Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD, AB ve İngiltere’den Tayvan etrafında tatbikat yapan Çin’e ‘itidal’ çağrısı

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), ABD ve İngiltere’den milletvekilleri perşembe günü anakara Çin’in Tayvan çevresindeki kapsamlı askeri tatbikatlarını eleştirerek tatbikatların bölgeyi istikrarsızlaştırma ve boğazlar arası gerginliği artırma tehdidi taşıdığı uyarısında bulundu.

Pekin, Demokratik İlerleme Partisi’nden William Lai Ching-te’nin pazartesi günkü yemin töreninde yaptığı sert ve ‘bağımsızlık yanlısı’ konuşmasının ardından perşembe günü ada çevresinde kapsamlı askeri hava ve deniz tatbikatları başlattı.

Adanın savunma bakanlığından yapılan açıklamada , yaklaşık 33 Çin askeri uçağı, 15 donanma gemisi ve 16 sahil güvenlik gemisinin Tayvan’ın hava savunma tanımlama bölgesi içinde faaliyet gösterdiği belirtildi.

Tayvan çevresindeki faaliyetleri yöneten Çin Halk Kurtuluş Ordusu Doğu Bölge Komutanlığı tatbikatı “bağımsızlık isteyen ayrılıkçı güçler için güçlü bir ceza ve dış güçlere müdahale ve provokasyon için ciddi bir uyarı” olarak nitelendirdi.

Çin ordusundan Tayvan’ı ‘abluka altına alma’ tatbikatı

‘Uluslararası topluma meydan okuma’

Avrupa Birliği’nden yapılan açıklamada “AB’nin Tayvan Boğazı’ndaki statükonun korunmasında doğrudan çıkarı vardır” denildi. “Statükoyu güç ya da zorlama yoluyla değiştirecek her türlü tek taraflı eyleme karşıyız. Tüm taraflar itidalli davranmalı ve diyalog yoluyla çözülmesi gereken boğazlar arası gerilimi daha da tırmandırabilecek her türlü eylemden kaçınmalıdır” ifadeleri kullanıldı.

Aralarında ABD, İngiltere, Kanada, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin de bulunduğu 35 yasama organından 250 milletvekilini temsil eden Parlamentolar Arası Çin İttifakı, “Pekin’in Tayvan’a yönelik tırmandırıcı eylemini” “bölge barışına bir hakaret ve uluslararası topluma doğrudan bir meydan okuma” olarak nitelendirerek kınadı.

Tayvan’ın yeni lideri Lai, Çin’e karşı sert bir tonla yemin etti

‘Lai’nin konuşması kışkırttı’

New York’taki Çin konsolosluğu ise Lai’nin açılış konuşmasının provokatif olduğunu savundu.

Konsolosluk sözcüsü yaptığı açıklamada “tek Çin ilkesinin ihlal edilemeyeceğini, ayrılıkçı ‘Tayvan bağımsızlığı’ girişimlerinin başarısızlığa mahkum olduğunu ve Çin’in yeniden birleşmesi yönündeki genel eğilimin geri döndürülemez olduğunu” söyledi.

“Lai’nin konuşması inatla ‘Tayvan bağımsızlığı’ duruşunu takip etmiş, ahlaksızca ayrılıkçılığı savunmuş, boğazlar arası çatışmayı kışkırtmış ve dış desteğe dayanarak ve güç kullanarak bağımsızlık arayışına girmiştir” ifadelerini kullandı.

DİPLOMASİ

AB ülkeleri Ursula von der Leyen’in ikinci dönemine yeşil ışık yaktı

Yayınlanma

AB liderleri perşembe günü, önümüzdeki beş yıl boyunca AB’nin üç büyük kurumuna liderlik etmek üzere Ursula von der Leyen, Antonio Costa ve Kaja Kallas’tan oluşan üç isme siyasi onay verdi.

Bazı AB diplomatlarının da teyit ettiği üzere, AB’nin en üst düzeydeki “paket anlaşması”, merkez sağ Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) görevdeki Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ikinci dönemini, Portekiz’in eski Sosyalist başbakanı Antonio Costa’nın Avrupa Konseyi başkanlığını ve Estonya Başbakanı Kaja Kallas’ın AB’nin yeni dış politika şefi olmasını içeriyor.

