Amerika
ABD, Harvard’ın uluslararası öğrenci kaydetme yetkisini elinden aldı

ABD yönetimi, Harvard Üniversitesi’nin uluslararası öğrencileri okula kaydetmesini engelleyen bir karar aldı.
ABD, Harvard’ın Öğrenci ve Değişim Ziyaretçi Programı sertifikasını iptal etti, bu da yabancı öğrencilerin artık üniversiteye devam edemeyeceği anlamına geliyor.
İç Güvenlik Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamada, mevcut uluslararası öğrencilerin transfer olmaları veya yasal statülerini kaybetmeleri gerektiğini söyledi.
Açıklamada, “Harvard yönetimi, anti-Amerikan ve terör yanlısı provokatörlerin, aralarında birçok Yahudi öğrencinin de bulunduğu kişilere taciz ve fiziksel saldırıda bulunmasına izin vererek ve bir zamanlar saygın olan öğrenim ortamını başka şekillerde de bozarak, kampüste güvenli olmayan bir ortam yaratmıştır,” denildi.
Bakanlık, Harvard’ı ‘ÇKP ile işbirliği yapmak’la suçladı
Bakanlık açıklamasında, “kışkırtıcıların” çoğunun yabancı öğrenciler olduğunu ve Harvard yönetiminin Çin Komünist Partisi ile işbirliği yaptığını iddia etti.
Bu hafta başında, Kongre üyeleri Harvard Üniversitesi Rektörü Alan Garber’a bir mektup göndererek, üniversitenin Çin hükümeti ve ordusu ile olan bağlantıları hakkında bilgi talep etmişti.
Kongre üyeleri, üniversitenin Sincan Üretim ve İnşaat Kolordusu (XPCC) üyelerini ağırlayıp eğittiğini iddia etti. XPCC, ülkenin etnik Uygur Müslüman azınlık üyelerinin gözaltına alınması da dahil olmak üzere insan hakları ihlalleri iddiasıyla 2020 yılında ABD tarafından yaptırım uygulanan devlet bağlantılı bir örgüt.
İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem perşembe günü yaptığı açıklamada, “Bu yönetim, Harvard’ı kampüsünde şiddeti ve antisemitizmi teşvik etmek ve Çin Komünist Partisi ile koordinasyon sağlamakla suçluyor. Üniversitelerin yabancı öğrencileri kaydetmesi ve onların yüksek öğrenim ücretlerinden yararlanarak milyarlarca dolarlık bağışlarını artırması bir hak değil, bir ayrıcalıktır,” dedi.
Noem, Harvard’a gönderdiği mektupta, üniversitenin disiplin kayıtları, protesto faaliyetlerinin video görüntüleri ve son beş yılda öğrencilerin yasadışı faaliyetlerine ilişkin kayıtlar dahil olmak üzere bilgileri sağlarsa, önümüzdeki akademik yıl öncesinde Öğrenci ve Değişim Ziyaretçi Programı sertifikasını geri alabileceğini belirtti.
Bakan, okulun bu bilgileri 72 saat içinde sağlaması gerektiğini söyledi. Fox News’e konuşan Noem, yönetimin diğer üniversitelerde de uluslararası öğrenci kayıtlarını engellemeyi düşündüğünü söyledi. Noem, “Bu, diğer tüm üniversitelere kendilerini toparlamaları için bir uyarı olmalı,” dedi.
Trump yönetimi ‘kampüs antisemitizmine” karşı vidaları sıkıyor
Bu kapsamda Amerikan yönetiminin adımlarını sıklaştırması bekleniyor.
Adalet Bakanlığı Sivil Haklar Başsavcı Yardımcısı Üst Düzey Danışmanı Leo Terrell, yönetimin kampüslerdeki kolluk kuvvetlerinin varlığını artırmayı, antisemitik faaliyetlere katılan uluslararası öğrencilerin sınır dışı edilmesini hızlandırmayı ve yoğunlaştırmayı ve üniversitelere yönelik iktisadi yaptırımları sıkılaştırmayı planladığını söyledi.
“Antisemitizmle mücadele” kapsamında, Yahudi öğrencileri ve personelini korumayan üniversitelere karşı ilk kez dava açılması da gündemde. Terrell, “Bu büyük bir adım. Yahudilere karşı Medeni Haklar Yasası’nı ihlal ettikleri gerekçesiyle üniversitelere karşı dava açma sürecindeyiz,” dedi.
