeopolitik gelişmeleri izliyor. Kaynaklara göre, Nvidia çeşitli seçenekleri değerlendirirken, yasal belirsizlik nedeniyle kesin bir plan yoktu.

ABD yapay zeka çiplerini yasaklarken Nvidia CEO’su Çin’e gitti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English