Euractiv’e konuşan müzakereler hakkında bilgi sahibi olan kişiler, Leyen ve Kallas’ın odadan ayrılmasının ardından AB liderlerinin bir anlaşma üzerinde uzlaşmasının yaklaşık bir saat sürdüğünü söyledi.

Meloni ve Orbán’ın tutumu ne oldu?

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Leyen konusunda çekimser kalırken Costa ve Kallas’a karşı oy kullandı.

Diplomatik bir kaynağa göre Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ise Leyen’e karşı oy kullanırken, Costa’nın lehine oy verdi; Kallas için ise çekimser kaldı. 

Tartışmalar hakkında bilgi sahibi olan kişiler, paketteki adaylardan biri olduğu için toplantı salonunu terk eden Kallas’ın oyunu Finlandiyalı mevkidaşı Petteri Orpo’ya devrettiğini söyledi.

Leyen atanmasına cevaben, ikinci bir görev için adaylığını onayladıkları için AB liderlerine minnettar olduğunu söyledi.

Costa ise “Avrupa kurumları arasında sadık bir işbirliği ruhu içinde onlarla yakın çalışmayı dört gözle beklediğini” söyledi ve “Güveniniz çok şey ifade ediyor. Avrupa’nın vatandaşlarımızı özgür, güvenli ve müreffeh tutmak için etkili bir küresel ortak olmasını sağlamak üzere birlikte çalışmaya devam etmeliyiz,” dedi.

Liderlerin kararı, merkez partilerin (Sosyalistler, merkez sağ EPP ve Liberaller), sağcı Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) ile sağcı Kimlik ve Demokrasi (ID) partilerinin büyük zaferlerine rağmen çoğunluğu elde ettiği Avrupa seçimlerinden üç hafta sonra geldi.

Leyen AP’de çoğunluğu sağlayamayabilir

Leyen’in adaylığının 19 Temmuz Perşembe günü Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak oylamada salt çoğunluk tarafından onaylanması gerekiyor. Leyen’in onaylanması için gerekli olan 362 oyu toplamakta zorlanabileceğine işaret ediliyor.

EPP, Sosyalistler ve liberal Renew siyasi gruplarından Avrupa Parlamentosu üyeleriyle birlikte 399 oya ulaşabilir, fakat sadece hiçbir vekil anlaşmaya karşı çıkmazsa. Üstelik bu grupların tüm ulusal delegasyonlarının onu destekleyeceği garanti değil.

Leyen, yeniden seçilmesini garanti altına almak için Yeşiller’i ve muhtemelen daha “ılımlı” olarak kabul edilen Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri’nin (ECR) bazı bölümlerini ikna etmesi gerekebilir.

Leyen önümüzdeki ay parlamentodan onay alamazsa, AB liderlerinin başka bir aday seçmek ve süreci yeniden başlatmak için bir ay süreleri olacak.

Kallas ve Costa kendilerini ispat edecek

AB’nin bir sonraki baş diplomatı olarak Kallas’ın, Avrupa Parlamentosu’nun Dış İlişkiler Komitesi (AFET) ve Güvenlik ve Savunma Alt Komitesi’ndeki (SEDE) milletvekillerinin politika vizyonu konusunda kendisini sorgulayabilecekleri eylül ayı sonunda başlayacak bir dizi halka açık oturumla yüzleşmesi gerekiyor.

Nihayetinde, Kallas da dahil olmak üzere tüm Komisyon Üyeleri Heyetinin tek bir oylamayla onaylanması gerekiyor.

AB parlamentosundaki siyasi gruplar ve Komisyon Üyeleri arasında yapılan uzun müzakerelerin ardından önümüzdeki beş yıl için AB’ye özgü bir çalışma programı üzerinde anlaşmaya varılmıştı.

Costa artık seçilmiş başkan olarak kabul ediliyor ve görevdeki Konsey başkanı Charles Michel’in kasım ayı sonunda görevi bırakmasının ardından 1 Aralık’ta görevi devralacak.