Örneğin Columbia Üniversitesi’ne işaret eden Terrell, okulun “Yahudi karşıtı” nefreti önlemede başarısız olduğu sonucuna varıldığını paylaştı.
Harvard’ın mali kaynaklarını kesme girişimi
Uluslararası öğrenci kayıtlarının engellenmesi, Harvard’a yönelik mali baskıları daha da artıracak.
Trump yönetimi, kampüste olduğunu öne sürdüğü antisemitizm ve hükümetin daha fazla denetim talebi konusunda giderek daha tartışmalı hale gelen bir çatışmada, Harvard’ın 2,6 milyar dolardan fazla fonunu dondurmuş ve gelecekteki hibeleri kesmişti.
Trump ayrıca, kurumun vergi muafiyetinin kaldırılmasını talep etti. Massachusetts’in Cambridge kentinde bulunan okul, bu adımın “Amerika’da yükseköğretimin geleceği için ciddi sonuçlar doğuracağı” uyarısında bulundu.
Üniversite, Amerikan kurumlarını dava etti
Harvard, hükümetin son adımını hukuka aykırı olarak nitelendirdi.
Bir sözcü yaptığı açıklamada, “140’tan fazla ülkeden gelen ve üniversitemizi ve ülkemizi ölçülemez şekilde zenginleştiren uluslararası öğrencileri ve akademisyenleri ağırlama kapasitemizi korumaya kararlıyız. Topluluğumuzun üyelerine rehberlik ve destek sağlamak için hızlı bir şekilde çalışıyoruz,” dedi.
Okul, hükümetin yönetimini yeniden düzenlemesini, öğrenci kabul ve öğretim kadrosu işe alım süreçlerini değiştirmesini, ABD değerlerine düşman uluslararası öğrencileri kabul etmeyi durdurmasını ve görüş çeşitliliğini uygulamayı talep etmesinin ardından federal fonları engellediği gerekçesiyle birkaç ABD kurumunu dava etti.
Nisan ayında İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Harvard’dan 30 Nisan’a kadar yabancı öğrencilerin şiddet içeren veya yasadışı faaliyetlerine ilişkin kayıtları sunmasını, aksi takdirde federal hükümetin öğrenci vize programı kapsamındaki sertifikasını derhal kaybedeceğini söylemişti.
Üniversitenin verilerine göre, Harvard’da 2006 yılında %19,6 olan yabancı öğrenci oranı, bugün %27’ye yükseldi.
Amerika
ABD istihbaratı: İran’ın nükleer tesisleri yok edildi

ABD Başkanı Donald Trump’ın üst düzey istihbarat yetkililerinden ikisi, yeni istihbarat bilgilerine göre İran’ın nükleer tesislerinin hafta sonu ABD hava saldırılarında “yok edildiğini” ileri sürdü.
CIA Direktörü John Ratcliffe ve Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) Tulsi Gabbard, saldırıların İran’ın nükleer programını önemli ölçüde geriletmediğine dair hükümetin ön değerlendirmesine ilişkin medya haberlerine karşı yönetimin gün boyu süren yoğun çabalarını pekiştiren açıklamalarını birkaç saat arayla yayınladılar.
Gabbard, X’te yaptığı açıklamada, “Yeni istihbarat, @POTUS’un [ABD Başkanı] defalarca belirttiği şeyi doğruluyor: İran’ın nükleer tesisleri yok edildi,” dedi.
Ratcliffe, yaklaşık iki saat sonra sosyal medyada kendi açıklamasının bir görüntüsünü paylaştı. Ratcliffe açıklamasında, “Güvenilir istihbarat kaynakları, İran’ın nükleer programının son saldırılarda ciddi şekilde hasar gördüğünü gösteriyor,” dedi.
Bu bilgilerin, “tarihsel olarak güvenilir ve doğru bir kaynak/yöntemden elde edilen yeni istihbarat bilgilerini” de içerdiğini söyleyen CIA şefi, ellerindeki istihbaratın İran’ın birkaç önemli nükleer tesisinin tahrip edildiğini ve yıllar içinde yeniden inşa edilmesi gerektiğini gösterdiğini savundu.
