Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

AB-CELAC zirvesinde hedef iktisadi işbirliğini derinleştirmek

Yayınlanma

50’den fazla Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler ülkesinin lideri Brüksel’de ‘Barışı ve sürdürülebilir kalkınmayı güçlendirmek için iki bölgeli ortaklığın yenilenmesi’ çağrısı yapan iki günlük zirvede bir araya geldi. AB açısından, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı ve Çin ile ‘riskleri azaltma’ stratejisi kapsamında Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu (CELAC) ile kurulacak derin iktisadi ilişkiler stratejik önem kazandı. CELAC’ın önde gelen ülkesi Brezilya için ise, Lula yönetiminin ülkeyi yeniden ‘uluslararası siyaset’e sokma ve ekonomiyi düzeltme iddiası ağır basıyor.

Nitekim Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, Avrupa, Latin Amerika ve Karayiplerin ‘hiç olmadığı kadar’ birbirine ihtiyaç duyduğuna vurgu yaptı.

COVID-19’u, Ukrayna’daki savaşı ve ‘Çin’in yurtdışında artan iddiasını’ üçlünün birlikte yüzleşmesi gereken zorluklar olarak gösteren Leyen, “Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler için tercih edilen bir ortak olmayı arzuluyor,” dedi.

AB, Latin Amerika ve Karayipler’deki en büyük yabancı yatırımcı. Fakat Çin, ABD’nin ardından bölgenin ikinci en büyük ticaret ortağı haline geldi.

Leyen, AB’nin, Çin’in Kuşak ve Yol altyapı yatırımları programına rakip olarak görülen Global Gateway programı kapsamında Latin Amerika ve Karayipler’de 45 milyar Avroluk yatırım planladığını da sözlerine ekledi.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte de “Avrupalılar olarak kibirli davrandık,” dedi. Rutte, Avrupa’nın Rusya’yı izole etme konusunda yardım için baskı yapmakta hızlı davrandığını ama son yıllarda başkalarının endişelerine yeterince duyarlı olmadığını söyledi.

Ukrayna ve kölelik pürüzü

AB-CELAC zirvesindeki en büyük pürüz Ukrayna savaşı konusunda yaşanıyor. Zirvede ‘ortak değerler’den çokça söz edilmesine rağmen, bildiri üzerine yapılan tartışmalar Ukrayna’daki savaşın ve Avrupa’nın köle ticaretindeki tarihi rolünün nasıl ele alınacağı konusundaki farklılıkların su yüzüne çıkmasına neden oldu.

AB yetkilileri savaş nedeniyle Rusya’nın açıkça kınanmasını istediklerini söylüyorlar. Fakat CELAC ülkelerinin çoğu Şubat ayında Rus askerlerinin derhal çekilmesini talep eden bir BM kararını desteklerken, Nikaragua karşı oy kullandı ve Bolivya, Küba ve El Salvador çekimser kaldı. Latin Amerika’nın iktisadi kalkınması iiçin ABD ve AB desteği önemli olsa da, bölge Rus gübre ve tahıl ithalatına da bağımlı. Örneğin Nikaragua’nın tahıllarının yüzde 80’inden fazlası Rusya’dan geliyor.

AB-CELAC zirvesi öncesinde AB Konseyi Dönem Başkanı İspanya, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi de zirveye davet etmek istemiş ama bu öneri CELAC ülkelerinin çoğu tarafından reddedilmişti. 

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Ukrayna’ya silah verdiği için batılı ülkelere karşı daha önce dile getirdiği eleştirilerini tekrarlamadı ama savaşın kaynakları başka yerlerdeki temel önceliklerden saptırdığını söyledi.

Lula, “Avrupa’nın kalbindeki savaş dünyanın üzerine bir belirsizlik örtüsü seriyor ve ekonomi ve sosyal programlar için gerekli olan kaynakları savaş amaçlarına yönlendiriyor. Silahlanma yarışı iklim değişikliğiyle mücadeleyi daha da zorlaştırıyor,” dedi.