AB anlaşmalarına göre Costa’nın bu görevde 2,5 yıl kalması bekleniyor. Bir centilmenlik anlaşması temelinde, daha sonra muhtemelen bir dönem için yeniden seçilecek.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, İsrail ve Ukrayna arasında Patriot müzakereleri

Yayınlanma

ABD, İsrail ve Ukrayna, Kiev’e sekiz adede kadar Patriot hava savunma sistemi tedarik ederek Rus hava saldırılarına karşı koyma kabiliyetini önemli ölçüde artırmak için görüşmeler yürütüyor.

Financial Times’a (FT) göre henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte, anlaşmaya göre Patriot sistemleri Ukrayna’ya teslim edilmeden önce İsrail’den ABD’ye gönderilecek.

Müzakereler hakkında bilgi sahibi beş kişiye göre, İsrail’in Moskova ile ilişkilerinde bir değişime işaret edecek olan anlaşmanın ana hatları üç ülkenin bakanları ve üst düzey yetkilileri arasında görüşüldü.

İsrail nisan ayında yaptığı açıklamada 30 yılı aşkın bir geçmişe sahip sekiz Patriot bataryasını emekliye ayıracağını ve yerlerine daha gelişmiş sistemler yerleştireceğini duyurmuştu.

Fakat Gazze’deki savaşta kullanılan bataryalar, Hizbullah ile kuzeyde yaşanan gerilimin tam anlamıyla bir savaşa dönüşebileceği endişesi nedeniyle henüz kullanımdan kaldırılılmadı.

Gerçekleşmesi halinde böyle bir transfer Ukrayna’nın savunma kabiliyetlerinde önemli bir değişikliği temsil edecek. Ülkede şu anda hem ABD hem de Almanya tarafından tedarik edilen en az dört Patriot sistemi bulunuyor.

Ukrayna sık sık Batılı müttefiklerinden kendisine hava savunma sistemleri, özellikle de ABD yapımı Patriotlar tedarik etmelerini talep ediyor.

Geçtiğimiz hafta ABD, Ukrayna’ya tedarik önceliği vermek için diğer ülkelere Patriot önleme füzelerinin teslimatını durdurduğunu açıklamıştı.

İsrail, Moskova’nın Suriye’de sahip olduğu nüfuz nedeniyle Ukrayna konusunda taraf tutma konusunda temkinli davranıyordu.

Fakat FT’ye göre ABD’li yetkililer Binyamin Netanyahu hükümetini, Rusya’nın İran’la özellikle askeri işbirliği alanında giderek yakınlaşan bağlarının daha acil bir endişe kaynağı olduğuna ikna etmeye çalıştılar.

Öte yandan kaynaklar, sekiz sistemin tamamının transferinin tartışıldığını fakat hepsinin Ukrayna’ya gönderilmeyebileceğini söyledi. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan üç kişi Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın geçtiğimiz haftalarda ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile konuyla ilgili görüşmeler yaptığını söyledi.

Üç kaynak, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın da Ukrayna Devlet Başkanı’nın Özel Kalem Müdürü Andriy Yermak ile konu hakkında en az iki kez görüştüğünü söyledi.

FT’ye konuşan Kuleba görüşmeleri teyit etmese de, “Ukrayna ilave Patriot sistemleri almak için dünyanın çeşitli ülkeleriyle çalışmaya devam ediyor. Bu tür sistemlere sahip olan tüm ülkeleri bir kez daha Ukrayna’ya bu sistemleri sağlamaya çağırıyoruz,” diye ekledi.

ABD ve Ukrayna arasındaki görüşmelerin yanı sıra, diplomasi konusunda bilgi sahibi bir kişi Tel Aviv ve Kiev arasında da Patriotların transferi konusunda doğrudan görüşmeler yapıldığını söyledi.

İsrail’in M901 PAC-2 bataryaları şu anda Ukrayna’da bulunan Patriot sistemlerinin çoğundan daha eski bir tür. Fakat askeri analistlere göre, eski model hâlâ yenileriyle tamamen uyumlu.

İsrail’in cephaneliğinin büyüklüğü hakkında bilgi sahibi olan bir kişiye göre, Tel Aviv’in elinde bu bataryalarla birlikte kullanılmak üzere Kiev’in de ihtiyaç duyduğu önleme füzelerinden bol miktarda bulunuyor.