Ratcliffe, ajansın konuyla ilgili “güvenilir kaynaklardan elde edilen bilgileri” toplamaya devam ettiğini de ekledi.
Ne Gabbard ne de Ratcliffe istihbarat hakkında daha fazla ayrıntı veya istihbaratın ne zaman elde edildiğine dair ayrıntılar verdi. Fakat DNI sözcüsü Olivia Coleman daha sonra Gabbard’ın bahsettiği istihbaratın ABD kaynaklı olduğunu söyledi.
POLITICO’ya konuşan eski bir CIA analisti, kurumun direktörünün bir basın açıklamasında analitik bir değerlendirme yayınlamasının “son derece olağandışı” olduğunu söyledi.
Ne var ki hassas istihbarat süreçlerini tartışmak için isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bu kişi, açıklamanın herhangi bir kaynak veya yöntemi ifşa etmiş olma ihtimalinin düşük olduğunu söyledi.
Savunma İstihbarat Ajansının (DIA) daha önceki değerlendirmesi salı günü CNN ve diğer medya kuruluşları tarafından yayınlanmıştı. Değerlendirmede, saldırıların ülkenin nükleer programının temel bileşenlerini yok etmediği ve muhtemelen sadece birkaç ay geciktirdiği belirtilmişti.
DIA çarşamba günü yaptığı açıklamada, bulgularının kesin olmadığını vurguladı.
DIA yaptığı açıklamada, “Bu, kesin bir sonuç değil, ön ve güvenilirliği düşük bir değerlendirmedir. Ek istihbarat elde edildikçe değerlendirme daha da netleşecektir. Bize en iyi göstergeyi sağlayacak olan fiziksel tesisleri henüz inceleyemedik,” dedi.
DIA’in değerlendirmesinin sızdırılması Trump’ı öfkelendirdi. Çarşamba günü, ilk haberi yazan CNN muhabirlerinden birine yönelik öfkeli bir mesaj yayınladı ve İran’ın nükleer tesislerinin “yok edildiği” iddiasını yineledi.
Gabbard da gönderisinde “propaganda medyasını” eleştirdi.
Çarşamba günü Hollanda’da düzenlenen NATO zirvesinde yaklaşık bir saat süren basın toplantısında Trump’ın yanında duran Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Savunma Bakanı Pete Hegseth de sırayla DIA raporunun bulgularını ve medyanın bu konudaki haberlerini öfkeyle reddettiler.
Hegseth bir noktada, “Bombaların yıkıcı olmadığını söyleyenler, sadece başkanı ve başarılı görevi baltalamaya çalışıyor,” diye suçladı. Savunma Bakanı ayrıca gazetecilere, Pentagon ve FBI’ın gizli raporun nasıl sızdırıldığını araştırdığını söyledi.
İsrailli yetkililer de Trump’ı savundu. İsrail Başbakanlığı çarşamba günü İsrail Atom Enerjisi Komisyonunun yaptığı açıklamayı yayınladı. Açıklamada, ABD hava saldırıları ve İsrail’in saldırılarının birleşik etkisinin “İran’ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini yıllarca geriye götürdüğü” öne sürüldü.
Biden yönetimi sırasında Orta Doğu’dan sorumlu savunma bakan yardımcısı olarak görev yapan Daniel Shapiro, ilk değerlendirmelere fazla güvenilmemesi konusunda uyarıda bulundu.
Shapiro, “Bu tesislere çok ciddi zarar vermiş olma ihtimali yüksek, ancak verileri ve gerçek bilgileri beklemeliyiz,” dedi. Shapiro, istihbarat teşkilatının böyle bir saldırının etkisine ilişkin kesin bir sonuca varmasının normalde birkaç hafta süreceğini tahmin etti.
Çarşamba akşamı Truth Social’da yaptığı bir paylaşımda Trump, yönetimin saldırıların yol açtığı hasara ilişkin daha fazla bilgiyi yakında paylaşabileceğini ima etti.
Trump, Pentagon şefi Hegseth’in bugün (26 Haziran) “ilginç ve reddedilemez” bir basın toplantısı düzenleyeceğini söyledi.
Amerika
Vance: İran saldırısı Trump Doktrininin parçası

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, İran saldırıları hakkındaki mesajını “Trump Doktrini” ve yeni Amerikan dış politikası bağlamında açıkladı.