CELAC dönem başkanlığını yürüten Saint Vincent ve Grenadinler’in başbakanı Ralph Gonsalves, bildiride ‘yerli soykırımının ve Afrikalıların köleleştirilmesinin tarihsel mirasları ve onarıcı adalete yönelik bir şeyler’ konusunda bir dil kullanılmasını umduğunu söyledi. Gonsalves, “Bu, üzerinde olgun bir konuşma yapmamız gereken bir konu,” dedi.

Fakat diplomatlar, bazı Avrupa hükümetlerinin tazminat konusunda önerilen dile temkinli yaklaştığını söyledi.

Ekonomi ve ticaret cephesinde işler daha iyi gidiyor

Ekonomi cephesinde ise AB, Rusya ile bağlarını kopardıktan sonra yeni enerji ortaklıkları kurma arayışında. Ayrıca Çin’e olan ‘bağımlılığı’ azaltmak ve Çin’in hakim olduğu bir tedarik zinciri olan elektrikli araçlar ve düşük karbon ekonomisine geçiş için madenleri güvence altına almak istiyor.

CELAC ise, AB yatırımları için istekli olsa da, genellikle başka bir yere işlenmek üzere maden göndermenin daha küçük getirileri yerine, lityum bataryaların veya elektrikli araçların işlenmesi ve üretilmesinin ekonomik faydalarını istiyorlar.

AB, dünyanın en büyük bakır üreticisi ve ikinci en büyük lityum üreticisi Şili ile bir ticaret anlaşması için düğmeye bastı. Yetkililer anlaşmanın önümüzdeki yıl yürürlüğe girebileceğini söyledi.

Madenler, yenilenebilir enerji ve telekomünikasyon anlaşmaları

Zirvede AB ile CELAC ülkeleri arasında varılan anlaşmalar kapsamında, AB, Arjantin ve Şili’de lityum gibi kritik hammaddeler konusunda Latin Amerika ve Karayipler’deki ortaklarıyla birlikte çalışacak ve Amazon bölgesinde telekom ağlarını genişletmek için Brezilya hükümeti ve AB özel sektörüyle işbirliği yapacak. AB, Kosta Rika’da toplu taşımanın elektrifikasyonuna ve Kolombiya’da bir metro hattının inşasına katılacak.

Ayrıca Jamaika’da ada çapında geniş bant erişimine ulaşmak için 5G hizmetlerinin dağıtımına katılacak ve Paraguay’daki elektrik şebekesinin yükseltilmesinde yer alacak.

AB ile Uruguay, temiz enerjiye geçiş sürecinde işbirliklerini artırma kararı aldı. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve yenilenebilir hidrojen konularında iki ülke arasında bir Mutabakat Zaptı imzaladı. Bu kapsamda sağlık, yenilenebilir enerji, dijital bağlantı, kritik hammaddeler, araştırma ve inovasyon gibi kilit sektörlerde ‘sürdürülebilir büyümeyi teşvik eden akıllı yatırımlar’ Uruguay’a gidecek.

Mercosur anlaşmasında ilerleme beklenmiyor

Öte yandan AB ile Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay’ın oluşturduğu Mercosur ticaret bloğu arasındaki ticaret anlaşması müzakerelerinin zirvede ilerleme kaydetmesi beklenmiyor.

Ticaret anlaşması, 2019’da imzalanmasına rağmen bazı AB ülkeleri tarafından onaylanmıyor. Ülkeler, özellikle Amazon’daki ormansızlaşma ve tarımsal rekabetle ilgili çevresel kaygılar nedeniyle bu anlaşmayı onaylamayı reddediyor.

Örneğin AB’nin 2022 yılında kabul ettiği Yeşil Mutabakat, ticaret anlaşmalarının katı çevre standartlarına uyması gerektiğini savunuyor.    

Özellikle Brezilya, AB’nin taleplerini geri çeviriyor. “Hepimizin paylaştığı çevresel değerlerin savunulması korumacılığın bahanesi olamaz,” diyen Lula, halkının iktisadi kalkınmanın ‘tadını çıkarmayı’ hak ettiğini savunuyor.

Lula Temmuz ayı başında yaptığı açıklamada “Stratejik ortaklar güvensizlik ve yaptırım tehditleri temelinde pazarlık yapmazlar,” demişti. Lula ayrıca AB’nin bu anlaşmayı Mercosur ülkelerini sonsuza kadar hammadde ve mineral tedarikçisi olmaya mahkum etmek için kullanmak istediğini de sözlerine eklemişti.