Analistler ayrıca eski İsrail önleme füzelerinin yeni PAC-3 modelinden daha uzun menzile ve daha büyük bir savaş başlığına sahip olduğunu söylediler.

Eski yetkililer ve analistler İsrail sistemlerinin büyük olasılıkla ABD’ye geri satılacağını, ABD’nin de bunları Ukrayna’ya gönderebileceğini söyledi.

Fakat asıl sorunun, Moskova’nın Tahran’la giderek yakınlaşan ilişkisine rağmen Tel Aviv’in bir zamanlar müttefiki olan Rusya’yı yabancılaştırmaya hazır olup olmadığı olduğunu da eklediler.

İsrail daha önce Ukrayna’nın hava savunma sistemi taleplerini reddetmişti. Ayrıca Rusya ile İsrail jetlerinin Suriye hava sahasına erişimine izin veren bir anlaşması var.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Sırbistan ile Kosova arasındaki müzakereler çöktü

Yayınlanma

Avrupa Birliği’nin Sırbistan ve Kosova arasında tıkanan müzakerelere yeni bir soluk getirme girişimi, Sırbistan Cumhurbaşkanı ve Kosova Başbakanının planlandığı gibi bir araya gelememesiyle suya düştü.

İki liderin en son bir araya gelmelerinden yaklaşık bir yıl sonra gerçekleşmesi beklenen görüşme, defalarca başarısızlıkla sonuçlanan müzakerelerin ardından gerçekleşti.

Hem Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic hem de Kosova Başbakanı Albin Kurti AB temsilcileriyle ayrı ayrı görüştüler, fakat AB baş diplomatı Josep Borrell’e göre anlaşmanın uygulanmasında hiçbir ilerleme sağlanamadı ve üçlü bir toplantı olmadı.

Sırbistan ve Kosova arasında, ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacak önemli bir anlaşmaya varılmasını amaçlayan görüşmeler geçen yıl çökmüştü.

Mart 2023’te Kuzey Makedonya’da yapılan bir zirve sırasında Vucic, sağ elinde “muhtemelen yıllarca” sürecek bir ağrıyı gerekçe göstererek AB ve ABD destekli Ohri anlaşmasını imzalamayı reddetmişti.

Diplomatlar anlaşmanın uygulanması için çağrıda bulunmaya devam etti fakat imzalanmayan anlaşma her iki tarafça da uygulanmadı.

Borrell, AB’nin “Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için tüm çabalarını ve kapasitesini ortaya koymaya devam edeceğini” söyledi.

Borrell, bu çabaların iki müzakereciyi Brüksel’de ağırlayacağı önümüzdeki hafta da devam edeceğini söyledi.

Vucic görüşmelerin gerçekleşmemesinden Kurti’yi sorumlu tutarak Kosovalı mevkidaşının “görüşmeye cesaret edemediğini” söyledi.

Kurti ise Vucic ile görüşmenin gerçekleşmesi için, geçen yıl eylül ayında Kosova polis devriyesini pusuya düşüren bir komando timini yönettiğini itiraf eden Kosova’nın önde gelen Sırp partisinin eski başkan yardımcısı Milan Radoicic’in teslim edilmesi de dahil olmak üzere şartlar öne sürdüğünü söyleyerek karşılık verdi.

Geçen yılki görüşmeler çökerken, Kosova’nın kuzeyinde Sırpların çoğunlukta olduğu bölgelerde huzursuzluk patlak vermişti.

Priştine yönetiminin şubat ayında avroyu kendi topraklarında tanınan tek yasal para birimi haline getirmesi ve Sırp dinarının kullanımını fiilen yasaklamasının ardından gerilim tırmanmaya devam etti.

Bu durum Sırbistan’ın Kosovalı Sırplar için paralel bir sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik sistemini finanse etmeye devam etme kabiliyeti üzerinde baskı yarattı.

Kurti bu hamleyi, Sırbistan’dan Kosova’ya akan büyük miktardaki paranın önünü kesmek ve organize suç gruplarını dize getirmek için bir araç olarak savundu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English