ABD’nin İran’da rejim değişikliği için baskı yapıp yapmadığı konusunda başkanla aynı görüşte olmadığı görülen Vance, salı günü Ohio Cumhuriyetçilerinin kapalı kapılar ardında düzenlenen akşam yemeğinde, İran’a bombardımanı “son derece başarılı” olarak nitelendirdi.
Vance, “İran’ın nükleer programını yok etmekle kalmadık, bunu hiçbir Amerikan vatandaşının canını kaybetmeden başardık, olan biten budur,” dedi.
Başkan Yardımcısı, Trump yönetiminin bu konudaki en önde gelen sözcülerinden biri olarak öne çıktı ve konuşmasında, İran saldırılarını saatler önce X’te “yeni dış politika doktrini” olarak nitelendirdiği şeyin bir parçası olarak nitelendirdi.
Vance, akşam yemeğinde, “Trump Doktrini olarak adlandırdığım şey oldukça basit: Birincisi, Amerika’nın çıkarlarını açıkça belirtirsiniz ve bu, örneğimizde İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağıdır,” dedi.
Vance’e göre bu doktrinin ikinci unsuru, sorunu “diplomatik yollarla, agresif bir şekilde” çözmeye çalışmak. Üçüncü unsur, diplomatik yollarla çözüm elde edilmediğinde, “ezici askeri güç kullanarak” çözmek ve uzun süreli bir çatışmaya dönüşmeden hemen çekilmek.
Trump’ın İran’daki eylemi, Cumhuriyetçilerin izolasyonist kanadından ilk eleştirileri aldı. Eski Beyaz Saray danışmanı ve MAGA ideoloğu Steve Bannon, birçok kişinin İsrail’in saldırılarının amacının bu olduğunu söylediği “rejim değişikliği söylemini” sorguladı.
Yine MAGA’nın ateşli destekçisi Temsilci Marjorie Taylor Green, sosyal medyada “neocon savaş çığırtkanlarını” eleştirdi fakat iki isim de Trump’ı hâlâ desteklediğini söyledi.
Pazar günü, Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, televizyon röportajlarında ABD’nin yalnızca İran’ın nükleer kapasitesini ortadan kaldırmakla ilgilendiğini, liderliğini değiştirmekle ilgilenmediğini vurguladılar.
Fakat Trump, aynı günün ilerleyen saatlerinde sosyal medyada, “Eğer mevcut İran rejimi İran’ı yeniden büyük yapamıyorsa, neden rejim değişikliği olmasın?” yazarak onlarla çelişen bir açıklama yaptı.
Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt pazartesi günü yaptığı açıklamada, Trump’ın “İran halkının kendi kaderini kontrol edebileceğine inandığını” kastettiğini söyledi.
Ne var ki salı akşamı, “Midnight Hammer” Operasyonu, Trump ve Vance’in geçen seçimlerde yaklaşık yüzde 40 oy farkla kazandığı, Ohio eyaletinin kuzeybatısındaki Allen County’deki adaylar ve seçilmiş yetkililer tarafından övgüyle karşılandı.
Vance, Cumhuriyetçi katılımcıların Trump’ın askeri harekatını yüksek sesle alkışlayıp tezahürat yapması üzerine konuşmasını birkaç kez kesmek zorunda kaldı.
Amerika
BIS: Stabilcoinler para olarak kötü performans gösteriyor

Önde gelen merkez bankacıları, stabilcoinler hakkında sert bir değerlendirme yaparak, bunların para olarak yaygın bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli temel gereklilikleri “kötü bir şekilde yerine getirdiğini” ve ABD Başkanı Donald Trump’ın bunları ana akım finansın bir ayağı haline getirme çabasını reddettiklerini açıkladılar.
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), stabilcoinlerin herhangi bir para biriminin üç temel testini geçemediğini, çünkü merkez bankaları tarafından desteklenmediklerini, yasadışı kullanıma karşı yeterli koruma önlemlerine sahip olmadıklarını ve kredi oluşturmak için gereken finansman esnekliğine sahip olmadıklarını belirtti.
Stabilcoinler, Bitcoin gibi değişken kripto varlıklar ile geleneksel para sistemleri arasında bir köprü görevi görmek üzere tasarlandı. Bu varlıklar, devlet tahviller ve para piyasası fonları gibi daha güvenli varlıklarla bire bir desteklenerek fiat para birimlerinin değerini takip ediyor.