Avrupa Birliği’nin en üst düzey diplomatı Josep Borrell Pazartesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada, zirvede anlaşmanın tamamlanması konusunda ‘büyük bir ilerleme beklemediğini’ söyledi. Üst düzey bir İspanyol diplomat da Brüksel’de gazetecilere yaptığı açıklamada AB-CELAC’ın ‘bir müzakere zirvesi değil, siyasi bir zirve olacağını’ söyledi.

Avrupalı sanayiciler anlaşmayı istiyor; Berlin tam saha preste

Tüm sektörlerden on dokuz Avrupa iş dünyası derneği, AB kurumlarına AB-Mercosur ticaret anlaşmasının mümkün olan en kısa sürede onaylanmasını sağlamaları çağrısında bulundu.

5 Temmuz tarihli açık mektupta, “Özellikle AB-Mercosur anlaşması, Avrupa’ya daha geniş Latin Amerika pazarında ilk hamle avantajını yakalamak için eşsiz ve zamanında bir fırsat sunuyor,” deniyor.

Halihazırda katı ticari kısıtlamalar yürürlükte olsa da, dernekler Avrupa’nın gelecekte Mercosur ve Latin Amerika’nın geri kalanıyla ticareti ilerletme konusunda öncülük etme fırsatına sahip olacağını düşünüyor.

Almanya’da AB-Mercosur anlaşması, özellikle otomotiv endüstrisi ve makine mühendisliği gibi ihracata yönelik sanayi sektörleri tarafından geniş bir destek görüyor.

Sanayinin hükümete baskı yaptığı diğer bir ülke de Avusturya. Şansölye Karl Nehammer, hükümetinin serbest ticaret anlaşmasının imzalamayı reddetmeye yönelik pozisyonunun değişmediğini söylerken, kendi partisindeki (ÖVP) ekonomiden sorumlu milletvekillerinin eleştirileri ile karşı karşıya.

Avusturya Sanayi Federasyonu (IV) Başkanı Georg Knill yaptığı açıklamada, Avusturya’nın ‘Avrupa Birliği içindeki farklılaşmamış abluka tutumuyla giderek daha fazla izole olacağı’ için Mercosur’un onaylanması yönünde sanayiden gelen baskıların da arttığını söyledi. Ayrıca, başkanı aynı zamanda ÖVP Ekonomi Birliği ve ÖVP içindeki ekonomi kanadının da başkanı olan Avusturya Ticaret Odası (WKÖ), ticaret anlaşması lehinde.

Fakat ÖVP’nin en güçlü alt örgütü olarak kabul edilen Avusturya Çiftçiler Birliği anlaşmaya hâlâ şiddetle karşı çıkarken, Tarım Bakanı Norbert Totschnig serbest ticaret anlaşmasını en çok eleştiren isim oldu.

Totschnig Nisan ayında Kurier’e verdiği demeçte, “Mercosur anlaşması aile çiftçilerimiz ve dolayısıyla Avrupa’nın arz güvenliği üzerinde baskı yaratacaktır,” demişti.

Mercosur ile ticaret anlaşmasına dönük en büyük itiraz Fransa’dan geliyor. Özellikle Fransız tarım ve hayvancılık şirketleri, ucuz Latin Amerika tahıl ve etinin Avrupa pazarına girecek olmasından endişeli.

Almanya ise anlaşmanın yıl sonuna kadar onaylanmasını istiyor. Alman Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı Parlamenter Müsteşarı Franziska Brantner EURACTIV’e verdiği mülakatta, Berlin’in tereddütlü Paris’i AB-CELAC zirvesinde görüşülmekte olan AB-Mercosur serbest ticaret anlaşmasının yararları konusunda ikna etmek istediğini söyledi.

Yeşiller üyesi Brantner, “Mercosur ülkeleriyle iklimi koruyan ve aramızdaki ticareti geliştiren bir anlaşma yapmak çok önemli,” dedi.

Müzakerelerin şu anki aşamasında Avrupa Birliği, yağmur ormanlarının korunmasına yönelik hükümler içeren ek bir metni müzakere etmek istiyor ve Mercosur ülkelerinin iç anlaşmazlıklar nedeniyle geciken karşı önerilerini sunmalarını bekliyor.

Lula’nın daha önce dile getirdiği ‘korumacılık’ eleştirilerinin odağında da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un olduğu belirtiliyor.

DİPLOMASİ

AB ve Ukrayna, Biden’ı 2022’de Kiev’in ‘zaferine’ engel olmakla suçluyor

Yayınlanma

Joe Biden’ın başkanlık süresi sona yaklaşırken, ABD’nin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya 90 milyar doları aşan yardım sağlamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ve Ukrayna, Amerikan başkanını kararsız davranmakla suçluyor.

Bazı Avrupalı liderlere göre bu kararsızlık, Ukrayna’nın 2022 sonbaharında Rusya ordusunu Harkov ve Herson’dan püskürtmesine rağmen savaşı kendi lehine çevirememesine neden oldu.

‘Çok az, çok geç’

Bloomberg‘in haberine göre, Biden yönetimi Ukrayna’ya yoğun bir şekilde askeri yardım sağlama konusunda çaba gösterdi ve hatta Batı menşeli uzun menzilli füzelerle Rusya topraklarına saldırılara izin verdi.

Fakat Ukraynalı yetkililer, savaş boyunca defalarca dile getirdikleri bir şikâyeti yineledi: “Çok az, çok geç.”

Bir yılı aşkın süredir devam eden savaş ve Donald Trump’ın başkanlık yarışında yükselişi, Ukrayna’yı işgal altındaki topraklardan vazgeçme veya NATO üyeliğinden yoksun bir barış anlaşmasını kabullenme gibi ihtimallerle karşı karşıya bıraktı.

Bloomberg’e konuşan Ukraynalı yetkililer, böyle bir sonucun büyük ölçüde Biden’ın aldığı ya da almadığı kararlardan kaynaklanacağını savundu.

Avrupa ne ediyor?

Letonya Dışişleri Bakanı Baiba Brazhe, ABD’nin daha erken ve daha güçlü bir şekilde silah sağlaması durumunda bunun “geniş kapsamlı sonuçları” olabileceğini, ancak “olan oldu” diyerek konuyu değerlendirdi.

2022 sonbaharında Ukrayna ordusu, Harkov ve Herson’da hızlı bir taarruz gerçekleştirerek bazı bölgeleri geri aldı. Fakat Ukrayna lideri Vladimir Zelenskiy, bu zaferlerin sürdürülebilmesi için daha fazla silah talep etti. Biden ise bu konuda tereddütlü davrandı.

Biden’ın bu temkinli yaklaşımı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından doğrulandı. Sullivan, ABD’nin nükleer bir tırmanış riskini dikkate aldığını belirtti.

Eski İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps, Biden’ın Ukrayna’ya desteği konusunda genelde temkinli ve kararsız bir tutum sergilediğini, bu yüzden gerekli desteğin cephe dengelerini değiştirecek şekilde verilmediğini söyledi.

Diğer bazı Amerikalı yetkililer ise, Avrupa ülkelerinin Ukrayna’yı desteklemek ve yaptırım uygulamak konusunda yavaş davrandığını belirtti.

Örneğin, Almanya ve diğer AB ülkeleri, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki Amerikan tavrının yumuşamasına rağmen şiddetle karşı çıkmaya devam etti.

Biden’ın bir Soğuk Savaş gazisi olarak nükleer tırmanma tehdidine takıntılı hale geldiği belirtilirken, Avrupa’daki bazı liderler Biden’ın stratejisinin Ukrayna’nın yenilmesini önlemeye odaklandığını ancak zafer için gerekli yolu sunmadığını savundu.

Bu stratejinin, Ukrayna’yı uzun ve maliyetli bir çatışmanın içine çektiği iddia edildi.

Ukrayna’da kamuoyu yoklamaları: Halk, Rusya ile müzakereler hakkında ne düşünüyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’tan AB’ye gümrük tarifesi tehdidi

Yayınlanma

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, AB’yi “büyük ölçekli” miktarlarda ABD petrol ve doğalgazını satın almayı taahhüt etmemesi halinde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.

Trump cuma günü Truth Social platformunda yayınladığı mesajda, “Avrupa Birliği’ne, ABD ile aralarındaki muazzam açığı petrol ve doğalgazımızı büyük ölçekte satın alarak kapatmaları gerektiğini söyledim. Aksi takdirde, her şekilde TARİFELER!!!” diye yazdı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kasım ayında yaptığı açıklamada AB’nin ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almayı değerlendirebileceğini söylemişti.

Leyen gazetecilere verdiği demeçte, “Rusya’dan hâlâ çok miktarda LNG alıyoruz ve neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile değiştirmeyelim?” diye sormuştu.

Financial Times’a (FT) konuşan bir AB yetkilisi, “Leyen’in tam da bunu yapma olasılığını ima ettiği göz önüne alındığında, bu bir ‘tehdit’ olarak tuhaf görünüyor,” dedi.

ABD halihazırda Avrupa’nın en büyük LNG tedarikçisi konumunda, fakat Rusya’dan yapılan ithalat ikinci sıradaki yerini koruyor.

Trump, Çin menşeli olmayan tüm ithalata yüzde 20’ye varan genel bir gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulunuyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Avrupa’nın siyasi liderlerini gümrük vergileri konusunda Trump ile işbirliği yapmaya ve ABD’de üretilen daha fazla ürünü satın almaya çağırmıştı.

Trump’ın ilk başkanlığı sırasında, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, ticaret savaşı tehditlerini engellemek için daha fazla ABD gazı satın almayı teklif etmişti.

Uluslararası petrol göstergesi Brent ham petrol fiyatları cuma günü yüzde 0,4 düşüşle varil başına 72,61 dolar oldu. West Texas Intermediate vadeli işlemleri de yüzde 0,4 düşüşle varil başına 69,14 dolardan işlem gördü.

ABD dünyanın en büyük ham petrol üreticisi ve en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçısı. Aralarında AB ve Vietnam’ın da bulunduğu LNG alıcıları, kısmen gümrük vergisi tehdidini caydırmak için ABD’den daha fazla yakıt satın almayı şimdiden konuşmaya başladılar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD’den Türkiye Gazprombank yaptırımlarında özel muafiyet

Yayınlanma

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank yaptırımlarında Türkiye’ye muafiyet tanıdığını belirterek, doğalgaz ödemelerinin sorunsuz devam edeceğini duyurdu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD’nin Gazprombank’a uyguladığı yaptırımlar konusunda Türkiye’ye özel bir muafiyet tanıdığını duyurdu.

Bakan Bayraktar, bu sayede Türkiye’nin doğalgaz borcu ödemelerini Gazprombank üzerinden yapmaya devam edebileceğini belirtti.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada Bayraktar, bu kararın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın ABD’li yetkililerle yürüttüğü yoğun görüşmelerin ardından alındığını ifade etti.

Türkiye’nin uzun süredir talep ettiği muafiyetin, Rusya ile doğal gaz ticaretinde önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

Gazprombank’ın ABD tarafından yaptırım listesine alınması, Türkiye açısından ciddi endişelere yol açmıştı.

Bakan Bayraktar, yaptırımların Türkiye’yi de hedef alması durumunda bunun ekonomik ve stratejik sonuçlarının büyük olabileceğine dikkat çekmişti.

Türkiye’nin geçmişte İran yaptırımları sürecinde de benzer bir muafiyet elde ettiğini hatırlatan Bayraktar, bu kararın iki ülke arasındaki iş birliğini destekleyeceğini söyledi.

Muafiyetin sağlanmasına rağmen Türkiye, Rusya ile alternatif ödeme yöntemleri üzerinde de görüşmeler gerçekleştirdi.

Geçen ay Ankara’da yapılan toplantılarda, her iki tarafın bürokratları olası senaryoları masaya yatırdı. Ancak Bayraktar, alternatif çözümlerle ilgili detaylı bir değerlendirme yapmaktan kaçındı.

Türkiye, Gazprombank yaptırımında ABD’den muafiyet istiyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English