Yaratıcıları, internet üzerinden para transferi yaparak uluslararası banka havalelerinden daha verimli olduklarını iddia ediyor. Fakat anonim olarak tutulabilmeleri, stabilcoinleri kripto tüccarları arasında popüler hale getirdi ve uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama gibi suçların aracı haline getirdi.
BIS para ve ekonomi departmanı başkanı Hyun Song Shin, gazetecilere yaptığı açıklamada, stabilcoinlerin yatırımcılar tarafından hızlı bir şekilde çekilme riski taşıdığını söyledi ve “Asıl soru, stabilcoin alanında bu tür geri çekilmeler olursa, bunun sonuçları ne olur?” diye sordu.
ABD ve Britanya hükümetleri, stabilcoinlerin artan kullanımına yanıt olarak düzenleyici çerçeveler getiriyor. Halihazırda dolaşımda yaklaşık 250 milyar dolar var ve bunların çoğu Tether ve Circle’ın USDC gibi dolar bazlı tokenlerden oluşuyor.
Trump, geçen yılki başkanlık seçimlerini “ABD’yi dünyanın kripto başkenti yapma” vaadiyle kazandığından beri, yönetimi Biden dönemindeki kripto kullanımına getirilen birçok kısıtlamayı kaldırdı. Başkan ayrıca, kendi stabilcoin USD1’e sahip bir kripto para grubu olan World Liberty Financial’ın destekçisi.
Dünyanın önde gelen merkez bankalarının forumunu oluşturan BIS, salı günü yayınladığı yıllık ekonomi raporunun bir bölümünde, “Stablecoinlerin gelecekteki rolü belirsizliğini korurken, üç testte gösterdiği zayıf performans, en iyi ihtimalle ikincil bir rol oynayabileceklerini gösteriyor,” iddiasında bulunuyor.
Raporda, stabilcoinlerin “bütünlük önlemlerini atlatmak için yasadışı kullanımın tercih edilen seçeneği” olduğu belirtilerek, bunların geleneksel finansın “müşterini tanı” kontrollerinden yoksun olduğu vurgulanıyor.
Raporda, krizlerde son borç veren olarak görev yapan merkez bankalarının desteğinden yoksun olmaları nedeniyle, stabilcoinlerin para biriminin ödeme işlevinde “zayıf performans” sergiledikleri tespit ediliyor.
BIS, “Stablecoinler genellikle değişken döviz kurlarında işlem görür ve bu da tekilliği zedeler. Ayrıca, bankalar tarafından çıkarılan paranın ‘sorgusuz sualsiz’ ilkesini de yerine getiremezler,” diyor.
BIS, her zaman eşdeğer miktarda varlıkla desteklenmesi gerektiğinden, bankaların kredi vererek ekstra para yaratmasına olanak tanıyan “esnekliğe” de sahip olmadıklarını belirtti ve “Herhangi bir ek ihraç, sahipler tarafından tam ön ödeme gerektirir ve bu da ‘peşin ödeme’ kısıtlaması getirerek esnekliği zedeler,” diye ekledi.
“Para egemenliğinin kaybı ve sermaye kaçışı, özellikle gelişmekte olan ve gelişen ekonomiler için önemli endişeler,” uyarısında bulunan BIS, banka tarafından çıkarılan stabilcoinlerin “yasal ve yönetişim düzenlemelerine bağlı olarak yeni riskler getirebileceğini” söyledi.
Kurum, sınır ötesi ödemeleri hızlandırmak ve maliyetini düşürmek için merkez bankaları ve ticari bankaların tokenize edilmiş mevduatlarının merkezi bir veritabanının oluşturulmasının daha iyi olacağına inanıyor.
Böyle bir sistemi, Project Agorá adı verilen yedi büyük merkez bankası ve 43 ticari kurumla deniyor.
BIS, “Toplumun bir seçeneği var,” derken, para sisteminin “güven ve teknolojik olarak üstün, programlanabilir altyapılar üzerine kurulu, denenmiş ve test edilmiş temellere dayanan yeni nesil bir sisteme dönüşebileceğini” öne sürüyor.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor
-
Dünya Basını3 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir